Elkas Mirza

İranlı şair

Elkas Mirza (Farsça: القاس میرزا, Azerbaycanca: Əlqas Mirzə; 1516, Karabağ - 10 Nisan 1550, Kahkaha Kalesi), Safevi şahzadesi ve Şirvan Beylerbeyi, Şah Tahmasb'a karşı isyanın lideri. Elkas Mirza, Şah İsmail'in hayatta kalmış dört oğlundan biridir.

Ebul Gazi Sultan Elkas Mirza
Elkas Mirza'yı Kanuni Sultan Süleyman'ın huzurunda gösteren minyatür
Astrabad Beylerbeyi
Hüküm süresi1532/33 – 1538
Şirvan Beylerbeyi
Hüküm süresi1538 – 1547
Önce gelenHüseyin Bey Şamlı
Sonra gelenAbdullah Han Ustaclu
Derbent Beylerbeyi
Hüküm süresi1546 – 1547
Doğum15 Mart 1516
Karabağ, Safevi Devleti
Ölüm9 Nisan 1550
Kahkaha kalesi, Safevi Devleti
Eş(ler)iHatice Sultan
Çocuk(lar)ıAhmed Mirza
Ferruh Mirza
Tam adı
Elkas Mirza bin İsmail bin Haydar bin Cüneyd es-Safevi
HanedanSafevî Hanedanı
BabasıŞah İsmail
AnnesiTaçlı Begüm [1][2]
DiniŞii İslam

Safevi imparatorluğunun kurucusu Şah İsmail'in oğlu Elkas Mirza, önce Astrabad'ın beylerbeyiydi ve Şirvan'ın tamamen Safevi imparatorluğuna bağlanmasından sonra buranın beylerbeyi olarak atanmıştır. Daha sonra ağabeyi I. Tahmasb'a karşı isyan çıkardı ve isyanın bastırılmasının ardından Osmanlı Devleti'ne sığındı.

Hayatı değiştir

Hayatının erken dönemi değiştir

1516 yılında Şah İsmail'in oğlu olarak dünyaya geldi. Sam Mirza muhtemelen onun öz kardeşiydi, Behram Mirza ve Tahmasb (geleceğin şahı) ise başka annelerden doğan kardeşlerdi.[3]

Astarabad Beylerbeyi dönemi değiştir

Elkas Mirza askeri kariyerine erken başlamış, henüz 12 yaşındayken Özbeklerle yapılan Cem savaşında iyi bir performans göstermiştir. 1532 yılında Astarabad beylerbeyi olarak atanan Elkas Mirza'nın lalası, Kaçar savaşçılarından Bedir Han Ustaclu olarak tayin edilmiştir. Sonraki iki yıl boyunca, kardeşi Tahmasb'ın askeri seferlerine eşlik etmiş, iç savaşa karışmış ve 1534'te kardeşi tarafından Azerbaycan ve Irak'a saldıran Osmanlı ordusuna karşı Kaçar ordusunun komutanı olarak atandı. 1537'de Tahmasb hem Kaçarların direnişiyle hem de kardeşi Sam Mirza'nın isyanıyla mücadele ediyordu. Sam Mirza, dönek Kızılbaş Gazi Han Tekali'nin teklifi üzerine Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından vasal olarak tanınmıştı. Bu olaylar sırasında kaynaklarda Elkas Mirza'dan Astarabad beylerbeyi olarak değil, Şirvan beylerbeyi olarak bahsedilmektedir.[3][4]

Şirvan Beylerbeyi dönemi değiştir

1538'de Tahmasb, Elkas ve lalası Bedir Han Ustaclu'yı isyan başlatan Şirvanşah'ın üzerine gönderdi. Şirvanşah yenildi ve Şirvan Beylerbeyi olarak Elkas Mirza atandı.

İsyanlar değiştir

İlk isyan değiştir

Elkas Mirza'nın 1546'da isyan başlatmasının sebebi belirsiz olarak kalmaktadır. Kazı Ahmet, Tahmasb Beyoğlu Ustaclı adında birisine Elkas'ın annesiyle evlenmesi için izin verildiğini, Elkas'ın da bu kişiyi öldürdüğünü bildirir. Memun Bey'e göre, Elkas Mirza'yı isyan çıkarmaya Kazı Han Tekeli'nin adamları teşvik etmiştir. Öyle ki, Kazı Han Tekeli Osmanlılara sığındıktan sonra yeniden Tahmasb'ın yanına geri dönmüş, ancak 1543/1544 yılında Tahmasb'ın emriyle Elkas Mirza tarafından öldürülmüştür.[3]

Altı yıl sonra — 1547 yılının kışında Şah Tahmasb, Gürcistan'a, Kaheti Krallığı üzerine yeni bir sefere başladı. Görünüşe göre, bu kararın alınmasında, Şah Tahmasb'ın üvey kardeşi Elkas Mirza'nın isyan çıkarması ve Osmanlı'nın üçüncü seferine katılması faktörü önemli bir rol oynamıştır.[5] Elkas Mirza'nın isyan çıkardığı haberi 1546 yılında Şah'ın Kazvin'de olduğu sırada ona ulaştı. Şahın elçisi Ali Ağa Kapıcıbaşı, Elkas'ı ikna etmek amacıyla onun Şirvan'daki ikametgahına gönderildi. Elçinin çabaları sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine Şah Tahmasb, ordunun başında kendisi olmak üzere Şirvan'a bir sefere çıkma kararı verdi. Şah'ın orduyla geldiğini duyan Elkas Mirza tehlikeyi hissederek annesini ve oğlu Ahmed Mirza'yı Şah'ın sarayına göndererek affedilmesini istedi. Şah teklifi kabul etti ve yüksek rütbeli memurları olan Şahkulu Halife Mühürdar, Sevindik Bey Korçubaşı ve Bedir Han Ustaclı'yı Elkas Mirza'nın bir daha isyan etmeyeceğine dair Kuran üzerine yemin etmesini sağlamak için Şirvan'a gönderdi. Elkas Mirza varılan anlaşmaya göre her yıl Şah'ın hazinesine bin tümen vergi verecek, savaş durumunda bin kişilik savaşçı gönderecek ve tahtta ölene kadar sadık kalacağına yemin etti. Bütün bu olaylardan Şah Tahmasb pek de memnun kalmamış olsa da, kuzeye doğru seferini sürdürerek Sahand'dan Tebriz'e geldi.[6]

İkinci isyan değiştir

Elkas Tahmasb'ın emirlerin karşısında Kur'an'a yemin ettikten ve Tahmasb Gürcistan seferine çıktıktan sonra, ona da Çerkezlere saldırması emredilir. Çerkezler tarafından mağlup edildikten sonra o, Derbent beylerbeyi olarak atandı. Burada açıkça isyana başladı. Kendi adına hutbe okutturup, sikke bastırmaya başladı. Bu haberi alan Tahmasb, Şirvan'a Kızılbaşlardan oluşan bir ordu gönderdi. Elkas Derbent'i terk etti ve ailesini kalede bıraktı.[3] Büyük ihtimalle Elkas Mirza'nın boyun eğmeyi kabul etmesi sadece zaman kazanmak için yapılan bir taktiksel hamleydi. Çünkü yemin etmesinden kısa bir süre sonra yemininden döndü, kendi adına sikke bastırmaya, hutbe okutmaya başladı. Bunu, Osmanlı Sultanı'nın yardım edeceğini netleştirmek için zaman kazanmak istediği anlaşılıyordu. Bundan sonra Elkas Mirza Şamahı'ya, oradan da Derbent'e gitti. Samur nehrini geçtikten sonra onun desteleri Şahverdi Sultan Ziyadoğlu-Kacar, Mehmet Bey Türkmen, Süleyman Bey Çelebi ve Mehmet Bey Şirbeht oğlu Taliş'in komutasındaki Kızılbaş birliği ile çatıştılar ve mağlup oldular. Bir sonraki çatışmaları ise Şahkulu Halife'nin komutasındaki Kızılbaş ordusu ile oldu ve yine mağlup oldular.[6] Kızılbaşları mağlup edemeyeceğini anlayan ve savaştan kaçan Elkas Mirza, Osmanlı topraklarına giderek Sultan Süleyman'a sığınmak kararına geldi.[7]

Elkas Mirza ilk bağlılık işaretlerini gösterdiği zamandan itibaren Kızılbaşların ana ordusu Tebriz şehrindeydi ve savaşa tamamen hazır durumdaydı. Elkas, tabi olacağını bildirdikten ve vergi, asker göndereceğine yemin ettikten sonra Tebriz'de hazır bekleyen ordu ile Kaheti'ye saldırı kararı alındı. Ancak Şah Tahmasb kendi anılarında Elkas Mirza'nın tekrar isyan çıkardığı haberi aldığında Gürcistan'a Levend'in peşine düştüğünü yazmaktadır. Böylece, şah her durumda Elkas'ın affı ile yeniden isyan çıkarması arasında Gürcistan'a sefer kararı aldığı ortaya çıkıyor. Şah Tahmasb ordularıyla 1547 yılının kışında Akşehir'e ulaştı. Gürcü ordularının yenilgisi ve bölgenin harabeye dönmesiyle sonuçlanan şiddetli bir savaş yaşandı. Sonra ordu Akşehir'den Tebdiye doğru yola çıktı, Levend-bey ve rakibi Baş Açık sadakatlerini ifade ederek şahın kampına ulaştılar. Şah onları iyi karşıladı ve onlara onur giysileri verdi. Yakında onlar kendi mülklerine döndüler. Bu sırada ordu Gence'ye doğru ilerleyerek Bulag yakınlarında geçici bir kamp kurdu.[7]

Osmanlı koruması altında değiştir

Tahmasb, Şirvan'da düzeni sağladıktan sonra Tebriz'e geri döndü. Tebriz'e ulaşan Tahmasb, Elkas Mirza tarafında olan Kızılbaş emirleri ortadan kaldırdı. Kırım'da Osmanlı topraklarına dahil olan Elkas Mirza deniz yoluyla İstanbul'a gönderildi.[3][8] Bu sırada Osmanlı hükümdarı Süleyman'a mektup yazan Elkas, kendi durumunu açıkladı, şikayetlerini dile getirdi ve Safevi topraklarına onun vasalı olarak hakim olarak dönmek istediğini ilan etti. Bu sırada Edirne'de olan Süleyman, hızla onunla görüşmek için yola çıktı. Görüşme sırasında Elkas, Safevi topraklarında kendisine güçlü bir Kızılbaş desteğinin olduğunu bildirdi.[3]

Süleyman hızlı bir şekilde bir sefer düzenledi ve Elkas Mirza, Ulama Paşa Tekeli'nin liderliğinde doğuya gönderildi. Ulama Paşa de Kızılbaş emirlerinden biriydi ve Erzurum paşası olarak yeni atanmıştı. Onlar, Süleyman'ın ordusuyla 1548 yılının Temmuz ayında Hoy'da birleştiler ve aynı ay içinde Tebriz'i ele geçirdiler. Bu sırada Tahmasb tüm yiyecekleri ve yolları yok ederek geri çekilmişti. Bu sırada, Elkas Mirza'nın iddia ettiği gibi ona güçlü bir Kızılbaş desteği olmadığı açığa çıktı, bundan sonra onun sözlerinin doğruluğu ve sorumluluğu sorgulanmaya başladı. Tebriz ele geçirildikten dört gün sonra Osmanlı ordusu Van'a doğru geri çekilmek zorunda kaldı. Eylülde Süleyman Diyarbakır'da kamp kurdu ve bu sırada baş vezir Rüstem Paşa, Elkas Mirza'yı sözlerinin yalan çıkması nedeniyle eleştirdi. Elkas, suçu sözlerini tutmayan Kızılbaş emirlerine attı ve Irak-ı Acem'e saldırı teklif etti. Süleyman, Elkas'a bunu gerçekleştirmesi için izin verdi. Emrinde Bağdat'tan 6 bin askerlik bir ordu verildi ve kendi birliklerine savaşçı toplama izni sağlandı. Safevi tarihçileri bu seferi bir baskın olarak nitelendirse de, Osmanlı kaynakları gösteriyor ki, amacı Tahmasb'ın ana gücünün Azerbaycan'da olduğu sırada Safeviler topraklarında sürekli bir operasyonel üs oluşturmakmış. Süleyman ayrıca, resmi katılımını minimalize ederken, hainlerin sadakatsizliklerinden yararlanmayı istiyordu. 1548 yılında, Ekim ayının başlarında Elkas Mirza Kerkük'ten Kırşehir ve Dartanga geçerek 8 bin kişilik ordusuyla Safevi topraklarına girdi. Kum ve Kaşan'ı yağmaladıktan sonra İsfahan'a saldırdı ve bu saldırı başarısız oldu. Tahmasb kendi evini İsfahan şehrine taşımıştı. Bu sırada Üç Kilise'de bulunan Tahmasb, bir diğer kardeşi Behram Mirza'yı Elkas'ın peşine gönderdi. Elkas bu sırada ordusunu Fars'a, oradan da Huzistan'a geçirmeye hazırlanıyordu. Şuşter'i ele geçiremeyen Elkas, buranın kızılbaş komutanı tarafından mağlup edildi ve Dezful'a geri çekilip, buradan Osmanlı topraklarına girdi.[3]

Süleyman Halep'te kışlarken Elkas'ın beklenmeden geri döndüğü haberini aldı. Elkas ise Mendeli'de kamp kurdu ve seçeneklerini değerlendirmeye başladı. Burada hem Tahmasb'le Şirvan beylerbeyi olarak tayin edilip affedilmesi için müzakerelere başladı, hem de vekili Seyid Azizallah Şirvan'ı Safevi topraklarında ele geçirdiği şah hazineleriyle birlikte Süleyman'ın yanına gönderdi. Osmanlı yöneticisi Mehmed Paşa tarafından Elkas'ın Bağdat'a girmesi yasaklandı. Bundan sonra o, Kazimayn, Necef ve Kerbela kutsal yerlerini ziyaret etmeye yöneldi. Onun yeniden Şiiliğe dönmesi Osmanlılarda ona karşı olan şüpheleri daha da artırdı. Böylece, yazın başlarında Elkas Şehrizor'a kaçarak oradaki Osmanlı vasalı Kürt hükümdarı Biga Erdelan'dan sığınma talep etti. Bu talebi reddedildi. Bu sırada Tahmasib Kızıl'daki kışlağını terk ederek Şehrizor'a yaklaştı ve yapılan müzakereler sonucunda Behram Mirza'nın oğlu Bediüzzaman Mirza geri gönderildi. Kısa süre sonra Süleyman Diyarbakır'a hareket etti ve burada Rüstem Paşa tarafından Elkas'dan ayrılmanın önemi hakkında bilgilendirildi. Süleyman'ın emriyle Şehrizor'a ordu gönderildi. Mehmed Paşa'nın ordusu tarafından saldırılan ve Kızılbaşların lideri Behram Mirza tarafından takip edilen Elkas, Mervan hükümdarı Sohrab Erdelan'a sığındı. Sohrab Biga'nın kardeşi ve rakibiydi. Böylece Elkas, Safevi-Osmanlı mücadelesinde Kürdistan'ın ele geçirilmesi uğruna mücadelenin merkezinde yer almaya başladı.[3]

Peçevy'nin, Süleyman'ın Elkas'ı reddetmesini Elkas'ın sarayın yapılan bir çağrıya uymayı reddetmesi olarak yorumlaması basit ve muhtemelen hatalıdır; diğer kaynaklar belirli bir çağrıdan bahsetmiyor ancak Osmanlı sarayında, özellikle de Rüstem Paşa'da güvensizlik ve Elkas karşıtı entrikalara işaret ediyor. Gazi Ahmed, Elkas Bediüzzaman'ın Mirza ve diğer esirleri Süleyman'a teslim etmeyi reddettiğini söylüyor. Bu durum Süleyman'ın ona sırtını dönmesine neden olabilir.[3]

Behram Mirza, Mervan'ı kuşattı ve Elkas'ın teslim olmasını talep etti. Safevilerin desteğini kaybetmekten korkan Sohrab, Elkas'ın kayınbiraderi Şah Nimetullah Yezd'in arabulucu olmasını önerdi. 1549 yılının Ekim ayında Elkas kendiliğinden teslim oldu. Onunla birlikte 21 taraftarı da Behram Mirza'ya teslim oldular ve hepsi ertesi gün Tahmasib'in sarayına götürüldüler. Tahmasb, birkaç görüşmeden sonra "Elkas bana güvenmiyordu ve sürekli kafasında hesaplar yapıyordu" diye belirtmektedir. Birçok kaynak, onun Tahmasb'ın sarayında iki gün kaldığını yazmaktadır. Tahmasb, tazkeresinde birkaç gün olduğunu belirtir. Elkas, Tahmasb'a kız kardeşi Sultanem Begüm tarafından Hasan bey Yüzbaşı ve İbrahim han Zülkadere teslim edildi, onlar da onu Kahkaha kalesine götürdüler. Memun bey, onun Kahkaha kalesine Behram Mirza'nın 11 Ekim'de öldüğü gece götürüldüğünü yazmaktadır. Elkas'ın oğulları Sultan Ahmet ve Ferruh da onunla birlikte hapsedildiler.[3]

Elkas Mirza isyanının başarısızlıkla sonuçlanması Tahmasb'ın merkeziyetçilik politikasının başarıyla sürdürülmesinin sonucudur. Bu nedenle Osmanlı Devleti, Safevi sorununu çözmek için askeri yollara başvurmamış ve bundan kaçınmıştır.[3]

Ölümü değiştir

Elkas, tutuklanmasından 6 ay sonra Kahkaha kalesinden atılarak öldürüldü. Tahmasb'ın öldürülmesine rıza gösterip göstermediği bilinmiyor. Böylece Tahmasb'ın zımni onayıyla babaları Algas Mirza tarafından öldürülen birkaç kişi bu cinayeti işleyebildi. Bazı kaynaklarda katili olarak Beyoğlu Hasan Bey'in adı geçmektedir. Muhtemelen bu kişi Hasan Bey Yüzbaşı ile aynı kişidir.[3]

Sanata ilgisi değiştir

Sadık Bey Afşar, Elkas Mirza'nın "ünlü bir rubai" yazdığını ve onun "şiirsel bir temperamana" sahip olduğunu belirtir. Elkas'ın görsel sanata olan ilgisi, Şirvan'da onun için tamamlanan iki muhteşem el yazması ile kanıtlanmış olabilir.[3][9][10][11] Elkas'ın asıl kültürel mirası Osmanlı İmparatorluğu'nda kalmıştır. Safevi topraklarından yağmaladığı kültürel örnekler İstanbul'a gönderilmiş ve oradaki saray sanatçıları için örnek teşkil etmiştir. İstanbul'a gönderilen kültürel örnekler hala Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir. Elkas ile birlikte İstanbul'a giden ve daha sonra orada kalmış olan Fetullah Arif Çelebi, bir süre sonra Sultan Süleyman tarafından Osmanlı sarayının ilk Şehnameci'si olarak atandı. Onun bu görevde Elkas'ın saray şairi ve kütüphanecisi olan Eflatun Şirvani yerini almıştır. Şehnameci veya Şehnamecilik edebi ve sanatsal geleneği, Elkas'tan kalanlar tarafından oluşturulmuş ve 16. yüzyılın sonlarında Seyyid Logman Urmavi'nin "Hünername" adlı eseriyle zirveye ulaşmıştır.[12]

Ailesi değiştir

Elkas Mirza, Hatice Sultan ile evliydi. Hatice Sultan Hanım 1559'da öldü. Çocuklar:

  1. Sultan Ahmed Mirza Ocak 1568'de Kahkaha kalesinde öldürüldü.
  2. Sultan Farruh Mirza, Ocak 1568'de Kahkaha kalesinde öldürüldü.

Kaynakça değiştir

  1. ^ Tufan Gündüz, Son Kızılbaş Şah İsmail, Sayfa:108, 400 nolu dipnot
  2. ^ Alem-ârâ-yı Abbasî, c. I, s.75
  3. ^ a b c d e f g h i j k l m Fleischer 1989.
  4. ^ Dickson 1958, s. 282-284.
  5. ^ Khafipour 2013, s. 192.
  6. ^ a b Khafipour 2013, s. 193.
  7. ^ a b Khafipour 2013, s. 194.
  8. ^ Walsh 1976, s. 67-68, 70-71.
  9. ^ Karatay 1961, s. 197-198.
  10. ^ Robinson 1958, s. 87.
  11. ^ Togan 1963, s. 35.
  12. ^ Babinger 1927, s. 87-88, 163-167.

Kaynak değiştir