Hersek İsyanı
Hersek İsyanı ya da Hersek Ayaklanması, 1875-1877 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Bosna Eyaleti'nde (özellikle Hersek sancağında) gerçekleşen geniş çaplı bir Hristiyan ahali isyanıdır.[1] Sultan Abdülaziz döneminde patlak veren ayaklanma, Osmanlı Devleti’ni ciddi bir Balkan buhranıyla karşı karşıya bırakmıştır.[2] İsyan, Osmanlı yönetimine karşı ekonomik ve sosyal hoşnutsuzlukların yanı sıra Panslavist kışkırtmaların etkisiyle başlamış; kısa sürede bölgesel bir sorun olmaktan çıkarak uluslararası bir krize dönüşmüştür.[3] Ayaklanma, 93 Harbi’nin (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) tetikleyicilerinden biri olup Osmanlı’nın Balkanlardaki hâkimiyetinin sarsılmasına yol açmıştır.[4] 1877 yazında Osmanlı kuvvetlerince bastırılan isyan, neticede Berlin Kongresi (1878) kararlarıyla Bosna-Hersek’in Osmanlı idaresinden çıkarak Avusturya-Macaristan işgaline bırakılmasıyla sonuçlanmıştır.[5]
Hersek İsyanı | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
![]() Bogdan Zimonjić, Mićo Ljubibratić, Stojan Kovačević ve Petar Popoviç'nın Novi Sad'da yayımlanan bir Sırp yıllık dergisi olan Orao'nun 1876 sayısındaki resimli tasviri. | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Sırp isyancılar Destek: ![]() ![]() |
![]() | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Ayaklanmanın Nedenleri
değiştirEkonomik Nedenler
değiştirHersek ve Bosna’daki Hristiyan reaya, Tanzimat dönemi düzenlemelerine rağmen ağır vergi yükleri ve keyfi idari uygulamalar altında eziliyordu. Özellikle hayvan vergisi (ağnam) ve bedel-i askerî (askerlik bedeli) gibi mali yükümlülüklerin ağırlığı bölge halkını bunaltmıştı. Vergi toplama sistemi genellikle iltizam (vergi çiftliği) usulüne dayanıyor; bu da tahsildarların ve inzibatların (jandarmalar) köylüye karşı sert ve adaletsiz yöntemler kullanmasına yol açıyordu.[6] Nitekim Nevesineli bir grup çiftçi, kendilerine zulmeden inzibatlar ve taşınmaz hale gelen vergi talepleri nedeniyle Osmanlı idaresine karşı dilekçeler vermiş, sonuç alamayınca 1874-75 kışında Karadağ’a sığınarak durumlarını açıkça protesto etmişlerdir.[7] Bölgenin dağlık yapısı, ulaşım ve ticaretin sınırlı oluşu da ekonomik sıkıntıları derinleştirerek halkın Osmanlı merkezi yönetimine tepkisini artırmıştır.
Dini ve Sosyal Nedenler
değiştirBölge halkının çoğunluğunu oluşturan Ortodoks ve Katolik Hristiyanlar, yüzyıllardır süren Osmanlı yönetimi altında sosyal ve dini ayrımcılığa uğradıklarını düşünmekteydiler. Her ne kadar Tanzimat Fermanı (1839) ve Islahat Fermanı (1856) ile gayrimüslimlere kağıt üzerinde hukuki eşitlik tanınmışsa da, 19. yüzyıl ortalarında Bosna-Hersek’te Müslüman feodal beylerin ayrıcalıkları ve yerel idaredeki ayrımcı uygulamalar bütünüyle ortadan kalkmamıştı.[8] Özellikle angarya (zorla çalışma) yükümlülükleri ve mürtezika asker toplama usulü (bazı yaş gruplarından zorla bedel alma) gibi uygulamalar devam ediyordu.[9] Köylülerin toprak mülkiyeti hakkı sınırlıydı; toprağın büyük bölümü Müslüman ayan ve beylere ait olduğu için Hristiyan reaya, çiftçi-kiracı konumundaydı. Dini özgürlük alanında da pratikte sorunlar yaşanıyordu: Kilise ve manastırların tamir/yenilenmesinde güçlükler, Hristiyanların kendi toplulukları içinde özerk yönetim talepleri gibi hususlar tam karşılanamamıştı.[10] Bu nedenle, halk arasında Osmanlı yönetimine karşı bir dini ve toplumsal hoşnutsuzluk birikmişti. Ayaklanma öncesinde, Hristiyan köylüler “gavur” olarak görülmenin getirdiği aşağılanma duygusuyla da tepki içindeydiler. Örneğin dönemin gözlemlerini aktaran kaynaklar, isyanın başlıca sebebinin Osmanlı memurlarının sert ve adaletsiz vergi toplama tutumu olduğunu; başlangıçta hareketin siyasi bir bağımsızlık hedefi gütmediğini belirtmektedir.[11] Bununla birlikte, dini kimlik ayrımının yarattığı gerilim, isyan başlayınca Müslüman ve Hristiyan halk arasında yer yer karşılıklı şiddet eylemlerine dönüşecekti.
Panslavizm ve Dış Etkenler
değiştirHersek Ayaklanması’nın nedenleri arasında sadece iç sosyal-ekonomik faktörler değil, aynı zamanda dış mihrakların kışkırtmaları da önemli yer tutar. 19. yüzyıl boyunca Rusya merkezli Slav komiteleri ve dernekleri, Osmanlı egemenliğindeki Slav halklarını (Sırplar, Hırvatlar, Bulgarlar vb.) ayaklandırmak için yoğun propaganda yürütmüşlerdi.[12] Bu dernekler silah, cephane ve mali yardım sağlayarak bölgede Osmanlı karşıtı isyan tohumları ekmişlerdir. Özellikle Rusya’daki Panslavist akımın etkisiyle, Bosna-Hersek’teki Hristiyanlar arasında Rusya’dan gelecek destekle kurtuluş umudu yaygınlaşmıştı. Aynı şekilde, Balkanlar’daki nüfuzunu artırmayı hedefleyen Avusturya-Macaristan da gizliden gizliye Osmanlı’ya karşı Slav unsurlara cesaret veriyor ve gelecekteki müdahaleleri için zemin hazırlıyordu.[13] 1870’lerde Sırbistan ve Karadağ gibi komşu Slav prensliklerinde faaliyet gösteren milliyetçi örgütler ve Omladina (Genç Sırplar) gibi toplumlar, Hersek ve Bosna’da bir isyan çıkması halinde bunu destekleme planları yapmaktaydı. Nitekim 1874-75 kışında Osmanlı zulmünden kaçıp Karadağ’a sığınan 160 kadar Hersekli, Karadağ Prensi Nikola’ya başvurarak yardım talep ettiler ve Grahova’da kaldıkları süre boyunca Rus konsolosu ile Sırp ve Panslavist ajanlarla görüşerek isyan planlarını olgunlaştırdılar.[14] Tüm bu dış etkenler, ekonomik ve sosyal sıkıntılar içindeki halkı isyana teşvik eden bir katalizör işlevi görmüştür. Sonuç olarak Hersek Ayaklanması, bir yönüyle yöre halkının kendiliğinden gelişen bir tepisi olsa da, arka planında dönemin büyük güçlerinin çıkar hesapları ve Panslavizm ideolojisinin önemli payı bulunmaktadır.
Ayaklanmanın Başlangıcı ve Gelişimi
değiştirİsyanın Patlak Vermesi
değiştirHersek Ayaklanması, 19. yüzyılda Osmanlı’ya karşı Balkanlar’da başlayan bir dizi isyan dalgasının ilk ciddi halkası olarak kabul edilir.[15] İsyan ilk olarak Nevesin kazasında (bugün Bosna-Hersek’te) ortaya çıktı. Karadağ’dan geri dönen ve Osmanlı’nın kendilerini affederek eve dönmelerine izin verdiği isyancı öncüler (Nevesineli mülteciler), Temmuz 1875’te bölgeye silahlanmış halde geldiler.[16] Osmanlı hükûmetinin bu hoşgörülü tavrını bir zayıflık emaresi olarak yorumlayan bu kişiler, köylüler arasında hızla propagandaya girişerek ayaklanma fikrini yaydılar. 24 Temmuz 1875 tarihinde Nevesin kazasında ilk isyan kıvılcımı çaktı: İsyancılar Nevesin Kaza Müdürü’nü (kaymakamı) makamından kaçmaya zorladılar ve kendilerine engel olmak isteyen jandarmaları öldürdüler.[17] Ardından yol kesip bölgedeki Osmanlı birliklerine ve sivil Müslüman halka saldırılar düzenlemeye başladılar. İsyanın ilk günlerinde, tarafsız kalan veya ayaklanmaya katılmak istemeyen bazı Hristiyan köylülerin evleri dahi isyancılar tarafından yakıldı; böylece halka korku salınarak daha fazla kişinin isyana katılması sağlanmak istendi. Bu olaylar halk arasında “Nevesin Tüfek Atımı” olarak anılmış ve Hersek genelinde hızla duyulmuştur.[18]
Hersek’te İsyanın Yayılışı
değiştirNevesin’deki ilk şiddet eylemlerinin hemen ardından ayaklanma Hersek sancağının diğer bölgelerine dalga dalga yayıldı. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki askeri varlığı sınırlı olduğundan, isyancılar Temmuz ve Ağustos 1875 boyunca pek çok köy ve kasabada kontrolü ele geçirdi.[19] Trebinje ve Mostar gibi merkezlerin çevresinde isyancılar yol hâkimiyetini ele alarak Osmanlıya lojistik akışını kestiler. Sultan Abdülaziz, olayların büyümesi karşısında ilk etapta idari ve siyasi bazı önlemlere başvurdu: 5 Ağustos 1875’te bir genel af ilan edilerek isyancılara cezalandırılmayacakları güvencesi verildi ve halktan devlet otoritesine itaat etmeleri istendi.[20] Ne var ki isyancılar bu affa itibar etmediler. İsyanın ciddiyetini başlangıçta kavrayamamakla eleştirilen dönemin Sadrazamı Mehmed Esad Paşa, olayları küçümsemekle suçlandı; neticede 26 Ağustos 1875’te Sadrazam Esad Paşa görevden alınıp yerine “sert tedbirlerle isyanı kısa sürede bastıracağı” vaadinde bulunan Mahmud Nedim Paşa getirildi.[21] Aynı dönemde Bosna Valisi Derviş Paşa da, Hersek’teki isyanın yayılması üzerine merkezi hükümetten güçlü takviye kuvvetler talep etmişti.
Bosna’ya Sıçraması
değiştirAyaklanma kısa sürede Hersek sınırlarını aşarak Bosna vilayetinin bazı bölgelerine de sıçradı. Hersek’e komşu olan Bosna’nın batısında ve kuzeyinde (özellikle Bosna Krajinası olarak bilinen bölgede) Osmanlı karşıtı hareketlenmeler başladı. Eylül 1875’e gelindiğinde, Bosna’nın Banaluka (Banya Luka) ve çevresindeki kazalarda da Hristiyan köylülerin yer yer ayaklandığı görüldü.[22] Dönemin haberlerine göre, Banya Luka civarında Müslümanlarla Hristiyan ahali arasında çatışmalar yaşanmıştır. Bosna’daki isyancı hareketler, Hersek’tekine paralel biçimde hem Ortodoks Sırpları hem de bazı Katolikleri içine aldı. Nitekim Bosna-Hersek genel valisi Derviş Paşa’nın raporlarında, Rum (Ortodoks) ve Katolik reayanın müştereken isyana katıldığından söz edilmiştir.[23] Özellikle Batı Hersek tarafında yaşayan Katolik Hırvat köylüler, Fra Ivan Musić adlı bir Fransisken rahibin liderliğinde örgütlenerek ayaklanmaya destek verdiler. Doğu ve Orta Bosna’da ise bazı Sırp kökenli yerel önderler (ör. Golub Babić, Petar Popoviç Pecija) çevresinde silahlı gruplar oluştuğu bilinmektedir.[24]
Osmanlı Kuvvetleriyle İlk Çatışmalar
değiştirAyaklanmanın büyümesi üzerine Osmanlı Devleti, 1875 sonbaharında bölgeye düzenli ordu birlikleri sevk etmeye başladı. Eylül 1875’te Bosna Valisi Derviş Paşa kumandasındaki yaklaşık 40.000 kişilik bir kuvvet, isyanı bastırmak amacıyla Hersek ve Bosna’da harekete geçti.[25] Osmanlı birlikleri isyancılarla çeşitli mevzilerde çatışmaya girdiler. Ancak dağlık arazinin avantajını kullanan isyancılar, gerilla taktikleriyle Osmanlı’nın harekâtını yavaşlatıyordu. Ekim-Kasım 1875’te isyancılar karşısında kısmi başarılar elde eden Osmanlı kuvvetleri, kış şartlarının çetinleşmesiyle kapsamlı bir sonuca ulaşamadı. Bu arada Babıâli, hem askeri hem siyasi yöntemlerle sorunu çözmek için girişimlerini sürdürdü. 2 Ekim 1875’te yayımlanan bir “Adalet Fermanı”, isyan bölgesindeki halka bazı haklar vaat ederek yatıştırmayı hedefliyordu; bu fermanda Hristiyan ahaliye vergi indirimi yapılacağı, tam inanç özgürlüğü ve kanun önünde eşitlik sağlanacağı ilan edildi.[26] 12 Aralık 1875 tarihli üçüncü bir ferman ile de daha da ileri reformlar duyuruldu: modern mahkemeler kurulacak, jandarma kuvvetleri vergi tahsilatına karışmayacak, bazı ağır vergiler kaldırılacak, angarya kaldırılacak, toprak edinme hakkı tanınacaktı.[27] Osmanlı hükümeti bu tavizleri halka duyurarak isyancıların teslim olmasını umut etti. Ne var ki Hersek ve Bosna’daki isyancılar, bu fermanları Osmanlı’nın aczi olarak nitelendirdiler ve teslim olmayı reddettiler.
1876 Yılı Gelişmeleri
değiştir1876’ya girildiğinde Hersek Ayaklanması uluslararası diplomasinin de gündemine oturmuş bulunuyordu. Osmanlı Devleti, içte reform çabaları yanı sıra dış baskıları dengelemeye çalışırken, isyan sahasında askeri inisiyatifi tekrar ele almak istedi. Bu amaçla bahar aylarında bölgedeki Osmanlı kuvvetlerinin komutası, deneyimli bir asker olan Gazi Ahmed Muhtar Paşa’ya tevdi edildi.[28] Ahmed Muhtar Paşa, Mart 1876’dan itibaren kararlı bir harekât planıyla isyancılara karşı taarruza geçti. İsyancıların o dönemde en önemli başarısı, Karadağ sınırına yakın stratejik bir nokta olan Duga Boğazı’nı tutarak Osmanlı garnizonu bulunan Niksiç kalesini kuşatmalarıydı. Ahmed Muhtar Paşa, yanında yaklaşık 22.000 kişilik bir kuvvetle bu kuşatmayı kırmak üzere harekete geçti. 20 Nisan 1876 tarihinde Duga Boğazı mevkiinde Karadağ birliklerinin de desteklediği asi kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.[29] Ardından Gacko’ya çekilip hazırlıklarını tamamlayan Muhtar Paşa, 27 Nisan 1876’da ikinci bir taarruzla Niksiç’e ulaşıp isyancıları bir kez daha bozguna uğrattı. Bu zaferle Niksiç’te kuşatma altında kalan Osmanlı garnizonu rahatladı ve isyancıların bölgedeki direnci kırılmış oldu.[30] Ahmed Muhtar Paşa’nın art arda kazandığı başarılar, ayaklanmanın Osmanlı lehine dengelenmesini sağladı. Bu durum, isyana dolaylı yoldan müdahil olan Sırbistan ve Karadağ’ı telaşlandırdı. Muhtar Paşa’nın Hersek’teki üstünlüğü ele geçirmesi, kısa süre sonra Sırbistan ve Karadağ’ın doğrudan Osmanlı’ya savaş açma kararını tetiklemiştir.[31]
Önemli İsyan Liderleri ve Olaylar
değiştirÖnemli İsyan Liderleri
değiştirHersek Ayaklanması, çeşitli yerel liderlerin önderliğinde yürütülmüştür. Bunların başında Hersek bölgesindeki Sırp isyancı liderler gelir. Bogdan Zimonjić, isyanın önde gelen simalarından biri olup Ortodoks din adamı (archimandrit) kimliğiyle de bilinirdi.[32] Mićo Ljubibratić, gençliğinde “Omladina” hareketine karışmış bir Sırp milliyetçisi olarak, Hersek’te silahlı direnişi örgütleyen önemli isimlerdendi.[33] Yine Stojan Kovačević ve Petar Popoviç (lakabı Pecija), Bosna-Hersek genelinde halk arasında tanınan diğer isyancı önderleriydi.[34] Bu liderler, gerek Osmanlı’ya karşı silahlı mücadeleyi sevk ve idare etmiş, gerek çevre bölgelerden gönüllü akışını sağlamışlardır. Ayaklanmaya dışarıdan katılan gönüllü liderler de mevcuttu. Örneğin, Sırbistan Prensi Mirko Petrović-Njegoš (Karadağ Prensi Nikola’nın kardeşi) ile Petar Karađorđević (daha sonra tahta çıkacak olan Sırbistan Kralı I. Petar) isyancılar safında gönüllü olarak çatışmalara katıldılar. Petar Karađorđević, “Mrkonjić” takma adıyla Hersek dağlarında çarpışarak isyancılar arasında ün kazanmıştır.[35]
Öte yandan Hersek’in batısında hareketlenen Hırvat (Katolik) isyancılar, lider olarak Fra Ivan Musić adlı bir rahibi seçmişlerdir. Derviş Paşa’nın ifadelerine göre isyana Bosnalı Katolikler ve Ortodokslar ortak katılım göstermiştir; nitekim Don (Rahip) Ivan Musić, Hercegovački Hrvati Ustanka (Hersek Hırvat İsyanı) olarak anılan kısımda önemli rol oynamıştır.[36] İsyanın lider kadrosu, yerel ileri gelenlerden çiftçi önderlerine, gönüllü subaylardan din adamlarına kadar geniş bir yelpazede idi ve bu sayede ayaklanma halk tabanında destek bulabilmiştir.
Önemli Olaylar
değiştirHersek Ayaklanması süresince taraflar arasında birçok çarpıcı hadise yaşanmıştır. İsyanın fitilini ateşleyen Nevesin Olayı (24 Temmuz 1875), Osmanlı idarecilerine karşı doğrudan saldırıyla başladı.[37] Bunu takip eden günlerde Mostar-Metković yolu ve Trebinje-Ragusa (Dubrovnik) yolu üzerinde isyancılar ulaşımı keserek Osmanlı askerî ikmalini engellediler.[38] Eylül 1875’te isyancılar, Hersek’in önemli kentlerinden Stolac yakınlarında Osmanlı birlikleriyle çarpıştı.
Ocak 1876’da öne çıkan trajik bir olay, Hurşit Paşa Vakası olarak bilinir: Osmanlı kuvvetleri Trebinje ile Ragusa arasındaki yolu açmaya çalışırken isyancılarca pusuya düşürüldü; çatışmada Osmanlı birliği ağır kayıplar verdi ve komutan Hurşit Paşa yaralandı. Geri çekilen Osmanlı askerleri, vasıta yokluğu yüzünden Hurşit Paşa’yı yolda yaralı halde bırakmak zorunda kalınca, isyancılar onu ele geçirip acımasızca öldürdüler.[39] Bu hadise İstanbul’da büyük infial yaratmış, Osmanlı kamuoyunda isyancılara karşı sert tedbir çağrılarını güçlendirmiştir.
Öte yandan Temmuz 1876’da Osmanlı ile Karadağ arasında patlak veren Vuçji Do Muharebesi, ayaklanma sürecinin dönüm noktalarından biridir. Karadağ ordusu ve Hersekli isyancıların müşterek kuvvetleri, Vuçji Do’da Osmanlı kuvvetlerini yenilgiye uğratarak bölgedeki Osmanlı askeri üstünlüğüne darbe indirdiler.[40] Bu muharebede Osmanlı kumandanı Derviş Paşa yaralanmıştır. Bu zafer, Karadağ’ın cesaretini artırmış ve hemen akabinde Sırbistan’ın da savaşa girmesiyle isyan daha geniş bir savaşa dönüşmüştür.
Eylül 1876’da Sırp kuvvetleriyle Osmanlılar arasında yapılan Aleksinac Meydan Muharebeleri, Sırbistan’ın yenilgisiyle sonuçlansa da uluslararası baskı nedeniyle Osmanlı, Sırbistan’la ateşkes imzalamak zorunda kalmıştır.[41] Bütün bu askerî gelişmeler, Hersek İsyanı’nın basit bir eyalet ayaklanması olmaktan çıkıp Büyük Doğu Buhranı (1875-1878) adı verilen uluslararası krizin parçası haline geldiğini göstermektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Tepkisi ve Askeri Operasyonlar
değiştirSiyasi ve İdari Tedbirler
değiştirOsmanlı yönetimi, Hersek Ayaklanması’na karşı başlangıçta klasik yöntemlerle tepki vermeye çalıştı. Sultan Abdülaziz, isyanın büyümesini engellemek için af ve taviz politikasını devreye soktu. 5 Ağustos 1875 tarihli genel af fermanıyla isyancılara cezasızlık garantisi verildi ve devlet otoritesine itaat çağrısı yapıldı.[42] Devamında, Ekim ve Aralık 1875’te arka arkaya üç ferman yayımlanarak bölge halkının şikâyetlerini giderecek reformlar ilan edildi: Vergi toplayıcılarının kötü muamelelerinin cezalandırılacağı, Hristiyan tebaadan alınan vergilerin hafifletileceği, din ve ibadet özgürlüğünün tam sağlanacağı, kanun önünde herkesin eşit olacağı gibi hususlar bu fermanlarda yer aldı.[43] Özellikle “Adalet Fermanı” ve Aralık fermanıyla iltizam usulünün kaldırılması, angaryanın ve bazı vergilerin iptali, karma (Müslim-Hristiyan) meclisler kurulması ve köylülere toprak edinme hakkı tanınması gibi oldukça ileri reform vaadleri duyuruldu.[44] Osmanlı Devleti, bu imtiyazları açıklayarak bir yandan Avrupa kamuoyuna sorunu çözme niyetini gösteriyor, diğer yandan isyancıları uzlaşmaya teşvik etmeye çalışıyordu. Ne var ki bu siyasi tedbirler beklenen sonucu vermedi; isyancılar Osmanlı’nın tavizlerini geri adım ve zafiyet olarak yorumladılar. İsyancılar, yabancı devletlerin de devreye girmesiyle kendi lehlerine bir çözüm çıkacağı umuduyla silah bırakmayı reddettiler. Bunun üzerine Babıâli, sorunu ancak askeri güç kullanarak çözebileceğine kanaat getirdi.[45]
Askeri Operasyonlar
değiştirOsmanlı hükümeti, isyanı bastırmak için bölgeye önemli askeri kuvvetler sevk etti. İlk aşamada Bosna Valisi Derviş Paşa’nın komutasında yaklaşık 40 bin kişilik bir kuvvet Eylül 1875’te Hersek’e girdi ve isyancılarla muhtelif çatışmalara girdi.[46] Ancak arazi koşulları ve isyancıların direnci nedeniyle Derviş Paşa kayda değer bir zafer elde edemedi. 1876 başlarında Osmanlı Devleti, daha tecrübeli bir komutanı görevlendirme kararı aldı. Nisan 1876’da Gazi Ahmed Muhtar Paşa, bölgedeki tüm Osmanlı kuvvetlerinin başına getirilerek isyanı bastırma operasyonunu devraldı.[47] Muhtar Paşa sistemli ve sert bir harekât planı uyguladı. Yukarıda değinilen Duga Boğazı ve Niksiç bölgesindeki harekâtlar, Muhtar Paşa komutasında başarıya ulaştı: İsyancılar ve onlara destek veren Karadağ güçleri Nisan 1876’da art arda mağlup edildi, Osmanlı birlikleri kuşatmaları yararak stratejik geçitleri yeniden kontrol altına aldı.[48] Bu başarılar İstanbul’da büyük bir memnuniyetle karşılandı; zira aylardır devam eden isyana karşı ilk kez belirgin bir üstünlük sağlanmıştı. Ahmed Muhtar Paşa, elde ettiği sonuçları pekiştirmek üzere isyanın merkezi sayılan Piva bölgesine doğru büyük bir ordu ile harekete geçti. İsyancılar bu sırada Avrupa devletlerinin sempatisine güvendikleri için direnmeye devam etmekteydiler; amaçları savaş alanında mümkün olduğunca dayanarak özerklik elde etmeyi ummaktı. Osmanlı ordusu ise Muhtar Paşa idaresinde Haziran 1876’ya dek Hersek ve çevresinde genel durumu kontrol altına almayı başardı. Fakat tam bu sırada Sırbistan ve Karadağ’ın Osmanlı’ya savaş ilan etmesiyle cephe genişlediği için, Osmanlı kuvvetleri yeni bir meydan savaşıyla karşı karşıya kaldı.[49]
Osmanlı İdaresinin Değişimi
değiştirHersek Ayaklanması, Osmanlı yönetiminde üst düzey değişikliklere de yol açmıştır. İsyanın uzun süre bastırılamaması ve Balkanlar’daki karışıklıkların artması, İstanbul’da hükûmet üzerinde baskı yaratmıştı. Sadrazamlar sık sık değişiyor, farklı yaklaşımlar deneniyordu. Sonunda Mayıs 1876’da yaşanan Çırağan Vakası ile Sultan Abdülaziz tahttan indirildi; yerine V. Murad padişah oldu.[50] Ancak V. Murad’ın kısa saltanatı sırasında da isyan sona erdirilemediği gibi, Osmanlı Devleti Sırbistan-Karadağ savaşının açmazlarıyla uğraşıyordu. Ağustos 1876’da tahta çıkan II. Abdülhamid, hem Hersek isyanının hem de yeni başlayan Osmanlı-Rus ihtilafının mirasını devraldı. Abdülhamid, iç ve dış buhranları hafifletmek amacıyla I. Meşrutiyet’i (1876) ilan ederek meclisi açtı. Bu adım, Avrupa’nın Osmanlı’ya yönelik eleştirilerini yumuşatmayı hedefliyordu.[51] Ancak Meşrutiyet ilanı dahi sahadaki durumu değiştirmedi; Hersek ve Bosna’daki çarpışmalar ile Sırbistan-Karadağ savaşının yarattığı zorluklar devam etti.
Uluslararası Müdahaleler ve Büyük Devletlerin Tepkileri
değiştirHersek Ayaklanması, Osmanlı Devleti ile Avrupa güçleri arasında Doğu Sorunu kapsamında yoğun diplomatik girişimlere yol açtı. Ayaklanmanın baş göstermesiyle birlikte başta Avusturya-Macaristan ve Rusya olmak üzere büyük devletler meseleyi yakından takibe aldılar.[52] Bölgeye sınırı olan Avusturya-Macaristan, Bosna-Hersek’teki istikrarsızlığın kendi topraklarına (özellikle Dalmaçya ve Hırvatistan’a) sıçramasından endişe ediyordu. Öte yandan Rusya ise kendisini Balkanlardaki Slavların hamisi olarak gördüğünden, Hersek isyanına müdahil olma arzusu taşıyordu.[53] Bununla birlikte, 1856 Paris Antlaşması düzenini korumaya çalışan İngiltere ve Fransa gibi devletler, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün bozulmasına karşı temkinli bir tutum sergilediler.[54]
Andrassy Notası (1876)
değiştirAvusturya-Macaristan Başvekili (Başbakanı) Kont Gyula Andrassy, isyanın barışçıl çözümü için ilk ciddi uluslararası girişimi başlattı. 31 Ocak 1876 tarihinde Avusturya, Almanya ve Rusya dışişleri temsilcilerinin üzerinde anlaştığı ve Babıâli’ye ilettiği Andrassy Notası, Osmanlı Devleti’ne Bosna-Hersek özelinde bir dizi reform tavsiye ediyordu.[55] Notada özetle şu hususlar yer alıyordu: (1) Hristiyan halk için tam din ve ibadet özgürlüğü sağlanması, (2) aşar vergisinin (öşür, ürün vergisi) iltizam yöntemiyle toplanmasına son verilmesi, (3) köylülerin toprak mülkiyet haklarını güvenceye alacak bir kadastro düzenine gidilmesi, (4) reformların uygulanmasını denetlemek üzere eşit sayıda Müslüman ve Hristiyan’dan oluşan bir vilayet meclisi kurulması ve (5) Bosna-Hersek’ten toplanan vergilerin yalnızca o eyaletin ihtiyaçlarına tahsis edilmesi.[56] Osmanlı hükümeti, büyük devletlerin ortak baskısı altında bu notayı 12 Şubat 1876’da kabul ettiğini açıkladı.[57] Babıâli’nin bu tavizi, aslında Osmanlı’nın iç egemenlik haklarına dış müdahaleyi de kabullenmesi anlamına geliyordu. Ancak Osmanlı’nın reformları hayata geçirme vaadi, Hersek’teki isyancıları tatmin etmedi.
Sırbistan ve Karadağ’ın Desteği ve Savaşa Girişi
değiştirHersek Ayaklanması, özellikle Sırbistan Prensliği ve Karadağ Prensliği tarafından yakından takip edilmiş ve desteklenmiştir.[58] Ağustos 1875’te Belgrad’da kurulan “Ayaklanmaya Yardım Komitesi”, kısa sürede Hersek’e 2000 kişilik gönüllü güç, cephane, erzak ve 3 milyon duka altın ulaştırmıştır.[59] Karadağ Prensi Nikola, başlangıçta temkinli davransa da, halkı ve danışmanları üzerinde artan baskı sonucu isyancılara örtülü destek verme kararı aldı. 1876 yılı başlarında uluslararası diplomasi isyanı yatıştırmak için çabalarken, Sırbistan ve Karadağ kendi çıkarlarını gözeten planlar yapmaktaydı. Belgrad’daki yönetim, Osmanlı’ya diplomatik yoldan baskı kurarak Bosna’nın Sırbistan’a, Hersek’in de Karadağ’a bırakılmasını talep etti.[60] 18 Haziran 1876 tarihinde Sırbistan Prensliği Osmanlı İmparatorluğu’na resmen savaş ilan etti; birkaç gün sonra 2 Temmuz 1876’da Karadağ Prensliği de Osmanlı’ya savaş açtığını duyurdu.[61]
Büyük Güçlerin Tepkileri
değiştirSırbistan ve Karadağ’ın savaşa girmesi, Avrupa’nın büyük devletlerini harekete geçirdi. Rusya, Panslavist ve Ortodoks dayanışması söylemiyle Sırbistan-Karadağ ittifakını siyasi olarak destekledi.[62] 1876 Temmuz’unda Sırpların Osmanlı karşısında zor durumda kalması üzerine Rus Çarı II. Aleksandr, Osmanlı’ya ültimatom vererek Sırbistan lehine ateşkes talep etti. Avusturya-Macaristan ise bir yandan Osmanlı’nın Balkanlar’daki güç boşluğundan yararlanmak istiyor, diğer yandan Rusya’nın çok fazla nüfuz kazanmasından endişe ediyordu. Avusturya Başbakanı Andrassy, Rusya ve Almanya ile beraber Berlin Memorandumu (Mayıs 1876) adı verilen bir girişimi ortaya koydu.[63] Ancak İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli, Berlin Memorandumu’nu desteklemedi. Sonuç olarak Berlin Memorandumu askıda kaldı, uygulanamadı.[64]
Rusya’nın Müdahalesi
değiştir1876 boyunca diplomasi masasında çözüm aranırken, sahada çatışmalar devam ediyordu. 1876 sonunda Sırbistan ve Karadağ cephelerinde geçici bir sakinlik olsa da, Bulgaristan’daki Nisan 1876 ayaklanması ve bunu takip eden gelişmeler, Rusya’daki Slav yanlısı kamuoyunu iyice hareketlendirdi. Osmanlı hükümeti, 1877 başında İstanbul’da toplanan Tersane Konferansı’nda bir barış planını kabul etmemesi üzerine diplomatik izolasyona uğradı. Nihayet 24 Nisan 1877 tarihinde Rus İmparatorluğu, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ederek Balkanlar ve Kafkasya hattında taarruza geçti.[65] Bu gelişme, Hersek Ayaklanması ile başlayan süreci doruk noktasına ulaştırdı. 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı’nın Balkan topraklarında dramatik kayıplar vermesiyle sonuçlanacak ve neticede büyük devletlerce Berlin’de bir barış kongresi toplanmasını zorunlu kılacaktı.[66]
Ayaklanmanın Yayılması ve Bosna Üzerindeki Etkisi
değiştirHersek Ayaklanması, başlangıçta Hersek sancağındaki lokal bir kıyam iken kısa sürede Bosna vilayetinin geniş kesimlerini etkilemiştir. İsyanın başarısı için kritik olan husus, Bosna’daki Hristiyan nüfusun da hareketi benimsemesiydi. Yukarıda belirtildiği gibi, Bosnalı Sırp ve Hırvat köylülerin bir kısmı 1875 yaz sonundan itibaren ayaklanmaya katılım sağladı.[67] Bu gelişme, isyanın coğrafi yayılımını artırdı ve Osmanlı otoritesinin Bosna genelinde de sarsılmasına yol açtı. Özellikle Hersek’e komşu bölgelerde Osmanlı karşıtı faaliyetler yoğunlaştı. Bosna’nın batısında (Livno, Kupres, Glamoç havalisi) ve kuzeyinde (Bosanska Krajina bölgesi, Banja Luka ve Gradiška çevresi) 1875’in son aylarında asayiş bozuldu; bazı yerlerde Müslüman ve Hristiyan halk arasında gerilimli çatışmalar meydana geldi.[68] Avusturya’nın Viyana elçiliğinden bildirilen raporlara göre, 24 Temmuz 1875’ten itibaren Bosna-Hersek’te başlayan isyan hareketi giderek gelişmiş ve yayılmıştır.[69] Bu da göstermektedir ki isyan, Bosna vilayeti dahilinde kayda değer bir destek bulmuş ve Osmanlı yönetimine karşı genel bir başkaldırı atmosferi yaratmıştır.
İsyanın Bosna’da yayılması, bölgede yıllardır birikmiş olan etnik-dini gerginlikleri de yüzeye çıkardı. Bazı yerlerde Müslüman siviller, isyancıların ilerleyişine karşı kendi milis birliklerini oluşturup köylerini savunmaya çalıştılar; bu durum yerel düzeyde bir iç çatışma görüntüsünü de beraberinde getirdi.[70] Örneğin Banja Luka havalisinde Müslüman ileri gelenler, silahlı gönüllüler toplayarak Hristiyan köylerine baskın yapan çetelere karşı koymaya çalışmıştır. Öte yandan, Bosna’da Osmanlı yanlısı bazı Hristiyanlar da bulunuyordu; bunlar isyana katılmadıkları için isyancılar tarafından “hain” ilan edilip tehdit edildiler (nitekim isyana katılmak istemeyen Hristiyanların evlerinin yakıldığı vakalar olmuştur).[71] Bu durum, isyanın toplumsal bir bölünmeye yol açtığını da gösterir.
Ayaklanmanın genişlemesi, Bosna vilayetindeki Osmanlı idari düzenini fiilen felç etti. 1876 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti, Bosna ve Hersek’te sadece kalelerde ve büyük kent merkezlerinde otorite sağlayabilir hale geldi; kırsal alanların önemli bir kısmı ya isyancıların denetimindeydi ya da Osmanlı’nın nüfuzundan çıkmıştı.[72] Bu koşullar altında, Osmanlı Devleti’nin Bosna vilayetinden gelen vergi gelirleri ve lojistik destek neredeyse kesildi. Örneğin Hersek sancağından İstanbul’a vergi aktarılamadığı gibi, Bosna’dan da sevkiyat aksamıştı. Bu durum Osmanlı maliyesini daha da zor durumda bıraktı (zaten Ekim 1875’te devlet, Ramazan Kararnamesi ile dış borç ödemelerini askıya almak zorunda kalmıştı; Bosna-Hersek isyanı bu mali krizi ağırlaştırdı).[73]
İsyanın Bosna üzerindeki bir diğer önemli etkisi, göç hareketleri ve demografik değişimler oldu. Çatışmalar ve güvensizlik ortamı nedeniyle on binlerce sivil yerini yurdunu terk ederek daha güvenli gördükleri bölgelere veya komşu ülkelere sığındı. Osmanlı arşiv kayıtlarına göre, 1876 yılı Mart ayına kadar Bosna ve Hersek’ten yaklaşık 156.000 sivil, Sırbistan, Karadağ veya Avusturya-Macaristan topraklarına mülteci olarak geçiş yapmıştır.[74] Bu büyük göç dalgası, bölgenin demografisinde kalıcı izler bırakmıştır. Müslüman nüfusun bir kısmı Avusturya’ya ait Hırvatistan ve Dalmaçya tarafına iltica etmiş, bir kısmı da İstanbul ve Anadolu’ya göç etmiştir. Hristiyan nüfustan ise pek çok kişi Sırbistan ve Karadağ’a geçerek akrabalarının yanına sığınmıştır. Mülteci durumuna düşen bu insanlar, gittikleri yerlerde Osmanlı karşıtı duyguların artmasına yol açmıştır. Özellikle Avusturya’nın Slav eyaletlerinde (Hırvatistan, Dalmaçya) Bosna’dan gelen göçmenlerin anlattıkları, halk arasında Osmanlı’ya karşı savaşılması yönünde bir kamuoyu oluşturmuştur. Bu olgu, daha sonra Avusturya’nın Bosna’yı işgaline zemin hazırlayan toplumsal desteğin şekillenmesinde etkili olmuştur.[75]
Özetle, Hersek Ayaklanması’nın Bosna üzerindeki etkisi çok yönlü olmuştur: Bölgesel düzeyde otorite boşluğu ve anarşi ortamı oluşmuş, toplumlar arası çatışma dinamikleri harekete geçmiş, nüfus hareketleri hızlanmış ve Bosna sorunu uluslararası alanda önemli bir mesele haline gelmiştir.
Ayaklanmanın Bastırılması ve Sonuçları
değiştirBastırılma Süreci
değiştirHersek Ayaklanması, 93 Harbi’nin patlak vermesine dek devam etmiş ve fiilen ancak büyük savaşın gölgesinde sona erdirilebilmiştir. 1877 yılı başlarında Osmanlı Devleti, Sırbistan ve Karadağ ile mütareke durumuna geçince (Mart 1877’de Sırbistan ile resmen barış imzalandı), tekrar tüm dikkatini Bosna-Hersek’teki isyana yöneltti. Ahmed Muhtar Paşa’nın 1876’daki başarıları sayesinde isyancılar epey zayıflamış durumdaydı. Kalan direniş odaklarını temizlemek için Osmanlı kuvvetleri 1877 bahar ve yaz aylarında operasyonlarını sürdürdü. Bu çabaların neticesinde ayaklanma büyük ölçüde etkisiz hale getirildi. Osmanlı kayıtlarına göre, Hersek İsyanı resmî olarak 4 Ağustos 1877 tarihinde bastırılmış kabul edilmiştir. Bu tarihte artık isyancı liderlerin büyük kısmı ya teslim olmuş ya da Karadağ ve Sırbistan’a kaçmış durumdaydı. Geride kalan küçük asi grupları ise 93 Harbi’nin başlamasıyla birlikte faaliyet göstermemeye başladılar, zira Osmanlı’nın karşısında artık doğrudan Rus ordusu bulunuyordu. Dolayısıyla isyan, devam eden büyük savaş içinde eriyip gitmiştir.
Askeri ve Sosyal Sonuçlar
değiştirHersek Ayaklanması, Osmanlı İmparatorluğu açısından kısa vadede bir askeri zaferle bastırılmış görünse de, uzun vadede ciddi sonuçlar doğurdu. Bu ayaklanma, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın (93 Harbi) ana sebeplerinden biri olarak anılır. Nitekim Hersek’te ve takiben Bulgaristan’daki isyanlar, Rusya’ya Osmanlı’ya savaş açmak için gerekçe sunmuş ve 93 Harbi sonucunda Osmanlı, Balkan topraklarının büyük kısmını kaybetmiştir. Bu bakımdan Hersek Ayaklanması, Büyük Doğu Buhranı denen dönemi başlatan kıvılcım olup Osmanlı’nın Avrupa’daki toprak bütünlüğünün parçalanmasında önemli pay sahibi olmuştur. İsyan sürecinde Osmanlı Devleti bir yandan diplomatik baskılara maruz kalırken diğer yandan içeride siyasi istikrarsızlık yaşadı. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, V. Murad’ın kısa süreli saltanatı ve akabinde II. Abdülhamid’in iktidara gelmesi gibi büyük değişimler hep bu isyan ve onun tetiklediği Balkan bunalımı ortamında gerçekleşti. İlk Meşrutiyet’in ilan edilmesi dahi bu krizi yatıştırmak içindi ancak savaş ve isyanlar nedeniyle meclis kısa sürede tatil edildi.
Askeri bakımdan, Hersek Ayaklanması Osmanlı ordusunun Balkanlar’da çok cepheli bir mücadeleye hazırlanmadığını ortaya çıkardı. İsyanla uğraşan Osmanlı, 1877’de Rus ordusuyla karşılaşınca zor durumda kaldı. Yine de Hersek İsyanı’nın bastırılması sırasında yıldızı parlayan Ahmed Muhtar Paşa gibi komutanlar, 93 Harbi’nde de önemli roller üstlenmişlerdir (Ahmed Muhtar Paşa doğudaki Kafkas cephesinde başarılar kazanmıştır). İsyanın bastırılmasıyla Bosna-Hersek’te Osmanlı otoritesi kağıt üzerinde yeniden tesis edilmiş görünse de, artık bu bölge uluslararası siyasetin pazarlık konusu haline gelmişti.
Toplumsal ve İnsani Sonuçlar
değiştirİsyan sırasında ve sonrasında bölge halkı büyük bedeller ödedi. Yaklaşık iki yıl süren çatışmalar sonucunda binlerce insan hayatını kaybetti; köyler yakıldı, tarım arazileri boş kaldı, ekonomik hayat felce uğradı. Yukarıda belirtildiği gibi on binlerce Bosnalı ve Hersekli evini terk ederek mülteci durumuna düştü. Müslüman nüfusun bir bölümü isyandan sonra azınlıkta kalacakları endişesiyle bölgeyi terk etti; bu süreç, 1878 sonrasında Avusturya işgali döneminde de devam ederek Bosna-Hersek’ten Anadolu’ya kitlesel göçlere evrildi. İsyan sırasında Osmanlı yönetimi her ne kadar bölge halkının gönlünü kazanmak için reform vaatlerinde bulunduysa da (vergi indirimleri, hak eşitliği vb.), bu adımlar çatışmalar sürdüğü için sahada tam uygulanamadı. Sonuçta hem Müslüman hem Hristiyan halk kesimleri büyük bir güven bunalımı yaşadı: Osmanlı Devleti’ne sadakat sarsıldı, öte yandan yeni gelen Avusturya yönetimine karşı da kuşku hakimdi. Bu güvensizlik ortamı, Bosna-Hersek’te sonraki yıllarda milliyetçi hareketlerin taban bulmasını kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Siyasetine Etkileri
değiştirHersek Ayaklanması’nın sonuçları Osmanlı devlet yapısında da hissedildi. İsyanın getirdiği uluslararası baskılar, Osmanlı bürokrasisini diplomasi yoluyla sorun çözme arayışına yöneltti. Bu bağlamda II. Abdülhamid, 1878’de savaştan yenik çıkan Osmanlı’nın çıkarlarını korumak için Büyük Güçler ile denge siyaseti yürütmeye başladı. Bosna-Hersek fiilen kaybedilmesine rağmen hukuken Osmanlı toprağı sayılmaya devam ettiğinden (1878-1908 arası), İstanbul hükümeti uzun süre buradaki haklarından vazgeçmedi. Ancak bu dönemde Osmanlı, Bosna üzerindeki gerçek kontrolünü yitirmişti.
Berlin Kongresi’ne ve 1878 Olaylarına Etkisi
değiştirHersek Ayaklanması ve onu takip eden 93 Harbi, 1878’de toplanan Berlin Kongresi’nin gündeminde merkezi bir yer tutmuştur. Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos (San Stefano) Antlaşması’nın Rusya lehine aşırı hükümler içermesi üzerine Avrupa’daki büyük devletler (İngiltere, Avusturya-Macaristan, Almanya, Fransa, İtalya ve Rusya) meseleye yeniden kolektif bir çözüm bulmak amacıyla Berlin’de toplandı. Berlin Kongresi’nde Bosna-Hersek’in geleceği de en önemli tartışma konularından biri oldu.
Bosna-Hersek’in Statüsü
değiştirKongreye katılan devletler, Bosna-Hersek’teki isyanın yarattığı durumun Osmanlı egemenliği altında çözülmesinin artık mümkün olmadığı görüşündeydi. Rusya, Ayastefanos Antlaşması’nda Bosna-Hersek’i özerk bir prenslik haline getirmeyi önermişti; Avusturya-Macaristan ise bölgenin kendi nüfuz alanına girmesini istiyordu. Yapılan pazarlıklar sonucunda, 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması’nda Bosna ve Hersek’in Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından işgal ve idare edilmesi kararlaştırıldı. Bu maddeyle, Bosna-Hersek nominal olarak Osmanlı toprağı sayılmaya devam edecek, fakat yönetimi fiilen Avusturya’ya bırakılacaktı. Osmanlı Devleti, Berlin Antlaşması hükümlerini kabul ederek Bosna-Hersek üzerindeki hakimiyet haklarını askıya almış oldu. 29 Temmuz 1878 tarihinde Avusturya-Macaristan ordusu Bosna topraklarına girerek işgali başlattı; Ekim 1878’e kadar süren harekât sonucunda Bosna-Hersek tamamen Avusturya denetimine girdi (bu işgal sırasında özellikle Müslüman kesimden direnç girişimleri olmuşsa da Avusturya ordusu tarafından bastırıldı).
Komşu Devletlerin Kazanımları
değiştirBerlin Kongresi, Hersek Ayaklanması sırasında Osmanlı’ya karşı savaş açmış olan Karadağ ve Sırbistan’ın da lehine kararlar aldı. Karadağ Prensliği ve Sırbistan Prensliği, Berlin Antlaşması ile bağımsız devletler olarak tam tanınma elde ettiler. Ayrıca her iki devlet de topraklarını genişletti: Karadağ’a Nikşiç, Podgorica ve çevresi gibi daha önce Osmanlı’ya bağlı olan bazı Hersek toprakları verildi; Sırbistan ise Osmanlı’dan Niş, Pirot, Leskovik gibi stratejik bölgeleri aldı. Bu suretle, Hersek Ayaklanması’nın fitillediği süreç sonunda Karadağ ve Sırbistan, Osmanlı’dan koparak bağımsızlıklarını pekiştirdiler. Romanya da bu dönemde bağımsızlığını kazandı (Rusya’ya tavizler verse de), ancak bu daha çok 93 Harbi’nin genel sonucunun bir parçasıdır.
Uluslararası Denge ve Osmanlı’nın Balkanlardan Çekilişi
değiştirBerlin Kongresi kararları, Balkanlar’da güç dengesini Osmanlı aleyhine kökten değiştirdi. Osmanlı Devleti, Berlin Antlaşması’yla Balkanlar’daki en büyük eyaletlerinden biri olan Bosna-Hersek’in yönetimini yitirmiş oldu. Bu, fiilen Osmanlı’nın Balkan coğrafyasından büyük ölçüde çekilmesi anlamına geliyordu. Nitekim 1878 sonrası Osmanlı’nın Avrupa kıtasında kontrol ettiği alan, yalnızca bugünkü Makedonya, Trakya ve Arnavutluk’un bir kısmı ile sınırlı kaldı. Bosna-Hersek’in Avusturya’ya bırakılması, **“Şark Meselesi”**nin yeni bir safhasını başlattı; artık Osmanlı’nın yerini Balkanlarda Avusturya-Macaristan ve Rusya gibi güçler alıyordu. İngiltere ise Rus yayılmasını dengelemek için Kıbrıs’ın yönetimini Osmanlı’dan devraldı (1878 Kıbrıs Sözleşmesi).
Bosna-Hersek özelinde, Avusturya-Macaristan’ın işgali 1908’de resmen ilhaka (topraklarına katma) dönüşecekti. Ancak 1878 Berlin Kongresi’nden hemen sonra Avusturya idaresi fiilen başladığından, Hersek Ayaklanması’nın amaçladığı Osmanlı’dan kopuş halihazırda gerçekleşmişti. İsyanın başında Osmanlı’ya karşı mücadele eden yerel halk, bağımsız bir Slav devleti hayal etmiş olsa da, sonuçta Bosna-Hersek bir Habsburg yönetimine girmiş bulunuyordu. Bu durum, özellikle Bosnalı Müslümanlar için beklenmedik bir neticeydi; zira Osmanlı egemenliğinin yerini Avusturya egemenliği almış, üstelik yeni idare ilk iş olarak yerel direniş odaklarını sertlikle bastırmıştı. Bosnalı Müslümanlar 1878 sonrasında yeni yönetime karşı bazı küçük çaplı isyan girişimlerinde bulunsalar da başarılı olamadılar (örneğin Hadži Loja Ayaklanması, 1881).
Genel Değerlendirme
değiştirHersek Ayaklanması’nın Berlin Kongresi’ne etkisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki çöküş sürecini hızlandırmak şeklinde özetlenebilir. Bu isyan olmasaydı belki Osmanlı-Rus Harbi hemen patlak vermeyecek, dolayısıyla Bosna-Hersek bir süre daha Osmanlı’da kalabilecekti. Ancak isyan, domino etkisiyle Balkan krizini tetiklemiş ve büyük devletlerin müdahalesine zemin hazırlamıştır. Berlin Kongresi ise bu krizi sonuçlandırırken Bosna-Hersek’i Osmanlı’dan koparmıştır. Bu gelişmeler, Osmanlı’nın çok uluslu Balkan coğrafyasındaki hakimiyetinin sona erdiğini tescillemiş; müteakip yıllarda Balkan ulusları Osmanlı’ya karşı bağımsızlık mücadelesini sürdürerek 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde tüm Balkan toprakları imparatorluktan ayrılmıştır. Hersek Ayaklanması, bu uzun çözülme sürecinin kritik bir başlangıç noktası olarak tarihe geçmiştir.
Kaynakça
değiştir- ^ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Cilt VII: Islahat Fermanı Devri (1856–1876), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999, s. 271-275.
- ^ Tufan Turan, “İspanya Elçilik Raporlarında 1875 Hersek İsyanı”, Belleten, Cilt 84, Sayı 299, 2020, s. 71.
- ^ Stanford J. Shaw & Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt 2, E Yayınları, 1983, s. 114-116.
- ^ Kemal Karpat, Osmanlı Modernleşmesi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010, s. 296-298.
- ^ Berlin Antlaşması, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt 5, 1992, s. 469-471.
- ^ Tufan Turan, “İspanya Elçilik Raporlarında 1875 Hersek İsyanı”, Belleten, Cilt 84, Sayı 299, 2020, s. 71-73.
- ^ A.g.e., s. 73.
- ^ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Cilt VII: Islahat Fermanı Devri (1856–1876), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999, s. 274.
- ^ İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017, s. 185-187.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, "Bosna-Hersek" maddesi, Cilt 6, s. 344-346.
- ^ Stanford J. Shaw & Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt 2, E Yayınları, 1983, s. 114.
- ^ Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 37.
- ^ Şükrü Hanioğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Zihniyet, Siyaset ve Tarih, Bağlam Yayınları, 2006, s. 84.
- ^ Tufan Turan, a.g.e., s. 73-74.
- ^ Stanford J. Shaw & Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt 2, E Yayınları, 1983, s. 114.
- ^ Tufan Turan, “İspanya Elçilik Raporlarında 1875 Hersek İsyanı”, Belleten, Cilt 84, Sayı 299, 2020, s. 73.
- ^ A.g.e., s. 73-74.
- ^ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Cilt VII, s. 275.
- ^ Karal, a.g.e., s. 275-276.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, "Bosna-Hersek", Cilt 6, s. 345.
- ^ Karal, a.g.e., s. 276-277.
- ^ Ahmet Uçar, "Osmanlı Belgelerinde 1875 Hersek Ayaklanması", Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, 2006/3, s. 133.
- ^ Karal, a.g.e., s. 277.
- ^ Orhan Koloğlu, Panslavizm ve Balkanlar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1984, s. 117-119.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, "Derviş Paşa", Cilt 9, s. 246.
- ^ Karal, a.g.e., s. 278.
- ^ A.g.e., s. 278-279.
- ^ Ahmed Muhtar Paşa, Sergüzeşt-i Hayatım, Haz. H. S. Yalçın, İstanbul, 1996, s. 158.
- ^ A.g.e., s. 162-163.
- ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi Cilt V, Türk Tarih Kurumu, 1988, s. 423.
- ^ Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005, s. 57.
- ^ Robert J. Donia & John V. A. Fine, Bosnia and Herzegovina: A Tradition Betrayed, Columbia University Press, 1994, s. 78.
- ^ Orhan Koloğlu, Panslavizm ve Balkanlar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1984, s. 121.
- ^ Tufan Turan, “İspanya Elçilik Raporlarında 1875 Hersek İsyanı”, Belleten, Cilt 84, Sayı 299, 2020, s. 75.
- ^ Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005, s. 59.
- ^ Ahmet Uçar, “Osmanlı Belgelerinde 1875 Hersek Ayaklanması”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, 2006/3, s. 136.
- ^ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Cilt VII: Islahat Fermanı Devri (1856–1876), TTK Yayınları, Ankara, 1999, s. 275.
- ^ Tufan Turan, a.g.e., s. 75-76.
- ^ İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017, s. 190.
- ^ Ali Güler, Sultan Abdülhamid ve Dış Politika, IQ Yayınları, 2007, s. 95.
- ^ Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 39.
- ^ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Cilt VII: Islahat Fermanı Devri (1856–1876), TTK Yayınları, Ankara, 1999, s. 275-276.
- ^ A.g.e., s. 277-279.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, "Bosna-Hersek", Cilt 6, s. 345-346.
- ^ Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 38-39.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, "Derviş Paşa", Cilt 9, s. 246.
- ^ Ahmed Muhtar Paşa, Sergüzeşt-i Hayatım, Haz. H. S. Yalçın, İstanbul, 1996, s. 158-160.
- ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi Cilt V, TTK, Ankara, 1988, s. 423-424.
- ^ Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005, s. 60.
- ^ Enver Ziya Karal, a.g.e., s. 280.
- ^ Şerif Mardin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İletişim Yayınları, 2010, s. 112-113.
- ^ Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005, s. 56-57.
- ^ Orhan Koloğlu, Panslavizm ve Balkanlar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1984, s. 117.
- ^ Stanford J. Shaw & Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt 2, E Yayınları, 1983, s. 116.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, “Bosna-Hersek” maddesi, Cilt 6, s. 345-346.
- ^ Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi Cilt VII, TTK Yayınları, 1999, s. 278.
- ^ Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 39.
- ^ Fikret Adanır, a.g.e., s. 57-58.
- ^ Orhan Koloğlu, a.g.e., s. 121.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, "Sırbistan", Cilt 37, s. 522-523.
- ^ Karal, a.g.e., s. 282.
- ^ İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim Yayınları, 2017, s. 189.
- ^ Stanford Shaw, a.g.e., s. 117.
- ^ Ahmad, a.g.e., s. 40.
- ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi Cilt V, TTK, 1988, s. 430.
- ^ Karal, a.g.e., s. 286-287.
- ^ Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005, s. 58.
- ^ Ahmet Uçar, “Osmanlı Belgelerinde 1875 Hersek Ayaklanması”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, 2006/3, s. 135.
- ^ Tufan Turan, “İspanya Elçilik Raporlarında 1875 Hersek İsyanı”, Belleten, Cilt 84, Sayı 299, 2020, s. 76.
- ^ Orhan Koloğlu, Panslavizm ve Balkanlar, Bilgi Yayınevi, 1984, s. 120.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, "Bosna-Hersek", Cilt 6, s. 346.
- ^ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Cilt VII, TTK, 1999, s. 277.
- ^ Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 40.
- ^ Ahmet Uçar, a.g.e., s. 137.
- ^ Robert A. Kann, A History of the Habsburg Empire 1526–1918, University of California Press, 1974, s. 419-420.