Hac emiri, Emirü'l-hac veya Emir-i hac[1] (Arapçaأمير الحج), 7. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar birbirini takip eden Müslüman imparatorluklar tarafından her yıl düzenlenen Hac kervanını korumakla görevli komutana verilen pozisyon ve unvandı. Abbasiler döneminden beri, biri Şam'dan diğeri Kahire'den hareket eden iki ana kervan vardı.[2] Her iki kervana, kervan için para ve erzak sağlamak ve Hicaz'daki Müslümanların kutsal şehirleri Mekke ve Medine'ye giden çöl yolu boyunca kervanı korumak olan bir emirü'l-hac atanırdı.[3][4]

Hac kervanını Mekke'den Medine'ye götüren Mısırlı emirü'l-hac’ın tasviri. Anis Al-Hujjaj’ın (Hacı'nın Rehberi) isimli el yazmasından, 1677-1680 civarı

Makamın önemi

değiştir

Tarihçi Thomas Philipp'e göre, "Emirü'l-haclık makamı son derece önemli bir makamdı" ve beraberinde büyük bir siyasi nüfuz ve dini prestij getiriyordu.[5] Hac yolculuğunun İslam dinindeki önemi göz önüne alındığında, kervanın ve hacıların korunması sorumlu Müslüman yöneticiler için bir öncelikti. Bedevi akıncılar tarafından kervana yapılan herhangi bir kötü muamele ya da hacılara verilen zarar, geri dönen hacılar tarafından genellikle tüm Müslüman dünyasına duyurulurdu. Bu nedenle Müslüman dünyasının liderinin veya bu pozisyona talip olan hükümdarın haccın güvenliğini sağlaması gerekiyordu. Haccın başarısı veya başarısızlığı hükümdarın prestijini önemli ölçüde etkiliyordu.[6] Bu yüzden, "yetenekli ve başarılı hac komutanları çok önemliydi."[3]

Emirin görevleri

değiştir

Hac kervanlarına yönelik başlıca tehdit Bedevi baskınlarıydı. Emirü'l-hac, yerel Bedevilerin herhangi bir saldırısı durumunda kervanı korumak için büyük bir askeri güce komuta eder ya da kervanın Hicaz'daki kutsal şehirlere giderken topraklarından geçmek zorunda olduğu çeşitli Bedevi kabilelerine ödeme yapardı.[4] Erzak (su ve yiyecek) ve ulaşım (deve) tedariki de hac yolculuğunu finanse etmek için gerekli kaynakları sağlamak da hac emirinin sorumluluğundaydı. Bu kaynaklar genellikle Hac için özel olarak tahsis edilen vilayet gelirlerinden gelirdi.[3] Bazı kaynaklar ise çeşitli Memlûk ve Osmanlı sultanları tarafından kurulan ve esas olarak Mekke ile Medine şehirlerinde gelen hacıları ağırlamak için su ve erzak bulunmasını sağlamayı amaçlayan büyük vakıflardan gelirdi. Kahire komutanı, her yıl Mekke'deki Kâbe'nin üzerine örtülen siyah kumaş olan kisveden de sorumluydu.[7]

Tarihçiler Amy Singer ve Thomas Philipp'e göre, bir hac emirinin lojistik yeteneklere ve askeri becerilere sahip olması gerekiyordu. Emirü'l-hac, malzeme tedarik etmek ve kervanın güvenli bir şekilde taşınmasını sağlamak için genellikle çeşitli Osmanlı yetkilileri ve yerel kabile liderleriyle bir ağ kurardı.[3] Emirü'l-hac, düzeni sağlamak için ek memlûk komutanları ve imamlar, müezzinler, kadılar gibi dini görevliler de dahil olmak üzere, eğitimli Araplardan oluşan bir dizi görevliyi beraberinde getirirdi. Diğer görevliler arasında Arap çöl rehberleri, hekimler, hac yolculuğu sırasında ölen hacıların vasiyet işlerinden sorumlu görevli ve mali işlemleri denetlemekten sorumlu bir muhtesip de vardı.[7]

 
Yahya bin Mahmud el-Vasıtı'nın Levant'tan Mekke'ye giden Hac kervanını tasvir ettiği Arapça bir el yazması, 1237.

Kaynaklar ilk Hac kervanını İslam peygamberi Muhammed'in son yıllarına atfetmektedir. Peygamber, 630 (Hicri 9) yılında Ebû Bekir'e Medine'den Mekke'ye 300 hacı götürmesi talimatını vermiştir.[1][2] Sonraki yıllarda Müslüman fetihleriyle birlikte, genişleyen Müslüman dünyasının her köşesinden çok sayıda hacı bir araya geldi. Abbasiler döneminde, Şam ve Kahire'den yola çıkan ve genellikle uzak bölgelerden gelen hacı kervanlarının da katıldığı, devlet destekli yıllık kervanlar geleneği başladı.[2] Üçüncü büyük yola çıkış noktası Irak, İran ve Orta Asya'dan gelen hacıların toplandığı yer olan Kufe'ydi. Levant'tan ve daha sonraki zamanlarda Anadolu'dan gelen hacıların toplandığı yer Şam; Mısır, Afrika, Mağrip ve Endülüs'ten gelen hacıların toplandığı yer ise Kahire idi.[8]

Abbasilerin ilk dönemlerinde haccın sembolik önemine büyük değer verilmiş ve Abbasi yönetiminin ilk yüzyılında genellikle hanedan üyeleri kervanlara öncülük etmek üzere seçilmiştir. Halife Harun Reşid birkaç kez bizzat kervana öncülük etmiştir.[2] Emirü'l-hac makamının hangi yıl kurulduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, muhtemelen 978 yılında Mısır Fâtımîlerinin halifesi Azîz, Badis bin Mansur'u bu göreve atamıştır. Kufe kervanı için ilk emirü'l-hac muhtemelen Selçuklu sultanı II. Muhammed tarafından 1157'de atanan Selçuklu emiri Kaymaz'dı. Şam kervanı için ise ilk muhtemel emirü'l-hac 1187'de Kudüs'ün Haçlılardan geri alınmasından sonra Selahaddin Eyyubi tarafından atanan Tuğtekin bin Eyyub'du.[8]

Abbasi Halifeliği'nin ve başkenti Bağdat'ın 1258 yılında Moğol İmparatorluğu tarafından fiilen yıkılmasıyla birlikte Şam ve Kahire'nin Hac kervanlarının toplanma ve hareket noktaları olarak rolü artmıştır.[1] İki yıl sonra Memlûk Sultanlığı kuruldu. O tarihten itibaren Şam şehri, Levant, Anadolu, Mezopotamya ve İran'dan gelen hacıların ana toplanma noktası olurken Kahire de Nil Vadisi, Kuzey Afrika ve Sahra Altı Afrika'dan gelen hacıların toplanma noktası oldu.[1][9] Tarihçi Jane Hathaway'e göre emirü'l-hac Memlûkler döneminde "klasik" şeklini aldı.[2] Ancak Memlûkler, makamın önemine rağmen, kervanlara liderlik etmesi için orta rütbeli memurlar seçti.[2]

Memlûkler döneminde ana hac kervanı Kahire'den yola çıkardı.[1] Hac emiri her zaman sultan tarafından atanırdı. Şam'ın emirü'l-hac’ı ya sultan ya da onun Suriye'deki genel valisi tarafından atanırdı. Şamlı komutan genellikle Kahireli komutana bağlıydı ve normalde Mekkeli şeriflerle ya da şimdiki Irak ve Yemen'den gelen kervan komutanlarıyla yapılan toplantılarda ya da kavgalarda tarafsız veya destekleyici bir rol oynardı.[7] Kâbe'nin örtüsü olan kisve genellikle Mısır'da üretildiği için Kahire kervanı tarafından taşınırdı.[1] Şam kervanı peygamberin Medine'deki mezarı için üretilen örtüyü taşıyordu.[2] Birkaç Memlûk sultanı hacca bizzat gitmiş, ancak genellikle sembolik varlıkları müzisyenlerin eşlik ettiği bir mahmil ile temsil edilmiştir.[2]

Osmanlı dönemi

değiştir
 
Mısırlı muhafızlar tarafından Kahire'den Mekke'ye götürülen mahmil, 1911

Hac emirinin rolü, 1517'de Memlûk topraklarının kontrolünü ele geçiren Osmanlı İmparatorluğu tarafından devam ettirildi. Osmanlı sultanının bu makama bir bürokrat atadığı son yıl dışında, 16. yüzyılın büyük bir bölümünde Kahire'den gelen hac emirlerinin kökeni Çerkes Memlûkleriydi. Ara sıra önemli Arap şeyhleri ya da yüksek rütbeli Bosnalı veya Türk yetkililer de bu görevi üstlendi.[10] Daha sonra Kahire kervanının komutanlarının 18. yüzyılın başlarına kadar İstanbul'dan geldiği ve Mısır Memlûklerinin bir kez daha bu makam için tercih edildiği bir dönem izledi.[11]

16. yüzyılda Şam kervanına atanan emirü'l-hac, Şam Eyaleti'nde tımar sahibi profesyonel birlikler olan 100 sipahi ve Şam garnizonundaki yeniçerilere komuta ediyordu. Şam'ın ilk hac emiri, vilayetin eski Memlûk genel valisi iken Osmanlı beylerbeyi olan Canberdi Gazâlî'ydi. 1571 yılına kadar Şam'ın hac emirleri eyaletin yüksek rütbeli memlûkleri arasından atanırken, bu tarihten sonra Gazze, Aclun, Nablus ve Kerek gibi daha küçük şehirlerin memlûkleri ve yerel liderleri kervanı başarıyla yönetti.[12]

1708'de Osmanlı yönetimi, Şam beylerbeyinin emirü'l-hac olarak görev yapacağı yeni bir siyaset benimsedi.[12][13] Bu değişiklikle birlikte Şamlı komutanın rütbesi de yükseldi. Rütbesi Kahire komutanından, kervanla birlikte seyahat eden herhangi bir Osmanlı memurundan, Cidde'deki Osmanlı Hicaz valisinden ve Mekke şeriflerinden daha üstün hale geldi.[12] Şam'ın Arap El-Azm ailesi, kısmen kervana komuta etmedeki başarıları nedeniyle Osmanlı yönetimi tarafından uzun süre Şam valisi olarak da atandılar.[14]

Vehhabîler 19. yüzyılın başlarında Hicaz'ın kontrolünü ilk kez ele geçirdiklerinde mahmilin taşınmasını ve mahmile eşlik eden müzisyenleri yasakladı. Ancak Kavalalı Mehmed Ali Paşa 1811'de bölgeyi geri aldığında bu yasakları kaldırdı. Suudiler 1925'te Hicaz'ı yeniden ele geçirdiğinde, yasak yeniden uygulandı.[2] Şam valilerinin sahip olduğu emirü'l-hac makamının ayrıcalığı, 19. yüzyılın ortalarında Osmanlıların Suriye'nin kontrolünü Mehmed Ali Paşa'dan geri almasıyla sona erdi. Bedevi akıncılardan kaynaklanan güvenlik tehdidi de bu dönemde azaldı. O tarihten itibaren hac emiri, genellikle Şam eşrafından biri tarafından yürütülen onursal bir makam haline geldi.[14] Osmanlılar 1911'de Mısır üzerindeki nominal otoritelerini kaybettiklerinde, Mısır Sultanı her yıl bir emirü'l-hac atadı. Ancak ülkede meydana gelen radikal siyasi değişiklikler nedeniyle makamın önemi büyük ölçüde azaldı.[15]

I. Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması, Şam emirü'l-haccının sonunu getirdi. Mısır'daki Kavalalılar Hanedanı 1952'de yıkılana kadar Kahire kervanı için bir emirü'l-hac atamaya devam etti.[1] Bu makam yeni cumhuriyetçi hükümet tarafından iki yıl devam ettirildikten sonra tamamen kaldırıldı.[1][2]

Kaynakça

değiştir
  1. ^ a b c d e f g h Atalar, Münir. "EMÎR-i HAC". islamansiklopedisi.org.tr. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2024. 
  2. ^ a b c d e f g h i j Hathaway 2015.
  3. ^ a b c d Singer 2002, s. 141.
  4. ^ a b Al-Damurdashi 1991, s. 20.
  5. ^ Philipp 1998, s. 101.
  6. ^ Singer 2002, s. 142.
  7. ^ a b c Dunn 1986, s. 66.
  8. ^ a b Sato 2014, s. 134.
  9. ^ Peters 1994, s. 164.
  10. ^ Philipp 1998, ss. 102–104.
  11. ^ Peters 1994, s. 167.
  12. ^ a b c Peters 1994, s. 148.
  13. ^ Burns 2005, ss. 237–238.
  14. ^ a b Masters 2009, s. 40.
  15. ^ Rizk, Labib (4 Temmuz 2011), "A Diwan of contemporary life", Al-Ahram Weekly, Al-Ahram, 23 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 8 Temmuz 2015 

Ek okumalar

değiştir