Osmanlı-Venedik Savaşı (1570-1573)

1570'den 1573'e kadar Osmanlı İmparatorluğu ile Kutsal Birlik arasında yaşanan çatışma

Osmanlı-Venedik Savaşı veya Kıbrıs Seferi, Osmanlı-Venedik savaşlarının dördüncüsüdür. 1570-73 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu ile Venedik Cumhuriyeti arasında yapılmıştır. Savaşın ilerleyen döneminde Venedik saflarına dâhil olan devletler olmuştur. Papa V. Pius'un girişimleriyle oluşturulan Kutsal İttifaka Venedik Cumhuriyeti, İspanyol İmparatorluğu, Papalık Devleti, Ceneviz Cumhuriyeti, Savoya Dükalığı ve Hospitalier Şövalyeleri katılmıştır.

Osmanlı - Venedik Savaşı (1570-1573)
Osmanlı-Venedik Savaşları

İnebahtı Deniz Muharebesi
Tarih1570-1573
Bölge
Sonuç Osmanlı zaferi
Malta Hospitalier Şövalyeleri elinde kalır
Kıbrıs Osmanlı egemenliğine girer
İnebahtı sonrasında Akdeniz'deki denetim fiilen ikiye bölünmüş olur
Taraflar
Venedik Cumhuriyeti Venedik Cumhuriyeti
İspanya İspanya Krallığı
Papalık Devleti
Ceneviz Cumhuriyeti Ceneviz Cumhuriyeti
Savoya Dükalığı Savoya Dükalığı
Hospitalier Şövalyeleri Malta Şövalyeleri
Osmanlı İmparatorluğu
Komutanlar ve liderler
Venedik Cumhuriyeti Marco Antonio Bragadin
Venedik Cumhuriyeti Alvise Martinengo
Venedik Cumhuriyeti Sebastiano Venier
İspanyaJuan de Austria
Marcantonio Colonna
Ceneviz Cumhuriyeti Giovanni Andrea Doria
Venedik Cumhuriyeti Jacopo Soranzo
Sultan II. Selim Han
Lala Mustafa Paşa
Piyale Paşa
Müezzinzade Ali Paşa
Kılıç Ali Paşa
Güçler
20.000 40.000

Osmanlı Sultanı II. Selim iktidarının en önemli askerî harekâtıdır. Daha önce I. Süleyman döneminde Malta Kuşatması girişimiyle başlayan gerginlik, Venedik Cumhuriyeti denetimindeki Kıbrıs'a sefer düzenlenmesiyle sürer. Direniş göstermeden düşen Lefkoşa'dan (İngilizce: Nicosia) sonra Venedik denetiminde sadece Gazimağusa (İngilizce: Famagusta) kalır. 11 ay boyunca kuşatmaya direnen şehir 1571 yılı 6 Ağustos günü düşer. İki ay sonra ise İnebahtı Deniz Muharebesi'nde Haçlı donanması Osmanlı donanmasını yense de galibiyetin yarattığı durumdan faydalanamayacaktır. Yeniden hızla donanma inşa eden Osmanlılar karşısında Venedik Cumhuriyeti barış yapmak durumunda kalır.[1]

Zengin ve büyük Kıbrıs adası 1489 yılından beri Venedik hâkimiyetindeydi. Girit ile beraber Venedik'in denizaşırı topraklarının en önemlilerinin başında geliyordu. 16. yüzyıl ortalarında tahminî nüfusu 160 bin olan adanın ticaret yollarının ortasında olmasının ötesinde verimli topraklarında pamuk ve şeker hasadı da yapılmaktaydı. Topraklarından en uzaktaki kolonilerin korumak isteyen Venedikliler bir dönem Memluklere yıllık 8 bin düka altın vergi bile vermeye razı olmuştur. Memluklerin 1517 yılında Osmanlıların egemenliğine girmesinden sonra antlaşma Osmanlılarla da sürdürülmüştür. Ancak adanın Osmanlı toprakları ortasındaki konumu, onu ileriki vadede olası bir hedef haline getirmekteydi. Aynı zamanda hacca giden Müslümanların adada üslenen korsanların sürekli saldırısına uğraması da sık gündeme geliyordu. 1568 yılında imzalanan Edirne Antlaşması ile duraklayan Osmanlı-Habsburg Savaşları sayesinde Osmanlılar nihayet Kıbrıs'ı gündeme alabilmiştir. II. Selim 1566 yılında tahta çıktığında önceliğini adanın ele geçirilmesine vermiştir.[2] Bu kapsamda Venedik ile yapılmış olan barış antlaşması Şeyhülislam Mehmet Ebussuud Efendi tarafından Kıbrıs'ın eski İslam toprağı olduğu gerekçesiyle geçersiz kılınmış ve yeniden fetih için askerî harekâtın önündeki hukukî engel kaldırılmıştır.[3] II. Selim'in lalası Lala Mustafa Paşa kara birliklerinin komutanı olurken donanmanın başına da Müezzinzade Ali Paşa getirilir. Ali Paşa donanma konusunda uzman olmadığından yardımcılığına denizci olan Piyale Paşa'yı getirir.

Venedik tarafında ise Osmanlıların emelleri belli olunca hazırlıklar yapılmaya başlanır. Sürekli genişleyen Osmanlı donanması ve Malta'ya karşı yapılan başarısız girişimin ardından sırada Kıbrıs'ın olduğu anlaşılır. Özellikle 1568 yılında Osmanlı donanmasına bağlı bazı gemilerin Kıbrıs limanlarına keşif amacıyla gelmesi dikkatleri çekmiştir. Bunun üzerine Venedik Cumhuriyeti Kıbrıs, Girit ve Korfu'daki kalelerin tahkimatını artırmak için dönemin ünlü istihkamcısı Sforza Pallavicini'yi tutarak çalışmaları başlatır. Savunmalar geliştirilir ve görece yalıtık konumda ve uzakta olan Girit ve Kıbrıs tahkimatları uzun süre kendi kendine yetebilecek şekilde güçlendirilir. Ancak özellikle uzun bir kuşatmayla karşı karşıya kalınma ihtimalinde buralarda erzak ve cephane sıkıntısı çekileceği aşikardır. Venediklilerin yardım umdukları İspanyol İmparatorluğu ise bu dönemde kendi topraklarında Moriskoların isyanı ve Hollanda Ayaklanması ile meşguldür. Venediklilerin bir diğer sorunu da çoğunlukla Ortodoks Yunanlardan oluşan ada halkının Katolik Venediklilerden memnun olmamalarıdır.

Nihayet hazırlıkların tamamlanmasıyla beraber 1570 yılı Mart ayında Venedik'e yollanan Osmanlı elçisi Kıbrıs topraklarının Osmanlılara verilmesini talep eden bir ültimatomu sunar. Ültimatom reddedilir.[4]

Kıbrıs'ın Osmanlılar tarafından fethi

değiştir
 
Osmanlıların Limasol kalesini alıp Lefkoşa'ya ilerlemeleri
 
Osmanlıların Lefkoşa kalesine girmeleri
 
Osmanlıların Mağusa'yı kuşatması

27 Haziran 1570 tarihinde 350-400 parça gemi ve 60-100 bin askerle yola çıkan Osmanlı donanması 3 Temmuz günü hiçbir direnişle karşılaşmadan adanın güneyindeki Larnaka yakınlarından karaya çıkarak başkent Lefkoşa'ya doğru yürüyüşe geçer. Adadaki Venedikliler çıkartma sırasında savunma yapmayı düşünseler de Osmanlı donanmasının büyüklüğü karşısında bundan vazgeçerler. Tahkim alanda savunmada beklemek ve yardım gelmesini beklemek tercih edilir. Lefkoşa Kuşatması 22 Temmuz 1570 tarihinde başlar ve 9 Eylül gününe kadar 7 hafta sürer. Şehir duvarlarının altına kazılan lağımlar ve yoğun arkebüz ateşi sayesinde şehir düşer. Kutsal İttifak kapsamında oluşturulmuş olan ve Venedik Cumhuriyeti, Papalık Devleti ve İspanyol gemilerinden oluşan Haçlı donanması Girit'ten Kıbrıs'a girmek üzereyken aldığı Lefkoşa'nın düşme haberinin üzerine geriye döner. Lefkoşa'nın düşüşünden sonra kuzeydeki Girne Kalesi de direniş göstermeden teslim olur. 15 Eylül 1570 tarihinde Osmanlı süvarileri son tahkimat olan Gazimağusa önünde görülür. Bu aşamada toplam Venedik kayıpları, yerel halkın kayıpları dahil 56 bin ölü veya esir olarak verilmektedir. Gazimağusa'yı savunanların sayısı ise 8500 asker ve 90 parça toptur. Kale komutanı Marco Antonio Bragadin 11 ay boyunca kuşatmaya dayanacak ve zamanla artarak sayısı 200 bin asker ve 145 topa çıkan Osmanlı ordusuna karşı direnecektir. Osmanlı donanması kenti denizden de tamamen kuşatacak güçten uzak olduğu için Venedikliler erzak ve birlik desteği alabilmekteydi.[5] Bu sırada Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa da Venediklilerle uzlaşma zemini arayarak Gazimağusa'da bir Venedik ticaret kolonisi kalması koşuluyla tüm adanın Osmanlılara verilmesini istiyordu. Ancak uzun süren kuşatmanın başarısızlığı ve oluşmakta olan Kutsal İttifak donanmasından cesaret alan Venedikliler teklifi reddetmiştir. 12 Mayıs 1571 günü yeniden başlayan ağır bombardıman sonunda 6 Ağustos 1571 tarihinde cephanesi tükenen kale teslim olur. Kuşatma boyunca 50 bin askerini kaybeden Osmanlı Ordusunda kayıplar oldukça ağır olmuştur. Osmanlılar, adadaki Hristiyan halkın kalmasına izin verecek ve Venedikli askerlerin de topraklarına dönmelerine olanak tanınacaktır. Ancak kale komutanı Bragadin'in tutsak ettiği Müslümanlara yaptığı işkenceler ortaya çıkınca Lala Mustafa Paşa bu kişinin işkenceyle öldürülmesine karar verir.[6][7] Beraberindekiler de öldürülür veya köle olarak satılmak üzere tutsak edilir.

Dalmaçya'daki mücadele

değiştir
 
Dalmaçya'da Dukagjin kalesinin fethi

İnebahtı Muharebesi

değiştir

Osmanlı donanması Kıbrıs'tayken Venedik kendisine hızla müttefik arayışına girer. Osmanlılarla çok az bir zaman önce barış yapmış olan Kutsal Roma Cermen İmparatoru bu barışı bozan taraf olmak istemiyordu. Fransızlar Osmanlılarla müttefik durumdaydı, Lehistan-Litvanya Birliği ise Rusya Çarlığı ile mücadele halindeydi. İspanyollar, Malta Kuşatması sırasında yardım göndermeyen Venediklilere kızgındı ve II. Felipe Kuzey Afrika'ya yoğunlaşmıştı. Bu ayrımlara rağmen Papa V. Pius araya girerek Kutsal İttifak'ın oluşturulmasında başarılı olacak ve 15 Mayıs 1571 günü imza altına alınacaktır.[8] İttifak antlaşmasına göre Messina limanında toplanacak olan Haçlı donanması Ritter Johann von Österreich komutasında olacaktır. Bu sırada Kıbrıs'ta kuşatma altında olan Famagusta'nın düştüğü haberi alınır. Yola çıkmak üzere olan donanmada farklı ülkelerden gelen bileşenler arasında şiddetli çekişmeler ve rekabet sorun yaratır. Donanma komutası farklı ülkeler arasında bölünür.[9] Osmanlı donanması ise Müezzinzade Ali Paşa komutasında İnebahtı[10] açıklarındadır. İki taraf da kesin bir muharebeye hazırlanarak Akdeniz'deki donanmalarının büyük çoğunluğunu bir araya getirmiştir. İki tarafın gücü de yaklaşık olarak birbirine denktir. Osmanlı gemi sayısı daha çok olsa da Haçlı donanması daha sağlam gemilerden oluşuyordu. Her iki donanmada da yaklaşık 30 bin asker bulunurken, Haçlıların top sayısı daha çoktur. Osmanlı donanmasında arkebüz ve okçuların sayısı dikkat çekicidir. 7 Ekim günü yapılan muharebede Haçlı donanması galip gelir, Osmanlı donanması büyük bir insan ve gemi kaybına uğrar. Muharebe 1538 yılında Preveze Deniz Muharebesi ile denizlerde kurulmuş olan Osmanlı hakimiyetini ortadan kaldırmıştır. Muharebenin Haçlılar açısından kısa vadeli kazanımı neredeyse hiç olmamıştır. Dağılan Haçlı donanması farklı siyasi gündemler ve kış koşulları nedeniyle üstünlüğünü kullanamamış, Osmanlılar ise kış aylarında hararetli bir çalışmayla donanmalarını neredeyse yeniden inşa etmiştir. Osmanlılar Dalmaçya kıyılarındaki Venedik topraklarına saldırmıştır. İnebahtı sonrasındaki durum Sokollu Mehmet Paşa tarafından Venedik balyosuna özetlendiği gibidir:

Hristiyanlar benim sakalımı tıraş ettiler ancak ben onların bir kolunu kestim. Kesilen sakal yeniden çıkar ancak kesilen kol yerine gelmez.

Bu yoruma rağmen Osmanlı kayıpları uzun vadede etkisini gösterecek şiddettedir. Muharebede hayatını kaybeden donanmanın çok etkili komutanları, subayları, denizcileri ve topçularının kısa sürede yeniden yerine gelmesi imkânsızdır.[11] Venedikliler ve İspanyollar bu teknik kişilerin yerlerinin kolay dolmayacağını bildikleri için ele geçirdikleri tüm tutsakları kılıçtan geçirmişlerdir.[12] Önceki dönemde Malta Kuşatmasındaki başarısızlığın ardından bu mağlubiyetle aslında Akdeniz fiilen Haçlılar ve Osmanlılar arasında ikiye bölünmüş olur. Doğu Akdeniz Osmanlı denetimine girerken, batıda Osmanlı etkisi azalarak önemsizleşecektir.

Bir sonraki yıl Kılıç Ali Paşa yeni donanmayla Mora Yarımadasına sefer düzenlese de teknik gücünün ve deneyiminin Haçlılardan az olduğunun bilincinde olarak büyük muharebelerden kaçınarak düşman kıyılarına saldıracak sonra da güvenli Modon limanına sığınacaktır. Sonraki dönemde Haçlıların farklı gündemleri ve çıkarları birlikte hareket etmelerine engel olur. İspanyollar Tunus'a saldırarak ele geçirirler. Venedik ise Dalmaçya'daki topraklarını güven altına almak için Osmanlılarla anlaşma yoluna gider.

Barış görüşmeleri ve sonrası

değiştir

Barış görüşmeleri Marco Antonio Barbaro tarafından yürütülür. 7 Mart 1573 tarihinde imzalanan antlaşma Osmanlı-Venedik Savaşı sonrasındaki durumu temel alır. Buna göre Kıbrıs Osmanlı toprağı olurken, Venedik Osmanlılara 300 bin düka altın savaş tazminatı ödemeyi kabul eder. Dalmaçya kıyılarında Osmanlılara küçük ama stratejik toprakları alırken buradaki Venedik ekonomisi güvenlik açısından önemli bir darbe almış olur. İki ülke arasındaki barış 1645 yılına kadar sürer. Bu tarihte Girit yeni bir savaşın konusu olur. Kıbrıs 1878 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldıktan sonra İngilizlere bırakılacak ve 1925 yılında ilhak edilecektir.[13]

Ayrıca bakınız

değiştir

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Yıllık 300 bin düka altın vermeyi taahhüt ederler
  2. ^ Bu kapsamda İspanya'daki ayaklanan Müslüman Moriskolara verilen destek ve Hint Okyanusu'nda Portekiz faaliyetine karşı alınan tedbirler azaltılmış ve zamanla geri çekilmiştir
  3. ^ Dönemin Sadrazamı Sokollu Mehmed Paşa'nın sefere karşı olduğu iddia edilir
  4. ^ Dalmaçya kıyılarında bazı topraklar ve bazı ticaret ayrıcalıkları karşılığında Kıbrıs'ın verilmesini öneren bir grup olsa da Venedik doçu tarafından kategorik olarak reddedilirler
  5. ^ Bu sebepten dolayı II. Selim Piyale Paşa'yı Kıbrıs'tan geri çağıracaktır
  6. ^ Bu olay Halikarnas Balıkçısı'nın Uluç Reis adlı kitabında ayrıntılı anlatılır. Bakınız Halikarnas Balıkçısı, Uluç Reis, Bilgi Yayınevi, Kasım 1982 Üçüncü Basım s.425
  7. ^ Muhtemelen derisi yüzülerek öldürülen Bragadin bir aziz mertebesine yükseltilmiş ve Venedik tarafından bir kahraman olarak algılanmıştır. Naaşından geriye kalanlar bugün halen Venedik kentindeki Santi Giovanni ve Paolo Kilisesindedir. Ünlü İtalyan ressam Titian'ın The Flaying of Marsyas adlı eserini ona ithaf ettiği öne sürülür Resimle ilgili görsel[ölü/kırık bağlantı] (İngilizce) 9 Mayıs 2013 tarihinde erişilmiştir
  8. ^ İspanyolların da ittifaka dahil edilebilmesi için Venedik tarafından Kuzey Afrika seferlerine destek verileceği sözü alınmıştır
  9. ^ Cenevizli Giovanni Andrea Doria sağ kanadın, Venedikli Agostino Barbarigo sol kanadın, İspanyol Alvaro de Bazan da merkezin komutasını alır.
  10. ^ Günümüzdeki Nafpaktos kenti
  11. ^ Bu muharebede hayatını kaybeden önemli kaptanlar arasında şu isimler vardır: Karahisar Beyi Ahmet, Çorum Beyi Kilayi, Ankara Beyi Mimarzade, Nikrabu Beyi Ahmet, İnebahtı Beyi Firdevs, Sakız Beyi Abdülcabbar, Midilli Beyi Hızır, Sığacık Beyi Karamtak, Biga Beyi Ali, İskenderiye Beyi Şolok. Bakınız Halikarnas Balıkçısı, Uluç Ali, Bilgi Yayınevi Üçüncü Basım s.464
  12. ^ Sınırlı bir etkiye sahip olmuş olan Haçlı zaferinin tersine olası bir Osmanlı zaferinin etkisi çok daha çarpıcı olabilecektir. Haçlıların tüm önemli deniz kadroları kaybedilecek, Malta, Girit, Balear Adaları ve hatta bizzat Venedik işgal tehdidiyle karşı karşıya kalabilecektir
  13. ^ Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile İç Anadolu'nun (Karaman vilayeti) belli şehir ve köylerinden adaya mecburi iskan yapılması kararlaştırıldı ve adaya Türkler yerleştirilmeye başlandı. Dört sancağa (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, Alanya, İçel, Tarsus ve Sis (Kozan) sancaklarının da bağlanmasıyla bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman vilayeti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı.