İslam tarihi
Bu maddede yeterince bilgilendirici olmayan ve bağlantı ölümüne karşı savunmasız olan yalın URL'ler kullanılmıştır. (Ekim 2023) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
İslam tarihi, Müslüman medeniyetinin geçmişten günümüze dek siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeleri ile ilgili olan tarihsel çalışma alanıdır. Çoğu tarihçi, İslam dininin MS 7. yüzyılın başında Arap Yarımadası'ndaki Mekke ve Medine şehirlerinde ortaya çıkıp yayıldığını kabul etmektedir.[3][4] Müslümanlar, İslam'a Âdem, Nuh, Musa, Davud, Süleyman, İsa gibi peygamberlerden beri var olan bir din ve Allah'ın iradesine teslimiyetle gerçekleşen bir dönüş olarak inanırlar.[5][6][7]
Geleneksel rivayetlere göre[4][8] İslam peygamberi Muhammed, MS 610'da Hira Mağarası'nda, yaklaşan hesap günü beklentisiyle birlikte Müslümanların "ilahi vahiy" olarak kabul ettiği şeyleri almaya, tek Tanrı'ya boyun eğmeye çağırmaya ve fakir ve muhtaçlara özen göstermeye başladı.[6][9] Muhammed'in mesajı, ilk başlarda çok az takipçi kazandı ve Mekke ileri gelenlerinden artan muhalefetle karşılandı.[6][10] Bu durum üzerine Muhammed 622'de, nüfuzlu amcası Ebû Ṭalib'in ölümüyle onun korumasını kaybettikten birkaç yıl sonra, o zamanlar "Yesrib" olarak anılan Medine şehrine göç etti.[6]
Muhammed Medine'ye geldiğinde, "Medine Sözleşmesi" adı verilen bir anayasayla oradaki kabileleri tek bir çatı altında topladı ve İslam'ı buradan yaymaya devam etti. Mekkeli pagan kabileleri ile sekiz yıl süren çatışmaların ardından büyük bir Müslüman ordusu kurarak bu ordunun başında 630'da direnişsiz bir şekilde Mekke'yi ele geçirdi.[11][12] Muhammed'in 632'deki ölümü, Müslüman cemaatinin siyasi lideri makamına kendisinden sonra kimin geçeceği konusunda anlaşmazlık çıkmasına neden oldu ve 632–661 yılları arasını kapsayacak olan Râşidîn Hâlifeliği dönemi başladı.[13][14][15][16] 29 sene süren bu dönemde İslam Devleti'nin toprakları Kuzey Afrika'ya, Orta Doğu'nun tamamına, Anadolu'nun birazına ve Batı Asya topraklarına dayandı. 661 yılında I. Muâviye tarafından Şam merkez olmak üzere Emevî Hanedanlığı kuruldu.
Emevî Hâlifeliği, MS 8. yüzyılda batıda İber Yarımadası'ndan doğuda İndus Nehri'ne kadar uzanıyordu. Emevîler ve onlardan sonra gelen Abbâsîler, Fâtımîler, Selçuklular, Eyyûbîler ve Memlûkler gibi devletler, belirli bir zaman diliminde dünyanın en etkili güçleri arasında yer aldılar. Sâmânîler, Kâkûyîler, Gazneliler ve Gurlular gibi büyük oranda Persleşmiş Müslüman devletler, teknolojik ve idari gelişmelere önemli ölçüde katkıda bulundular. 8. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın sonlarına kadar devam eden İslam'ın Altın Çağı,[17] birçok kültür ve bilim merkezinin gelişmesine yol açarak Orta Çağ boyunca önemli Müslüman bilginler, astronomlar, matematikçiler, doktorlar ve filozoflar yetiştirdi.
13. yüzyılın başlarında Delhi Sultanlığı kuzey Hint anakarasını fethederken, Anadolu Selçuklu Sultanlığı ve Artuklular gibi Türk hanedanlıkları 11. ve 12. yüzyıl boyunca Hristiyan Bizans İmparatorluğu'ndan Anadolu'nun çoğunu aldı. 13. ve 14. yüzyıllarda doğudan gelen yıkıcı Moğol akınları, Timurlu fetihleri ve akabindeki Kara Ölüm'ün yaşattığı nüfus kaybı, İslam dünyasının İran'dan Mısır'a kadar uzanan geleneksel merkezlerini büyük ölçüde zayıflattı. Ancak ardından Timur Rönesansı ve Batı Afrika'daki Mali İmparatorluğu ve Güney Asya'daki Bengal Sultanlığı gibi büyük küresel ekonomik ve askeri Müslüman güçlerin ortaya çıkışı görüldü.[18][19][20] Müslüman Moroların Sicilya Emirliği'nden ve diğer İtalyan topraklarından sürülmesi ve köleleştirilmesinin ardından İslamî İberya'daki topraklar,[21] Reconquista hareketi sırasında Hristiyan güçler tarafından kademeli olarak ele geçirildi ve buradaki son İslam devleti olan Gırnata Emirliği 1492 yılında yıkıldı. Bununla birlikte, erken modern dönemde, "İslamî Barut İmparatorlukları" olarak da bilinen Osmanlılar, Babürlüler ve Safevîler gibi dünya güçleri ortaya çıktı.
19. ve 20. yüzyılın başlarında Müslüman dünyasının çoğu, Avrupalı emperyal büyük güçlerin etkisi veya kontrolü altına girdi. Son iki yüzyıl boyunca bağımsızlık kazanma ve modern ulus devletler inşa etme çabaları; Filistin, Keşmir, Sincan, Çeçenistan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Bosna ve Myanmar gibi çatışma bölgelerinde ayrılıkları körüklemenin yanı sıra, günümüze yansıyan sorunlar olarak devam etmektedir. Üyelerinin çoğunluğu Müslüman ülkelerden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), 1969 yılında Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın yakılmasının ardından kuruldu. Petrol patlaması, Körfez İşbirliği Konseyi'nin Arap Devletlerini istikrara kavuşturdu ve onları kapitalizm, serbest ticaret ve turizme odaklanan dünyanın en büyük petrol üreticileri ve ihracatçıları hâline getirdi.[22][23]
Zaman çizelgesi
değiştirAşağıdaki zaman çizelgesi, I. Dünya Savaşı'ndan önceki İslam dünyası için kaba bir görsel rehber olarak hizmet edebilir. Önemli Müslüman tarihî güç ve kültür merkezleri Arabistan, Mezopotamya, Pers toprakları, Levant (modern Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail ve Filistin), Mısır, Mağrip (kuzeybatı Afrika), Endülüs (İberya), Mâverâünnehir, Hindistan (modern Pakistan, Kuzey Hindistan ve Bangladeş dahil) ve Anadolu'da egemen olmuşlardır.
Bazı bölgelerdeki yönetimler bazen farklı güç merkezleri arasında bölündüğünden veya daha büyük yönetimlerde otorite genellikle birkaç hanedan arasında dağıtıldığından, bu devletlerin egemen oldukları bölgelerin her daim aynı olduğu söylenemez. Örneğin, Abbâsî Hâlifeliği'nin sonraki dönemlerinde başkent Bağdat bile Büveyhîler ve Selçuklular gibi Pers ve Türk kökenli diğer hanedanlar tarafından etkin bir şekilde yönetildi. 16. yüzyıl başlarında Orta Doğu'daki bazı önemli bölgeleri ele geçiren Osmanlı İmparatorluğu ise genellikle uzak vilayetler üzerinde yürütme yetkisini Cezayir dayıları, Tunus beyleri ve Irak Memlûkleri gibi yerel hükümdarlara devretti.
Erken kaynaklar ve tarihsellik
değiştirİslam'ın çıkış coğrafyası tartışması
değiştirMuhammed'in hayatı, kıble ve Kur'an'ın ilk yazım yeri olan Mekke, 1970'li yıllardan bu yana tartışılır olmuştur. Mekke'nin, arkeolojik araştırmalarda İslam öncesi döneme gitmeyen yeni bir şehir olarak ortaya çıkışı, tarihi kaynaklar ve haritalarda adının 8. yüzyıl öncesinde geçmemesi,[24] ticaret yolları üzerinde olmaması yanında toprağının tarıma uygunsuzluğu,[25] ayrıca erken İslam tarihi hakkında ipuçları veren Kur'an ve hadis rivayetlerinde tanımlanan bazı yer isimleri ve özellikleri ile uyuşmazlıklar gibi nedenlerle Revizyonist İslam Araştırmaları Okulu olarak adlandırılan bazı tarihçiler, Muhammed'in tarihsel bir kişi olduğunu düşünen diğer çoğunluk tarihçilerden ayrılarak O'nun kurgusal bir kişilik olabileceğine inandılar. (Patricia Crone ve Michael Cook gibi diğerleri ise O'nun gerçek ama daha kuzeyde yaşamış olduğunu düşünüyorlar.) Onlara göre Kur'an'da 16 kere anılan Mescid-i Harâm, Kuzeybatı Arap Yarımadası'nda bulunmaktaydı; yani rivayet kültürüne dayalı klasik eserlerde ifade edildiği gibi günümüz Mekke'sinde değil.[26][27][28][29][30][31]
İslam'ın çıkış yıllarında Arap Yarımadası'nda çok sayıda bölgesel dil ve alfabe kullanılmaktaydı. Kur'an yazımında kullanılan dil ve alfabenin kuzeyde gelişen, Suriye ve Kufe'ye kadar uzanan Nebatî–Aramaik dil (erken Arapça) olduğu ifade edilmektedir.[32][33] Aynı dönemde Hicaz ve Yemen bölgelerini içine alan alanlarda ise Yemen dili ve alfabesi kullanılmaktaydı. Emevî hâlifesi Abdülmelik bin Mervan zamanında (685–705) alfabe ve Arapça resmî dil hâline getirilmiş ve diğer bölgelere yayılmıştır. (bkz. İslam'ın yayılışı, Araplaşma)[34][35][36] Muâviye sonrasında çıkan karışıklıklarda Yezid askerlerince yıkılan Kâbe'nin aslına uygun olarak yeniden yapılmasının İslam dünyasında uzun süre tartışıldığı ancak bunun gerçekleştirilemediği,[37][38] geleneğe dayalı tarih kitaplarında da ifade edilen bir konudur. Kıble üzerinden yapılan bazı araştırmalar ise, İslam'ın ilk kuruluş yeri olarak günümüzde Ürdün topraklarında bulunan Petra yerleşkesini öne çıkarmıştır.[39]
-
Sana'a el yazmalarından Stanford '07 folyosunun arka tarafı. Üstteki katman Bakara Suresi'nin 265–271. ayetleridir. Yaprağın alttaki metni ise Bakara'nın 191–196. ayetlerini kapsamaktadır.
-
Petra'daki Kasrü'l-Bint tapınağı. Bugün Ürdün sınırları içerisinde bulunan bir antik şehir olan Petra, revizyonist ekollere göre İslam'ın çıkış yerlerinden biri olabilir.
-
Erken dönemde Kûfî yazısıyla yazılmış bir Kur'an parşömeni. Yazma, Maide Suresi'nin 94. ayetinin bir kısmını, 95–96. ayetlerini ve 97. ayetin bir kısmını içermektedir.
Kanadalı yazar Dan Gibson, "Quranic Geography" ismiyle kitaplaştırdığı araştırmalarında, en eski camilerin mihrap yönlerinin Petra'yı gösterdiklerini,[40] ayet, hadis ve siyer kaynaklarındaki bazı ipuçlarının da Muhammed'in Petra'da yaşadığını ve buradan Medine'ye göç etmiş olduğunun işaretlerini verdiğini iddia etmiştir.[40] Gibson'a göre Kur'an'da bahsedilen "bekke" veya "mekke" sözcükleri de Petra'yı ifade eden kelimelerdi.[40][41] İlk kıble ise Mescid-i Aksa değil, Petra'da Al-Lat tapınağı olarak kullanılan kübik yapı olmalıydı.[41] Dan Gibson'ın iddiasına göre bu yapı, Müslümanların İkinci Fitne (680–692) olarak niteledikleri Abdullah bin Zübeyr Ayaklanması sırasında mancınıklarla yıkılmış,[41] İbn-i Zübeyr de karataşı Kâbe'de bulunan diğer kutsal eşyalarla birlikte alarak Emevî saldırılarından uzakta, bugünkü Mekke'nin bulunduğu yere taşımış ve yeni tapınağı burada inşa etmiştir.[41][42] Emevîlere karşı Abbâsîlerin desteğini kazanan bu yeni mekân, birkaç yüzyıllık bir geçiş dönemi sonunda tamamen benimsenmiş, yeni yapılan camilerin yönü Mekke'ye dönük olarak inşa edilmeye başlanmıştır. Ancak Emevî etkisinde kalan Kuzey Afrika ve Endülüs camileri yönlerini bambaşka bir yöne, Güney Afrika'ya, çevirerek yeni kıbleye karşı çıkmaya devam etmişlerdir.[41][42] Bunların yanı sıra, yakın zamanda Taif'te bulunmuş olan bir taş yazıt, Mescid-i Harâm'ın yeniden inşa tarihini hicrî 78 olarak vermektedir.[43] Bu da miladi takvimde 697–698 yıllarına karşılık gelmektedir.
Konu ile ilgili ortaya atılan bir diğer iddia, "bekke"nin "bekaa" ile bağlantılı olarak ele alınan Kudüs kenti olduğu yönündedir.[44][45]
Bu iddialara göre, ilk Müslümanlar Kâbe'nin yerini doğru hesaplayamamışlardır.[46][47][48] Öte yandan, Abdullah bin Zübeyr olayı (683–92) ile ilgili olarak 7. ve 8. yüzyıl yazarları John bar Penkaye ve Theofanis, Petra'dan değil Mekke'den bahsetmişlerdir.[49][50][51] Kur'an, putperestliğe sıklıkla atıfta bulunmaktadır. O zamanlar bir Doğu Roma toprağı olan buralarda ise paganist uygulamalar ve ritüeller çok daha önceden yasaklandığından, bu gibi savlarla bu iddialara karşı çıkılmıştır.[52]
Hicaz bölgesinde Arapçanın kullanıldığını gösteren belge ise, ikinci İslam hâlifesi Ömer tarafından Mekke valisi olarak atanan Halid bin Velid'in oğlu Abdurrahman'a ait olan ve MS 660'lara tarihlenen taş yazıttır.[53] İngiliz Orta Doğu tarihçisi Robert G. Hoyland'a göre bölgede o döneme ait mezar metinleri, duvar yazıları ve taş yazıtlar üzerinde Arapça yazılar bulunuyordu.[54][55]
Yunan bilim insanı Batlamyus (MS 100–170), Arabistan'da aralarında "Macoraba"[56] isimli bir yerleşimi de saydığı 50 yerleşimin listesini yayımlamıştı. Geçmişte Macoraba'nın gerçek Mekke olduğu konusunda genel bir fikir birliği olmasına rağmen, bazı bilim adamları bunu sorguladılar.[56][57] Modern veriler kullanarak Mekke ile çağrışım yapan antik yer isimlerini Mekke ile eşleştirme eğilimindeki çalışmalar ve bu tutumu yanlışlayan araştırmalar günümüzde de devam etmektedir.[58][59][60]
Öte yandan haritalı Coğrafya El Kitabı'nın en eski el yazmalarının Batlamyus'tan 1000 yıl sonra, 12. yüzyıl sonlarına doğru Bizans İmparatorluğu'nda başladığı bilinmektedir. Batlamyus'un kendi haritalarını çizdiğine dair somut bir kanıt yoktur. Bunun yerine, coğrafi verileri daha sonraki harita yapımcılarının uyarlamasına izin veren bir dizi sayı ve diyagram kullanarak dijital biçimde iletmiştir.[61] Ancak, başlangıç meridyenini sağlam bir şekilde belirleyemediği için vermiş olduğu koordinatlar hatalıdır.[62] Bu haritaların Batlamyus'a referans veren çok sonraki yüzyıllara ait sürümlerinde Macoraba ve diğer yerleşimlerden bahsedilmektedir.
İslam'ın erken tarihlerinde yazılan eserler konum belirlemekten uzaktır. 7. yüzyılda yaşayan Süryani yazar John bar Penkaye[49][50][51] ve Arap rahip John of Damascus, Mekke'den "çölde bir yer" olarak bahseder.[63] Ayrıca Arapların, küp şeklinde yapılan ve İslam öncesi Arabistan'da oldukça yaygın olan put evlerine "Kâbe" adını verdikleri bilinmektedir.[64] Bu yapıların İslamlaşma döneminde tahrip edilmesiyle birlikte Müslümanlar arasında başlangıçtan bu yana sadece tek bir tane Kâbe'nin Mekke'de var olduğu algısı da yerleşmiştir.
Rivayet kültürüne dayalı olan eserlerin dışında, tarih bilimi açısından İslam'ın erken tarihi, ne zaman ortaya çıktığı, hangi coğrafyada doğup dünyaya yayıldığı konusunda bugün farklı coğrafyalara işaret eden bulgular ve iddialar ileriye sürülmektedir.[65] Tartışmalarda Petra dışında Kûfe ve Hîre gibi bölgeler de öne çıkmaktadır. Bizans kronikleri ve Hristiyan din adamlarının kayıtları, basılı paralar ve Abbâsîler döneminde İslam'ın hikâyesinin yazılma sürecine katılan hadisçi ve tarihçilerin yaşam bölgeleri, Hîre ve Yesrib gibi bazı antik şehirlerin isimleri ve diğer bulgular (Kur'an'ın kültür coğrafyasına işaret eden ayet içerikleri, kullanılan yazı tipi vb.), İslam peygamberi Muhammed'in ve erken dönem İslam coğrafyasının Güney Irak bölgesi ile ilişkilendirilmesine ve Muhammed'in hayat hikâyesinin birden fazla kişinin hikâyelerinin birleşimi olabileceği kanaatine yol açmıştır.[27][66][67][68][69][70][71][72][73][74][75][76][77][78]
Erken İslam ve biyografi kaynakları
değiştirİslam tarihinin en erken dönemlerinin incelenmesi, kaynak eksikliğinden dolayı güçleşmektedir.[83] Erken İslam tarihini ve Muhammed'in hayatını değerlendirmenin zorluğu, 690'lı yıllarda Emevî hâlifesi Abdülmelik bin Mervan tarafından yaratılan ortodoks tarih haricinde neredeyse hiçbir şey bilinmemesindendir. Yoğun bir editörlük süreciyle tek bir güçlü gelenek yaratıldı.[84] Patricia Crone, rivayete dayalı bu eserlerin güvenilmez oluşunu şu sözlerle ifade etmektedir:[85] "Bunlar birbirleriyle o kadar sık ve düzenli bir şekilde çatışıyorlar ki, çok isteyen biri W. Montgomery Watt'ın Muhammed biyografisinin çoğunu tersten yazabilirdi."
İslam peygamberi Muhammed ile ilgili yazılmış en eski eser (siyer), MS 767 yılında (Hicrî: 150) ölen Arap tarihçi İbn-i İshak'ın yazdığı bir eserdir. Orijinal eser kaybolmuş olsa da, bu siyer, 9. yüzyıldaki İbn–i Hişam'ın ve daha az ölçüde Taberî'nin eserlerinden kapsamlı alıntılar alarak günümüze kadar ulaşmıştır.[86] Bir başka erken tarih kaynağı, Vâkidî'nin (ö. 823) ve Vâkidî'nin sekreteri İbn Sa'd el–Bağdadi'nin (ö. 845) eserleridir.[87] Pek çok bilim insanı bu erken dönem biyografilerini kabul etse de bunların doğrulukları kesin değildir.[88] Son çalışmalar, akademisyenlerin yasal meselelere dokunan gelenekler ile tamamen tarihsel olaylar arasında bir ayrım yapmasına neden olmuştur.[89] Hukuk grubunda gelenekler icada tabi olabilirken, istisnai durumlar dışında tarihî olaylar yalnızca "eğilimli şekillendirmeye" tabi olabilirdi.[89]
İslam tarihinin kökenleri için yazılmış bir başka önemli tarih yazım kaynağı, Fars kökenli tarihçi Taberî'nin eseridir.[90] Taberî, zamanının standartlarına göre mükemmel bir tarihçi olmakla birlikte, İslam'ın başlangıcına ilişkin olaylardan birkaç kuşak sonra yaptığı tarihlendirme ve açıklamalarında, İslamî inançlar açısından kabul edilebilir olduğu düşünülen mitsel, efsanevi, basmakalıp, çarpıtılmış ve tartışmalı konuları serbestçe kullandı. Taberî, MS 923'te Bağdat'ta öldü.[90][91]
Mevcut kaynaklarla tarih yazımında nasıl başa çıkılacağına dair farklı görüşler, erken İslam tarihine bakışta dört yaklaşımın gelişmesine yol açmıştır. Dört yöntemin dördü de bugün belirli seviyede desteğe sahiptir.[83] Bu yöntemler şu şekilde sıralanabilir:
- Betimleyici yöntem denen yöntemde; İslamî geleneklerin ana hatlarını kullanırken, bu kaynaklardaki "mucize hikâyeleri ve inanç merkezli iddialar ve çarpıtmalar" için ayarlamalar yapılır.[83] Edward Gibbon (1737–1794) ve Gustav Weil (1808–1889), betimleme yöntemini izleyen önemli tarihçilerden bazılarıdır.
- Kaynak tenkidi yönteminde, mevcut kaynaklarda hangi bilgilerin zayıf olduğunu belirlemek ve böylece sahte materyalleri ayırt etmek için tüm kaynakların karşılaştırılması amaçlanır.[83] Muhammed hakkında önemli araştırmalar yapan ve kitaplar yazan İskoç papaz ve tarihçi William Montgomery Watt'ın (1909–2006) çalışmaları ve Alman İslam tarihçisi Wilferd Madelung'un (1930–2023) çalışmaları, kaynakların eleştiriciliği yöntemine örnek olarak verilebilir.
- Gelenek tenkidi yönteminde, kaynakların kökeni ve aktarım geçmişinin belirsiz sözlü geleneklere dayandığı düşünülür ve bu nedenle çok dikkatli bir şekilde ele alınır.[83] Macar oryantalist Ignaz Goldziher (1850–1921), gelenek eleştiri yönteminin öncüsüdür ve İsrailli profesör Uri Rubin (1944–2021), bunun çağdaş bir örneğidir.
- Şüpheci yöntem, olası herhangi bir tarihsel çekirdeğin çarpıtılmış ve uydurma materyalden çözülmesinin çok zor olduğunu düşünerek, geleneksel kaynaklardaki neredeyse tüm materyallerden şüphe eder.[83] Şüpheci yöntemin erken bir örneği, John Wansbrough'un (1928–2002) çalışmasıydı.
Bugün kullanılan farklı yöntemlerin popülaritesi, incelenen çalışmaların kapsamına göre değişmektedir. Erken İslam tarihine yönelik çalışmalarda, yukarıda belirtilen yöntemlerden "betimleyici yaklaşım" daha popülerdir. Kaynak tenkidi ve gelenek tenkidi yöntemleri, İslam'ın başlangıcını derinlemesine incelemek isteyen bilim insanları tarafından daha çok tercih edilmektedir. Şüpheci yöntem ise hâlihazırda birçok araştırmacı tarafından kullanılmaktadır.[83]
MS 8. yüzyıldan sonra kaynakların kalitesi artmaktadır.[90] Daha önceki zamanları büyük bir zamansal ve kültürel boşlukla ele alan kaynaklar, bu dönemde daha çağdaş açıklamalar vermeye başlamakta, mevcut tarihsel açıklamaların kalitesi artmakta ve resmî belgeler, yazışmalar ve şiirler gibi yeni belgesel kaynaklar ortaya çıkmaktadır.[90] İslam'ın başlangıcından önceki dönemdeki (MS 6. yüzyılda) kaynaklar hâlâ karışık kalitede olsa da, üstündür. Özellikle, MS 6. yüzyılda Sasani nüfuz alanını kapsayan kaynaklar zayıfken, o sırada Bizans bölgelerine ilişkin kaynaklar saygın bir kalitededir.[90]
Muhammed'in tarihselliği
değiştirMuhammed ve çağdaşları ile ilgili en dikkat çeken konu, hadis ve siyer olarak derlenen bilgilerin 150–200 yıllık bir sözlü kültür dönemi sonrasında yazılmaya başlanması ve hikâyenin bundan sonra "evrimleşerek" ilerlemesidir.[92][not 1] Bu rivayetlerin bazıları İslam dışı kaynaklarca desteklenmemekte ve bazıları da kendi içerisinde çelişkiler taşımaktadır.[93][94] Rivayetlere dayalı kayıtlarda olayın yaşandığı günlerde anlatılanlar büyük ölçüde gerçekliğini korurken, zaman içerisinde bunlar değişikliğe uğrayarak birkaç nesil sonra tarihî gerçeklikten tamamen uzaklaşırlar.[94][95][96] Hadis ve siyer gibi erken dönem kaynaklarında Muhammed'in hayatı ile hiçbir alakası olmayan hikâyelerin[97][98] Muhammed'in hikâyesine birtakım değişiklikler yapılarak eklemlenmiş olabileceği, sıklıkla dile getirilen konulardandır.[97][99] Filistinli profesör Sami Ezzib, bu konuda dikkat çeken bir ifade ile, Muhammed'e isnat edilebilmiş olan Hayber Muharebesi ve Kureyza Muharebesi gibi olayların Yahudi kutsal kitabında yer aldığını, ancak bu kaynağa göre Yahudilerin Yahudi olmayanları katlettikleri bilgisini vermektedir.[100]
-
Muhammed'in aidiyeti tartışmalı sözde mektuplarından birisi. Bizans'a bağlı Mısır Mukavkıs'ına gönderilmiş olan bu mektup 1858'de Mısır'da keşfedildi.[101] Mektubun altında Muhammed'in mührü vardır.[not 2]
-
Muhammed'in, kendi çağdaşı olan Bizans imparatoru Herakleios'a gönderdiği mektup. (Röprodüksiyon: Majid Ali Khan, Muhammad: The Final Messenger, Islamic Book Service, Yeni Delhi, 1998)
-
Muhammed'in ölümünden yaklaşık 20 yıl sonra İslam Hâlifeliği'nin ve diğer çağdaş devletlerin sınırlarını gösteren Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz haritası.
Erken İslam tarihi ve Muhammed, tümü MS 633 ve sonrasına tarihlenen ve Yahudi ve Hristiyan topluluklar tarafından Yunanca, Süryanice, Ermenice ve İbranice yazılmış kaynaklara da yansımıştır. Bu kaynaklar, özellikle kronoloji ve Muhammed'in Yahudilere ve Filistin'e karşı tutumu konusunda Müslüman kaynaklara göre bazı temel farklılıklar içermektedir.[88] Bunun yanında hiçbir Bizans ya da Süryani kaynağı, Muhammed'in Müslüman literatüründen önceki erken kariyeri hakkında herhangi bir ayrıntı vermemektedir.[102] İngiliz tarihçi Sebastian P. Brock tarafından incelenen Süryani ve Bizans kaynaklarına göre, Muhammed için kullanılan "peygamber" unvanı çok yaygın değildir, "resûl" ise daha da azdır.[103] O, basitçe "Arap krallarının ilki" olarak tanımlanmış ve dönemin Süryani kaynakları, erken dönemdeki İslamî fetihleri "Müslüman fetihleri" olarak değil, esas itibarıyla "Arap fetihleri" olarak görmüştür.[104][105]
Muhammed'in ölümünden yaklaşık iki yıl sonra, MS 634 yılında yazıldığı düşünülen Yakup'un Öğretisi (Doctrina Jacobi) isimli Yunanca eserde Candidatus adındaki birinin ölüm haberinin geldiği ve Arabistan'da yeni bir peygamberin ortaya çıktığı kaydedilmiştir.[106][107][108] Eserin Kartaca'da geçtiği, ancak 634–640 yılları arasında Filistin'de kaleme alındığı varsayılmaktadır.[108] Patricia Crone ve Michael Cook, eserin 634'te Kartaca'da geçtiğini ve o tarihten birkaç yıl sonra yazıldığını, 640 tarihinin çok geç olduğunu söylemişlerdir.[108]
Candidatus, Sarazenler tarafından öldürüldüğünde Kayserya'daydım ve tekneyle Sykamina'ya doğru yola çıktım. İnsanlar "Candidatus öldürüldü" diyorlardı ve biz Yahudiler buna çok sevindik. Ve bir Peygamber'in Sarazenler (Arap) ile birlikte ortaya çıktığını ve meshedilmiş olan Mesih'in geleceğini ilan ettiğini söylüyorlardı.
Burada adı anılan Candidatus, araştırmacılara göre muhtemelen Bizans İmparatorluğu'nun Filistin'deki komutanı olan Sergius'tur ve bahsedilen olay da, MS 634'ün Şubat'ında Filistin'deki Gazze şehri yakınlarında Râşidîn Hâlifeliği ordusu ve Bizans ordusu arasında gerçekleşen Dathin Muharebesi'dir.[109] Muhammed'in ölümünden yaklaşık iki yıl sonra meydana gelen bu muharebede, Amr bin Âs komutasındaki Müslüman ordusu Doğu Roma ordusuna karşı galip geldi ve kumandan Sergius ve süvarileri öldürüldü. Yakup'un Öğretisi eserinde de bölgede azınlık olarak yaşayan ve Doğu Roma'dan zulüm gören Yahudilerin, Müslümanların bu zaferini kutladığı ve Sergius'un ölümüne sevindikleri yazılmaktadır.[110][111]
İslam'ın kökeni ve Muhammed
değiştirİslam öncesi Arabistan
değiştirİslam, Erken Orta Çağ'da Orta Doğu'nun tarihî, sosyal, politik, ekonomik ve dinî bağlamında ortaya çıktı.[90] MS 6. yüzyılın ikinci yarısında Arabistan Yarımadası'nda siyasi düzensizlik vardı ve iletişim yolları güvenli değildi.[113] Dinî bölünmelerin de bunda önemli bir rolü vardı.[114] Yahudilik inancı, MS 380'den sonra Yemen'deki Himyar Krallığı'nın baskın dini olurken, Hristiyanlık Basra Körfezi'nde kök saldı.[114] Ayrıca kolektif bir mesele olmaktan daha çok dinde "manevi bir biçim" özlemi vardı ve din seçimi "bireysel bir mesele" hâline gelmişti.[114]
Bazı Araplar yabancı bir dine geçmek konusunda isteksiz olsalar da, İbrahimî dinler "temel entelektüel ve manevi referans noktaları" sağladı ve Aramiceden gelen Yahudi ve Hristiyan kökenli alıntılar, yarımadanın her yerinde Arapçanın pagan kelime dağarcığının yerini almaya başladı.[114] Kendilerini hem yabancı İbrahimî dinlerden hem de geleneksel Arap çoktanrıcılığından ayırmaya çalışan ve "Hanifler" olarak bilinen bir grup tektanrıcı, İslam öncesi Arap dinlerinin yerine Yahudi Yahweh ve Hristiyan Yehova ile özgürce eşit tuttukları, her şeyi kapsayan bir baba tanrı olarak Allah'a " odaklanan yeni bir dini dünya görüşü arıyorlardı.[115] [116] Onlara göre, Mekke aslen, ata İbrahim tarafından kurulan tek gerçek din olarak kabul ettikleri bu tek tanrılı inanca adanmıştı.[115] [116]
Muhammed dönemi
değiştirİslam peygamberi Muhammed, geleneksel rivayetlere göre[8][13] MS 570 civarında Mekke'de doğmuştu.[117] Ailesi, Mekke'nin baş kabilesi ve batı Arabistan'da baskın bir güç olan Kureyş kabilesine mensuptu.[8][118] Onlar anarşinin etkilerine karşı koymak için, tüm şiddetin yasaklandığı ve seyahatin güvenli olduğu “kutsal aylar” kurumunu desteklemişlerdi.[119] Mekke ve çevresindeki çok tanrılı Kâbe tapınağı, şehir için önemli ekonomik sonuçları olan popüler bir hac yeriydi.[119][120]
Muhammed büyük olasılıkla "Yahudi inanç ve uygulamalarının farkındaydı" ve Hanif'lerle de tanışıktı. [116] Muhammed de Hanifler gibi Tahannut'u uyguladı, Hira Dağı'nda inzivaya çekildi ve "putperestlikten uzaklaştı".[121] [122] Yaklaşık 40 yaşındayken, Müslümanların daha sonra Kuran'ı oluşturacak olan melek Cebrail aracılığıyla ilahi vahiy olarak kabul ettiği şeyleri Hira Dağı'nda almaya başladı. Bu ilhamlar onu, daha önce Yahudilik ve Hristiyanlıkta kodlanan peygamberlik geleneğinin son ifadesi olarak katı bir tek tanrılı inancı, yaklaşan Kıyamet Günü hakkında halkı uyarmak için ve şehrinin sosyal adaletsizliklerini kınamak için ilan etmeye teşvik etti.[9] Muhammed'in mesajı bir avuç takipçi (sahabe) kazandı ve Mekke ileri gelenlerinden artan muhalefetle karşılandı.[6][10] 622'de, nüfuzlu amcası Ebu Ṭalib bin Abdulmuṭṭalib'in ölümüyle korumasını kaybettikten birkaç yıl sonra, takipçileri ile birlikte takipçilerinin Yesrib şehrine (daha sonra Medine olarak anılacaktır) göç etti. [90] Daha sonraki nesiller, hicret olarak bilinen bu olayı İslami dönemin başlangıcı olarak sayarlardı.[123]
Muhammed, Medine Anayasası hükümlerine göre şehrin farklı toplulukları arasında hakem olarak kabul edildiği Yesrib'de, hukuki ve dini meselelere yol gösteren yeni Kuran ayetlerinin yardımıyla yeni İslam toplumunun temellerini atmaya başladı.[123] Bu döneme ait sûreler, onun İncil'deki uzun peygamberler silsilesi arasındaki yerini vurgularken, aynı zamanda Kuran'ın mesajını Hristiyanlık ve Yahudilikten farklılaştırmıştır.[123] Kısa süre sonra Yesrib bölgesinde Mekkeli Araplar ile Yahudi kabileleri arasında silahlı çatışma patlak verdi.[124] Muhammed, bir dizi askeri çatışma ve siyasi manevradan sonra MS 629'da Mekke ve Kureyş'in kendine bağlılığını sağlamayı başardı.[123] 632 yılındaki ölümüne kadar kalan zaman içinde, Arap yarımadasındaki kabile reisleri onunla çeşitli anlaşmalar yaptı, bazıları ittifak şartları altında, diğerleri onun peygamberlik iddialarını kabul ederek, birkaç vekil (vali), müminler ordusu ve bir kamu hazinesinden oluşan hükûmetine zekat harcını ödemek de dahil olmak üzere İslami uygulamaları takip etmeyi kabul ettiler.[123]
Muhammed'in İslam'ın yayılmasıyla ilgili gerçek niyetleri, siyasi imaları ve yaşamı boyunca misyon faaliyetleri (İslama davet) hem Müslüman alimler hem de gayrimüslim alimler arasında İslami çalışmaların akademik alanı içerisinde çekişmeli bir tartışma konusudur.[125] Çeşitli yazarlar, İslami aktivistler ve İslam tarihçileri, İslam öncesi Arap toplumu ve kendi dininin kuruluşu bağlamında Muhammed'in dini-politik misyonuyla ilgili niyeti ve hırsları hakkında çeşitli anlayışlar ileri sürdüler.[125]
Râşidîn Hâlifeliği (632–661)
değiştirMuhammed'in ölümünden sonra, Müslüman topluluk yeni bir lider atamak zorunda kaldı ve bu da "hâlife" unvanını doğurdu.[8][13][14] Böylece, sonraki İslam devletlerinin bazıları "hilâfet devletleri" olarak bilindi[8][13] ve erken İslam İmparatorluğu'nu (bir başka ismiyle Râşidîn Hâlifeliği) yöneten ilk dört hâlife (Ebû Bekir, 632–634; Ömer bin Hattab, 634–644; Osman bin Affan, 644–656 ve Ali, 656–661) ön plana çıktı. Bu liderler, Sünniler tarafından raşidun ("doğru yönlendirilen") halifeler olarak bilinir.[8] Onlar İran, Levant, Mısır ve Kuzey Afrika üzerinden ilerleyen erken dönem Müslüman fetihlerinin ilk aşamasını gerçekleştirdiler.[8]
Bu dönemde erken İslam'daki en büyük siyasi gelişme,Emevi Halifeliğinin büyümesinin yanı sıra, kökleri, halefiyet konusundaki bir anlaşmazlığa dayananHariciler, Sünniler ve Şii Müslümanlar arasındaki mezhepsel ve siyasi bölünmeydi.[13][15] Sünniler, halifenin Araplar arasında, Muhammed'in kabilesi olan Kureyş'in klanından seçilerek hizmet edebileceğine inanıyordu.[16] Öte yandan Şiiler, halife unvanının Muhammed'in soyunda kalıtsal olması gerektiğine inanıyorlardı ve bu nedenle Muhammed'in kuzeni ve damadı Ali ve ilk doğan oğlu Hasan hariç tüm halifeler aslında gayri meşru gaspçılar idi.[16] Ancak Sünni mezhebi, İran ve Umman hariç, İslam dünyasının çoğu bölgesinde muzaffer olarak ortaya çıktı. Muhammed'in en yakın arkadaşları ve kendisinden sonra gelen dört " doğru yönlendirilmiş " halife, İslam imparatorluğunu Kudüs, Ctesiphon ve Şam'ı kapsayacak şekilde genişletmeye ve Sindh bölgesine kadar Arap Müslüman orduları göndermeye devam etti. Erken İslam imparatorluğu, Emevi hanedanının hükümdarlığı altında Endülüs'ten (Müslüman İberya) Pencap bölgesine kadar uzanıyordu.
Olaylar | Medine dönemi | Ridde Savaşları | İslamî fetihler ve yayılış | İlk Fitne | Emevîler | |
Şahsiyetler | Muhammed | Ebû Bekir | Ömer bin Hattab | Osman bin Affan | Ali bin Ebû Talib | I. Muâviye |
İslam peygamberi | 1. Râşidîn hâlifesi | 2. Râşidîn hâlifesi | 3. Râşidîn hâlifesi | 4. ve son Râşidîn hâlifesi | 1. Emevî hâlifesi | |
Yıllar | 622–632 | 632–634 | 634–644 | 644–656 | 656–661 | 661–680 |
Muhammed'in ölümünden sonra, en yakın arkadaşlarından biri olan Ebu Bekir, ilk halife olarak seçildi. Halifelik makamı peygamberlik dışında dini bir otorite havasını muhafaza ediyordu.[8][126] Bazı Arap kabile liderleri, Muhammed ile yapılan anlaşmaları Ebu Bekir'le devam ettirmeyi reddetti, zekat ödemelerini durdurdu ve bazıları kendilerinin de peygamber olduklarını ileri sürdüler.[126] Ebu Bekir, etkisi Bizans ve Sasani imparatorluklarının topraklarına taşınan da ve Ridde savaşları olarak bilinen başarılı bir askeri seferle otoritesini ortaya koydu.[127] İkinci halife Ömer ibni Hattab'ın saltanatının sonunda, savaşta sertleşen saflarıyla artık mağlup olan isyancılar [128] ve eski imparatorluk yardımcı birlikleri [129] tarafından şişirilen Arap Müslüman orduları, Bizans'ın Suriye ve Mısır gibi eyaletlerini işgal etti. Sasaniler batı topraklarını kaybederken, kısa süre sonra İran'ın geri kalanı da onu takip etti.[126]
Ömer yeni gelişmekte olan imparatorluğun yönetimini iyileştirdi, sulama şebekelerinin iyileştirilmesini emretti ve Basra gibi şehirlerin kurulmasında rol oynadı. Fakirlere yakın olmak için kapısı olmayan basit bir çamurdan kulübede yaşıyor ve her akşam sokaklarda yürüyordu. Ömer, fakirlerle istişare ettikten sonra, yoksul, muhtaç, yaşlı, yetim, dul ve engelliler için bir refah kurumu olan Beyt-ül-mal'i [131][132][133] kurdu. Beyt-ül-mal, Abbasiler dönemine kadar devam etti. Ömer ayrıca çocuklar için çocuk parası ve yaşlılar için emekli aylığı getirdi.[134][135][136][137] Bir valinin ya da komutanın zenginliğin cazibesine kapıldığını ya da gerekli idari standartları karşılamadığını hissettiğinde, onu görevinden aldırırdı.[138] Genişleme, sırasıyla Arabistan ve Levant'taki büyük kıtlık ve veba yıllarında 638 ve 639 yılları arasında kısmen durdu, ancak Ömer'in saltanatının sonunda Suriye, Mısır, Mezopotamya ve İran'ın çoğu İslam imparatorluğuna dahil edildi.
Bizans ve Sasaniler ile yapılan savaş ve fetihlerde dini azınlık olarak yaşayan ve Müslüman egemenliği altında cizye vergisi ödemek zorunda kalan Yahudi ve Arap Hristiyanlar, zorunlu finansörlük yaptılar.[139][140] Yeni bölgeler fethedildikçe, büyüyen İslam imparatorluğunun diğer bölgeleriyle serbest ticaretten de yararlandılar; burada ticareti teşvik etmek için ticaretten ziyade zenginliğe vergiler uygulandı.[141] Müslümanlar, fakirlerin yararına mallarının zekâtını verirlerdi. İslam peygamberi Muhammed tarafından hazırlanan Medine Anayasası'ndan bu yana, Yahudiler ve Hristiyanlar kendi yasalarını kullanmaya devam ettiler ve kendi yargıçları vardı.[142][143][144] Devletin hızla genişlemesine yardımcı olmak için, Bizans ve Pers vergi toplama sistemleri sürdürüldü ve halk, Bizanslılar ve Persler döneminde uygulanandan daha düşük bir cizye vergisi ödedi.
639'da Ömer, önceki vali 25.000 kişiyle birlikte bir vebada öldükten sonra Muaviye bin Ebu Süfyan'ı Suriye valisi olarak atadı.[145][146] Arap-Bizans savaşları sırasında Muaviye 649 da Bizans'ın denizden tacizini durdurmak için, Monofizit Hristiyanlar, Mısırlı Kıptiler ve Yakubi Suriyeli Ortodoks denizciler ve Müslüman birliklerinden oluşan gemilerle bir donanma kurdu,[147][148][149][150] Bizansı 655te Zâtüssavârî Muharebesi'nde yenerek Akdeniz'i Müslüman savaşçılarına açtı.
Ömer zenginlik ve lüksün cazibesine kapılmaktan, Allah'a ibadetten uzaklaşmaktan, servet biriktirmekten ve hanedanlar kurmaktan korkuyordu. İlk Müslüman orduları şehirlerden uzak kamplarda kaldılar.[138][151][152][153] Şehirlerden uzak kalmak, yerel nüfusun özerk ve huzurlu olmasını da sağladı. Bu kamplardan bazıları daha sonra Irak'ta Basra ve Kufe ve Mısır'da Fustat gibi şehirlere dönüştü.[146]
Ömer 644'te suikasta uğradığında, Muhammed'in ikinci dereceden kuzeni ve iki kez damadı olan Osman bin Affan halife oldu. O dönemde Arapçada noktalama işaretleri yoktu ve Kur'an Araplar tarafından farklı okumalara (Arap lehçelerini) göre okunuyordu. Osman MS 650 ile 656'te Kuran'ın derlenmesini tamamlatarak, bunu standart hale getirdi ve kopyaları imparatorluğun farklı merkezlerine gönderdi.[154] Farklı kopyaların yakılmasını emretti.
Muhammed'in ölümünden sonra Araplar arasındaki eski kabile farklılıkları yeniden su yüzüne çıkmaya başladı. Roma-Pers savaşları ve Bizans-Sasani savaşlarının ardından Irak (eskiden Sasani İmparatorluğu altında) ve Suriye (eskiden Bizans İmparatorluğu altında) arasında köklü farklılıklar ortaya çıktı. Her biri, yeni kurulan İslam imparatorluğunun başkentinin kendi bölgelerinde olmasını istedi.[155]
Osman yaşlandığında, Muaviye'nin akrabası olan I. Mervân yavaş yavaş kontrolü üstüne aldı. Osman 656'da öldürüldüğünde, Muhammed'in kuzeni ve damadı Ali halifelik görevini üstlendi ve başkenti Kufe'ye taşıdı. Suriye valisi 1.Muaviye ve Mervan, suçluların tutuklanmasını talep etti. Mervan herkesi manipüle etti ve ilk Müslüman iç savaşıyla ("İlk Fitne") sonuçlanan çatışmayı yarattı. Ali, MS 661'de Hariciler tarafından öldürüldü. Altı ay sonra, Ali'nin ilk oğlu Hasan, barışın için Muaviye ile bir barış anlaşması yaptı. Hasan-Muaviye antlaşmasında Hasan, ölümünden sonra hanedan kurmamak ve halka adaletli davranmak şartıyla iktidarı Muaviye'ye devretti.[156][157] Muaviye daha sonra anlaşmanın şartlarını bozdu ve başkenti Şam'da olan Emevi hanedanını kurdu.[158] O sırada Muhammed'in hayatta kalan tek torunu olan Hüseyin Emevilere biat etmeyi reddetti; Aynı yıl Kerbela'da, Aşure Günü Şii Müslümanları tarafından hâlâ yas tutulan bir olayda öldürüldü. İkinci Müslüman iç savaşı ("İkinci Fitne") olarak adlandırılan siyasi huzursuzluk devam etti, ancak Müslüman yönetimi Muaviye döneminde Rodos, Girit, Kabil, Buhara ve Semerkant'a kadar genişletildi ve Kuzey Afrika'ya yayıldı. MS 664'te Arap Müslüman orduları Kabil'i fethetti [159] ve MS 665'te Mağrip'e doğru ilerledi.[160]
Emevî Hâlifeliği (661–750)
değiştirAdını Ümeyye bin Abdüşems'ten alan Emevi hanedanı MS 661'den 750'ye kadar hüküm sürdü. Emevi ailesi Mekke şehrinden gelse de başkent Şam idi. Abdurrahman ibn Ebu Bekir'in 666'da ölümünden sonra [161][162] Muaviye, gücünü pekiştirdi. Muaviye, başkenti Medine'den Şam'a taşıdı, bu da imparatorlukta köklü değişikliklere yol açtı. Aynı şekilde, daha sonraki bir tarihte, halifeliğin Şam'dan Bağdat'a devri, yeni bir ailenin iktidara gelişinin işaretiydi.
Devlet büyüdükçe, devlet harcamaları arttı. Ayrıca Müslüman ve gayrimüslim fakir, muhtaç, yaşlı, yetim, dul ve özürlülere yardım için Beytü'l-mal ve Refah Devletinin harcamaları arttı. Emeviler yeni mühtedilerden (mevali) vergi ödemelerine devam etmelerini istediler. Zenginliği ve lüksü ile Emevi yönetimi, Muhammed'in vazettiği İslami mesajla da çelişiyor gibiydi.[163][164][165] Bütün bunlar hoşnutsuzluğu artırdı.[166][167] Muhammed'in amcası Abbas bin Abdulmuttalib'in torunları, hoşnutsuz mevalileri, yoksul Arapları ve bazı Şiileri Emevilere karşı bir araya getirdiler ve onları, başkenti Bağdat'a taşıyarak Abbasi hanedanını 750'de başlatan Ebu Müslim'in yardımıyla devirdi.[168] Emevi ailesinin bir kolu, Kuzey Afrikadan Endülüs Fitne'si nedeniyle düşene kadar (1031) süren Córdoba Halifeliğini kurdukları Endülüs'e kaçtı. Beytü'l-mal, Refah Devleti daha sonra Abbasiler döneminde devam etti.
En geniş haliyle Emevi hanedanı 13milyon kmkare den daha fazla alan kapladı ve bu durum onu dünyanın gördüğü en büyük imparatorluklardan biri,[169] haline getirdi.
Muaviye Konstantinopolis'inkine rakip olacak bir konsey oluşturdu ve Şam'ı güzelleştirdi. İmparatorluğun sınırlarını İstanbul'a kadar ulaştırdı, ancak Bizanslılar onu geri püskürttü ve elinde herhangi bir Anadolu toprağını tutamadı. Sünni Müslümanlar, acemi Müslüman ulusu iç savaş sonrası anarşiden kurtardığı için ona güveniyorlar. Ancak Şii Müslümanlar onu savaşı kışkırtmakla, ümmeti bölerek Müslüman milleti zayıflatmakla, kendi kendini yücelten sapkınlıklar üretmekle, Peygamber'in ailesine iftira atmakla ve hatta kendisini eleştiren Müslümanları Bizans imparatorluğunda köle olarak satmakla suçluyorlar.[170] Muaviye'nin en tartışmalı ve kalıcı miraslarından biri, oğlu Yezid'i halefi olarak atama kararıydı. Şii doktrinine göre bu, Hasan bin Ali ile yaptığı anlaşmanın açık bir ihlaliydi.
Yezid 682'de Ukbe bin Nafi'yi Kuzey Afrika valisi olarak gönderdi. Ukbe, Berberilere ve Bizanslılara karşı savaşlar kazandı.[171] Oradan, Atlantik kıyısına ulaştığı Tanca'ya doğru binlerce mil batıya yürüdü ve ardından Atlas Dağları'ndan doğuya doğru yürüdü.[172] Yaklaşık 300 süvari ile Biskra'ya doğru ilerledi ve burada Kaisala komutasındaki bir Berberi kuvveti tarafından pusuya düşürüldü. Ukbe ve adamlarının tümü savaşta öldü. Berberiler bir süre Müslümanlara saldırdı ve onları Kuzey Afrika'dan sürdü.[173] İç savaşlarla zayıflayan Emeviler denizdeki üstünlüğü kaybederek Rodos ve Girit adalarını terk etmek zorunda kaldılar. I. Yezid'in yönetimi altında, Kufe'deki bazı Müslümanlar, Muhammed'in soyundan gelen Hüseyin ibn Ali'nin hükümdarları olsaydı, onun daha adil olacağını düşünmeye başladılar. O Kûfe'ye davet edilmiş ancak daha sonra ihanete uğrayarak öldürüldü. Hüseyin'in oğlu Ali ibni Hüseyin, Hüseyin'in kız kardeşi, diğer hanımlarla birlikte Kerbela'da alıkonuldular. Halkın muhalefeti nedeniyle daha sonra serbest bırakıldılar ve memleketleri Medine'ye gitmelerine izin verildi. İmam Hüseyin'in neslinden birbiri ardına imamlar devam etti, ancak İmam Ali'den sonra halifelik (iktidar sahibi) ve Ali soyundan devam eden İmamet Abdullah el-Mehdi Billah Kuzey Afrika'da Fatımi'nin ilk Halifesi olarak iktidara gelene kadar ayrı kollarda devam etti. Bu İmamlar Şii İslam tarafından İmam Ali'yi ilk Halife/İmam olarak kabul edildiler ve aynı şekilde Safeviler ve şimdi İsmaili, Oniki vb. olarak adlandırılan benzer birçok kurum tarafından kurumsallaştırıldılar.
2.Muaviye dönemine iç savaşlar (İkinci Fitne) damgasını vurdu. Bu, iyi eğitimli ve yetenekli bir hükümdar olan Abdülmelik bin Mervan'ın saltanatında hafifleyecekti. Hükümdarlığını engelleyen birçok siyasi soruna rağmen, tüm önemli kayıtlar Arapçaya çevrildi. Onun saltanatı sırasında, Müslüman dünyası için bir para basıldı. Bu, 692'de Anadolu'da II. Justinianus yönetimindeki Bizans İmparatorluğu ile savaşa (Sebastopolis Savaşı) yol açtı. Bizanslılar, Halife tarafından büyük bir Slav birliğinin ayrılışı ile yenildi. İslami para birimi daha sonra Müslüman dünyasında münhasır para birimi haline getirildi.[kaynak belirtilmeli] Tarım ve ticareti reforme etti.[kaynak belirtilmeli] Abdülmelik Müslüman yönetimini pekiştirdi ve genişletti, Arapçayı devlet dili yaptı ve düzenli bir posta servisi oluşturdu.
- I. Velîd, İslami fetihlerin bir sonraki aşamasına başladı. Onun yönetimi altında erken dönem İslam imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştı. Mısır'ın bazı bölgelerini Bizans İmparatorluğu'ndan geri aldı ve Kartaca'ya ve Kuzey Afrika'nın batısına doğru ilerledi. Tarık bin Ziyad komutasındaki Müslüman orduları Cebelitarık Boğazı'nı geçti ve Kuzey Afrika Berberi ordularını kullanarak İber Yarımadası'nı fethetmeye başladı. Emeviler Lizbon'u fethettiğinde İber Yarımadası'nın Vizigotları yenilmişti. İber Yarımadası, Avrupa'nın İslami kontrolünün en uzak noktasıydı (Müslümanlar Puvatya Muharebesinde durduruldular). Doğuda, Muhammed bin Kasım komutasındaki İslam orduları, İndus Vadisi'ne kadar ulaştı. Al-Velid'in yönetiminde, imparatorluk İber Yarımadası'ndan Hindistan'a kadar uzanıyordu. Haccac bin Yusuf, askeri komutanların örgütlenmesinde ve seçiminde çok önemli bir rol oynadı. Velid, Emeviler döneminde en güçlü donanmayı inşa ederek organize bir ordunun genişlemesine büyük önem verdi. Bu taktik İber Yarımadası'na genişleme için çok önemliydi. Saltanatı, İslami gücün zirvesi olarak kabul edilir.
Velid'in öldüğü gün Süleyman bin Abdülmelik halife olarak selamlandı. Süleyman Yezid bin Mühelleb'ı Mezopotamya'ya vali atadı. Süleyman, kendisinin yerine Velid'in oğlu Yezid'i destekleyen iki liderden biri (diğeri Kuteybe ibn Müslim'di) olan Haccac'ın ailesinin tutuklanıp infaz edilmesini emretti. Haccac, Velid'den önce ölmüştü, bu yüzden hiçbir tehdit oluşturmuyordu. Kuteybe, Süleyman'a bağlılıktan vazgeçti, ancak askerleri isyan çağrısını reddetti. Onu öldürüp başını Süleyman'a gönderdiler. Süleyman halife olunca Şam'a taşınmadı, Ramla'da kaldı. Süleyman, Bizans'a (Konstantinopolis kuşatması) saldırması için Mesleme ibn Abdülmelik'i gönderdi. Bulgaristan'ın Bizans tarafına müdahalesi belirleyici oldu. Müslümanlar ağır kayıplar verdiler. Süleyman 717'de aniden öldü.
II. Ömer'in ölümü üzerine II. Yezîd iktidara geldi. Yezid Haricilerle savaştı ve liderleri Şevdeb' i öldürdü. Yezid döneminde imparatorluğun farklı bölgelerinde iç savaşlar başladı.[174] Yezid, 724'te ölmeden önce topraklarını Kafkasya'ya kadar genişletti. Hilafeti kardeşinden devralan Hişam bin Abdülmelik, birçok sorunu olan bir imparatorluğu yönetiyordu. Bu sorunları çözmede etkiliydi. Uzun hükümdarlığı döneminde II. Ömer tarafından getirilen reformları yeniledi. Hişam'ın yönetimi altında Bizanslılara karşı düzenli akınlar yapıldı. Kuzey Afrika'da, Harici öğretileri yerel huzursuzlukla birleşerek Berberi İsyanı'nı ortaya çıkardı. Ayrıca Zeyd ibn Ali'nin bir isyanıyla karşı karşıya kaldı. Hişam her iki isyanı da bastırdı. Abbasiler Horasan ve Irak'ta güç kazanmaya devam ettiler. Ancak henüz harekete geçecek kadar güçlü değillerdi. Onların bazıları Emevi valileri tarafından yakalandı ve idam edildi. Kesin bir Bizans zaferi olan Akroinon Savaşı, Emevi hanedanının son kampanyasıydı.[175] Hişam 743'te öldü.
2.Velid, saltanatı sırasında siyasi entrikalar gördü ve kısa süre sonra tahttan bir darbeyle indirildi.[176] Yerine geçen kuzeni 3.Yezid, Velid'in Beni Kays adına Yemenlilere ve Arap olmayan Müslümanlara karşı ayrımcılığı içeren "ahlaksızlığına" karşı çıktı. Kaderiyye ve Mürcie' (insanın özgür iradesine inananlar)'den destek aldı.[177] Hazineden para dağıttı. Allah'ın Kitabı ve Sünnet adına isyan ettiğini açıkladı. Yezid sadece altı ay hüküm sürdü. Çeşitli gruplar biat etmeyi reddetti ve muhalif hareketler ortaya çıktı. Ardından öldü.
III. Yezid tarafından veliaht ilan edilen kardeşi İbrahim bin Velid, tahttan çekilmeden önce kısa bir süre 744'te hüküm sürdü.
2.Mervan 744'ten 750'de öldürülene kadar hüküm sürdü. Şam'dan hüküm süren son Emevi hükümdarıydı. Mervan, iki oğlunu Ubeydullah ve Abdullah'ı varisleri olarak adlandırdı. Valiler atadı ve otoritesini zorla ilan etti. Özellikle İran ve Irak'ta Emevi karşıtlığı çok yaygındı. Abbasiler çok destek almıştı. Mervan'ın halife olarak saltanatı neredeyse tamamen Emevi imparatorluğunu bir arada tutmaya çalışmakla geçmişti. Ölümü, Doğu'daki Emevi yönetiminin sonunun işaretiydi ve bunu Abbasiler tarafından Emevilerin katledilmesi izledi. İber Yarımadası'na kaçan ve orada bir hanedan kuran yetenekli prens Abdurrahman dışında neredeyse tüm Emevi hanedanı öldürüldü.
İslam'ın Altın Çağı ve Abbâsîler (750–1258)
değiştirAbbâsîler döneminde İslam dünyası
değiştirAbbasi hanedanı 750'de iktidara geldi ve kazanımlar pekiştirildi. Abbasi İktidar grubu, devrimci Ebu Müslim'in Emevilere karşı geliştirdiği hoşnutsuzluk dalgası üzerine iktidara geldi.[178][179] Balear Adaları da dahil olmak üzere Akdeniz adalarını ve ardından 827'de Güney İtalya'yı fethettiler.[180] Abbasiler döneminde İslam medeniyeti gelişti. En dikkate değer olanı, The Cambridge History of Islam tarafından " İslam'ın altın çağı " olarak adlandırılan Arap nesir ve şiirinin gelişimiydi.[181] Ticaret ve sanayi yanında Müslüman Tarım Devrimi olarak kabul edilen gelişti. Sanat ve bilimler (Müslüman Bilim Devrimi) Abbasi halifeleri el-Mansur (754–775), Harun Reşid (786–809), Me'mun (809-813 arasında hüküm sürdü) ve onların ardılları döneminde gelişti.[182]
Bağdat Abbasilerin başkentiydi.[182] Emevi ailesi Abbasiler tarafından öldürülmesine rağmen, bir aile üyesi olan I. Abdurrahman İspanya'ya kaçarak 756'da burada bağımsız bir hilafet kurdu. Mağrip'te Harun Reşid, Arap Ağlebi'leri merkezi otoriteyi tanımaları karşılığında neredeyse özerk yöneticiler olarak atadı. Ağlebi yönetimi kısa ömürlü oldu ve 909'da Şii Fatımi hanedanı tarafından tahttan indirildiler. 960 civarında, Fatımiler Abbasi Mısır'ı fethettiler ve 973'te orada " el-Qahirah " (bugün Kahire olarak bilinen "zafer dünyası" anlamına gelen) adlı bir başkent inşa ettiler. İran'da Türk Gazneliler, Abbasilerden güç aldılar.[183][184] Abbasi etkisi Büyük Selçuklu İmparatorluğu (İran anakarasına göç etmiş bir Müslüman Türk boyu) tarafından 1055 yılına kadar yok edildi.[182]
İslamın yayılması, bazen zorla, bazen barışçıl propagandalarla devam etti.[180] Hindistan'ın fethindeki ilk aşama 1000 yılından hemen önce başladı. 200 yıl içinde Ganj nehrine kadar olan bölge düştü. İslam Sahra altı Batı Afrika'da 1000 yılından hemen sonra kuruldu. 1009 gibi erken bir tarihte Gao'nun başında Müslüman bir prensin bulunduğuna dair raporlar bulunuyor. Kanem 1081 ile 1097 arası müslümanlarca yönetildi. Mali ile bağlantılı İslami krallıklar 13. yüzyılda ön plana çıktı.[185]
Abbasiler, daha büyük İslam birliğini amaçlayan girişimler geliştirdiler. İnancın mezhepleri ve camiler, doktrin, tarih ve uygulama ile birbirinden ayrıldı. Abbasiler de Emevi ahlaki karakter ve yönetimine saldırarak kendilerini öne çıkardı. Ira Lapidus'a göre, "Abbâsî İhtilâli, başta Merv'in mazlum yerleşimcileri olmak üzere Yemenliler ve onlara Mevali'nin eklenmesiyle büyük ölçüde Araplar tarafından desteklendi".[186] Abbasiler, Arapların akrabalık temelli toplumu dışında kalan ve Emevi imparatorluğu içinde bir alt sınıf olarak algılanan mevali (Arap olmayan Müslüman)lara da başvurdular. Abbasiler tarafından desteklenen İslami ekümenizm, ümmetin birliği fikrine dayanır. Şeriat kanunlaştıkça İslam felsefesi gelişti ve dört mezhep kuruldu. Bu dönem aynı zamanda klasik Sufizm'in yükselişine de sahne oldu. Dini başarılar, Sahih-i Buhari ve diğerlerinin Hadislerinin kanonik koleksiyonlarının tamamlanmasını içeriyordu.[187] İslam, bir dereceye kadar İbrahimî dinlerin geçerliliğini kabul etti; Kuran, Yahudileri, Hristiyanları, Zerdüştleri ve Sabileri (genellikle Mandaean'lerle özdeşleştirilir) " kitap ehli" olarak tanımladı. Yüksek Orta Çağ'ın başlangıcına doğru, İslam'ın iki büyük mezhebi olan Sünni ve Şii doktrinleri katılaştı ve islami dünyanın teolojik olarak bölünmelerini meydana getirdi. Bu eğilimler Fatımi ve Eyyubi dönemlerine kadar devam edecekti.
Siyasi olarak, Abbasi Halifeliği üniter bir İslami monarşiye dönüştü. Devletin birliği için bölgesel Saltanat ve Emirliklerin varlığı, geçerliliği veya yasallığı kabul edildi.[188] Endülüs Emevilerinde erken dönem İslam felsefesinde İbn Rüşd, The Decisive Treatise'de bilim ve felsefenin resmi Eş'ari teolojisinden kurtuluşu için bir gerekçe sağlayan bir argüman sundu; bu nedenle İbn Rüşd, modern laikliğin öncüsü olarak kabul edilmiştir.[189][190]
Abbâsîlerin erken dönemi (750–813)
değiştirHâlifeler | Seffâh | Mansûr | Mehdî | Hâdî | Hârûn Reşîd | Emîn |
Yıllar | 750–754 | 754–775 | 775–785 | 785–786 | 786–809 | 809–813 |
Arap kaynaklarına göre 750 yılında Abbasi Halifeliğinin kurucusu Es-Saffah tı. Horasan eyaletinden Emevi Halifeliğine karşı büyük bir isyan başlattı. Tüm Emevi ailesini ortadan kaldırdıktan ve Zab Savaşı'nda zafer kazandıktan sonra, Şam'a yürüdü ve yeni bir hanedan olan Abbasi Halifeliğini pekiştirdi.[191] El-Mansur'un zamanında, Fars alimleri ortaya çıktı. Arap olmayan birçok insan İslam'a geçti. Emeviler, cizye toplamaya devam edebilmek amacıyla din değiştirmeyi aktif olarak engellediler. İslam 750'de kendi topraklarında yaşayanların %8'ini oluşturuyordu. Mansur'un saltanatının sonunda bu %15'e ulaştı. Adı "kurtarıcı" anlamına gelen Mehdi, babası ölüm döşeğindeyken halife ilan edildi. Bağdat, Mehdi'nin saltanatı sırasında çiçek açtı ve dünyanın en büyük şehri oldu. Arabistan'dan, Irak, Suriye, İran, uzak Hindistan ve İspanya'dan göçmenleri kendine çekti. Bağdat, artan Müslüman nüfusun yanı sıra Hristiyanlara, Yahudilere, Hindulara ve Zerdüştlere de ev sahipliği yapıyordu. Babası gibi El-Hadi [192] de halkına açıktı ve vatandaşların Bağdat'taki sarayda kendisine hitap etmesine izin verdi. O, "aydınlanmış bir hükümdar" olarak kabul edildi ve Abbasi seleflerinin politikalarını sürdürdü. Kısa yönetiminde, askeri çatışmalar ve iç entrikalarla boğuştu.
Harun el-Reşid'in hüküm sürmesiyle askeri çatışmalar azaldı.[193] Saltanatı, bilimsel, kültürel ve dini refah ile belirginleşti. Beyt al-Hikma ("Bilgelik Evi") kütüphanesini kurdu ve saltanatı sırasında sanat ve müzik gelişti. Bermekiler ailesi, Halifeliğin kurulmasında belirleyici bir danışmanlık rolü oynamıştı, ancak Reşid'in yönetimi sırasında gözden düştüler.[194]
Al-Emin, Halifeliği babası El-Reşid'den aldı, ancak kardeşleri için yapılan düzenlemelere uymayarak Dördüncü Fitne'ye yol açtı. El-Me'mun'un generali Tahir bin Hüseyin, El-Emin'i idam ederek Bağdat'ı aldı.[195] Savaş, hanedan için prestij kaybına yol açtı.
Bölgesel güçlerin yükselişi
değiştirAbbasi yönetimi kısa süre sonra Kıptiler, Hint-Persler veTürkler arasında üçlü bir çekişmeye kapıldı.[187] Büyük bir imparatorluğu yönetmenin maliyeti çok fazlaydı.[196] Türkler, Mısırlılar ve Araplar Sünni, Persler, Türk topluluklarının büyük bir kısmı ve Hindistan'daki prenslerin birçoğu Şii idi. İslam'ın siyasi birliği dağılmaya başladı. Abbasi halifelerinin etkisi altında, Müslüman dünyasında bağımsız hanedanlar ortaya çıktı ve halifeler bu hanedanları meşru olarak Müslümanlar olarak tanıdılar. Birincisi, Halife Memun'un saltanatı sırasında kurulan Horasan'daki Tahiriler'di. Benzer hanedanlar arasında Seferiler, Samaniler, Gazneliler ve Selçuklular vardı. Bu süre zarfında astronomi, şiir, felsefe, bilim ve matematik alanlarında ilerlemeler kaydedildi.[197]
Abbâsîlerin yükselme dönemi (813–940)
değiştirEl-Emin'in ölümü üzerine El-Me'mun Halife oldu. Me'mun, hükümdarlığı döneminde Abbasi imparatorluğunun topraklarını genişletti ve isyanlarla uğraştı.[198] Me'mun, Harun tarafından Horasan'a vali olarak atanmıştı. İktidara gelmesinden sonra Tahir'i askeri vali olarak atadı. Tahir ve ailesi İran siyasetine yerleştiler ve güçlendiler, Tahiri ailesinin yükselen gücü bir tehdit haline geldi.
Me'mun, gücü merkezileştirmek için çalıştı. Mehdi, İslam'ın koruyucusu olduğunu ve aynı zamanda halifenin doğru olanı ilan etme yetkisine sahip olduğunu iddia etti. Ulema, Memun'un saltanatı sırasında siyasi bir güç olarak ortaya çıktı. Ulema ve belli başlı İslam fıkıh ekolleri Memun döneminde şekillenmiştir. Buna paralel olarak, Sünnilik bir kanunlar dini olarak tanımlanmaya başladı. Sünni ve Şii İslam arasındaki doktrinel farklılıklar daha belirgin hale geldi. Din alimleri, Me'mun'un ölümünden dört ay önce 833'te başlattığı Abbasi engizisyonu olan Mihna'da haddini aştığını ileri sürdüler.[199]
Me'mun rejimi sırasında sınır savaşları arttı. İyi ve hoşgörülü davrandığı birçok dinden alimleri Bağdat'ta topladı. En ünlü el yazmalarını toplamak için Bizans İmparatorluğu'na bir elçi gönderdi ve onları Arapçaya tercüme ettirdi.[200] Bilim adamları simyayı ortaya çıkardı. Halife, ölümünden kısa bir süre önce, 832'de Mısır'ı ziyareti sırasında, bilgi ve hazine aramak için Büyük Giza Piramidi'nin ihlal edilmesini emretti. İşçiler, gelenekle bilinen orijinal girişin bulunduğu yere yakın tünel kazdılar. Al-Memun daha sonra Tarsus yakınlarında şüpheli koşullar altında öldü ve yerine oğlu Abbas ibni Me'mun yerine üvey kardeşi Al-Mu'tasım geçti.
Halife olarak El-Mu'tasım, Me'mun'un Tyana'daki askeri üssünün derhal dağıtılmasını emretti. Hurrami isyanlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu halifenin karşılaştığı en zor sorunlardan biri, Babak Horramdin'in devam eden ayaklanmasıydı. Mu'tasım isyancıları yendi ve önemli bir zafer kazandı. Bizans imparatoru Theophilus, Abbasi kalelerine saldırdı. Mu'tasım, Anzen Savaşı için Theophilus'un güçlerini mağlup eden Al-Afşin'i gönderdi. Dönüşünde, kendisini ve haleflerini Türk komutanlarına ve köle (Gılman) askerlerine (Memluk sisteminin habercisi olarak) güvenmeye zorlayan ciddi bir askeri komplonun farkına vardı. Hürremiyye, sonraki halifelerin saltanatları sırasında yavaş yavaş düşüşe geçmesine rağmen, hiçbir zaman tam olarak bastırılamadı. Mu'tasım'ın yaşamının sonlarına doğru Filistin'de bir ayaklanma oldu, ancak isyancıları yendi.
Al-Mu'tasim'in saltanatı sırasında, Tahiri hanedanı iktidarda büyümeye devam etti. Tahiriler, birçok haraç ve gözetim işlevinden muaf tutuldular. Bağımsızlıkları doğuda Abbasilerin gerilemesini sağladı. Mu'tasım ideolojik olarak üvey kardeşi Me'mun'u takip etti. Selefinin "Mutezile" mezhebine verdiği desteği sürdürdü ve muhalefete karşı acımasız işkenceler yaptı. Arap matematikçi El-Kindi, Mu'tasım tarafından işe alındı ve Halife'nin oğluna ders verdi. El-Kindi, Hikmet Evi'nde hizmet etmiş ve halifenin himayesinde Yunan geometrisi ve cebir alanındaki çalışmalarına devam etmişti.[201]
Al-Vasık babasının yerine geçti. Arabistan, Suriye, Filistin ve Bağdat'taki muhalefetle ilgilendi. İsyanlar, Arap halkları ile Türk orduları arasındaki uçurum sonucunda isyanlar çıktı. İsyanlar bastırıldı, ancak Türk kuvvetlerinin güç kazanmasıyla iki grup arasındaki düşmanlık büyüdü. Halife Bağdat isyancılarının infazına bizzat katıldı. Ayrıca Bizanslılarla bir esir değişimi sağladı. Vasık, sanatçıların yanı sıra bilim adamlarının da hamisiydi. Kişisel olarak müzik yeteneği vardı ve yüzden fazla şarkı bestelediği biliniyor.[202]
Vasık yüksek ateşten öldüğünde, Mütevekkil onun yerine geçti. Mütevekkil'in saltanatı birçok reform için hatırlanır ve altın bir çağ olarak görülür. Abbasilerin son büyük halifesidir; ölümünden sonra hanedan düşüşe geçti. El-Mütevekkil, Mihne'yi bitirdi. Samarra'nın doğuya doğru uzantısının bir parçası olarak Samarra Ulu Camii'ni [203] inşa etti. Hükümdarlığı sırasında azınlıklara karşı eylemlerinde yansıtıldığı gibi, dini tartışmalara dahil oldu. Şii tarzı hac ziyaretlerini durdurmak için gerçekleştirilen bir eylem olan Hüseyin türbesi'nin yıkılmasında somutlaşan baskıyla karşı karşıya kaldı. İsyanları bastırmak ve yabancı imparatorluklara, özellikle de Sicilya'yı Bizanslılardan ele geçirmek için savaşlara öncülük etmek için Türk devlet adamlarına ve köle askerlerine güvenmeye devam etti. Mütevekkil bir Türk askeri tarafından öldürüldü.
Cinayete karışmış olmasına rağmen, Türk hizbinin desteğiyle aynı gün Hilafet'e El-Müntasır geçti. Türk gurubu, Müntasır'ın kardeşlerini babalarının öldürülmesinin intikamını almaktan korkarak uzaklaştırdı. Her iki kardeş de tahttan feragat beyanları yazdı. Hükümdarlığı sırasında, Müntasır Hasan ve Hüseyin'in mezarlarına hac yasağını kaldırdı ve Bizanslıları yağmalaması için Vasıf'ı gönderdi. El-Muntasir bilinmeyen nedenlerle öldü.
Türk beyleri, halefini seçmek için bir konsey topladılar ve El-Musta'in'i seçtiler. Araplar ve Bağdat'taki batılı askerler bu seçimden memnun kalmadılar ve saldırdılar. Ancak Hilafet artık Arap seçimine değil, Türk desteğine bağlıydı. Müslümanların Hristiyanlara yönelik başarısız kampanyasının ardından insanlar, Türkleri, dini felakete uğratmak ve Halifelerini öldürmekle suçladılar. Türkler Bağdat'ı kuşattıktan sonra, Musta'in, Al-Mu'tazz lehine çekilmeyi planladı, ancak O'nun emriyle öldürüldü. Mu'tazz, Türkler tarafından tahta çıkarıldı ve iktidara gelen en genç Abbasi Halifesi oldu.
Yüksek Abbasiler <br /> hukuk |
---|
Four constructions of Islamite law
|
Erken Abbasiler <br /> Edebiyat ve Bilim |
|
El-Mu'tazz'ın etrafı birbirini kıskanan gruplarla çevriliydi. Samarra'da Türkler Berberiler ve Faslılarla sorunlar yaşarken, el-Musta'in'i destekleyen Bağdat'taki Araplar ve Persler her ikisine de eşit nefretle bakıyorlardı. Al-Mu'tazz, kardeşleri Al-Mu'eiyyad ve Abu Ahmed'i ölüme mahkûm etti. Hükümdar onları pervasızca harcadı ve bu Türklerin, Afrikalıların ve Perslerin isyanına neden oldu. Al-Mu'tazz bundan kısa bir süre sonra görevden vahşice alındı. El-Mühtedi sonraki halife oldu. Türkler gücü elinde tutmasına rağmen, önceki halifelere kıyasla sağlam ve erdemliydi. Türkler, yükselişinden kısa bir süre sonra onu öldürdüler. Al-Mu'temid, büyük ölçüde sadece isim olarak bir hükümdar olmasına rağmen hükümdarlığı 23 yıl boyunca devam etti. Zanj İsyanı'ndan sonra, Mu'temid, el-Muvaffak'ı kendisine yardım etmesi için çağırdı. Bundan sonra, Muvaffak isim dışında her şeye hükmetti. Hamdanî hanedanı, 890 yılında halifeler tarafından Anadolu'da Mardin'e vali olarak atandığında Hamdan ibn Hamdun tarafından kuruldu. Mu'temid daha sonra otoriteyi oğlu el-Mu'tadid'e devretti ve bir daha asla iktidara gelmedi. Tuluniler, bu dönemde ayrılarak İslami Mısır'daki ilk bağımsız devlet oldular.
El-Mu'tedid, Hilafet'i ustalıkla yönetti. Mısır halifeye bağlandı ve Mezopotamya yeniden düzene girdi. Şiilere karşı hoşgörülüydü ama Emevi cemaatine karşı o kadar adil değildi. Mu'tedid cezalarında gaddardı. Musul'daki Haricilerin lideri, Haricilerin günahkar olarak kınandığı ipek bir kaftan içinde Bağdat'ta dolaştırıldı ve sonra çarmıha gerildi. Mu'tedid'in ölümü üzerine, bir Türk cariyesinden olan oğlu Al-Muktafi, tahta geçti.
Muktafi cömertliği ve babasının gizli hapishanelerini (Bağdat terörü) ortadan kaldırmasıyla halkın gözdesi oldu. Onun saltanatı sırasında Hilafet, Karmatlar gibi tehditlerin üstesinden geldi. Muktafi'nin ölümü üzerine, vezir daha sonra Muktedir'i seçti. Muktedir'in saltanatı, biri diğerinin düşüşü veya suikastı üzerine yükselen on üç Vezir'in sürekli değiştiği bir iktidar idi. Uzun saltanatı İmparatorluğu en alt noktasına getirdi. Afrika kaybedildi ve Mısır kaybedilmek üzereydi. Musul bağımlılığını attı ve Yunanlar savunmasız sınırlara saldırdılar. Doğu, fiilen bağımsız olanlar da dahil olmak üzere, resmiyette halifeliği tanımaya devam etti.
Erken Bağdat Abbasileri döneminin sonunda, Bizans sınırı Bulgarlar tarafından tehdit edilirken İmparatoriçe Zoe Karbonopsina Al-Muktadir ile ateşkes için baskı yaptı.[204] Bu sadece Bağdat'ın düzensizliğine eklendi. Halk tarafından hor görülmesine rağmen, Al-Muktedir ayaklanmalardan sonra tekrar iktidara getirildi. Muktedir sonunda şehir kapılarının dışında öldürüldü, bunun üzerine saraylılar kardeşi Kahir'i seçti. O daha da kötüydü. Tahttan çekilmeyi reddetti, kör edildi ve hapse atıldı.
Oğlu Râzî iktidarı sadece bir talihsizlik çağlayanı olarak yaşadı. Dindarlığı için övüldü. Emirlerin emiri unvanıyla iktidardaki fiili yönetici İbn Râik'in aleti oldu. İbn Râik hükûmetin dizginlerini elinde tuttu ve adı halk dualarında Halife'ninkiyle birleştirildi. Bu dönem civarında, halk tarafından desteklenen Hanbeliler, aslında bir tür 'Sünni engizisyon' kurdular. Radi, genel olarak (Cuma ayininde nutuk çeken, meclisler toplayan, filozoflarla iletişim kuran, günün sorunlarını tartışan, Devlet işlerinde danışmanlık yapan, sadaka dağıtmak veya zalim memurların şiddetini azaltmak için çalışan gerçek halifelerin sonuncusu kabul edilir. Böylece Erken Bağdat Abbasileri sona erdi.
930'ların ortalarında, Mısır'ın İhşîdîleri, Abbasiler adına vali olarak konumlarını yansıtan Arapça "Wali" unvanını taşıdılar, İlk vali (Muhammed bin Toğaç) Abbasi Halifesi tarafından atandı. Ona ve soyuna 30 yıl boyunca valilik verdiler. İhşid soyadı, "prens" için Sogdca' bir kelimedir.
Ali bin Buya, iki kardeşi Hasan bin Buya ve Ahmed bin Buya ile 930'larda Büveyhiler konfederasyonunu kurdular. Taberistanlı Ziyārīler'in hizmetinde bir asker olan Ali, Yakut adlı bir Türk generalini yenmek için 934'te Bağdat'tan bir ordu toplamayı başardı. Sonraki dokuz yıl içinde üç kardeş, halifeliğin geri kalanının kontrolünü ele geçirdi. Büveyhiler büyük toprak kazanımları elde ettiler. Fars ve Cibal fethedildi. Bûyidler Kerman (967), Umman (967), Cezīre (979), Taberistan (980) ve Gürgan'ı (981) almadan önce Orta Irak 945'te teslim oldu. Ancak halifenin Bağdat'taki sözde otoritesini kabul ettiler. Büveyhiler sonrasında yavaş yavaş düşüşe geçti, konfederasyonun parçaları dağıldı ve kendi yönetimleri altındaki yerel hanedanlar fiilen bağımsız hale geldi.[205]
Abbâsîlerin orta dönemi (940–1094)
değiştirOrta Bağdat Abbasilerinin başlangıcında, Hilafet çok daha önemsizdi. Emîrü’l Ümerâ Baykam, halefi seçmek üzere yerel ileri gelenleri bir araya getirmek üzere sekreterini Bağdat'a göndermekle yetindi. Seçim Müttaki'ye düştü. Baykam, bir av partisinde yağmacı Kürtler tarafından öldürüldü. Bağdat'ta devam eden anarşide İbn Râik, Halife'yi Musul'a kaçmaya ikna etti. İbn Râik'i öldürdüler. Hamdani Nasırü'd Devle, Bağdat'a doğru ilerledi ancak paralı askerler ve iyi organize olmuş Türkler onları püskürttü. General Tüzün Emîrü’l Ümerâ oldu. Yeni bir komplo halifeyi tehlikeye attı. Hamdani birlikleri, Ed-Devle'nin Musul'a ve ardından Nusaybin'e kaçmasına yardım etti. Tüzün ve Hamdaniler çıkmaza girdi. Müttaki, Rakka'daydı ve tahttan indirildiği yer olan Tüzün'e hareket ediyordu. Tüzün, kör Halife'nin kuzenini Müstekfî unvanıyla halefi olarak atadı. Tüzün, yeni halife ile birlikte Büveyhi hanedanına ve Hamdânîlere saldırdı. Tüzün kısa süre sonra öldü ve yerine generallerinden biri olan Ebu Cafer geçti. Büveyhiler daha sonra Bağdat'a saldırdı ve Ebu Cafer saklanmak için Halife ile kaçtı. Büveyhi Sultan Müizzüddevle, Halife'yi Emir'e gönüllü teslim olmaya zorlayarak komutayı devraldı. Sonunda, Müstekfî kör edildi ve görevden alındı. Şehir kaosa sürüklendi ve Halife'nin sarayı yağmalandı.[206]
Önemli Orta Abbasi Müslümanları |
---|
|
Büveyhiler Bağdat'ı ele geçirdiğinde Mutî halife oldu. Halifelik kurumu gerçek güçten yoksun bırakıldı ve Şii ayinleri kuruldu. Büveyhiler bir asırdan fazla bir süre Bağdat'ta kaldılar. Büveyhi saltanatı boyunca Halifelik en düşük seviyedeydi, fakat yine de İberya dışında dini olarak tanındı. Büveyhi Sultan Mu'izz al- Devle'nin kendi güvenliğinden ve başkentte ve ötesinde isyan korkusundan hareketle bir Şii Halifesini tahta çıkarması engellendi.[207]
Halife, Al-Ta'i, Suriye'de Fatımiler, Türkler ve Karmatiler arasındaki hizipler arası çekişmeler üzerinde hüküm sürdü. Hanedanı dağıldı. Abbasi sınırları, yalnızca küçük sınır devletleri tarafından savunulmuştur. Irak'ın Buyid emiri Baha' al-Devle, 991'de al-Ta'i'yi görevden aldı ve Kadir'i yeni halife ilan etti.[208]
Kadir'in halifeliği döneminde Gazneli Mahmud imparatorluğu gözetti. Gazneli halifelere karşı dostça davrandı ve bu sebeple Hindistandaki zaferleri Bağdat minberlerinden coşku ve minnetle ilan edildi. El-Kadir, Şiiliğe karşı Sünni mücadeleyi besledi ve Bağdat Manifestosu ve Kuran'ın yaratıldığı doktrini gibi "sapkınlıkları" yasadışı ilan etti. Mu'tezile'yi yasakladı ve rasyonalist Müslüman felsefesinin gelişimine son verdi. Bu ve sonraki dönemde İslam edebiyatı, özellikle Fars edebiyatı, Büveyhilerin himayesinde gelişti.[209] 1000 yılına gelindiğinde, küresel Müslüman nüfus, yüzde 10'luk Hristiyan nüfusa kıyasla dünyanın yaklaşık yüzde 4'üne tırmanmıştı.
Al-Ka'im'in saltanatı sırasında, Büveyhi hükümdarı sık sık başkentten kaçtı ve Selçuklu hanedanı güç kazandı. Tuğrul, Suriye ve Ermenistan'ı ele geçirdi. Daha sonra Başkent'e gitti ve orada iyi karşılandı. Bahreyn Karmati devleti El-Hasa'da çöktü. Arabistan, Fatımilerden kurtuldu ve tekrar Abbasilerin manevi yönetim yetkisini kabul etti. El-Muktedi, saltanatı sırasında Selçuklu fethinin genişleyen yelpazesi boyunca Halifeliğin tanındığı Selçuklu Sultanı Melik-Şah I tarafından onurlandırıldı. Sultan, Halife'nin devlet işlerine müdahalesini eleştirdi, ancak Orta Bağdat Abbasilerinin sonuncusunu görevden almadan önce öldü.[210]
Geç dönemde Abbâsîler (1094–1258)
değiştirGeç Bağdat Abbasileri, Haçlı Seferlerinin başlangıcından Yedinci Haçlı Seferine kadar hüküm sürdüler. İlk halife El-Müstazhir'di. Ülkedeki iç çekişmelere ve Suriye'deki Birinci Haçlı Seferine rağmen siyasete ilgisi yoktu. Toulouse Kontu IV. Raymond, Malazgirt Savaşı'nda kaybederek Bağdat'a saldırmaya çalıştı. Müslüman nüfus, 1100 yılına kadar yüzde 11 olan Hristiyan nüfusa karşı yüzde 5'e yükseldi. Kudüs haçlılar tarafından ele geçirildi ve katliam yapıldı. Vaizler, trajediyi ilan etmek ve insanları Mescid-i Aksa'yı Franklardan kurtarma amacıyla halkı harekete geçirmek için hilafet boyunca seyahat ettiler. Sürgün kalabalığı kafirlere karşı savaş için toplandı. Ne Sultan ne de Halife batıya bir ordu göndermedi.[209]
II. Mahmud Doğu'da savaşa girerken, Müsterşid daha fazla bağımsızlık elde etti. Mazyadilerin (Beni Esad) generali Hille emiri Dubeys ibn Sadaka [211] Busra'yı yağmaladı ve padişahın genç kardeşi Giyadüddin Mesud ile birlikte Bağdat'a saldırdı.
Dubeys, Zengi hanedanının kurucusu Zengi komutasındaki bir Selçuklu ordusu tarafından ezildi. Mahmud'un ölümünü, oğlu Davud, yeğeni Mes'ud ve atabey II. Tuğrul arasında bir iç savaş izledi. Zengi, Halife ve Dubaylar tarafından teşvik edilerek Doğu'ya geri çağrıldı ve orada yenildi. Halife daha sonra Musul'u başarılı bir şekilde üç ay boyunca kuşattı, Mes'ud ve Zengi'ye direndi. Yine de bu, halifeliğin askeri canlanmasında bir dönüm noktasıydı.[212]
Zengi Şam'ın 1134'te ele geçirilmesi sonra [213] Suriye'de operasyonlar yaptı. Musterşid, Selçuklu sultanı Mes'ud'a saldırdı ve esir alındı. Sonra da öldürülmüş olarak bulundu.[214] Oğlu El-Raşid, Selçuklu Türklerinden bağımsızlığını kazanamadı. Zengi, Dubays'ın öldürülmesi nedeniyle kendisine rakip bir Saltanat kurdu. Mes'ud saldırdı; Halife ve Zengi, başarıdan ümidi keserek Musul'a kaçtı. Padişah yeniden iktidara geldi, bir meclis toplandı, Halife tahttan indirildi ve amcası, Muktefi'nin oğlu yeni halife olarak atandı. Ar-Rashid, İsfahan'a kaçtı ve Haşhaşiler tarafından öldürüldü.[209]
Selçuklu Türkleri arasında devam eden ayrılık ve çekişmeler, el-Muktafi'nin Irak ve Bağdat'ta kontrolü sürdürmesine izin verdi. Muktafi, 1139'da Nasturi patriği III. Abdişo'ya koruma verdi. Haçlı Seferi şiddetlenirken, Halife Bağdat Kuşatması'nda (1157) Selçuklu II. Muhammed'e karşı Bağdat'ı başarıyla savundu. Sultan ve Halife, Zengi'nin haçlılara karşı yardım çağrısına cevaben adamlarını gönderdi, ancak onların hiçbiri Haçlılara direnemediler.
Bir sonraki halife El-Müstencid, Selahaddin'in kuruluşundan 260 yıl sonra Fatımi hanedanını yok ettiğini gördü ve böylece Abbasiler yeniden galip geldi. El-Mustadi, Selahaddin Abbasilere biat ederek Mısır padişahı olduğu dönemde hüküm sürdü.
An-Nasır, Halifeliği eski baskın rolüne geri döndürmeye çalıştı. Tikrit'ten Körfez'e kadar kesintisiz olarak Irak'ı elinde tuttu. Kırk yedi yıllık saltanatına, esas olarak Tatar şefleriyle hırslı ve yozlaşmış ilişkiler ve hanedanını sona erdiren Moğolları tehlikeli şekilde çağırması damgasını vurdu. Oğlu Ez-Zahir, kısa bir süre halifelik yaparak öldü ve An-Nasır'in torunu El-Müstansır halife oldu.
Moğolların Bağdat'ı İşgali (1258)
değiştirEl-Mustansir, Mustansiriya Medresesi'ni kurdu. 1236'da Ögeday Han, Horasan ve Herat' yerleşimlerini kurdu. Moğol askeri valileri kamplarını çoğunlukla Mugan ovasında kurdular. Musul ve Kilikya Ermenistan hükümdarları teslim oldu. Çormakan, Güney Kafkasya bölgesini askeri hiyerarşiye göre üç bölgeye ayırdı.[215] Gürcistan'da nüfus geçici olarak sekiz tümene bölündü .[216] 1237'de Moğol İmparatorluğu, Abbasi Irak ve İsmaili kaleleri ile Afganistan ve Keşmir'in tamamı hariç, İran'ın çoğuna boyun eğdirmişti.
El-Müsta'sim Bağdat'taki son Abbasi Halifesiydi. Hülagu Han komutasındaki Moğol kuvvetleri Maveraünnehir ve Horasan'ı taradı. Bağdat yağmalandı ve halife kısa süre sonra tahttan indirildi. Memluk sultanları ve Suriye daha sonra Kahire'de güçsüz bir Abbasi Halifesi atadı.
Kahire hâlifesi (1261–1517)
değiştirKahire'nin "gölge" Abbasi halifeliği, Memluk sultanlarının vesayeti altında hüküm sürdü ve gerçekte Memluk sultanlarının fiili yönetimini meşrulaştırmak için kullanıldı. El-Müsta'in'den önce gelen veya onun yerine geçen Kahireli Abbasi halifeleri, herhangi bir dünyevi güce sahip olmayan ruhani liderlerdi. Musta'in, kısa bir süreliğine bile olsa siyasi gücü elinde tutan Kahire merkezli tek Abbasi halifesiydi. 3. Mütevekkil, son "gölge" halifeydi. 1517'de Osmanlı padişahı I. Selim, Memluk Sultanlığını yok ederek Mısır'ı Osmanlı İmparatorluğu'nun parçası yaptı.[217][218]
Fâtımî Hâlifeliği (909–1171)
değiştirFatımiler, İfrikiye'da (günümüz Tunusu ve doğu Cezayir) ortaya çıktı. Fatımi Hanedanı 909 yılında kızı Fatıma es-Zehra ve ilk Şii İmamı olan kocası ʻAlī ibn-Abī-Tālib aracılığıyla Muhammed'in soyundan geldiği iddiası ile kendini meşrulaştıran Abdullah el -Mehdi Billah tarafından kurulmuştur.[219] O dönemde Fatımiler ve Zeydiler, çoğu Sünni gibi Hanefi fıkhını kullandılar.[220][221][222]
Abdullāh al-Mehdi'nin kontrolü kısa süre sonra, başkenti günümüz Tunus'undaki Mehdiye'den yönettiği (Fas, Cezayir, Tunus ve Libya' gibi ülkelerden oluşan bir bölge olan) Mağrip'in tamamına yayıldı.
Fatımiler 10. yüzyılın sonlarında Mısır'a girdiler, İhşid hanedanını fethettiler ve 969'da Kahire'de bir başkent kurdular.[223] Şehir inşaatının başladığı anda gökyüzünde öne çıkan Mars gezegeninden alıyordu. Kahire, Fatımi halifesi ve ordusu için bir kraliyet mülkü olarak düşünülmüştü, ancak Mısır'ın fiili idari ve ekonomik başkenti 1169'a kadar Fustat gibi şehirlerde kaldı. Mısır'dan sonra Fatımiler, Tunus'tan Suriye'ye hükmedinceye ve hatta Akdeniz'i geçerek Sicilya ve güney İtalya'ya kadar geçene kadar çevredeki bölgeleri fethetmeye devam ettiler.
Fatımiler döneminde Mısır, Kuzey Afrika, Sicilya, Filistin, Lübnan, Suriye, Afrika'nın Kızıldeniz kıyıları, Yemen ve Hicaz'ı içeren bir imparatorluğun merkezi haline geldi.[224] Fatımiler hem Akdeniz'de hem de Hint Okyanusu'nda geniş bir ticaret ağı geliştirdi. Ticaret ve diplomatik bağları, Orta Çağ boyunca Çin'e ve Song hanedanına kadar uzanıyordu.
Fatımilerin devlet daireleri soydan çok liyakat üzerine kuruluydu. Sünniler de dahil olmak üzere İslam'ın diğer kollarının üyelerinin de Şiiler kadar hükûmet görevlerine atanması muhtemeldi. Hoşgörü, Hristiyanlar ve Yahudiler gibi gayrimüslimleri kapsıyordu; hükûmette yeteneğe dayalı olarak yüksek seviyeler aldılar.[225] Ancak bu genel hoşgörü tutumunun, özellikle de El-Hakim gibi istisnaları vardı.
Fatımi sarayı iki bölümden oluşuyordu. Bin El-Quasrin caddesindeki Han el-Halili bölgesindeydi.
Fatımi halifeleri
değiştir- Ayrıca bakınız : Kahire Abbasi Halifeleri (yukarıda)
Fatımi halifeleri Mısır'da manevi üstünlük iddia ederek Suriye'nin dini liderliğine karşı çıktılar. Bağdat'taki Abbasi krallığının başlangıcında, Aliciler, halifeliğe doğrudan bir tehdit oldukları için iktidar gücü tarafından şiddetli zulme maruz kaldılar. Abbasi engizisyonları nedeniyle ilkbabalar Dava'nın varlığını gizlemeyi tercih ettiler. Daha sonra İran Platosu'na doğru seyahat ettiler ve kendilerini siyasi dünyanın merkez üssünden uzaklaştırdılar. Mehdi'nin babası Hüseyin el Mastur Dava'nın işlerini kontrol etmek için geri döndü. Yemen'e ve Batı Afrika'ya iki Dai gönderdi. Hüseyin, oğlu Al Mehdi'nin doğumundan kısa bir süre sonra öldü. Bir hükûmet sistemi, Al Mehdi'nin Kuzey Afrika'da meydana gelen gelişmeler hakkında bilgilendirilmesine yardımcı oldu.[226]
Al Mehdi Abdullah el-Mehdi Billah, Fatımi hanedanının ilk İmamını kurdu. Hüseyin ve İsmail aracılığıyla Fatıma'ya kadar uzanan şecere kökenlerini iddia etti. Al Mehdi, karargâhını Salamiye'de kurdu ve Ağlebi yönetimi altında kuzey-batı Afrika'ya taşıdı. Beklenen Mehdi'nin öncüsü olduğunu iddia etmesindeki başarısı, Kuzey Afrika'nın Berberi kabileleri, özellikle de Kutamah kabilesi arasında etkili oldu. Al Mehdi, Tunus'ta Kayrevan'ın bir banliyösü olan Rakkada'daki eski Ağlabi konutuna yerleşti. 920'de Mehdi, imparatorluğun yeni kurulan başkenti Mehdiye'de ikamet etti. Ölümünden sonra yerine, yayılmacı politikasını sürdüren oğlu Ebu'l-Kasım Muhammed Al-Kaim geçti. Ölümü sırasında saltanatını Mısır'danİdrislilerin Fas'ına kadar genişletmişti. Fatımi Halifeliği Sicilya'yı da içine alarak Atlantik Okyanusu'ndan Libya'ya kadar Kuzey Afrika'yı kapsayacak şekilde büyüdü. [227] El-Mehdi'nin kontrolü kısa süre sonra, Tunus'ta Mehdiye'den yönettiği Fas, Cezayir, Tunus ve Libya'nın modern ülkelerinden oluşan bir bölge olan merkezi Mağrip'in tamamına yayıldı. Yeni inşa edilen başkent Al-Mansuriya, (Tunus, Kairouan yakınlarında) İmamlar Mansur (r. 946–953) ve Muizz (r. 953–975) döneminde Fatımi Halifeliğinin başkentiydi.
Fatımi generali Cevher 969'da Mısır'ı fethetti ve orada Fusṭat yakınlarında yeni bir saray şehri inşa etti. Buna el-Mansuriyya adını verdi. Muiz yönetimi altında, Fatımiler İhşidi Vilayeti'ni fethettiler.[228] Kahire, Fatımi halifesi ve ordusu için bir kraliyet muhafazası olarak düşünülmüştü, ancak Mısır'ın fiili idari ve ekonomik başkenti 1169'a kadar Fustat gibi şehirlerdeydi. Fatımiler Mısır'dan sonra Tunus'tan Suriye'ye ve Sicilya'ya kadar hakim olana kadar çevredeki bölgeleri fethetmeye devam ettiler.
Fatımiler'in zirve döneminde Mısır, Kuzey Afrika, Sicilya, Filistin, Ürdün, Lübnan, Suriye, Kızıldeniz kıyıları, Tihame, Hicaz ve Yemen'i içine alan bir imparatorluğun merkezi oldu.[229] Fatımiler hem Akdeniz hem de Hint Okyanusu'nda geniş bir ticaret ağı geliştirdi. Ticaret ve diplomatik bağları Çin'e ve Orta Çağ boyunca Mısır'ın ekonomik gidişatını belirleyen Song Hanedanlığına kadar uzanıyordu.
On sekizinci İmam Müstansır'dan sonra, Nizarilerin bir kısmı oğlu Nizar'ı, başka İsmaili kolu ise diğer oğlu el-Müstali'yi destekledi. Fatımi hanedanı hem İmam hem de Halife olarak el-Musta'li ile devam etti ve bu ortak pozisyon 20. İmam el-Amir bi-Ahkami l-Lah'a (1132) kadar devam etti. İmam Âmir'in ölümünde, Mustaali inancının bir kolu, imameti o zamanlar iki yaşında olan oğlu Tayyib Ebi'l-Kasım'a devrettiğini iddia etti. 1160'larda Fatımi siyasi sisteminin çöküşünden sonra, Zengi hükümdarı Nureddinin generali Şirkuh 1169'da Mısır'ı vezir Shawar'dan aldı. Şirkuh iktidara geldikten iki ay sonra öldü ve yönetim yeğeni Selahaddin'e geçti.[230] Bu Mısır ve Suriye Eyyubi Sultanlığı'nı başlattı.
Haçlılar ve Eyyûbîler (1099–1250)
değiştirHaçlı Seferleri ve Reconquista (1096–1492)
değiştir8. yüzyıldan başlayarak, İber Hristiyan krallıkları Endülüs'ü Moors'tan geri almayı amaçlayan Reconquista'ya başlamıştı. 1095'te Hristiyan kuvvetlerinin İspanya'daki fetihlerinden ilham alan ve Doğu Roma imparatorundan Doğu'da Hristiyanlığın savunmasına yardım etmesi için kendisine çağrı yapılan Papa II. Urban, Batı Avrupa'dan Edessa, Antakya, Trablus ve Kudüs'ü ele geçiren Birinci Haçlı Seferi çağrısında bulundu.[231]
Haçlı Seferleri'nden sonra, Hristiyan Kudüs Krallığı ortaya çıktı ve bir süre Kudüs'ü kontrol etti. Sonraki 90 yıl boyunca Kudüs Krallığı ve diğer küçük Haçlı krallıkları, Levant'ın karmaşık siyasetinin bir parçasını oluşturdu. Şirkuh'un 1169'da Fatımi egemenliğini sona erdirip Suriye ile birleştirmesinden sonra, Haçlı krallıkları bir tehditle karşı karşıya kaldı ve yeğeni Selahaddin 1187'de bölgenin çoğunu geri aldı ve Haçlıların elinde birkaç liman kaldı.[232]
Üçüncü Haçlı Seferi'nde Avrupa'dan gelen ordular Kudüs'ü geri almayı başaramadı. Christian Reconquista Endülüs'te devam etti ve sonunda 1492'de Granada'nın düşüşüyle tamamlandı. Haçlı Seferlerinin düşük döneminde, Dördüncü Haçlı Seferi Levant'tan Konstantinopolis'e kaydı ve Doğu Roma İmparatorluğu'nu (şimdi Bizans İmparatorluğu) doğudaki Türk halklarına karşı uzun mücadelelerinde daha da zayıflattı. Ancak Haçlılar, İslami halifelere zarar vermeyi başardılar; Malmesbury'li William'a göre, onların Hristiyan âlemine daha fazla yayılmalarını engellediler,[233] Memlükler ile Moğolların hedefi haline getirdiler.
Eyyûbî Hanedanlığı (1171–1250)
değiştirEyyubi hanedanı Selahaddin tarafından 1174 te Mısırda kuruldu. Selahaddin, kendisini Sultan ilan ederek bölgeleri fethetti. Eyyubiler, 12. ve 13. yüzyıllarda Ortadoğu'nun Mısır, Suriye, kuzey Mezopotamya, Hicaz, Yemen ve Tunus sınırlarına kadar Kuzey Afrika kıyılarını kontrol ettiler. Selahaddin'den sonra oğulları saltanat üzerinde çekiştiler, ancak sonunda Selahaddin'in kardeşi el-Adil 1200'de kendi iktidarını kurdu. 1230'larda Suriye'li Eyyubiler Mısır'dan bağımsızlık kazanmaya çalıştılar. Sultanlık, 1247 yılına kadar, Mısırlı Salih Eyyub'un Halep hariç Suriye'nin çoğunu ele geçirerek Eyyubi birliğini yeniden kurana kadar bölünmüş olarak kaldı. 1250'de Mısır bölgesindeki hanedan köle alayları tarafından devrildi. Halep'ten Nasır Yusuf'un liderliğindeki bir dizi kurtarma girişimi başarısız oldu. 1260 yılında Moğollar Halep'i yağmaladılar ve kısa süre sonra Eyyubi topraklarından geriye kalanların kontrolünü ele geçirdiler.[234]
Mısır Sultanları
değiştirHalep Emirleri
değiştirMoğol dönemi (1200–1500)
değiştirVatik (842-847) ve El-Mu'tazıd'ın (892-902) saltanatının ardından Abbasi halifeliği geriledi ve Moğol İmparatorluğu 1258'de Hanedana son verdi. Moğollar Orta Asya ve İran'a yayıldılar;[235] Pers şehri İsfahan 1237'de onların eline geçmişti. Cengiz soyundan gelen İlhanlılar, İslam'ın savunucuları olduklarını, hatta belki de Abbasi Halifeliğinin mirasçıları olduklarını iddia ettiler.[236] Eflaki ve Ebu Bekir Rumi gibi bazı Sufi Müslüman yazarlar, Moğolların İslam devletlerini fethinden ve Müslüman hükümdarların onların askeri ve siyasi güçlerine boyun eğdirilmesinden etkilendiler, ve Avrasya bozkırlarındaki Moğollar ve Türk halkları, zamanlarının Müslüman alimlerinden, zühdünden ve müftülerinden daha dindar kabul edildikleri için Onların istilalarını ve yayılmalarını meşru bir ilahi ceza olarak kabul ettiler.[236] (p81) Bu devirde, İranlı tasavvuf şairi ve mistik Celaleddin Rumi (1207-1273), Allah'tan "indirildiğine" inandığı şaheseri Mesnevî'yi yazmış ve onu Mesnevi'yi doğru açıklaması olarak anlamıştır.[236] (p97)
Çeşitli modern bilim adamlarına göre, Moğol ve Türk halklarının çoğunluğu, 10 ve 14. yüzyıllar arasında Fars ve Orta Asya kültürü[235][237] ve Sufi Müslüman gezgin mistiklerin (fakirler ve dervişler) vaazları yoluyla [235][235][238] süzülmüş bir Müslümanlığı benimsemişlerdi. Türkler ve Moğollar, aşırı çileci Sufilerin uygulamaları ile Türk-Moğol Şamanlarının uygulamaları arasında benzerlikler buldular.[235][235][238] [239] Türk ve Moğol Müslümanlar, yerli dinleri olan geleneksel Türk-Moğol Şamanizminin unsurlarını İslam'ın Türk sentezi içinde birleştirdiler,[240][241][242] ve bu, diğer Müslüman toplumların uygulamalarından belirgin şekilde ayrışan yeni İslami yorumun parçası haline geldi.[239]
Son yıllarda, yerli Türk-Moğol Şamanizmi ile İslam arasındaki bağdaştırma fikrine meydan okundu. İslam hakkında bir "ortodoks" doktrini tanımlama veya uygulama yetkisinin olmaması nedeniyle, bazı modern bilim adamları, 16. yüzyıldan önce İslam'ın önceden belirlenmiş inançları olmadığını, yalnızca uygulamaları öngördüğünü iddia ediyorlar.[235] Bu nedenle, İslam öncesi yerel Türk-Moğol Şamanizminin parçalarını tek tanrılı İslam inancına entegre etmek heterodoksi değil, yaygın bir uygulamanın devamıydı.[236] (p20-22)
Türk Müslümanlığında önemli bir değişiklik kadınların statüsündeydi. Arap kültürünün aksine, Türk-Moğol gelenekleri, kadınları toplumda daha yüksek bir değerde tutuyordu. [239] Türk ve Moğol halkları da tasavvuf çilesi ile geleneksel Şamanik uygulamaları arasında çarpıcı benzerlikler bulmuş olmalı.[235][238] [239] Türk-Moğol Şamanizmi, Anadolu, Orta Asya ve Balkanlar'daki Ortodoks Müslümanları etkiledi ve Aleviliğin üretiminde etkili oldu. [239] Sonuç olarak, bugüne kadar yaygınlığını koruyan kutsal doğa, ağaçlar, hayvanlar ve yabancı doğa ruhları gibi birçok Şaman geleneği ve inançlar gerçekten İslami olarak algılandı. [239]
14. yüzyıla kadar Sünni ve Şii uygulamalar iç içe geçmişti. Ali ibn Abi Talib ve Cafer el-Sadık (sırasıyla birinci ve altıncı Şii İmamlar) gibi Şii İslam tarihiyle ilişkilendirilen şahsiyetler, Müslüman inananların " Gayb'ı " anlamaları için neredeyse evrensel bir rol oynuyordu.[236] (p24) Sünni, Şii ve heterodoks İslami inançlar arasında keskin bir ayrım yoktu.
Müslüman Moğol devletleri
değiştirDört Moğol hanlığından üçü (İlhanlılar, Altın Orda ve Çağatay Hanlığı) İslam'ı benimsedi.[243][244][245] İlhanlı hükümdarlarının çoğu, 1360'larda İran'ı fetheden ve Hindistan'da Delhi Sultanlığı'na ve Anadolu'da Osmanlı Türklerine karşı hareket eden Timur (kendisi bir Müslüman) tarafından kurulan yeni Moğol gücü ile yer değiştirdi. Timur'un bitmek bilmeyen fetihlerine, örneğin Timur'un bilinçli olarak taklit ettiği, yalnızca Cengiz Han'ın erişebildiği gaddarlık gösterileri eşlik etti. Timur imparatorluğunun kozmopolit başkenti Semerkant, onun yönetimi altında daha önce hiç olmadığı kadar gelişti, İran ve Irak büyük çaplı yıkıma uğradı.[246] Orta Doğu, bölgedeki nüfusun üçte birini öldürmüş olabilecek Kara Ölüm'den yeni kurtuluyordu. Veba Çin'de başladı ve 1347'de Mısır'daki İskenderiye'ye ulaştı ve sonraki yıllarda çoğu İslami bölgeye yayıldı. Veba ve savaşların birleşimi Orta Doğu İslam dünyasını ciddi şekilde zayıf bir konumda bıraktı. Timurlu hanedanı, Hindistan Babürleri de dahil olmak üzere birçok güçlü İslam imparatorluğu kuracaktı.[247]
Timurlu Rönesansı
değiştirOrta Asya merkezli Timur İmparatorluğu, hem doğu hem de batı dünyasına yayılan sanat ve bilim alanlarında muazzam bir artış gördü.[248]
İmparatorlukta Timur Satrancının icadı, Semerkant şehrinin yeniden inşası dikkat çekiyor. Gevher Şad, Uluğ Bey ve Sultan Hüseyin Baykara'nın da dahil olduğu Şahruh ailesinin astronomi, matematik ve mimari alanlarında yaptığı katkılar da önemlidir. İmparatorluk, birçok İslam alimi ve bilim insanından yaygın destek aldı. Başta Uluğ Bey Rasathanesi olmak üzere bir dizi İslami eğitim merkezi ve cami inşa edildi.
Herat şehrinin, kültürel bir yeniden doğuşun merkezi olarak İtalyan Rönesansının doğduğu yer olan Floransa'nınkilerle rekabet ettiği söyleniyor.[249][250]
Timur Rönesansının vizyonu daha sonra Babür İmparatorları [251][252][253] tarafından Hindistan'a getirildi ve diğer İslami Barut imparatorluklarının (Osmanlı ve Safevi ) devletlerinin mirası olarak hizmet etti.[254]
Proto-Selefilik
değiştirİbn Teymiyye Moğolların İslama girişini kabul etmeyerek onları tekfir etti ve İslam'ı sözde değişimlerden arındırmaya çalıştı. İbn Teymiyye'nin metodu, hadislerin seçici kullanımı ile Kuran'ın (literal) karışımıydı.[255] [239] İslam'a yönelik çoğu felsefi yaklaşımı reddetti ve bunun yerine açık, basit ve dogmatik bir teoloji önerdi.[255] Hakim görüş, bir devlet için dini bilgeliğin gerekli olduğunu kabul ederken, İbn Teymiyye, Teokratik devleti dini mükemmellik için gerekli görüyordu.[255] O, kendi döneminde Müslümanlar arasında dolaşan birçok hadisi reddetmiş ve Eşari doktrinini çürütmek için defalarca sadece Sahih Buhari ve Sahih Müslim'e güvenmiştir.[239] Haçlılar ve Moğollar tarafından tehdit edildiğini hisseden İbn Teymiyye, Müslümanların gayrimüslimlere karşı fiziksel bir cihada katılmalarının zorunlu olacağını belirtti. Bu sadece işgalcileri değil, aynı zamanda İbn Teymiyye'nin İslam'ın bozulması için suçladığı Şiiler, Eşariler ve "filozoflar" da dahil olmak üzere Müslümanlar arasındaki sapkınları da içeriyordu. Bununla birlikte, yazıları yaşamı boyunca yalnızca marjinal bir rol oynadı. Tanrı'yı insanlaştırması sebebiyle defalarca küfürle suçlandı ve müridi İbn Kesir, O'ndan uzaklaşarak öğretilerinin bu yönünü reddetti.[256] İbn Teymiyye ve İbn Kesir'in yazıları, Vahhabilik ve 21. yüzyıl Selefi teolojisi için önemli kaynaklar haline geldi.[255][257] [239] [258]
Bahri Sultanlar
değiştirBurji Sultanları
değiştir- Ayrıca bakınız : İslami Mısır valileri, Memlükler Dönemi
Endülüs dönemi (711–1492)
değiştirBerberi General Tarik ibn Ziyad komutasındaki Araplar, ilk olarak 711'de güney İspanya'yı fethetmeye başladılar. Tarık liderliğinde bir baskın grubu, Vizigot krallığındaki bir iç savaşa müdahale etmek için Hispania'ya gönderildi. Cebelitarık'ı geçti ve 711 yazında kral Rodrigo ya karşı Guadalete Savaşı'nda kesin bir zafer kazandı. Tarık'ın komutanı Musa bin Nusair, önemli takviyeler aldı ve müslümanlar 718'de yarımadanın çoğuna hükmetti. Ancak daha sonraki bazı Arap ve Hristiyan kaynakları, 710'da belirli bir Ṭārif tarafından daha önceki bir baskını sunar ve ayrıca, III Alfonso kronolojisi daha eski bir Arap baskınına işaret ediyor. İki büyük ordu, kesin savaş yapılmadan bir yıl önce güneyde bulunmuş olabilir.[259]
Endülüs hükümdarlarına Şam'daki Emevi Halifesi I. Velid tarafından Emir rütbesi verildi. Abbasiler iktidara geldikten sonra, bazı Emeviler İspanya'ya kaçtılar. 10. yüzyılın sonunda, hükümdar 3.Abdurrahman Córdoba Halifesi (912-961) unvanını devraldı.[260] Kısa bir süre sonra Emeviler, başkenti Córdoba olan güçlendirilmiş bir devlet geliştirdiler. 2. Hakem, babası 3. Abdurrahman 961'de öldüğünde halifeliğe geçti. Kuzey İberya'nın Hristiyan krallıkları ile barışı sağladı [261] ve sulama işlerinin inşası ile tarımı geliştirdi.[262] Sokakların genişletilmesi ve pazarların inşa edilmesi yoluyla ekonomik kalkınma da teşvik edildi. Hilafetin yönetimi, yarımadadaki Müslüman varlığının en parlak zamanı olarak bilinir.[263]
Emevi Halifeliği, aldırmazlığı nedeniyle devrilen II. Hişam döneminde siyasi bölünmeler ve iç karışıklıklar nedeniyle 1031'de yıkıldı.[264] Endülüs daha sonra taifa krallıkları (Küçük krallıklar) adı verilen bir dizi devlete ayrıldı. Hilafetin bu küçük krallıklara bölünmesi, İber Yarımadası'ndaki Müslümanları kuzeydeki Hristiyan krallıklarına karşı zayıflattı. Sevilla gibi bazıları, Hristiyan prenslerle ittifaka girmeye ve Kastilya'ya para olarak haraç ödemeye zorlandı.[265]
Endülüs Emirleri
değiştir- Abdurrahman ve Bedr, Abbâsî İhtilâli olarak bilinen halk isyanından sonra canlarını kurtarmak için kaçtılar. Rahman, güneye Filistin, Sina ve ardından Mısır'a devam etti. 1.Rahman, o sırada Ifriqiya'ya tehlikeli bir yürüyüş yaparak hayatta kalan Emevi aile üyelerinden biriydi. Rahman ve Bedr, Ceuta yakınlarında günümüz Fas'ına ulaştı. Bir sonraki adım, Rahman'ın hoş karşılanıp karşılanmayacağından emin olamadığı Endülüs'e geçmek olacaktı. Berberi İsyanı'nın (740'lar) ardından eyalet, Araplar arasındaki kabile anlaşmazlıkları ve Araplar ile Berberiler arasındaki ırksal gerilimler tarafından parçalanan Ümmet ile bir karışıklık halindeydi. Bedr, her ikisi de aslen Şamlı olan Ubeydullah ibn Oman ve Abdullah ibn Halid ve Qinnasrin'den Yusuf ibn Bukt olmak üzere üç Suriyeli komutan ayarladı ve onayını almak için el-Sümeyl (o zaman Zaragoza'da) ile temasa geçti, ancak el-Sümeyl Rahman'ın kendisini emir yapmaya çalışmasından korktuğu için reddetti. Yemenli komutanlarla görüştükten sonra Rahman'a Endülüs'e gitmesi söylendi. Kısa bir süre sonra Bedr ve küçük bir mürit grubuyla birlikte Avrupa'ya doğru yola çıktı. Abdurrahman, Malaga'nın doğusundaki Endülüs'teki Almuñécar'a yerleşti.
Prensin gelişinin haberi yarımadaya yayıldı. Abdurrahman Malaga'da geçirdiği kısa süre boyunca, yerel desteği hızla topladı. İktidara yükselişini hızlandırmak için kan davalarından ve anlaşmazlıklardan yararlandı. Abdurrahman ve yandaşları Zaragoza'yı kontrol edebildiler. Rahman, Cordoba'nın hemen dışında, Musarah ovalarında (Musara Savaşı) Guadalquivir nehrinde bir savaşta Endülüs'ü yönetmek için savaştı ve galip geldi. Düşmanlarını ordularının kalanları ile birlikte sahadan kovaladı. Rahman, bir karşı saldırıya karşı başkent Córdoba'ya yürüdü, ancak müzakereler çatışmayı sona erdirdi. Rahman gücünü pekiştirdikten sonra, kendisini Endülüs emiri ilan etti. Rahman, Müslüman halife olduğunu iddia etmedi.[266] Son adım, el-Fihri'nin generali el-Sümeyl'i Córdoba'nın hapishanesinde boğmaktı. Endülüs, Abbasilerden kurtulmayı başaran Ümeyye hanedanı için güvenli bir sığınaktı .[267]
Abbasi halifesi el-Mansur emiri görevden almayı planlamıştı. Rahman ve ordusu, Abbasilerle yüzleşti Abbasi ordusunun çoğunu öldürdü. Başlıca liderlerinin başları kesildi, kafaları tuz içinde saklandı ve kulaklarına kimlik etiketleri iliştirildi ve halifeye gönderildi. Rahman, Endülüs'te tekrarlanan isyanları bastırdı. Büyük caminin [cordoba] inşasına başladı ve sahil boyunca tersaneler kurdu; ayrıca hurma ve narı İspanya'nın uygun iklimine ilk nakleden kişi olduğu söylenir: ve eyaletlerinde bilimi ve edebiyatı teşvik etti. Otuz dört yıl bir aylık saltanatından sonra 29 Eylül 788'de öldü.[268]
Rahman'ın halefi oğlu I. Hişam Córdoba'da doğdu, birçok cami inşa etti ve Mezquita'yı tamamladı. Asturias Krallığı'na ve Toulouse İlçesine karşı bir kampanyayla sonuçlanan bir cihat çağrısı yaptı; bu ikinci seferinde Orange'da Charlemagne'nin ilk kuzeni Gellone'li William'a yenildi. Halefi I. Hakem iktidara geldi ve Rahman'ın diğer oğulları olan amcaları tarafından kendisine meydan okundu. Bunlardan biri olan Abdullah, yardım görüşmesi için Aix-la-Chapelle'deki Charlemagne konseyine gitti. Bu arada Córdoba saldırıya uğradı, ancak savunuldu. Hakem saltanatının çoğunu Toledo, Zaragoza ve Mérida'daki isyanları bastırmak için harcadı.[269]
II. Abdurrahman babasının yerine geçti ve Asturia'lı II. Alfonso'ya karşı sürekli bir savaşa girdi. Cádiz'de karaya çıkan, Vikinglerin saldırısını püskürttü. Bundan sonra, gelecekteki baskınları püskürtmek için Sevilla'da bir filo ve deniz cephaneliği inşa etti. Septimania'lı William'ın 2. Charles'ın adaylıklarına karşı verdiği mücadelede yardım taleplerine yanıt verdi.[270]
I. Muhammed'in saltanatı Muladi (etnik İberyalı Müslümanlar) ve Mozarab'ların (Müslüman-İberyalı Hristiyanlar) hareketleriyle damgalandı. Muhammed'in yerine oğlu Al Mundir geçti. Babasının saltanatı sırasında Mundir, komşu Hristiyan krallıklarına ve Muladi isyanlarına karşı askeri operasyonlara komuta etti. Babasının ölümü üzerine tahtı devraldı. İki yıllık saltanatı sırasında Ömer ibn Hafsun'a karşı savaştı. 888'de Bobastro'da öldü, yerine kardeşi Abdullah ibn Muhammed el-Umavi geçti.
Umavi, tehdit olarak gördüklerini elden çıkarmak konusunda hiçbir isteksizlik göstermedi. Hükûmeti Araplar, Berberiler ve Muladiler arasındaki sürekli savaşlarla damgalandı. Emir olarak gücü Córdoba bölgesiyle sınırlıyken, geri kalanı isyancı aileler tarafından ele geçirildi. Halef olarak tayin ettiği oğlu, Umavi'nin kardeşlerinden biri tarafından öldürüldü.
Sonuncusu, Umavi'nin öldürülen oğlunun oğlu olan Umavi'nin babası (3. Abdurrahmanın halefi ilan edilmişti) tarafından idam edildi.[271][272][273]
Endülüs Halifeleri
değiştirAfrika ve İber Murabıtları
değiştir- Afrikalı, İberli
Muvahhid halifeleri
değiştirAfrika'da İslam (642–1465)
değiştirEmevilerin Kuzey Afrika'yı fethi, Muhammed'in 632'de ölümünün hemen ardından gerçekleşti. Şam, Emevi halifeliğinin merkeziydi. 641 yılı sonunda tüm Mısır Arapların elindeydi. Ancak daha sonra, Makuria'nın Nubya krallığını fethetme girişimi püskürtüldü.
Mağrip
değiştirTunus'taki Kayrevan, Müslümanlar tarafından Mağrip'te kurulan ilk şehirdi. Arap general Ukbe bin Nafi 670'te şehri ve '''Kayrevan Ulu Camii''''ni inşa etti.[274]
İslam topraklarının bu kısmı, İslam tarihinin çoğunda bağımsız hükûmetlere sahipti. İdrisiler, batı Mağrip'te 788'den 985'e kadar hüküm süren ilk Arap hükümdarlarıydı. Hanedan, adını ilk padişah İdris'ten alır.
Murabıtlar Kuzey-Batı Afrika ve İber Yarımadası üzerinde gelişen bir 11. yy. Berberi hanedanıydı. Moro imparatorluğu bu hanedan döneminde günümüz Fas, Batı Sahra, Moritanya, Cebelitarık, Tlemcen (Cezayir'de) ve güneyde şimdi Senegal ve Mali olanın bir kısmı ve kuzeyde İspanya ve Portekiz'e yayıldı.[275]
Muvahhidler 12. yüzyılda beşinci Mağribi hanedanını kuran ve Endülüs ile birlikte Mısır'a kadar tüm Kuzey Afrika'yı fetheden Berberi Müslüman bir dini güçtü.[276]
Afrika Boynuzu
değiştirİslam tarihi Afrika Boynuzu'nda neredeyse inancın kendisi kadar eskidir. Arap yarımadasında Müslüman olmuş ticaret ortaklarıyla yoğun ticaret ve sosyal etkileşimler yoluyla, Boynuz bölgesindeki tüccarlar ve denizciler yavaş yavaş yeni dinin etkisi altına girdiler.[277]
İlk İslam müritleri, Kureyşten kaçarak Aksum Krallığı'nda liman kenti Zeila'ya kaçtı. Müslümanların bir kısmının daha sonra, dini tanıtmak için Boynuz bölgesinin çeşitli bölgelerine yerleştiği söyleniyor. Müslümanların 7. yüzyılda Kureyş'e karşı kazandığı zafer, Arabistan'daki ticaret ortaklarının hepsi o zamana kadar İslam'ı benimsemiş olduğundan ve Akdeniz ve Kızıldeniz'deki ana ticaret yollarının egemenliği altına girdiğinden, yerel tüccarlar ve denizciler üzerinde önemli bir etkisi oldu. Müslüman Halifelerin hakimiyeti. Arap yarımadasındaki istikrarsızlık, ilk Müslüman ailelerin Somali kıyılarına daha fazla göç etmesine neden oldu. Bu klanlar, inancı Boynuz bölgesinin büyük bölümlerine iletmede katalizör görevi üstlendi.[277]
Büyük Göller
değiştirİslam, Afrika'nın Büyük Göller bölgesine mevcut ticaret yolları üzerinden geldi.[278] Yerliler Müslümanların görgü kurallarını öğrendiler ve din değiştirdiler.
Zeyd halkı, Büyük Göller bölgesine göç eden Müslümanlardı. Sömürge öncesi dönemde, buradaki İslami otoritenin yapısı Ulema aracılığıyla ayakta tutuldu. Bu liderler, toprak sınırları belirlenmeden önce Güney Doğu Afrika'daki Müslümanların çoğu üzerinde bir dereceye kadar yetkiye sahipti. Oradaki baş Kadının, nihai dini otoriteye sahip olduğu kabul edildi.[279]
Orta ve Doğu Asya'da İslam (673–1500)
değiştirHint Yarımadası
değiştirİslam, Hint alt kıtası'nda yarımadanın güneybatı ucunda, bugünün Kerala eyaletinde ilk olarak ortaya çıktı. Araplar, Muhammed'in doğumundan önce bile Malabar ile ticaret yaptılar. Yerli efsaneler, Malik bin Dinar yönetimindeki bir Sahabe grubunun Malabar Sahili'ne geldiğini ve İslam'ı vaaz ettiğini söylüyor. Bu efsaneye göre Hindistan'ın ilk camisi, İslam'ı kabul eden ve Taciddin adını alan İkinci Çera Kralı Çeraman Perumal tarafından yaptırılmıştır. Tarihsel kayıtlar, Çeraman Perumal Camii'nin 629 civarında inşa edildiğini gösteriyor.[280]
İslami yönetim, Muhammed bin Kasım'ın Sindh'i fethettiği 8. yüzyılda Hindistan alt kıtasına ilk kez geldi. İslami fetihler MS 12. yüzyılda Gazneli Mahmud'un yönetiminde genişleyerek İndus Nehri havzasında Gazneli İmparatorluğu'nun kurulmasına ve ardından Lahor'un Gazneli kültürünün ve yönetiminin doğu kalesi olarak öne çıkmasına neden oldu. Gazneli yönetimi, Muhammed bin Bahtiyar Kalji'nin fetihleri altındaki alanı Bengal'e kadar uzanan Gur ve Giyat al-Din Muhammed'in Guri İmparatorluğu tarafından gölgede bırakıldı.[281][282][sayfa belirt] Kutubeddin Aybek 1206'da Delhi'yi fethetti ve Delhi Sultanlığı'nın yönetimi başladı.[283] Hint uygarlığını Afrika ve Avrasya'nın daha geniş ticari ve kültürel ağlarıyla sentezleyen birbirini takip eden bir dizi hanedanlık, Hindistan'daki demografik ve ekonomik büyümeyi büyük ölçüde artırdı, Moğolların müreffeh Hint-Ganj ovasına girişini caydırdı ve birkaç kadın Müslüman hükümdardan biri olan Razia Sultan'ı tahta çıkardı.
13. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Kutbşahlar, Gujarat, Keşmir, Bengal, Bijapur ve Bahmani Sultanlıkları gibi pek çok saltanat ve emirlik Hint alt kıtasının çeşitli bölgelerini yönetti, ancak onların hiçbiri Babür İmparatorluğu'nun zirve gücü ve geniş erişimiyle rekabet edemedi.[284] Şah Mir hanedanı Keşmirlilerin kademeli olarak İslam'a dönüşmesini sağlarken özellikle Bengal Sultanlığı, Avrupalılar tarafından "ticaret yapılabilecek en zengin ülke" olarak tanımlanan, dünyanın önemli bir küresel ticaret ülkesiydi.[285]
İslami yönetim ve İran ve Orta Asya'dan asker, bürokrat, tüccar, Sufi, sanatçı, şair, öğretmen ve mimarların göçü nedeniyle Fars kültürü, sanatı, dili, mutfağı ve edebiyatı Hindistan'da ön plana çıktı ve bu da Hint-Pers kültürünün gelişmesine neden oldu.
Güneydoğu Asya
değiştirİslam, Güneydoğu Asya'ya ilk olarak 7. yüzyılda Mekke'den gelen tüccarlar aracılığıyla [184] ulaştı. Yemen'den gelen Arap tüccarlar, Avrupa ve Afrika'ya aracı tüccarlar olarak ticaret ve deniz yoluyla seyahat ettikleri Asya'da zaten bir varlığa sahipti. Sadece Arap mallarını değil, aynı zamanda Afrika, Hindistan ve fildişi, kokular, baharatlar ve altın içeren malları da sattılar.[286]
TW Arnold'un yazdığına göre, İslami Takvim'in 2. yüzyılına kadar Arap tüccarlar,Seylan sakinleriyle ticaret yapıyorlardı. Aynı argüman Dr. BH Burger ve Dr. Bay Prajudi tarafından Sedjarah Ekonomis Sosiologis Indonesia'da söylendi.[287] Coğrafyacı Al-Biruni (973-1048) tarafından oluşturulan bir atlasa göre, Hint veya Endonezya Okyanusu eskiden Pers Okyanusu olarak adlandırılırdı. Batı Emperyalist egemenliğinden sonra bu isim günümüzde kullanılan ismi yansıtacak şekilde değiştirilmiştir; Hint Okyanusu.[288]
Sufi misyonerler klasik Sufi literatürünü Arapça ve Farsçadan Malaycaya çevirdi; bunun somut bir ürünü Cavi yazısıdır. Malayca orijinal İslami literatürün oluşturulmasıyla birleştiğinde, bu Malay dilinin İslami bir dile dönüşmesine yol açtı.[187] 1292'de Marco Polo Sumatra'yı ziyaret ettiğinde, sakinlerin çoğu İslam'ı seçmişti. Malakka Sultanlığı, Srivijayan Prensi Parameswara tarafından Malay Yarımadası'nda kuruldu.
İslam ticaret yoluyla daha sonra Borneo ve Java'ya yayıldı, 15. yüzyılın sonlarında da Filipinler'e girdi.[289] Bunun sonucunda ortaya çıkan sosyo-kültürel Müslüman varlıklar, günümüz Sulu Sultanlığı ve Maguindanao Sultanlığı ; Kuzey Luzon adasındaki Maynila Krallığı ve Tondo Krallığı gibi İslamlaştırılmış krallıklar daha sonra 16. yüzyıldan itibaren İspanyol sömürgecileri tarafından fethedildi ve Hristiyanlaştırıldı.
İslam yayıldıkça toplumsal değişimler gelişti ve beş yüzyıl sonra bölgede baskın siyasi güç olarak ortaya çıktı. Üç ana güçten Açe Sultanlığı en önemlisiydi ve Güneydoğu Asya ile Hindistan arasındaki bölgenin çoğunu kuzey Sumatra'daki merkezinden kontrol ediyordu. İkincisi Malay Yarımadası'ndaki Malakka Sultanlığı idi. Java'daki Demak Sultanlığı, ortaya çıkan Müslüman güçlerin 16. yüzyılın başlarında yerel Majapahit krallığını yendiği üçüncü güçtü.[290] Saltanat, topraklarını bir ölçüde genişletmeyi başarsa da, yönetimi kısa sürdü.[184]
Portekiz kuvvetleri, 1511'de deniz generali Afonso de Albuquerque komutasında Malakka'yı ele geçirdi. Açe Sultanlığı ve Brunei İmparatorluğu kendilerini Güneydoğu Asya'da İslam'ın merkezleri olarak kurdular. Saltanatın toprakları, büyük ölçüde azalmış olmasına rağmen, günümüzde Brunei Sultanlığı'nın modern devleti bozulmadan devam ediyor.[184]
Çin
değiştirÇin'de, dört Sahabe (Sa'ad ibn Ebi Wakkas, Wehb Abu Kabşa, Cafer bin Abu Talib ve Cahş ibn Riyab) 615/16'da Habeşistan'dan yola çıktıktan sonra Chittagong - Kamrup - Manipur rotasını takip ederek 616/17 ve sonrasında vaaz verdi. Saad 636'da İran'ı fethettikten sonra Sa'id ibn Zaid, Kays ibn Sa'd ve Hassan bin Sabit ile 637'de Kuran'ın tamamını alarak Çin'e gitti. Sa'ad, Halife Osman'ın isteği ve Çin imparatorunun kabulü ile büyükelçilik kurmak üzere 650-51'de üçüncü kez Çin'e gitti.[291]
Geç Orta Çağ (1250–1500)
değiştirOsmanlı Devleti (1299–1500 arası)
değiştirSelçuklu Türkleri Anadolu'nun Moğollarca istilasından sonra 13. yüzyılın ikinci yarısında geriledi.[179] Bu, çok sayıda Türk beyliği (beylikler) nin kurulmasıyla sonuçlandı. Osmanlı hanedanının kurucusu I. Osman, 13. yüzyılın sonlarında babası Ertuğrul'un ardındanSöğüt beyliğinin liderliğini üstlendi. Osman, daha sonra Bizans İmparatorluğu ile bir dizi savaşa önderlik etti.[292] 1331'de Osmanlı Türkleri, Osman'ın oğlu ve halefi I. Orhan'ın önderliğinde eski Bizans başkenti İznik'i ele geçirdi.[293] 1389'da Kosova Savaşı'nda Sırp İmparatorluğu'na karşı kazanılan zafer, onların Avrupa'ya yayılmasını kolaylaştırdı. Osmanlılar, büyüyen bir imparatorluğun başında I. Bayezid iktidara geldiğinde, Balkanlar ve Anadolu'da kurulmuştu.[293]
Moğol savaş ağası Timur'un 1402'de Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid'i ele geçirmesiyle büyüme durdu ve Osmanlı Fetret Dönemi başladı. Bazı Osmanlı toprakları bağımsız statüye kavuştu ve İmparatorluğun yıkım olasılığı ortaya çıktı. Ancak, Yıldırım'ın en küçük oğlu I. Mehmed'in kardeşlerine karşı taarruz seferleri düzenlemesi ve böylece Küçük Asya'yı yeniden birleştirmesi ve 1413'te kendisini padişah ilan etmesiyle imparatorluk toparlandı.[184] 1512 civarında Osmanlı donanması I. Selim'in [294] yönetimi altında gelişti ve Osmanlı Türkleri, Akdeniz Bölgesi'ndeki diğer İtalyan deniz cumhuriyetlerinin yanında talasokrasisini kuran bir deniz gücü olan Venedik Cumhuriyeti'ne meydan okuyabildi.[295] Balkanları da geri almaya çalıştılar. Mehmed'in torunu II. Mehmed (1444-1446; 1451-1481) zamanında, Osmanlılar Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'i kuşatabilidi. Bu kuşatmada bir faktör, Osmanlılar tarafından tanıtılan tüfek ve büyük topların kullanımıydı. Bizans kalesi, 54 günlük kuşatmanın ardından 1453'te yenik düştü. Başkenti olmayan Bizans İmparatorluğu parçalandı.[184] Osmanlıların ve sonraki imparatorlukların gelecekteki başarıları barutun kullanılmasına bağlı olacaktı.[296]
Memlûk Sultanlığı (1250–1517)
değiştirEyyubi Mısır hanedanı 1250 yılında Memluk alayları tarafından devrildi ve Memluk devleti doğdu. Memluklar ve Levant’ın Moğollar tarafından istilası sırasında Moğol İmparatorluğu ile olan çatışmalarda kilit rol oynadı.
Moğollar, 1260'larda Yakın Doğu topraklarını yağmaladı. İstilacılar Ayn Calut Muharebesi'nde Kudüs'ün kuzeyinde Mısırlı Memlükler[297] tarafından durduruldu.[298] Memluklar ağırlıklı olarak Türk, Kafkas ve Güneydoğu Avrupa kökenli köle-askerler idi. Moğollar, birkaç ay sonra yapılan Hims Savaşı'nda Memlükler tarafından tekrar yenildiler ve daha sonra Suriye'den tamamen sürüldüler.[184] Bununla Memlükler güçlerini yoğunlaştırmayı ve Levant'taki son Haçlı devletlerini fethetmeyi başardılar. Böylece, Abbasi ve Osmanlı imparatorlukları (1250-1517) arasındaki en uzun aralık için Suriye ve Mısır'ı birleştirdiler.[260]
Memlükler, "Müslüman" (Darül İslâm) topraklar ile "Müslüman olmayan" (Dar ul-Harb) topraklar arasında sürekli bir çatışma, gerilim, vekalet savaşları ve ekonomik rekabet durumu yaşadılar. Ayn Calut Muharebesi ve kısmen İmam İbn Teymiyye liderliğindeki görkemli Şakhab Muharebesi, Levant’ın Moğollar tarafından istilasının sonunu işaret etti. Bu çatışmalar sırasında verilen fetvalar Siyasal İslam'ın seyrini değiştirmiştir.[299] İslami ortodoksluğun savunucuları olarak seçtikleri rollerinin bir parçası olarak Memlükler, camiler, medreseler ve hangahlar dahil olmak üzere birçok dini yapıya sponsor oldular. Kahire'deki birçok Memluk binası, özellikle Eski Kahire'de bugüne kadar ayakta kalmıştır (daha fazla bilgi için, Memluk mimarisine bakınız).
Erken modern dönem (1500–1900)
değiştir15. ve 16. yüzyıllarda üç büyük Müslüman imparatorluk oluştu: Anadolu, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrikada Osmanlı İmparatorluğu; Büyük İran'da Safevi İmparatorluğu ve Güney Asya'da Babür İmparatorluğu. Bu emperyal güçler, barutun keşfi, kullanılması ve daha etkin yönetim sayesinde mümkün oldu.[296]
Osmanlı İmparatorluğu (1500–1900 arası)
değiştir16. yüzyıl başlarında, Safevi hanedanı Şah İsmail önderliğinde Türkmen federasyonu Akkoyunlu'yu yenerek İran'da kontrolü ele geçirdi. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim, Safevi genişlemesini püskürtmeye çalıştı. 1514'te Çaldıran Savaşı'nda onlara meydan okudu ve onları mağlup etti. Selim, 1517'de Mısır'daki Memlükleri de tahttan indirdi. Halefi "Muhteşem Süleyman " lakaplı) I. Süleyman, Safevi ilgi odağının doğuda Özbeklere çevrilmesinden yararlandı ve Safevi kontrolüne geçen Bağdat'ı yeniden ele geçirdi. Buna rağmen, Safevi gücü Osmanlılara rakip olarak önemli kaldı. Süleyman, 1526'da Mohaç Savaşı'nın ardından Macaristan'ın derinliklerine ilerledi - bundan sonra Viyana kapılarına kadar ulaştı ve 10 yıl sonra Kutsal Roma İmparatorluğu'nun Charles V'sine karşı Fransa'nın Francis I ile bir Fransız-Osmanlı ittifakı imzaladı. Süleyman'ın yönetimi (1520-1566) genellikle Osmanlı gücünün zirvesi olarak tanımlanırken, imparatorluk 18. yüzyılın ikinci yarısında askerî gücünde göreli bir düşüşe kadar güçlü ve etkili olmaya devam etti.[300]
Safevî İmparatorluğu (1501–1736)
değiştirSafevi hanedanı 1501'de Tebriz'de iktidara geldi ve daha sonra İran'ın geri kalanını fethetti.[301] Yönetimleri sırasında Türkmenler, Gürcüler,[302] Çerkesler, [303] [304] ve Pontus Rumları ile birleştiler.[305] Safevi hanedanının kökeni Safevi Sufizm düzenine dayanırken [301] İran nüfusu büyük ölçüde Sünni Müslümanlardan oluşuyordu.[306] Şah İsmail, Çaldıran Muharebesi'nde Sünni Osmanlılara karşı yenilgisinden sonra, Persleri kendi arkasında birleştirmek amacıyla İran'ın büyük ölçüde Sünni olan nüfusu için Şii İslam'ın On İki İmamcı mezhebine dönüşü zorunlu hale getirdi.[307]
Safevi yönetiminde İranlı Zeydiler de Onikici mezhebine geçmek zorunda kaldılar. O dönemde Zeydiler, çoğu Sünni gibi Hanefi fıkhına bağlıydı ve aralarında iyi ilişkiler vardı. Ebu Hanife ve Zeyd bin Ali de çok iyi arkadaşlardı.[220][221][222] Safevi hanedanı Azerbaycan'da 1501'den 1736'ya kadar hüküm sürdü. Safevi İran'ın resmi dini olarak Oniki İmamcı Şiiliği kurdular ve eyaletlerini tek bir egemenlik altında birleştirdiler ve böylece Pers kimliğini yeniden canlandırdılar.[308][309]
1. Tahmasp sanatta bir canlanma başlattı. Halıcılık büyük bir endüstri haline geldi. Tahmasp'ın alkol ve esrar tüketimini yasaklayan ve kumarhaneleri, tavernaları ve genelevleri kaldıran katı dini yönetimine kadar El yazmalarında İran minyatür geleneği zirveye ulaştı. Tahmasp'ın yeğeni İbrahim Mirza, öldürülünceye kadar sanatın son çiçeklenmesini korumaya devam etti, ardından birçok sanatçı Babür hanedanı tarafından işe alındı.
Şah Abbas, sekizinci Şii İmam Ali er-Rıza'nın Meşhed'deki türbesini ve Erdebil'deki hanedan türbesini restore etti. Her iki türbeye de mücevherler, güzel el yazmaları ve Çin porselenleri aldı. Abbas, başkenti İsfahan'a taşıdı, eski limanları canlandırdı ve Avrupalılarla ticareti geliştirdi. Abbas'ın en görünür kültürel başarıları arasında Nakş-ı Cihan Meydanı'nın ("Dünya Tasarımı") inşası vardı. Cuma camisinin yakınında bulunan plaza, 81 dönümlük bir alanı kaplıyordu.[310] Safevi hanedanı 1722'de Hotaki hanedanı tarafından devrildi ve Sünni bölgelerin zorla On İki İmamcı Şiiliğe dönüştürmelerine son verildi.
Babür İmparatorluğu (1526–1857)
değiştir1526'da kurulan Babür İmparatorluğu, Güney Asya'nın neredeyse tamamını kapsayan bir güçtü. Timur hanedanı Orta Asya'dan gelen Türk-Moğol Çağatay köklere dayanıyordu. İlk iki Babür imparatorunun her iki ebeveyni de Orta Asya soyundan gelirken, izleyen imparatorlar ağırlıklı olarak Rajput ve Pers soyundan geliyordu.[311] Hanedan kültürde Hint-Pers idi,[312] Fars kültürünü [313][314] saray kültüründe ve idari geleneklerinde görülen yerel Hint kültürel etkileriyle [312] birleştirdiler.[315]
İmparatorluğun başlangıcı geleneksel olarak kurucusu Babür'ün Delhi Sultanlığı'nın son hükümdarı İbrahim Lodi'ye karşı Birinci Panipat Savaşı'nda (1526) kazandığı zafere tarihlendirilir. İmparatorluk Babür'ün halefi Hümayun'un saltanatı sırasında, Şir Şah Suri tarafından kurulan Sur İmparatorluğu tarafından kısa bir kesintiye uğradı. Babür İmparatorluğu'nun "klasik dönemi" 1556'da Ekber'in tahta çıkmasıyla başladı. Bazı Rajput krallıkları kuzeybatı Hindistan'daki Babür egemenliğine önemli bir tehdit oluşturmaya devam etti, ancak çoğu Ekber tarafından bastırıldı. Tüm Babür imparatorları Müslümandı ; Ancak Ekber, Ain-i-Akbari ve Dabistān-i Mazāhib gibi tarihi kitaplarda kaydedildiği gibi, yaşamının son bölümünde Dīn-i Ilāhī adlı senkretik bir din öne sürdü.[316] Babür İmparatorluğu, varlığının büyük bir bölümünde yerli toplumlara müdahale etmeye çalışmadı, daha ziyade uzlaştırıcı idari uygulamalar, [317] [318] ve senkretik, kapsayıcı bir yönetici seçkinler [319] yoluyla daha sistematik, merkezi ve tek tip kurallar [317] ile sukunet ve gözetimi sağlamayı tercih etti. Kuzey ve Batı Hindistan'daki Marathalar, Rajputlar, Peştunlar, Hindu Jatlar ve Sihler gibi geleneksel ve yeni sosyal gruplar, Babür yönetimi sırasında işbirliği veya zıtlıklarla askeri ve yönetim tecrübeleri kazandılar.[320][321][322] [319]
Şah Cihan'ın saltanatı (1628-1658), sırasında inşa edilen Tac Mahal, Moti Mescidi, Kızıl Kale, Jama Mescidi ve Lahor Kalesi gibi ünlü anıtlar Babür mimarisinin örnekleri arasındadır.
Muhammed Evrengzib'in şeriat yönetimi, Feteva-yı Hindiyye'nin kurulmasına tanık oldu.[323][324] Müslüman Hindistan, dünya GSYİH'sının %25'i ile dünyanın en büyük ekonomisi haline geldi. Dünyanın önde gelen bir ekonomisi olan ve 18. yüzyıl Batı Avrupa'sına daha iyi koşullara sahip olan en zengin eyaleti Bengal Subah, proto-sanayileşme döneminin Sanayi Devrimi'ne[19] benziyordu.[19] İngiliz-Babür Savaşı gibi çok sayıda çatışmaya da tanık olunmuştur.[325][326]
Evrengzib'in ölümünden sonra, imparatorluğun idari ve ekonomik sistemlerinin zayıflığı nedeniyle iç memnuniyetsizlik ortaya çıktı ve bu imparatorluğun dağılmasına ve eski devletlerin bağımsızlık ilanlarına yol açtı. Bengal'in Nawab'ı, Awadh'ın Nawab'ı, Haydarabad'ın Nizamı, Tipu Sultan ve diğer küçük devletler tarafından yönetilen Mysore Krallığı olarak bilinen büyük ekonomik ve askerî güçlerdendi. 1739'da Babürler, İran'daki Afşar hanedanının kurucusu Nadir Şah'ın güçleri tarafından Karnal Savaşı'nda ezici bir şekilde yenildi ve Delhi yağmalandı ve gerilemelerini büyük ölçüde hızlandırdı.
1757'de Doğu Hindistan Şirketi, Plassey Savaşı'nda Bengal Suba'ya galip geldi. 18. yüzyılın ortalarında, Marathalar Babür ordularını bozguna uğrattı ve Pencap'tan Bengal'e kadar birçok Babür eyaletini kazandılar.[327]
Güney Hindistan merkezli Mysore Krallığı, kısmen şeriat temelli ekonomik ve askeri politikaların kurulmasına tanık oldu. Fethul Mücahidin Bengal'in yerini aldı.[328][329] Anglo-Mysore Savaşları Hyder Ali, oğlu Tipu ve Napoleon Bonaparte ve Doğu Hindistan Şirketi de dahil olmak üzere Fransız müttefikleri arasında yapıldı. Roket topçusu ve dünyanın ilk demir kasalı roketleri olan Mysor roketleri savaş sırasında kullanılmış ve Cihad merkezli Fethul Mujahidin derlenmiştir.
Takip eden yüzyılda Babür gücü ciddi şekilde sınırlandı. Son imparator II. Bahadır sadece Şahcihanabad şehri üzerinde otoriteye sahipti. Bahadır, 1857 Hint İsyanı'nı destekleyen bir ferman yayınladı. Yenilgisinin sonucu olarak, Doğu Hindistan Şirketi yetkilileri tarafından vatana ihanetten yargılandı, hapsedildi ve Rangoon'a sürgüne gönderildi.[330] İmparatorluğun son kalıntıları resmi olarak İngilizler tarafından devralındı ve İngiliz parlamentosu, Kraliyet'in Doğu Hindistan Şirketi'ni resmi olarak millileştirmesini ve İngiltere'nin yeni İngiliz Raj şeklinde Hindistan'ın doğrudan kontrolünü sağlamak için Hindistan Hükûmeti Yasasını kabul etti.
Modern dönem (1900–günümüz)
değiştirOsmanlı İmparatorluğu'nun bölünmesi (1900–1922)
değiştir19. yüzyılın sonunda, Osmanlı İmparatorluğu gerilemişti. Almanya'yı Birinci Dünya Savaşı'nda destekleme kararı, İttifak Devletleri'nin bu savaştaki yenilgisini paylaştıkları anlamına geliyordu. Osmanlı yönetimi Çanakkale Savaşı'nın muzaffer generaliMustafa Kemal'in liderliğindeki Türk milliyetçileri tarafından devrildi. Atatürk'e Müttefikler tarafından Türkiye'nin savaşa katılımını sona erdiren Sevr (1920) antlaşmasını yeniden müzakere etme imkanı sağlandı ve Lozan Antlaşması'nda (1923) modern Türkiye Cumhuriyeti tanındı. Atatürk, ekonomik kalkınmayı ve sekülerleşmeyi vurgulayan iddialı bir modernleşme programını uygulamaya devam etti. Türk kültürünü Avrupa yasalarını yansıtacak şekilde dönüştürdü, Arap rakamlarını, Latin alfabesini benimsedi, dini kurumu devletten ayırdı ve kadını özgürleştirdi - hatta kadınlara batıdaki oy hakkı ile paralel olarak oy kullanma hakkı verdi.[331]
Birinci Dünya Savaşında Müttefikler, Arap partizanlarla Osmanlı İmparatorluğu'na karşı işbirliği yaptı. Arap İsyanı sırasında, İngiliz istihbarat ajanı TE Lawrence liderliğindeki İngilizlerin, Osmanlı kuvvetlerine karşı Arap gerillalarla işbirliği yaptı ve tüm Osmanlı birlikleri 1918 yılına kadar bölgeden çekildi. Savaşın sona ermesinin ardından, Küçük Asya dışındaki eski Osmanlı topraklarının büyük çoğunluğu, koruyucular olarak muzaffer Avrupa güçlerine devredildi. Ancak, birçok Arap, yalnızca bir yıl önce yayınlanan McMahon-Hüseyin Yazışmaları ile doğrudan çelişen Balfour Deklarasyonu karşısında dehşete düştü.[331] Osmanlı halefi devletler arasında günümüz Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Mısır, Yunanistan, Irak, İsrail, Lübnan, Romanya, Suudi Arabistan, Sırbistan, Suriye, Ürdün, Türkiye, Balkan ülkeleri, Kuzey Afrika ve Karadeniz'in kuzey kıyısı bulunmaktadır.[332]
Müslüman dünyasında birçok ülke Avrupa siyasi örgütlenmesini benimsemeye çalıştı ve Müslüman dünyada milliyetçilik akımları ortaya çıktı. Mısır, Suriye ve Türkiye gibi ülkeler vatandaşları arasında ulusal kimlik ve aidiyeti geliştirmeye çalıştılar. Irak gibi diğer yerler, birlik eksikliği ve Müslüman mezhepler ile gayrimüslimlere karşı önyargıları çözememesi nedeniyle başarılı olamadılar.
Türkiye ve Mısır gibi ülkeler, İslam'ı yönetimden ayırmaya çalıştı. Suudi Arabistan ise Vahabilik olarak bilinen Sünni İslam'ın püriten formunu destekledi.
Arap–İsrail çatışmaları (1948–günümüz)
değiştirArap-İsrail çatışması, Yahudi ulus devleti olarak modern İsrail Devleti'nin kurulmasını, bunun sonucunda Filistin halkının yerinden edilmesini ve Yahudilerin Arap ve Müslüman ülkelerden göç etmesini ve ayrıca Arap devletleri ile İsrail Devleti arasındaki rakip ilişkiyi içerir. (bkz. ilgili İsrail-Filistin çatışması). İlk başta sadece İsrail'e komşu olan Arap devletlerini kapsamasına rağmen, İsrail ile ağırlıklı olarak Müslüman olan diğer devletler arasında da husumet gelişmiştir.
Altı Gün Savaşı, 5-10 Haziran 1967 de İsrail ile komşu ülkeleri Mısır, Ürdün ve Suriye arasında yapıldı. Arap ülkeleri Süveyş Kanalı'nı kapattılar ve bunu Mayıs 1970'te Suudi Arabistan'dan Lübnan'a uzanan “devre hattının” kapatılması izledi. Bu gelişmeler, Avrupa'da Libya petrolünün önemini artırdı.1970 yılında, Occidental Petroleum diğer petrol şirketlerinden ayrıldı ve Arapların fiyat artış taleplerini kabul etti.
Ekim 1973'te, İsrail ile Müslüman komşuları arasında Yom Kippur Savaşı olarak bilinen yeni bir savaş başladı. OPEC, Sedat'ın kampanyalarının başarısıyla cesaretlenmişti. Arap dünyası, Batı'nın İsrail'e desteğine yanıt olarak, 1973'te ABD ve Batı Avrupa'ya petrol ambargosu uyguladı. Faysal, Suudi Arabistan'ın petrol zenginliğinin bir kısmını, mücadelelerinde İsrail'e sınırı olan "ön cephedeki devletleri" finanse etmek için kullanacağını ilan etti. Petrolün merkeziliği, Arap-İsrail çatışması ve siyasi ve ekonomik istikrarsızlık ve belirsizlik, bölge siyasetinin değişmez özellikleri olmaya devam ediyor.
Birçok ülke, birey veya sivil toplum kuruluşu, kültürel-dini bağlar veya ideolojik, insan hakları veya stratejik nedenlerle bu çatışmaya dahil olduğunu hissediyor. Bazıları Arap-İsrail çatışmasını Batı Dünyası ile Müslüman dünyası arasındaki daha geniş bir medeniyetler çatışmasının bir parçası (veya öncüsü) olarak görse de [333][334] diğerleri bu görüşe karşı çıkıyor. Bu çatışmadan kaynaklanan husumet, dünyanın birçok ülkesinde her iki tarafın destekçilerine (veya algılanan destekçilerine) karşı tarafın destekçileri tarafından sayısız saldırılara neden oldu.
Diğer İslamî işler
değiştir1979 Devrimi'nde iki yıl boyunca liberaller, solcular ve İslami gruplar birbirleriyle savaştı ve İslamcılar iktidarı ele geçirdi. İran'ı anayasal bir monarşiden, Şii din adamı ve "mercii taklit" olan Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin yönetimi altında teokratik cumhuriyete dönüştürdüler. Devrimin ardından yeni bir anayasa onaylandı, referandum hükûmeti kuruldu ve Ruhullah Humeyni Yüce Lider ilan edildi.
Suudi Arabistan destekli Selefiler İran Devrimi ile karşı cephelerde yer aldılar.[335][336] Kendi sınırları içinde bir İslam devriminin gerçekleşeceğinden korktukları için Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi Körfez ülkeleri Irak'a düşman olmalarına rağmen Saddam Hüseyin'i İran'ı işgal etmeye, (İran-Irak Savaşı) teşvik ettiler.[337] Bazı İranlı sürgünler, işgal ederse, yeni doğan İslam cumhuriyetinin hızla çökeceğine Saddam'ı ikna etmeye de yardımcı oldu.
Ayrıca bakınız
değiştirNotlar
değiştir- ^ Benzer bir ifade, İngiliz tarihçi Lawrence Conrad tarafından da kullanılır. Çünkü O'nun incelemelerine göre, hicrî ikinci yüzyıla kadar Peygamber'in doğum tarihiyle ilgili İslamî bilimsel görüş, 85 yıllık bir çeşitlilik sergilemişti. İster sözlü ister yazılı olarak nakledilmiş olsun, herhangi bir tarihsel anlatı geleneğinin istikrarı için kronolojinin çok önemli olduğu varsayımına göre, bu durum ikinci yüzyılda siyer çalışmalarının hâlâ bir akışkanlık hâlinde olduğunun açık bir göstergesi olarak görülebilir.
- Conrad, Lawrence (2009), "Abraha and Muhammad: Some Observations Apropos of Chronology and Literary Topoi in the Early Arabic Historical Tradition", www.cambridge.org, 28 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 8 Ağustos 2023
- ^ Muhammed'in, hayatının son dönemlerinde bazı önemli devlet başkanlarına mektuplar gönderdiğinin İslamî geleneğe göre örnekleri vardır. Akademik bilim adamları arasında bu mektupların özgünlükleri konusunda tartışmalar vardır ve bazıları bunları kabul ederken bazıları da reddeder. Öncelikle söz konusu mektuplar iki adet sorunu gündeme getirmektedir: 1– Mektupların belge olarak varlığı, tarihlemesi ve otantikliği; 2– Muhammed’in takipçileri olan hâlifelerden hiçbirinin para ve taş yazıtların yanında vali, komutan veya diğer devlet başkanlarıyla yazışmalarının belgelenememiş olması.
Kaynakça
değiştir- ^ Lester, Toby (1 Ocak 1999). "What Is the Koran?". The Atlantic. 25 Ağustos 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "İster sözlü ister yazılı olarak nakledilmiş olsun, herhangi bir tarihsel anlatı geleneğinin istikrarı için kronolojinin çok önemli olduğu varsayımına göre, bu durum ikinci yüzyılda siyer çalışmalarının hala bir akışkanlık halinde olduğunun açık bir göstergesi olarak görülebilir.Conrad (June 1987). "Abraha and Muhammad: Some Observations Apropos of Chronology and Literary topoi in the Early Arabic Historical Tradition". Bulletin of the School of Oriental and African Studies. 50 (2): 239. doi:10.1017/S0041977X00049016. ISSN 0041-977X. 11 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2020.
- ^ Watt, William Montgomery (1998). Islam and The Integration of Society. Psychology Press. s. 5. ISBN 978-0-415-17587-6. 6 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b Ess, Josef van (1 Kasım 2016). Theology and Society in the Second and Third Centuries of the Hijra. Volume 1: A History of Religious Thought in Early Islam (İngilizce). BRILL. ss. 3-7. ISBN 978-90-04-32338-4. Erişim tarihi: 17 Eylül 2023.
- ^ Esposito, John L. (2016). Islam: The Straight Path (İngilizce). Oxford University Press. ss. 9-12. ISBN 978-0-19-063215-1. Erişim tarihi: 17 Eylül 2023.
- ^ a b c d e Esposito, John L., (Ed.) (2000) [1999]. "Muhammad and the Caliphate: Political History of the Islamic Empire Up to the Mongol Conquest". The Oxford History of Islam. Oxford and New York: Oxford University Press. ss. 5-10. ISBN 0-19-510799-3. OCLC 40838649. Erişim tarihi: 17 Eylül 2023.
- ^ Peters, Francis E. (2003). Islam: A Guide for Jews and Christians. Princeton, New Jersey and Woodstock, Oxfordshire: Princeton University Press. s. 9. ISBN 978-0-691-11553-5.
- ^ a b c d e f g h "Part III: The Dawn and Noon of Islam – Origins". The Middle East: A Brief History of the Last 2,000 Years. New York: Scribner. 1995. ss. 51-58. ISBN 9780684832807. OCLC 34190629.
- ^ a b "Key themes in these early recitations include the idea of the moral responsibility of man who was created by God and the idea of the judgment to take place on the day of resurrection. [...] Another major theme of Muhammad's early preaching, [... is that] there is a power greater than man's, and that the wise will acknowledge this power and cease their greed and suppression of the poor." F. Buhl & A.T. Welch, Encyclopaedia of Islam 2nd ed., "Muhammad", vol. 7, p. 363.
- ^ a b "At first Muhammad met with no serious opposition [...] He was only gradually led to attack on principle the gods of Mecca. [...] Meccan merchants then discovered that a religious revolution might be dangerous to their fairs and their trade." F. Buhl & A.T. Welch, Encyclopaedia of Islam 2nd ed., "Muhammad", vol. 7, p. 364.
- ^ Muhammad: Islam’s First Great General, Richard A. Gabriel, s. 176.
- ^ Gabriel, Richard A. (2014). Muhammad: Islam's First Great General (İngilizce). University of Oklahoma Press. s. 176. ISBN 978-0-8061-8250-6. 7 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2023.
- ^ a b c d e "Setting the Seal on Prophecy". Theology and Society in the Second and Third Centuries of the Hijra, Volume 1: A History of Religious Thought in Early Islam. Handbook of Oriental Studies. Section 1: The Near and Middle East. 116/1. O'Kane, John tarafından çevrildi. Leiden & Boston: Brill Publishers. 2017. ss. 3-7. doi:10.1163/9789004323384_002. ISBN 978-90-04-32338-4. ISSN 0169-9423. Erişim tarihi: 17 Eylül 2023.
- ^ a b "The Caliphate and the Conquests". Crusade and Jihad: The Thousand-Year War Between the Muslim World and the Global North. The Henry L. Stimson Lectures Series. New Haven and Londra: Yale University Press. 2018. ss. 21-30. doi:10.2307/j.ctv1bvnfdq.7. ISBN 978-0-300-22290-6.
- ^ a b "The Infidel (Kāfir): The Khārijites and the origin of the problem". The Concept of Belief in Islamic Theology: A Semantic Analysis of Imān and Islām. Tokyo: Keio Institute of Cultural and Linguistic Studies at Keio University. 2006 [1965]. ss. 1-20. ISBN 983-9154-70-2.
- ^ a b c "Part IV: Cross-Sections – The State". The Middle East: A Brief History of the Last 2,000 Years. New York: Scribner. 1995. s. 139. ISBN 9780684832807. OCLC 34190629.
- ^ Kraemer, Joel L. (1986). Humanism in the Renaissance of Islam: The Cultural Revival During the Buyid Age (İngilizce). Brill Archive. ISBN 978-90-04-07259-6. 5 Haziran 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Haziran 2022.
- ^ Nanda, J. N (2005). Bengal: the unique state. Concept Publishing Company. p. 10. 2005. ISBN 978-81-8069-149-2.
Bengal [...] was rich in the production and export of grain, salt, fruit, liquors and wines, precious metals and ornaments besides the output of its handlooms in silk and cotton. Europe referred to Bengal as the richest country to trade with.
- ^ a b c "The Long Globalization and Textile Producers in India". The Ashgate Companion to the History of Textile Workers, 1650-2000. Ashgate Publishing. 2010. s. 255. ISBN 9780754664284.
- ^ Historical Dictionary of Mali (İngilizce). Scarecrow Press. 25 Nisan 2008. s. 201. ISBN 9780810864023. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Julie Taylor, Muslims in Medieval Italy: The Colony at Lucera, (Rowman & Littlefield Inc., 2003), 18.
- ^ Sand to Silicon: Going Global. UAE: Motivate. 2008. s. 15. ISBN 9781860632549.
- ^ "International – U.S. Energy Information Administration (EIA)". eia.gov. 28 Şubat 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Holland, Tom; In the Shadow of the Sword; Little, Brown; 2012; s. 303: ‘Otherwise, in all the vast corpus of ancient literature, there is not a single reference to Mecca – not one’
- ^ Crone, Patricia; Meccan Trade and the Rise of Islam, 1987, s. 7
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mart 2021.
- ^ a b "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 12 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Nisan 2021.
- ^ Meccan Trade And The Rise Of Islam, (Princeton, U.S.A: Princeton University Press, 1987
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2021.
- ^ Muhammad's home more closely resemble what is now southern Israel than Mecca.Holland, Tom (8 Ocak 2015). "Viewpoint: The roots of the battle for free speech". BBC News Magazine. 13 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ocak 2015.
- ^ kern, soeren (21 Eylül 2012). "Britain: Islam Documentary Cancelled Amid Threats of Physical Violence". Gatestone Institute. 24 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2019.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Haziran 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Haziran 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Temmuz 2021.
- ^ Orhan Gökdemir, Din ve Devrim, İstanbul: Destek Yayınları. 2010. s. 64
- ^ http://docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Kabe%20tarihi.pdf[ölü/kırık bağlantı]
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Nisan 2021.
- ^ a b c "Arşivlenmiş kopya". 14 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2021.
- ^ a b c d e Data on Gibson's biography taken from his Web pages, his book Qur'ānic Geography and the Amazon author information to this book: [1] 21 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., [2] 8 Nisan 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., [3] 26 Ocak 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., [4] 31 Mayıs 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ a b Dan Gibson: Qur'ānic Geography (2011)
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 6 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2022.
- ^ ""Muhammed Nerdeydi", 19.org". 29 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ağustos 2021.
- ^ King, David A. The Petra Fallacy
- ^ NDTV, 200 Mecca mosques face wrong direction?, 06/04/2009
- ^ BBC News, Mecca mosques 'wrongly aligned', 05/04/2009
- ^ a b S. Brock, A brief outline of Syriac Literature, Moran Etho 9, Kottayam, Kerala: SEERI (1997), pp. 56-57, 135
- ^ a b Hoyland, Robert G. Seeing Islam as Others Saw It: A Survey and Evaluation of Christian, Jewish and Zoroastrian Writings on Early Islam;s. 197. The Darwin Press, Inc. (January 1, 1998).
- ^ a b Hoyland, R. (31 Aralık 2019). Seeing Islam as Others Saw It. Piscataway, NJ, USA: Gorgias Press. ISBN 978-1-4632-3960-2. 16 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Temmuz 2021.
- ^ Nicolai Sinai, The Qur’an: A historical-critical introduction (Edinburgh: Edinburgh University Press, 2017) 61.
- ^ Robert G. Hoyland, "Epigraphy And The Linguistic Background To The Qur'an".
- ^ Hoyland, "Epigraphy and the Linguistic Background to the Quran", 2008 s.53-56, 61-64
- ^ "IQSA Zoom Seminar #7 Robert Hoyland, "'Arabi and A'jami in the Qur'an: The Language of Revelation.."". IQSA Online. 1 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2021.
- ^ a b Morris, Ian D. (2018). "Mecca and Macoraba" (PDF). Al-ʿUṣūr Al-Wusṭā. 26: 1-60. 17 Kasım 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2018.
- ^ Crone, Patricia (1987). Meccan Trade and the Rise of Islam. Princeton University Press. ss. 134-135. ISBN 978-1-59333-102-3.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 7 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 18 Şubat 2022.
- ^ Abshire, C.; Gusev, D.; Stafeyev, S.K.; Wang, M. (2020). "Enhanced Mathematical Method for Visualizing Ptolemy's Arabia". International Web Journal on Sciences and Technologies Affined to History of Cartography and Maps. 15 (1): 1-25.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2021.
- ^ "There is no concrete evidence that Ptolemy ever drew his own maps. Instead, he transmitted geographical data in digital form, using a series of numbers and diagrams that allowed later map-makers to adapt it." https://www.historyextra.com/period/ancient-history/ptolemys-maps-the-father-of-modern-geography/ 20 Ekim 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 23 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 18 Şubat 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 18 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Mayıs 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2022.
- ^ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/395839
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2022.
- ^ Robert G. Hoyland: In God's Path. The Arab Conquests and the Creation of an Islamic Empire [tr: Allah'ın Yolunda. Arap Fetihleri ve İslam İmparatorluğunun Yaratılışı] (2015)
- ^ a b c d e f g Donner 2010.
- ^ Ponting, Clive (2011). Yeni Bir Bakış Açısıyla: Dünya Tarihi. Alfa Basım Yayım Dağıtım. s. 278. ISBN 978-605-106-164-1. 8 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Crone, Patricia (1987). Meccan Trade and the Rise of Islam . Princeton University Press. s. 111. ISBN 9780691054803.
- ^ Donner, Fred McGraw (1998). Narratives of Islamic Origins: The Beginnings of Islamic Historical Writing (İngilizce). Darwin Press. s. 132. ISBN 978-0-87850-127-4. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Watt, William Montgomery (1960). Muhammad at Mecca (İngilizce). Clarendon Press. s. 11. ISBN 978-0-19-577277-7. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ a b Nigosian, Solomon A. (29 Ocak 2004). Islam: Its History, Teaching, and Practices (İngilizce). Indiana University Press. s. 6. ISBN 978-0-253-11074-9. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ a b Watt, William Montgomery (1960). Muhammad at Mecca (İngilizce). Clarendon Press. s. 15. ISBN 978-0-19-577277-7. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ a b c d e f g Robinson 2010.
- ^ Hughes 2013.
- ^ Robinson, Chase F. (2015). "History and Heilsgeschichte in Early Islam". History and Religion (PDF). Library of Congress. s. 130. 13 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Fred M. Donner (31 Ocak 2019). Islam's Origins: Myth and Material Evidence. American Academy in Berlin (3 Nisan 2019 tarihinde yayınlandı). 23 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Eylül 2021 – YouTube vasıtasıyla.
- ^ a b Conrad, Lawrence I. (1987). "Abraha and Muhammad: Some Observations Apropos of Chronology and Literary". Bulletin of the School of Oriental and African Studies (İngilizce). 50 (2): 225-240. doi:10.1017/S0041977X00049016. ISSN 1474-0699. 28 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ "Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu" (PDF). Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi. 2018. 26 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Güngör, Şeyma. "Tarihî Olaydan Menkıbeye, Menkıbeden Şahesere (Kerbelâ Olayı ve Hadikatü's-Süeda)" (PDF). 19 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ a b Nigosian, Solomon Alexander (2004). Islam: Its History, Teaching, and Practices (İngilizce). Indiana University Press. s. 6. ISBN 978-0-253-34315-4. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Bearman, Peri J. (1997). The Encyclopaedia of Islam, New Edition: Index of Subjects (İngilizce). E. J. Brill. ss. 660-663. ISBN 978-90-04-10422-8. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Cook, Michael (1983). Muhammad (İngilizce). Oxford University Press. s. 62. ISBN 978-0-19-287605-8. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ "Muhammet Yaşadı Mı? | Prof. Dr. Sami Aldeeb ve Furkan Er". www.nonteizm.com. 27 Mayıs 2021. 22 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Some scholars such as Nöldeke consider the currently preserved copy to be a forgery, and Öhrnberg considers the whole narrative concerning the Muqawqis to be "devoid of any historical value". Öhrnberg; Mukawkis. Encyclopaedia of Islam.
- ^ Nevo, Nehuda D.; Koren, Judith (2000). "Methodological Approaches to Islamic Studies". The Quest for the Historical Muhammad (İngilizce). New York: Prometheus Books. ss. 420-443.
- ^ Juynboll, G. H. A. (1982). Studies on the First Century of Islamic Society (İngilizce). Southern Illinois University Press. s. 20. ISBN 978-0-8093-1062-3. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Juynboll, G. H. A. (1982). Studies on the First Century of Islamic Society (İngilizce). Southern Illinois University Press. s. 14. ISBN 978-0-8093-1062-3. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Nevo, Nehuda D.; Koren, Judith (2000). "Methodological Approaches to Islamic Studies". The Quest for the Historical Muhammad (İngilizce). New York: Prometheus Books. s. 432.
- ^ Deus, A. J. (2021). "Doctrina Jacobi: Jacob and Justus". www.academia.edu. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Anthony, Sean W. (1 Kasım 2014). "Muḥammad, the Keys to Paradise, and the Doctrina Jacobi: A Late Antique Puzzle". Der Islam (İngilizce). 91 (2): 243-265. doi:10.1515/islam-2014-0010. ISSN 1613-0928. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ a b c Crone, Patricia; Cook, Michael (21 Nisan 1977). Hagarism: The Making of the Islamic World (İngilizce). CUP Archive. ISBN 978-0-521-21133-8. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2023.
- ^ "Muhammed diye biri yaşamış mıdır? | Doç. Dr. Zafer Duygu". YouTube. Dini Cevaplar. 27 Şubat 2022. 9 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2023.
- ^ Kaegi, Walter Emil (1992). Byzantium and the Early Islamic Conquests (İngilizce). Cambridge University Press. ss. 90-93. ISBN 978-0-521-41172-1. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2023.
- ^ Kaegi, Walter Emil (1992). Byzantium and the Early Islamic Conquests (İngilizce). Cambridge University Press. s. 110. ISBN 978-0-521-41172-1. 10 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2023.
- ^ https://web.archive.org/web/20200723114703/https://www.mutlakbilim.com/islamiyet/#dipnot-115
- ^ Arabia and Ethiopia. In The Oxford Handbook of Late Antiquity. OUP USA. 2012. ss. 297-99. ISBN 9780195336931. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b c d Arabia and Ethiopia. In The Oxford Handbook of Late Antiquity. OUP USA. 2012. s. 302. ISBN 9780195336931. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;Rubin 2006
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ a b c Rogerson 2010.
- ^ "The very first question a biographer has to ask, namely when the person was born, cannot be answered precisely for Muhammad. [...] Muhammad's biographers usually make him 40 or sometimes 43 years old at the time of his call to be a prophet, which [...] would put the year of his birth at about 570 A.D." F. Buhl & A.T. Welch, Encyclopaedia of Islam 2nd ed., "Muhammad", vol. 7, p. 361.
- ^ Arabia and Ethiopia. In The Oxford Handbook of Late Antiquity. OUP USA. 2012. s. 287. ISBN 9780195336931. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b Arabia and Ethiopia. In The Oxford Handbook of Late Antiquity. OUP USA. 2012. s. 301. ISBN 9780195336931. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ The Historical Muhammad. Polity. 19 Mart 2007. s. 49. ISBN 978-0-7456-3999-4. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Bleeker 1968.
- ^ Sally Mallam, The Community of Believers 30 Mayıs 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ a b c d e A History of the Arab Peoples. Harvard University Press. 2002. ss. 15-19. ISBN 9780674010178. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Muhammad at Medina. Oxford at the Clarendon Press. 1956. ss. 1-17, 192-221.
- ^ a b "Daʻwah in the East: The Expansion of Islam from the First to the Twelfth Century, A.D.". Islamic Daʻwah in the West: Muslim Missionary Activity and the Dynamics of Conversion to Islam. Oxford and New York: Oxford University Press. 1992. ss. 11-12. ISBN 9780195072273. OCLC 133165051.
- ^ a b c A History of the Arab Peoples. Harvard University Press. 2002. ss. 22-23. ISBN 9780674010178. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ "The immediate outcome of the Muslim victories was turmoil. Medina's victories led allied tribes to attack the non-aligned to compensate for their own losses. The pressure drove tribes [...] across the imperial frontiers. The Bakr tribe, which had defeated a Persian detachment in 606, joined forces with the Muslims and led them on a raid in southern Iraq [...] A similar spilling over of tribal raiding occurred on the Syrian frontiers. Abu Bakr encouraged these movements [...] What began as inter-tribal skirmishing to consolidate a political confederation in Arabia ended as a full-scale war against the two empires."Lapidus (2002)
- ^ "In dealing with captured leaders Abu Bakr showed great clemency, and many became active supporters of the cause of Islam." W. Montgomery Watt, Encyclopaedia of Islam 2nd ed., "Abu Bakr", vol. 1, p. 110. "Umar's subsequent decision (reversing the exclusionary policy of Abu Bakr) to allow those tribes which had rebelled during the course of the Ridda wars and been subdued to participate in the expanding incursions into and attacks on the Fertile Crescent [...] incorporated the defeated Arabs into the polity as Muslims." Berkey (2003)
- ^ [N]on-Muslim sources allow us to perceive an additional advantage, namely, that Arabs had been serving in the armies of Byzantium and Persia long before Islam; they had acquired valuable training in the weaponry and military tactics of the empires and had become to some degree acculturated to their ways. In fact, these sources hint that we should view many in Muhammad’s west Arabian coalition, its settled members as well as its nomads, not so much as outsiders seeking to despoil the empires but as insiders trying to grab a share of the wealth of their imperial masters.Hoyland (2014)
- ^ As the Arabs of the Ḥejāz had used the drahms of the Sasanian emperors, the only silver coinage in the world at that time, it was natural for them to leave many of the Sasanian mints in operation, striking coins like those of the emperors in every detail except for the addition of brief Arabic inscriptions like besmellāh in the margins.
- ^ Umar bin Al Khattab - The Second Caliph of Islam. Darussalam. 2001. s. 43. ISBN 978-9960-861-08-1. 24 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Men Around the Messenger. The Other Press. 2005. ss. 20-. ISBN 978-983-9154-73-3. 30 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ The Living Thoughts of the Prophet Muhammad. eBookIt.com. 8 Ağustos 2011. ss. 132-. ISBN 978-1-934271-22-3. 7 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Administrative Development: An Islamic Perspective. KPI. 1985. ss. 254-. ISBN 978-0-7103-0333-2. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ The challenge of Islamic renaissance by Syed Abdul Quddus
- ^ Administrative Development: An Islamic Perspective. KPI. 1985. ss. 252-. ISBN 978-0-7103-0059-1. 18 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Ottoman History: Misperceptions and Truths. IUR Press. 1 Ocak 2011. ss. 539-. ISBN 978-90-90-26108-9. 29 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b Arab Socialism. [al-Ishtirakīyah Al-ʻArabīyah]: A Documentary Survey. Brill Archive. 1969. ss. 271-. GGKEY:EDBBNXAKPQ2. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Esposito (2000)
- ^ Hofmann (2007), p. 86
- ^ Islam: An Illustrated History by Greville Stewart Parker Freeman-Grenville, Stuart Christopher Munro-Hay p. 40
- ^ R. B. Serjeant (1978). "Sunnah Jami'ah, pacts with the Yathrib Jews, and the Tahrim of Yathrib: analysis and translation of the documents comprised in the so-called 'Constitution of Medina'". Bulletin of the School of Oriental and African Studies. 41: 1-42. doi:10.1017/S0041977X00057761.
- ^ R. B. Serjeant (1964). "The Constitution of Medina". Islamic Quarterly. 8: 4.
- ^ Constitution of Medina 15 Şubat 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. scribd.com
- ^ The Succession to Muhammad: A Study of the Early Caliphate. Cambridge University Press. 15 Ekim 1998. s. 61. ISBN 978-0-521-64696-3. 28 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b Rahman (1999)
- ^ European Naval and Maritime History, 300–1500. Indiana University Press. 1985. ss. 24-. ISBN 978-0-253-32082-7. 5 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ History of the Jihad: Islam Versus Civilization. AuthorHouse. 2005. ss. 123-. ISBN 978-1-4634-5730-3. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ A History of Byzantium. John Wiley & Sons. 26 Ağustos 2011. ss. 183-. ISBN 978-1-4443-5997-8. 3 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Prophets and Princes: Saudi Arabia from Muhammad to the Present. John Wiley & Sons. 28 Temmuz 2008. ss. 61-. ISBN 978-0-470-18257-4. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Men Around the Messenger. The Other Press. February 2005. ss. 117-. ISBN 978-983-9154-73-3. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ The Cambridge History of Islam. Cambridge University Press. 1977. ss. 605-. ISBN 978-0-521-29138-5. 24 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ The Early Caliphate. eBookIt.com. 9 Ağustos 2011. ss. 101-. ISBN 978-1-934271-25-4. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Schimmel, Annemarie; Barbar Rivolta (Summer, 1992). "Islamic Calligraphy". The Metropolitan Museum of Art Bulletin, New Series 50 (1): 3.
- ^ Iraq a Complicated State: Iraq's Freedom War by Karim M. S. Al-Zubaidi p. 32
- ^ The Succession to Muhammad: A Study of the Early Caliphate. Cambridge University Press. 1998. s. 232. ISBN 978-0-521-64696-3. 28 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ "Sahih Bukhari: Book of "Peacemaking"". 10 Şubat 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Holt (1977a)
- ^ Roberts, J: History of the World. Penguin, 1994.
- ^ Dermenghem, E. (1958). Muhammad and the Islamic tradition. New York: Harper Brothers. p. 183.
- ^ The Succession to Muhammad: A Study of the Early Caliphate by Wilferd Madelung. p. 340.
- ^ Encyclopaedic ethnography of Middle-East and Central Asia: A-I, Volume 1 edited by R. Khanam. p. 543
- ^ Islam and Politics John L. Esposito 1998 p. 16
- ^ Islamic Imperial Law: Harun-Al-Rashid's Codification Project by Benjamin Jokisch - 2007 p. 404
- ^ The Byzantine And Early Islamic Near East Hugh N. Kennedy - 2006 p. 197
- ^ A Chronology of Islamic History by H. U. Rahman pp. 106, 129
- ^ Voyages in World History by Josef W. Meri p. 248
- ^ Lapidus (2002, s. 56); Lewis (1993)
- ^ The End of the Jihad State, the Reign of Hisham Ibn 'Abd-al Malik and the collapse of the Umayyads. State University of New York Press. 1994. s. 37. ISBN 978-0-7914-1827-7.
- ^ Kokab wa Rifi Fazal-e-Ali Karam Allah Wajhu, Page 484, by Syed Mohammed Subh-e-Kashaf AlTirmidhi, Urdu translation by Syed Sharif Hussein Sherwani Sabzawari, Published by Aloom AlMuhammed, number B12 Shadbagh, Lahore, 1 January 1963. p. 484.
- ^ History of the Arab by Philip K Hitti
- ^ History of Islam by prof.Masudul Hasan
- ^ The Empire of the Arabs by sir John Glubb
- ^ In the Al-Andalus (the Iberian Peninsula), North Africa and in the east populations revolted. In A.H. 102 (720–721) in Ifriqiyah, the harsh governor Yazid ibn Muslim was overthrown and Muhammad ibn Yazid, the former governor, restored to power. The caliph accepted this and confirmed Muhammad ibn Yazid as governor of Ifriqiyah.
- ^ Eggenberger, David (1985). An Encyclopedia of Battles: Accounts of Over 1,560 Battles from 1479 BC. to the Present. Courier Dover Publications. 0-486-24913-1 p. 3.
- ^ Theophilus. Quoted Robert Hoyland, Seeing Islam as Others Saw It (Darwin Press, 1998), 660
- ^ von Ess, "Kadar", Encyclopaedia of Islam 2nd Ed.
- ^ Lewis 1993
- ^ a b Holt 1977a
- ^ a b J. Jomier. Islam: Encyclopaedia of Islam Online. accessdate=2007-05-02
- ^ Holt 1977b
- ^ a b c "Abbasid Dynasty", The New Encyclopædia Britannica (2005)
- ^ "Islam", The New Encyclopædia Britannica (2005)
- ^ a b c d e f g "The Islamic World to 1600". University of Calagary. 10 Nisan 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Nisan 2007.
- ^ "Islam". Encyclopaedia of Islam Online
- ^ Lapidus 2002
- ^ a b c Nasr 2003
- ^ Khaddūrī 2002
- ^ Abdel Wahab El Messeri. Episode 21: Ibn Rushd 30 Mart 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Everything you wanted to know about Islam but was afraid to Ask, Philosophia Islamica.
- ^ Fauzi M. Najjar (Spring, 1996). The debate on Islam and secularism in Egypt, Arab Studies Quarterly (ASQ).
- ^ for more, see As-Saffah's_Caliphate
- ^ An universal history: from the earliest accounts to the present time, Volume 2 By George Sale, George Psalmanazar, Archibald Bower, George Shelvocke, John Campbell, John Swinton. p. 319 22 Nisan 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ Chamber's Encyclopaedia: A Dictionary of Universal Knowledge, Volume 5. W. & R. Chambers, 1890. p. 567 22 Nisan 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
- ^ Johannes P. Schadé (ed.). Encyclopedia of World Religions.
- ^ Muhammad ibn Jarir al-Tabari History volume xxxi, "The War Between Brothers," transl. Michael Fishbein, SUNY, Albany, 1992
- ^ Lapidus 1988
- ^ The Encyclopædia Britannica: a dictionary of arts, sciences, and general literature. A. and C. Black. 1878. ss. 578-. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Hindu rebellions in Sindh were put down, and most of Afghanistan was absorbed with the surrender of the leader of Kabul. Mountainous regions of Iran were brought under a tighter grip of the central Abbasid government, as were areas of Turkestan. There were disturbances in Iraq during the first several years of Al-Ma'mun's reign. Egypt continued to be unquiet. Sindh was rebellious, but Ghassan ibn Abbad subdued it. An ongoing problem for Al-Ma'mun was the uprising headed by Babak Khorramdin. In 214 Babak routed a Caliphate army, killing its commander Muhammad ibn Humayd.
- ^ The Mihna subjected traditionalist scholars with social influence and intellectual quality to imprisonment, religious tests, and loyalty oaths. Al-Ma'mun introduced the Mihna with the intention to centralize religious power in the caliphal institution and test the loyalty of his subjects. The Mihna had to be undergone by elites, scholars, judges and other government officials, and consisted of a series of questions relating to theology and faith. The central question was about the state of the creation of the Qur'an: if the person interrogated stated he believed the Qur'an to be created, he was free to leave and continue his profession.
- ^ Had he been victorious over the Byzantine Emperor, Al-Ma'mun would have made a condition of peace be that the emperor hand over of a copy of the "Almagest".
- ^ Muhammad ibn Jarir al-Tabari, History v. 32 "The Reunification of the Abbasid Caliphate," SUNY, Albany, 1987; v. 33 "Storm and Stress along the Northern frontiers of the Abbasid Caliphate," transl. C.E. Bosworth, SUNY, Albany, 1991
- ^ Muhammad ibn Jarir al-Tabari History v. 34 "Incipient Decline," transl. Joel L. Kramer, SUNY, Albany, 1989. 0-88706-875-8, 978-0-88706-875-1
- ^ Its minarets were spiraling cones 55 metre (180 ft) high with a spiral ramp, and it had 17 aisles with walls paneled with mosaics of dark blue glass.
- ^ A sum of 120,000 golden pieces was paid for the freedom of the captives.
- ^ Examples of the former include the loss of Mosul in 990, and the loss of Ṭabaristān and Gurgān in 997. An example of the latter is the Kakūyid dynasty of Isfahān, whose fortunes rose with the decline of the Būyids of northern Iran.
- ^ The Life and Times of ʿAlí Ibn ʿÍsà: The Good Vizier. Cambridge University Press. 1928. s. 385. 8 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ R. N. Frye (1975). The Cambridge History of Iran, Volume Four: From the Arab Invasion to the Saljuqs. 0-521-20093-8
- ^ Putting the Caliph in His Place: Power, Authority, and the Late Abbasid Caliphate. Fairleigh Dickinson Univ Press. 2007. s. 55. ISBN 9780838641132.
- ^ a b c The Caliphate: Its Rise, Decline, and Fall. Routledge. 2000. ISBN 9780415209014.
- ^ Jonathan Riley-Smith, The Oxford History of the Crusades, (Oxford University Press, 2002), 213.
- ^ ʻIzz al-Dīn Ibn al-Athīr, Donald Sidney Richards, The chronicle of Ibn al-Athīr for the crusading period from al-Kāmil fī'l-ta'rīkh: The years 491–541/1097–1146 : the coming of the Franks and the Muslim response.
- ^ The Islamic World in Ascendancy: From the Arab Conquests to the Siege of Vienna. Greenwood Publishing Group. 2000. ISBN 978-0-275-96892-2. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Jean Richard, The Latin kingdom of Jerusalem: Volume 1. 1979. p. 36.
- ^ It is supposed by an emissary of the Hashshashins, who had no love for the Caliph. Modern historians have suspected that Mas'ud instigated the murder although the two most important historians of the period Ibn al-Athir and Ibn al-Jawzi did not speculate on this matter.
- ^ Grigor of Akanc-The history of the nation of archers, (tr. R.P.Blake) 303
- ^ Kalistriat Salia-History of the Georguan Nation, p. 210
- ^ Bernard Lewis (1991). The Political Language of Islam. University of Chicago Press.
- ^ State and Government in Medieval Islam: An Introduction to the Study of Islamic Political Theory : the Jurists. Psychology Press. 1981. ss. 138-. ISBN 978-0-19-713600-3. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Arthur Goldschmidt, Jr. A Concise History of the Middle East.
- ^ a b Islamic Finance: Law, Economics, and Practice. Cambridge University Press. 2006. ss. 122-. ISBN 978-1-139-45716-3. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b The Encyclopedia of the Arab-Israeli Conflict: A Political, Social, and Military History. 1. ABC-CLIO. 2008. s. 917. ISBN 978-1-85109-842-2. 23 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b The Iraq Effect: The Middle East After the Iraq War. Rand Corporation. 2010. ss. 91-. ISBN 978-0-8330-4788-5. 16 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Beeson (September–October 1969). "Cairo, a Millennial". Saudi Aramco World: 24, 26-30. 30 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2007.
- ^ Firestone, R. (2008). An introduction to Islam for Jews. Philadelphia: JPS/Jewish Publication Society. Page 66
- ^ Lane, J.-E., Redissi, H., & Ṣaydāwī, R. (2009). Religion and politics: Islam and Muslim civilization. Farnham, England: Ashgate Pub. Company. Page 83
- ^ The Cambridge Medieval History. Macmillan. 1913. ss. 379-.
- ^ Yeomans 2006.
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;Beeson 24, 26–30
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ Jennifer A. Pruitt, Building the Caliphate: Construction, Destruction, and Sectarian Identity in Early Fatimid Architecture (New Haven CT: Yale University Press, 2020). 030024682X, 9780300246827
- ^ The Crusades Through Arab Eyes. Al Saqi Books. 1984. ss. 160-70. ISBN 978-0-8052-0898-6.
- ^ View of the State of Europe During the Middle Ages. 1. W. J. Widdleton. 1870. ss. 49-. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ The Literary Era: A Monthly Repository of Literary and Miscellaneous Information. 5. Porter & Coates. 1898. ss. 133-. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Gateway to the Heavenly City: Crusader Jerusalem and the Catholic West (1099–1187). Ashgate. 2005. ss. 19-. ISBN 978-0-7546-0649-9. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ The Routledge Companion to the Crusades. Routledge. 2013. ss. 180-. ISBN 978-1-135-13137-1. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b c d e f g h "Islam and Empire from the Seljuks through the Mongols". The Turks in World History. Oxford and New York: Oxford University Press. 2005. ss. 56-66. ISBN 9780195177268. OCLC 54529318.
- ^ a b c d e Islam, Literature and Society in Mongol Anatolia. Cambridge: Cambridge University Press. 2019. doi:10.1017/9781108582124. ISBN 9781108582124.
- ^ Nicholson, Oliver, (Ed.) (2018). "Türkic religion". The Oxford Dictionary of Late Antiquity. II. Oxford and New York: Oxford University Press. ss. 1533-4. doi:10.1093/acref/9780198662778.001.0001. ISBN 978-0-19-881625-6.
- ^ a b c Amitai-Preiss (January 1999). "Sufis and Shamans: Some Remarks on the Islamization of the Mongols in the Ilkhanate". Journal of the Economic and Social History of the Orient. Leiden: Brill Publishers. 42 (1): 27-46. doi:10.1163/1568520991445605. ISSN 1568-5209.
- ^ a b c d e f g h i Çakmak (2017).
- ^ Yomak. "Shamanism in Turkey". Anthropology of Religion. 12 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Nisan 2020 – www.academia.edu vasıtasıyla.
- ^ First Encyclopaedia of Islam: 1913-1936. Brill Publishers. 29 Nisan 1993. ISBN 90-04-09796-1. 18 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Nisan 2020 – Google Books vasıtasıyla.
- ^ Writing Religion: The Making of Turkish Alevi Islam. Oxford University Press. 15 Nisan 2015. ISBN 978-0-19-023409-6. 18 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Nisan 2020 – Google Books vasıtasıyla.
- ^ Encyclopedia Americana, Grolier Incorporated, p. 680
- ^ The spread of Islam: the contributing factors By Abū al-Faz̤l ʻIzzatī, A. Ezzati, p. 274
- ^ Islam in Russia: the four seasons By Ravilʹ Bukharaev, p. 145
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;Timur
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ Richards, John F. (1996). The Mughal Empire. Cambridge University Press.
- ^ Subtelny (November 1988). "Socioeconomic Bases of Cultural Patronage under the Later Timurids". International Journal of Middle East Studies. 20 (4): 479-505. doi:10.1017/S0020743800053861. 13 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Kasım 2016.
- ^ Periods of World History: A Latin American Perspective - Page 129
- ^ The Empire of the Steppes: A History of Central Asia - Page 465
- ^ Strange Parallels: Volume 2, Mainland Mirrors: Europe, Japan, China, South Asia, and the Islands: Southeast Asia in Global Context, C.800-1830 by Victor Lieberman Page 712
- ^ Imperial Identity in the Mughal Empire by Lisa Page 4
- ^ Sufism and Society: Arrangements of the Mystical in the Muslim World, 1200-1800 edited by John Curry, Erik Ohlander, Page 141
- ^ The Silk Road: A Very Short Introduction by James A. Millward.
- ^ a b c d Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;ReferenceA
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ The Archetypal Sunni Scholar: Law, Theology, and Mysticism in the Synthesis of al-Bajuri. SUNY Press. 2014. ss. 129-130. ISBN 978-1-4384-5371-2. 16 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;ReferenceD
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ Leaman (2006).
- ^ Collins 2004
- ^ a b Hourani 2003
- ^ The course of empire: The Arabs and their successors. Prentice-Hall. 1966. s. 128.
- ^ Islamic and Christian Spain in the early Middle Ages. BRILL. 2005. s. 102. ISBN 978-90-04-14771-3.
- ^ The new Cambridge medieval history. Cambridge University Press. 2004. s. 599. ISBN 978-0-521-41410-4.
- ^ A History of Medieval Spain. Cornell University Press. 1983. s. 133. ISBN 978-0-8014-9264-8.
- ^ "The Political Dilemma of a Granadan Ruler". Medieval Iberia: Readings from Christian, Muslim, and Jewish Sources. University of Pennsylvania Press. 1997. s. 103. ISBN 978-0-8122-1569-4.
- ^ This was likely because al-Andalus was a land besieged by many different loyalties, and the proclamation of caliph would have likely caused much unrest. Abd al-Rahman's progeny would, however, take up the title of caliph.
- ^ Michael Hamilton Morgan. Lost History: The Enduring Legacy of Muslim Scientists, Thinkers, and Artists. National Geographic Books, 2008.
- ^ The Penny Cyclopædia of the Society for the Diffusion of Useful Knowledge. 15–16. C. Knight. 1839. ss. 385-. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ PThe Cambridge History of Islam. Cambridge University Press. 21 Nisan 1977. ss. 411-. ISBN 978-0-521-29137-8. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Chisholm, Hugh, ed. (1911). Encyclopædia Britannica (11th ed.). Cambridge University Press.
- ^ Abd-al-Rahman III of Córdoba. Oxford: Oneworld Publications. 2005. ISBN 978-1-85168-384-0.
- ^ Al-Bayan al-Mughrib [Historias de Al-Andalus] (İspanyolca). 1. trans. Francisco Fernández y González. Granada: Francisco Ventura y Sabatel. 1860 [Composed c. 1312]. OCLC 557028856.
- ^ The Mohammedan Dynasties: Chronological and Genealogical Tables with Historical Introductions. Westminster: Archibald Constable and Company. 1894. OCLC 1199708.
- ^ Historic Cities of the Islamic World. BRILL. 2007. ss. 264-. ISBN 978-90-04-15388-2. 31 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Chisholm, Hugh, (Ed.) (1911). "Almoravides". Encyclopædia Britannica (11. bas.). Cambridge University Press.
- ^ History of the Almonades, Reinhart Dozy, Second edition, 1881.
- ^ a b "A Country Study: Somalia from The Library of Congress". 17 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Nicolini, B., & Watson, P.-J. (2004). Makran, Oman, and Zanzibar: Three-terminal cultural corridor in the western Indian Ocean, 1799-1856. Leiden: Brill. p. 35
- ^ Islam and Politics in East Aftrica. the Sufi Order in Tanzania. Minneapolis: University of Minnesota Press. 1980.
- ^ "World's second oldest mosque is in India". Bahrain tribune. 6 Temmuz 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2006.
- ^ The preaching of Islam: a history of the propagation of the Muslim faith By Sir Thomas Walker Arnold, pp. 227-228
- ^ Majumdar, Dr. R.C., History of Mediaeval Bengal, First published 1973, Reprint 2006, Tulshi Prakashani, Kolkata, 81-89118-06-4
- ^ The Sultanate Of Delhi 711–1526 AD. Shiva Lal Agarwala & Company. 1929.
- ^ The Mogul emperors of Hindustan, A.D. 1398 – A.D. 1707. New York : C. Scribner's Sons. 1895.
- ^ Nanda, J. N (2005). Bengal: the unique state. Concept Publishing Company. p. 10. 2005. 978-81-8069-149-2. Bengal [...] was rich in the production and export of grain, salt, fruit, liquors and wines, precious metals and ornaments besides the output of its handlooms in silk and cotton. Europe referred to Bengal as the richest country to trade with.
- ^ Gustave Le Bon. (1956). Hadarat al Arab. Translation of La Civilisation-des Arabes. 3rd Print. Cairo. p. 95.
- ^ Suryanegara, Ahmad Mansyur. (2009). Sedjarah Ekonomis Sosiologis Indonesia (History of Socio-Economic of Indonesia). API Sejarah. Bandung. Indonesia. pp. 2-3
- ^ Sir Thomas Arnold and Alfred Guilaume, (eds.), (1965). The Legacy of Islam. Oxford University Press, New York, p. 87.
- ^ The Encyclopedia of the Spanish-American and Philippine-American Wars: A Political, Social, and Military History. 1. ABC-CLIO. 2009. ss. 419-. ISBN 978-1-85109-951-1. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Bloom & Blair 2000
- ^ Khamouch, Mohammed. "Jewel of Chinese Muslim’s Heritage 2 Ocak 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.". FTSC.
- ^ Kohn, G. C. (2006). Dictionary of wars. New York: Facts on File. p. 94.
- ^ a b Koprulu 1992
- ^ "Part I: Emergence – Conquests: European Reactions and Ottoman Naval Preparations". The Last Muslim Conquest: The Ottoman Empire and Its Wars in Europe. Princeton and Oxford: Princeton University Press. 2021. ss. 123-138, 138-144. doi:10.1515/9780691205380-003. ISBN 9780691205380.
- ^ "Contests for Power: The Fifteenth Century". Venice, A Maritime Republic. Baltimore: Johns Hopkins University Press. 1973. ss. 224-240. ISBN 9780801814600. OCLC 617914.
- ^ a b Armstrong 2000
- ^ Stowasser (1984). "Manners and Customs at the Mamluk Court". Muqarnas. Leiden: Brill Publishers. 2 (The Art of the Mamluks): 13-20. doi:10.2307/1523052. ISSN 0732-2992.
The Mamluk slave warriors, with an empire extending from Libya to the Euphrates, from Cilicia to the Arabian Sea and the Sudan, remained for the next two hundred years the most formidable power of the Eastern Mediterranean and the Indian Ocean – champions of Sunni orthodoxy, guardians of Islam's holy places, their capital, Cairo, the seat of the Sunni caliph and a magnet for scholars, artists, and craftsmen uprooted by the Mongol upheaval in the East or drawn to it from all parts of the Muslim world by its wealth and prestige. Under their rule, Egypt passed through a period of prosperity and brilliance unparalleled since the days of the Ptolemies. [...] They ruled as a military aristocracy, aloof and almost totally isolated from the native population, Muslim and non-Muslim alike, and their ranks had to be replenished in each generation through fresh imports of slaves from abroad. Only those who had grown up outside Muslim territory and who entered as slaves in the service either of the sultan himself or of one of the Mamluk emirs were eligible for membership and careers within their closed military caste. The offspring of Mamluks were free-born Muslims and hence excluded from the system: they became the awlād al-nās, the "sons of respectable people", who either fulfilled scribal and administrative functions or served as commanders of the non-Mamluk ḥalqa troops. Some two thousand slaves were imported annually: Qipchaq, Azeris, Uzbec Turks, Mongols, Avars, Circassians, Georgians, Armenians, Greeks, Bulgars, Albanians, Serbs, Hungarians.
- ^ Tschanz, David W. (July/August 2007). "History's Hinge: 'Ain Jalut". Saudi Aramco World.
- ^ Heaven on Earth: A Journey Through Shari'a Law from the Deserts of Ancient Arabia ... macmillan. 2012. s. 187. ISBN 978-0-09-952327-7. 1 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ İnalcık, Halil, (Ed.) (1994). "Crisis and Change, 1590–1699". An Economic and Social History of the Ottoman Empire, 1300–1914. 2. Cambridge University Press. s. 553. ISBN 978-0-521-57456-3.
In the past fifty years, scholars have frequently tended to view this decreasing participation of the sultan in political life as evidence for "Ottoman decadence", which supposedly began at some time during the second half of the sixteenth century. But recently, more note has been taken of the fact that the Ottoman Empire was still a formidable military and political power throughout the seventeenth century, and that noticeable though limited economic recovery followed the crisis of the years around 1600; after the crisis of the 1683–99 war, there followed a longer and more decisive economic upswing. Major evidence of decline was not visible before the second half of the eighteenth century.
- ^ a b Matthee, Rudi, (Ed.) (2021). "The emergence of the Safavids as a mystical order and their subsequent rise to power in the fourteenth and fifteenth centuries". The Safavid World. Routledge Worlds. New York and Londra: Routledge. ss. 15-36. doi:10.4324/9781003170822. ISBN 978-1-003-17082-2.
- ^ Aptin Khanbaghi (2006) The Fire, the Star and the Cross: Minority Religions in Medieval and Early. London & New York. IB Tauris. 1-84511-056-0, pp. 130-1
- ^ Yarshater 2001.
- ^ Khanbaghi 2006.
- ^ Anthony Bryer. "Greeks and Türkmens: The Pontic Exception", Dumbarton Oaks Papers, Vol. 29 (1975), Appendix II "Genealogy of the Muslim Marriages of the Princesses of Trebizond"
- ^ Peter B. Golden (2002) "An Introduction to the History of the Turkic Peoples"; In: Osman Karatay, Ankara, p. 321
- ^ "Ismail Safavi" Encyclopædia Iranica
- ^ Why is there such confusion about the origins of this important dynasty, which reasserted Iranian identity and established an independent Iranian state after eight and a half centuries of rule by foreign dynasties? RM Savory, Iran under the Safavids (Cambridge University Press, Cambridge, 1980), p. 3.
- ^ Alireza Shapur Shahbazi (2005), "The History of the Idea of Iran", in Vesta Curtis ed., Birth of the Persian Empire, IB Tauris, London, p. 108: "Similarly the collapse of Sassanian Eranshahr in AD 650 did not end Iranians' national idea. The name "Iran" disappeared from official records of the Saffarids, Samanids, Buyids, Saljuqs and their successor. But one unofficially used the name Iran, Eranshahr, and similar national designations, particularly Mamalek-e Iran or "Iranian lands", which exactly translated the old Avestan term Ariyanam Daihunam. On the other hand, when the Safavids (not Reza Shah, as is popularly assumed) revived a national state officially known as Iran, bureaucratic usage in the Ottoman empire and even Iran itself could still refer to it by other descriptive and traditional appellations".
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;Bloom 2000
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ The Great Mughals and their India. Hay House. 2016. s. 15. ISBN 9789384544980. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b "Indo-Persian Literature Conference: SOAS: North Indian Literary Culture (1450–1650)". SOAS. 23 Eylül 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Kasım 2012.
- ^ God and Logic in Islam: The Caliphate of Reason. s. 165.
Persianate Mogul Empire.
- ^ Britain and the Persian Gulf: 1795–1880. s. 473.
- ^ "Indian History-Medieval-Mughal Period-AKBAR". Webindia123.com. 13 Ocak 2003 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Kasım 2012.
- ^ The Din-i-Ilahi:Or, The Religion of Akbar.
- ^ a b Asher & Talbot 2008.
- ^ Robb 2001.
- ^ a b Metcalf & Metcalf 2006.
- ^ India before Europe. Cambridge University Press. 2006. s. 265. ISBN 978-0-521-80904-7.
- ^ Islamic Civilization in South Asia: A History of Muslim Power and Presence in the Indian Subcontinent. Routledge. 2013. ss. 131-. ISBN 978-0-415-58061-8. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Afghanistan: The people. Crabtree Publishing Company. 2003. ss. 9-. ISBN 978-0-7787-9336-6.
- ^ Islamic and European Expansion: The Forging of a Global Order, Michael Adas, Temple University Press (Philadelphia, PA), 1993.
- ^ Morality and Justice in Islamic Economics and Finance (İngilizce). Edward Elgar Publishing. 2014. ss. 62-63. ISBN 9781783475728.
- ^ Hasan (1991). "Conflict and Cooperation in Anglo-Mughal Trade Relations during the Reign of Aurangzeb". Journal of the Economic and Social History of the Orient. 34 (4): 351-360. doi:10.1163/156852091X00058.
- ^ Vaugn (September 2017). "John Company Armed: The English East India Company, the Anglo-Mughal War and Absolutist Imperialism, c. 1675–1690". Britain and the World. 11 (1).
- ^ An Advanced History of Modern India. Macmillan India. 2010. s. Introduction 14. ISBN 978-0-230-32885-3. 29 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Widows, Pariahs, and Bayadères: India as Spectacle. Bucknell University Press. 2002. ss. 110-111. ISBN 9780838754559. 25 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Aurangzeb and Tipu Sultan: Evaluation of Their Religious Policies. University of Michigan. 1996. ISBN 9788185220383. 4 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Delhi, the Capital of India. New Delhi: Asian Educational Services. 1918. ss. 28-29. ISBN 978-81-206-1282-2. 26 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ a b Bentley & Ziegler 2006
- ^ McNeill, Bentley & Christian 2005
- ^ Causes of Anti-Americanism in the Arab World: a Socio-Political perspective by Abdel Mahdi Abdallah (MERIA Journal). Volume 7, No. 4. December 2003
- ^ Arab-Israeli Conflict: Role of religion 7 Nisan 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Israel Science and Technology)
- ^ The Three Circles of War: Understanding the Dynamics of Conflict in Iraq. Potomac Books, Inc. 2010. ss. 66-. ISBN 978-1-59797-499-8. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ After Khomeini: Iran Under His Successors. Oxford University Press. 2009. ss. 195-. ISBN 978-0-19-974576-0. 22 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Nisan 2022.
- ^ Farrokh, Kaveh. Iran at War: 1500–1988. Oxford: Osprey Publishing. 978-1-78096-221-4.