Şablon:GM/2019-04-15
Keskin nişancı uzun namlulu silahlarla -ve genellikle- uzun mesafeden hassas atış yapmak üzere yetiştirilmiş kimse. Çoğunlukla polis, asker gibi silahlı bir birlikte görev alan bu kimselere keskin nişancı tüfekleri ile özel eğitim verilir. Keskin nişancılar hedeflere çok uzaktan isabet kaydetmek ya da çok küçük hedefleri vurmak için keskin nişancı ekipmanlarını kullanırlar. Ayrıca, düşman tarafından görülmemeleri için gizlilik ve kamuflaj eğitimi alırlar.
Ordunun yanı sıra birçok polis departmanı da, özel eğitimli ekiplerinde keskin nişancılara yer verir. Genellikle deneyimli avcılar da keskin nişancıların kullandığı bazı yöntem ve teçhizatları kullanırlar. İngilizcede keskin nişancılar için kullanılan "sniper" terimi vurulması çok zor olan su çulluğu (İngilizce: snipe) kuşundan türetilmiştir. Standart ordu eğitimlerinde çoğu asker 200 ila 300 metre mesafeden atışlarının yarısında hedefi vurmak üzere eğitim alır. Ama bir keskin nişancı 800 metre uzaktan her atışında hedefi vurmak üzere eğitilmiştir. Bazı keskin nişancılar, hedefin elindeki bir cismi vuracak kadar isabetli atışlar yapmak üzere eğitilmişlerdir. Bu tarz atışlar, özellikle uzak mesafelerde çok iyi nişan almayı gerektirir. Rüzgâr hızındaki değişimler, hedeften metrelerce sapmaya sebep olabilir. Bu sebeple keskin nişancılar rüzgârın mermi uçuşundaki etkilerini hesaba katmak zorundadırlar. Ayrıca yer çekimi sebebiyle keskin nişancının attığı mermiler uçuş sırasında bir parabol çizecektir. Bu sebeple keskin nişancı hedefin daha üstüne nişan alır. (Devamı...) |
Anthony van Dyck (Flamanca: Antoon Van Dijck; 22 Mart 1599, Anvers - 9 Aralık 1641, Londra), Flaman ressam. Anversli bir tacirin oğlu olarak dünyaya geldi. Sanat yaşamı kısa; fakat göz kamaştırıcıdır. Prenslerin ve kralların gözdesiydi, İngiliz portre okulu'nu kurdu ve bir renge adını verdi (Van Dyck kahverengisi). 1609'dan 1612'ye kadar Hendrick Van Balen'in yanında çıraklık yaptı. İhtiyar adlı bir resmi 1613 tarihini taşır. Jacop Jordaens ve Peter Paul Rubens ile çalıştı, 1618'de usta oldu. 1620'de koleksiyoncu Thomas Howard tarafından saraya sokuldu ve Howard'ın sayesinde Venedik resim sanatıyla tanıştı. 1622'den 1627'ye kadar İtalya'da oturdu; Roma'da Kardinal Bentivoglio'nun misafiri oldu, sonra Cenova'ya yerleşti ve özellikle portreler çizdi.
1627-1632 arasında Ansver'de kiliseler için çalıştı ve portreler yaptı. 1630'da Paris'e gitti, meşhur kemerlerin gravürlerini yaptı. 1632'de I. Charles, ona şövalye unvanı verdi, lütuflara ve paraya boğdu. Van Dyck o tarihten sonra ingiliz soylularının resimlerini çizdi ve Blackfriars veya Eltham'daki kır evinde lüks bir hayat yaşadı. Sanatçı önceleri Caravaggio ile Jordaens'in etkisi arasında kararsız kaldıktan sonra, yaygın fırça vuruşunu ve parlak renklerini benimsediği Peter Paul Rubens'in üslubuna kendini kaptırdı; fakat bu üslubu değiştirerek kendi mizacına uydurmayı başardı. Rubens gibi edebi ve mitolojik konuları işledi. Su perilerinin yıkanması, Diana ve Endymion, Amaryllis ve Myrtila, Renald ile Armida adlı eserleri, ressamın bu dönemine örnek olarak gösterilir. Anthony van Dyck aynı zamanda büyük bir katolik ressamdır; Valon Brabant ve Flandre kiliseleri için hazırladığı geniş tuvallerde, ölçülü ve yumuşak, yepyeni bir barok anlayışı görülür. Dindarlığı sonsuz, bitkin bir üzüntüyü yansıtan ince ayrıntılarla doludur. Kutsal Aile, Pieta gibi tablolarında görülen bu özellik, resimlerinin beğenilmesinde büyük bir rol oynadı. Fakat Anthony van Dyck asıl başarısını eşsiz portreciliğine borçludur.(Devamı...) |