Safevî-Venedik ilişkileri

Safevi-Venedik ilişkileri - Safevi devleti ile Venedik Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler.

Şah I. Süleyman

Arka plan değiştir

Güçlü bir Safevi devletinin kurulması, başta Venedik olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu ile düzenli olarak savaşan bir dizi Avrupa devletinin dikkatini çekti. Şah İsmail'in aktif dış politikası, Avrupa diplomatik çevrelerinde Safevi devletinin Osmanlı İmparatorluğu ile askeri-politik çatışmada Avrupa devletlerinin müttefiki olabileceğine dair umutları artırdı.[1]

Osmanlı devleti ile savaş halinde olan Venedik Cumhuriyeti, geleneksel müttefiki olan Akkoyunlu devletinin yerine yeni, daha güçlü bir Safevi devletinin ortaya çıkmasını kendi çıkarına bir olay olarak değerlendirdi. Fransa ve İspanya, İtalya'yı ele geçirmek için İtalya'da uzun bir savaş başlattığından Venedik, İtalyan devletlerinden gerekli yardımı alamayınca, Osmanlı devletine karşı tek başına savaşmak zorunda kaldı (1499-1502). Bu nedenle Venedik hükûmeti, bir yandan Karaman'da Osmanlılara karşı mevcut hoşnutsuzluktan yararlanmaya, diğer yandan da Safevileri Osmanlılara karşı savaşa dahil etme olasılığını incelemeye karar verdi.[1]

İlişkiler değiştir

XVI yüzyıl değiştir

Bu iki devlet arasındaki diplomatik ilişkiler Safevi devletinin kuruluşundan itibaren şekillenmiştir. Bu karşılıklı ilişkilerin temelinde Akkoyunlu Devleti döneminde kurulan ilişkiler yatmaktadır. Venedik Cumhuriyeti, ikili ilişkiler yoluyla güçlü bir kara gücüne sahip bir devletin desteğini almayı umuyordu ve Safeviler, Venedik sayesinde ateşli silahlar elde etmeyi umuyorlardı. Ayrıca Venedik, Osmanlılarla sık sık yaptığı savaşlarda Anadolu yarımadası kıyılarında Safeviler lehine tehlikeli bir durum yaratabilirdi.

17. yüzyılın sonlarına kadar Safevi-Venedik ilişkilerinde Osmanlı karşıtı bir ittifak kurma girişimleri ana tartışma konusuydu. Ancak bu konuda başka sorunlar da vardı. Zamanla Safevi-Venedik ticareti büyüdü (ana ticaret cam, ipek ve diğer pahalı eşyalardı). Zamanımıza kadar gelen belgeler, her iki hanedanın da sık sık birbirlerinden tüccarlarını korumalarını istediğini gösteriyor. Ayrıca 17. yüzyılın ortalarından itibaren Venedik senatosu, Katolik Ermeniler ve diğer misyonerler adına Safevi İmparatorluğu'na tavsiye mektupları yazmıştır.[2]

Marin Sanudo, günlüğünde 1501 gibi erken bir tarihte Şah I. İsmail'den bahsetti. 1502'de Venedik, ülkenin yeni hükümdarı hakkında bilgi toplama görevini İstanbul'dan Yunan Costantino Laskari'ye verdi. Uzun yıllar İstanbul ve Kıbrıs'ta yaşayan Doğu dünyasını yakından tanıyan Constantino Laskari, Karamana ve Safevilerin askeri kampına gönderildi. Karaman ve Safevi askeri kampına yaptığı bir geziden döndükten sonra Venedik hükûmetine yaptığı ziyaret hakkında kapsamlı bir rapor verdi. Böylece Safevi devletinin Batı Avrupa ile ilk diplomatik teması Venedik ile kurulmuş oldu.

Laskari, Şah İsmail'le görüşemedi, ancak onun müttefikleri olan Karamanları gördü ve Venedik'i, ortak düşman olan Osmanlılara karşı mücadelesinde onu desteklemeye istekli olduğuna ikna etti. 1502'de Osmanlı-Venedik savaşının sona ermesi ve imzalanan barış antlaşmasının her iki devlet tarafından da onaylanması, Venedik'in Safeviler ile askeri bir ittifak imzalama ilgisini ortadan kaldırdı. Dolayısıyla Safeviler ile Venedik Cumhuriyeti arasındaki bu ilk diplomatik temas, her iki tarafın da aynı anda Osmanlı İmparatorluğu'na karşı askeri operasyonlar başlatmasıyla sonuçlanmadı.[3]

Safevi imparatorluğunun ana hedefi, Avrupa devletleriyle barışçıl ilişkileri genişletmenin yanı sıra batıdan ateşli silahlar elde etmekti. Bunun için Akdeniz kıyılarına gitmek gerekiyordu. Akdeniz kıyılarına çıkmanın şartı, ya Karaman topraklarını Osmanlılardan ya da Suriye'yi Memlüklerden almaktı. İsmail Hakkı Uzunçarşılı'ya göre Safevî Şahı İsmail'in Batılı devletlerle yaptığı görüşmelerin hedefi sadece Osmanlı devleti değil, aynı zamanda Memlûk devletiydi.[3]

1505'te, Şah'ın mektubunu Doja ileten başka bir Karaman elçisi, mektubun bir kopyasını Venedik'e gönderen Şam'daki Venedik konsolosunu ziyaret etti. Mesaj ertesi yıl Venedik şehrine iletildi. 1508'de derviş kılığında bir Safevi elçisi, Yunanistan'ın Nafplio kentindeki Venedik valisine geldi. Mart ve Mayıs 1509'da ilk Safevi elçileri Venedik'e geldi. Bu, Kambrai Ligi Savaşı'nda Venedik için felaketle sonuçlanan Agnadello Savaşı'ndan birkaç ay önceydi. Sonuç olarak, elçi, Safevi Şahına hitaben yazılmış ve Venedik'in iyi niyetini ifade eden bir mektuptan başka bir şeyle dönemedi. 1510'da Suriye'deki Memlükler, Safevi İmparatorluğu'ndan bir mektupla Venedik'e dönen büyükelçi Niccolò Surieri'yi esir aldı. Ayrıca Levant'ta da birkaç temsilci yakalandı. Tüm bu temaslar ve Şah İsmail döneminde gerçekleşen diğerleri herhangi bir başarı ile sonuçlanmadı. Böylece asıl amaç olan Osmanlı'ya karşı ittifak kurma arzusu gerçekleşmedi. Bunda Şah İsmail'in Çaldıran Savaşı'nda yenilmesiyle birlikte Venedik'in Osmanlı'ya karşı izlediği politika da önemli rol oynamıştır. Nitekim bu dönemde Venedik, Osmanlı'ya karşı bir taviz politikası uygulamış ve düşmanı ile ittifak kurarak bu politikasını bozmak istememiştir.

Kıbrıs'taki Venedik Genel Valisi Huan Paolo Gradenigo, 29 Nisan 1515'te Lefkoşa'dan hükûmetine şunları yazdı:

1537-1570 yıllarını kapsayan Venedik-Osmanlı savaşı başlar başlamaz Venedik-Safevi ilişkileri yoğunlaştı. 1539'da Venedik, Miçel Membre'yi Safevi İmparatorluğu'na büyükelçi olarak gönderdi. 1570 yılında Vincenzo degli Alessandri ve Safevi tüccarı Hacı Ali Tebrizi ayrı ayrı Kazvin'e gönderildi. Hiçbiri Safevilere askeri yardım sağlayamadı. Buna karşılık 1578'de Osmanlı Devleti'nin saldırısına uğrayan Safevi Devleti, yardım için Venedik'e döndü. Tüccar Hacı Muhammed, Şah Muhammed Hüdabende'nin elçisi olarak Venedik'e gönderildi. Doju'ya ve senatoya Safevi İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu ile yeniden savaş halinde olduğunu bildirdi ve Venedik Cumhuriyeti'nden "manevi destek" istedi. Hacı Muhammed, Venedik tarafından karşılanıp güzel sözlerle uğurlanmasına rağmen fiilen bir başarı elde edemedi. Çünkü Venedik, 1573'te Osmanlı Devleti ile barış antlaşması imzalamış ve yeni bir savaş başlatmak istememişti. 1600'de başka bir Safevi elçisi, bu kez I. Şah Abbas tarafından Venedik'e gönderildi. Bu sefer elçi Esed Bey adında bir tüccardı.[4]

XVII yüzyıl değiştir

 
Safevi elçisi Hüseynali Bey, Prag'daki Habsburg Sarayı'nda.

Onu 1602'de Venedikli Angelo Gradenigo, 1603'te Fathi Bey ve Muhammed Emin Bey izledi. Bundan sonra 1609-1610'da Hacı Kirakos ve Hacı Safar da elçi olarak müzakerelere katıldı. Bu işlev 1613 yılında Aladdin Muhammed ve Hacı Şahsever tarafından sürdürülmüştür. Bu elçiler diğer tüccarlarla birlikte 1622'de yeniden Venedik'e döndüler. Hepsine "gerekyarakan-e hasse-ye şerife" adı verildi. Ancak bu dönemde Venedik'e gönderilen iki Safevi elçisi Entoni Şirli ve Huseynali Bey Bayat'ın 1601'de şehre girmelerine ve itimatnamelerini ve mektuplarını Doje'ye sunmalarına yetkileri yoktu.[5] Safevi şahı I. Abbas ile Venedik'in Sagredo ailesi arasındaki ilişkiler 1608'de başladı. Bu yıl Abbas, Halep'teki Venedik konsolosu Giovanni Francesco Sagredo'yu (Alvise Sagredo'nun amcası) Safevilerin Suriye elçisi olarak atadı. Üç yıl sonra, 1611'de Giovanni Francesco'yu Venedik şehrinde ve tüm Venedik ilinde baş temsilcisi olarak atadı. Muhtemelen 1626'da, amcasının yanında konsolos yardımcısı olarak görev yapan Alvise Sagredo, I. Şah Abbas'a ajanı Alvise Parente'yi ticaret için Safevilere gönderme olasılığı hakkında bir mektup yazdı. Şah, Alvise'yi 1627'de ülkeye gelip serbest ticaret yapmaya bizzat davet ederek yanıt verdi. Senato, Sagredo'nun 1629'da ziyaretine izin verdi ve aynı yıl, Şah Abbas'ın bu arada öldüğünden habersiz Venedik'ten ayrıldı. Halep'te Şah I. Safî adına yeni vekaletnameler ve bir Safevi pasaportu beklemek zorunda kaldı. Sonunda Venedik için Suriye'den ayrıldı. Safevilerin Venedik'in ülkedeki ticari varlığından gerçek bir çıkarları olduğu gerçeği, Alvise Sagredo'nun Şah Safi'nin Ali Bali aracılığıyla Doje'ye gönderdiği mektubu hatırlatmasıyla da doğrulanmaktadır. Bu mektupta Şah, Sagredo'yu "İngiliz ve Hollanda ticaretiyle aynı şekilde ticaret yapmaya" ülkeye davet ediyor.[6]

 
Ciovanni Francesko Sagredo

1634'te Ali Bali adında bir elçi, Venedik'e Şah I. Safîn'in Safevi tahtına çıktığını bildirmek için Venedik'e gönderildi. Bu elçi, Safevi sarayının Venedik'teki son Müslüman elçisidir. 1645'te 1669'a kadar sürecek Girit Savaşı'nın patlak vermesiyle Venedik, Osmanlılara karşı müttefik bulmak için diplomatik bir saldırı başlattı. Giovanni Tiepolo, cumhuriyetten bir görevle Polonya Kralı'na gönderildi. Ertesi yıl dönüşünde Giovanni, kralından Safevi Şahına bir mektup teslim etmekle görevlendirilen Polonyalı bir elçiyle Venedik'e geldi. Polonya elçisi Yeji İliça, Dominikli rahip Antonio da Fiandre ile birlikte Safevi sarayına gönderildi. 1646'da Venedik hükûmeti, Domenico de Santis adlı başka bir elçiyi Şaha gönderdi. Bu elçi, Halep yolunu geçerek Safevi sarayına ulaştı. Yanıt olarak, Katolik bir rahip ve Petra della Valle'nin ilk karısının akrabası olan Ferdinando Joeridi, 1647'de Venedik'e gitti. Peder Antonio, 28 Mart 1650'de Palazzo Ducale'deki Collegium'a gelebildi. De Santis muhtemelen 1651'de Venedik'e ulaştı. Dönüş yolculuğu sırasında İsfahan'dan Tarku'ya giden de Santis'in Rus İmparatorluğu topraklarına girmesine izin verilmediği için dönüşü daha uzun sürdü. Joeridi, Collegium'a Antonio'dan tam olarak bir yıl önce ulaştı - 28 Mart 1650'de. 3 elçilik Şah'tan samimi dostluk beyanlarından başka bir şey getirmemişti. Safevi tarafı, belirli bir ittifak hakkında net bir açıklama yapmadı. Sonuç olarak, Venedik ile Safevi İmparatorluğu arasında müteakip müzakereler misyonerler ve Katolik din adamları tarafından gerçekleştirildi. 1661'de isimsiz bir kişi tarafından Şah'a hitaben yazılmış bir mektup gönderilmiş, 1662'de Araquel, 1663'te Dominik rahibi Antonio Tani kullanılmıştır. 1661 tarihli bir mektupta, Venedik'in Safevi İmparatorluğu'nu Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaşa katılma çağrısını yineledi. 1663'te senatörler böyle bir talebi yazılı olarak yapmayı uygun bulmadılar ve Arakel'den bunu sözlü olarak Şah'a iletmesini istediler. 1669'da Başpiskopos Mateos Avanik Safevi İmparatorluğu'na gönderildi ve 1673'te Ermeni Dominik rahiplerinden biri Şah ve Mateos'tan gelen bir mektupla Venedik'e geldi. Safevi imparatoru I. Süleyman'a Osmanlılara saldırması için yalvarmasına rağmen, sonunda Girit'in Osmanlılar tarafından ele geçirildiğinin kendisine bildirildiğini ve çabalarının boşuna olduğunu belirtti.[5] İki Dominikliye Şah'a bir cevap mektubu verildi. Berchet'ye göre bu, Venedik'e giden son Safevi diplomatik misyonuydu. Daha sonraki yıllarda, özellikle Kutsal Lig Savaşı sırasında, 1695'te bilinmeyen bir elçi ve 1697'de Pietro Paolo Pignatelli ve 1699'da Felice Maria da Sellano olmak üzere iki papalık elçisi tarafından teslim edilen ek mektuplar Safevilere gönderildi. Bu mektuplardan sadece ilki kralı savaşa çağırdı, diğer ikisi Venedik'in ona karşı olumlu tavrını doğruladı.

XVIII yüzyıl değiştir

Son Osmanlı-Venedik savaşı olan İkinci Mora Savaşı'nda Safevilere herhangi bir ittifak teklif edilmedi. Ancak 1718'de Venedik senatosu, Safevi imparatoru Şah Sultan Hüseyin'e bir mektup göndererek, Kapuçin tarikatına mensup üyeleri ve Tiflis'teki Katolik Ermenileri Gregoryen Ermenilerin saldırılarından korumasını istemiştir.[7]

Ayrıca bakınız değiştir

Kaynakça değiştir

  1. ^ a b Nəcəfli 2015, s. 7.
  2. ^ Rota 2012, s. 149.
  3. ^ a b Nəcəfli 2015, s. 8.
  4. ^ Rota 2012, s. 150.
  5. ^ a b Rota 2012, s. 151.
  6. ^ Rota 2012, s. 153.
  7. ^ Rota 2012, s. 152.

Kaynak değiştir

Dış bağlantılar değiştir