I. Murad

3. Osmanlı padişahı (1362–1389)

I. Murad (Osmanlıcaمراد اول, romanizeMurâd-ı Evvel), Murad-ı Hüdavendigâr veya Gazi Hünkar (29 Haziran 1326, Bursa – 15 Haziran 1389, Kosova), Osmanlı İmparatorluğu'nun üçüncü padişahı. Babası Orhan Gazi, annesi Nilüfer Hatun'dur.[2][3] Babası Orhan Gazi döneminde 95.000 km² olan devlet toprakları onun döneminde yaklaşık 500.000 km² kadar genişlemiştir.

I. Murad
مراد اول
Bey
Gazi
Han
Hüdavendigâr
Sultânü's-selâtîn
Emîr-i a'zam
Melikü'l-mülûk
I. Murad'ın Paolo Veronese tarafından 16. yüzyılda yapılmış portresi.
3. Osmanlı Padişahı
Hüküm süresiMart 1362 – Haziran 1389[1]
Önce gelenOrhan Gazi
Sonra gelenI. Bayezid
Doğum1326[1]
Bursa, Osmanlı Devleti
Ölüm15 / 28 Haziran 1389[1]
(62–63 yaşlarında)
Kosova Ovası, Sırbistan Prensliği
DefinKosova'da I. Murad Türbesi'ne gömülen organlar
42°42′07″K 21°06′15″D / 42.70194°K 21.10417°D / 42.70194; 21.10417
Cenaze Sultan Murad Türbesi'ne defnedildi, Osmangazi, Bursa
Eş(ler)iGülçiçek Hatun
Tamara Hatun
Paşa Melek Hatun
Diğer
Çocuk(lar)ıYıldırım Bayezid
Yakup Çelebi
Savcı Bey
Diğer
Tam adı
Murad bin Orhan
HanedanOsmanlı Hanedanı
BabasıOrhan Gazi
AnnesiNilüfer Hatun
DiniSünni İslam
İmza
Sultan Gazi Murad Han Hüdavendigâr

"Hükümdar", "bey" anlamına gelen hüdavendigâr[4] (Osmanlıcaخداوندگار) unvanı verilmiştir. Tuğrası Sultan Murad bin Orhan olarak istiflenmiştir. Bazı kitabelerde Melikû'l-Âdil İl Gazi es-Sultan Giyâsû'd-Dünya ve'd-Din şanı ile anılmıştır. Adına kesilmiş olan gümüş ve bakır sikkelerde ve bazı diğer kitabelerde Murad bin Orhan el-Melik, el-Adil, es Sultanü'l Gaalib ad ve unvanları kullanılmıştır. Bazı kaynaklara göre, bu Osmanlıların İlhanlılara olan bağımlılığının sona erdiğini göstermektedir. Böylece Sultan unvanı ilk kez I. Murad zamanında kullanılmıştır. Batı kaynaklarında Amourad I olarak anılmaktadır.

Şehzadeliği döneminde Edirne'yi fethederek Balkanlara geçmiştir ve Balkanlarda fetihler yapmaya başlayarak Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletmiştir. 40'ın üzerinde savaşı yönettiği ve hiç yenilmediği çeşitli kaynaklarda söylenmektedir. I. Kosova Savaşı'ndan sonra savaş alanını gezerken bir Sırp askeri olan Milos Obilic tarafından hançerlenerek öldürüldü.

Padişahlık öncesi

İlk eğitimini annesi Nilüfer Hatun'dan almıştır. Annesi Rum asıllı Yarhisar tekfurunun kızı olduğu için, bundan ne kadar etkilendiği, örneğin Rumca bilip bilmediği meçhuldür. Çocukluğu ve gençliğinde İznik ve Bursa'da medreseler açıldığı bilinmekle beraber I. Murad'ın bu kurumlarda veya bunlarda bulunan değerli hocalardan İslamî eğitim görüp görmediği; yahut da babası ve dedesi gibi geleneksel Türkmen eğitimi görüp görmediği bilinmemektedir.

Babası Orhan Bey Bursa'yı aldığı zaman (1326'da veya bazı kaynaklara göre 1324'te), Aşıkpaşazade tarihine göre bu şehir "Bey Sancağı" olarak örgütlendi ve Şehzade Murad sancak beyi olarak atandı.[5] Diğer kaynaklara göre ise Bursa doğrudan doğruya devlet merkezi yapılmıştır.

I. Murad'a Hüdavendigar unvanı verildiği bilindiği; bu unvanın daha çok Bursa Sancağı'nda kullanıldığı; sonradan II. Murad'a da verildiği göz önüne alınırsa, Bursa Sancak beyi olarak görev yaptığı çok olasıdır.

Olasılıkla Bursa Sancak Beyi iken, ağabeyi Süleyman Paşa'nın maiyetinde Rumeli fetihlerine katıldı. Süleyman Paşa'nın Çorlu'da bir sürek avı sırasına 1359'da ölümünden sonra 3 yıl kadar (1359-1362) Beylerbeyi olarak Rumeli fetihlerine devam etti. Ancak bazı kaynaklar oğlu Süleyman Paşa'nın beklenmedik ölümüne çok üzülen ve çok yaşlı olan Orhan Bey'in son günlerini inzivaya çekilip sessiz geçirdiğini, devlet idaresini oğlu Murad Bey'e bıraktığını yazarlar.[3] Aşıkpaşazade ise Orhan Bey'in Süleyman Paşa ile aynı yılda öldüğünü bildirmektedir.[5]

Saltanatı

1362'de Orhan Bey ölünce, kendisi Rumeli'de bir muharebe ortamındayken, Bursa ahilerinin kararıyla, hükümdar ilan edilmiş ve Bursa'ya çağrılmıştır.

Murad Bey tahtına geçtikten hemen sonra Aşıkpaşazade'nin deyişiyle [5]

''Kendi vilayetinden ve Karesi'den eyi leşker cem edip''

hemen Rumeli'ye dönme hazırlığı yapmaya başlamıştır. Fakat komşu devletler ve diğer düşmanlar bu hükümdar değişikliğinden faydalanmak için hemen harekete geçmişlerdir. Bizanslılar Çorlu, Burgaz ve Malkara'yı geri almışlardır. Kısa bir zaman önce Osmanlılara katılmış olan Ankara'nın Ahileri şehirlerinden Osmanlı kale muhafızlarını kovmuşlardır. Büyük şehzade İbrahim ayaklanmıştır. Bizanslılar, anne tarafından VI. İoannis Kantakuzinos'un torunu olan ve imparator V. İoannis'un kızıyla nişanlı olan küçük şehzade Halil'i kışkırtarak ağabeyinin hükümdarlığını kabul etmemesine neden olmuşlardır.

Karamanoğulları da Osmanlılara hücum için ordusunu hazırlamaktaydı.

Murad Bey önce deneyimli komutanlar, ulema mensupları ve diğer ileri gelenler ile bir görüşme yapmış ve bu sorunların hepsine o yıl çare bulmuştur. Önce Ankara'ya hücum edip kaleyi ve şehri eline geçirmiş ve bozguncuları elimine etmiştir. Sonra Sultan Höyüğü (Eskişehir) almış ve Bursa'ya dönüp biraz daha savaş hazırlığı yapıp yapamadan Karamanoğulları üzerine yönelmiştir. Tarihçi Şükrullah'ın deyimiyle[6]

''Karaman Beyi de ileri gelip iki ordu karşılaştılar... Kargılar kırıldı, kılıçlar çentik çentik, kalkanlar paramparça oldu. Kişiler güz yaprağı gibi döküldü... Karamanlılar çerisinden Varsak, Tatar ve Türkmenden sayısız kişiler toprağa düştü... Karaman Beyi takımlarını, ağırlıklarını bırakıp kaçtı.''

Bu sırada Eskişehir ve Bilecik taraflarında ayaklanma hazırlıkları içinde bulunan kardeşleri İbrahim ve Halil'i yakalattırdı ve boğdurdu.

O zamana kadar devlet göreneğine göre beylerbeylikleri ve sancak beylikleri hükümdarın kardeşlerine veya oğullarına verilmekteydi. Fakat Murad Bey kardeşlerini boğdurduğu ve çocukları da çok küçük yaşta olduğu için hanedan dışı atamalar yapmak zorunda kaldı: Lala Şahin Paşa beylerbeyi unvanı ile ordu komutanı; Bursa Kadısı Çandarlı Kara Halil Hayreddin'i de "kadı-asker" olarak atadı.

 
Sultan I. Murad

I. Murad Rumeli'ye hemen 1361'de dönüp Bizanslıların tekrar ellerine geçirdikleri Lüleburgaz ve Çorlu'yu yeniden eline geçirdi. I. Murad Lüleburgaz'da bir savaş meclisi topladı ve burada Edirne'nin alınması kararlaştırıldı. Hacı İlbeyi ve Gazi Evrenos idaresi altında akıncı kolları Malkara, Keşan, İpsala ve Dimetoka doğrusu üzerinde ilerleyip hem buraları ele geçirip hem de Balkanlardan yardım gelmesini önlediler. Lala Şahin Paşa komutasında Osmanlı birlikleri bir karmaşık Bizans-Bulgar ordusuna karşı Sazlıdere'deki muharebede galibiyet kazanıp; Edirne'nin fethine yol açtı. Böylece I. Murad Bizans'in Trakya'daki merkezi ve imparatorlukta üçüncü büyük şehir olan Edirne'yi (Adrianopolis) 1361'de ele geçirdi.[7]

Balkanlarda genişleme stratejisi uygulamak ve bunun daha kolay başarılmasını sağlamak için Edirne'yi devletin ikinci başkenti olarak seçti. Edirne, İstanbul ile Tuna yalıları arasındaki yolda en güçlü kaleydi; Bizans başkenti ve Balkan Dağlarından giden yolun önemli menzili olarak bu yolu kontrol etmekteydi ve Bizans'ın Balkanlardaki ordu ve idari merkezi idi. Edirne yeni kurulan Rumeli Beylerbeyliği'nin de merkezi oldu.

Bu stratejik avantajını kullanan I. Murad 1363'te Filibe (Philippolis/Plovdiv)'i ve Gümülcine'yi de eline geçirip İstanbul'a hem çok önemli vergi geliri, hem de hububat, pirinç gibi yiyecek maddeleri sağlayan ana yolların geçtiği Meriç nehri vadisini idaresine aldı. Bu aynı zamanda Bulgar Çarı John Aleksander'a Bizans aleyhinde Osmanlılara destek sağlaması için bir baskı yolu oldu.[8]

Artık hedef Bizans değil Balkanlar olmuştu. Bu yeni stratejik durum Bulgar, Bosna, Sırp, Macar ve Eflak devletlerini etkiledi ve Papa V. Urbanus'ın teşvikiyle yeni bir bağdaşıklık kuruldu. Hristiyan devletlerin birliklerinden oluşan ve Macaristan Kralı I. Layos komutanlığında bir Haçlı ordusu toplandı ve 1364 yazında bu ordu Balkanlar üzerinden Meriç vadisine inip Meriç nehri kenarından ilerlemeye başladı. Bu sırada I. Murad Anadolu'da Bursa'da devlet reformları ile uğraşmaktaydı.

Lala Şahin Paşa Edirne'yi korumak niyetiyle orada kalıp Hacı İl-Beyi komutasında bir süvari birliğini keşfe gönderdi. Haçlılar zaferlerinden emin olup Meriç kıyısında rahatlık içinde kampta bulunmaktaydılar. 26 Eylül 1364'te Hacı İl-bey'in birliği gün ağarırken aniden bir baskın hücumuna geçip bu Haçlı kuvvetini paniğe kaptırdı ve binlerce Bulgar, Sırp, Boşnak, Macar ve Eflaklı Haçlı asker öldürüldü veya Meriç'te boğuldu. Osmanlı tarihçileri bu müthiş baskını Sırp Sındığı olarak anmaktadırlar.[9]

1366'da Savoy Kontu olan Amedeus, yakın akrabası olan Bizans İmparatoru V. İoannis'a destek sağlamak için denizden küçük bir Haçlı seferine girişti. Venedik'ten 15 kadırga ile ayrılıp Konstantinopolis'e gitmekte iken Çanakkale Boğazı ağzında bulunan ve 12 yıl önce Osmanlılar tarafından Trakya'da ele geçirilip yerleşke kurulan ilk kent olan Gelibolu'ya hücum edip I. Murad kale garnizonuna zamanında yardım sağlayamadığı için bu şehri eline geçirdi. Bu stratejik kale böylece 10 yıl Latin-Bizans idaresinde kalıp ancak 1377 sonunda yine Osmanlılar tarafından geri alındı.[10]

I. Murad Bursa'dan Katalan Paralı Askerler Birliği kalıntıları elinde bulunan Karabiga'yı kuşatıp aldıktan sonra Rumeli'ye geçerek bir müddet Dimetoka ve Edirne'de oturdu ve bu kentlerin imarı ile uğraşıp buralarda birer saray ve camii yaptırdı. 1366-1368'de Bulgarlar'ın elinde olan Kızılagaç, Yanbolu, İhtiman, Samakov, Aydos ve Süzebolu kentleri ve Bizans idaresinde olan Hayrabolu, Pınarhisar, Vize ve Kırklareli Osmanlılar eline geçti. Bulgar Kralı İvan Şişman ülkesinin önemli bir kısmını kaybetmiş oluyordu. 1368'de kız kardeşi Prenses Mara'yı I. Murad'la evlendirdi ve Bulgaristan'ın Osmanlılar'ın yüksek egemenliği altında bulunan bir vasal ülke olma statüsünü kabul etti.

1371'de Sırpsındığı Savaşı'nın intikamını almak isteyen Sırpları Çirmen Savaşı'nda yendi. Aynı yıl İstanbul'un yakınında bulunan Çatalca ele geçirildi. Osmanlı sınırları Sırp Despotluğu'na dayanmıştı. 1374'te Sırp Despotu Lazar ile yapılan bir anlaşma ile yıllık vergi vermek suretiyle Sırbistan'ın Osmanlılar yüksek egemenliği altında bir vasal ülke olması kabul edildi.

Bu gelişmeler Bizans'ı da yakından etkilemişti. Bizans İmparatoru V. İoannis, I. Murad ile müzakerelere girerek 1373 başlarında bir anlaşma yapıp Bizans İmparatorluğu'nun yıllık vergi ödeyerek Osmanlılar yüksek egemenliği altında bir vasal ülke olmasını kabul etti.[10] Böylece Osmanlıların Rumeli'ye geçip yerleşmelerinden 20 yıl sonra Balkanlarda bulunan üç devlet de (Bizans, Bulgaristan ve Sırbistan) Osmanlıların yüksek egemenliğini kabul etmiş oluyordu.

Bizanslılarla yapılan anlaşmaya göre Bizans İmparatoru Osmanlı Sultanı istediği zaman imparatora yakın bir komutan altında asker de gönderecekti. Böylece Mayıs 1373'te Bizans İmparatoru Anadolu'da I. Murad'ın Çandaroğulları'na karşı açtığı bir savaşa katılmak zorunda kaldı.[10]

Savcı Bey isyanı

 
I. Murad Han

I. Murad bu seferde iken "taht vekili" olan oğlu Savcı Bey bir şehzade ayaklanması başlattı. Gerçekte bu Osmanlı şehzadesinin ayaklanması İstanbul'da Bizans İmparatorluğu için imparator adayları arasındaki taht kavgalarının bir uzantısıydı. I. Murad 1373'te yanına vasal hükümdar olan Bizans İmparatoru V. İoannis ile birlikte bir Anadolu seferine çıkmıştı. Konstantinopolis'teki büyük oğlu Andronikos (sonra IV. Andronikos) küçük kardeşi Manuil (sonra II. Manuil) rekabet halindeydi. Babasının başkentten ayrılmasından istifade eden Andronikos bir komplo yapıp imparatorluğunu ilan etti. Bu ayaklanma eylemine her nedense daha 14 yaşında olan Osmanlı şehzadesi Savcı Bey de katılıp Rumeli'de babası I. Murad yerine hükümdar olduğunu ilan edip kendi adına hutbe okuttu. I. Murad, komutası altındaki Osmanlı güçleri ile hemen Rumeli'ye geçti. Şehzade Savcı Bey ve Bizanslı gaspçı Andronikos'un komutası altında bulunan birliklerle İstanbul yakınlarında "Apikridium" mevkiinde bir çarpışma yapıldı ve I. Murad idaresindeki ordu Savcı Bey ve Andronikos'un ordusunu dağıttı. Savcı Bey, Dimetoka'ya kaçtı ve orada yakalandı. Babası Savcı Bey isyanından çok etkilendiği için, önce onun gözlerine mil çektirme cezası uygulattı. Feridun Bey Münşeati terimiyle Savcı Bey "nur-ı basıradan mechur (görme ışığından yoksun)" edildi.[11] Aynı ceza Bizans İmparatoru V. İoannis, tarafından asi oğluna da uygulandı. Fakat tarihçiler Bizans İmparatoru'nun bu cezayı daha hafif bir şekilde uygulayıp oğlunun gözlerine kızgın sirke döktürüp yarı kör ettirildiğini bildirirler. I. Murad oğlunu kör ettirdikten sonra öfkesini yenemeyip sonradan Bursa'da bulunan Savcı Bey'i boğdurarak idam ettirdi. Bursa dolaylarında başlayıp orada biten Savcı Bey öyküsü sonradan şiir ve romanlara konu olmuş bir trajik vaka oldu.

Anadolu'da kazanılan yeni yöreler

50 yaşındayken 1376'da I. Murad Bursa'ya döndü ve savaşsız geçen 5 yılı orada sarayında geçirdi.

1381'de oğlu Yıldırım Bayezid ile Germiyanoğulları Beyi Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatun ile evlendirdi. Germiyanoğulları çeyiz olarak Kütahya, Simav, Tavşanlı, Emet kentlerini Osmanlılara verdiler ve Süleyman Şah Kula'ya çekildi. Bursa'da yapılan görkemli düğüne konuk olan Hamitoğulları Beyi Hüseyin Bey ve elçisiyle görüşen I. Murad 80 bin altın karşılığında Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç, Eğirdir ve Isparta'yı satın aldı.[3] Bu siyaset sonucu Osmanlı kısa zamanda Karamanoğulları ile karşı karşıya geldi.

Böylece I. Murad "Sultan" sanıyla tanılması gerektiren bir güce ulaşıyordu.

Balkanlarda yeni fetihler

I. Murad saltanatının 1381'i izleyen yıllarında Anadolu beyliklerinden Candaroğulları'nı içten zayıflatmayı ve Akdeniz'de güçlü Venedik devleti ile barışık kalmayı güden bir strateji uygularken Balkan sınırlarındaki akıncı beylerini ve ordu komutanlarını Balkan fethine devamla görevlendirdi.

Gazi Evrenos Bey idaresindeki akıncı kolu daha önce kaybedilen Gümülcine'yi eline geçirdikten sonra Batı Trakya ve Makedonya'ya yöneldi. Balaban Bey Sofya'yı, Yahşi Bey Niş'i ele geçirdi. Akıncılar Vardar ve Struma nehirlerinin vadilerini takip ettiler ve hemen sonra Vezir Çandarlı Hayreddin Paşa ise Batı Trakya'da Kavala, Drama, Zihne, Serez ve Bizans'in ikinci büyük şehri olan Selanik'i aldı. Kara Timurtaş Paşa İştip, Manastır ve Hayreddin Paşa Ohri'yi ele geçirip Arnavut sorunlarına müdahale edilmeye başlandı. Buralara Anadolu'dan yeni göçmen Türkmenler nakil edilerek Balkanların Türkleşmesi konusuna da eğilindi.[12]

Karamanoğulları ile savaş

I. Murad 60 yaşını Bursa'da geçirmekteyken bu sefer de damadı Karamanlı Alâeddin Bey ile uğraşmak zorunda kaldı. Alâeddin Bey 1386'da Osmanlı sınırlarını çiğneyip Osmanlı idaresine 1381'de geçen Beyşehir'e saldırdı. Bunun üzerine I. Murad büyük bir ordu ile Karamanlı merkezi Konya üzerine yürüdü. Alâeddin Bey'in af dilemesini ve barış önerilerini kabul etmedi. Osmanlı ve Karamanlı orduları Konya şehri yakınlarında bir çarpışmaya giriştiler. Alâeddin Bey yenildi ve Konya kalesine kapandı. Fakat Osmanlı ordusu kaleyi kuşatıp çok geçmeden alıp kenti fethettiler. I. Murad'ın kızı ve Alâeddin Bey'in karısı Nefise Melek Hatun babası huzuruna çıkıp kocasının affını diledi. Oğluna karşı çok haşin davranmış olan I. Murad, damadına karşı çok bağışlayıcı davrandı ve onun hayatını bağışlayıp Bursa'ya döndü.[3]

Balkanlarda yeni müttefikler, Kosova Meydan Muharebesi ve ölümü

 
I. Murad'ı öldüren Miloş Obiliç'in katledilmesi (Hünernâme/Nakkaş Osman
 
Kosova’nın başkenti Priştine yakınlarındaki Sultan I. Murat Türbesi ve civarı (2006)
 
I. Murad'ın Kosova'daki türbesi

Osmanlı devlet idaresi bu sırada önemli bir değişme geçirdi. Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa hastalanarak 22 Ocak 1387'da öldü ve yerine vezirliğe oğlu Çandarlı Ali Paşa atandı. O zamana kadar tek bir vezir varken, Karaman seferinden sonra bu seferde çok gayreti görülen Kara Timurtaş Paşa'ya da vezir payesi verildi. Böylece Çandarlı Ali Paşa da vezir-i azam payesini aldı.

1388'de Balkanlarda yeni bir gaile ortaya çıktı. O zamana kadar vasal devlet hükümdarı olan Sırp Despotu Lazar ve Bosna Kralı Tvrtko, Hırvat prensleri ile Arnavutluk prensleri arasında bir Hristiyan bağdaşıklık cephesi kurdular. Amaçları yeni bir Haçlı Ordusu kurup, Osmanlı Devleti'ni Balkanlardan çıkarmaktı. Bu cephenin kurduğu ordunun ilk başarısı 1388 Ploşnik'te küçük bir Osmanlı akıncı birliğini bozguna uğratmak oldu. Bundan cesaret alan Macarlar, Ulahlar ve hatta bir Osmanlı uyruğu konumlu Bulgarlar da bu cepheye katıldı.

1389'da yeni Vezir-i Azam unvanlı Çandarlı Ali Paşa komutasında 30 bin kişilik bir kuvvet ile Rumeli'de sefere başladı. Bu kuvvet başarılar elde edip Tırnova ve Sumnu'yu aldı. Bu sırada I. Murad Anadolu'da beylerden ve ahaliden yeni bir ordu kurmakla meşgul olmakta idi ve çok gecmeden Rumeli'den de yeni takviye alan bu ordusu ile Bulgaristan'a girdi. Bunun üzerine Bulgar Kralı Şişman Hristiyan bağdaşıklıkdan ayrılıp teslim oldu. Ordunun bir kısmı Tuna boylarına yönelip stratejik Niğbolu ve Silistre kalelerini ele geçirdi. Haziran sonuna doğru büyük Osmanlı ordusu Kratova'da toplanmaya başladı ve burada I. Murad başkanlığında bir harp meclis kurulup bağdaşıklık ordusu üzerine yürüme kararı verildi. Şehzade Beyazid, Şehzade Yakup ve diğer deneyimli komutanlara görev belirtilerek bir muharebe planı hazırlandı.

28 Haziran 1389'da Haçlı Ordusu ile Osmanlı ordusu Üsküp'ün kuzeyinde Kosova Ovası'nda büyük bir meydan muharebesine giriştiler. I. Kosova Savaşı olarak adlandırılan bu muharebede Osmanlı ordusu ile Hristiyan Sırp, Bosna, Eflak, Macar ve Hırvat bağdaşıklık ordusu 8 saat süren bir çarpışmaya giriştiler. Hristiyan ordusu sonunda büyük bir bozguna uğradı. Muharebe bittikten sonra veya muharebe sırasında I. Murad, Sırp Miloš Obilić tarafından hançerlenerek şehid edildi. Böylece I. Murad harp sırasında öldürülen ilk ve tek Osmanlı Sultanı oldu.[13][14]

Bir ölüm kalım savaşı haline girmiş olan çarpışma ve hükümdara suikast olayı Türk/Osmanlı ve yabancı kaynaklarda çok farklı şekillerde anlatılır:

  • Birçok Türkçe kaynakta I. Murad geleneksel olarak savaş alanının dolaşırken Sırp Despotu Lazar'ın damadı olan yaralı Milos'un hançerine hedef olmuş; otağına götürülmüş; ama kurtarılamayarak ölmüştür.
  • Feridun Bey Münşeat adlı eserinde Miloş'un Müslüman olmak istediği nedeniyle I. Murad'a yaklaşıp yeninde sakladığı hançerle onu kalbinden vurduğunu bildirir.[11]
  • Dimitri Kantemir ise tarihinde [15] I. Murad'ın Kosova savaş meydanını gezerken yerdeki ölülerin çoğunun tüysüz delikanlılar olmasının nedenini sorduğunu; vezirin kendisine Padişahım zaten zafer bundan dolayı bizim olmuştur dediğini; I. Murad'ın ise bu harp meydanında öldürüldüğü hakkında önceki gece gördüğü bir rüyayı anlatmaya başladığını; bu sırada civarda yaralı bulunan bir Hristiyan askerin bu konuşan kişilerin padişah ve veziri olduğunu anlayıp onlara hücum edip I. Murad'ın karnına hançerini sapladığını nakleder.
  • Yabancı kaynaklardan özellikle Sırp anlatımlarına göre, ise bir Sırp asılzadesi olan Milos'un görüşme talep ettiği; bunun kabul edilip serbestçe maiyeti ile birlikte I. Murad'ın otağında huzuruna çıktığı ve onun üzerine atılıp onu hançerleyip öldürdüğü yazılır.[15] Dimitri Kantemir Osmanlı Padişahı huzuruna getirilen elçilerin ve yabancıların padişah huzurunda kollarının Saray mensupları tarafından sıkı sıkıya tutulma geleneğinin bu türlü suikast girişimlerini önlemek nedeniyle ortaya çıktığını bildirmektedir.
  • Bu olayla ilgili elde bulunan zamanına ait tek bir yazılı belge ise, Bosna Kralı I. Tvartko'nun Floransa Senatosu'na gönderdiği 20 Ekim 1389 tarihli bir mektuptur. Bu mektuba göre muhaberenin başlarında Sırp ağır süvarilerinin bir hücumunda 12 kişilik bir grup Osmanlı ordusunu yarmayı başarmış ve bu 12 soylu süvariden biri I. Murad'ı öldürmüştür.[16]
  • Savaşın sonucu uzun süre belirsiz kaldı. Önce Hristiyanlar ağır bastılar. Üstelik bir Sırp, Sultan Murad’ın otağına girip sultanı hançerlemeyi başarınca zaferi kazandıkları kesin gibi gözükmeye başladı. Bu başarının sağlayacaklarını düşünerek gözleri kamaşan Lazar’ın ordusu hemen Avrupa saraylarına elçiler gönderip zaferi müjdeledi. Paris’te kral Te Deum okuttu.[17]

Bu kaynak karışıklığı dolayısıyla hala gizemini koruyan bu suikast olayı nasıl olursa olsun, Şehzade Beyazid'in muharebe sahasından çağrılıp otağda Sultan ilan edilip kendisine biat edilmesi; yakalanıp esir düşen Sırp Despotu Lazar'ın ve yakınlarının "mukabeleyi-misil" olarak öldürülmesi I. Murad'ın muharebe tam olarak bitmeden bir suikasta uğradığını açıkça göstermektedir.

I. Murad'ın cenazesi, saltanat savı güder gerekçesiyle Kosova'da yeni padişah I. Bayezid emriyle boğularak öldürülen oğlu Yakup Bey'in cenazesiyle birlikte Bursa'ya getirildi ve Çekirge'deki türbesine gömüldü. Cenazenin sağlıkla nakli için, iç organları otağının bulduğu yerde Kosova'da defnedilmiştir. Türkler ve İslam dünyasında I. Murad'a Hüdavendigar lakabı ile kutsallık derecesinde saygı beslenmesine başlanmıştır. Böylece Kosova'da hala bulunan iç organlarının defnedildiği yer "Meşhed-i Hüdavendigar" adı ile ve Çekirge'de bulunan I. Murad türbesi birer ziyaretgah olmuştur.

Saltanatının değerlendirilmesi

 
I. Murad devrinde Osmanlı Devleti sınırları

I. Murad Osmanlı tarihinde ilk Sultan lakabı ile tanınan hükümdardır. 27 yıllık saltanatı sırasında Anadolu ve Rumeli'de 37 önemli muharebe yapmış ve bunlardan hepsini zaferle sonuçlandırmıştır.

Şahsi karakterlerine gelince tarihlerde "orta boylu, uzun boyunlu, değirmi çehreli, seyrek dişli, koç burunlu, şahin bakışlı" olarak betimlenmiştir.[3] Az ve güzel konuşması, cengaverliği ve avcılığa düşkünlüğünden söz edilmiştir. Katıldığı savaşlarda çarpışmalar başlamadan önce ordusuna yaptığı ateşli moral verici söylevler hala rivayet edilmektedir. Neşrî Tarihinde şöyle tasvir edilmiştir:[18]

''Atası gibi hayır sahibiydi. Cemi ömrünü gazaya sarf etmiştir. Osmanoğullarında bunun ettiği gazayı hiçbir padişah etmemiştir. Dahi avı gayet severdi ve nice bin altın ve gümüş halkalı itleri vardı. Doğanları yine öyleydi.''

Yabancı kaynaklar ondan "kibar şövalye" olarak bahsederler. Müneccimbaşı Tarihi ise adaletinden, iyilikseverliğinden ve merhametinden söz eder.[19]

Öldükten sonra sanki kutsallığa yükseltilmiştir ancak zamanında pek dindar olmadığı hakkında bazı ipuçları bulunmaktadır. Dimitri Kantemir tarihi Bursa kadısının bir özel davada I. Murad'ın şahitliğini cemaatle birlikte namaz kılmaması nedeniyle kabul etmediğini hikâye eder.[15] Bu hikâyeyi 18. yüzyıl İngiliz tarihçisi E.Gibbons klasik kitabına koymuştur. (E.Gibbons(1788) The History of the Decline and Fall of the Roman Empire (Roma İmparatorluğunun Düşmesi ve Çöküşü Tarihi) Cilt 6, Bölüm 64 (İngilizce))</ref> Ancak Ahiler arasında en yüksek mertebeye ulaştığı, yaptırdığı bir vakfiyenin kitabesinde "Ahilerden kuşandığım kuşağı Ahi Musa'ya kendi elimle kuşattım" cümlesinden çıkartılabilmektedir.

Hayırları ile ilişkili olan 1385 tarihli Vakfiye belgesi Arapça olarak elimizde bulunmaktadır. Bursa'nın Çekirge semtinde Hüdavendigar Camii ve imaret, medrese, misafirhane, türbe ve kaplıcayı kapsayan külliyesi vardır. Ayrıca Bursa Hisarı'nda Hisar Camii, Bilecik ve Yenişehir'de camiiler ve zaviye ve annesi adına İznik'te bir imaret yaptırmıştır.

Osmanlı devlet idaresi I. Murad döneminde küçük bir beylik idaresinden bir Sultanlık idaresi şekline dönüştürülmüştür. I. Murad döneminde 'Devlet hükümdar ve sülalesinin ortak malıdır.' anlayışı kalkmış yerine 'Devlet hükümdar ve oğullarının ortak malıdır.' anlayışı gelmiştir. Edirne'nin Osmanlılar eline geçirilip ikinci bir başkent durumuna geçirilmesi I. Murad döneminde başlamış, Rumeli Beylerbeyliği kurulmuş ve bu Osmanlı devletinin bir Balkanlar ve Avrupa devleti olduğu gerçeğini vurgulamıştır. Vezirlerin sayısı artmıştır. Divan üyelerinin sayısı artırılmıştır. Devletin malî bünyesi ortaya çıkartılmış ve Defterdarlık makamı oluşturulmuştur. Çağının en ileri profesyonel askerî organizasyonu olan Yeniçeri ocağı kurulmuştur.

Ailesi

Eşleri
  1. Gülçiçek Hatun - Yıldırım Bayezid'ın ve Yahşi Bey'in annesi.
  2. Tamara Hatun - Bulgar Kralı'nın kızı.
  3. Paşa Melek Hatun - Kızıl Murad Bey'in kızı.
  4. Fûl-Dâne Hâtûn - Candaroğulları'ndan bir beyin kızı.
Erkek çocukları
  1. Yıldırım Bayezid
  2. Yahşi Bey
  3. Yakup Çelebi
  4. Savcı Bey
  5. Şehzade İbrahim
Kız çocukları
  1. Nefise Melek Hatun - (Karamanoğulları Beyi Alâeddîn Ali Bey ile evlendi.)
  2. Sultan Hatun

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c İnalcık, Halil. "MURAD I". TDV İslâm Ansiklopedisi. 18 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2023. 
  2. ^ I. Murad'ın saltanat yılları için çok ayrıntılı ve inanılır dış kaynaklar: Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, "Murad I", İslam Ansiklopedisi, C.VIII say.587-598 Ankara ve İstanbul:Türkiye Cumhuriyeti, Maarif Bakanlığı, 1940 ve sonrası
  3. ^ a b c d e Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu Mülkün Sultanları, İstanbul: Oğlak Yayınları ISBN 975-329-299-6, sh.39-51
  4. ^ M. Çağatay Uluçay, Tarih Ansiklopedisi, Bateş Yayınları, s. 192.
  5. ^ a b c Derviş Ahmed Aşıki (haz. Cemil Çiftçi), (2008) Aşık Paşazade Tarihi, İstanbul: Mostar Yayınları ISBN 978-605-101-018-2.
  6. ^ Şükrullah, Behcetü'l-Tevârîh, say. 37-76
  7. ^ İnalcık, Halil. "Edirne'nin Fethi (1361)" (PDF). s. 159. 2 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Kasım 2014. 
  8. ^ Lord Kinross,(1977), The Ottoman Centuries, Morrow Quill:New York, say.52-53(İngilizce)
  9. ^ Shaw, Stanford J. (1976)"History of the Ottoman Empire and Modern Turkey. Vol.1: Empire of Gazis", Cambridge:Cambridge University Press say.18. (İngilizce)
  10. ^ a b c Norwich, John Julius (1991), Byzantium: the Decline and Fall, Londra: Penguin, Say.330-31(İngilizce)
  11. ^ a b Feridun Bey, Münşeattü's Selâtin, İstanbul, Hicri. 1274-1275 (Osmanlıca)
  12. ^ "MURAD I". TDV İslâm Ansiklopedisi. 18 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ocak 2023. 
  13. ^ Anadolu'yu fethe başlayan Selçuk Sultanı Alp Arslan da 25 Kasım 1072'de Barzam Kalesi komutanı Yusuf el-Harzemi tarafından kale fethinden sonra öldürülmüştür.
  14. ^ "Murad I | Ottoman sultan | Britannica". www.britannica.com (İngilizce). 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2023. 
  15. ^ a b c Dimitri Kantemir (çev. Özdemir Çobanoğlu), (1979) Osmanlı İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, C.1 Ankara
  16. ^ Vuchinich, W.S. ve T.A. Emmert, (1991) Kosovo: Legacy of a Medieval Battle, University of Minnesota.(İngilizce)
  17. ^ Jean-François Solnon (2009) L’EMPIRE OTTOMAN ET L’EUROPE 14.-20. SIECLE. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür yayınları. ISBN 978-625-7999-16-8.
  18. ^ Mehmet Neşrî (yay. Faik Reşit Unat ve Mehmet A.Köymen), (1987), Kitâb-ı Cihan-nümâ (Neşrî Tarihi) Cilt I, Ankara: Turk Tarih Kurumu ISBN 975-16-0721-3
  19. ^ Müneccimbaşı Ahmed Dede, (h. 1285) Sahaifü'l Ahbar I-III, (Camiü'l Düvel çevirisi), İstanbul

Dış kaynaklar

I. Murad
Doğumu: 1326 Ölümü: 1389
Resmî unvanlar
Önce gelen
Orhan Gazi
 
Osmanlı Sultanı

1362-1389
Sonra gelen
I. Bayezid