Fedai Tebrizi (16. yüzyıl, Tebriz - 16. yüzyıl) - 16. yüzyılda yaşamış Azerbaycanlı şair. Muhtemelen şair Tebriz'de doğmuştur. Ancak eserlerinde aynı zamanda Şirvan'a olan sevgisi de yansıtılmıştır. Fakat edebiyatçılar şairin Tebriz'de doğmuş olmasını kabul ederler. Şairin ne zaman doğduğu, öldüğü ve ölüm yeri bilinmemektedir. Mevcut edebi kaynaklarda, gençlik yıllarından itibaren şiir yazdığı, Fars ve Türk dillerinde yüksek seviyeli eserleriyle döneminin en yetenekli şairlerinden biri olduğu belirtilmektedir. Azerbaycan edebiyatında "Bahtiyarname" mesnevisiyle tanınan şairin bir de "Divan"ı olduğu bilinse de, bu eser günümüzde mevcut değildir. "Bahtiyarname" konusunun ilk defa ne zaman ve kim tarafından kaleme alındığı bilinmiyor. Ancak şu gerçek kesindir ki, ana dilinde ilk "Bahtiyarname"nin yazarı kesinlikle Fedai Tebrizi'dir. Bu eser birçok kültürel halkın diline 19. yüzyılda çevrilmiş olmasına rağmen, Azerbaycan diline daha önce 16. yüzyılda çevrilmiştir. Hem de sadece çeviri değil, tadil ve yeniden işlenme şeklinde verilmiştir. Fedai Tebrizi eserde yaşanan olayların yerini değiştirerek Azerbaycan'a getirmiştir.

Fedai Tebrizi
Doğum16. yüzyıl
Ölüm16. yüzyıl
MeslekŞair
MilliyetAzerbaycanlı
VatandaşlıkSafevî Devleti
TürPoem

Şairin adı, doğum yeri ve doğum tarihi hakkında kaynaklarda bilgiye rastlanmamaktadır. Ancak üslup ve dil özelliklerine göre, 16. yüzyıl Azerbaycan edebiyatı temsilcilerinden sayılır. Aliyar Seferli ve Halil Yusifli, Fedai hakkında ilk bilgi veren kaynağın Sam Mirze tarafından yazılan “Töhfeyi-Sami” tezkiresi olduğunu belirtir. Tezkirede verilen bilgilere göre, Fedai Tebriz'de doğmuş ve 1550'li yıllarda yeni yeni şiirler yazmaya başlamıştır.[1]

Mehammadali Tarbiyet de kendi “Danışmendani Azerbaycan” eserinde şair hakkında bilgi verir ve adı geçen edebiyatçıların görüşlerini doğrular. Fedai Tebrizinin “Bahtiyarname” adlı eseriyle ilgili araştırmalar yapan Gulam Memmedli, eserdeki bazı kelimelere dikkat çekerek şairin Şamahı'da doğmuş olabileceğini öne sürmüştür. Gulam Memmedli, mesnevide karşımıza çıkan “neşe”, “nöşün” sözcüklerinin Tebriz ve çevresinde değil, Şamahı ve Şirvan bölgesinde kullanıldığını belirtir.[2] Gulam Memmedli 2005 yılında eser üzerinde çalışmış ve önsözle birlikte yayımlamıştır.[2]

Türk araştırmacı Havva Çiçekal, "Fedai'nin Bahtiyarnâmesi'nin dil ve üslup açısından incelenmesi" başlıklı tez çalışmasında şairin doğduğu yer hakkında şu düşünceleri dile getirmektedir:[3]

"Töhfeyi-Sami tezkiresindeki bilgilerden, Bahtiyarname'de iki farklı bölgeye özgü kelimelerin kullanılmasından ve hikâyenin Farsça versiyonundaki olayların Halep'ten Şirvan'a aktarılmasından yola çıkarak Fedai'nin Tebriz'de doğmuş, memleketinden uzakta olduğu bir dönemde Şirvan'da yaşamış ve eserini bu dönemde yazmıştır."[3]

Bahtiyarname

değiştir

Mevcut edebi kaynaklarda, gençlik yıllarında şiir yazdığı, Fars ve Türk dillerinde yüksek seviyeli eserleriyle döneminin en yetenekli şairlerinden biri olduğu belirtilmektedir. Azerbaycan edebiyatında "Bahtiyarname" mesnevisiyle tanınan şairin ayrıca bir "Divan"ı olduğu bilinse de, bu eser günümüzde mevcut değil. Sankt-Peterburg'daki Doğubilim Enstitüsü kütüphanesinde V-306 numaralı mecmuede Fedai mahlasıyla şaire ait şiirler bulunmaktadır. 6459 beyitlik Türkçe şiirleri içeren bu elyazması 958/1551 yılında Recep ibn Hace Muhammed tarafından kopyalanmıştır. Ne yazık ki, söz konusu beyitlerin hangi Fedai'ye ait olduğu belli değil.[4]

Fedaî Tebrizi'nin günümüze kadar ulaşmış tek eseri Bahtiyarname mesnevisidir. Bahtiyarname, Pehlevi dilinde yazılmış eski destanlardan biridir. Bu eseri 12. yüzyılda yaşamış Şemseddin Muhammed Dekai-Mirzavi Farsça'ya çevirmiştir. Eserin daha sonra Arapça ve Türkçe'ye de çevrildiği bilinmektedir. 13. yüzyılda Cihanşah döneminin şairlerinden Penahi mahlaslı biri, onu Farsça nazma çevirmiştir. Bir diğer şair de 16. yüzyılda ikinci kez bu eseri şiirle kaleme almıştır.

Fedaî Tebrizi, bu poem üzerinde 16. yüzyılın sonlarında çalışmış ve o dönemde eseri tamamlamıştır. Edebiyatçı Aliyar Seferli'ye göre bunu doğrulayan hususlardan biri de şiirde "celali" kelimesinin eşkıya olarak kullanılmasıdır.[1]

Bahem yetirdi ol bir kaç yoldaş

Celaliyü herami oldular faş.

Kendine uydurub çok pehlevani

Dağıtdı handa gördü karivani

Edebiyatçı, 16. yüzyılın sonlarından itibaren celali kelimesinin eşkıya anlamında kullanıldığını söylüyor. Yani 1588 işgalinden önce bu söz bu anlamda anlaşılamıyordu.[1]

Yapısı

değiştir

Fedayi Tebrizi'nin hikâyesi yapısal olarak önceden söylenen ve yazılan "Sinbadname" ve diğer "Bahtiyarname"lere benzer, ancak kendi serisindeki diğer sözlü ve yazılı Bahtiyarname'lerin bir tekrarı değildir. Fedayi, ana hikayede yer alan olayların başladığı yerleri değiştirerek Azerbaycan'a getirmiştir. Örneğin, Halep olaylarını Şirvan'a taşımıştır.[5] O, olayların gerçekleştiği yerleri, kahramanların isimlerini değiştirerek hikayeyi istediği gibi kaleme almıştır. Bahtiyarname eseri, mesnevi, çerçeve hikaye tekniği ile yazılmıştır. Eser kompozisyon açısından karmaşık bir yapıdadır. Fedayi, Nizami gibi konu içinde konu, olay içinde olay vererek eserin toplumsal-felsefi gücünü, estetik değerini çeşitli epik tablolarla güçlendirir.[6]

Günümüze ulaşan asıl nüsha, ana hikayenin bir kısmı ve iç hikayelerden oluşmaktadır. "Giriş" ve "Sonuç" bölümleri yoktur. Ana konunun tartışıldığı bölümde, ana hikâyenin büyük bir kısmı ve iç hikâyelerin küçük bir kısmı eksiktir.[7]

Eser, aruz vezni ile hazec behr'iyle ve mefāílün mefāílün fəūlün kalıbında yazılmıştır. Eserin bölümleri şunlardır:[7]

Azadbaht ve Gülcamal arasındaki görüşme 1-112 Altıncı vezirin padişah huzuruna çıkışı 1554-1566
Emir'in fitnesi 113-163 Bahtiyar'ın padişaha cevabı 1567-1573
Bahtiyar'ın doğulması 164-229 Bakhtiyar, Bahtazima'nın hikâyesini anlatması 1574-1695
Ziyad Haram'nin çocuğu bulması 230-374 Yeddinci vezirin padişah huzuruna çıkışı 1696-1702
Bahtiyar'ın padişaha cevabı 375-386 Bahtiyar'ın padişaha cevabı 1703-1708
İlk hikâye 386-551 Bahtiyar, Behgerd Şah'ın hikâyesini anlatıyor 1709-1826
İkinci vezir padişahın huzuruna çıkışı ve şikâyette bulması 552-563 Sekizinci vezirin padişah huzuruna çıkışı 1827-1841
Bahtiyar'ın padişaha cevabı 564-570 Bahtiyar'ın padişaha cevabı 1842-1851
Tacir Hasan'ın hikâyesi 571-874 Butamam'ın hikâyesi 1852-2021
Üçüncü vezirin padişah huzuruna çıkışı 875-885 Dokuzuncu vezirin padişah huzuruna çıkışı 2022-2046
Bahtiyar'ın padişaha çağrısı 886-892 Bahtiyar'ın padişaha cevabı 2047-2053
Bahtiyar'ın Sabir'in hikâyesini anlatımı 893-1180 Bahtiyar'ın padişaha hikâyesini anlatımı 2054-2245
Dördüncü vezirin padişah huzuruna çıkışı 1181-1189 Onuncu vezirin padişah huzuruna çıkışı 2246-2254
Bahtiyar'ın padişaha cevabı 1190-1195 Bahtiyar'ın padişaha cevabı 2255-2260
Bahtiyar'ın şahzade Behzad'ın hikâyesini anlatımı 1196-1327 Kendi oğlunu öldüren padişahın hikâyesi 2261-2353
Beşinci vezirin padişahın hizmetine geçmesi 1328-1338 Tüm vezirlerin padişaha çağrısı 2354-2367
Bahtiyar'ın padişaha cevabı 1339-1349 Çaresiz Bahtiyar'ın mezbahaya götürülmesi ve Ziyad Harami'nin bulunması 2368-2438
Bahtiyar'ın Dadbin'in hikâyesini anlatımı 1350-1553

İçerik

değiştir

Acem Şahı Azadbaht, ordu komutanının kızı Gülcamal'a aşık olur. Komutanın kızıyla ondan habersiz evlenirler. Bu yüzden savaşçı padişaha kin besler ve vezirlerle birlikte Azadbaht'a tuzak kurarlar. Ancak Azadbaht ve Gülcamal bu tuzaktan kurtulurlar.

Tuzaktan kaçmaya çalışırken Gülcemal bir erkek çocuk doğurur. Oğullarını onlara engel olmaması için yanında birkaç mücevherle pınar başında bırakıp Kirman'a giderler. Kirman Şahı olaydan haberdar olur ve Azadbaht'a tahtını geri kazanmada yardım eder. Oğulları pınar başında hırsızların eline düşer. Hırsızlara liderlik eden Harami Ziyad tarafından büyütülür. Çocuğun adını Hudaded koyarlar. Hudaded gençlik çağına geldiğinde aslı temiz olsa da, Ziyad gibi harami olur.

Hudadad ve beraberindeki hırsızlar, Sistan'a giden bir kervanı soymaya çalışırken tuzağa düştüler. Kervanbaşı, Hudadad'ın zekasına ve mükemmelliğine hayran kalır ve onu evlat edinir. Kervan Sistan'a varınca kervanbaşı Hudadad'ı alarak Azadbaht Şah'ın huzuruna gelir. Azadbaht, Hudadad'ı görünce kalbi ona ısınır ve güzelliğine hayran kalır. Ondan sarayda kalmasını ister ve ona Bahtiyar adını verir. Sarayda şahın güvenini kazanan Bahtiyar, tüm yetkiyi eline alır ve kralın hazinedarı olur. Bu durumdan endişelenen padişahın on veziri Bahtiyar'ın sarayı terk etmesini ister ama ne yapacaklarını bilemezler.

Bir gün, Bahtiyar yanlışlıkla saraya girer ve sultanın özel odasına gider. Şarabın etkisiyle orada uyuyakalır. Sultanın eşi tesadüfen odaya girer ve yatan kişinin Bahtiyar olduğunu bilmeden onu kendi eşi sanır. Bu sırada sultan gelir ve Bahtiyar'ı kendi harem odasında görünce şaşırır. Bahtiyar ve Gülcamal'ın kendisine ihanet ettiğini düşünür. Gülcamal sultana gerçeği anlatmaya çalışsa da, sultan bu şüpheden kurtulamaz. Vezirler bu olayı fırsat bilip sultana yalan söylerler ve Bahtiyar'ın ihanet ettiğini iddia ederler. Masum olduğu halde Bahtiyar idama mahkum edilir ve zindana atılır. Her gün idam edilmek üzere sultanın huzuruna getirilen Bahtiyar, ölümden kurtulmak için sultana her gün bir hikaye anlatır. Anlattığı bu hikayeler sayesinde her gün ölümden kurtulur. Bu süre zarfında vezirler her gün gelip sultanı Bahtiyar'ı öldürmeye ikna etmeye çalışırlar. Ancak anlatılan her hikaye Bahtiyar'ı ölümden kurtarır. 10 gün süren bu olaylardan sonra Harami Ziyad'ın ortaya çıkmasıyla sultan, Bahtiyar'ın kendi oğlu olduğunu öğrenir. Baba ve oğul yeniden kavuşur.

Eldeki nüshalarda eserin sonu bulunmadığından esere "Bahtiyar'ı neden öldürmeye karar verdin?" sorusuyla bitiyor.

"Bahtiyarname" mesnevisinin konusu ile ilgili edebiyat biliminde iki görüş bulunmaktadır.[8] Bunlardan birincisi ve en çok kabul gören görüş, eserdeki hikâyenin kaynağının "Sindbadname"ye dayandığıdır.[6] Her iki eseri karşılaştıran Comprettive Basset, eserler arasındaki benzerliğin sadece birkaç hikaye ile sınırlı olmadığını, neredeyse her hikayede benzerliklerin olduğunu belirtir. Fuad Köprülü de "Bahtiyarname"yi "Sindbadname"nin Müslüman şairler tarafından yazılan İslami bir versiyonu olarak görür.[9][10]

İkinci görüşü savunanlar "Bahtiyarname" hikâyesinin "Şahname"den alındığını öne sürüyorlar. Said Nafisi, "Bahtiyarnâme"nin Şehnâme'de yer alan "Rüstemnâme", "Semnâme", "Bahramnâme" gibi küçük hikâyelerden kaynaklandığını belirtmektedir.[9]

"Bahtiyarname" konusunun ilk defa ne zaman ve kim tarafından kaleme alındığı bilinmiyor. Ancak bu bir gerçek ki, ana dilindeki ilk Bahtiyarname'nin yazarı kesinlikle Fedai Tebrizi'dir. Bu eser birçok kültürel halkın diline 19. yüzyılda çevrilmişken Azerbaycan diline daha önce 16. yüzyılda çevrilmiştir. Üstelik sadece bir çeviri değil, uyarlanmış ve yeniden işlenmiş bir şekilde sunulmuştur. Fedai Tebrizi eserde yaşanan olayların yerini değiştirerek Azerbaycan'a getirmiştir.[11]

Eserde Bahtiyar'ın tüccarın hikâyesini anlatma bölümünde şair, Orta Çağ hayatının gerçeklerini tasvir eder. Şair, tüccar simasında açgözlü, hırslı bir insanın trajedisini gösterir. Fedai tüccarı her defasında farklı sınıflardan insanlarla yüzleştirerek onun karakterini açıklar. "Haca Hasan Bazargan'ın Hikâyesi"nde açgözlülük ve açgözlülük yüzünden felakete düşen bir kişi anlatılmaktadır. Yaklaşık on yıldır eşini ve çocuklarını görmeyen Hasan Bazargan, farkında olmadan oğullarına iftira atıp onları hırsız sanıp denize attırıyor.Hasan Bazargan, masal ve destanlardaki tüccar ve tüccarlar gibi korkak, cimri ve açgözlüdür. Şair onu "cesur-ahmak" olarak adlandırır.[12]

Şair, Bahtiyarname'de Orta Çağ ortamının ve tarihsel dönemin çelişkili ve sosyal adaletsizliklerini düşündürür. Şair, Orta Çağ koşullarında insanların mutluluğa ulaşmasının çok zor olduğu sonucuna varır. Zalim şahlar, yerel memurlar ve yönetici sınıflar halkı yağmalıyor, ağır vergilere tabi tutuyor. Sabir'in hikâyesinde feodal yönetim biçiminin eleştirisi, Nizami'nin Sultan Sencer ve karı, Zalim padişahın zahit ile dastanı hikâyeleriyle benzerlik taşır. Fedai Sabir'in portresini çalışırken, muhtemelen kendi döneminde geniş yayılan Celaliler hareketinden ilham almış, Celali kahramanlarının portresini yaratmıştır. Fedai, Nizami'den farklı olarak şahların yeniden eğitilmesi meselesini değil, halk içinden çıkan bir insanın hükümdar olması fikrini ileri sürer. Bahtazima hikâyesinde, günlerini keyif meclislerinde şarap içerek geçiren hükümdarın eylemleri gösterilir. Dadbi'nin hikâyesinde de halkı ezen, sonunda cezasını çeken hükümdarın hikâyesi anlatılır. Butamam'ın hikâyesinin konusu da diğerleriyle aynıdır.[13]

Eserin dili

değiştir

Eserin dili açık ve akıcıdır. Mesnevi'nin bazı yerlerinde Farsça ve Arapça kelime ve ifadeler kullanılmaktadır. Sadece iki beyitte Arapça bir ifade ve Farsça bir atasözü buluyoruz.

Zihí ŝūret zihí zíbā müŝevver

Teala şe'nuhu Allahu Ekber

Farsça atasözü:

Eceb sözdür söylediler ol fəraset

Ki hökm-i hakim ü merk-i müfacat

Bu beyitlerin dışında Arapça ve Farsça kelimeler pek kullanılmamaktadır.[14] Başlıkları Farsça olup eser sade, akıcı, destansı bir dille yazılmıştır. Şair ince teşbihler, zıtlıklar ve benzetmeler kullanmıştır. Çoğu zaman Farsça ve Arapça kelimelerin yerini Azerice kelimeler almıştır. Mesela zehir-agu, hayat-can, arzu-arzu, hicran-ayrılık, ordu-asker, hizmet-kulluk, bak-korku, hun-kan, yemek-garson, hoşlanma-beğenme, elçi-resul, dil-gönül, köle - karabaş, ziba-goyçak, siyah-siyah, çah-kuyu, damat-düğün, mehman-misafir gibi vb.[15]

Nüsha ve yayınlar

değiştir

Fedayi'ye ait "Bahtiyarname" yazmasının iki nüshası bulunmaktadır. Ne yazık ki ilk nüshanın sadece 62 sayfası, ikinci nüshanın ise sadece 11 sayfası günümüze ulaşmıştır. Her iki nüshanın da başlangıç, orta ve son kısımları eksiktir.

Bu eserin en geniş elyazması Tebriz'de Hacı Mehmed Ağa Nahçıvani'nin kütüphanesinde bulunmaktadır. Nestâlik hatıyla yazılmış olan eser, 126 sayfadan ve her sayfa 16 satırdan oluşmaktadır. Avrupa kağıdına yazılmış, deri ciltle ciltlenmiştir. Eserin ölçüsü 15,5 x 21,5 cm'dir.[16] Kayıt numarası 3052'dir. Bu elyazmasında, eserin metni siyah kalemle yazılmıştır. Başlıklar Farsçadır. Başından birkaç yaprak, ortasından bir yaprak, sonundan bir iki yaprak düşmüştür. Bu nedenle, kitabın kim tarafından, nerede, hangi tarihte yazıldığını belirlemek mümkün olmamıştır. Ancak, aynı kitabın kenarına yazılmış bir olay, kitabın eski bir elyazması olduğunu kanıtlar niteliktedir.

İranlı yazarlardan Vahid Dastigardi, akademisyen Y.E. Bertels'in tavsiyesiyle bu eserini 1932 yılında Tahran'da Farsça yayımlatmış, Muhammedali Tarbiyat da bu kitaba bir önsöz yazmıştır. Önsözde Bahtiyarname'nin Farsça yazılmış efsanelerden biri olduğu da yazılıdır.[17]

Eylül 1945'te Gulam Memmedli, bu eserin Tebriz'de Hacı Muhammed Nahçıvani'nin kişisel kütüphanesinde saklanan tek el yazmasının orijinalinin bir kopyasını çıkardı ve "Bahtiyarname"yi önce Arapça, sonra Bakü'de Kiril alfabesiyle bastı. Gulam Memmedli, Fars örneğinden yola çıkarak eksik kısımları tamamlamıştır. Gulam Memmedli, Fedai'nin dilini ve üslubunu korumak ve eserin kendine has dokusunu bozmamak adına birçok sözü eserde olduğu gibi koruduğunu söylüyor.[2]

Ayrıca bakınız

değiştir

Kaynakça

değiştir
  1. ^ a b c Səfərli 2008, s. 567.
  2. ^ a b c Məmmədli 2004, s. 6.
  3. ^ a b Çiçekel 2019, s. 7.
  4. ^ Kərimov 2008, s. 32.
  5. ^ Çiçekel 2019, s. 11.
  6. ^ a b Səfərli 2008, s. 577.
  7. ^ a b Çatalkaya 2018, s. 30.
  8. ^ Çatalkaya 2018, s. 111.
  9. ^ a b Çiçekel 2019, s. 13.
  10. ^ Səfəli 2008, s. 567.
  11. ^ Kərimov 2004, s. 6.
  12. ^ Səfərli 2008, s. 574.
  13. ^ Səfərli 2008, s. 576.
  14. ^ Çatalkaya 2018, s. 41.
  15. ^ Səfərli 2008, s. 579.
  16. ^ Çatalkaya 2018, s. 28.
  17. ^ Məmmədli 2004, s. 5.
  • Paşa Kərimov (2008). XVII ƏSR AZƏRBAYCAN LİRİKASI (ANTOLOGİYA). Bakı: Nurlan. 
  • Qulam Məmmədli (2004). Fədai. Bəxtiyarnamə (PDF). Bakı: Şərq-Qərb. Erişim tarihi: 22 Ocak 2024. 
  • Əliyar Səfərli, Xəlil Yusifli (2008). Azərbaycan Ədəbiyyatı Tarixi. Bakı: Ozan. Erişim tarihi: 22 Ocak 2024. 
  • Hava Çiçekel (2019). FEDAİ’NİN “BAHTİYARNAME” ESERİNİN DİLÜSLUP AÇISINDAN İNCELENMESİ. Kars. 
  • Günay Çatalkaya (2018). 16. YÜZYIL AZERBAYCAN ŞAİRLERİNDEN FEDÂYÎ VE BEĤTİYÂR-NÂME MESNEVİSİ (İNCELEME VE ÇEVİRİYAZI). İstanbul.