Birinci Mithridatis Savaşı

(Birinci Mithridates Savaşı sayfasından yönlendirildi)


Birinci Mithridates Savaşı (MÖ 90 - MÖ 85) Roma Cumhuriyeti'nin Anadolu'ya yayılmasını durdurmak için yapılan üç savaştan birincisidir.

Birinci Mithridatis Savaşı
Mithridatis Savaşları

M.Ö 89 yılında Yakın Doğu
TarihMÖ 90-MÖ 85
Bölge
Sonuç Roma Cumhuriyeti zaferi
Taraflar
Roma Cumhuriyeti Pontus Krallığı
Komutanlar ve liderler
Nicomedes IV of Bithynia,
Manius Aquilius,
Lucius Cornelius Sulla,
Lucullus,
Valerius Flaccus,
Gaius Flavius Fimbria
VI. Mithridates

Bu savaşta Pontus Krallığı ve Roma hakimiyetine karşı çıkan birçok Yunanca konuşan Anadolu şehri, Pontus Krallığı kralı olan VI. Mithridates komutanlığı altinda Roma Cumhuriyeti ve onun Anadolu'da müttefiki olan Bitinya Krallığı'na karşı savaşmışlardır. Bu savaş 5 yıl sürmüştür. Roma lejyonlarına komuta eden general çok kere Lucius Cornelius Sulla olmuştur; ama Valerius Flaccus ve Gaius Flavius Fimbria de Romalı lejyonlara komuta etmişlerdi. Bu savaşta önemli muharebeler MÖ 86 yapılan Chaeronea Muharebesi ve Orchomenus Muharebesi'dir. Birinci Mithridates Savaşi MÖ 85'te Roma Cumhuriyeti'nin galip gelmesı ve Vİ.. Mithridates'in bu savaşta eline geçirmiş olduğu tüm arazileri Roma ve müttefiklerine bırakıp Pontus Krallığı'na geri çekilmesi ile son bulmuştur. Birinci Mithridates Savaşı resmen MÖ. 85'te Dardanus Antlaşması ile sona ermiştir.

Birinci Mithridates Savaşı'ndan sonra MÖ 83– MÖ 81 döneminde İkinci Mithridates Savaşı ve MÖ 75– MÖ 63 döneminde Üçüncü Mithridates Savaşı yapılmış ve bu savaşlar MÖ 83'te Pontus Kralı VI. Mİthridates'in ölümü ile Roma Cumhuriyeti galebesi ile sona ermiştir.

Savaşın Sebepleri değiştir

Pontos Kralı VI. Mithridates, M. Ö. 89 yılında oğlu IX. Ariarathes’i güçlü bir ordu ile Kapadokya Krallığı’nı tekrar ele geçirmek için göndermiştir. Daha sonra IX. Ariarathes (M. Ö. 89-86) vakit kaybetmeden Kapadokya topraklarına girerek karşısına çıkan I. Ariobarzanes’in ordusunu yenerek onu bir kez daha Kapadokya’dan kovmuştur[1]. Bunun üzerine VI. Mithridates, generallerinden Pelopidas’ı yaptığı eylem ve maruz kaldığı haksızlıkları anlatmak için Roma’ya elçi olarak göndermiştir. Pelopidas Roma senatosuna, Mithridates’in onların isteklerine uyarak önce, nasıl Kapadokya ve Bithynia’dan mahrum bırakıldığını anlatarak söze başlamıştır. Devamında Roma’nın koruması altında bulunan Bithynia kralı IV. Nikomedes tarafından Pontos topraklarının parçalandığını anlatmıştır[2]. Bunun yanı sıra VI. Mithridates’in Roma’nın dostu ve müttefiki statüsünü korumak için kendilerine nasıl yalvardığını hatırlatmıştır. Tüm bunlara rağmen Romalıların, Bithynia kralı IV. Nikomedes’in tarafını tutarak Pontos kralını küçük görmeleri ve konuya bir çözüm bulmak yerine; lafı gerçek sorunlardan uzaklaştırıp küçük şeylere getirmeleri üzerine Pelopidas, üslubunu sertleştirerek VI. Mithridates’in kendine ait olanı almaya ve topraklarını korumaya karar verdiğini bildirmiştir[3].

Bunun üzerine Pelopidas’ın yaptığı konuşmayı eleştiren Romalılar, Mithridates’e, hemen Kapadokya’yı boşaltmasını ve Bithynia kralını rahat bırakmasını, şayet kral bu emirleri yerine getirmezse bir daha yanlarına gelmemesini söyleyerek onu kamplarından uzaklaştırmışlardır[4]. Daha sonra Romalı komutanlar, senatus emri ya da comitia centuriata[5] kararını beklemeden, kendi başlarına aldıkları bir kararla Pontos kralına karşı başlatılacak büyük savaş için Kapadokya, Bithynia, Paphlagonia ve Galatia bölgelerinden asker toplamaya başlamışlardır[6].

Daha öncede belirtildiği üzere, Roma ve Pontos arasındaki mücadeleye Kapadokya halkı, öncelikle askeri yardımda bulunmuştur. Bu durum sayıları az olan VI. Mithridates yanlılarının hoşuna gitmesede Kapadokya halkının büyük bir bölümünün; gerek Roma’nın kendilerine kral ataması ve onu muhafaza etmesinin yanı sıra siyasi istikrarı sağlaması gerekse bölgeyi istila edenlerin her seferinde tarım ürünlerini yağmalaması, bölge insanının ticari mallarına el koyması ve burada yaşayanlara baskı yapmaları, Kapadokya halkının müttefiki olarak gördüğü Roma’ya destek vermesini sağlamıştır. Çünkü Roma, görevlendirdiği komutan ve yöneticilere uygulattığı politikalarla her zaman Kapadokya’nın yanında olduğunu göstermiştir. Bu durum masum bir destek olarak görünsede Roma, Küçük Asya’daki denge politikasını bu şekilde icra ettirmekteydi.

Muharebe hazırlıkları değiştir

Kapadokya’da bu gelişmeler ara ara devam ederken Roma, öncelikle başta Kapadokya olmak üzere Küçük Asya’nın önemli noktalarında büyük bölümü Asyalı müttefiklerinden oluşan üç ordusunu bulundurmaktaydı. Bu ordular, Anadolu’dan toplanan askerler ile Pontos sınırındaki yerlerini almışlardır. Appianus, askeri orduların konumları ile ilgili şu bilgileri vermektedir; Küçük Asya valisi Gaius Cassius, önderliğindeki birinci ordu, BithyniaGalatia’ya; Appianus’un ifadesiyle, savaşlardaki cesareti ile bilinen ünlü komutan Manius Aquillius önderliğindeki ikinci ordu, Pontos-Bithynia’ya ve Quintus Oppius önderliğindeki üçüncü ordu ise savaşın başlamasına neden olan Kapadokya-Lykonia sınırına askerlerini yerleştirmiştir. Böylece Cassius, Pontos üzerinden Galatia ve Phrygia Epiktetos’a giden yolu; Aquilius, Bithynia üzerinden Pontos’a ve oradan da Kuzey Anadolu’ya giden yolu; Oppius ise Lykaonia ile Kapadokya sınırındaki doğu yolunu kontrol altında tutmuştur[7].

Diğer taraftan Appianus, Küçük Asya’daki orduların durumunu şöyle anlatmaktadır; her biri yaklaşık olarak kırk bin kişiden oluşuyordu. Roma’nın müttefiki Bithynia Kralı IV. Nikomedes Philopator’un ordusu, elli bin yaya ve altı bin atlı askerden oluşmaktadır. Pontos Kralı VI. Mithridates ise, yaklaşık iki yüz elli bin yaya, kırk bin süvari askeri, yüz otuz savaş arabası ve üç yüz gemiden oluşan tam teşekküllü bir donanmaya sahiptir. Pontos ordusu VI. Mithridates’in başkomutanlığı altında Arkhelaos ve Neoptolemos adlı iki kardeş tarafından idare edilmekteydi. Dahası VI. Mithridates’in diğer oğlu, Kapadokya Kralı IX. Ariarathes Eusebes Philopator, o sıralar emrindeki büyük bir ordu ile Kapadokya’da hazır beklemekteydi[8].

Savaşın Gelişimi değiştir

Küçük Asya değiştir

Çok geçmeden Bithynia kralı IV. Nikomedes, M. Ö. 89 yılında var gücüyle Paphlagonia’ya girerek I. Mithridates-Roma Savaşı’nı başlatarak Pontos’un batısına doğru ilerlemiştir[9]. Bu sırada Manius Aquillius, Gaius Cassius ve Quintus Oppius komutasındaki Roma orduları savunmada kalıp, Pontos ve Kapadokya sınırlarındaki ana yolları kontrol altında tutmaya devam etmiştir. Bu alanlar hem savunma hem de saldırı amaçlı kullanılmaktaydı. Komutanlar, IV. Nikomedes’in seferinin sonucunu beklemek ve ona göre hamle yapmak istiyorlardı. Eğer IV. Nikomedes, VI. Mithridates’in güçlerini yenerse komutanlar ordularını Pontos’a doğru konuşlandıracaklardı[10]. Diğer taraftan Quintus Oppius ise, Pontos kralı, Bithynia ve Cassius ile Aquillius’un komutalarındaki Roma orduları ile meşgulken, Kapadokya’ya girecek ve I. Ariobarzanes’i tekrar Kapadokya tahtına çıkartacaktı. Eğer Bithynia kralı, VI. Mithridates’e yenilir ise, yukarıda bahsedilen bu üç komutan, hem IV. Nikomedes’e hem de savunma durumuna geçerek Pontos kralının Bithynia ve Küçük Asya’ya olası saldırılarını engelleyeceklerdi[11]. Bu sırada Kapadokya halkı Roma’ya destek için gönderdiği askerî birliğin haricinde öncelikle başkent Mazaka olmak üzere diğer alanların güvenliği için kendi imkanları ile oluşturdukları teçhizatlı askerler ile hazır konumda beklemekteydi.

Bunun üzerine VI. Mithridates, generalleri Neoptolemos ile Arkhelaos’u hafif silahlı askerlerle birlikte, oğlu Arkahias’ın süvarileri ve birkaç İskit savaş arabası eşliğinde IV. Nikomedes’i karşılamak üzere Paphlagonia’ya göndermiştir. Beklenmedik bir müdahaleyle karşılaşan Bithynia ordusu büyük bir yenilgi almıştır. Bu arada, canını zor kurtaran IV. Nikomedes, kötü haberi Bithynia-Pontos sınırında bulunan Manius Aquilius’a bizzat kendisi vermiştir. Bu haber Pontos-Kapadokya sınırında bulunan Roma askerleri üzerinde özellikle de Manius Aquilius’da şok etkisi yaratmıştır. Çünkü Neoptolemos ve Arkhelaos, bulunduğu konum bakımından güçlü bir orduya sahip olan IV. Nikomedes’e karşı büyük bir zafer kazanmışlardır[12]. Böylece çaresiz bir durumla karşı karşıya kalan IV. Nikomedes, ikinci defa krallığını kaybetmenin vermiş olduğu hüzünle, Kapadokya Kralı I. Ariobarzanes’in daha önce yaptığı gibi Roma’ya sığınmıştır[13]. Kapadokya halkı ise, kaderine terk edilmiş çaresiz bir halde müttefiki Roma’nın yardımını beklemekteydi. Bu sırada Lykonia-Kapadokya sınırında bulunan Quintus Oppius, Pontos Kralı’nın zaferlerini öğrenince mücadelenin başta kendisi olmak üzere Kapadokya halkına vereceği zararı düşünerek, Bithynia-Galatia komutanı Gaius Cassius gibi o da ordusunu çok geçmeden terhis etmiştir. Böylelikle VI. Mithridates, kısa bir zaman içinde Roma’nın Küçük Asya’daki topraklarını başta Mysia ve Bithynia toprakları olmak üzere ele geçirmiştir[14].

Roma değiştir

Küçük Asya’da bu olaylar devam ederken, Roma halen tam olarak VI. Mithridates’in yayılmacı politikasına karşı koymakta güçlük çekmiştir. Ancak gerek Roma’daki Sulla-Marius çekişmesi gerekse M. Ö. 91 yılında İtalya’da Müttefikler Savaşı’nın (Bellum Italicum)[15] patlak vermesi, Romalıların tüm dikkatlerini kendi iç sorunlarına yöneltmelerine neden olmuştur. Fakat çok geçmeden Gaius Marius ve Sulla’nın askeri başarılarının ardından M. Ö. 88 yılında Müttefikler Savaşı’na son veren Roma, gözünü geç de olsa Küçük Asya’ya, özellikle de Kapadokya Krallığı’nı çeşitli politikalar vesilesiyle hakimiyeti altına alarak; buradan Roma üzerine sinsi bir plan hazırlayan VI. Mithridates’e çevirmiştir[16]. M. Ö. 89 yılında Pontos kralının Roma’nın Küçük Asya topraklarında önemli bir müttefiki olan Kapadokya Kralı I. Ariobarzanes’i ülkesinden kovması, IV. Nikomedes’in ordusunu kılıçtan geçirmesi ve Romalı Manius Aquilius’un ordusunu yenilgiye uğratması onun Küçük Asya’daki hareket sahasını genişletmiştir[17]. Bu nedenle VI. Mithridates, kendisini Küçük Asya’nın koruyucusu olarak görmüş ve kendisini buradaki halklara gururlu bir şekilde alkışlatmıştır. Ayrıca VI. Mithridates kendi dönemini yeni bir çağın başlangıcı olarak görmüştür[18].

Diğer taraftan Roma’daki Marius taraftarları Müttefikler Savaşı’ndan başarıyla dönen Sulla’nın, Roma Senatosu tarafından Küçük Asya’ya gönderilerek Pontos kralının taşkınlıklarını engellemeyi ve Kapadokya kralı I. Ariobarzanes’i tahtına oturtması ile görevlendirildiği haberini alınca sinsi bir plan hazırlayarak vakit kaybetmeden Roma’nın anayasal nitelikli bir kanunu yok sayıp; Sulla’yı görevinden ederek yerine Marius’u getirmişlerdir. Sulla’da, Marius’a karşı aynı nitelikli bir kanunu yok sayarak, senato tarafından verilmiş olan Roma ordusunun komutanlığı görevini tekrar geri almıştır[19].

Mithridatis'in karşı hamleleri değiştir

Anlaşıldığı üzere, bu dönemde Roma’nın halen içte yaşanan olaylarla meşguliyeti devam etmekteydi. Bunu fırsat bilen VI. Mithridates ise Kapadokya’daki hakimiyetini artırmak için Roma karşıtı politikalarını sertleştirmekteydi. İyi bir hatip olan VI. Mithridates, her fırsatta Kapadokya halkına I. Ariobarzanes’in Roma’nın kuklası olduğunu ve esasen Kapadokya halkının huzurunu artırmak ve yaşam standartlarını geliştirmekten ziyade Roma’nın güvenini kazanma hırsına kapılarak, Kapadokya’yı Roma emperyalizmine soktuğunu anlatmaktaydı. Bununla birlikte Küçük Asya’da yaşayanlar, Roma’nın tayin ettiği vergi toplayıcıları, tüccarlar ve devlet hizmeti yapan kişilerden memnun değildi; ancak muhtemelen Roma emperyalizmine dahil olan ya da böyle bir konumda bulunan halkların başka seçenekleri yoktu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen başta Kapadokyalılar olmak üzere Küçük Asya sakinlerinin Roma’ya karşı ayrı bir tutumları vardı. Öyle ki, muhtemelen bu tutumları mecbur bırakıldıklarından kaynaklanmaktaydı. Özellikle Kapadokya halkı I. Mithridates-Roma Savaşı boyunca Roma’ya olan sadakatinden bir an bile ödün vermemiş; ayrıca Kapadokya sınırında bulunan Romalı askerlere hububat yardımında bulunmuştur. Çünkü Kapadokyalılar Roma’yı kendilerine önemli bir dost ve kaderlerini değiştirecek bir kurtarıcı olarak görmekteydiler. İşte bu durum VI. Mithridates’in, Roma’ya olan kin ve nefretinin iyice artmasına neden olmaktaydı. Esasen VI. Mithridates de haksız sayılmazdı; çünkü Roma açgözlü bir yapıya sahiptir. Emperyalizmi kendisine politika edinerek Küçük Asya’da önüne çıkan bütün krallıkları sömürerek uyguladığı politikalar gereğince kendine mecbur kılmıştır[20].

Diğer taraftan VI. Mithridates ve ordu komutanı Arkhelaos, Sulla’ya karşı Khaironeia ve Orkhomenos muharebelerinde aldığı ağır yenilgiler alması üzerine tavrını yumuşatmıştır[21]. Şimdilik bu ve benzeri politikaların daha fazla devam etmesini istemeyen VI. Mithridates, Arkhelaos’a emir vererek Sulla ile barış görüşmelerinin yapılmasına karar vermiştir. Öyle ki, Sulla’da barış taraftarıydı.

Plutarkhos, Sulla’nın içinde bulunduğu ruh halini şöyle anlatmaktadır; ne vatanının ezilmesine göz yummaya ne de Mithridates Savaşı gibi mühim bir teşebbüsü yarıda bırakıp vatana dönmeye aklı yatmayan Sulla ne yapacağını şaşırmış bir haldeyken, gizlice bazı ümit verici haberler getiren Arkhelaos geldi ve bu durum Sulla’nın çok hoşuna gitti[22].

Barış Görüşmeleri değiştir

M. Ö. 85 yılında Sulla, VI. Mithridates’in temsilcisi olan Arkhelaos ile birlikte Troas Bölgesi’nde bulunan Dardanos (Maltepe-İntepe) kentinde, tarihe Dardanos Antlaşması[23] olarak geçecek olan antlaşmayı yapmışlardır[24]. Antlaşma sırasında VI. Mithridates, savaşın sebebini bir yandan ilahi güçlerin, bir yandan da Romalıların üzerine atarak kendisini haklı göstermeye çalışırken, Mithridates gibi bir komutanın böyle bir inkâr politikası içinde olduğunu gören Sulla şakınlığını gizleyememiştir[25]. Plutarkhos, Sulla ile barış görüşmeleri yapan Arkhelaos arasında geçen konuşmaları ve VI. Mithridates’in temsilcisinin ihanet içinde olduğunu şöyle anlatmaktadır; Söze Arkhelaos başladı, Sulla’dan Asya ile Pontos’u bırakıp Kral’dan para, gemi ve istediği kadar askeri kuvvet alıp Roma’daki savaşa gitmesini teklif etti. Söz sırası Sulla’ya gelince, ona Mithridates’i düşünmeyip yerine kendisinin krallık etmesini, gemileri teslim ederek Roma müttefiki olmasını tavsiye etti. Arkhelaos bu ihaneti şiddetle reddedince Sulla şöyle dedi: Demek ki Arkhelaos, sen Kappadokia’lı, bir barbar kralın adamı (veya istersen dostu diyelim) olduğun halde bunca iyiliğe karşılık hiçbir şerefsizliğe katlanmıyorsun öyle mi? O halde nasıl oluyor da Romalı bir kumandan olan bana, Sulla gibi bir adama ihanetten bahsetmeye cüret ediyorsun? Şu yüz yirmi bin kişiden kalan pek az insan ile Khaironeia’dan kaçan, iki gün Orkhomenos bataklıklarında saklanan, Boiotia’yı cesetten geçilemeyecek bir halde bırakıp giden Arkhelaos olduğunu unutuyor musun? Bunun üzerine Arkhelaos Sulla’ya karşı vaziyetini değiştirdi, dizlerine kapandı, savaşı bitirmesini, Mithridates ile uyuşmasını rica etti. Sulla bu teklifi kabul etti[22].

Strabon, bu antlaşma ile ilgili olarak şunu söylemektedir; Romalı komutan Cornelius Sulla ile Eupator lakabını taşıyan Mithridates buluşarak savaş sonrası koşulları düzenlediler[26].

Magie ise, bu antlaşmada yer alan tarafların ikili görüşmelerini şöyle anlatmaktadır; Pontos ve Roma arasında bir antlaşma yapılmıştır. Ancak bu antlaşma karşılıklı verilmiş söze dayanmaktadır. İlk olarak Mithridates’in temsilcisi olan Arkhelaos, Sulla’nın Asya’dan çıkmasını ve gemileriyle uzaklaşması gerektiğini söylemiş; aksi takdirde Mithridates ve ordusunun savaşa hazır olduğunu belirtmiştir. Yine aynı ifadeleri de Sulla, Mithridates’e elçiler aracılığıyla iletmiştir. Uzun süren tartışmaların ardından özellikle Mithridates’in olumsuz tavırlarına karşın iki güç arasında özellikle de Arkhelaos’un uzlaşma ısrarı sayesinde Dardanos Antlaşması yapılmıştır[27].

Dardanos Antlaşması değiştir

Dardanos Antlaşması’nın maddeleri şöyledir;

- Mithridates; Sulla tarafından Bithynia Kralı IV. Nikomedes Philopator ve Kapadokya Kralı I. Ariobarzanes Philoromaios’la barıştırılarak, onlara krallıklarını iade edecek; Küçük Asya ve Paphlagonia topraklarından geri çekilecekti[28].

- Savaş başladıktan sonra, kentlere ve stratejik açıdan önemli bölgelere yerleştirmiş olduğu bütün Pontos garnizonlarını kaldıracaktı[29].

- Mithridates’e kalan yerlerin hakimiyetini onaylayıp, onun Roma’nın dostu ve müttefiki olan krallardan biri olduğunu açıklayacaktı[30].

- Romalılara iki bin talenta ödeyecek ve teçhizatı ile yetmiş bakır süslü gemi verecekti[21].

Arslan’a göre, Sulla’nın yapmış olduğu bu antlaşma resmi belge niteliği taşımamaktadır; çünkü bu antlaşma karşılıklı verilmiş sözler kapsamında yapılmıştır. Antlaşma hükümleri uyarınca Küçük Asya üzerinde alınmış tüm kararlar Roma Senatusu tarafından onaylanmış ve böylelikle Sulla öldükten sonrada yapmış olduğu düzenlemeler devam edecektir[31].

Sonrası değiştir

Bu antlaşmadan sonra derin bir nefes alan Kapadokya sakinleri huzura kavuşmuşlardır. M. Ö. 85 yılının baharında yapılan bu antlaşmayla savaşı sona erdiren Sulla, antlaşma yapıldıktan sonra legatuslarından birisi olan C. Scribonius Curio’yu,[32] yaklaşık beş yıldır ülkesinden ve kraliyet tahtından mahrum olarak yaşayan Kapadokya kralı I. Ariobarzanes’i tahtına oturtmakla görevlendirmiştir. Curio’da aldığı görevi yerine getirmek için zaman kaybetmeden I. Ariobarzanes’i tahtına oturtarak, Kapadokya halkının kralına kavuşmasını sağlamıştır[33].

Memnon, Kapadokya’nın devrik Kralı I. Ariobarzanes’in halkına kavuşmasından ise şöyle söz etmektedir; her iki tarafında birbirlerine doğru hızla ilerlemesinden sonra, anlaşma koşulları üzerine görüşmek için Dardanos kentinde antlaşma imzalanmıştır. İki güç arasında sükunetin sağlanması Kapadokya kralı I. Ariobarzanes’e yaramıştır. Pontos kralı VI. Mithridates, I. Ariobarzanes’e Kapadokya Krallığı’nı geri vermiştir. Böylece Kapadokya’nın kendi soylarından olan krallar tarafından yönetilmesine karar verilmiştir[34].

Bu nedenle Kapadokya halkının sözde dost Roma’ya olan bağlılığı bir kez daha artmıştır. Ayrıca yukarıdaki antlaşma maddeleri gereğince, VI. Mithridates, savaştan önceki sınırlarına geri dönecek ve Kapadokya topraklarından da uzak duracaktı. Bu sayede Pontos toprakları ile Roma arasında önemli bir tampon bölge oluşturulmuştur. Roma, Sulla aracılığıyla yaptırmış olduğu bu antlaşma ile status quo’yu uygulamış[35] ve bu gelişmelerden sonra I. Mithridates-Roma Savaşı’nın başarılı komutanı olan Sulla,[36] generali Licinius Murena’yı Asia Eyaleti valisi olarak bırakarak M. Ö. 84 yılı yazında Anadolu’dan ayrılmıştır.

Kaynakça değiştir

  1. ^ M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 127.
  2. ^ Appianus, 12. 2. 12.
  3. ^ Appianus, 12. 2. 14.
  4. ^ Appianus, 12. 3. 16; Arslan’a göre, VI. Mithridates’in Pelopidas vasıtasıyla yapmış olduğu protestosu Roma tarafından dikkate alınmadı ve kral Asia Eyaleti’ni ele geçirmek için tarihe geçmiş olan Mithridates-Roma Savaşları’nın ilkini başlatmıştır. M. Arslan, a.g.e., s. 127-128.
  5. ^ Bu meclis savaş ve barış kararlarından, üst mertebede memurluk yapan; consul, preator ve censorların seçiminden ve devlet antlaşmalarının onaylanmasından sorumlu bir meclistir. M. Arslan, a.g.e., s. 128.
  6. ^ John G. F. Hind, “Mithridates”, s. 145.
  7. ^ Appianus, 12. 3. 17; D. Magie, Roman Rule in Asia Minor, s. 212
  8. ^ A. Mayor, The Poison King, s. 149; Appianus, 12. 3. 17; M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 130.
  9. ^ G. F. Hind, “Mithridates”, s. 145
  10. ^ S. Dmitriev, “Cappadocian Dynastic Rearrangements on the Eve of the First Mithridatic War”, s. 289; M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 130.
  11. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 130.
  12. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 134-135. Manius Aquilius üzerinde şok bir etki bırakmasının sebebi de muhtemelen bir dönemler Anadolu’ da para ve ün hırsına bürünerek, Pontos Kralı’na sıkıntılar yaratan şimdi ise yaptıklarıyla yüzleşmekten istifade etmesidir.
  13. ^ A. Mayor, The Poison King, s. 151-152.
  14. ^ Quintus Oppius’un ordusunun bir kısmı Pontos Kralı’na katıldı. Roma rotasını VI. Mithridates’e çevirdiği zaman oda verimli toprakları başta Kapadokya olmak üzere teslim etmek zorunda kalmıştır. A. Mayor, The Poison King, s. 156.
  15. ^ Roma, Akdeniz dünyasını fethi sırasında elde ettiği ganimet ve topraklardan pay alıyordu. Ancak M. Ö. 2. yy. da Romalı siyasetçiler bu kazançları tek başlarına Roma’yı zenginleştirmek için kullanmaya başlayınca müttefikler durumu protesto ettiler ve sonunda ayaklandılar. Savaşın nedeni ise, şimdiye kadar Roma’nın bağımsızlığı ve refahı için savaşan toplulukların vatandaşlık hakkı istemiş olmalarıydı. M. Arslan, “Piracy on the Southern Coast of Asia Minor and Mithridates Eupator”, s. 203.
  16. ^ M. A. Kaya, Türkiye’nin Eskiçağ Tarihi ve Uygarlıkları II, s. 398.
  17. ^ Murat Arslan, “I. Mithridates-Roma Savaşı”, Likya İncelemeleri I, İstanbul, 2002, s. 115-129.
  18. ^ G. F. Hind, “Mithridates”, s. 149.
  19. ^ M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 172-173
  20. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 146-147.
  21. ^ a b Plutarkhos, “Sulla”, 22.
  22. ^ a b Plutarkhos, “Sulla”, 22
  23. ^ M. Ö. 85 yılında Arkhelaos aracılığıyla Pontos Kralı VI. Mithridates ve Romalı generali Sulla arasında yapılan bir antlaşmadır. John A. Maden-Arthus Keaveney, “Sulla Pere and Mithridates”, Classical Philogy, 88, Usa, 1993, s. 138-141.
  24. ^ A. Mayor, The Poison King, s. 170-267.
  25. ^ Plutarkhos, “Sulla”, 24.
  26. ^ Strabon, 13. 1. 28.
  27. ^ D. Magie, Roman Rule in Asia Minor, s. 229
  28. ^ Plutarkhos, “Sulla”, 22; M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 245.
  29. ^ Appianus, 12. 8. 55; Plutarkhos, “Sulla”, 22.
  30. ^ M. Arslan, a.g.e., s. 245.
  31. ^ M. Arslan, Mithridates VI. Eupator ve Roma, s. 263.
  32. ^ D. Magie, Roman Rule in Asia Minor, s. 233.
  33. ^ A. N. Sherwin-White, “Ariobarzanes, Mithridates and Sulla”, s. 182.
  34. ^ Memnon, 35. 2.
  35. ^ A. Mayor, The Poison King, s. 221-222.
  36. ^ Seager’e göre, Sulla tıpkı Caesar gibi sosyal içerikli savaşlarla, politikayla ve dış ilişkilerle meşguldü. Çok hırslıydı ancak Sulla, Caesar gibi güçlü düşüncelere de sahip değildi. Robin Seager, “Sulla”, CAH, Cambridge, 1991, Vol. IX, s. 165-228.