Vikipedi:Günün maddeleri/Kasım 2017



Bu sayfada ana sayfaya çıkmış veya çıkacak olan maddeler gösterilmektedir.

Günün maddesini kullanıcı veya kullanıcı tartışma sayfalarınızda {{Anasayfa dinamik içerik}} şablonunu kullanarak çıkartabilirsiniz. Çıkacak olan maddelerle ilgili teklif, öneri düzeltme gibi istekleri Vikipedi:Günün maddesi sayfasında belirtebilirsiniz.




Kasım 1 - Çrş

 
Müze sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için sergilendiği yer veya yapılardır.

Toplumun ve gelişimin hizmetinde olan, halka açık, insana ve yaşadığı çevresine tanıklık etmiş malzemelerin üzerinde araştırmalar yapan, toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan ve sonunda inceleme, eğitim ve zevk alma doğrultusunda sergileyen, kâr düşüncesinden bağımsız, sürekliliği olan bir kurumudur. Müzeler tarihte yer almış ve şu an yaşamakta olan toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yeraltı ve yer üstü zenginliklerini sergilemek, sunmak amacıyla oluşturulan kurumlardır. Müzeler değerli eserleri saklamak ve halka sunma amacı taşır ve bilim ve sanat açısından bu eserleri işleyerek, hem günümüze hem de geleceğimizi aydınlatmaya yarayan kurumlardır. Müzelerde bulunan nesnelerin anlam ve önemi rehberler aracılığıyla yapılan gezilerde ziyaretçilere bilgilenme imkânı sunar ve böylece ziyaretçiler eserler hakkında bilgi sahibi olurlar. Müzeler, insanlığın geçmişine ait materyalleri, bunların bulunduğu çevreyi araştırır ve korur. Elde edilenleri halka sunarak halkı eğitmeyi, eğlendirmeyi geliştirmeyi amaçlar. Müzeler, toplumun hizmetinde sürekli ve kalıcı olan, kâr amacı gütmeyen kurumlardır. Müzelerin işlevleri toplama, belgeleme (arşivleme), koruma (bakım - onarım) sergileme ve eğitimden oluşur. (Devamı...)


 
II. Ramses (MÖ 1302 – MÖ 1212), Antik Mısır'da, 19. Hanedan firavunlarından biridir.

16 yaşındayken babası I. Seti, Ramses'i veliaht olarak seçmiştir. 20'li yaşlarının başında tahta geçen Ramses Mısır'ı MÖ 1279'dan MÖ 1213'e kadar, tam altmış altı yıl yönetmiştir. Kadeş Savaşı'nda ise tanrı Amon'un ilahi gücü ile Hititlerin ordusuna karşı başarı kazandığı söylenir. II. Ramses 19. hanedanın 3. firavunudur. I. Seti ve Kraliçe Tuya'nin ikinci oğludur. Ramses'in en çok tanınan ve hatırlanan eşi Kraliçe Nefertari olmuştur. Nefertari dışında Büyük Kral Eşi unvanına sahip olan diğer eşler sırasıyla İsetnofret (Güzel İset); anneleri Nefertari ve İsetnofret'in yerine geçen Ramses'in kızları Bintanath, Meritamon; Nebettawy, Henutmire, Maathorneferure ve Mat-Hor(eski Mısır dilinde Mat-Hor-neferu-Ra) adında bir Hitit prensesidir. II. Ramses'in 1000 kız ve 1000 oğlu olduğu düşünlmektedir. Ancak Ramses Krallık Çocukları olarak bilinen bir kurum kurmuştur ve burada 110'a yakın çocuğu olduğu tahmin edilmektedir. Bu çocuklar arasında, evlendiği iki kızı Bintanath ve Meritamen, kralın ilk oğlu Amun-her-khepeshef, ikinci oğlu Kha-em-waset, Sethkaneth ve kraldan sonra onun yerine geçen 13. oğlu Güzel İset'ten Merenptah bulunmaktadır. Ramses'in İlk çocuğu Kha,ikincisi Meritamon ve Merenptahtır. Ramses'in hayatında Kadeş Savaşı gibi birçok önemli olayla beraber yaptığı şehir ve tapınaklar da çok önemli bir yer tutmaktadır. Kurduğu Per-Ramses şehri ülkenin yeni başkenti olmuştur. Yaptığı en önemli tapınak ise Kraliçe Nefertari'ye adadığı Ebu Simbel'deki dağın içine oyulmuş büyük tapınaktır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 2 - Prş

 
2014 Güneydoğu Avrupa Sel Felaketi 13-18 Mayıs tarihleri arasında Orta ve Balkanlar'da geniş bir alanı etkileyen, "Yvette" adı verilen alçak basınç sisteminin neden olduğu aşırı sağanak yağışlar sonucunda oluşan sel felaketi. Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Romanya ve Slovakya'da 86 kişi'nin ölümüne neden olan afet, Balkanlarda gerçekleşen son 120 yılın en büyük sel felaketi olarak kayıtlara geçti. Afetten 2,5 milyon insan etkilendi, çok sayıda yerleşim birimi sular altında kaldı ve yüz binlerce kişi evlerinden tahliye edildi. Bosna-Hersek ve Sırbistan'da olağanüstü hâl ilan edildi.

Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Bakir Izetbegović ve Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vučić, sel felaketi nedeniyle uluslararası yardım çağrısı yaptı. Bosna-Hersek'te sel sularının neden olduğu heyelanlar sebebiyle, 1992-1995 yıllarında yaşanan Bosna Savaşı'ndan kalma 120.000'den fazla mayın yer değiştirdi ve sürüklendi. Ayrıca, 20 Mayıs'ta Bosna-Hersek'te, 21-22-23 Mayıs tarihlerinde ise Sırbistan'da ulusal yas ilan edildi. Devamı


 
Syngman Rhee ya da Yi Seungman, (d. 26 Mart 1875 - ö. 19 Temmuz 1965), Güney Kore'nin ilk cumhurbaşkanı. 1948 Ağustos'undan 1960 Nisan'ına kadar Kore Yarımadasındaki Soğuk Savaş gerginliğinin yaşandığı dönemde başkanlık yaptı. Tartışmalı bir seçimin ardından halkın protestosu başkanlığını sona erdirdi. Hawaii'de sürgünde hayatını kaybetti. 19 Aralık 2012'de, Rhee'nin kızı Park Geun-hye, Güney Kore'de yapılan genel seçimlerdde ülkenin ilk kadın başkanı olarak seçilmiştir.

Syngman Rhee, Hwanghae Eyaleti'nin Daegyeong-ri şehrinde asilzade Yangban soyunun bir üyesi olarak doğdu. Rhee, Joseon Kralı Kral Taejo'nun en büyük oğlu olan Prens Yangnyeong'un soyundan geliyordu. Pai Chai Hak Dang'a devam ederken Kore'nin Japon hegamonyasına karşı mücadelesinde aktif olmaya başladı. Japon monarşisine karşı yaptığı gösteri yapması nedeniyle tutuklandı. 1904'te serbest bırakıldıktan sonra Birleşik Devletler'e gitti. George Washington ve Princeton Üniversitelerinden mezun olarak birkaç dereceye sahip oldu. Batılılaşarak ailesinin önceki adını ve kendi adını batılı tarzda yazmaya başladı. 1910'da Japonya istilaya başlamıştı ki Kore'ye döndü. Politik çığırtkanlığı ordu tarafınfan hoş karşılanmayınca 1912'de Çin'e gitti. 1919'da bütün bağımsızlık yandaşı gruplarla bir araya gelerek Şangay'de "Geçici Hükümet"i oluşturdu. Başkan olarak seçildi ve görevini 1925'e kadar sürdürdü. "Geçici Meclis"teki otoritesini kötüye kullanma suçuyla itham edildi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 3 - Cum

 
Yel değirmeni enerji üretmek için rüzgâr gücünden faydalanarak çalışan büyük pervaneli çarklı makine.

Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır. Hollanda'da bulunan yel değirmenleri, karayı denizden ayırmak için su pompalamakla görevlidir. Gelişmekte olan ülkelerde halâ önemli güç kaynağı olmalarına rağmen endüstri bakımından gelişmiş ülkelerde rolleri azalmıştır. Elektrik enerjisi kaynağı olarak kullanılan ilk yel değirmeni 1890 yılında Danimarka'da yapılmıştı. Bu tarihten sonra rüzgârla çalışan değirmenler küçük ev ve çiftliklere elektrik sağlamak için kullanılmıştır. Yel değirmeninin model ve çalışması rüzgâr hızına, yönüne ve yüksekliğine bağlıdır. Rüzgârın saatteki hızı ortalama 29 – 40 km olan yerler yel değirmenleri için uygundur. Saatte 8 km hızı olan hafif rüzgârlar yel değirmenini çalıştıramazlar, güçlü rüzgârlar ve fırtınalar ise yel değirmenini hasara uğratabilirler. Yel değirmenleri genel olarak rüzgârla dönen bazı parçalardan meydana gelir. Başlıca iki çeşidi vardır; yatay eksenli ve dikey eksenli yel değirmenler. Bir yel değirmenini döndüren rüzgârın gücü, hızının küpü, yel değirmenini döndüren pervane çapının karesi ve havanın yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Küçük çaptaki rüzgâr güç sistemleri, elektrik ve mekanik güç sağlamak bakımından ekonomik önem taşır. 6 kilowattlık bir rüzgâr jeneratörü, ortalama rüzgâr hızının saatte 16 km olduğu kabul edilirse, ayda 325 kilowatt saat (kWh) elektrik üretebilir. Bu da orta halli bir evin bütün elektrik ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Rüzgâr olmadığı zaman elektrik, rüzgâr enerjisinin kimyasal enerji olarak depolandığı akümülatörlerden sağlanır. (Devamı...)


 
Zoe Saldana ya da tam adıyla Zoe Yadira Zaldana Nazario (d. 19 Haziran 1978) Amerikalı aktris. Aynı zamanda Zoë Saldana, Zoe Saldaña ve Zoë Saldaña olarak da bilinmektedir.

Saldana New Jersey'de doğdu. Annesi Porto Rikolu babası ise Dominik Cumhuriyeti'ndendir. Queens, New York'ta büyüyen sanatçının ilk öğrendiği diller İngilizce ve İspanyolca oldu. Zoe, 9 yaşında iken babası bir trafik kazasında öldü. Bunun üzerine annesi Zoe'yi ve Zoe'nin kızkardeşini de alarak Dominik Cumhuriyeti'ne yerleşti. Orada, ülkenin en prestijli dans okuluna devam eden Zoe bale eğitimi aldı ve bir dansçı olmak için çalıştı. ABD'ye geri döndüklerinde lisede tiyatro programlarına yazıldı ve bir oyunculuk kursuna gitti. Aynı zamanda 1990'ların ortalarında Burger King'de kasiyer olarak çalıştı. Saldana, hala programın bir üyesi iken ilk kez bir televizyon yapımında rol aldı, Law & Order dizisinin 13 Ekim 1999 tarihli bölümünde göründü. Bir grup dansçının hikâyesini anlatan Center Stage filminde aldığı önemli rol sebebiyle okulu terketti ve 2000 yapımı bu filmde oynadı. 2002 yılında Britney Spears'ın Crossroads filminde ve Drumline adlı komedi filminde oynadı. Daha sonra Anamaria adlı bir korsanı canlandırdığı 2003 yapımı Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl filminde rol aldı.Devamında birçok televizyon şovu ve filmlerinde rol aldıktan sonra 2004 yılında The Terminal ve 2005 yılında Guess Who filmlerinde oynadı. Juan Luis Guerra'nın "La llave de mi corazón" adlı şarkısının klibinde rol aldı. Uhura rolüyle Star Trek filminin kadrosunda yer aldı. 2009 yılında Neytiri adlı bir Na'vi prensesini canlandırdığı, James Cameron'un Avatar filminde başrollerden birini oynadı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 4 - Cts

 
Birahane Darbesi (Almanca: Bürgerbräukellerputsch ya da Hitler-Ludendorff-Putsch ya da Hitlerputsch), Adolf Hitler'in Bavyera'nın yönetimini devralmak için 8-9 Kasım 1923 tarihinde organize ettiği başarısız darbe girişimidir.

Nazi Partisi üye sayısını arttırmasına rağmen Bavyera dışında fazla tanınmıyordu. Hitler'in o zamanlar aklında, burada bulunan silahlı tüm Weimar Cumhuriyeti karşıtlarını kendi önderliği altında toplayarak, ordunun da (o zamanki adıyla Reichswehr) desteğiyle Bavyera hükümetini ele geçirip Berlin'e karşı yürüyüşe geçmek ve Weimar Cumhuriyeti'ni yıkmak vardı. Bavyera'ya üçlü bir diktatör yönetimi hakimdi: Devlet Komiseri Gustav von Kahr, Reichswehr komutanı General Otto von Lossow, Devlet Polisi başkanı Albay Hans von Seisser. Bu yönetim, merkezî yönetimin ilettiği her talimatı yerine getirmiyordu. Özellikle Hitler'in yayın organının ve Nazilerin faaliyetlerinin durdurulmasına yönelik emirler uygulanmıyordu. 8 Kasım 1923 akşamı Münih ticaret örgütlerinin, Bürgerbräukeller isimli bir birahanede düzenlediği gecede konuşma yapmakta olan von Kahr ve orada bulunan yönetim ekibi, Adolf Hitler ve ona bağlı 600 silahlı adamının müdahelesiyle rehin duruma düştüler. Hitler bu üçlünün kendisiyle işbirliği yapmasını talep etti. Ancak üçü de bu konuda isteksizdiler. Bu aşamada Hitler'e Almanların I. Dünya Savaşı'ndaki efsanevi komutanı Erich Ludendorff yardımcı oldu ve görünüşte Hitler'e katıldılar. Birahane çıkışında oluşan kargaşada bu üçlü görev yerlerine kaçmayı başarmış ve Hitler, Ludendorf'la başbaşa kalmıştır. Ertesi gün 9 Kasım sabahı Hitler ve Ludendorff bir hücum taburunun önünde Münih'in merkezine doğru yürüyüşe geçtiler. Şehrin merkezine giden yolları kapatan polis taburlarıyla çıkan çatışma Hitler için başarısızlıkla sonuçlanmış ve hücum taburu dağılmıştır. Olayda 16 Nazi ve 3 polis ölmüştür. Ludendorff olay yerinde tutuklanmış, Adolf Hitler ise oradan kaçmış ve iki gün sonra o da yakalanmıştır. (Devamı...)


 
Paracelsus ya da tam adıyla Phillipus Theophratus Bombastus von Hohenheim. (d. 11 Kasım veya 17 Aralık 1493 Zürih - ö. 24 Eylül 1541, Salzburg). Almanca konuşan İsviçreli doktor ve kimyager. 16. yüzyılın önemli bilim insanlarından ve modern tıbbın kurucularından biri olduğu kabul edilir.

Doktor olan babasından ilk temel bilgileri aldıktan sonra üniversiteye gitmiş ancak burada edinmiş olduğu bilgiler kendisini tatmin etmediği için çeşitli bilim merkezlerine yolculuklar yaptı. Paracelsus, günün tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda, biraz da çılgın tavırlarıyla, bir tür sembole dönüşmüştür. Çılgınlıkları o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir göstergesidir. Akademik olan her şeye meydan okumuştur. Zamanında uygulanan tıp uygulamasına hayatı boyunca karşı çıkmış ve mücadele vermiştir. Aklı sürekli çalışan, kuramlar üreten biridir. Onun, geçmişle olan savaşının en somut şekli, öğrencilerin yaktığı geleneksel ateşte herkesi gözü önünde İbn-i Sina, Hipokrates ve Galen gibi otoritelerin kitaplarını yakmasıdır. Böylece, Orta Çağ'da dogmatik hale gelen Galen, İbn-i Sina gibi, yeni gelişmelerin önündeki engeller olarak gördüğü hekimlerin kimliklerinde, eski tıbba son verdiğini sembolize ediyordu. Bu hareketiyle büyük bir tepkinin doğmasına sebep olan Paracelsus, hemen hiçbir yerde fazla kalamayıp, kent kent dolaşmıştır. Paracelsus, tıp eğitiminde geleneksel olarak kullanılan Latince yerine derslerini Almanca vermiştir. Paracelsus'a göre, bir cerrah bütün bitkileri tanımak, bilmek zorundadır; onları nasıl kullanacağını, onların çok hızlı mı yoksa yavaş mı etki ettiğini bilmek zorundadır. Ayrıca, onların etkilerinin bilinmesi gerekir, etkilerinin kaslar mı, kemikler mi yoksa damarlar üzerinde mi olduğunun cerrah tarafından bilinmesi lazımdır. Örneğin balsamın kırık için mi, yoksa yaralarda mı etkin olduğunun bilinmesi gerekir. Buna ilave olarak, yaranın açık ve korumasız olmasına göre, uygun bir pansumanla, yarayı temizleyip, onu dış etkilerden korumalıdır. Mümkün olduğu kadar doğanın tedavi gücünün yarayı iyileştirmesine yardımcı olmalıdır. Bu da her şeyden önce iyi beslenme ile mümkün olur. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 5 - Paz

 
Filistin (Arapça: فلسطين, İbranice: פלשתינה, Yunanca: Παλαιστίνη), Doğu Akdeniz'de ve Orta Doğu'da, İsrail topraklarının tamamı ile Gazze Şeridi ve Batı Şeria gibi Filistinlilerin kontrolündeki toprakları kapsayan coğrafi bölge. Bölgenin sınırları oldukça tartışmalıdır ve bazı kaynaklar Ürdün'ü de dahil ederler. Filistin (bazı kaynaklarda bir kısmı), Kutsal Topraklar olarak bilinir ve Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için kutsaldır. 20. yüzyıldan beri bölgede Arap ve Yahudi millî unsurlarının mücadelesi devam etmekte, zaman zaman uzun süreli şiddete ve hatta savaşa dönüşmektedir.

Filistin kelimesinin kökeni Yunanca Philistia sözcüğüdür ve Filistinlerin yurdu anlamına gelir. Antik Filistinliler (İng: Philistine) MÖ 12. yüzyılda güney sahilinde, Tel Aviv-Yafa ve Gazze arasındaki küçük bir bölgeyi ele geçirmişler ve ilk kez Antik Yunan yazarlar bu bölge için Philistia ismini kullanmışlardır. Filistin adı, 2. yüzyılda Romalılar tarafından Suriye Eyaleti'nin güneyini tarif etmek amacıyla Suriye Filistini şeklinde kullanılmış ve yeniden canlandırılmıştır. Buradan Arapçaya girmiş, en az İslam tarihinin başından beri kullanılagelmiştir. Roma İmparatorluğu'ndan sonra Filistin adının resmi olarak kullanımı, Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp bölge İngiliz mandası oluncaya kadar ortadan kalktı. İngiliz mandası olan Filistin, hemen hemen tüm modern İsrail'i, Batı Şeria'yı ve günümüz Ürdün'ü olan Şeria Nehri'nin doğusunu kaplıyordu. Birleşik Krallık daha sonra Şeria Nehri doğusundaki toprakları ayrı bir idari yönetim altına aldı. (Devamı...)


 
Gunnar Nordahl (d. 19 Ekim 1921 - ö. 15 Eylül 1995), İsveçli golcü futbolcudur. Özellikle 1949-1956 yılları arasında Milan forması giydiği dönemde oldukça başarılı performans göstermiştir.

Futbola İsveç'te Degerfors'ta başladı. Daha sonra IFK Norrköping kulübüne transfer oldu ve bu takımla 4 kez İsveç Ligi Allsvenskan Şampiyonluğu kazandı. Bu dönemde bir maçta 7 gol attı. Nordahl ilk olarak 1945 yılında İsveç millî futbol takımı forması giydi. 1948 yılında gol kralı olarak İsveç'in Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya kazanmasında önemli rolü oldu. İsveç Ligi'nde oynadığı dönemde 172 maça çıktı ve 149 gol attı. 22 Ocak 1949 tarihinde Milan'a transfer oldu. Burada İsveç millî takımında da takım arkadaşı olan, Gunnar Gren ve Nils Liedholm oldukça başarılı bir üçlü oluşturdu. Nordahl'ın Milan'a transferi o dönem için İsveç millî takımı kadrosuna girmesini engelledi. Ancak buna rağmen 30 kez giydiği millî forma ile 44 gol attı ve maç başına 1,5'a yakın bir oran yakaladı. AC Milan ile 8 sezon oynadı ve 5 kez Serie A'da gol kralı oldu. 1956 yılında Milan'dan ayrılarak AS Roma'ya transfer oldu ve iki sezon da Roma'da forma giydi. Gunnar Nordahl, Serie A'da attığı 210 gol ile AC Milan'ıntüm zamanlarda ligdeen çok gol atan futbolcusu unvanını halen elinde bulunduruyor. Serie A genelinde oynadığı 291 maçta attığı 225 gol ile Silvio Piola'dan sonra en çok gol atan ikinci futbolcudur. ve Serie A'da en çok atan yabancı futbolcudur. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 6 - Pzt

 
Kahverengi pelikan (Pelecanus occidentalis), pelikangiller (Pelecanidae) familyasından 8 pelikan türünün en küçüğü olan bir su kuşu türüdür. Amerika'da yaşayan bu kuş türü ABD'nin güney ve batı sahillerinde en iyi bilinen kuş türlerinden biridir. Batı Yarımkürede bulunan üç pelikan türünden biri olduğu gibi balıkları denize dalarak avlayan iki pelikan türünden biridir.

Diğer kuşlara göre oldukça iri bir kuş olan kahverengi pelikan, diğer pelikan türleri arasında en küçükleridir. Uzunluğu 106 ila 137 cm., ağırlığı 2,75 ila 5,5 kg., kanat açıklığı da 1,83 ila 2,5 m. arasında değişir. Yaşadığı bölgelerde çok kolay tanınabilien ve diğer kuşlardan ayırt edilebilen bir türdür. Tüm pelikanlar gibi çok uzun bir gagası ve avlanırken kepçe gibi kullandığı boğaz kesesi vardır. Gaga uzunluğu 28 ila 34,8 cm. arasındadır. Başı beyaz renklidir ama genellikle erişkin kuşlarda hafif sarıya çalar. Gaga grimsi renktedir ancak üreme döneminde boğaz kesesi kızılımsı renge döner. Sırtı, arkası ve kuyruğu gri ve koyu kahverengi çizgilidir ve bazen paslı bir tondadır. Erişkin pelikanlarda göğüs ve karın syah-kahverengi arasındadır ve bacaklar ile ayaklar siyah renklidir. Genç kuşlar da benzer renktedir ancak boyunları kahverengimsi-gri ve alt kısımları da beyaz renklidir. Bu kui tüylerinin beyaz olmaması, daha küçük cüssesi ve havadan suya dalarak balık avlaması nedeniyle Amerika ak pelikanından kolaylıkla ayırt edilir. Peru pelikanının tüyleri de kahverengi pelikan ile benzerlik gösterir ama cüsse olarak görece daha büyüktür. Güney Amerika'nın Pasifik kıyılarında Peru pelikanı ile kahverengi pelikanın yaşadığı bölgeler örtüşmektedir. (Devamı...)


 
James Brendan Connolly (d. 28 Ekim 1868; Boston, Massachusetts - 20 Ocak 1957; Brookline, Massachusetts), Amerikalı atlet, muhabir ve yazar. 1896 Yaz Olimpiyatları'ndaki atletizm müsabakaları kapsamında yapılan üç adım atlama etkinliklerinde birinci olarak tarihteki ilk Olimpiyat şampiyonu olmuştur.

28 Ekim 1868 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri'nin Massachusetts eyaletinin başkenti Boston'da, İrlanda'ya bağlı Alan Adaları'ndan gelerek ABD'ye yerleşen dokuz çocuklu ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası balıkçılık yapan John, annesi ise Ann Connolly (kızlık soyadı O'Donnell) idi. Liseye kadar eğitim gören Connolly, Boston'daki bir sigorta şirketinde kâtip olarak çalışmasının ardından merkezi Georgia eyaletindeki Savannah şehrinde bulunan ABD Ordusu Mühendisler Birliğinde görev aldı. Çalışması sebebiyle yarım bıraktığı eğitimine ekim 1895'te kabul edildiği, Harvard Üniversitesi'ne bağlı Mühendislik ve Uygulamalı Bilimler Okulu'nda devam etti. 1894 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesinin kurulmasının ardından ilk Olimpiyat Oyunları'nın 1894'te, Yunanistan'ın başkenti Atina'da düzenlenmesi belirlendi. Oyunlara katılmaya karar veren Connolly, üniversitesinden oyunlara katılması konusunda izin istese de bu istek reddedildi. Connolly'nin sonradan yazdığına göre eğitimine devam etmek şartıyla oyunlara katılmasının tek yolu önce okuldan ayrılmak, dönüşte ise tekrardan üniversiteye kabul edilerek eğitimine devam etmekti. Olimpiyatlara katılabilmek için okulunu yarıda bıraktı ve okul yönetimine, tekrardan Harvard'a dönmek için uğraşmayacağını belirten bir cevap yazısı yazdı. Sonrasında ne olduğu kesin olarak bilinmese de üniversite kayıtlarında Connolly'nin 19 Mart 1896 tarihinde mezun olduğu bilgisi yer almaktadır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 7 - Sal

 
Sümüklüböcek aslında eklembacaklı türü olan böcek değil, gastropoda (karındanbacaklılar) sınıfından, kabukları körelmiş ya da hiç bulunmayan yumuşakçaların (mollusca) ortak adıdır.

Sümüklüböcek adı genel olarak karada yaşayan ve pulmonata (akciğerli salyangozlar) altsınıfında yer alan kabuksuz ya da kabuğu körelmiş yumuşakçalar için kullanılır. Yumuşak ve yapışkan gövdeli bu hayvanların tatlı sularda yaşadığı bilinen tek türü dışında kalanlar, karalardaki nemli ortamlarda sınırlı bir dağılım gösterir. İçlerinde ılıman bölgelerde yaşayan arionidae, limacidae, ve philomycidae familayaları ile tropik bölgelerde rastlanan veronicellidae familyasının üyeleri bitkiyle beslenir. Avrasya'da yaşayan testacellidae familyasının üyeleri öbür salyangozları ve yer solucanlarını yiyen etçil sümüklüböceklerdir. Sümüklüböcekler bitkilerle beslenir, bu nedenle zararlı sayılmaları söz konusudur. Nemli ortamlarda yaşarlar. Salgıladıkları bir maddenin sümük görüntüsünde olduğundan bu isim verilmiştir. Bâzı yerlerde yenilirler. Yasayabilmeleri için bitki yaprakları ve meyveler olmalı ve nem oranı biraz yüksek olmalıdır. Bu hayvanlarda yaz ve kış uykusu vardır. Metabolizmalarını yavaşlatırlar. Ama ortam koşulları iyi olursa buna gerek duymazlar. Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır. Yumurta ile çoğalırlar. Sürünerek hareket eder ve ayakları yoktur. Hareketlerini vücutlarında salgıladıkları ve kendilerine özel olan salgılarının üzerinde ilerleyerek sağlarlar. Hatta yaz aylarında salyangozun geçtiği yerlerde sümüksü parlak bir iz şeklinde görülür. Salyangozlar kabuklarının kenarlarına yakın olan küçük bir delikten aldığı havayla solunum yapar. Ağızlarının içinde şerit şeklindeki üzeri küçük dişlerle kaplı dilini törpü gibi kullanarak bitkileri koparıp yiyerek beslenir. (Devamı...)


 
Patti Smith (d. 30 Aralık 1946, Chicago). Amerikalı müzisyen ve şair. 1975 yılında çıkardığı ilk albümü Horses ile punk rock'ın doğmasında en etkili isimlerden biri oldu. Smith, punk'ın vaftiz anası olarak anıldı. Beat şiiri performans tarzını garage rock ile birleştirdi. Kadınsılıktan uzak diliyle disko çağına meydan okurken, Amerikan gençlerini 19. yüzyıl Fransız şiiri ile de tanıştırdı. Smith, çok geniş kitleler tarafından Bruce Springsteen ile birlikte yazdığı ve listelerde 13 numaraya kadar yükselen "Because the Night" isimli şarkısıyla tanınır. 2005 yılında, sanatçıya, Fransa Kültür Bakanlığı tarafından edebiyata ve kültüre yaptığı katkılardan dolayı "Ordre des Arts et des Lettres" nişanı verildi. Ayrıca 2007 yılında "Rock and Roll Hall of Fame"e kabul edildi. 17 Kasım 2010'da ise anılarını yazdığı "Just Kids"(Çoluk Çocuk) adlı kitabıyla National Book Award'ı kazandı. 2011 yılındaysa Polar Music Prize'ı alan sanatçılardan biri oldu.

Smith, Chicago'da doğdu. Annesi Beverly bir caz şarkıcısı idi. Babası Grant ise Honeywell'de çalışıyordu. Sanatçının çocukluğu Woodbury, New Jersey'de geçti. Yehova gönüllüsü bir annenin kızı olarak güçlü bir din ve İncil eğitimi almış olmasına rağmen ergenlik döneminde çok bağlayıcı olduğunu düşünmeye başladığı için dini terk etti. Bu terk edişi Them'in ünlü şarkısı Gloria'yı yorumladığında açılış cümlesi olarak anlattı. Smith, 1964 yılında Deptford Township Lisesi'nden mezun oldu. Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için mezuniyetinin ardından bir fabrikada işe girdi. Smith, 26 Nisan 1967'de ilk çocuğunu doğurdu ve onu evlatlık olarak verdi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 8 - Çrş

 
Toltekler Kolomb öncesi Amerika uygarlıklarından birini oluşturan halk olup, Meksika'daki Aztek-öncesi üç kültürden (Mayalar, Toltekler, Olmekler) biri olarak kabul edilirler. Meksika topraklarında ilk insan topluluklarına ait izler, tarihçilere göre, yaklaşık 20.000 yıl öncesine dayanır.

"Toltekler" sözcüğü Nahuatl dilinde "inşaatçı üstatlar" anlamına gelir. Hakkında fazla bilgi sahibi olunmayan kadim Amerika uygarlıklarından biri olan Toltekler'in kökeni ve yaşadıkları dönem hakkında çeşitli varsayımlar bulunmaktadır. Şimdilik en kabul gören varsayım, nereden geldikleri bilinmeyen bu halkın günümüzden 3300 yıl önce mevcut olduğudur. İleri bir uygarlık oluşturdukları sanılmaktadır. Başkentleri arkeologlara göre, Mexico'dan yaklaşık 80 km uzaklıkta bulunan, Teotihuacan yakınlarındaki, Tula olarak belirtilen bir kenttir. Bir Toltek efsanesine göre Tula adı, aslında anavatanlarındaki, "ak dağ"ın bulunduğu bir adaydı. Aztekler, terkedilmiş mükemmel Toltek yapıları ya da kalıntılarıyla karşılaştıklarında bu yapılara çeşitli yönlerden hayran kalmış ve onları ulu bir toplum olarak nitelendirmişlerdir. Mimarlık başta gelmek üzere bilgelik, adalet ve hoşgörü konusundaki ileri düzeyleri kendilerinden sonraki kuşakları öylesine etkilemiştir ki, Aztek hükümdarları dahil, Meksika topraklarındaki hemen hemen her hükümdar soyunu Toltekler'e dayandırma çabasında bulunmuştur. Kaynaklar Toltekler'de, kendilerinden sonraki kuşaklarda görülen dinsel ayinlerin bulunmadığını göstermektedir. Nahuatl efsaneleri Toltekler'i tüm halkların ataları olarak kabul eder. (Devamı...)


 
Elizabeth Blackwell (3 Şubat 1821 - 31 Mayıs 1910), 1849'da ABD'de tıp diploması alarak, dünyanın tıp diploması alan ilk kadını oldu.

Elizabeth Blackwell ve ailesi ; Elizabeth 11 yaşındayken Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındılar. 1838 yılında babalarının ölümünden sonra Elizabeth kız kardeşi ve annesiyle birlikte okul açtılar. Elizabeth tıpta ilerlemek istiyordu ama o dönemlerde bir kız için tıp yolu hiç de kolay değildi. Geneva Tıp Koleji onu kabul edene kadar yani 1847 yılına kadar evde tek başına kendini yetiştirmeye çalıştı.1849 yılına kadar yani mezun olana kadar Elizabeth hiç de mutlu değildi. Okulda herkes erkekti ve hiç kimse de bir kızın doktor olacağına inanmıyordu. Ailesi ve okuldaki herkes onu bu fikrinden vazgeçirmeye çalışıyordu. Paris ve Londra'da çalıştıktan sonra New York'a geri geldi. Orada, 1857 yılında 'New York Infirmary for Indigent Women and Children'adlı bir klinik açtı. Aynı yıl British Medical Register'de ilk anlatılan kadın doktor oldu. 1860'ların sonlarında kadınlar için tıp okulu açtı. Women’s Medical College of the New York Infirmary okuyan öğrenciler eğitimlerinin bir bölümünde Blackwell ailesinden hijyen dersleri de aldılar. Elizabeth temizliğin tıpta önemli bir yeri olduğuna inanıyordu. Kolejteki eğitimlerinden sonra tekrar İngiltere'ye döndü. 1877 yılında emekli olup Hastings'e taşındı. 31 Mayıs 1910 tarihinde evinde hayata gözlerini yumdu. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 9 - Prş

 
Küçük panda (Ailurus fulgens), Kızıl panda olarak da bilinir, etçiller (Carnivora) takımından çok ürkek ve tehlike altında olan bir tür. Üstünü yalayarak temizlerken bir kediyi andırdığı için "Kedi ayısı" da denilir. Zoolojik sınıflandırılmasının ayrıntıları hala tartışılmaktadır.

Küçük pandanın uzunluğu 120 cm ve ağırlığı 4,5 kg'a varır. Ömrü doğal ortamında 9-10 yıla, hayvanat bahçesinde ise 14 yıla varabilir. Dış görünüşü ile ilk bakışta bir rakuna benzer ama rakundan daha zariftir. Üstü kızıl kahverengi veya bakırımsı kahverengi, altı ise parlak siyah renktedir. yüzü genelde beyaz renktir ve kızıl kahverengi gözyaşı damlalarını andıran işaretler vardır. Burnu kısa ve siyah renk, kafası yuvarlağımsı ve kulakları orta büyüklükte ve sivri olur. Kuyruğu siyah-beyaz halkalıdır. Küçük panda pek ses çıkarmaz. Kendi aralarında iletişim kurmak için ötermiş ya da gıcırdarmış gibi sesler çıkarırlar. Küçük panda Himalaya'nın doğusunda Nepal'dan Çin'in Yunnan iline kadar uzanan bir coğrafyada yaygındır. Bu bölge içerisinde ılıman alanlarda 10-25 °C, dev ormangülü rhododendron, büyük bambu ya da meşe ormanlarını ve 2000-4600m yüksekliği tercih eder. Küçük panda çok yetenekli bir tırmanıcıdır. Geceleri yiyecek arayışına çıkar, gündüzleri ise ağaçların dallarında uyuyarak geçirir. Sıcak havaya hiç katlanamaz; 25 dereceden daha sıcak havalarda sorun yaşayabilir. Zaten bu yüzden bütün gününü yüksek ağaç dallarında ya da mağaralarda uyuyarak geçirir. Tehlike sezdiklerinde ulaşılamayan ağaç dallarına ya da kayalık aralıklarına kaçarlar. Kaçmaya imkânları olmadığı takdirde iki ayak üstünde durarak olduklarından daha büyük görünmeye çalışır ve sivri tırnaklı ön ayakları ile kendilerini savunurlar, ve düşmanlarının üzerinde böylece bayağı derin yaralar bırakabilirler. Küçük panda tehlikeli bir hayvan değildir, ama köşeye sıkıştırıldığında kendini savunmasını iyi bilir. En fazla yediği madde bambu filizleridir. Ayrıca kökler, otlar, meyveler, tohumlar, fındıklar yer ve ara sıra böcek, küçük kemiriciler, kuş yavruları avlar ve yumurta yer. (Devamı...)


 
Sergey Yutkeviç ya da tam adıyla Sergey Yosifoviç Yutkeviç (Rusça: Сергей Иосифович Юткевич; d. 28 Aralık 1904, Petersburg, Rus Çarlığı - ö. 24 Nisan 1985, SSCB), belgesel filmleriyle tanınmış Sovyet sinema yönetmeni.

Kiev ve Moskova'da resim öğrenimi gördü. Tiyatro ve filmlerde çevre düzenlemecisi olarak çalıştı, yönetmen yardımcılığı yaptı. Grigori Kozintsev ve Leonid Trauberg ile birlikte FEKS'i (Acayip Aktör Fabrikası) kurdu ve sessiz sinemanın sonlarında ilk filmlerini gerçekleştirdi. İki kısa filmden sonra 1931'de yönettiği ilk uzun ve sesli çalışması Zlatiye gori'de (Altın Dağlar) Sovyet sinemacıların kurgu ilkelerini uyguladı. 1932 tarihli filmi Vstrecnyi (Karşı Plan) toplumcu gerçekçilik akımının sinemadaki bir örneğiydi. 1933'te Türk Kurtuluş Savaşı üzerine bir film çekmek üzere Türkiye'ye gelen Yutkeviç, senaryosunun kabul edilmemesi üzerine, içinde Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutkunu verdiği sahnenin de yer aldığı Türkiye'nin Kalbi Ankara (1934) belgeselini yaptı. Leningrad'da bir deneme stüdyosu kurarak Noviye pohojdeniya Şveyka (1943; Şvayk'ın Yeni Serüvenleri) ve sansür tarafından yasaklanan Svet nad Rossiei (1947; Rusya'nın Üzerindeki Işık) gibi ilginç filmler yönetti. 1955'te gerçekleştirdiği Othello görkemli bir tiyatro uyarlamasıydı. Yutkeviç, Yves Montand'ın 1957'deki SSCB turnesi ve Kruşçev'in 1960'taki Fransa gezisi üzerine de belgeseller çekti. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 10 - Cum

 
Petronas İkiz Kuleleri (Malayca: Menara Petronas veya Menara Berkembar Petronas), Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da bulunan ikiz kuleler. 1998 ve 2004 arasında dünyanın en yüksek ikiz gökdeleni olan Petronas İkiz Kuleleri, Petronas petrol holdinginin de yönetim binasıdır.

452 m yüksekliğindeki gökdelen, 2004 yılında Taipei 101 binasının inşasının bitmesiyle dünyanın en yüksek gökdeleni olma unvanını kaybetti. Ancak en yüksek katı 378 m, çatısı 403 m olan bina için bu sınıflandırma çok tartışmalıdır. Zira bu her iki noktada da Sears Kulesi (412 m ve 442 m) daha uzun olduğu gibi, anten dâhil toplam yüksekliği ise 527 m'dir. 170 m yükseklikte 41 ve 42. katlar arasındaki çelik köprü ile kuleler birbirine bağlıdır. Köprü 2000 yılında kullanıma açılmıştır. Uzunluğu 58 m olan bu köprü 750 ton ağırlığındadır. Köprünün ziyareti için ücretsiz verilen 1700 bilet o günün sabahı 8.30'da dağıtılır ve genelde 2 saat içinde hepsi tükenir. Kulelerin en uç çatısı ziyarete açık değildir. Kuleler, birçok alışveriş merkezi, doğal bilimler müzesi "Petrosains" , bir senfoni orkestrası, bir sanat galerisi ve birçok büro için alan sağlamaktadır. Kulelerden her biri 76 asansöre sahip olup, bunların 29 tanesi her seferinde 26 kişi taşıyan çift katlı asansörlerdir. İnşaat için 37.000 Ton çelik kullanılan yapıda 32.000 adet pencere vardır. Mimari tasarımı "César Pelli & Associates Architects" mimarlık bürosu yapmıştır. Büro bu işinde, daha önce yaptıkları kule projelerindeki tecrübelerini kullanmıştır. Bunlardan biri, inşası gerçekleşmeyen Chicago'daki "Miglin-Beitler Skyneedle" projesidir. Her iki kule de eşit karakteristik özellikler göstermektedir. Mimar César Antonio Pelli, çelik, beton ve camdan İslam mimarisini temel alan bir yapı meydana getirmiştir. Petronas kuleleri öncelikli olarak iş binası olarak tasarlanmış olup, geleneksel ikiz konseptiyle, New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne (World Trade Center) benzetilebilir. Devamı...


 
Frank Lloyd Wright (d. 8 Haziran 1867, Wisconsin - ö. 9 Nisan 1959, Phoenix, Arizona), ABD'li mimar, yazar, eğitimci.

Modern mimarlık tarihinin en önemli kişiliklerinden birisidir. Son derece basit ve yalın iç mekanlara, düzenli ve geometrik cephelere sahip tasarımlar gerçekleştiren Wright, doğa ile yapının kendiliğinden bir uyum içinde olması gerektiğini savunan organik mimarinin ilkelerini ortaya koymuştur. Frank Llyod Wright'ın bilinen 1.141 tasarımının 532'si inşa edildi. Yapıtları, biçimsel yeniliklerinden ötürü büyük ilgi uyandırdı. Çok geniş bir düş gücü ile tasarladığı yapılardan biri olan Şelale Evi, ülkenin en ünlü konutlarındandır; özellikle New-York Guggenheim Müzesi (1956-1959) gibi sarmal yapılar, günümüzde de özgünlüğünü korur. Her zaman bütüncüllük peşinde olan Wright, mobilyadan aydınlatma donanımına, masa örtüsünden yerdeki halılara kadar iç mekân tasarımı sürecinin hemen her aşamasında yetkin olmaya çalışmıştır.

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 11 - Cts

 
Sony (Japonca: ソニー株式会社, Sonī Kabushiki-Kaisha), Japonya kökenli çokuluslu şirketler topluluğu. Topluluğun ana şirketi, Tokyo'nun Minato semtinde yerleşik olan Sony Corporation'dur. Yıllık cirosu yaklaşık olarak 8.871.400 trilyon ¥'dir. Sony üreticilere ve profesyonel marketlere iletişim,video oyun konsolları ve bilgi teknolojisi üretiminde önemli rol oynamaktadır. Adı Latince "ses" demek olan "sonus" kelimesinden gelmektedir. Sony 5 bölümden oluşmaktadır. Bunlar; elektronik, oyun, eğlence, finansal servisler ve diğerleridir. Bu durum Sony'yi Nintendo'dan sonra dünyanın en kapsamlı eğlence ürünleri üreten şirket yapmaktadır. Sony yarı iletken üretiminde dünyada önde gelen 20 şirket arasındadır. 1945 yılında II. Dünya Savaşı'ndan sonra Masaru Ibuka, bombardıman sonrasında harabeye dönüşen Tokyo'da tamir dükkânı açmıştı. Ertesi yıl iş ortağı Akio Morita ile birlikte Tokyo Tsushin Kogyo Kabushiki Gaisya (東京通信工業株式会社; kısaca: Tōtsūkō 東通工), adlı şirketi kurdular. Bu şirket Type-G adlı Japonya'nın ilk kaset çalarını yaptı.

1950'li yılların başında Ibuka Amerika'ya gitti ve orada Bell Labs'in icadı olan transistörü duydu. Bell Labs'i transistörün lisansını alıp kendi şirketinde kullanma konusunda ikna etti. Birçok Amerikan şirketi transistörü askeri amaçlı kullanmayı düşünürken Ibuka bu icadı iletişim için kullanmayı düşündü. Transistörü ilk defa Regency and Texas Instruments adlı şirket kullansa da Ibuka bu icadı ilk defa ticari açıdan başarılı kıldı. (Devamı...)


 
Kaarlo Juho Ståhlberg (IPA: ˈkɑːrlɔ ˈjuhɔ ˈstoːlbærj) (d. 28 Ocak 1865 Suomussalmi; ö. 22 Eylül 1952 Helsinki), Finlandiya Cumhuriyeti'nin ilk devlet başkanı.

Aslen hukukçu olan Stahlberg, birçok seçim periyotlarında Fin eyalet meclisine seçilmiş ve mecliste Fin liberal görüşlü parti olan Gelişim Partisi'ni temsil etmiştir. 1908 ile 1918 yılları arasında Helsinki Üniversitesi'nde profesör olarak da görev alan Stahlberg, devlet başkanı olmadan önceki son yılında ise İdare Mahkemesi Başkanlığı'nda bulunmuştur. 1919 - 1925 yılları arasında devlet başkanlığı görevini yürüten Stahlberg, ikinci bir dönem seçilme hakkını kullanmamış ve bu tutumu ile gelecek dönemler için örnek teşkil etmeyi düşünmüştür. Daha sonra hukuki alandaki yeni yasalar için çalışmada bulunan Stahlberg, 1931 ve 1937 yıllarında yine devlet başkanlığına adaylığını koysa da çok az farklarla o dönem seçilen Pehr Evind Svinhufvud (1931) ve Kyösti Kallio'ya (1937) karşı kaybetmiştir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 12 - Paz

 
Afalina (Tursiops truncatus), yunusgiller (Delphinidae) familyasından dünyanın bütün okyanuslarında yaygın olan ve Türkiye denizlerinde de bulunan bir yunus türü.

"Flipper" adlı dizi ile meşhur olan bu yunus türü, zekası yüzünden Delfinaryumlarda en çok tutulan ve eğitilen yunus türüdür. Bu yüzden bütün dünyada "Yunus" denilince ilk başta bu türün görüntüsü gelir insanların aklına. Oysa Yunus familyasının asıl örnek türü tırtak (Delphinus delphis) dır. Afalinanın rengi gri renktir, ve karın kısmı daha açık renktir. Boyu 190 cm 400 cm ve ağırlığı 650 kiloya kadar varabilir. Yeni doğan bir yavru afalina 65–105 cm boy ve 15–30 kg ağırlık ile dünyaya gelir. Koyu renkli ve orak şeklinde olan sırt yüzgeci sayesinde kolayca tanılır. Afalina, bütün diğer yunuslar gibi her iki saatte bir bütün en üst seviyede olan cilt hücrelerini kaybeder ve böylece vücudunun suda direncini daima düşük tutar. Afalinalar küçük gruplar oluşturarak yaşarlar. Bu grubun içindeki yunuslar birbirlerine çok bağlılardır. Bir gün içinde 60–100 km yüzerler, ve 500 metre derinliğe kadar dalarlar. Bir grup 2 ila 15 yunusdan oluşur, ortalama grup büyüklüğü Atlantik Okyanusu'nda 5 yunusdan, Büyük Okyanus ve Hint Okyanuslarında daha fazla yunuslardan oluşur. Denizin açıklarındaki gruplar kıyılara yakın gruplardan daha büyüklerdir. Her grubun başında olgun bir erkek yunus bulunur. Devamı...


 
Wernher von Braun ya da tam adıyla Wernher Magnus Maximilian von Braun (d. 23 Mart 1912, Wyrzysk, Polonya – ö. 16 Haziran 1977, Alexandria, Virginia, ABD), Almanya ve ABD'de roket teknolojinin gelişmesini sağlayan önemli bir bilim insanı.

1932'den itibaren Silahlı Kuvvetler Silahlar Dairesi'nde memur (Kummersdorf Deneme Merkezi) olarak çalıştı. Ayrıca sıvı füzelerin geliştirlmesinde çalıştı. 1934'te Dr. mühendis, 1937'de Peenemünde deneme tesislerinde füze geliştirme teknik yöneticisi olarak çalıştı. Nazi Partisi'ne girdi. Von Braun, II. Dünya Savaşı'nda Alman roket sanayiinin başındaydı. 1940'ta SS-Sturmbannführer rütbesi aldı. 1943'ten itibaren A4 füzelerinin (İntikam Silahı 2) üretim yerlerinin Dora-Mittelbau toplama kampına aktarılmasında görev yaptı. Savaş bittikten sonra Bavyera'ya kaçtı. Sovyet Ordusu 1945 baharında Peenemünde'ye yaklaşık 160 km (99 mil) uzaklıkta idi ve nasıl ve kime teslim olmaya karar verme aşamasında, Sovyetlerin savaş esirlerine nasıl zulüm ettiğini bilen ve korkan von Braun ve ekibi Amerikalılara teslim olmaya karar verdi. SS tarafından kendi belgelerinin yok edilmesi korkusuyla, Harz dağında terk edilmiş bir maden kuyusu içinde gizli planları olan belgerini sakladı. 1945'in Mart ayında, resmi bir gezi sırasında von Braun'un şoförü direksiyon başında uyuması yüzünden geçirdikleri trafik kazasında sonra sol kolunda ve omuzunda kırıklar meydana geldi. Nisan ayında, Müttefik kuvvetler Almanya'nın derinliklerine ilerledikçe Binbaşı Kammler isimli bir subay, bilim ekibinin düşmanın eline geçmemesi için SS tarafından korunan, Bavyera Alpleri'nde, Oberammergau'daki kasabaya trenle taşınmasını emretti. Devamı...

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 13 - Pzt

 
Ölüler Adası (Almanca: Die Toteninsel), İsviçreli sembolist ressam Arnold Böcklin tarafından 19. yüzyıl sonlarında çizilen tablodur. Tablodan yapılmış basımlar 20. yüzyıl başlarında Orta Avrupa'da çok popüler olmuştu ve Vladimir Nabokov'a göre "Berlin'deki tüm evlerde bulunmaktaydı". Böcklin 1880 ile 1886 yılları arasında tablonun beş farklı versiyonunu çizdi. Birçok esere ilham kaynağı olan tablonun en bilinen etkisi, Rahmaninov'un 1907 tarihli ve aynı isimli senfonik şiirinde görülür.

Ölüler Adası'nın tüm sürümlerinde, koyu renkli denizin ortasında terk edilmiş kayalık bir adacık görülür. Adanın sahili bir duvarla denizden ayrılmıştır ve duvarda denize inen basamaklara doğru yaklaşan bir kayık vardır. Kayıkçı kayığa kıç kısmından yön vermektedir. Pruvada ise, eşinin çiçeklerle süslenmiş tabutu arkasında dimdik dikilmekte olan, tamamen beyazlar giymiş bir kadın bulunmaktadır. Küçük adanın orta bölümü, yoğun ve oldukça uzun servilerle kaplanmıştır. Geleneksel olarak mezarlıklarla ve yas tutmayla ilişkilendirilen bu ağaçların kapladığı alanın etrafı, sarp ve dik uçurumlar oluşturan kayalarla çevrilidir. Kayaların üzerindeki mezar girişi veya penceresi şeklindeki yapılar da resimdeki cenaze temasını güçlendirir. Resim genel olarak, umutsuz bir terk edilmişlik ve gergin bir bekleyiş görüntüsü oluşturur. Böcklin tablonun anlamına dair belirli bir açıklama yapmadı, ancak bir mektubunda "bir rüya resmi: öyle bir durgunluk hissi yaratmalı ki, resme bakmakta olan kişi kapı çalındığında bile irkilmeli" dedi. (Devamı...)


 
Oscar Wilde ya da tam adıyla Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde (d. 16 Ekim 1854, Dublin - ö. 30 Kasım 1900, Paris), İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair.

İğneli uslubu ile geç Victoria dönemi Büyük Britanya'sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Bir dava sonucu fiili livata ve ahlaksızlıktan suçlu bulununca büyük bir düşüş yaşadı ve doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde Paris'te fakir bir otel odasında öldü. Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin'de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almıştı. Haziran 1855'te aile lüks bir bölgeye taşındı. Wilde’ın kardeşi Isola burada doğdu. Jane Wilde burada cumartesi akşamları Sheridan le Fanu, Samuel Lever, George Petrie, Isaac Butt ve Samuel Ferguson gibi isimleri davet ettiği partiler düzenlerdi. Wilde 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra Portora Kraliyet Okulu’na kaydoldu. Yazları aileyle geçiren Wilde kardeşler George Moore’la oyunlar oynardı. Portora’dan mezun olduktan sonra Dublin’deki Trinity Kolejinde 1871'den 1874'e kadar eğitim gördü. Sıradışı bir öğrenciydi, Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını, ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874'ten 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 14 - Sal

 
Reichstag (Türkçe okunuşu: Rayhstag), Adolf Hitler'in Almanya'nın başına geçişine kadar Almanya Parlamentosu'nun toplandığı yerin ismidir. Bugün Almanya Parlamentosu yine aynı isimli binada, Berlin'de bulunmaktadır.

1870’li yıllara kadar çeşitli bölgelerde birçok bina Almanya Parlamentosu olarak hizmet verdiyse de doğan ihtiyaçtan dolayı 1882 yılında bir mimarlık yarışması düzenlendi. 189 aday arasından Frankfurt kökenli bir mimar olan Paul Wallot yarışmayı kazandı. 1884 yılında başlanan inşaat 1894 yılında tamamlandı. Açıldığından beri hizmet veren Reichstag 1933 yılında Hollandalı bir komünist olan Marinus van der Lubbe'in gerçekleştirdiği bir kundaklama sonucu harap oldu. Bugün bile bu kundaklamanın gerçek olup olmadığı açıklığa kavuşturulamadı. Halen tartışılmakta olan başka bir varsayım nasyonal sosyalistlerin bu Reichstag yangınını bizzat gerçekleştirip suçu bir komünistin üzerine atmakla rakiplerini ve de özellikle Almanya Komünist Partisi'ni yasaklamak için istedikleri bahaneyi elde etmiş olmalarıdır. Nazilerin iktidarı boyunca parlamento bir kez daha toplanamadı. Ama NSDAP iktidarında bina savaş kararları, ülke politikalarını planlamak için yapılan oturumlar için ve nasyonal sosyalist propaganda amaçlı kullanıldı. II. Dünya Savaşı'nda harap olan binaya savaşın sonlarına doğru SSCB tarafından Zafer Sancağı çekildi. Soğuk Savaş döneminde Batı Berlin sınırları içinde kaldı. (Devamı...)


 
Venkata Raman ya da tam adıyla Chandrasekhara Venkata Raman (சந்திரசேகர வெங்கட ராமன்) (d. 7 Kasım 1888 - ö. 21 Kasım 1970), ülkesinde fizik biliminin gelişmesini sağlayan Hint fizikçi. Raman etkisi ve Raman saçılması olarak literatüre geçen, ışığın saydam bir malzemeden geçmesiyle bir kısmının bükülerek farklı dalga boyları oluşturması keşfiyle 1930 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazanmıştır.

1983 yılında kendisi gibi bir fizikçi olan yeğeni, Subrahmanyan Chandrasekhar da Nobel Fizik Ödülü sahibi olmuştur.

Hindistan'ın ilk Nobel Ödülü kazanan ve dünyaca tanınan fizikçisi, Venkata Raman, 7 Kasım 1888'de Trichinopoly, Tamil Nadu, Güney Hindistan'da matematik ve fizik öğretim görevlisi “Chandrasekhara Ayyar” ile “Parvathi Ammal” çiftinin çocukları olarak dünyaya gelmiştir. 6 Mayıs 1907'de evlendiği “Lokasundari Ammal” ile “ Radhakrishnan” adını koydukları bir oğulları olmuştur. 21 Kasım 1970 tarihinde kalp yetmezliği nedeniyle hayata veda etmiştir. 1902 yılında “Cumhurbaşkanlığı Koleji”ne giren Raman, 1904'te fizik dalında birincilik ve altın madalya kazanır. 1907 yılında en yüksek puanla yüksek lisans eğitimine başlar. Fizik profesörü olan babasının etkisi altında yetişen Raman, bütün eğitimini Hindistan okullarında görmüştür ve 16 yaşında Madras Üniversitesi'nden mezun olmuştur. 19 yaşında yüksek lisansını tamamlayıp kamuda çalışmaya başlamıştır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 15 - Çrş

 
Çiy havadaki su buharının soğuk bir yüzey üzerinde sıvı hale geçmesi sonucu oluşan su damlacıkları. Atmosferik sınır tabakadaki hava parselinin aktüel buhar basıncının, yüzeyin sıcaklığına ait doymuş buhar basıncından daha yüksek olması sonucu, havadaki su buharının soğuk bir yüzey üzerinde yoğunlaşarak sıvı faza geçmesidir. Bahar aylarında bulutsuz gecelerde gerçekleşen radyasyon kaybı, yeryüzeyine temas eden ince bir hava tabakasında fazlaca soğumaya neden olur ve çiy de genellikle bu durumda -nem, sıcaklık ve basınç koşulları da uygunsa- gerçekleşir. Yer/cisim sıcaklığı donma seviyesinin altında ise, çiy yerine kırağı gerçekleşir. Çiy, meteoroloji biliminde yağış kategorisine girmez. Hatta klimatolojik rasat cetvellerinde meteorolojik hadise değil, müşahede olarak rapor edilir.

İlkbahar veya yaz mevsiminde sabahları cisimlerin üzerinde, bahçedeki bitkilerin yapraklarında su damlacıkları oluşur. Bu damlacıklar yağmur damlası değildir, geceleri havanın soğumasıyla havada bulunan su buharının yoğuşarak oluşturduğu damlacıklardır. (Devamı...)


 
Woody Guthrie ya da tam adıyla Woodrow Wilson "Woody" Guthrie (d. 14 Temmuz 1912 – ö. 3 Ekim 1967), Amerikalı şarkı sözü yazarı ve folk müzik sanatçısı. Guthrie müzik kariyerinde yüzlerce şarkıya, balata imza atmış, siyasi temalar içeren şarkılardan geleneksel şarkılara, geleneksel şarkılardan çocuk şarkılarına kadar birçok farklı dalda doğaçlama çalışmaları olmuştur. Hayatı boyunca canlı performanslarını sürdüren sanatçı sıklıkla gitarıyla, This Machine Kills Fascists yani "Bu Makine Faşistleri Öldürür" sloganıyla seyirci karşısına çıkmıştır. Amerikan okullarında sıklıkla söylenen "This Land Is Your Land" şarkısıyla da tanınır. Kaydettiği şarkıların birçoğu Kongre Kütüphanesi'nde arşivlenmiştir.

Guthrie Oklahoma'dan Kaliforniya'ya kadar göçmen işçilerle yol almış ve geleneksel folk ve blues şarkıları öğrenmiştir. Şarkıları özellikle Büyük Bunalım esnasındaki Dust Bowl dönemi olarak adlandırılan kuraklık dönemindeki deneyimlerini konu almaktadır ve "Dust Bowl Troubadour" yani "Kuraklık Dönemi Gezgin Müzisyeni" olarak da tanınmıştır. Her ne kadar Guthrie hayatı boyunca Amerika Birleşik Devletleri'ndeki komünist gruplarla ilişkilendirilse de görünüşte bunlardan hiçbirine üye olmamıştır. Guthrie üç kez evlenmiş ve Amerikan folk müzik müzisyeni Arlo Guthrie dahil sekiz çocuğu olmuştur. Ayrıca müzisyen Sarah Lee Guthrie'nin de büyükbabasıdır. Guthrie 55 yaşındayken Huntington Hastalığı olarak adlandırılan dejeneratif nörolojik bir bozukluğun komplikasyonları sebebiyle vefat etmiştir. Hastalığına rağmen, son yıllarında Guthrie folk müzik hareketinde başı çekmiş ve Ramblin' Jack Elliott ve Bob Dylan gibi müzisyenlerle sahip olduğu usta-çırak ilişkisinin yanı sıra genel olarak yeni folk müzisyenleri nesline ilham kaynağı olmuştur. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 16 - Prş

 
İtfaiye yangın söndürme işlemi ve bu işlemi yapan kuruluşa verilen genel addır. Yangın söndürmekle yükümlü personele itfaiyeci denir. Bir itfaiyeci yangınları söndürmek için eğitilmiş ve buna göre donatılmıştır. İtfaiyenin özdeşleştiği "yangınla mücadelenin" 3 temel amacı vardır.Bunlar sırası ile; Hayat kurtarmak, mal kurtarmak ve çevreyi korumaktır.

Görevleri: Yangınların yanında deprem, sel gibi doğal afetlerde, her türlü patlama, çökme vb. olağanüstü durumlarda, mahsur kalma olaylarında, arama kurtarma çalışmalarında itfaiyeciler görev yapar. Genel olarak görevi hayat kurtarmaktır. Bu yüzden itfaiye bir acil servistir ve diğer acil servislerle sürekli irtibat halinde olmak zorundadır. Mesleğin gerektirdiği Özellikler : İtfaiyecilikte uzmanlaşmak için uzun bir eğitim ve alıştırma sürecinden geçilir. Zor bir meslektir. İçeriğinde kişinin kendi ve diğer insanların hayatı vardır. Bu yüzden itfaiyeciler meslek yaşamları boyunca sürekli olarak eğitim ve tatbikat yaparlar. Bazı ülkelerde bu tatbikatları ayrı bir kurum düzenler ve denetler. Eğitim: İtfaiye personeli olarak göreve başlayanlar hizmetiçi eğitimden geçerler. Eğitim süresince yangınlara karşı önlemler, itfaiye araç ve gereçlerinin nasıl kullanılması gerektiği, söndürme ve kurtarma bilgileri ile sabotaj - kundakçılık gibi konuların tespiti hakkında bilgi verilir. Aynı zamanda ilk yardım eğitimi alırlar. İtfaiyecilik mesleki ve teknik eğitimi, birçok ilimizde ortaöğretim meslek liselerinde itfaiye teknisyeni, yükseköğretim meslek yüksekokullarında itfaiye teknikeri unvanıyla verilmektedir. (Devamı...)


 
Emanuel Lasker (d. 24 Aralık 1868, Barlinek, Polonya – ö. 11 Ocak 1941, New York, ABD) Alman satranç oyuncusu ve matematikçi.

1894'te Steinitz'i +10 -5 =4 sonucu ile yenerek dünya satranç şampiyonu oldu. Birçok turnuvada birinci oldu. Bunların en önemlileri Londra (1899), Sankt-Peterburg (1896 ve 1914) ve New York (1924) turnuvalarıdır. 27 yıl dünya satranç şampiyonu kaldı ve unvanını birçok maçta korudu. 1921'de Havana'da yapılan maçta Capablanca'ya yenilerek unvanını devretti. 1933'te karısı Yahudi olduğu için Almanya'yı terk etmek zorunda kaldı. Son yıllarını New York'ta geçirdi. Satranca psikolojik yaklaşımı ve derin tahlilleriyle bilinir. Aynı zamanda başarılı bir matematikçidir. Lasker, satranç oynamayı iki beyin arasındaki psikolojik bir mücadele olarak anlamış ve ifade etmiştir. Matematik doktorasını Erlangen'de David Hilbert yönetiminde yapmıştır (1902). Matematikte polinom halkalarında Lasker-Noether teoremi olarak anılan teoremi geliştirmiştir. Felsefe ile ilgilendiği, Albert Einstein'ın yakın arkadaşı olduğu da bilinmektedir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 17 - Cum

 
Kasırga ya da tropikal siklon, büyük çaplı ve çok şiddetli Beaufort ölçeğine göre saatte 118 km'den (75 milden) fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgâr.

Doğu Büyük Okyanus ve Güney Atlantik hariç subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sık sık meydana gelir. Ağustos, Eylül aylarında Antiller'de görülür. Batı Büyük Okyanus’unda Tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları, Karayiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında Büyük Okyanusunda ve Meksika Körfezi'nde de sık sık rastlanır. Kasırga kelimesi, Eski Türkçedeki "kasırku" sözünün günümüze ulaşmış biçimidir. Kasırku ise "titretmek, sallamak" anlamına gelen "kasmak" fiilinden türemiş "fırtına" anlamına gelen bir sözdür. Kasırga kelimesinin İngilizcedeki karşılığı "Hurricane"dir. Bu kelimenin Orta Amerika'da yaşamış olan Mayaların kullandığı "Huracan" kelimesinden geldiği söylenir. Mayaların dilinde "Huracan", büyük rüzgârların (fırtınaların) ve kötü ruhların tanrısı anlamına gelirdi. "Hurricane", İspanyolca "Huracán" kelimesi üzerinden türetilmiştir. Kasırgalara adları, Dünya Meteoroloji Örgütü'nün daha önceden belirlediği listelere göre belirlenir. Bu amaçla Atlas Okyanusu'yla ilgili kasırgaları adlandırmak üzere erkek ve kadın adlarından hazırlanmış altı liste vardır. Her altı yılda bir tekrar ilk listeye dönülür. Listedeki her adın ilk harfi albetik sıraya göre belirlenir. Q, U, X, Y ve Z harfleriyle başlayan adlar kallanılmaz. Bir fırtınanın hızı, saatte 200 km'yi geçerse kasırgaya dönüşmüş olarak kabul edilir ve bu listelerde sırada bulunan ad, o kasırgaya verilir. (Devamı...)


 
Emmelie de Forest ya da tam adıyla Emmelie Charlotte-Victoria de Forest (d. 28 Şubat 1993, Randers), Danimarkalı şarkıcı, besteci ve şarkı sözü yazarı. İsveç'in Malmö şehrinde gerçekleştirilen 2013 Eurovision Şarkı Yarışması'nda Danimarka'yı "Only Teardrops" isimli şarkı ile temsil etmiş ve birinci olmuştur. Only Teardrops isimli ilk albümü, Universal Music etiketi ile 6 Mayıs 2013 tarihinde yayınlanmıştır. De Forest, şarkı söylemeye dokuz yaşında iken annesi ile birlikte Steve Cameron Gospel Korosu'nda başladı. On dört yaşından sonra İskoç müzisyen Fraser Neill ile müzik festivallerinde sahne almaya başladıve bir ikili olarak, yalnızca yüz kopya satan Emmelié de Forest and Fraser Neill isimli bir albüm yayınladılar. De Forest, on sekiz yaşına geldiğinde Neill ile süren müzikal işbirliğine son verdi ve Complete Vocal Institute'e katılmak üzere Kopenhag'a taşındı. "Only Teardrops" (Lise Cabble, Julia Fabrin ve Thomas Stengaard tarafından yazılan) isimli şarkı ile De Forest, İsveç'in Malmö şehrinde gerçekleştirilen 2013 Eurovision Şarkı Yarışması'nda Danimarka'yı temsil etmek üzere aday olan on şarkıcıdan biri idi ve 26 Ocak 2013 tarihinde gerçekleştirilen ulusal finali kazandı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 18 - Cts

 
Machu Picchu (okunuş: Maçu Piççu veya Maçu Piçu, Quechua: Machu Pikchu), bugüne kadar çok iyi korunarak gelmiş olan bir İnka antik şehridir. 7 Temmuz 2007 tarihinde Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.

And Dağları'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olup Peru'nun Cusco şehrine 88 km mesafededir. Şehir, İnkalı bir hükümdar olan Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir. Machu Picchu 200'den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hâӀâ gayet iyi durumdadır. Kuruluş amacı ve anlamı bugüne kadar gelmiş olan tartışma konusudur. Günümüze gelmeyi başarmış bilimsel kanıt içerikli çok fazla ipucu bulunmamasından sadece tahminler yapılabilmektedir. Bu yüzden o zamanlardaki adı bilinemeyen şehir, ismini bugün yakınlarda olan bir dağ zirvesinden almıştır. Şehrin tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan bölümleri, Eski Zirve (Quechua dilinde: Machu Picchu) denen dağın eteklerindedir. Şehrin sonunda ise Genç Zirve (Quechua dilinde: Wayna Picchu) yükselir. (Devamı...)


 
George Arliss (d. 10 Nisan 1868 – ö. 5 Şubat 1946) kariyeri başarılarını ABD'de kazanmış İngiliz aktör, yazar ve film yapımcısıdır. Arliss, Akademi Ödülleri'ni kazanmış ilk İngiliz aktörüdür.

George Augustus Andrews ismi ile İngiltere'nin başkenti Londra'da doğdu ve Harrow'da eğitim gördü. Babasının matbaasında çalışmaya başladı, ancak 18 yaşında iken ayrıldı ve oyunculuğa başladı. Oyunculuk kariyerine 1887 yılında İngiltere'nin çeşitli bölgelerinde sahneye çıkarak başladı. 1900'de, Londra'da "West End Theatre'da yan rollerde oynamaya başladı. 1901'de ABD'ye Mrs Patrick Campbell'in turnesin bir üyesi olarak ile ilk kez gitti. Sadece turne süresince kalma amaçlı gittiği ABD'de 20 yıl boyunca yaşadı ve 1908'de The Devil isimli oyun ile bu ülkede star oldu. Daha sonra 1911'de yapımcı George Tyler, Louis Napoleon Parker'a özel olarak Arliss'e uygun olarak tasarlanmış bir oyun yazmasını istedi ve aktör Disraeli isimli oyunla 5 yıl boyunca turneye çıktı. Sinem kariyerine 1921 yılında Disraeli ve The Devil filmleri ile başladı. Daha sonra 4 sessiz filmde daha oynadı. Bu filmlerden sadece The Devil, $20 a Week ve dönemin popüler bir tiyatro oyunu olan "The Green Goddess"'in uyarlaması olan 1923 yapımı film The Green Goddessin günümüze kadar kopyaları kalmıştır. 1929 yılında Disraeli filmini tekrar sesli olarak çekmiş ve En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü'nü kazandı. Bu sayede 61 yaşında iken tiyatro oyunculuğu ve sessiz filmlerden sonra sesli filmlerde tam olarak starlığa ulaştı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 19 - Paz

 
Yonca (Medicago sativa), baklagiller (Fabaceae) familyasından uzun yıllar yaşayan, gerek yeşil ot gerekse kuru ot olarak değerlendirilebilen çok yıllık bir serin mevsim yem bitkisi türü.

Uluslararası terminolojide alfalfa (kelime kökeni Arapça البرسيم veya الحجازي, halk dilinde Şark yoncası veya Kaba yonca şeklinde de anılır. Yonca çok yıllık otsu bir bitkidir. Boyu 50–80 cm dir. Derin bir kök sistemi vardır. Uygun koşullarda 8-10 metre derine gider. Etkili kök derinliği 120–180 cm dir. Bu nedenle, anavatanı olan Ortadoğu bölgesinin şartları ile birebir özelliklere sahip olup, kuraklığa dayanıklıdır. Yonca önemli bir yem bitkisidir. Otlatılmaya da oldukça dayanıklıdır. Bu nedenle meraların ıslahında diğer bitkilerle karışıma giren ve meranın kalitesini arttıran bir bitkidir. Ahır besiciliğinde et ve özellikle süt verimini % 30'lara kadar artıran ve yem bitkileri içerisinde en çok besleyicilik değeri olan yoncada, içerisinde 10 kadar vitamin de vardır. Tetraploid genetik yapıya sahip bir bitkidir. Genelde hasat edilerek hayvanlara yedirilir, daha ender olarak mera ortamında hayvanlara otlatılır. Köklerinde, diğer hayvan yemlerinde olduğu gibi, bitki bünyesindeki azot değerlerini artıran rhizobia gibi proteobakteriler bulunmaktadır. Bu bakteriler topraktaki azot miktarı ile sınırlı kalınmaksızın yüksek protein değerli bir besi kaynağı oluştururlar. Bu özellikleri nedeniyle etkin üretiminin bilimsel yöntemlerle geliştirilmesinde önemli ilerlemeler sağlanmış, üretiminde en yüksek verim düzeylerine ulaşılmıştır. Türkiye'de TÜİK verilerine göre 2004 yılında 320 bin hektar yonca ekilmiş ve 2 milyon 300 bin ton yeşil ot, 2 milyon ton kuru ot elde edilmiştir. Türkiye coğrafyası kökenli bir bitki olduğu ve ilk kez Tunç Çağı'nda Orta Asya bozkırlarından temin edilen atları besleme amacıyla bugünkü İran topraklarında tarımsal ortamda yetiştirildiği tahmin edilmektedir. Eski Yunan uygarlığı coğrafyasına Pers İmparatorluğu orduları ile birlikte at yemi olarak giriş yapmıştır. 17. yüzyıldan itibaren Avrupa'da düzenli olarak yetiştirilmeye başlanması Avrupa hayvancılığı açısından önemli bir ileri adım oluşturmuştur. 19. yüzyılda Amerika kıtasının özellikle iki ucunda (ABD ve Şili) geniş ölçekli olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. A.B.D.'de özellikle Wisconsin ve Kaliforniya eyaletlerinde yetiştirilmektedir. Kaliforniya'daki üretimin büyük bölümü özel sulama düzenlemesi (California Aqueduct) altyapısına sahip Mojave Çölü'nde yapılmaktadır. Günümüzde dünyanın neredeyse bütün bölgelerinde büyükbaş hayvan yemi olarak üretilmektedir. (Devamı...)


 
II. Manuel (d. 15 Kasım 1889, Lizbon - ö. 2 Temmuz 1932, Twickenham, Londra), cumhuriyetin ilanından önce Portekiz kralı (1908-10).

Kral Carlos'la Kraliçe Maria Amalia'nın küçük oğluydu. João Franco'nun diktatörlüğünü desteklemesinden dolayı ülkedeki siyasi önderlerin çoğunun kral olarak tanımayı reddettiği Carlos, 1 Şubat 1908'de büyük oğlu Luis Felipe'yle birlikte Lizbon'da anarşistler tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Manuel 18 yaşında kral oldu. Franco'nun istifa etmesinin ardından, Amiral Francisco Ferreira do Amaral'ı başbakanlığa atayarak, ondan iki büyük parti olan Yenileme Partisi ile İlerici Parti'nin eşit sayıda temsil edilecekleri bir hükümet kurmasını istedi. Amaral ölçülü davranmaya çalıştıysa da aralarından derin ayrılıklar bulunan iki partinin önderleri de kabinede yer almaya yanaşmadı. Bunun üzerine yapılan seçimleri cumhuriyetçiler kazandı. Monarşist partiler zamanlarını etkisiz koalisyon hükümetleri oluşturmak ve genç krala hem öğütler vermek, hem de onu suçlamakla geçirirken, cumhuriyetçiler yoğun biçimde bir devrim hazırlığına giriştiler. Manuel 1910 yazında Buçaco'ya gitti. Ama dönüşünde Tejo'daki filonun desteklediği devrim patlak verdi. Sarayı bombalanan Manuel ülkeden kaçtı.

Cumhuriyetin ilan edilmesi üzerine Londra yakınındaki Richmond'a, daha sonra da Twickenham'a yerleşti. 4 Eylül 1913'te Hohenzollern hanedanından Prens Wilhelm'in kızı Augusta Victoria ile evlendi. Hiç çocuğu olmayan Manuel ömrünün geri kalan bölümünü kitap derlemekle geçirdi. Alanında temel kaynak sayılan üç ciltlik Early Portuguese Books, 1489-1600'ü (1929-35; Eski Portekiz Kitapları, 1489-1600) yayımladı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 20 - Pzt

 
Fermuar (Fransızca: 'fermoir', kilit, kopça'dan), iki kumaş türü yakanın geçici olarak birleştirilmesine yarayan bağlantı türü.

1891 yılında Whitcomb Judson adlı Amerikalı mucit tarafından icat edildi. 1913 yılında Gideon Sundback tarafından geliştirilerek bugünkü modern fermuar icat edildi. 1918 yılına kadar yalnızca kovboy çizmelerinde kullanıldı. Elbise, valiz, çanta, çadır, uyku tulumu gibi tekstil ürünlerinde sıkça kullanılır. Yerine düğme, çıtçıt, bağcık, cırt-cırt da kullanılabilir. Günümüzde metal ya da plastikten oldukça ucuza imal edilebilmesine rağmen, tek bir dişin bozulmasıyla ürün fonksiyon dışı kalabilir. Çünkü bir diş kırılınca diğerleri de kullanılamaz hale gelir. Fermuar kullanılarak bitiştirilecek iki yaka, genelde sayıları 10 ile 100 arasında değişen ve birbiri içine geçebilen özel dişler içeren kumaş bantla donatılır. Fermuar, iki yaka arasında gidip gelebilen ve elle kontrol edilen özel bir sürgü sayesinde açılır ya da kapanır. Sürgünun içinde yer alan Y-şeklindeki kanal, dişleri sıkıştırarak birleştirir ya da ayırır. (Devamı...)


 
Nicolaus Copernicus (Lehçe: Mikolaj Kopernik; Almanca: Nikolaus Kopernikus; Türkçe: Nikolas Kopernik; 19 Şubat 1473 - 24 Mayıs 1543), rönesans matematikçisi ve Dünya yerine Güneş'in merkezde bulunduğu Güneş merkezli evren modelini formülleştiren astronom.

1543 yılında ölümünden kısa bir süre önce yayımlanan kitabı De revolutionibus orbium coelestium (Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine) bilim tarihinde önemli bir olay olarak kabul edilmektedir. Bu kitap Kopernik Devrimini başlatmıştır ve bilimsel devrime önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Kopernik, 1466 yılından beri Polonya Krallığı'nda bir bölge olan Royal Prussia'da doğmuş ve ölmüştür. Kopernik’in kilise hukuku üzerine doktorası vardı ve aynı zamanda diplomasız olarak bir doktor, polyglot (çok dil bilen insan), klasik âlim, vali, diplomat ve ekonomide günümüze kadar temel bir kavram olan Miktar Teorisi’ni yazıya döken ve Gresham Yasasının bir versiyonunu Gresham’dan önce 1519 yılında formülleştiren bir ekonomistti. Nikolas Kopernik, 19 Şubat 1473'te bir Prusya şehri olan Thorn'da doğdu. Babası Krakovlu bir tüccar, annesi de varlıklı bir ailenin kızıydı. Nikolas dört çocuklu bir ailenin en küçüğü idi. Kardeşi Andreas (Andrew) Frauenburg’da Augustinyan rahipti. Kız kardeşi Barbara Benedikt'in rahibesiydi ve son yıllarında Kulm’daki manastırın baş rahibesi oldu. 1517 yılından sonra öldü. Diğer kız kardeşi Katharina ise hem iş adamı hem de Thorn valisi olan Barthel Gertner ile evliydi. Barthel erken yaşlarda ölünce geride bıraktığı beş çocuğuna Kopernik baktı. Kendisi hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olmamıştır. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 21 - Sal

 
2013 FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası finali Türkiye'de düzenlenen 2013 FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası'nın şampiyonunu belirlemek için İstanbul'daki [[Nef Stadyumu
Türk Telekom Stadyumu]]'nda , 13 Temmuz 2013 tarihinde oynanan maç. Fransa ile Uruguay takımları arasında oynanan final maçının normal süresi ve uzatma dakikaları golsüz eşitlikle tamamlandı. Seri penaltı atışları sonucunda rakibini 4-1 yenen Fransa, kupanın sahibi oldu.

Fransa, organizasyon tarihindeki en büyük başarısını 2011 FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası'nda yarı final oynayarak elde etmişti. 2013 turnuvasını ise şampiyon olarak tamamlayarak tarihinde ilk defa bu kupanın sahibi oldu. En büyük başarısını 1997 turnuvasında final oynayarak elde eden ve bu finalde Arjantin'e 2-1 kaybeden Uruguay ise, turnuva tarihinde ikinci kez finalde kaybetti. Finale kalan Fransa ve Uruguay takımları, daha önce 20 Yaş Altı Dünya Kupası'nda sadece bir defa karşılaşmışlardı. 29 Haziran 1997 tarihindeki 1997 FIFA Dünya Gençler Şampiyonası çeyrek finalinde oynanan maçın normal süresi ve uzatmalarının 1-1 sonuçlanmasının ardından seri penaltı vuruşlarına geçilmiş, penaltılarda rakibine 7-6'lık üstünlük kuran Uruguay rakibini eleyerek yarı finale yükselmişti. Bu turnuvada finale kadar çıkmayı başaran Uruguay, finalde Arjantin'e 2-1 yenilip turnuvayı ikinci tamamlamıştı. (Devamı...)


 
Amelia Earhart ya da tam adıyla Amelia Mary Earhart (d. 24 Temmuz 1897; 2 Temmuz 1937'de kayboldu, 20 Haziran 1938'de öldüğü ilân edildi). Amerikalı havacı ve yazar.

Atlas Okyanusu'nu uçakla tek başına geçen ilk kadın pilot Amelia Earhart'tır. ABD'nin Kansas eyaletinde doğan Earhart I. Dünya Savaşı sırasında askerî hastanelerde hemşirelik yaptı. Savaştan sonra hava taşıtlarındaki hızlı gelişmelerle yakından ilgilendi. 1928'de Atlas Okyanusu'nu yolcu olarak geçen ilk kadın olarak ün kazandı. 20-21 Mayıs 1932'de tek başına Newfoundland'dan İrlanda'ya uçarak Atlas Okyanusu'nu geçti. ABD'yi baştan başa geçtiği uçuşundan sonra, Ocak 1935'te, Newfoundland-İrlanda arasındaki mesafeden daha uzun olan Hawaii-California arasını yine tek başına uçan ilk kişi oldu. 1937'de Amerikalı meslektaşı Fred Noonan ile Lockheed Electra modeli, çift motorlu bir uçakla dünya turuna çıktı. Yolculuğunun üçte ikisini tamamladığı sırada, uçak Pasifik Okyanusu'nun ortalarında kayboldu ve Earhart'ın izine bir daha rastlanamadı.ABD o zamana göre tarihin en büyük kurtarma operasyonunu gerçekleştirdi. Anne ve babası, Amy Otis Earhat ve Edwin Stenton Earhart'dı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 22 - Çrş

 
Serbest Cumhuriyet Fırkası Cumhuriyet döneminde kurulan ve çok partili siyasal yaşama geçiş yolunda ikinci deneme olan siyasi partidir.

Ali Fethi Bey, Paris Büyükelçiliği’nden dönüşünde Gazi Mustafa Kemal’in önerisi ve onayıyla Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu (12 Ağustos 1930). Programında, partinin cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve lâiklik ilkelerine bağlı olduğu vurgulanıyor, yabancı sermayenin ülkeye girmesinin özendirilmesi isteniyor, ekonomik yaşamda sürekli devlet müdahalesine karşı çıkılıyordu. SCF kısa sürede geniş bir destek kazanarak Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) yönetimini kaygılandırdı. SCF’nin iktidara ancak cumhurbaşkanıyla çatışarak gelebileceğini kavrayan Fethi Bey bunun çok ağır sonuçlar yaratacağı inancıyla, 17 Kasım 1930'da Dahiliye Vekâleti’ne başvurarak SCF’nin feshedildiğini açıkladı. Türkiye'de ekonomik kriz daha milliyetçi elitler fark etmeden önce ülkeye yayılmıştı. 1927 yılında tarımsal ürünlerin fiyatlarının düşüşü ile başlayan Türkiye krizi 1929'daki Büyük Buhran'dan sonra Üçüncü Dünya'ya kredi akışının zayıflamasıyla birlikte yeni bir evreye girdi. Bu noktadan sonra, Türkiye’de ekonomik buhran çok yüzlü ve çeşitli gruplar üzerinde farklı sonuçları olan toplumsal bir olaya dönüştü. Anadolu köylüsü ekonomik krizi vergiler, borçlar ve kredi yokluğundan dolayı tefeci sermayesine artan bağımlılık olarak yaşadı. Krizin niteliği ise coğrafi bölgelerin piyasayla kurdukları farklı ilişki biçimleri üzerinden şekillendi. Dış piyasalar için üretim yapan bölgeler krizden en çok etkilenen yerler olurken, iç pazara yönelik üretim yapan köylüler onları izledi. (Devamı...)


 
Miletli Aspasia (yak. MÖ 470 –yak. MÖ 400, Grekçe: Ἀσπασία) Atinalı devlet adamı Perikles'le olan ilişkisiyle ünlenmiş olan Miletli bir kadındır. Yaşamı hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Erişkin döneminin büyük kısmını Atina’da geçiren Aspasia, Perikles'i ve Atina siyasetini etkilemiş olabilir. Platon, Aristophanes, Xenophon ile birlikte dönemin diğer yazarlarının eserlerinde adından söz edilmiştir.

Antik yazarlar Aspasia'nın aynı zamanda bir genelev işlettiğini ve fahişe olduğunu da yazar. Ancak bu bilgiler günümüz bilim insaları tarafından, Perikles'i küçük düşürmeye çalışan komik yazarlarca ileri sürüldüğü aktarılmakta ve bu konu halen tartışmalı bir konu olarak görülmektedir. Hatta bazı araştırmacılar Aspasia’nın hetaera ya da fahişe olduğu yönündeki tarihsel geleneği de sorgulayarak, Perikles ile evlenmiş olabileceğini de ileri sürmektedir. Aspasia'nın Perikles’ten olan oğlu Genç Perikles daha sonra Atina'da general olmuş ve Arginusae Savaşı'ndan sonra idam edilmiştir. Perikles'in ölümünden sonra, Aspasia'nın başka bir Atinalı devletadamı ve general olan Lysikles ile birlikte olduğuna inanılır. Aspasia, günümüzde Aydın ili sınırları içinde yer alan, antik Yunan dönemindeki İyonya şehri Milet’de doğmuştur. Babasının adının Axiochus olduğu dışında ailesi hakkında fazla bir bilgi yoktur ancak aldığı mükemmel eğitimi yalnızca zengin ailelerin sağlayabileceği düşünülürse, böyle bir aileden geldiği açıktır. Bazı antik kaynaklar ise Aspasia’nın Karya'lı bir savaş esiri olduğunu belirtir ancak bu bilgiler genellikle yanlış olarak kabul edilir. Atina’ya ilk olarak ne şartlar altında gittiği bilinmemektedir. 4. yüzyıla ait ve üzerinde Axiochus ile Aspasius’un adları bulunan bir mezartaşının bulunması, tarihçi Peter K. Bicknell’ın Aspasia’nın aile geçmişini ve Atina ile olan bağlantılarını yeniden ortaya çıkartmasına öncülük etmiştir. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 23 - Prş

 
Ayçiçeği (Helianthus annuus), papatyagiller (Asteraceae) familyasından çekirdekleri ve yağı için yetiştirilen sarı çiçekli bir tarım bitkisidir.

Ayçiçeği dünyada ve Türkiye'de en önemli yağ bitkilerinden biridir. Marmara Bölgesi'nde daha çok yetiştirilir. Trakya Bölgesi'nde yoğunluk gösterir. Ayçiçeğinin üstündeki çekirdekler fabrikalarda işlenerek satılır. Ayçiçeği dünyada ve Türkiye'de en önemli yağ bitkilerinden biri olup, Türkiye'de genelde yağlık olarak yetiştirilir. Yağlık olarak ekiminin % 70'inden fazlası Trakya ve Marmara bölgesindedir. Ayçiçeği, yetişme periyodu boyunca (100-150 gün) 2600-2850 °C civarında toplam sıcaklık ister. Derin ve kazık kök sistemine sahip olması nedeniyle, kuraklığa dayanımı fazladır. Her türlü toprakta yetişmesine rağmen, iyi drenajlı, nötr PH (6,5 - 7,5)'a sahip ve su tutması yüksek toprakları daha fazla sever. Taban suyu yüksek, asitli topraklardan hoşlanmaz. Tuzluluğa dayanması ortadır. Ayçiçeğinin çimlenmesi için en az toprak sıcaklığı 8-10 °C olmalıdır. Bu nedenle genelde Nisan ayı başı-Mayıs ortası arasında ekimi yapılır. Erken ekim, verimi önemli ölçüde arttırır. Ayçiçeği soğuğa dayanıklı olup, genelde ilk donlardan 4-6 yapraklı devreye kadar zarar görmez. Ancak ısının -4 °C nin altına düşmesiyle oluşan dondan oldukça fazla etkilenir. Optimum verim için bölge koşullarında yapılan araştırmalarda 7-8 kg. saf azot (N) ve aynı miktarda fosfor yeterli olur. Ancak sulu koşullarda bu miktarları arttırmak gerekir. (Devamı...)


 
Helen Keller (27 Haziran 1880 – 1 Haziran 1968), ABD'li pedagog ve aktivist.

Bebeklik çağından itibaren kör-sağır ve dilsiz olması, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. Engellerine rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir. Beş lisan bilen, bisiklet, kano ve yelkenli ile gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan Helen Keller, yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla kendisini engellilere yardımcı olmaya adamıştır. Başta Amerikan Görme Engelliler Vakfı olmak üzere çok sayıda organizasyonda görev almış ve görevleri nedeniyle dünyanın pek çok yerine seyahat etmiştir. 17 Haziran 1880 günü Alabama kırsalında küçük bir kasabada (Tuscumbia) Yüzbaşı Arthur Henley Keller ve Kate Adams Keller'ın kızı ve sağlıklı bir bebek olarak doğan Helen Keller, on dokuz aylık iken geçirdiği bir ateşli hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma yetilerini yitirdi. Çok huysuz ve bakımı zor bir çocuk haline gelen Helen'in ailesi çok zor duruma düşmüştü. Helen 6 yaşında iken Charles Dickens'in Genel Okur için Amerikan Notları adlı eserini okuyan annesi Kate Keller, başka bir kör ve sağır çocuk olan Laura Bridgman için yapılanlardan etkilenmişti. Bunun üzerine Baltimore'da bir uzman doktorla görüşmeye gittiğinde Helen'in bir daha asla görme ve duyma yetilerine kavuşamayacağı bilgisi teyit edilmişti ancak doktor, çocuğun eğitilebileceğini, bunun için sağır çocuklarla çalışan bir uzmanla görüşmelerini önerdi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 24 - Cum

 
Yonca (Medicago sativa), baklagiller (Fabaceae) familyasından uzun yıllar yaşayan, gerek yeşil ot gerekse kuru ot olarak değerlendirilebilen çok yıllık bir serin mevsim yem bitkisi türü.

Uluslararası terminolojide alfalfa (kelime kökeni Arapça البرسيم veya الحجازي, halk dilinde Şark yoncası veya Kaba yonca şeklinde de anılır. Yonca çok yıllık otsu bir bitkidir. Boyu 50–80 cm dir. Derin bir kök sistemi vardır. Uygun koşullarda 8-10 metre derine gider. Etkili kök derinliği 120–180 cm dir. Bu nedenle, anavatanı olan Ortadoğu bölgesinin şartları ile birebir özelliklere sahip olup, kuraklığa dayanıklıdır. Yonca önemli bir yem bitkisidir. Otlatılmaya da oldukça dayanıklıdır. Bu nedenle meraların ıslahında diğer bitkilerle karışıma giren ve meranın kalitesini arttıran bir bitkidir. Ahır besiciliğinde et ve özellikle süt verimini % 30'lara kadar artıran ve yem bitkileri içerisinde en çok besleyicilik değeri olan yoncada, içerisinde 10 kadar vitamin de vardır. Tetraploid genetik yapıya sahip bir bitkidir. Genelde hasat edilerek hayvanlara yedirilir, daha ender olarak mera ortamında hayvanlara otlatılır. Köklerinde, diğer hayvan yemlerinde olduğu gibi, bitki bünyesindeki azot değerlerini artıran rhizobia gibi proteobakteriler bulunmaktadır. Bu bakteriler topraktaki azot miktarı ile sınırlı kalınmaksızın yüksek protein değerli bir besi kaynağı oluştururlar. Bu özellikleri nedeniyle etkin üretiminin bilimsel yöntemlerle geliştirilmesinde önemli ilerlemeler sağlanmış, üretiminde en yüksek verim düzeylerine ulaşılmıştır. Türkiye'de TÜİK verilerine göre 2004 yılında 320 bin hektar yonca ekilmiş ve 2 milyon 300 bin ton yeşil ot, 2 milyon ton kuru ot elde edilmiştir. Türkiye coğrafyası kökenli bir bitki olduğu ve ilk kez Tunç Çağı'nda Orta Asya bozkırlarından temin edilen atları besleme amacıyla bugünkü İran topraklarında tarımsal ortamda yetiştirildiği tahmin edilmektedir. Eski Yunan uygarlığı coğrafyasına Pers İmparatorluğu orduları ile birlikte at yemi olarak giriş yapmıştır. 17. yüzyıldan itibaren Avrupa'da düzenli olarak yetiştirilmeye başlanması Avrupa hayvancılığı açısından önemli bir ileri adım oluşturmuştur. 19. yüzyılda Amerika kıtasının özellikle iki ucunda (ABD ve Şili) geniş ölçekli olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. A.B.D.'de özellikle Wisconsin ve Kaliforniya eyaletlerinde yetiştirilmektedir. Kaliforniya'daki üretimin büyük bölümü özel sulama düzenlemesi (California Aqueduct) altyapısına sahip Mojave Çölü'nde yapılmaktadır. Günümüzde dünyanın neredeyse bütün bölgelerinde büyükbaş hayvan yemi olarak üretilmektedir. (Devamı...)


 
II. Manuel (d. 15 Kasım 1889, Lizbon - ö. 2 Temmuz 1932, Twickenham, Londra), cumhuriyetin ilanından önce Portekiz kralı (1908-10).

Kral Carlos'la Kraliçe Maria Amalia'nın küçük oğluydu. João Franco'nun diktatörlüğünü desteklemesinden dolayı ülkedeki siyasi önderlerin çoğunun kral olarak tanımayı reddettiği Carlos, 1 Şubat 1908'de büyük oğlu Luis Felipe'yle birlikte Lizbon'da anarşistler tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Manuel 18 yaşında kral oldu. Franco'nun istifa etmesinin ardından, Amiral Francisco Ferreira do Amaral'ı başbakanlığa atayarak, ondan iki büyük parti olan Yenileme Partisi ile İlerici Parti'nin eşit sayıda temsil edilecekleri bir hükümet kurmasını istedi. Amaral ölçülü davranmaya çalıştıysa da aralarından derin ayrılıklar bulunan iki partinin önderleri de kabinede yer almaya yanaşmadı. Bunun üzerine yapılan seçimleri cumhuriyetçiler kazandı. Monarşist partiler zamanlarını etkisiz koalisyon hükümetleri oluşturmak ve genç krala hem öğütler vermek, hem de onu suçlamakla geçirirken, cumhuriyetçiler yoğun biçimde bir devrim hazırlığına giriştiler. Manuel 1910 yazında Buçaco'ya gitti. Ama dönüşünde Tejo'daki filonun desteklediği devrim patlak verdi. Sarayı bombalanan Manuel ülkeden kaçtı.

Cumhuriyetin ilan edilmesi üzerine Londra yakınındaki Richmond'a, daha sonra da Twickenham'a yerleşti. 4 Eylül 1913'te Hohenzollern hanedanından Prens Wilhelm'in kızı Augusta Victoria ile evlendi. Hiç çocuğu olmayan Manuel ömrünün geri kalan bölümünü kitap derlemekle geçirdi. Alanında temel kaynak sayılan üç ciltlik Early Portuguese Books, 1489-1600'ü (1929-35; Eski Portekiz Kitapları, 1489-1600) yayımladı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 25 - Cts

 
Şaşılık gözün önlenemeyen kayması. Şaşılık gözlerin yanlış pozisyonda bulunup farklı noktalara doğru baktığı bir durumdur. Gözlerden bir tanesi tam karşıya bakarken diğeri dışa yukarıya içe ya da aşağıya bakmaktadır. Yanlış pozisyon sürekli belirgin olabileceği gibi bazı yöne bakışlarda da ortaya çıkabilmektedir. Ameliyatla düzeltilebilir.

Şaşılık gözlerin paralelliğinin bozulması durumudur. Gözün hareketini gözün dışına yapışan kaslar sağlar. Her bir gözde 6 adet kas bulunur. Bu kaslar gözleri uyum içinde hareket ettirerek devamlı birlikte odaklanmayı sağlarlar. Bu kasların bir veya birkaçının görevini iyi yapamaması durumunda şaşılık meydana gelir. Bebeklerde ilk 3 ayda ara sıra olan göz kaymaları normaldir. Çünkü bu döneme kadar bebekler gözlerini parallel tutan her iki gözüyle algılama yeteneğini geliştirmemişlerdir. Daha sonra olan kaymalar mutlaka göz hekimince değerlendirilmelidir. Şaşılığın oluşmasında tek bir neden yoktur. Hamileliğin nasıl geçtiği, doğumun problemli olup olmadığı, çocuğun gelişimi, geçirdiği hastalıklar şaşılık için risk faktörü oluşturabilir. Şaşılık için genetik yatkınlık söz konusudur yani ailede gözünde kayma olan varsa ortaya çıkma şansı daha fazladır. Çocukluk döneminde yani 2 yaşından sonra görülen şaşılıklarda genellikle neden kırma kusurudur. Yatkınlığı olan bir çocukta gözdeki kayma ateşli bir hastalık veya bir travma (düşme, ameliyatlar, kazalar) sonrası başlayabilir. (Devamı...)


 
Buster Keaton ya da tam adıyla Joseph Francis Keaton, (d. 4 Ekim 1895, Kansas; ö. 1 Şubat 1966), Amerikalı komedi oyuncusu, sinemacı, yapımcı ve senarist.

Anne ve babası vodvil komedyenleriydi. Buster adı ise aile dostları ve iş arkadaşları vaftiz babası Harry Houdini tarafından verilmişti. Küçükken birkaç tehlikeli kaza atlattı. Daha üç yaşındayken, ailesiyle birlikte Üç Keaton adı altında gösterilere çıkıyordu. İlk kez 1917 yazında, beraber iki bobinlik on beş kısa film daha çekeceği komedyen-yönetmen Fattie Arbuckle'ın filmi The Butcher Boyda rol aldı. 1920 yılında askerden döndükten sonra ilk uzun metrajlı filmini çekti ve birden yıldız oldu. Bir yıl içinde, kendi yapım şirketinde kendi yazdığı, yönettiği ve oynadığı filmler çekiyordu. Filmlerinde kullanılan şapkaları kendisi tasarlıyordu. Türkiye'de Malek adıyla tanınıyordu. Filmlerinde farklı tarzlar kullandı. Özellikle Stamboat Bill, Jr. filminde çektiği düşen duvar sahnesi oldukça ünlüdür. Fakat bütün bunlara rağmen Charlie Chaplin ve Harold Lloyd aktörlerin gölgesinde kalmıştı. 1928'de MGM stüdyosuna geçmek zorunda kalınca filmlerinin de ışıltısı iyice kayboldu. Keaton'ın canlandırdığı tek drama Gogol'ün bir eseridir. Gogol'e büyük bir hayranlığı vardı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 26 - Paz

 
Vélez-Málaga İspanya'nın, Endülüs Özerk Topluluğu'nun, Málaga İli'nin, Malaga İlçesi'ne bağlı şehir. 74,190 kişilik nüfusuyla ve şehir nüfusunun toplam il nüfusuna oranıyla ilin en büyük üçüncü şehridir. Nüfus yoğunluğu, kilometrekareye 469,91 kişidir. (1217,1/sq mi.) Yüzölçümü ise 157,88 kilometrekaredir. Şehrin rakımı ise en yüksek noktada, 60 metredir (197 fit).

Şehrin, İspanya içinde posta kodu, E-29-700 ve ISO kodu ES-MA-VM'dir. Tarihinde ise, uzun bir süre boyunca İslam egemenliğinde kalmıştır. Şehrin şu andaki başkanı 2007'de görev başına getirilen İspanyol Sosyalist İşçi Partisi'nden Salomé Arroyo Sanchéz'dir. Tarih öncesi dönemlerde, Velez-Malaga'da belli bir yerleşme yoktu. Bu bölgede ilk yerleşme, Velez-Malaga'nın şu an bulunduğu konumda olmasa da, bu bölgelerde, MÖ 8. yy'da, kurulan Fenike kolonisiydi. Ayrıca Roma İmparatorluğu'nun da bu bölgelerde koloniler kurup, bu bölgede, "Garum Sosu" 'nu icat ettikleri bilinmektedir. Vélez-Malaga, Orta Çağ'da zamanında, 750'li yıllarda Faslı Müslümanlar tarafından kurulmuştur. İber Yarımadası'nda dayanan son İslam şehirlerinden birisi olmuştur. 711'den, 1493'e kadar İslam egemenliğinde kalmıştır ve Endülüs Toprakları'nda yer almıştır. Gırnata Emirliği'nin en önemli şehirlerinden birisi olmuştur. Bu zamanlarda nüfus hızlı bir şekilde artmıştır ve yerleşme kale surlarının dışına taşmıştır. 1492'de Beni Ahmer Devleti başkenti Gırnata'nın İspanya Krallığı'na teslim olmasından birkaç yıl önce 27 Nisan 1487'de Vélez-Malaga, Aragonlu II. Fernand tarafından kuşatılmıştır ve 1488 sonlarında, ilk defa Katolik yönetimine geçmiştir. Kuşatma sırasında, evlerini terk eden Faslı, Endülüslü ve Arap Müslümanların yerini, Kastilya ve Leon'lu katolik hıristiyanlar almıştır. Gırnata'nın düşmesinden 1 yıl sonra geriye kalan şehirlerde düşmüştür. (Cebelitarık, Marbella...) ve İspanya topraklarındaki Arap-İslam egemenliği sona ermiştir. (Devamı...)


 
Danica Patrick (d. 25 Mart 1982, Beloit, Wisconsin) Amerikalı otomobil yarışçısı, aktris ve model.

2005 senesinde yapılan Indy500 yarışının en iyi çaylak pilotu, 2005 IndyCar Şampiyonasının en iyi çaylak pilotu seçildi. 2008'de Twin Ring Motegi pistinde yapılan Indy 300 yarışını kazanarak "bir Indycar yarışı kazanan ilk kadın pilot" unvanını kazandı. 2009 Indy500 yarışını üçüncü sırada bitirerek "bir Indy500 yarışını podyum derecesi ile bitiren ilk kadın pilot" unvanını kazandı. Aynı sene "bir IndyCar şampiyonasında en fazla puan alan kadın pilot" unvanını da kazandı. 2010 senesinden beri yarıştığı NASCAR Nationwide serisinde; 2011 Daytona yarışında "bir NASCAR yarışına en üst sıradan (4. sıra) başlayan kadın pilot" ve "bir NASCAR yarışına liderlik eden ilk kadın pilot", 2011 Las Vegas Speedway'de "bir NASCAR yarışını en üst sırada (4. sıra) bitiren kadın pilot" unvanlarını elde etti. Halen IndyCar serisinde Andretti Autosport'un 7 numaralı GoDaddy.com aracını ve NASCAR Nationwide serisinde JR Motorsports'un 7 numaralı GoDaddy.com aracını kullanmaktadır. Her iki takımın hisselerinin yarısına sahiptir. ABD'nin Wisconsin eyaletine bağlı Beloit şehrinde doğdu, Illinois eyaletinin Roscoe şehrinde büyüdü. Yarışçı bir aileden gelmektedir. Babası T.J. ve annesi Bev, 1970'lerdeki bir kar aracı yarışında tanıştılar. T.J. kar aracı, motokros ve minik arabalar kategorisinde yarışırken, Bev onun yarıştığı takımda mekaniker olarak görev almaktaydı. 1996 yılında Beloit şehrinin hemen dışındaki Hononegah Birliği Lisesi'nde okuduğu sıralarda amigo kızların kaptanıydı. Daha sonra bu okuldan ayrılıp devlet okuluna yazıldı. Şu anda babası T.J., Danica'nın menajerliğini yürütürken, annesi Bev basın ilişkileri konusunda Danica'ya yardım etmektedir. Brooke isimli bir kız kardeşi var. Fizyoterapist Paul Edward Hospenthal ile evlidir. Yoga antrenmanı yaparken sakatlanmasının ardından gördüğü fizyoterapi tedavisi sırasında tanıştığı Hospenthal ile 2005'te evlendi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 27 - Pzt

 
Kaju (Anacardium occidentale ), sakız ağacıgiller (Anacardiaceae) familyasından bir tropikal iklim bitkisi. Brezilya'da yetiştirilip Portekizliler tarafından dünyaya tanıtılmıştır. En yoğun bulunduğu bölge Ekvator çevresidir.

16. yy başlarında Portekizliler Brezilya'yı istila ettiklerinde kaju ağacını da keşfettiler. Portekizli denizciler kaju tohumlarını Brezilya'dan batı Afrika kıyılarına taşıyarak bu topraklara ilk yerleşen Portekizlilerin orada yetiştirmelerini sağlamışlardır. Kaju ağacının yayılımı için yağışlı ve nemli ekvator iklimi çok elverişlidir. İklimi dolayısıyla kaju ağacı batı Afrika kıyılarına kolayca adapte olup hızla yayılmaya başlamıştır. Afrika'nın batı kıyısında Gabon, Angola ve Namibya gibi ülkelerden de doğu Afrika'daki ülkelere, Mozambik, Kenya ve Tanzanya'ya da yayılmıştır. Kaju ağacı Brezilya ve Afrika dışında Hindistan'da da yetiştirilmektedir. Günümüzde dünyanın en büyük kaju üreticisi ve ihracatçısı Hindistan'da Kerala Kaju Birliğidir. Brezilya ise kaju üretimi ve ihracatında dünya ikincisi, Afrika ise bu sıralamada üçüncü sırada yer alır. Hindistan'ın hasat zamanı Mayıs, Brezilya'da ise Ekim ayıdır. Kaju meyvesi çabuk çürüdüğünden ekonomik değere sahip değildir. Kaju fıstığının diğer fıstık çesitlerinden daha pahalı olma nedenlerinden biri her iklimde yetiştirilememesi ve her kaju elmasından ancak bir adet kaju fıstığı üretilebilmesidir. Toplanan kaju elmalarından çekirdekleri ayrılarak üzerlerindeki kabuk çıkartılıp kavrularak yenilir. (Devamı...)


 
Igor Stravinsky ya da tam adıyla Igor Fyodorovich Stravinsky (Rusça: Игорь Фёдорович Стравинский) (d. 17 Haziran 1882 Oranienbaum, Rusya - ö. 6 Nisan 1971 New York, ABD), Rus kökenli ABD ve Fransa vatandaşı besteci, piyanist ve orkestra şefi. 20. yüzyıl müziğinin en etkili ve önemli bestecilerinden biri olarak kabul edilir.

Stravinsky, 17 Haziran 1882'de Oranienbaum'da (bugün Lomonosov) Fiodor Ignatjevic isimli bir bas ile Sankt-Peterburg Kraliyet Operası'nda çalışmakta olan bir şarkıcının dört oğlundan üçüncüsü olarak olarak dünyaya geldi. Müziğe yeteneği erken yaşlarda ortaya çıktı ancak ailesinin isteğiyle müzik eğitimi değil, St.Petersburg Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldı; dönemin önde gelen Rus bestecisi Nikolai Rimsky-Korsakov'un oğluyla birlikte okudu. 1902'da babasını kaybeden Stravinsky, müziğe yöneldi ve konservatura gitmek yerine ikinci bir baba olarak kabul ettiği Nikolai Rimsky-Korsakov’dan ders almayı tercih etti. 1903'te başlayan özel dersleri 3 yıl sürdürdü; ilk bestelerinin hocasının desteğiyle yarattı. 1906'da üniversiteden mezun oldu; 1906'da kuzeniyle evlendi ve ardı ardına iki çocukları oldu. Paris'teki Rus Balesi için aldığı siparişler nedeniyle 1910-1914 arası Rusya'da fazla bulunamadı; I. Dünya Savaşı yıllarında İsviçre'ye yerleşti, iki çocuğu daha dünyaya geldi. Stravinsky savaştan sonra ailesiyle birlikte Fransa'ya yerleşti ve yirmi yıl değişik kentlerde yaşadı. Rusya'daki mülklerini yitirdiği için ek gelir sağlamak amacıyla besteciliğin yanı sıra piyanistlik ve orkestra şefliği yapmaya başladı. Avrupa'da, Kuzey ve Güney Amerika'da turnelere çıktı. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 28 - Sal

 
Perito Moreno Buzulu (İspanyolca: Glaciar Perito Moreno) Arjantin'in güneybatısında, deniz seviyesinden sadece 1500 m yüksekte, Patagonya’nın Campo de Hielo Sur buzul bölgesinin bir uzantısıdır. Adını Patagonya araştırmacısı Francisco Pascasio Moreno‘dan alır. En yakın büyük yerleşim yeri 80 km mesafedeki El Calafate olup, burası mili park içinden buzula yapılan turların ideal çıkış noktasıdır.

Buzul, Los Glaciares Milli Parkı'nın ve tüm Arjantin'in başlıca görülmeye değer noktalarından biridir. Perito Moreno, Antarktika ve Grönland dışında, az sayıda bilinen buzullardan biri olup, sürekli büyüyen bir buzuldur. Bunun sebebi de Büyük Okyanus'tan gelen bulutların Andlar'a çok kuvvetli yağışlar bırakmasıdır. 60 km'lik buz kitlesi günde yaklaşık 1 m öne sürüklenir. Bu, masif kütlede sürekli olarak çatırdama ve kırılma gürültüleriyle göze çarpar. Düzenli olarak da, yaklaşık 60 m yükseklik (hemen hemen Boğaz Köprüsü yüksekliği) ve 5 km genişlikteki ön cephede büyük parçalar kırılır. Bu durum gölde kabarık dalgalara sebebiyet verir. Sürekli olarak ileri sürüklenme sebebiyle buzul, her dört yılda bir Lago Argentino’nun yan kolu Brazo Rico ’yu bloke eder. Böylece nehirlerle beslenen güney kısmının bu kolundaki su seviyesi hızlıca yükselir. Nihayetinde bu da kısa bir süre sonra buzulun ön kısmının tamamının parçalanmasına yol açar. Bu önceden zor kestirilebilen gösteri, dünyanın en ünlü tabiat oyunlarından biridir ve her seferinde birçok turist ve belgesel filmciyi buzula çeker. Buzulun son gösterileri 1988, Mart 2004 ve son olarak da Mart 2006 yılında gerçekleşmiştir. Buzul, daha önce onu keşfeden Alman jeolog Rudolph Hauthal'in verdiği isim ile "Bismarc Buzulu" iken, daha sonra kaşif ve antropolog olarak verdiği hizmetlerin onuruna Perito Moreno‘nun adını almıştır. (Devamı...)


 
Alp Arslan (d. 20 Ocak 1029 - ö. 24 Kasım 1072) (Adudüddevle Ebu Şüca Muhammed Alp Arslan bin Davud), Büyük Selçuklu Devleti'nin ikinci sultanı olan Türk hükümdar. Alp Arslan, Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya gelişlerini ve mücadelesini yöneten askeri komutan ve hükümdardır. Gerçek adı Muhammed olup, daha çok unvanı olan Alp Arslan adıyla tanınmaktadır.

Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucularından Horasan Valisi Çağrı Beyin oğlu ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey´in yeğeni olan Alp Arslan, bu devletin kuruluş dönemindeki güç koşullarda yetişti. Doğum tarihini çeşitli kaynaklar 1029 ile 1032 yılları arasında gösterir. Tarih yazarlarının çok yiğit bir savaşçı olarak tanımladıkları hükümdar çok küçük yaşta ata binip ok atmayı öğrendi. İlk gençlik yıllarında arkadaşlarından oluşan kendi birliğiyle katıldığı Dandanakan vb. savaşlardaki başarısıyla dikkati çekti ve babasının ölümünden sonra Horasan valiliğini üstlendi. Tuğrul Bey 1063'te ölünce Selçuklu ülkesinde taht kavgaları başladı. Oğlu olmayan Tuğrul Bey, vasiyetinde Çağrı Bey'in oğullarından Süleyman'ın tahta geçmesini vasiyet etmişti. Selçuklu veziri Amid ül-Mülk bu vasiyeti yerine getirdi ve Rey kentinde Süleyman'ı sultan olarak tahta çıkardı. Ancak Çağrı Bey'in öteki oğlu Alp Arslan ve Arslan Yabgunun oğlu Kutalmış ile bazı emir ve şehzadeler Süleyman'ın sultanlığını tanımadılar. Kazvin şehrinde Alp Arslan adına hutbe okundu. Kutalmış'ın Rey önüne gelerek şehri kuşatması üzerine, vezir Amid-ül Mülk, Alp Arslan'dan yardım istediği gibi, hutbeyi de onun adına okuttu. Kutalmış ise, Alp Arslan ile yaptığı Dameğan yakınlarındaki savaşta hayatını kaybetti. Alp Arslan Rey şehrinde Selçuklu Devleti tahtına çıktı. Daha sonra Amid ül-Mülk'ü azlederek, yerine Nizamülmülk'ü tayin etti. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 29 - Çrş

 
Everest Dağı (Tibetçe: Çomolungma, Nepali: Çonnolugma Sagramata), dünyanın en yüksek dağı. Himalayalarda, yaklaşık 28 derece kuzey enlemi ile 87 derece doğu boylamında, ÇinNepal sınırı üzerinde yer alır. Çıplak Güneydoğu, Kuzeydoğu ve Batı sırtları en yüksek noktalara Everest (8.848 m) ile Güney doruğunda (8.748 m) ulaşır. Everest Dağı Kuzeydoğudaki Tibet platosundan (yaklaşık 5.000 m) tam olarak görülebilir. Dünya'da en çok ilgi çeken yerlerin başlarında gelmektedir.Eteklerinden yükselen Çangtse, Khumbutse, Nuptse ve Lhotse gibi doruklar Nepal'den görülmesine engel olur.

İngiltere'nin Hindistan sömürge yönetiminin kadastro genel müdürü George Everest'ten sonra yerine göreve gelen Andrew Waugh, dağa isim olarak selefi Everest'in adını öneren bir teklifi Londra Kraliyet Coğrafya Cemiyeti'ne sundu. Teklif kabul edildi. 1865'te, daha önce yapılan itirazlara rağmen dünyanın en yüksek dağının adı Everest olarak belirlendi. Dönemin en güçlü imparatorluğunun kültürel nüfuzuyla bütün dünyada bu dağ için Everest adı yaygınlık kazandı. Türkçe'de dağa Everest denmeden önce dağın Tibetçe yerel adı Çomolunma'nın Osmanlı Türkçesine uyarlanmış versiyonu kullanılmaktaydı. Bu ismin kullanıldığına İslam alimlerinden Said Nursi'nin 1911 (H. 1327) senesinde basılan Muhákemat adlı eserinde rastlanmaktadır. Müellif, Kaf Dağı'na değindiği bir yerde Everest'ten şöyle bahsetmektedir; (Devamı...)


 
Camille Guérin ya da tam adıyla Jean-Marie Camille Guerin (22 Aralık 1872, Poitiers - 9 Haziran 1961, Paris), Fransız Veteriner hekim, bakteriyolog ve immünolog. Albert Calmette ile birlikte tüberküloz hastalığına karşı Bacillus Calmette-Guerin (BCG) aşısını geliştirmişlerdir.

Babası 1882 yılında tüberkülozdan öldü (1918 yılında da eşi), 1892 - 1896 yılları arasında Ecole Nationale vétérinaire d'Alfort'da veteriner hekimlik eğitimi almaya başladı, öğrenci iken patolog Edmond Nocard'ın asistan olarak çalıştı. 1897 yılında, Lille Pasteur Enstitüsü'ne katıldı ve Fransız doktor, bakteriyolog ve immünolog Albert Calmette (1863-1933) ile çalışmaya başladı. Calmette serumu (yılan sokmalarına karşı panzehir) ve çiçek hastalığına karşı aşı hazırlamadan sorumlu bir teknisyen olarak çalışmaya başladı. Lille’de 1900 yılında Laboratuvar Başkanlığına terfi etti. Bundan sonra kendisini vereme karşı bir aşı araştırmaya adadı.1933 yılında ölümüne kadar Calmette ile yakın ilişki içinde çalıştı. Sığır tüberkülozu basili Mycobacterium bovis'in hastalığa neden olmadan hayvanlarda bağışıklık yarattığını 1905 yılında keşfetti. Bundan sonra O ve Calmette ardışık kültür transfer yöntemini kullanarak, Mycobacterium basilinin patojenik aktivitesini zayıflatmanın yollarını geliştirdiler. 1921 yılında, Guerin ve Calmette BCG kültürünü pasajdan pasaja aktararak 230 pasaj sonra insanlarda kullanılabilecek etkili bir aşı elde ettiler. Aşının ismine BCG adını verdiler. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.

Kasım 30 - Prş

 
Kaligrafi ya da Hat sanatı (Yunanca: κάλλος - kallos - "güzellik" + γραφή - graphẽ "yazı"), yazı sistemleri ve yazı öğeleri kullanılarak geliştirilen, sıklıkla dekoratif amaçla kullanılan, bir görsel sanat türü. Bu sanatla uğraşanlara hattat veya kaligraf denir.

Bu sanat dalının çağdaş bir tanımı ise "işaretlere anlamlı, ahenkli ve hünerli bir şekilde biçim verilmesi sanatı" şeklindedir. Belirli bir yazı stiline yazı tipi, hat türü, el veya alfabe gibi tanımlanabilir. Farklı yazı sistemlerinde farklı şekillerde, farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış olan kaligrafi, özellikle matbaa öncesinde büyük önem arz etmiştir. Bugün tipografi sanatıyla ilişkilendirilebilir ve sıklıkla yazı sistemlerine veya farklı hat kültürlerine göre sınıflandırılır: İslam hat sanatı (İslami kaligrafi), Arap hat sanatı (Arap kaligrafisi), Pers hat sanatı (Pers kaligrafisi), Japon hat sanatı (Japon kaligrafisi), Çin hat sanatı (Çin kaligrafisi), Batı hat sanatı (Batı kaligrafisi) gibi. Modern hat sanatı işlevsel el ile yazılmış betiklerden ve tasarımlardan işaretlerin soyut bir şekilde ifade edildiği ve bazen bu soyutsal ifadenin harflerin okunabilirliğinin yerine geçtiği güzel sanat eserlerine kadar geniş bir yelpazededir. Klasik hat sanatı tipografiden ve klasik olmayan yazı tiplerinden farklı olsa da bir hat sanatçısı bu alanların hepsinde eser verebilir; karakterler tarihsel bir şekilde disipline edilmiş olsalar da yazı anında doğaçlama bir şekilde oluşturulurlar, değişken ve spontanedirler. (Devamı...)


 
Yehudi Menuhin (d. 22 Nisan 1916, New York - ö. 12 Mart 1999, Berlin), Amerikalı keman virtüözüdür.

Belarus göçmeni Yahudi bir ailenin çocuğu olan Menuhin, henüz üç yaşındayken, bit pazarından alınıp kendisine hediye edilen bir kemanı çalmakta gösterdiği ustalıkla, müzik derslerine dört yaşında başladı. Yedi yaşındayken San Fransisco'da ilk dinletisini yaparak yeteneğini kanıtladı. 1927 yılında New York Senfoni Orkestrası'yla birlikte Carnegie Hall'da sahneye çıkan sanatçı, iki yıl sonra ilk kişisel konserini Einstein'ın da davetli olduğu bir salonda Berlin'de verdi. Uzun süren konserler dizisiyle yorgun düşen Menuhin, ara verdiği bir buçuk yılın ardından yine sahneye çıktığı zaman, Schumann'ın sonradan bulunan keman konçertosu, Mendelssohn'un bilinmeyen ve Berlin'de bir kütüphanede bulduğu Re Minör keman konçertosu gibi eserleri ilk kez seslendirdi. 1958 yılından itibaren çeşitli müzik festivalleri düzenledi, orkestra yöneticiliğine başladı. 1962’de İngiltere’de, 8-18 yaş arasındaki üstün yetenekli gençlere mali konumlarına bakmaksızın eğitim olanağı tanıyan, The "Yehudi Menuhin School"’u kurdu. Ünlü sanatçılar Nigel Kennedy, Benjamin Marquise Gilmore, Miho Kawashima, Ella Rundle bu okuldan yetişmiştir. Dünyanın birçok ülkesinde konserler veren Menuhin'e Bela Bartok, Georges Enesco, William Walton gibi ünlü besteciler eserler yazdı. Öldüğünde, İngiliz vatandaşıydı ve Lordlar Kamarası üyesiydi. (Devamı...)

görüntüle - değiştir -   korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu ekleyip kaydedin.



Bugün 26 Nisan 2024, Cuma ; saat 05.12 UTC