Yahya Hilmi Efendi

Yahya Hilmi Efendi (Osmanlı Türkçesi: يحيى حلمى افندى Hacı Hattat Yahya Hilmi حاجى خطاط يحيى حلمى; d. H. 1249 / M. 1833, Fatih/İstanbul – ö.1325/1907, Fatih/İstanbul), 19-20. Yüzyıl Hattatlarındandır. Nesih yazıda gerçekten başarılı bir hattat olan Yahya Hilmi Efendi’nin ismi, dönemin iki büyük nesih hocası olan Kazasker Mustafa İzzet Efendi (ö. 1293/1876) ve Şevkî Efendi’den sonra anılır. Onların günümüzdeki üslûbu karşısında, kendine özgü bir şiveyle dikkati çeker.[1]

Yahya Hilmi Efendi
DoğumH. 1249 / M. 1833
Süleymaniye / Fatih (İstanbul)
ÖlümH. 1325 / M. 1907
Süleymaniye / Fatih (İstanbul)
Ölüm sebebiFelç
Defin yeriSüleymaniye Camii Haziresi
VatandaşlıkOsmanlı İmparatorluğu
MeslekBab-ı Seraskeri’de Nizamiye Jurnal Kaleminde Memur
Etkin yıllar1862-1907
Tanınma nedeniHat Sanatı
MemleketGaziantep
Dinİslam (Hanefi)
Çocuk(lar)Halil Naim Dalkılıç
Ebeveyn(ler)Dalkılıç Hacı Halil Ağa

Hayatı değiştir

Yahya Hilmi Efendi, eski zamanlardan Yeniçeri iken sonraları Yeniçeriler Ocağı kapatıldıktan sonra kağıt işi yapan Dalkılıçlı Hacı Halil Ağa’nın evladıdır. 1833 yılında ömrünün çoğunu geçireceği İstanbul Fatih'te doğmuştur. İlk okulu bitirince Bayezid ve Sultan Ahmed Camii’nde görevli olan Ahmed Hazım Efendi’den 1864’de icazet aldı. Hat sanatında henüz sıbyân mektebinde olduğu sırada ilk başta Mehmed Hâşim Efendi’den hat dersleri alan Hilmi Efendi, kendisindeki yeteneği fark eden hocasının son günlerine kadar meşk derslerine devam etti.[2] Oğlu'nun ifadesine göre; Haşim Efendi, Yahya Hilmi’nin yazıdaki isti’dadını takdir ettiğinden son zamanlarda hasta olarak yatarken hizmetçilerine: “Yanıma kimseyi sokmayınız. Bir sarı çocuk var, o geldiği vakit yanıma getiriniz.” der ve hasta olduğu halde ona yazı meşk edermiş”. Ancak Hâşim Efendi’nin 12 yaşındayken vefatı üzerine derslerine Dârü’t-tıba’âtü’l-â’mire musahhihi Halîl Zühdî Efendi’den (ö. H. 1280-1290 / M. 1863-1874) hat derslerine devam etti. Yazmış olduğu hilye-i sa’adet ile H. 13 Cum’ade’l-âhire 1263/M. 29 Mayıs 1847 tarihinde icâzet aldı. (H. 1279/1862-1863’da yazdığı Hilye-i Şerîfe’de ilk olarak Mehmed Hâşim’den, daha sonra Dârü’t-taba’at-ı Âmire musahhihi Halil Zühdi’den telemmüzîn-i tasrih eylemiştir. Halil Zühdi 13 Cumade’l-âhire 1263 (29 Mayıs 1847)’de icâzet vermiştir.[3]

Yahya Hilmi Efendi, ilkokul mektebini tamamladıktan sonra, 15 yaşındayken 12 Rebiulevvel 1264’de (17 Şubat 1848) Bab-ı Seraskeri’de (Bkz Resim ) Nizamiye Jurnal Kalemi’ne görevli olarak girdi. 1 Şevval 1266’da (10 Ağustos 1850) tahsis olunan yirmi beş kuruş maaş gittikçe artarak 24 Şaban 1293’te (14 Eylül 1876) iki bin kuruşla Jurnal Kalemi mümeyyizliğine tayin edildi. 2 Rebiülahir 1297’de (14 Mart 1880) Tenkihatı Umumiye’de maaşı bin altı yüz kuruşa indirildi ve Piyade dairesi üçüncü şube jurnal kısmı mümeyyizliğine tayin olundu. 26 Cümadelüla 1316’da (12 Ekim 1898) kısmı evvel mümeyyizliğine tayin edildi ve maaşı iki bin iki yüz kuruşa arttırıldı. Daha sonra Jurnal Kalemi müdürü oldu. 29 Ramazan 1290’da (20 Kasım 1873) salise, 4 Muharrem 1305’te (22 Eylül 1887) saniye sınıfı sanisi daha sonra ula sınıfı sanisi rütbeleri verildi.[4]

Şahsiyeti değiştir

İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın aktardığına göre; Vefatından üç yıl önce 25 Aralık 1904’te (17 Şevval 1322) evinde görüştüğümüz sırada dedi ki: “Bab-ı Seraskeriye gireli elli sekiz sene oldu. Fasılasız (ara vermeden) hizmet ettim. Bana karşılık bir yadigâr bırakmak istedim. Hindistan’dan kâğıt getirttim. Bir buçuk senede şu Mushaf-ı Şerif’i yazdım. (Birkaç cüz’ünü gösterdi. Kalın nesih ile yazılmıştı.) Kağıtçılar Kethüdası Hacı Ahmed Efendi on yedi liraya tezhib etmektedir. Bitişinde Bab-ı Seraskerideki camii şerife koyacaktım. Okuyanlar belki ruhuma bir fatiha hediye ederler (“Bu mushafı camiye koymağa müsaade ederler mi?” diye mektupçu Süreyya Bey’e söyledim. O da Serasker Rıza Paşa’ya söylemiş, severek koymuşlar. Serasker “Acaba benim için de bir Mushaf yazar mı?” dediğinden yazmaya başlayıp bitiremeden ölmüştür. Vefatında İkdâm Gazetesi’ne yazılan fıkrada “Son eseri olan ve her gün bir sahifesini yazmak suretiyle tamamlamak için çalışdığı büyük kıt’ada bir kelâm-ı kādîm 21. cüz’de kalmıştır.” deniliyor. Bunun alt tarafını Ahmed Re’fet Efendi yazıp Serasker’e verilmiştir). İnsan atmış yaşına geldikten sonra yazı yazamıyor. Bu Mushafı kalınca yazdım. Çünkü ince yazamıyorum. Benden yazı istemeyenlere müddeti ömrümde yazmadım. İsteyenlere memnuniyetle yazdım (Tertib ettiğim Huttutı Meşahir mecmuasını bir sabah evine götürüp bir iki satır yazmasını rica ettim. Derhal -ince sülüsle- Arabi bir kıt’a yazdı). Bu ana kadar yirmi beş Mushaf tahririne müvaffak oldum. (İkdâm’daki fıkrada 30 mushâf yazdığı beyan edilmiş ise de, kendi ağzından işitilen elbette daha doğrudur.)[5]

Ailesi değiştir

Babası eskiden Yeniçeri idi. Ancak Yeniçeri Ocağı kapatılınca Kağıtçılık işi yapmaya başladı ve geçinimi bu şekilde temin etti. Annesinin hayatı hakkında bilgi bulunmuyor. oğlu Bab-ı Seraskeri'de çalışan Halil Naim Efendi’dir. Torunu ise ressam Güzin Duran’dır.[6] Kendisinde kalma Süleymaniye Semtinde bulunan evi günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.[7]

Ölümü değiştir

Devlet memurluğu görevini yaptığı sırada bedeninde bir ağrı hisseti ve felç indi. Vasıta ile Bozdoğan kemerinde bulunan hane-i saadetine götürüldü. Hastalığı gerekçesiyle elli sekiz yıllık devlet hizmetinden el çektirildi.[8] Tedavi edildiyse de hastalığı ancak biraz hafifleyebildi. Hat sanatını icra etmek istediyse de güç yetiremeyip kalem ve kâğıdı elinden bıraktı. Bir müddet sonra da hastalığı etkisini arttırdı ve 17 Şevval 1325’te (23 Kasım 1907) sabaha doğru öldü. Süleymaniye Camii haziresine defin olundu.[4]

Eserleri değiştir

Kaynakça değiştir

  1. ^ Ali Alparslan, Osmanlı Hat Sanatı Tarihi. Yapı Kredi Yayınları. 2016. s. 89. 
  2. ^ İnal, Son Hattatlar. 1970. s. 463. 
  3. ^ İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Son Hattatlar. İstanbul. Milli Eğitim Basımevi. 1970. s. 463. 
  4. ^ a b İnal, Son Hattatlar. 1970. s. 463-464. 
  5. ^ İnal, Son Hattatlar. 1970. s. 464-468. 
  6. ^ M. Uğur Derman, Sabancı Koleksiyonu. Akbank Yayınları. 1995. s. 138. 
  7. ^ Taha Toros Arşivi No: 183-184
  8. ^ M. Uğur Derman, Harflerin Aşkı, İstanbul. Korpus Yayınları. 2015. s. 306. 

Konuyla ilgili yayınlar değiştir