Barut İmparatorlukları

3 büyük türk-müslüman imparatorluğu

Barut İmparatorlukları, ya da Ateşli Silah İmparatorlukları,[2][not 1] üçü de farklı çizgilerde de olsa müslüman Osmanlı, Safevi ve Babür imparatorluklarını anlatmak için kullanılan bir terimdir.[3] Bu imparatorluklar, daha tarih sahnesinde yeni geliştirilmeye başlanmış olan ateşli silahları kısa sürede askeriyelerinin ana silah unsurları haline getirmiş, ateşli silahların sistemli ve yaygın kullanımıyla güçlü birer imparatorluk haline gelmişlerdir. Bu üç imparatorluğun ateşli silahları son derece etkin bir şekilde kullanan ilk devletler oldukları ileri sürülür.[4] Üç imparatorluk, ateşli silah teknolojisi sayesinde geniş ve verimli toprakları ele geçirerek, erken modern dönemin en güçlü ve en istikrarlı ekonomileri arasında yer aldılar. Bunlar ticari büyümeye ve kültürel faaliyetlerin himayesine yol açarken, siyasi ve yasal kurumları artan bir merkezileşme derecesiyle konsolide edildi. Kişi başına gelir ve nüfusta önemli bir artış ve sürekli bir teknolojik inovasyon hızı elde ettiler.

Barut İmparatorlukları
1453-1736
Barut İmparatorlukları
Barut İmparatorlukları'nın en geniş sınırlarını gösteren harita
Türİmparatorluklar
Yaygın dil(ler)Arapça, Osmanlı Türkçesi, Farsça, Arnavutça, Azerbaycan Türkçesi, Slavca, Hintçe, Bengalce, Pencapça, Guceratça
Resmî din
Sünni İslam,
Şii İslam (Safeviler)
HükûmetMutlak monarşi,
üniter devlet ile birlikte federal yapı,
merkezi otokrasi,
hilafet [1]
Sultan, Babür İmparatoru, Samrat, Mihrace, Padişah, Şah 
Tarihî dönemErken modern
• Kuruluşu
1453
• Dağılışı
1736

Yeni icat edilen ya da geliştirilen ateşli silahların, özellikle de top ve aynı mantıkla çalışan ve kolay taşınabilen tüfek gibi hafif ateşli silahların, imparatorluk inşası sırasında kullanılması ve geliştirilmesiyle İslami Barut İmparatorlukları tarafından oldukça geniş bölgelerin fethedilmesi mümkün oldu. Avrupa'nın aksine, ateşli silahlarının kullanılması, bu imparatorluklarda, askeri örgütlenmenin çok ötesinde değişikliklere yol açtı. Hindistan alt kıtasında bulunan Babürler, gösterişli mimarileri ve bir proto-sanayileşme çağını müjdelemeleri ile tanınırlar. Safeviler, İran için verimli ve modern bir devlet idaresi yarattılar ve güzel sanatlarda büyük gelişmelere sponsor oldular. İstanbul merkezli Osmanlı İmparatorluğunun halife sultanı İslam dünyasının da başıydı. Güçleri, zenginlikleri, mimarisi ve çeşitli katkıları Asya tarihinin gidişatını önemli ölçüde etkiledi.

Terimin ortaya çıkışı değiştir

Barut İmparatorlukları ifadesi, Chicago Üniversitesi'nden Marshall G.S. Hodgson ve meslektaşı William Hardy McNeill tarafından icat edilmiştir. Hodgson, son derece etkili üç ciltlik çalışması The Venture of Islam (1974)'ın Kitap 5 ("The Second Flowering: The Empires of Gunpowder Times") başlığında ifadeyi kullanmıştır. Hodgson, ateşli silahların, Moğol sonrası dönemlerde hüküm süren istikrarsız ve coğrafi olarak sınırlı Türk aşiretleri konfederasyonlarının yerini alan "Orta Dönem askeri himaye devletlerinin" anahtarı olarak gördü. Hodgson bir "askeri himaye devleti"ni üç özelliğini sıralamaktadır:

birincisi, bağımsız hanedan hukukunun meşrulaştırılması; ikincisi, tüm devletin tek bir askeri güç olarak algılanması; üçüncüsü, tüm ekonomik ve yüksek kültürel kaynakları askeri lider ailelerin birer parçası olarak açıklama girişimi.[5]

McNeill, bu tür devletlerin "yeni topçuları tekelleştirebildikleri zaman, merkezi makamların daha büyük bölgeleri yeni veya yeni konsolide imparatorluklara birleştirebildiklerini" savundu."[6] McNeill'e göre "tekelleşme" anahtardı. Avrupa, onbeşinci yüzyılda top teknolojisinde yeni gelişmelere öncülük etse de, hiçbir devlet ateşli silahları tekelleştirmedi. Silah döküm bilgisi Scheldt ve Ren nehirlerinin ağızlarına yakın alçak ülkelerde yoğunlaşmıştı. Fransa ve Habsburglar bu bölgeleri kendi aralarında böldüler ve bu da bir güç çatışmasına neden oldu. Buna karşılık, bu tür tekeller devletlerin Batı Asya, Rusya ve Hindistan'da askeri imparatorluklar yaratmalarına ve "önemli ölçüde değiştirilmiş bir şekilde" bile olsa Çin, Kore ve Japonya'da benzer güçlerin oluşmasına izin verdi.

Ateşli silahların kullanımı değiştir

Barutun silahlarda kullanımı konusunda eski bilgiler MS. 900’lü yıllara kadar gitmektedir. Bu tarihlerde, insan gücünün fırlatabileceğinden çok daha uzağa mızrak fırlatmak için, dip kısmına barut konulan borular kullanıldığı biliniyor. MS. 14. Yüzyılda Çin’de, içi boş demir güllelere barut doldurularak ilkel bir çeşit el bombası kullanıldığı ile ilgili kayıtlar vardır.[7] Avrupa’da ise top kullanımının sınırlı bir biçimde 14. yüzyılda başladığı anlaşılmaktadır.[8] Surlara karşı ateşli silahların (top) kullanımına 1370'lerden önce rastlanmaz, 1420'lerden öncesinde ise ender görülür.[9] Machiavelli, 1490'da İtalya'daki Fransız işgallinden sonra bu olayları göz önünde bulundurarak yazdığı Savaş Sanatı adlı çalışmasında, top ateşine birkaç günden fazla dayanacak sur olmadığını yazmıştır.[10]

15. yüzyılın ilk yarısında Milano, Venedik, Cenova ve Brescia top döküyorlardı. Kısa süre sonra 1450’den itibaren vasıflı işçiler İsveç, Rusya, Fransa, İspanya ve Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşip bu teknolojiyi söz konusu bölgelere taşıdılar. Ancak top döküm teknolojisinin İngiltere ve Hollanda'da geliştirildiği görülmektedir.[11][12]

Osmanlı İmparatorluğu değiştir

Osmanlı’da ateşli silahların ne zaman kullanılmaya başladığı konusuna, bu konuda farklı yaklaşımlar olmasına karşın, eldeki kaynaklara dayanarak kesin bir yanıt verme olanağı yoktur.[13][14] En olası açıklama Yeniçeri Ocağı’na dayandığı yönündedir. Ancak Yeniçeri Ocağı’nın kuruluş tarihi de net değildir. Yaklaşık olarak 1362 – 1365 olarak alınabilir.[15] Dahası, kuruluşundan sonraki bir tarih aralığında ateşli silahların ordu kullanımına alındığı kabul edilmelidir. Buna göre 14. yüzyılın ikinci yarısı içinde bir tarih aralığında top kullanıldığına hükmetmek gerekecektir. Tüfeğin ise daha geç bir tarihte, 15. yüzyılın ilk yarısında kullanıldığı ileri sürülmektedir.[13][14] Topun, hükümdarlık yılları 1481 – 1512 olan II. Beyazıt dönemine kadar sadece kuşatmalarda kullanıldığı ileri sürülmektedir.[16]

I. Kosova Muharebesi'nde (1389) Sırplar'ın Osmanlı karşısında top kullandığı bilinmektedir.[17] Balkanlar'daki istilalarda Boşnak ve Sırplar'la yapılan savaşlarda çok sayıda tüfek ele geçirildiği, buralardaki tüfek imalathanelerinin üretimlerine Osmanlı gözetiminde devam edildiği bilinir. Osmanlıcada benimsenen tüfenk sözcüğünün de Boşnakça'dan geldiği anlaşılmaktadır.[18]

Osmanlı kuvvetleri 1421 yılında II. Murat saltanatı sırasında Selanik'i ele geçirilmesinde, 1442'de Sivrihisar kuşatmasında tüfek kullanılmıştır. Varna Muharebesi'nde (1444) top ve tüfek önemli ölçüde kullanıldı.[19] Muhtemelen Yeni Çeri'lerin ateşli silahlarla donatılması II. Murat dönemine denk gelmektedir.[20]

Kuşatma amaçlı büyük çaplı topların nakliye olanaksızlığı, top dökümü için gerekli tüm hammadde ve malzemenin develerle savaş bölgesine taşınması ve kuşatılacak kentin yakınlarında bir yerde dökülmesiyle çözülmüştü.[21]

Teknoloji nereden gelirse gelsin Osmanlı’da ateşli silahların artık etkin bir şekilde kullanıldığı dönem olarak II. Mehmed dönemi gösterilmektedir.[22]

Osmanlı ordusunun ateşli silahlarla donatılmış olması hem batıda hem de doğuda yayılmasında önemli rol oynamış, ateşli silahlarla donatılmamış geleneksel ordular karşısında kesin bir üstünlük sağlamıştır. Özellikle topçu, ana kütlesi süvari olan ordular karşısında, ilk anda yarattığı patlamalarla üstünlük sağlamıştı. Süvari atları hiç alışkın olmadıkları bu ses karşısında paniğe kapılmış ve sevk edilemez hale gelmiştir.[23] Bu durum en belirgin olarak Osmanlı ile Memlûk Sultanlığı ve Safevi İmparatorluğu arasındaki savaşlarda görülmektedir. Safevi hükümdarı Şah İsmail ordusu karşısında 1514 tarihindeki Çaldıran Muharebesi'nde Osmanlı ordusunun ancak topların desteği sayesinde yenilgiden kurtulduğu ve hatta bu sayede savaşı kazandığı görgü tanığı Venedik elçisi tarafından belirtilmektedir.[24]

Venedik Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar üzerinden Avrupa içlerine doğru yayılması karşısında, Osmanlı'nın ilgisini Asya'ya kaydırma stratejisiyle Akkoyunlular'ı Osmanlı ile savaşa ikna etmek üzere bir elçi göndermişti. Elçinin yanında götürdüğü hediyeler arasında "… birkaç top, bomba malzemeleri, tüfek, barut, gülle, kurşun ve 3.000 Venedik Dukası değerinde çeşitili silahlar vardır. Elçi, daha fazla ateşli silah gönderme vaadinde bulunmuştu. Akkoyunu hükümdarı Uzun Hasan, Venedik'ten beklediği top ve tüfekler ile bunlara ait mühimmat geciktiği için saldırıya geçmiş ve Osmanlı ateşli silahları karşısında yenilgiye uğramıştır.[25]

Osmanlı İmparatorluğu’nun ateşli silahların ana silah olarak kullanılmasında değil teknolojide de, örneğin top dökümü ve barut imalatı, en azından erken yüzyıllarda ve Asya uygarlıklarına göre belirgin bir ilerleme gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu teknoloji sayesinde, savaş halinde olmadığı İslam devletlerine ateşli silahlarla ilgili yardımlarda bulunmuştur.[26] Örneğin 16. yüzyılın hemen başlarında bir Portekiz filosunun Hint Okyanusu’nda Uzakdoğu limanları ile Kızıldeniz arasındaki deniz ticaret yolunu kesmesi üzerine Memlûk Sultanlığı’na gemi yapımıyla ilgili yardımların yanında önemli ölçüde top ve barut gönderildiği bilinmektedir.[27] Çeşitli tarih kaynaklarından anlaşılmaktadır ki Osmanlı yönetimi, düşmanlarına karşı mücadelelerinde ateşli silahları sadece savaşlarda değil, onların düşmanlarını desteklemek için de kullanmıştır. Osmanlı'ya karşı Safevi İmparatorluğu'nu destekleyen Portekiz'e karşılık olarak Etiyopya'ya, Hindistan'a ve Sumatra'ya, Safeviler'e karşı Özbekler'e ateşli silahlar ve bunlarda donatılmış askerler göndermiştir.[17]

Tüm bunlara karşın Osmanlı'nın askeri alandaki başarısı ve bu sayede çok geniş topraklara yayılması, sadece ateşli silahlara dayanmamaktadır. Esas başarı, Avrupalı rakiplerinin çok daha sonra geliştirecekleri, doğrudan sultana bağlı daimi, profesyonel bir askeri güç oluşturmaları temelinde yükselmiştir. "Sultanın kulları" olan bu muazzaf askerler, sultana "şiddeti –zoru- kullanma tekeli" sağlamıştır. Taşra eliti kontrolündeki askerî güçlerden, esas olarak tımarlı sipahiden, çok daha organize olan bu askerî güç, sultanın otoritesini onun şahsında merkezileştirmiştir.

Safevi İmparatorluğu değiştir

 
Safevi ordusunda bir tüfekçi

Safevi İmparatorluğu, kurucusu ve yaklaşık 250 yıllık tarihi boyunca hükümranı olan Safevi Hanedanı'na dayanmaktadır. Hanedanın tarihi ise bir tarikat şeyhliğinden hükümdarlığa uzanan bir tarihtir. Tarikat, Erdebil'de Şeyh Safiyüddin İshak tarafından kurulmuştur. Bu nedenle bazı kaynaklarda Safevi Tarikatı yerine Erdebil Tarikatı olarak da geçer.[28] Şeyh Cüneyd tarikat şeyhi olduğunda ise doğuşundan beri sunni bir tarikat olan Erdebil Tarikatı şii bir tarikat haline gelmiştir.[29]

Çaldıran Muharebesi'nde Osmanlılar, Safevilerle ilk kez meydan savaşı ile karşı karşıya geldi. Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, bir Şii tehdidi olarak nitelediği Şah İsmail'i yok etmek için 1514'te sahra toplarıyla doğuya hareket etti. İsmail, meydan savaşlarında topçulara dayalı durağan bir askeri taktiği olan Osmanlı ordusunun karşısında, açık bir süvari hücumunu tercih eden ve başarıya ulaşan bir taktiği savunuyordu. Osmanlılar savaşta silahlı Yeniçerilerini, toplarını taşıyan arabaların arasına yerleştirdi ve bu da Yeniçerilere koruma sağladı. Açık süvari hücumun sonucu Safevi ordusu için yıkıcı oldu. Yenilgileri o kadar genişti ki, Osmanlı kuvvetleri kısa süre içerisinde ilerlemeye devam edip Safevi başkenti Tebriz'in bir kısmını işgal etti.

Çaldıran yenilgisi Şah İsmail'in bölgesel genişlemesine son vermesine rağmen, Şah yine de birliklerini barut silahlarıyla silahlandırarak bölgesindeki Osmanlı tehdidine karşı korumak için acil adımlar attı. Çaldıran'dan sonraki iki yıl içinde İsmail'in 8.000 ve 1521'de muhtemelen 20.000 kişilik bir tüfekçi birliği vardı. Büyük Abbas'ın gerçekleştirdiği ordu reformu sonrasında (1598 civarı), Safevi kuvvetleri 500 topun yanı sıra 12.000 tüfekçiden oluşan bir topçu birliğine sahipti.

Safeviler, ilk olarak Şah İsmail'in ölümünün ardından başlayan iç savaş sırasında Doğu İran'ı işgal eden Özbeklere karşı ateşli silahları etkin bir şekilde kullandılar.Genç Şah Tahmasb, Herat'ı kurtarmak için bir ordunun başına geçti ve 24 Eylül 1528'de Özbeklerle karşılaştı. Safevilerin, Özbekleri kararlı bir şekilde yendikleri Cem'de, Şah ordusu, her iki tarafında süvarilerin bulunduğu vagonlarla korunan merkeze toplar (vagonlarda döner toplar) konuşlandırdı. Binlerce silahlı piyade de Osmanlı ordusunun Yeniçerileri gibi merkezde toplandı.Özbek süvarileri, Safevi ordusunu her iki kanatta da çevirmesine rağmen, Safeviler merkezi korudu ve Tahmasp'ın liderliğinde toplanan merkezin piyadeleri, Özbek güçlerini dağıtmayı başardı. Safevilerin, Cem'deki bu taktiği, Babür imparatorluğu tarafından "Anadolu tarzında" olarak tanımlanacaktı.

Babür İmparatorluğu değiştir

 
Babür ordusunda bir tüfekçi

Pencap Valisi Devlet Han tarafından Delhi Sultanı İbrahim Han'a karşı başlatılan isyanı desteklemek için Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı BabürHindistan'a davet etti. Babür davete icabet ederek Hindistan'a yöneldi ve ile İbrahim Han'ın ordusu ile Panipat'ta karşılaştı. Delhi Sultanı'nın ordusunda 1000 kadar fil vardı ve asker sayısı da çok kalabalıktı. Ancak ateşli silahlara ve saha topçularına aşina olan Babür 1513'te Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim ile anlaşmaya varmış ve Selim, Babür'a Üstad Ali Kuli ve Mustafa Rumi gibi birçok askeri danışmanı fetihlerinde yardımcı olmak için göndermişti. Bu özel yardım ile Babür, Hindistan'da önemli bir avantaj sağlayacak olan formasyonu uygulamaya başlamıştı: merkezde vagonlarla korunan topçular ve ateşli silahlarla donatılmış piyadeler ile her iki kanatta da okçular.

Delhi Sultanı İbrahim ve Babür İmparatorluğu orduları, 20 Nisan 1526'da Panipat'ta karşılaştı. Üstad Ali Kuli'nin denetimindeki top ve asker formasyonu sayesinde, Delhi Sultanlığı'na sadık Afgan ve Rajput güçleri, sayıca üstün olduğu halde savaşı Babür kazandı. İbrahim Han savaş meydanında öldü. Babür cenazesini defnettirerek vefat ettiği yere türbe yaptırdı.

Doğu Asya Barut İmparatorlukları değiştir

Farklı çizgilerde de olsa müslüman Osmanlı, Safevi ve Babür imparatorluklar, yeni edindikleri ateşli silahları ve teknikleri kullanarak savaş alanlarına hükmetme konusunda hızla kazandıkları başarılarla biliniyor ve Barut İmparatorlukları olarak anılıyor. Doğu Asya'da ise Çin, Japon ve Kore güçleri ve askeri başarıları, yalnızca İslam İmparatorluklarının değil, Avrupa İmparatorluklarının da başarısı nedeniyle genellikle göz ardı edilmektedir. Bununla birlikte, Doğu Asya'daki barut savaşının başarısı ve yeniliği, askeri ilerlemeleri için İslami Barut İmparatorlukları ile aynı bağlamda bahsetmeye değer.

Çin

Barut Çin'de icat edilmekle beraber, başlangıçta askeri amaçla kullanılmıyordu. Bu teknoloji, dünya üzerinde batıya doğru geniş bir alanda ilerleyip, ardından Çin'e hafif ateşli silahlarla geri döndü. 1540'lar ve 1560'lar arasındaki Doğu Asya Korsanlığının altın çağı sırasında, büyük olasılıkla savaşları ve bu korsanlarla diğer karşılaşmaları sayesinde Ming güçleri kaçınılmaz olarak ateşli hafif silahları ele geçirip kopyalamışlardı. Binlerce silahlı adamı kontrol eden güçlü bir denizci Wang Zhi'nin 1558'de Ming'e teslim olması ve silahlarının benzerlerinin üretilmiş olması da bir diğer olasılık. Arkebüz teknolojisi bu özel durum, bu silahların kullanımını genişletmek için Çinliler için Ming yetkililerin ilgisini çekecek kıvılcım ilk olabilir.

Türk arkebüzleri, Portekizlilerden önce Çin'e ulaşmış olabilir. Zhao Shizhen'in 1598 tarihli Shenqipu adlı kitabında, Avrupalı tüfekçilerin detaylı çizimlerinin yanı sıra Osmanlı Türk tüfekçilerinin ve tüfeklerinin detaylı resimlerini içeren illüstrasyonları vardı. Ayrıca Çinlilerin ateş ederken Osmanlı diz çökme pozisyonunu nasıl benimsediklerine dair örnekler ve çizimler de bulunuyordu. Zhao Shizhen, Türk tüfeklerini Avrupa tüfeklerinden üstün olarak tanımladı. Wu Pei Chih (1621) daha sonra, o sırada herhangi bir Avrupa veya Çin ateşli silahında kullanıldığı bilinmeyen, mekanizmalar kullanan Türk tüfeklerini tanımladı.

Çinliler, askeri başarı ile sonuçlanan ateşli silah kullanımına dayalı taktik stratejileri yoğun bir şekilde uyguladılar. Saygın bir Ming askeri lideri olan Qi Jiguang, savaştaki performanslarının başarılı olması için askerlerini tatbikatlarla eğitti. Ek olarak, Qi Jiguang ayrıca voleybol, karşı yürüyüş, takımlara bölünme gibi yenilikçi savaş tekniklerini kullandı ve hatta savaş alanına uyum sağlamak için esnek bir formasyona sahip olmayı teşvik etti. 1661'de başlayan Çin-Hollanda Savaşı sırasında, Ming Komutanı Zheng Chenggong, savaşta Qi Jiguang'a benzer taktikler kullandı. Hollandalılar üstün silahlara sahip olsa da, Çinliler disipline sıkı sıkıya bağlı kalmaları ve formasyonda kalma yetenekleri sayesinde Hollanda kuvvetlerini yenebildiler. Sonuçta, Hollanda silahlarını yenen teknik ve eğitimleriydi.

1631'de, Avrupa tarzı top yapıp çalıştırabilen "Ağır Birlikler", Qing Hanedanlığındaki ithal toplar, "Kırmızı Büyük General" gibi yüksek bir üne sahipti. Mançu seçkinleri doğrudan silahlar ve bunların üretimi ile ilgilenmediler, bunun yerine görevi Qing için "Shenwei büyük generali" olarak bilinen benzer bir kompozit metal top üreten Han-Çinli zanaatkârlara devretmeyi tercih ettiler. Toplar ve tüfekler, 'On Büyük Sefer' olarak bilinen savaşlarda da yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte, Qing, 18.yüzyılın ortalarında Doğu Asya üzerinde hegemonya kazandıktan sonra, hanedan 1840 Afyon Savaşı'nda bir kez daha dış tehditlerle karşı karşıya kalana kadar kompozit metal topların döküm uygulaması, yivli varillerin bir sonucu olarak eskimeye başlamıştı.

Japonya

Japonlar, 16. yüzyılın ortalarında Portekiz arkebüzlerinin kullanımını benimsedi. Çok sayıda kaynak, Çinli korsanlar için çalışan Portekizli erkeklerin tesadüfen Japonya'ya geldiklerini ve yerel yöneticileri silahlarıyla etkilediklerini anlatmaktadır. Kısa süre sonra Japonlar, Portekiz tarzı silahları kendileri için seri olarak üretmeye başladılar. Diğer kaynaklar bu ateşli silah teknolojisi, seyahatlerinde ateşli silahlar almış olabilecek Japon paralı askerlerinin sürekli içeri ve dışarı akışından 1540 gibi erken bir tarihte Japonya'ya sızmış olabileceğini ileri sürer. Kısa süre içinde, ateşli silah taşıyan Japon askerlerinin sayısı başka silahlara sahip olanlardan çok daha fazla olacaktır.

Tonio Andrade, Avrupalılara bu kadar askeri başarı kazandıran Askeri Devrim Modeli'nin üstün eğitim tekniklerinin kullanılmasını içerdiğini belirtti. Bahsettiği eğitim tekniği yaylım ateşi tekniğiydi. Yaylım ateşinin Japon Savaş Lordu Oda Nobunaga tarafından icat edildiği söyleniyordu. Japon okçularının kullandığı tekniğin aynısını kullandı, ama onun geliştirdiği bu teknik, ateş eden askerlerin silahlarını yeniden doldurması sırasında, diğerlerinin ateş etmesi ve bunun aynı şekilde devam etmesi yüzünden düşmanlar için tek kelimeyle yıkıcıydı.

Kore

Koreliler, 14. yüzyılın sonlarında Çinlilerin imalatı olanlarla birlikte ve kendi ürettikleri ateşli silahları kullanıyorlardı. Savaş alanındaki stratejilerinde de oldukça usta ve yenilikçiydi. Aslında, 1447'de Korelilerin bir tür yaylım ateşi tekniği kullandıklarına dair anlatımlar bulunmaktadır. Ancak Japonlar ile Koreliler ve Ming arasında 1592'de başlayıp 1598'de biten bir savaş, Kore'nin savaşa bakış açısını değiştirecektir. Koreliler için yıkıcı bir yenilgi olmasına rağmen, bu savaş Korelileri Japon ve Çin yöntemlerinin yanı sıra tüfeğin kullanımını benimsemeleri gerektiğini anlamaya zorladı. Koreliler hızlı bir şekilde tüfeği askeri taktiklerinin temeli olarak belirlediler ve tüfekçiler 1594'te ordunun yarısından fazlasını oluşturuyordu. Qi Jiguang'ın yaylım ateş gibi tekniklerine dayanan kılavuzları kullanarak kendi yöntemlerini de dahil ederek eğitim aldılar. Bu olaylar, Korelilerin modern teçhizat ve savaş yöntemlerini kullanarak düşmanlarıyla savaşabilecekleri bir Kore askeri devriminin başlangıcını işaret ediyordu.

Avrupa'nın etkisi değiştir

Barut İmparatorlukları arasında Avrupa'da yer alan bir ülkeden bahsedilmez. Ancak dünyada barut teknolojisinin gelişmesine Avrupa'nın katkısı büyüktür. Barut Avrupa'ya İpek Yolu üzerinden gelmiş, ancak Avrupa'da geliştirilmişti. Avrupalılar, ilk silahın Çin'de ve Çinliler tarafından icat edilmesinden bir asır sonra barutu geliştiriyorlardı. Avrupa'da barutun iyileştirilmesi daha sonra 1520'de Portekiz gemisiyle Çin'e ulaştı, ancak Türk arkebüzleri Portekizlilerden önce Çin'e ulaşmış olabilir. Osmanlılar ve Portekizliler, Çin'deki barutun orijinal icadından yüzlerce yıl sonra topu, iyileştirilmiş tüfekleri ve diğer gelişmeleri Çin'e tanıttı ve barutun Asya'daki yolculuğunu tam bir çember haline getirdi.

Dipnotlar değiştir

  1. ^ Barut İmparatorlukları, İngilizce Powder Empires ifadesinin sözlük çevirisi gibi görünmektedir. Oysa barut, uzun yüzyıllardır çeşitli amaçlarla, ama silah konusu olmayan düzenlemelerde kullanılmaktaydı. Barutun ateşli silahlarda kullanılması ve yaygın olarak askeriyede ana silah olarak yer alması bambaşka bir takım gelişmelere yol açmıştır. Söz konusu imparatorluklarla ilgili çerçeve, barutun ateşli silahlarda kullanılması ve bu silahların orduların ana silahı olmasını ifade etmektedir. Bu bağlamda "Ateşli Silah İmparatorluğu", konu açısından çok daha açıklayıcı bir çeviri sayılmalıdır.

Kaynakça değiştir

  1. ^ Pagaza & Argyriades 2009, s. 129.
  2. ^ D. E. Streusand, Ateşli Silahlar Çağında İslam İmparatorlukları (Islamic Gunpowder Empires)
  3. ^ D. E. Streusand, Sh: 8
  4. ^ D. E. Streusand, Sh: 15
  5. ^ Hodgson, Marshall G.S. (1974). The Venture of Islam: Conscience and History in a World Civilization (İngilizce). University of Chicago Press, Chicago. ISBN 978-0226346779. 
  6. ^ McNeill, William H. (1993). The Age of Gunpowder Empires, 1450-1800. Philadelphia: Temple University Press. ss. 103-139. ISBN 978-1566390682. JSTOR 544368. 
  7. ^ Yunus İnce, Osmanlı Devleti’nde Barutun ve Ateşli Silahların Kullanımının Yaygınlaşması 24 Mart 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 506
  8. ^ Yusuf İnce, Sh. : 515
  9. ^ Geoffrey Parker, Askeri Devrim Sh. : 300
  10. ^ G. Parker, Sh. : 301
  11. ^ J. Grant, Osmanlı Gerilemesini Yeniden Düşünmek: Osmanlı Devleti’nde Askeri Teknolojinin Yayılması Sh. : 59
  12. ^ Yusuf İnce, Sh. : 507
  13. ^ a b J. Grant, Sh.: 66
  14. ^ a b Yusuf İnce, Sh. : 507 - 509
  15. ^ Yusuf İnce, Sh. : 508
  16. ^ D. E. Streusand, Sh. : 96
  17. ^ a b Giray Fidan, Çin Kaynaklarına Göre 16. Yüzyıl Osmanlı Çin İlişkileri ve Çin'deki Osmanlı Ateşli Silahları 31 Mart 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  18. ^ Yunus İnce, Sh. : 509, dipnot 22
  19. ^ Mücteba İlgürel, Osmanlı İmparatorluğunda Ateşli Silahların Yayılışı 20 Aralık 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh. : 301
  20. ^ Douglas E. Streusand, Ateşli Silahlar Çağında İslam İmparatorlukları Osmanlılar, Safeviler, Babürlüler Sh. : 95
  21. ^ Yunus İnce, Sh. : 510
  22. ^ Yusuf İnce, Sh. : 509
  23. ^ Yunus İnce, Sh. : 511 - 513
  24. ^ Yunus İnce, Sh. : 511, 512
  25. ^ Yunus İnce, Sh. : 510 - 513
  26. ^ Yusuf İnce, Sh. : 513, 514
  27. ^ Yusuf İnce, Sh. : 513 - 515
  28. ^ Ömer Faruk Teber, XVI. Yüzyılda Kızılbaşlık Farklılaşması Sh. : 42
  29. ^ Ömer Faruk Teber, Sh. : 60