Vakanüvis, Arapça vak'a ve Farsça nuvіs kelimelerinden gelen, zuhur eden olay, hadise ve durumları yazan manasına gelen ifadedir. Bazı söylem farklılıklarında ufak değişiklikle vākayinüvis olarak da geçer.[1] Şehnâmeci ya da şehnâmenüvis de aynı manada kullanılan bir tabirken zamanla müesseseleşmiştir.[2] Osmanlı İmparatorluğu'nda devrin olaylarını yazmakla görevlendirilen resmî devlet tarihçisine vakanüvis denmiştir.

Osmanlı'da vakanüvislik

değiştir

Ortaya çıkışı

değiştir

Osmanlı'da resmî tarih yazıcılığı devlet politikası doğrultusunda 18. yüzyılın başlarında tesis edilmiş ve devletin çöküşüne kadar devam etmiştir. Tarih yazıcılığında başlıca amaç devletin başarılarını gelecek nesillere aktarmaktır. İlk örnekleri daha çok şehnâme yazımları olarak tanımlanır. Vakanüvislik ile şehnâmecilik resmî tarih yazımının iki farklı sureti olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle vakanüvislik, ilk olarak Fatih devrinde ortaya çıkan ve I. Süleyman devrinde asli bir şekil alarak devamlı bir memuriyet niteliği kazanan ve 17. yüzyılın başlarına kadar süren şehnâmeciliğin devamıdır.[3] Şehnâme deneyimleri İran tarih yazıcılığının etkisiydi. II. Mehmed Şehdî’yi tarihi olayları yazması için görevlendirmiş fakat onun ilk şehnâme deneyimi başarıya erememişti. II. Bayezid devrinde ise bu işi İdris-i Bitlisî ve Kemalpaşazâde Türkçe ve Farsça vermişti. Bitlisî'nin Heşt Bihişt'inde ilk sekiz Osmanlı sultanı Farsça anlatılırken Vassaf ve Cüveynî tarihleri bu eserin yazımında referans olmuştu. Ağdalı bir dille yazılan bu eserde Osmanlı siyasi tarihinin erken devirleri hakkında fazla orijinal bilgi bulunmamaktadır. Kemalpaşazâde ise Osmanlı tarih yazımında bir kırılma noktasıdır. Türkçe yazdığı eserinde ilk on padişahı 10 cilde sığdırırken tarihi olaylar arasında nedensellik zinciri kurabilmiştir. Şehnâmeciliğin en görünür olduğu aralık ise I. Süleyman devri olup, Arifî Fethullah Çelebi ise beş ciltten oluşan 60 bin beytlik Şehnâme-i Âl-i Osmân'iyi kaleme almıştır.[4] Görevini uzun süre ifa eden ve en meşhur şehnâmecilerden olan Lokman bin Hüseyin (ö. 1601) ise Hünernâme ve Şehnâme-i Selim gibi eserler bırakmıştır.[5] Şehnâmeciliğin örnekleri II. Osman ve IV. Murad devirlerinde de bulunmakta idi.

Gelişimi

değiştir

İlk Osmanlı vakanüvisi olarak IV. Mehmed devrini yazan Abdurrahman Abdi Paşa ismini verenler olsa da genel kabul olarak ilk resmî Osmanlı vakanüvisü Târîh-i Naîmâ'nın yazarı olan Naîmâ Efendi (ö. 1716) gösterilmektedir. 16. yüzyılda tarih yazıcılığı vakanüvislik olarak görülse de Dîvân-ı Hümâyun’a bağlı olan ve devamlılığı bulunan bir vakanüvislik memuriyeti ilk defa bürokrasi kökenli Naîmâ Efendi ile tesis edildi. Bu memuriyete daha sonra müderrislikten gelen Mehmed Râşid (ö. 1735) ve Küçük Çelebizâde Asım (ö. 1760) gibi isimler de gelmiştir. Enverî Sadullah (ö. 1794) 18. yüzyılda beş defa bu memuriyete tayin edilmiş ve onun eserleri Vâsıf Tarihi için kaynak teşkil etmiştir. Tanınmış vakanüvislerden Ahmed Vâsıf Efendi ise bu göreve dört defa tayin olmuş; Hâkim, Çeşmizâde, Musazâde, Enverî, Edib ve Nuri gibi meslektaşlarının neşirlerini derleyerek verdiği eserlerinde tarihsel bir bütünlüğü amaçlamış, günümüzde bazı nüshaları kayıp olan Vâsıf Tarihi'ni neşretmiştir. Esad Tarihi'ni yazan vakanüvis Sahaflar Şeyhizâde Mehmed Esad Efendi (ö. 1848)[6] ise Tanzimat modernleşmesi arifesinde meşhur bir ilim ehliydi.[7] Üss-i Zafer’de ise Yeniçerilerin ilgasının resmî bir propagandasını yapmıştı.[8]

Vakanüvisliğin en tanınmışları arasında Ahmed Cevdet Paşa yer alır. 12 ciltten oluşan Târîh-i Cevdet olayları neden sonuç zincirine oturtabilmiş, devrinin ileri gelen ricâlinden yaşananları dinlemiş, çağdaş kaynaklar ile muhtelif efemera ve tarihleri kullanmıştı. Cevdet Paşa Tanzimat asrının yenilikçi, Avrupai yönünü değil Muhafazakârlığını temsil ediyordu. Fransızca biliyordu ve Hammer Tarihi'ni okumuştu. Devlet prestiji için kendi kalemine sansür bile uygulamıştı. Onun müverrihliği, vakanüvisliğin ilerisinde ancak çağdaş tarihçiliğinin gerisindeydi. Tarihe belirli bir metodolojiden bakıyor ve sosyolojik bir yaklaşım katıyordu.[9] Tezâkir'ini teslim ettiği Ahmed Lütfi Efendi döneminde ise ülkede matbûat alemi gelişme göstermiş ve sınırlı da olsa Osmanlı ülkesinde bir kamuoyu[10] doğmuştu. Bu nedenle yazdığı tarihinde Takvîm-i Vekâyi'den epey faydalanmıştı.

Son vakanüvis ise 1909’dan saltanatın kaldırılmasına kadar olan sürede memurluk eden Abdurrahman Şeref idi.[11]

Kroniklerin nitelikleri

değiştir

Vakanüvis kronikleri Osmanlı tarih yazımında resmî tarihin parçası olarak "devletin pozisyonunu" anlamak için ilk elden kayda değer bilgiler içermektedir. Müellifinin ve devrin özelliklerine göre kendi içinde ayrışmaktadır. Vakanüvislerin bıraktığı kronikler, Saray’da resmî bir makam tutan müverrihlerin Osmanlı tarihi ve devletin iktidar anlayışı ile müellifinin dünya görüşünü yansıtmaktadır. 14. yüzyılı takip eden birkaç asırda bu resmî tarih yazımı devletin başarıları ve padişah ekseninde şekillenen siyasî ve askerî bir temayla yazılıyordu. Bu kayıtlar devletin tarihsel varlığını ve ileriye dönük emelleri için dayanaklar olacaktı. 18. yüzyıla kadar ülkede tarih yazıcılığı hadiseler hakkındaki habarın (bilginin) aktarımı ve yansıması olarak görülüyordu.[12]

Vakanüvislerin memur olmaları sebebiyle, toplum ve devletin ihtiyaçlarını hatta resmî ideolojiyi yansıtmışlardır. Memurluk aidiyetleri istedikleri her belgeye erişebilecekleri manasına gelmiyordu ve yazımlarda ricâlin anlatıları sıklıkla not ediliyordu.[13] Vakanüvisler halef-selef durumlarında tarihsel bir bütünlüğü sağlamak için eski ve yarım kalmış notlardan da yararlanabiliyorlardı. İlmî anlayışlarında Tanzimat’a kadar İslâm tarih yazıcılığı geleneği etkiliydi. 18. yüzyıl başında Dîvân-ı Hümâyun kalemleri arasında sonrasında ise Bâbıâli’de Sadâret mektupçuluğu ve Amedî kalemleri çatısına giren memuriyette II. Meşrutiyet arifesi ve sonrasında daha çağdaş yazımların verilmesi söz konusuydu. Memuriyete olan ilginin azalmasında basın-yayın faaliyetleri[14] ile Osmanlı entelektüel yaşantısının Batı sahasına girişle beraber çeşitlenmesi etkili olmuştu.

"Yeni tarih" anlayışı

değiştir

II. Meşrutiyet dönemiyle birlikte Batı'daki yöntem ve yaklaşımlar Türk tarihçiliğinde de etkili olmaya başlamış; Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Atatürk'ün öncülüğünde "yeni tarih" anlayışı ortaya çıkmış, kronolojik tarih anlayışından kurtulmak amaçlanmıştır. Atatürk, Türk tarihinin yalnızca İslam ve Osmanlı tarihinden ve kronolojiden ibaret olmadığını belirterek Türk tarihinin araştırılması amacıyla 1931 yılında "Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti"ni (Türk Tarih Kurumu) kurdurmuştur.[15]

Kaynakça

değiştir
  1. ^ İlhan Ayverdi, "Vakanüvis ", Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı, 2010: 1305.
  2. ^ Ayverdi, 1161.
  3. ^ Erhan Afyoncu, "Osmanlı Siyasî Tarihinin Ana Kaynakları: Kronikler 28 Aralık 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.", Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, 2003: 110.
  4. ^ Afyoncu, 111.
  5. ^ Bekir Kütükoğlu, “Lokmân b. Hüseyin 28 Aralık 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2003, Cilt 27: 208.
  6. ^ Ziya Yılmazer, "Esad Efendi, Sahaflar Şeyhizâde 28 Aralık 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.", Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 1995), Cilt 11, 341-345.
  7. ^ Afyoncu, 115-118.
  8. ^ İlber Ortaylı, Tarih Yazıcılık Üzerine, Ankara, Cedit Neşriyat, 2001: 83.
  9. ^ Ortaylı, 88.
  10. ^ Orhan Koloğlu, Osmanlı’dan Günümüze Türk Basın Tarihi, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992: 11-25.
  11. ^ Afyoncu, 119-120.
  12. ^ Büşra Ersanlı Behar, İktidar ve Tarih: Türkiye’de “Resmiî Tarih” Tezinin Oluşumu (1929-1937), İstanbul, Afa Yayınevi, 1992: 43.
  13. ^ Ortaylı, 81-83.
  14. ^ Bekir Kütükoğlu, "Vak’anüvis", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2012, Cilt 42: 461.
  15. ^ Gölen, Zafer (Mart 2002). "Atatürk'ün Tarih Anlayışı". Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 18 (52): 159-185. ISSN 1011-727X.