Tube Alloys, İkinci Dünya Savaşı sırasında nükleer silahlar geliştirmek üzere Kanada'nın da katılımıyla Birleşik Krallık tarafından yetkilendirilen bir araştırma ve geliştirme programıydı. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Manhattan Projesi'nden önce, Britanya'nın bu projesi gizli tutuldu ve bu nedenle de hükümetin üst düzey yöneticileri arasında bile kodlarla anılması gerekiyordu.

Churchill is surrounded by men in uniform. Lord Cherwell wears a bowler hat.
Haziran 1941'de Lord Cherwell, başbakanın bilimsel danışmanı, Hava Kuvvetleri Komutanı Mareşal Sir Charles Portal, Filo Amirali Sir Dudley Pound ve Winston Churchill ile birlikte.

Savaşın başlarında nükleer silah olasılığı resmi olarak dikkate alınmaya başlandı. Birmingham Üniversitesi'nde Rudolf Peierls ve Otto Robert Frisch, 1940 yılında küçük bir saf uranyum-235 kütlesinin binlerce ton TNT gücüne sahip bir bombada zincirleme reaksiyon üretmek için kullanılabileceğini açıklayan bir muhtıra yazdılar. Bu, nükleer silah geliştirmek için topyekûn çaba gösterilmesi çağrısında bulunan MAUD Komitesi'nin kurulmasına yol açtı. Projeyi denetleyen Wallace Akers, yanıltıcı olması için "Tube Alloys (Tüp Alaşımları)" kod adını seçti. Tube Alloys (Tüp Alaşımları) Müdürlüğü, Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Dairesi'nin bir parçasıydı.

Britanya ve Kanada'daki Tube Alloys programı, ilk nükleer silah projesiydi. Yüksek maliyetler ve İngiltere'nin düşmanlarının bombalama menzilleri içerisinde bir savaş yürüttüğü gerçeği nedeniyle, Tube Alloys, sonunda ABD ile yapılan Quebec Anlaşması ile iki ülkenin nükleer silah teknolojisini paylaşmayı kabul ettiği Manhattan Projesi'ne dahil edildi. Bu anlaşmanın sonucunda da birbirlerine veya karşılıklı rıza olmadan diğer ülkelere karşı kullanmaktan kaçınmak konusunda da anlaşmış oldular. Ancak Amerika Birleşik Devletleri, Manhattan Projesi'nin sonuçlarının tüm ayrıntılarını Birleşik Krallık'a sunmadı. Sovyetler Birliği ise hem İngiliz hem de Amerikan projelerine sızan atom casusları aracılığıyla değerli bilgiler elde etti.

Amerika Birleşik Devletleri, savaşın sona ermesinin ardından 1946 Atom Enerjisi Yasası uyarınca işbirliğini sonlandırdı. Bu, Birleşik Krallık'ı kendi projesi olan Yüksek Patlayıcı Araştırması'nı yeniden başlatmaya itti. Üretim tesisleri kuruldu ve İngiliz bilim insanları, bağımsız bir İngiliz programının himayesinde çalışmalarına devam ettiler. 1952'de İngiltere, "Kasırga Operasyonu" kod adı altında bir nükleer silah denemesi gerçekleştirdi ve bununla nükleer silaha sahip üçüncü devlet oldu. 1958'de, Sputnik krizinin ve Britanya'nın iki aşamalı termonükleer bomba gösterisinin ardından, Birleşik Krallık ve ABD , ABD-İngiltere Karşılıklı Savunma Anlaşması'nı imzaladılar. Bu anlaşma Britanya'nın nükleer özel ilişkilerinin Birleşik Devletler ile yeniden başlamasıyla sonuçlandı.

Arka plan değiştir

 
William Penney, Otto Frisch, Rudolf Peierls ve John Cockcroft, Mayıs 1947'de Özgürlük Madalyası'nı aldılar.

Fisyonun keşfi değiştir

Nötron, Şubat 1932'de Cambridge Üniversitesi Cavendish Laboratuvarı'nda James Chadwick tarafından keşfedildi.[1][2] Nisan 1932'de Cavendish'teki meslektaşları John Cockcroft ve Ernest Walton lityum atomlarını hızlandırılmış protonlarla böldüler.[3][4][5] Enrico Fermi ve Roma'daki ekibi, daha ağır elementler ve izotoplar üreten yavaş nötronlar tarafından elementlerin bombardımanını içeren deneyler gerçekleştirdi.[6] Daha sonra, Aralık 1938'de, Otto Hahn ve Fritz Strassmann Hahn'ın Berlin-Dahlem'deki laboratuvarında, uranyumu yavaşlatılmış nötronlarla bombaladılar[7] ve baryumun üretildiğini ve dolayısıyla uranyum atom çekirdeğinin bölündüğünü keşfettiler.[6] Hahn, yeğeni Otto Robert Frisch ile birlikte 1939'da Nature dergisinde yayınladıkları teorik bir ispatı geliştiren Lise Meitner'e yazdı.[8][9] Bu olay, nükleer parçalanmanın yeni bir türüydü ve daha önce görülenlerden çok daha güçlüydü. Frisch ve Meitner, her parçalanma sonucu açığa çıkan enerjinin yaklaşık 200.000.000 elektron volt olduğunu hesapladı. Bu olayı biyolojik hücrelerin bölünmesine benzeterek "fisyon" adını verdiler.[10]

Notlar değiştir

  1. ^ Clark 1961, s. 9.
  2. ^ Chadwick 1932, s. 312.
  3. ^ Gowing 1964, ss. 17–18.
  4. ^ Cockcroft & Walton 1932a, ss. 619–630.
  5. ^ Cockcroft & Walton 1932b, ss. 229–242.
  6. ^ a b Clark 1961, s. 11.
  7. ^ Clark 1961, s. 5.
  8. ^ Bernstein 2011, s. 240.
  9. ^ Meitner & Frisch 1939, ss. 239–240.
  10. ^ Zimmerman 1995, s. 262.

Kaynakça değiştir

Dış bağlantılar değiştir