Polonya tarihi (1795-1918)

1795-1918 yılları arasındaki Polonya Tarihi, Polonya'nın bağımsızlığını tamamen kaybettiği ve Prusya, Avusturya İmparatorluğu ve Rusya arasında bölündüğü dönemdir. 1795'te, Polonya, 18. yüzyılda gerçekleşen üç bölünmenin üçüncüsü ve sonuncusu gerçekleşti ve Polonya-Litvanya Birliği tamamen ortadan kalktı. Bununla birlikte, hem Polonya'da hem de Polonya'nın dışında yaşanan olaylar, 19. yüzyıl boyunca Polonya bağımsızlığının yeniden tesis edilmesi umutlarını canlı tuttu.

1821'de bölünmüş Polonya toprakları

Napolyon dönemi

değiştir
 
Varşova Dükalığı (1807-1815)

Napolyon Bonapart Fransız devrimini takiben 1804'te Fransa'da yeni bir imparatorluk kurdu. Diğer güçlerin Fransa'nın yeni statüsünü reddetmesi, imparatorluğun kurulmasından sonra da savaşın devam etmesine neden oldu. Napolyon'un statüsünü reddedenler arasında Polonya'yı paylaşan güçlerde bulunmaktaydı. Bu nedenle Polonyalılar ve Fransızlar arasında ittifak kolay oldu. Gönüllü Polonya lejyonları, bağımsızlık karşılığında Napolyon'un ordusuna dahil oldular.

Her ne kadar Napolyon, daha fazlasını vadetmiş olsa da, 1807'de Prusya bölümünde Varşova Dükalığını kurdu. Temelde bir Fransız kuklası olan düklük, önceki yönetime nazaran daha fazla otonomiye sahipti ve birçok Polonyalı, Napolyon'un yardımıyla tüm devletin yeniden kurulmasını sağlayacağına inanıyordu.

1809'da, II. Stanisław August Poniatowski'nin yeğeni Józef Poniatowski yönetiminde, düklük üçüncü bölünmede Avusturya tarafından ele geçirilen bazı bölgeleri geri aldı. Rus ordusu, 1813'te Napolyon'u Rusya'nın dışına kovalarken dükalığı da işgal etti. Viyana Kongresi ile Varşova Dükalığı dağıtılarak Polonya'nın parçalanmışlığına devam edildi.

Kısa olmasına rağmen, Napolyon dönemi Polonya tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Napolyon dönemi modern Polonya vatanseverliğinin düşünce anlamında filizlendiği dönemdir. Bu dönemde Polonya bağımsızlığının adil ve meşru bir Avrupa düzeninin gerekli bir unsuru olduğu düşüncesi hakimdi ve bu düşünce, "Bizim ve sizin özgürlüğünüz için" sloganında kemik bulmuştur. Dahası, Polonya'nın parçalanmasından çok kısa bir süre sonra Varşova Dükalığı'nın ortaya çıkışı, Polonya devletinin sonu olmadığını ve elverişli koşulların altında Polonya'nın tekrar bağımsız olacağı fikrini güçlendirdi.

Milliyetçilik ve romantizmin etkisi

değiştir

19. yüzyılın başlarında ortaya çıkan entelektüel ve sanatsal iklim, Polonya'nın özyönetim taleplerinin daha da artmasına neden oldu. Bu on yıllar boyunca, milliyetçilik, kıta boyunca kitleler arasında hızla geliştirerek zamanının en dinamik ve çekici siyasi doktrini haline geldi. Milliyetçilik, yerel kültürlerin ve dillerin değerini ve haysiyetini vurgulayarak, etnik sadakatin önemini vurguladı. Romantizm ile beslenen milliyetçilik, 19. yüzyılda Polonya ulusal bilinci üzerinde en güçlü etki yaratan unsurdu. Romantik hareket, halk kültürlerine milliyetçi sempatiyi yansıtan ve Napolyon sonrası Avrupa'nın muhafazakar siyasi düzenine genel bir küçümseme havası sergilediği için siyasi milliyetçiliğin doğal bir ortağıydı. Bu etki altında, Polonya edebiyatı, Adam Mickiewicz'in önderliğindeki Romantik şairler okulunun eserleriyle yeniden gelişti. Mickiewicz, vatansever temalara ve şanlı ulusal geçmişe odaklandı. Yüzyılın önde gelen bestecilerinden Frédéric Chopin, ülkesinin trajik tarihini ilham kaynağı olarak kullandı.

Bu etkilerden beslenen milliyetçilik, önce entelijansiya ve soyluluğun belirli kesimleri arasında, ardından daha yavaş olsa da köylülüler arasında yayıldı. Sürecin sonunda, Polonya'nın eski sınıf temelli "asil vatanseverliğinin" yerini daha geniş bir ulus tanımı almıştı.

Ulusal ayaklanmalar çağı

değiştir

Birkaç on yıl boyunca, Polonya ulusal hareketi, bir dizi silahlı ayaklanmada ifadesini bulan bir dürtü olan bağımsızlığın derhal yeniden tesis edilmesine öncelik verdi. Ayaklanmalar esas olarak Rusya'nın doğuya bölünmüş bölgesinde ortaya çıktı ve bunların yaklaşık dörtte üçü eskiden Polonya topraklarındaydı. Viyana Kongresi'nden sonra Rusya, Polonya topraklarını Polonya Kongresi olarak düzenledi ve ona oldukça liberal bir anayasa, kendi ordusu ve Çarlık imparatorluğu içinde sınırlı özerklik verdi. Ancak 1820'lerde Rus yönetimi daha keyfi bir hale geldi ve birkaç şehirdeki entelektüeller tarafından bir ayaklanma planlamak için gizli topluluklar kuruldu. Kasım 1830'da Varşova'daki Polonyalı birlikler ayaklandı. Kongre Polonya hükûmeti kısa bir süre sonra isyancı güçlerle dayanışma ilan ettiğinde, yeni bir Polonya-Rusya savaşı başladı. İsyancıların Fransa'dan yardım talepleri göz ardı edildi ve serfliği ortadan kaldırma konusundaki isteksizlikleri onlara köylülüğün desteğine mal oldu.

Eylül 1831'e gelindiğinde Ruslar, Polonya direnişini bastırdı ve 6.000 direnişçiyi, Polonya'daki entelektüel ve dini faaliyetlerin sert bir şekilde bastırıldığı bir dönem başlatarak Fransa'ya sürgüne zorladı. Aynı zamanda, Polonya Kongresi anayasasını ve ordusunu kaybetti.

Kasım Ayaklanmasının başarısızlığından sonra Polonya topraklarında gizli komita faaliyetleri devam etti. Sürgündeki bir Polonyalı siyasi ve entelektüel elit, Paris'te bir operasyon üssü kurdu. Adam Czartoryski (Kasım Ayaklanmasının liderlerinden biri) başkanlığındaki muhafazakar bir grup, Rusya'nın 1819'dan itibaren rutin olarak ihlal ettiği Viyana Kongresi tarafından Polonya'nın tekrar bölünmesinin ortadan kaldırabilmek için yabancı diplomatik desteğe güvendi.

Radikal hizipler, genel bağımsızlık hedefi dışında herhangi bir konuda uzlaşamıyordu. Polonya'daki iç bölünme, sınırlı kaynaklar, yoğun gözetleme ve devrimci hücrelerin zulmü nedeniyle Polonya ulusal hareketi çok sayıda kayıp yaşadı. Özellikle Avustuya bölümünde Polonya Demokratik Topluluğu'nun liderliğindeki ayaklanmanın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından milliyetçiler güç kaybetti. Ayaklanma, köylülüğün, potansiyel olarak Avusturyalılardan daha kötü bir zalim olarak görülen soyluların ve eşrafın egemen olduğu isyancı liderliğe karşı silahlanmasıyla kanlı bir fiyaskoyla sonuçlandı. Başarısız isyan, Avusturya'dan sert askeri baskılar artırmış ve bu nedenle Polonyalı milliyetçileri, 1848 ve 1849'da Avrupa'nın her yerini sarsan devrim dalgasında etkisiz kalmalarına sebep olmuştu. Ayaklanmanın liderlerinin inatçı idealizmi, birleşik bir cumhuriyetin kurulmasından ziyade bireysel özgürlüğü vurgulaması daha önceki hareketlerin politik felsefesinden en büyük farkıydı.

19. yüzyılın ortalarında Polonya ayaklanmalarının son ve en inatçı olanı, Ocak 1863'te Rus işgali altındaki bölgede patlak verdi (bkz. Ocak Ayaklanması). Rusya'nın Kırım Savaşı'ndaki feci yenilgisinin ardından, Çar II. Aleksandr, imparatorluktaki serflerin özgürleştirilmesi de dahil olmak üzere bir dizi liberal reformu yürürlüğe koydu. Polonya'da toprak reformlarının sert bir şekilde dayatılması, hem mülkiyetini kaybedecek olan muhafazakar toprak sahibi soylular arasında hem de baskıcı yöntemden dolayı Karl Marx ve Rus liberal Alexander Herzen'den etkilenen bir grup genç radikal entelektüel arasında düşmanlık uyandırdı. Bu öfke Ocak Ayaklanması'na sebep oldu. Ancak ayaklanma yabancıların desteğini alamadı. İsyancıların sosyal açıdan ilerici programı köylüleri harekete geçiremese de, isyan on beş ay boyunca inatla devam etti. Rusya, 1864 Ağustos'unda isyanı nihayet ezdikten sonra, Kongre Polonyası'nı yani Polonya topraklarının ayrı statüsünü kaldırarak, Polonya'yı doğrudan kendisinin bir parçası haline getirdi. Bölge, Vilnius Celladı olarak tanınan Mikhail Muravyov-Vilensky'nin diktatörce yönetimi altına alındı. Polonyalı serflerin resmen özgürleştirilmesiyle, köylüleri bir araya getirebilecek ortak nokta ortadan kalmıştı.[1]

"Organik Çalışma" dönemi

değiştir

Başarısız ulusal ayaklanmalardan sonra Rusların artan baskısı, Polonyalı liderleri ayaklanmanın koşullarının olgunlaşmadığına ikna etti. Ocak Ayaklanmasını izleyen on yıllar boyunca Polonyalılar, acil bağımsızlık hedefini büyük ölçüde terk ettiler ve bunun yerine eğitim, ekonomik gelişme ve modernizasyon araçlarıyla Polonya toplumunu güçlendirmeye yöneldiler. Pozitivizmden etkilenen bu yaklaşım, "Organik Çalışma" (Praca organiczna) adını aldı.

Ancak Polonyalılara baskı artmaya devam etti. 1871'de Prusya devletinin genişletilmiş bir versiyonu olarak kurulan Alman İmparatorluğu, Polonyalıların yaşadığı doğu eyaletlerinin asimilasyonunu hedefliyordu. Aynı zamanda, St. Petersburg Polonya'yı Ruslaştırmaya çalıştı ve Polonya dilinin ve kültürel ifadenin kullanımına karşı kısıtlamalar getirdi. Rus ve Alman idaresi altındaki Polonyalılar ayrıca Roma Katolik Kilisesi'ne karşı geliştirilen resmi kampanyalara katlanmak zorunda kaldı: Şansölye Otto von Bismarck, Kulturkampf kapsamında Roma Katolik Kilisesi'ni devlet kontrolü altına aldı ve Rusya'da Ortodoksluğu benimsetebilmek için çalışmalar yaptı.

Avusturya hakimiyetindeki Polonya tebaası genel olarak daha yumuşak bir rejimle karşı karşıya kaldılar. Polonyalılar, ağırlıklı olarak Katolik olan Avusturya'da dini zulüm görmediler ve Viyana, çokuluslu yapısındaki karmaşık politik hesaplarında Polonyalıları müttefik olarak görmekteydi. Sadakatin karşılığında, Avusturya Polonyası veya Galiçya, önemli bir idari ve kültürel özerklik elde etti. Galiçya, Alman ve Rus Polonyası'nın baskısı altında bir hoşgörü vahası olarak ün kazandı. Galiçya eyaletinin yönetimi Sejm adındaki yarı özerk bir parlamento organıyla yönetiliyordu. 19. yüzyılın sonlarında, Kraków ve Lviv üniversiteleri Polonya'nın entelektüel faaliyetlerinin merkezleri haline geldi ve Kraków, Polonya sanatının ve düşüncesinin merkezi oldu. Bağımsızlığın yeniden sağlanmasından sonra bile, güney Polonya'nın pek çok sakini, Habsburg İmparatorluğu dönemini iyi hatırlamaktadır.

Sosyal ve politik dönüşüm

değiştir

19. yüzyılın sonları boyunca Polonya topraklarında artan sosyal ve ekonomik faaliyet, onlara daha modern bir görünüm kazandırdı ve geleneksel yaşam kalıplarını değiştirdi. Özellikle Rusya Polonyası ve Almanya'nın kontrolündeki Silezya bölgelerinde madencilik ve imalat Polonyalıların ana çalışma bölgeleriydi. Bu gelişme kentleşme sürecini hızlandırdı ve kapitalizmin ortaya çıkışı, toprak sahibi aristokrasinin Polonya toplumundaki göreceli önemini azaltmaya başladı. Milyonlarca Polonyalı Kuzey Amerika'ya ve diğer yerlere göç etti ve milyonlarcası da yeni endüstriyel işgücü oluşturmak için şehirlere göç etti. Bu değişimler yeni sosyal gerilimleri uyandırdı. Kent işçileri, erken kapitalizmle ilişkili tüm zorlukları yaşadılar ve bölgedeki yoğun milliyetçi atmosferi, Polonyalılar ile eski heterojen Polonya-Litvanya Birliği'nden kalan diğer halklar arasında sürtüşmelere yol açtı. Bununla birlikte, şehirlere taşınmaya çalışan Polonyalı köylüler ile şehirlerde halihazırda bulunan ve bu nedenle daha iyi konumda olan Yahudiler ve Almanlar arasında gerilimler yaşandı. Bu nedenle, Prusya Polonyasındaki Yahudi nüfusu, Almanya'ya ait olma eğilimindeydi. Bunun yanında Orta ve Doğu Avrupa Aşkenaz Yahudileri tarafından konuşulan geleneksel dil olan Yidiş dilinde Avusturya-Macaristan ve Prusya kültürleri oldukça baskındı.

Bu dönüşümler 20. yüzyılda Polonya manzarasına hakim olacak yeni partilere ve hareketlere yol açtı. Alt sınıfların şikayetleri köylü ve sosyalist partilerin oluşumuna yol açtı. Komünizm yalnızca marjinal bir takipçi kazandı, ancak Józef Piłsudski'nin önderlik ettiği daha ılımlı bir sosyalist hizip, Polonya bağımsızlığını şiddetle savunduğu için daha geniş bir destek kazandı. 1905'te Józef Piłsudski'nin partisi Polonya Sosyalist Partisi, tüm Rus İmparatorluğu'nun en büyük sosyalist partisiydi. Roman Dmowski'nin Ulusal Demokrasisi, milliyetçiliği Yahudilere ve diğer azınlıklara yönelik düşmanlıkla birleştiren bir doktrini benimseyerek sağın önde gelen temsilcisi oldu. Polonya siyasi yaşamı, Organik Çalışmanın görece sessizliğinden çıkmıştı. 1900'den sonra siyasi faaliyet yalnızca Prusya Polonyasasında bastırıldı.

Birinci Dünya Savaşı

değiştir

Savaşın sırasında Polonya

değiştir

Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla savaşın her iki tarafı da Polonyalıları kendi tarafına çekebilmek için tavizler ve gelecekte özerklik vaatleri sunduğundan, savaş, Polonyalılara siyasi avantaj sağladı. Avusturyalılar Kongre Polonyası'nı Galiçya topraklarına dahil etmek istediler, bu yüzden savaştan önce bile orada milliyetçi örgütlerin kurulmasına izin verdiler (örneğin, Związki Strzeleckie). Ruslar, Polonya'nın özerklik hakkını tanıdı ve Rus tarafını destekleyen Polonya Ulusal Komitesi'nin kurulmasına izin verdi. 1916'da, Polonya'nın İttifak Güçlerine olan desteğini artırmaya ve bir Polonya ordusu kurmaya çalışan Alman ve Avusturya imparatorları, yeni bir Polonya Krallığını ilan ettiler. Bu krallık Polonya tarihindeki dördüncü ve son monarşiydi. Yeni Krallık Düzenleme Konseyi tarafından yönetiliyordu ve devletin küçük bir orduya ve kendi para birimine sahipti. Kurulan yeni krallığa gelecekte Vilnius ve Minsk'in de dahil olduğu Polonya-Litvanya Birliği toprakları vadedildi. Ancak ilk kurulduğunda Polonya Krallığı toprakları Kongre Polonyası bölgesinden oluşuyordu.

Roman Dmowski, savaş yıllarını Batı Avrupa'da, Müttefikleri, kurtuluşa doğru ilk adım olarak Rus yönetimi altındaki Polonya topraklarını birleştirmeye ikna etmeyi umarak geçirdi. Piłsudski, savaşın Polonya'yı paylaşan Avusturya, Prusya ve Rusya'yı mahvedeceğini doğru bir şekilde tahmin etmişti, bu da çoğu insanın 1918'den önce pek olası olmadığını düşündüğü bir sonuçtu. Bu nedenle, Piłsudski, tam bağımsızlığa doğru ilk adım olarak Rusya'yı yenmek için İttifak Devletleri'ne yardım etmek için Polonya Lejyonlarını oluşturdu.

Savaşın Doğu Cephesindeki ağır çatışmaların çoğu Polonya devletinin topraklarında gerçekleşti. 1914'te Rus kuvvetleri geri püskürtmeden önce Kraków'a çok yaklaştı. Sonraki bahar, Kraków'un doğusundaki Gorlice ve Przemyśl çevresinde şiddetli çatışmalar meydana geldi. 1915'te Polonya toprakları, 1812'te olduğu gibi kavrulmuş toprak politikasını uygulayan Rus ordusu tarafından yağmalandı ve terk edildi;[2] Ruslar ayrıca düşmanla işbirliği yaptıklarından şüphelenilen yüz binlerce sakinini bölgeden sürdü.[3][4] 1915'in sonunda Almanlar, Varşova da dahil olmak üzere Ruslar tarafından kontrol edilen tüm Polonya topraklarını işgal etti. 1916'da Galiçya'daki bir başka Rus saldırısı, savaş bölgesindeki sivillerin zaten çaresiz durumdaki durumunu daha da kötüleştirdi; yaklaşık 1 milyon Polonyalı saldırıyla birlikte yerinden oldu. 1916 Rus saldırısı Almanları ve Avusturyalıları gafil avlamış olsa da, zayıf iletişim ve lojistik Rusların avantajı değerlendirememesine neden oldu.

Üç işgal gücünün ordularıyla birlikte toplam 2 milyon Polonyalı asker savaştı ve 450.000'ü öldü. Birkaç yüz bin Polonyalı sivil Almanya'daki çalışma kamplarına gönderildi. Her iki tarafın da uyguladığı kavrulmuş toprak stratejisi, savaş bölgesinin çoğunu yaşanmaz hale getirdi.

Devletin yeniden kurulması

değiştir

1917 yılında ABD, İtilaf Devletleri tarafında çatışmaya girerken, Rusya'daki devrimci ayaklanma süreci sonucunda Brest-Litovsk Antlaşmasını imzaladı ve savaştan çekildi. Böylece tüm eski Polonya toprakları İttifak Devletleri'nin kontrolünün altına girdi. Ancak 1918 Sonbaharında Alman yenilgisinden sonra; Prusya Monarşisinin yıkılmasının ardından liberal Weimar Cumhuriyeti'nin kurulması ve Wilson İlkeleri kapsamında imzalanan Versay Barış Antlaşması bağımsız bir Polonya devletine giden yol açıldı.

Józef Piłsudski, Almanya tarafından itaatsizlik nedeniyle hapse atılması onu kahramanlaştırmıştır. Ekim 1918'de Polonyalı yetkililer, İttifak Güçlerinin direnişinin kırılmasıyla Galiçya ve Teschen Silezyası'nı devraldı. Kasım 1918'de Piłsudski, devrimciler tarafından Almanya'daki hapishaneden kurtarıldı ve Varşova'ya döndü. 11 Kasım 1918'de Düzenleme Konseyi, Piłsudski'nin ülkeye gelmesiyle tüm sorumluluklarını Piłsudski'ye devretti. Piłsudski geçici Devlet Başkanı olmasından kısa süre sonra, savaşın son aylarında oluşturulan tüm yerel yönetimler, Varşova'daki merkezi hükûmete bağlılığını ilan etti. 123 yıldır Avrupa haritasında yer almayan Polonya yeniden doğdu.

Yeni oluşturulan devlet başlangıçta eski Kongre Polonyası, batı Galiçya (o sıradan Liviv Ukraynalılar tarafından kuşatılmış durumdaydı) ve Teschen Silezyası'nın bir kısmından oluşuyordu.

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Blit, Lucjan (1971). The Origins of Polish Socialism: The History and Ideas of the First Polish Socialist Party, 1878–1886. Londra: Cambridge University Press. s. 4. 
  2. ^ Roger Chickering, Stig Förster, Great War, Total War: Combat and Mobilization on the Western Front, 1914–1918, Cambridge University Press, 2000, 0-521-77352-0, Google Print, p.160
  3. ^ Barnett R. Rubin, Jack L. Snyder, Post-Soviet Political Order: Conflict and State Building, Routledge, 1998, 0-415-17069-9, Google Print, p.43 6 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  4. ^ Alan Kramer, Dynamic of Destruction: Culture and Mass Killing in the First World War, Oxford University Press, 2007, 0-19-280342-5, Google Print, p.151