31 Temmuz 2022'de Türkçe Vikipedi'de portallerinsonlandırılmasıyla birlikte, bu portal artık kullanılmamakta ve tarihsel bir kayıt olarak saklanmaktadır. Bu konu hakkında tartışmayı yeniden başlatmak için köy çeşmesi gibi daha geniş bir ortamda görüş isteyiniz.
Türkiye, günümüzde bağımsız yedi Türk devletinden biridir. Ülkedeki en yaygın din İslâm'dır, (1921 ve 1924 Anayasalarında bulunan "Türkiye Devleti'nin dini İslamdır" hükmü 10 Nisan 1928 tarihinde yapılan değişiklikle Anayasa’nın 2. maddesinden çıkarılmıştır) fakat devletin resmî dini yoktur. Ülkenin resmî dili ise Türkçedir.
Osmanlı Devleti döneminde daha çok yap-işlet modeli ile sermaye sahiplerince işletilen demiryolları, 24 Mayıs 1924 tarihinde çıkarılan 506 Sayılı Kanun'la devletleştirilmeye başlanmış ve Anadolu - Bağdat Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi adı ile yapılandırılmıştır. Daha sonra demiryollarının yapımı ve işletilmesinin bir arada yürütülmesi ve daha geniş çalışma imkânları verilmesini sağlamak amacıyla çıkarılan 31 Mayıs 1927 tarih ve 1042 Sayılı Kanun'la Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi adını almıştır.
1953 yılına kadar katma bütçeli bir devlet idaresi şeklinde yönetilen kuruluş, 29 Temmuz 1953 tarihli 6186 Sayılı Kanun'la "Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD)" adı altında Kamu İktisadi Devlet Teşekkülü haline getirilmiştir. Son olarak uygulamaya konulan 233 sayılı KHK ile "Kamu İktisadi Kuruluşu" hüviyetini almıştır. (Devamı...)
1913 yılına ait 40 paralık bir Osmanlı posta pulundaSelimiye Camii. Daha önceki posta pulları üzerinde padişahtuğraları yer alıyordu ve bu pullar belirgin bir Osmanlı tarzına sahipti. 1913'te Edirne'nin Bulgarlardan geri alınması anısına Oskan Efendi tarafından tasarlanıp İngiltere'de bastırılan bu pulun da içinde yer aldığı seri ise, ortadaki bir vinyet etrafındaki çerçeve ile dönemin uluslararası kullanımdaki pullarına daha yakın bir tasarıma sahipti. Bu seri ile Osmanlı pulları üzerinde ilk defa illüstrasyonlar yer almış oldu.
Üreten: Osmanlı posta idaresi
Hakan Şükür; futbola 1987 yılında, doğup büyüdüğü şehrin takımı Sakaryaspor'da başladı. Burada geçirdiği üç sezon ve yaşadığı bir Türkiye Kupası şampiyonluğunun ardından 1990'da Bursaspor'a transfer oldu. 1992'de, Tanju Çolak'ın takımdan ayrılmasının ardından Galatasaray ile sözleşme imzaladı.
Galatasaray'da iki sezon üst üste Süper Lig, bir Başbakanlık Kupası ile Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası şampiyonluğu yaşadıktan sonra 1995'te, Serie A ekiplerinden Torino ile anlaştı. 4 aylık Torino kariyerinin ardından, aynı yıl içerisinde Galatasaray'a döndü. Takımın, dört yıl üst üste Süper Lig, üç yıl üst üste Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası, üç Türkiye Kupası ve 2000'de kazanılan UEFA Kupası şampiyonluklarında pay sahibi oldu. 2000'de tekrardan İtalya'ya giden Hakan, 2000-01 sezonunda Internazionale, 2001-02 sezonunda ise kiralık olarak Parma formalarını giydi. Aynı sezon Parma ile Coppa Italia'nın sahibi oldu.
2002 yazında, eski takım arkadaşı Tugay Kerimoğlu'nun da formasını giydiği Premier League ekiplerinden Blackburn Rovers'a transfer oldu. Fakat sezonun 9. maçının ardından ağır bir şekilde sakatlanması sebebiyle Blackburn ile sadece 9 maça çıkabildi. Sezon sonunda kulüp tarafından serbest bırakıldı ve bunun üzerine tekrar Galatasaray'a döndü. Burada iki Süper Lig ve bir Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşayan Şükür, 2008'de futbolculuğu bıraktığını açıkladı. (Devamı...)
Met helvası, Nuga helva, Haşhaşlı çörek, Kalabak suyu, Çibörek ve Lületaşı ile meşhurdur. İşlenebilir lületaşı, Türkiye'de yalnız Eskişehir'de çıkarıldığı için Eskişehir taşı olarak bilinir. Türkiye'de Eskişehir ve Sivrihisar dolaylarında yetişen bir çoban köpeği olan akbaş da şehre ait önemli değerlerdendir.
Türk Silahlı KuvvetleriHava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı 1. Hava Taktik Komutanlığı ve 1. Hava İkmal ve Bakım Merkez Komutanlığı da Eskişehir'de bulunmaktadır. Ayrıca hem askeri hem de sivil havaalanı (Anadolu Üniversitesi Havaalanı) bulunmaktadır. (Devamı...)
"Türkiye'de nükleer çalışmalar, nükleer teknolojiye sahip olmayan pek çok Avrupa ülkesiyle eş zamanlı olarak "Atom enerjisinin barışçı amaçlarla kullanılması" konusunda düzenlenen 1. Cenevre Konferansı'ndan hemen sonra 1955 yılında başlatılmıştır."