İsmail Mestan (1876-1915) Özgürlükçü Osmanlı aydını, doktor, yazar, gazete yayımcısı. Osmanlı basınında öldürülen ilk gazetecilerden biridir.

İsmail Mestan
Doğum1876
Eskişehir
Ölüm1915(39 yaşında)
Gevaş,Van
EğitimMekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne
MeslekDoktor

Yaşamı değiştir

Hacı Mestan Beyzadeler Ailesi'nden Mahmut oğlu İsmail Bey ve Kafkasya doğumlu Zeliha Hanım'ın ilk çocuğu olarak 1876 yılında Eskişehir'de doğdu. İstanbul'da Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne'de öğrenim gördüğü dönemde monarşi karşıtı, özgürlükçü siyasi akımlara ilgi duydu. 1889'dan itibaren okulda örgütlenen Sultan II. Abdülhamit ve İstibdat Dönemi karşıtlarının arasına katıldı. Sarayın hafiyelerince mimlendi. Tehlikeli bulunduğu gerekçesiyle sürgüne gönderildi.[1]

Selanik'e giden Mestan Bey, Manastır Askeri İdadisi'nden Mustafa Kemal'in sınıf arkadaşı,İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi, II. Abdülhamitin muhalifi Ömer Naci Bey'in evine yerleşti.Talat Paşa'nın müdürlüğünü üstlendiği Ticaret Mektebi'nde ders veren Ömer Naci Bey ile siyasi faaliyetlerini sürdürdü.

Yalılar semtindeki ortak ev dönemin aydınlarının uğrak yeriydi. Akşam kurulan sofralarda siyasi ve edebi tartışmalar yapılırdı.Ziya Gökalp'in bir şiirinde yer alan “Naci içiyor her gece Mestan'la beraber” dizesi bu toplantılara gönderme niteliğindedir.[2] 24 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra Ömer Naci Bey ile İstanbul'a dönen İsmail Mestan, tıp eğitimini tamamladı. Doktorluğun yanı sıra siyasi faaliyetlerini sürdürdü.

Hakikat Gazetesi değiştir

7 Şubat 1911'de, Eskişehir'de, Hakkı Tarık Us ile Hakikat Anadolu Sesleri gazetesini yayımlamaya başladı. Sorumlu müdür ve yazı işleri müdürlüğünün yanı sıra köşe yazıları yazdı. Yaklaşan seçimlerde İttihat ve Terakki Fırkası'nı destekledi. Gazete 27 Temmuz 1912'ye kadar 240 nüsha yayımlandı[3]

İlk sayıda kaleme aldığı başyazıda Hakikat'ın yayımlanma amacını şöyle açıklamıştı:

“İstanbul’un mütebessim ve raksan dünyanın muhitinden devşireceği taze ve nermin hayalleri, demir kollarıyla Anadolu’nun kabuslu, kuvvetli köşelerine serperek şenlendirmeye çalışmak ve o harabelerden toparlayabildiği feryatlar, iniltileri götürüp payitahta silkerek şetaretlere biraz da matem katmaktır. (...) Hakikat yanık bağırlardan kopup gelen acı acı Anadolu sesleri ile meydanda bulundukça, ince duygulu bazı kulakarı incitirse mazur görülmelidir. Zira dert ağlatır aşk söyletir.”

Mestan Bey, yazılarında kadının toplum içindeki yerini de ele aldı. Erkeklerin geleneksel tutumunu sert dille eleştirdi:

“Azap içinde, kahır altında yaşamak kadın için bir vazife, onları ezmek, hırpalamak da erkeklerin hakkı gibi telakki olunuyor. Her kim olursa olsun makinesini yağlar, arabasını tamir ettirir, baltasını biler, bu aletlere karşı üstüne düşen vazifeyi şu suretle ifa eder; çünkü onların kendisine birer fayda temin ettiklerini bilir, şu faydayı devam ettirebilmek için bu aletleri itinalıca kullanmak lüzumunu anlamıştır. Hepsine hizmet eder, hepsini esirger, baltasını taşa vurmaz, arabasına fazla yük sarmaz, makinesini boşu boşuna işletmez; zira körelir, kırılır, aşılırsa zarar kendinedir. Lâkin kadın hiç gözünde değildir. Kendi zu’munca onun için hiçbir faydası yoktur. Geçici ve hayvanî bir hisse kapılarak tutuşmuş evlenmiş, o belayı başına almış! Hevesâtı ise çoktan kırılmışsa da şimdi onu el kiri gibi yıkama, bir kirli çamaşır gibi değiştirmek çarelerini düşünüyor! Artık şu nazarlar görülen kadında başka bir kabahat aramaya hacet var mı? Bir kere evde bulunuşu, yaşayışı kabahat! O sefil herifin kadınları hakkında ne fikir beslediğini tamamıyla vâkıf mısınız? 'Kadın demek, eli kiri demektir!' diyor. Beceriksizlikle, dikkatsizlikle, düşüncesizlikle her nasılsa eline bulaştırdığı bu lekeden müteffenir olmak hususuyla kendini mazur göstermek istiyor! Kadınları, el kiri olmak üzere tanıyan habis ruhlar, anlamıyorlar ki insaniyetin silinmez lekesi, tedavi kabul etmez yağırı asıl kendileridir...”

18 Ocak 1912'de Meclis-i Mebusan'ın feshedilmesiyle başlayan seçim döneminde Hakikat gazetesi aktif tutum aldı. İttihat ve Terakki Fırkası'nın karşısındaki monarşi yanlısı Hürriyet ve İttilaf Fırkası'nı 31 Mart olaylarıyla ilintisi nedeniyle her fırsatta sert dille eleştirdi. Eskişehir'de bu partinin teşkilatını kuran Zeytunzade Tevfik Bey ve başkanlığını üstlenen Hacı Veli Efendi'nin faaliyetlerini sütunlarına taşıdı.

1912 Seçimleri değiştir

1912 yılında Meclis-i Mebusan üyelerini belirlemek üzere düzenlenen erken genel seçimlerde İttihat Terakki Partisi'nden Kütahya adayı oldu.[1] Doğduğu kent Eskişehir'de, Kaza Teftiş Heyeti'nce, seçimde sandık başkanı olarak görevlendirildi.

Eskişehir'de 3 Mart'ta başlayan oylama sırasında İstanbul'dan bölgeye gelen Meşrutiyet karşıtlarının kışkırtmasıyla kanlı olaylar yaşandı. 31 Mart olayının planlayıcılarından Tatar Hoca Abdurrahman ve arkadaşları padişah dahil olmak üzere tüm memurların dinsiz olduğunu, halkı dinsizleştireceklerini ileri sürerek köylüyü İttihat ve Terakki'ye karşı harekete geçirdi. Seçim sandıklarına el koyup sonucu istedikleri doğrultuda değiştirmeyi denedi.

10 Mart'ta Seyitgazi'deki seçimin başlamasının hemen ardından bölgeye gelen Tatar Hoca Abdurrahman, Fakih Süleyman, Karakatip Mehmet Efendi'nin “Vurun jönlere, gavurlara, bunlara vurmak her Müslüman için farz-ı aynıdır. Bu din kavgasıdır” diye bağırması ve ayet okuması üzerine halk galeyana gelip sandık kuruluna saldırdı. Jandarmanın silahları alındı. Seçimi iptal eden Mestan Bey ve diğer sandık kurulu üyeleri oy verilen odaya kendilerini kilitleyerek hayatlarını kurtardı. Olaylarda beş kişi hayatını kaybetti, pek çok kişi yaralandı.

Kırka'daki olaylarda da katip olarak görev alan Mestan Bey'in kardeşi Hamdi Bey ölüm tehlikesi atlattı.

Durumu İstanbul'a bildiren Kaymakam Zekai Bey'in[4] talebi üzerine Divan-ı Harb-i örfi Heyet-i Tahkikiyesi adıyla inceleme heyeti gönderildi. Ayrıca diğer kentlerdeki seçimlerde özel önlemler alındı.[5]

Ölümü değiştir

Seçimlerin ardından Van'ın Gevaş ilçesinde doktor olarak görevlendirilen İsmail Mestan, siyasi faaliyetlerini ve yazılarını sürdürdü. 1915 yılında ailesine kaza geçirdiği, attan düşerek öldüğü bildirildi. Açıklamadan tatmin olmayan kardeşi Hamdi Bey bir süre sonra kendi talebiyle ilçeye kaymakam atandı. İki yıl boyunca ağabeyinin ölümüyle ilgili araştırma yaptı. Ancak herhangi bir sonuç elde edemedi.

İsmail Mestan'ın ölümüyle ilgili gerçek 62 yıl sonra kamuoyuna Abidin Nesimi'nin “Yılların İçinden” başlıklı kitabında yansıdı. 1977'de, 66 yaşında anılarını kaleme alan Nesimi, babası ve İsmail Mestan'ın ölümüne doğrudan ya da dolaylı yollardan aynı kişinin sebep olduğunu yazdı.

“Doktor Mehmed Reşid, ilk önce Irak’ta idari bir ünvanı olmadan Teşkilât-ı Mahsusa hesabına, hüviyetini gizleyerek çalışmış, daha sonra Diyarbakır’a vali olmuş, kendisine verilen Ermeni tehciri işini yürütmüştür. Dr. Reşit'in Irak’ta bulunduğu dönemde ve daha sonra Diyarbakır valiliği sırasında faili bulunamayan birçok cinayetler olmuştur. Bunların içinde en önemlileri Basra valisi Ferit’in, Müntefek mutasarrıfı Bedıi Nuri’nin, Lice kaymakamı babam Hüseyin Nesimî’nin, Beşiri kaymakam vekili Sabit’in, gazeteci İsmail Mestan’ın vb. öldürülmeleridir. Bu öldürülenlerin hemen hepsi sosyalist veya flantrop (iyiliksever) kişilerdi. Bu Çerkez seyyar jandarma ekibi ve milis Kürtler olan Bedirhani, Millî, Karakeçili aşireti mensuplarıyla Ermeni tehcirinin gerçekleştirilmesi imkânsızdı. Çünkü bu kadro bir yağma ve talan kadrosudur. Bu yüzden bu kadro tehciri yapamamış, onu katliama dönüştürmüştür. Yağma ve talanı gerçekleştirmeye muhalefet edecek idari kadronun da tasfiyesi kaçınılmazdı. Bu itibarla bu kadro yukarıda adı geçen kişilerin de tasfiyesini zorunlu görmüştü. Basiret sahibi bir siyasî iktidar, Ermeni tehcirini gerçekleştirme için yukarıdaki kişileri öldürmek yerine, pekâlâ bunların görevlerini, Ermenilerin bulunmadığı yerlere gönderebilir ya da mektupçuluk, içişleri bakanlığında özel kalemdeki hizmetlere aktarabilirdi.”[6]

Doktor Mehmed Reşid, Ermeni Tehciri döneminde yasadışı işlemler yaptığı, seyyar müfrezelerle yukarıda adı geçenler dahil pek çok kişiyi öldürttüğü suçlamasıyla mütareke döneminde İstanbul'da yargılanmak üzere tutuklandı. Hapisten kaçtı, mütareke polisince yakalanmak üzereyken intihar etti.

Evlenmeyen ve çocuk sahibi olmayan İsmail Mestan Bey'in kardeşi Kaymakam Hamdi Bey, Soyadı Kanunu çıktıktan sonra Yanık soyadını aldı. Günümüzde Mestan Bey'in soyadı aile soyağacında Yanıklar olarak geçmektedir.

Kaynakça değiştir

  1. ^ a b "Le campagne electorale / Les candidats". Haber (Fransızca). Stamboul Gazetesi. 1 Şubat 1912. 23 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Nisan 2023. 
  2. ^ Hakkı Süha Gezgin (Ocak 2013). Beşir Ayvazoğlu (Ed.). Ömer Naci. Derleme kitap. Kapı Yayınları. s. 237. 23 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Nisan 2023. 
  3. ^ Selim Sarı (30 Aralık 2020). 1912 Seçimlerinde Eskişehir’de İttihatçı Bir Gazete: Hakikat Anadolu Sesleri. Makale. Takvim-i Vekayi. s. 133-157. 23 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Nisan 2023. 
  4. ^ "Hüdavendigar Vilayeti'nin Eskişehir Kazası'na bağlı bulunan Seyidgazi karyesinde bazı ahalinin intihabat esnasındaki uygunsuz hareketleri". Resmi yazışma belgesi. Devlet Arşivleri. 17 Mart 1912. Erişim tarihi: 23 Nisan 2023. 
  5. ^ İhsan Güneş (Ağustos 1992). "1912 Seçimleri ve Eskişehir'de Meydana Gelen Olaylar". Makale, Cilt: 56, Sayı: 216. Türk Tarih Kurumu. 23 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Nisan 2023. 
  6. ^ Yılların İçinden. Abidin Nesimi'nin hatıraları. Gözlem Yayınları. 1977. s. 38-39. 23 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Nisan 2023.