Kayı boyu

Oğüz Türklerinden oluşan Anadolu boyu

Kayı Boyu, Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan, Kaşgarlı Mahmud'un Divân-ı Lügati't-Türk eserine göre ise 22 Oğuz boyundan ikincisi. Reşidüddin'nin listesinde sembolleri şahin, yani şahinlerin en büyüğü olan akdoğandır. Kayı güç, kuvvet ve kudret sahibi demektir. Kayı Boyu'nun damgası üç ok ve bir yaydan oluşur. Babası Gün Han ve dedesi Oğuz Han olan Kayı Han bu boyun ilk atasıdır. Divân-ı Lügati't-Türk'te damgaları;olarak tanımlanmaktadır.[1]

Kayı Boyu
Damga
Damga
• ? - ?
Kızıl Buğa (İlk)
• 1200 - 1215
Kaya Alp
• 1215 - 1235
Süleyman Şah
• 1235 - 1280
Ertuğrul Gazi
• 1280 - 1299
Osman Gazi

Türkmen tarihçisi Ovez Gündoğduyev, Kayı Boyu'nun Hun boyu olan Haylandur Boyu ile aynı boy olduğunu hesap eder.

 
Kayı Bayrağı

11. yüzyılda Selçuklu Devleti bünyesinde ekseriyetle Horasan bölgesinde varlıklarını sürdürmekteydiler. Selçuklu tebaası olmayan, ancak Selçuklu Devleti hudutları içerisinde diğer Türk boyları gibi konar/göçer yaşayan Kayılar, Anadolu’ya iki ayrı dönemde iki ayrı kol hâlinde girdiler. İlk önemli Kayı kolu Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya giriş yapmış ve ilerleyen yıllarda güçlenerek Artuklu Beyliği'ni kurmuşlardı. Horasan ve Merv bölgesinde varlıklarını devam ettiren bir diğer Kayı kolu ise Moğol baskıları nedeniyle batıya doğru sürüklenmiş, Harzemşahlar ile birlikte 12. yüzyılın sonlarında Anadolu’ya girmişlerdir.

Anadolu’ya göçlerinde takriben 70.000 çadırlık geniş bir nüfusa sahip oldukları sanılmakta olup Türk Tarihindeki yerlerini 12. yüzyıl itibarıyla almışlardır.

Ertuğrul Gazi ve Kayı Boyu

değiştir

Ertuğrul Gazi Boyu ile bu bölgeye 13. yüzyılda gelmiştir. Uzun süre Kayı Boyu üzerinde araştırma yapan belgesel yönetmeni Tekin Gün Kayı Boyu, Moğol istilası nedeni ile kendine yeni bir yurt bulmak için Horasan’ın Merv şehri yakınındaki Mahan bölgesinden Gündüz Bey (Süleyman Şah) (Ertuğrul Gazi’nin babasının adı birçok kaynakta Süleyman Şah olarak geçmektedir. Uzun süre tartışmaya sebep olan bu konu üzerinde “Osman b. Ertuğrul b. Gündüz“ ibaresinin yazılı olduğu Osman Bey'e ait bir sikkenin bulunmasıyla tarihçiler, kesinliğe kavuştuğunu savunmaktadır.) komutasında gelerek Anadolu'ya girdi.[2] Osman Gâzî'nin 700/1300-1301'de Yenişehir'de Bastırdığı Üçüncü Sikkesi üzerinde Osman Gâzî'nin ismi, atalarının kimliği, bağımsızlığına ilişkin rivâyetlerin sıhhat ve niteliği, İstiklâl-i Osmânî'nin gerçek tarihi ve Osmanlılar'ın dinî-tasavvufî kökeni… gibi konularda Osmanlı kroniklerinde verilen bilgilerin güvenilirliğine yönelik tartışmaları aydınlatacak ve tarihî açıdan kesin bir sonuca bağlayacak bilimsel delillerin başında az sayıdaki çağdaş maddî kanıtlar gelmekte, onları ise sağlam ve kesin kanıtlar içeren yazılı belge ve kaynaklar tâkip etmektedir. Özellikle Osmanlı bağımsızlığının gerçekleşme târihi, ne zaman kemâle erdiği, bu süreçte “hutbe” ve “sikke” şartlarının yerine getirilip getirilemediği, ilk Osmanlı sikkelerinin darp yerleri ve Osman Gâzî'nin ilk pâyitahtı Yenişehir'in ne zaman saltanat yurdu hâline geldiği konularında çağdaş bilimsel materyaller yok denecek kadar az olduğundan, bu dönemden günümüze intikâl etmiş her türlü maddî kanıt târihî açıdan büyük bir önem arz etmektedir.İstiklâl-i Osmânî'nin târihi, ilân ediliş şekli ve Osman Gâzî'nin sikke [3] bastırdığını gösteren rivâyetlerin bilimsel gerçekliği; daha önce Halil Edhem (Eldem)’in İstanbul Arkeoloji Müzeleri İslâmî sikkeleri arasında bulduğu ve bilâhare İbrahim Artuk’un 1977’de sunduğu bir tebliğle bilim dünyasına duyurduğu, her iki yüzünde ضرب” Ḍarebe" ibâresini tâkiben ارطغرل بن عثمان" ʿOsmān ̱ bin Erṭuġrul" ismi ve ilâveten arka yüzünde ارطغرل"Erṭuġrul"dan sonra -Osman Gâzî'nin gerçek dedesinin ismini deaydınlatacak şekilde-: الپي گندز" Gündüz Alpī" ibâresi yer alan bir sikke sâyesinde nispeten aydınlanmaya başlamış; ancak üzerinde darp yeri ve târihine ilişkin hiçbir bilginin bulunmaması ve her iki yüzünün de birbirine benzer tarzda iki farklı hakkâk tarafından tasarlanması; bu kez sikkenin orijinal olmadığı ya da “bir antikacı tarafından uydurulduğu” yönünde bâzı iddiâların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.[4] Uzun süre benzeri olmayan ünik bir sikke olarak kalan ilk Osman Gâzî sikkesinin, gerçekte kurucu hükümdârın bastırdığı tek sikke olmadığı, aksine ortak ya da farklı mizanpajlarda tasarlanmış daha başka örneklerinin de mevcut olduğu, ancak 1980'lerde Nicholas Lowick'in elinde bulunduğu söylenen ikinci bir sikkenin çok net bir fotoğrafının ele geçmesi sayesinde ortaya çıkmıştır. 2018 yılında bir Armağan kitabının içinde neşredip kuruluş tartışmaları açısından önemine işâret ettiğimiz bu ikinci sikkenin bilimsel analizi, her şeyden önce Osman Gâzî'nin sikke bastırmadığı ya da bastırdığı sikkenin orijinal olmadığı yönündeki farazî iddiâları tamâmen ortadan kaldırmıştır. Her iki yüzü içeriği itibarıyla birbirine benzeyen ilk sikkeden farklı olarak, ön yüzünde Kelime'-i Tevhîd, Dört Halîfe'nin isimleri, هللا ايده" eyyedehū'llāh" duâsı, Kayı damgası, 699/1300 târihi ve سگود" Sögüd" yer adı bulunan bu sikkenin darp yeri, basım târihi ve şeklî özellikleri itibarıyla de İlhanlı sikkelerine benzer bir tarzda tasarlanmış olması, merhum Artuk'tan beri tarihçi ve nümismatlar tarafından tekrarlanıp duran “İlhanlı korkusu” spekülatif yaklaşımını sona erdirmekle kalmamış; buna ilâveten önceki sikke ile aynı olan arka yüzü, Osman Gâzî'nin bu ikinci sikkesinin de aynı hakkâkın elinden çıktığını kuşkusuz bir biçimde kanıtlamıştır.İşte burada neşredeceğimiz Osman Gâzî'ye ait üçüncü sikke, ikinci sikkenin bir yıl sonra küçük değişikliklerle yeniden dizayn edilmiş formatıyla, “sikke” ve “ḫuṭbe” rivâyetlerini yeni bir bulguya ihtiyaç bırakmaksızın kalıcı bir çizgide sonuca ulaştırmakla kalmayacak; Osman Gâzî'nin biat ve istiklâl sürecinin yalnız başlangıç değil, tamamlanış zamânın da bilinmeyen arka plânını aydınlatan nümismatik bir kanıt olarak literatürde yerini almış olacaktır.[5][6][7]

Yerleşim

değiştir

Anadolu'ya gelen boylardan biri olmakla beraber önce Ahlat bölgesine yerleşmişlerdir. Anadolu Selçuklu sultanı I. Alâeddin Keykubad bu sırada göçebe hayatını yaşayan Kayıları; Viranşehir, Halep ve Karacadağ yöresine yerleştirmiştir. Ertuğrul ile Dündar beyler Söğüt ve Domaniç yörelerine yerleşmişlerdir. Söğüt'ü kışlak, Domaniç'i yaylak olarak kullanmışlardır.

Ertuğrul Bey, bu tarihlerde Türkiye Selçukluları Devleti’nin batı sınırında bir ”uçbeyi’ idi. Uçbeylerinin görevi sınırları korumaktı. Ertuğrul Bey, çok ileri bir yaşta Söğüt'te öldü (1281).

Kayı Boyu, Osmanlının kuruluş dönemlerinde Evrenos Gazi ve Hacı İlbey gibi beyleri ile balkanların fethinde büyük yararlılık göstermiş, Vardar ovası ve Kaza-i Cuma yöresine yerleşmişlerdir. Evrenos Gazi ve Hacı İlbey'in aileleri bugün bile bilinmektedir.

Osman Gazi'nin ağabeyi olan Gündüz Alp (Gündüz Bey) soyundan gelen Amuca Kabilesi (Amucalar), hâlen Yozgat kadışehri örencik köyü, Ankara'nın Beypazarı ilçesi, Kırklareli ve Tekirdağ'ın çeşitli köylerinde, Güneydoğu Bulgaristan'da, Balıkesir'in Ertuğrul köyünde ve Eskişehir Han ve Mihalıççık ilçelerinde varlıklarını sürdürmektedirler.

Etimoloji

değiştir

Kayı Aşireti'nin menşei olan Oğuz Han'ın soy kütüğü, Reşideddin'in Oğuzname'sinde, Nuh Peygamber'in oğlu Yafes'e (Olcayto) dayandırılır. Oğuz Han'dan sonra altı oğlu iki kolu oluşturmaktadır. Gün Han, Ay Han, Yıldız Han, Bozok kolunu, Gök Han, Dağ Han ve Deniz Han ise Üçok kolunu oluşturur. Oğuz Han'ın her oğlundan gelen soylar da, toplam 24 Oğuz boyu'nu meydana getirir. Sağlam anlamına gelen mensup dört boydan biridir.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Oğuz Han
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Gün Han
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kayı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Saçıkaralılar
 
 
Kurtlu
 
 
Kızılkeçili
 
 
Karakeçili
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Atçekenler (Tanrıdağı Türkmenleri)
 
Sarıkeçili
 
Haculu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Osmanlı Hanedanı
 

Ayrıca bakınız

değiştir

Kaynakça

değiştir
  • Oğuzlar: Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, İstanbul 1999 (Prof. Faruk Sümer).
  • 10. Sınıf Müfredatı Tarih Kitabı: Kayılar Anadolu'da, Sayfa 6.
  • Geçmişten Günümüze Alevi ve Bektaşi Kültürü, TC Kültür Bakanlığa Yayınları, Ankara 2009. Sayfa 153,154,155.

Dış bağlantı

değiştir
  1. ^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 55.
  2. ^ "Makale/Yazı-Yönetmen:Tekin Gün-". Ertuğrul Gazi-Kayı Aşireti. 04.07.2020. 25 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^ YILMAZ, Hakan (2019). Osman Gâzî’nin 700/1300-1301’de Yenişehir’de Bastırdığı Üçüncü Sikkesi. VAKANÜVİS-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi/International Journal of Historical Researches, Yıl/Vol.4,Söğüt Özel Sayısı/Special Issue for Söğüt, Aralık/December 2019. ss. 82,85. ISSN 2149-9535. 1 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ocak 2022. 
  4. ^ İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü, İslâmî Sikkeler, DN. 1081
  5. ^ İbrahim Artuk, “Osmanlı Beyliği’nin Kurucusu Osman Gazi’ye Ait Sikke”, Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1071-1920): ‘Birinci Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi’ (11-13 Temmuz 1977) Tebliğleri / Papers Presented to the ‘First International Congress on the Social and Economic History of Turkey, ed.: O. Okyar - H. İnalcık, Hacettepe Üniversitesi, Ankara 1980, s. 27-33
  6. ^ Halil İnalcık, Söyleşiler ve Konuşmalar, I, haz.: Birsen Çınar, İstanbul: Profil Yayıncılık, 2013, s. 142-143; a.mlf., Osmanlılar: Fütühat, İmparatorluk, Avrupa ile İlişkiler, Timaş Yayınları, İstanbul 2010, s. 95, vb.
  7. ^ Hakan Yılmaz, “Osman Gâzî’nin Kayıp İkinci Sikkesi ve Osmanlı Kuruluş Tartışmalarına Etkisi”, Âb-ı Hayât’ı Aramak: Gönül Tekin’e Armağan, haz.: Ozan Kolbaş-Orçun Üçer, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2018, s. 763-788.