Emperyalizm: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Ahmet Turhan (mesaj | katkılar)
Gerekçe: Telif hakkı ihlali. Burada açıkladım -> https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Kullan%C4%B1c%C4%B1_mesaj:Ahmet_Turhan&diff=22432108&oldid=22432008&diffmode=source
Omardayyeni (mesaj | katkılar)
ÖDEV KONUMDUR. Araştırıp bilgi ekledim. Emperyalizm'in tanımını geliştirdim. Emperyalizm çeşitleri (Irk ve din emperyalizmi) hakkında değişiklikler yaptım ve bilgi ekledim. Liberal Emperyalizmi açıkladım. Lenin'in Emperyalizm düşüncesini açıkladım. Stalin'in Emperyalizm düşüncesini açıkladım.
4. satır:
 
[[Diktatör]]lük gücü, merkezî hükûmet, keyfî yönetim metotları anlamına gelmektedir. Bu kullanımının dışında [[Fransa]]’da 1830'larda Napolyon imparatorluğuna hayranlık duyanları nitelemek için, 1848'den sonra ise [[III. Napolyon]]'un kötü yönetimini ifade etmek için kullanılmıştır. Emperyalizm kavramının kullanımı 1870'lerde Britanya'da yaygınlaşmıştır.
 
'''Emperyalizm''', bir devletin diğer devletler üzerinde kurduğu baskı ve tahakküm demektir. Bu tahakküm ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel anlamda olabilir. Aynı zamanda sömürüye uğrayan devletlerin emperyal olan devletin çıkarları yönünde davranış ve tutum sergilemeye sevk etmesi şeklinde de tanımlanmaktadır. Emperyalist devletler siyasal, ekonomik ve kültürel gücünü diğer ülkelere uygular. Bu devletlerin amacı, emperyalizm aracılığıyla genişlemek ve gelişmektir. Bu yolda emperyalist devletin çıkarları göz önünde bulundurulmaktadır.  Emperyalist devlet siyasal, ekonomik ve kültürel gücünü diğer devletlere kabul ettirme çabası içerisindedir. Emperyalizm uygulayan devlet var olan gücü ile genişleme ve gelişme amacı gütmektedir. Birinci Dünya Savaşı’na kadar bu tahakküm amacı toprak egemenliği üzerine kurulu sömürgecilik sistemine dayanırken, Birinci Dünya Savaşı ile beraberinde emperyalist bir yapıya dönüşmüştür. Daha sonra ise emperyalizm günümüzdeki görünümüyle küreselleşme adı altında anılmıştır.<ref>Karaca, M. (2019). Rusya’nın Avrasya ekonomik birliği’ndeki hegemonik tutumunun emperyalizm bakımından değerlendirilmesi (Yüksek Lisans Tezi). Giresun Üniversitesi, Giresun.</ref>
 
== Çeşitleri ==
Satır 29 ⟶ 31:
 
[[Mao Zedong]]'a göre emperyalizm güçlü görünen fakat aslında göründüğü kadar güçlü olmayan bir sistemdir. [[Kağıttan kaplan]] olarak tanımladığı emperyalizm kolayca ezilebilir.<ref>[http://www.adilmedya.com/kagittan-kaplan-papermoon-ve-mao-ile-kruscof/ “Kağıttan Kaplan”, Papermoon ve Mao ile Kruşçof], 30 Mayıs 2016, Erişim tarihi: 7 Ağustos 2016.</ref>
 
Marksist emperyalizm kuramlarının eskiden beri değişmeyen özelliği, kapitalizmle emperyalizm arasındaki zorunlu bağların vurgulanması oldu. Bu kuramlar üç ana tarihsel ‘dalga’ halinde ortaya çıktı. Klasik Marksist emperyalizm kuramları olarak da bilinen birinci dalga kuramlar, 1910’lu yıllarda geliştirildi. Genellikle azgelişmişlik yazını içerisinden dile getirilen ikinci dalga kuramlar ise, 1960 ve 70’lerin ürünüydü. Bugün yeni bir dalganın yükseldiği söylenebilir: ‘üçüncü dalga’, henüz oluşum halinde diye düşünülmektedir
 
din, ırk emperyalizmi aslında ilk insan toplumlarından bu güne hala devam eden emperyalizmin ilk şekli krallıkların ya da imparatorlukların başka devletleri işgal etmeleri ve o devletlerin tarım, maden, toprak, silah, insan gibi bütün değerlerini sömürmeleri şeklindeydi. Ancak 15—16 yüzyıllarda Rönesans akımı ve coğrafi keşiflerle birlikte sömürgeci devletler sınırlarını genişletmekten öte keşfettikleri yeni ülkelerde birer temsilcilik ya da sömürge merkezleri kurarak yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmüşlerdir. Bunların yanında köle ticareti ile insanları da sömürmüşlerdir. Bunların yanında bazı tanımları şu şekildedir; Bir ülkenin topraklarını genişletmesi. Bir ulusun veya toplumun başka bir ulusu veya toplumu maddi kaynaklarını sömürmesi, haraca (vergi) bağlaması. Bir ülkenin veya toplumun başka bir bölgeye kendi kültürünü aşılaması (asimile etmesi) ve ya oranın halkını köle olarak kullanması.<ref>Özgür Öztürk - Emperyalizm Kuramları ve Sermayenin Uluslararası aşması </ref>
 
=== Toplumsal - psikolojik kuram ===
Satır 38 ⟶ 44:
 
=== Liberal kuram ===
Liberal dünya görüşlerinden önde gelen temsilcilerinden 19.Yüzyıl düşünürü John Mill’in düşüncesi şöyledir, “liberal öğreti ancak yeteneklerinin doruğundaki insanlara uygulanabilir; çocuklara, ehliyetsizlere ve kendileri bakım isteyen insanlara uygulanamaz çünkü bunların dış tehditlerden olduğu kadar, kendilerine karşı da korunmaları gerekir.” Mill, “toplumun arka sıralarında bulunan ve aklını ispat etmemiş olan insanlar da liberalizmin uygulama alanının dışında bırakılabilir.” diyor. Ve şu cümle ile devam ediyor: “Gelişim sürecinde ilk aşamalarında karşılaşılan güçlükler o denli çoktur ve zordur ki, bu güçlüklerin üstesinden gelinebilmesi için başka durumlarda sonuç vermeyecek bazı yöntemlere başvurmak zorunda kalınabilir.” Bu anlamda, Mill’e göre mutlak bir güçle tek bir idareyle yönetilenler (despotizm), barbarlıkla baş edebilmek için doğru bir yöntemdir.
{{Başlık genişlet}}
 
Liberalizmin mantığına aslında, “geri kalmış ya da az gelişmiş” bir halkın, “aydınlatılmak, gelişimini sağlamak” amacıyla koruma altına alınması ve bu amaçla ona baskı uygulanması meşrudur. Lord Curzon Aralık 1917’de devletine verdiği bir ifadesinde “uygarlığın yüksek standartlarını geliştirmiş olan beyaz adamın, hurafelerin ve barbarlığın egemen olduğu karanlık bölgelere girmeye hakkı olduğunu” ileri sürerken bu temelin mantığı yansıtıyordu. “Gelişmiş-geri kalmış halklar”, “karanlıkta yaşayanlara uygarlık götürmek” gibi söylemler, On dokuzuncu Yüzyılın sonlarından beri özellikle İngiltere ve ABD’de tarafında giderek daha sık kullanılmakta ve bu yolda, himayeciliğin tüm insanlığın yararına olacağı teması daha çok işlenmekteyidi.
 
Orta ve Güney Amerika ülkelerinin, ABD ayrıcalık ve çıkarlarına karşı çıkmaya, ABD’ye olan borçlarına itiraz etmeyen, ülkelerindeki Amerikan vatandaşlarının ve şirketlerinin mallarına, yaşamlarına ve her türlü güvenliklerini tehdit sayılabilecek “yasa dışı” davranışlarda bulunmaya; kısacası koşulları kendi yararlarına değiştirmeye hakları yoktu. ABD’nin kıtadaki temel düşüncesi, bu gerçekleri algılayamayan ülkeleri “eğitmek” suretiyle Orta ve Güney Amerika topluluklarını “aydınlatmak, geliştirmek’’ ve “uygarlaştırmak” dı. Başta Meksika olmak üzere, tüm bölge ülkeleri ABD’nin öğretiminden paylarını almışlar, kuruluşlarından itibaren her zaman, onun baskı ve gücünü üzerlerinde hissetmişlerdir. ABD’nin Ortadoğu’nun geleceğine ilişkin düşünceleri,  Orta ve Güney Amerika’da son yüz yılda gerçekleştirilen uygulamaların aynısıydı. Bir başka değiş ile, Ortadoğu halklarının “gelişmiş” birer ulus sayılabilmelerinin ölçütü,  özel mülkiyetin kutsallığına ve sözleşme özgürlüğüne, yönetsel ve hukuksal kurumlarını büyük güçlerini tatmin edecek bir anlayışla yönetebildiklerini kanıtlamalarıydı. O zamanlara yani ekonomik ve siyasal özgürlükleri liberal kurallara uygun olarak kullanmayı öğrenene bu konuda rüştlerini ispat edene kadar vesayet altında tutularak “eğitilmeli” idiler. Ortadoğu halkları, dünya çapında ekonominin baskın güçleri (başat güç) şirketleri aracılığıyla liberal ilkeleri kullanarak ülkelerinde edinecekleri hak ve ayrıcalıklara karşı çıkmamaları gerektiğini öğrendikleri zaman “azgelişmiş” olmaktan çıkıp, “uygar” ve “gelişmiş” ülke kategorisine dâhil olacaklardı. O ülkelerin yöneticileri de, ülkelerini ekonomik denetim altına alan büyük güçlerle kendi halklarının çıkarlarına uyuşmayanlarla işbirliği yaparlarsa, “uygar, demokrat, gelişmiş” gibi terimlerin liberalizmin terminolojisinde yer alan anlamlarıyla taltif edilecekler, yoksa “geri kalmış”, “uyumsuz”, “radikal”, “barbar” sayılacaklardı.<ref>WILSON PRENSİPLERİ VE LİBERAL EMPERYALİZM (Makale) Doç. Dr. İhsan Şerif KAYMAZ. Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi.</ref>
<br />{{Başlık genişlet}}
 
=== Diğer yaklaşımlar ===
Satır 44 ⟶ 55:
 
Diğer yazarlar ise emperyalizm terimini askerî veya diplomatik baskı ve ekonomik nüfuz gibi dolaylı mekanizmaları da dikkate alarak genişletmektedirler; örneğin [[George H. Nadel]] ve [[Perry Curtis]] emperyalizmi “egemenliğin veya kontrolün dolaylı veya dolaysız şekilde genişletilmesi” olarak tanımlarlar.
 
'''LENİN VE EMPERYALİZİM'''
 
Karl Marx, 1845 yılının Mart aylarında, Feuerbach Üzerine Tezler ’inin on birincisinde şunları söylüyordu: “Filozoflar dünyayı yalnızca farklı biçimlerde yorumlamışlardır; fakat önemli olan dünyayı değiştirmektir” onu değiştirmek için yorumlayanların ve doğru yorumları temelinden değiştirenlerin başında da V.İ.U. Lenin gelmektedir. Lenin’in emperyalizm konusundaki belirleme, çözümleme ve değerlendirme, dünyayı değiştirme çabalarının bir ürünüdür ve düşünceler doğru olduğu için de (diğer birçok başka etkenin de katkısıyla) dünyayı değiştirmiştir. Lenin’in en yaygın şekilde okunan kitaplarından biri, Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (Anlaşılabilir Bir Çerçeve) bir çalışmasıdır. Kitabın adında da belirtildiği gibi, bu çalışma “anlaşılabilir bir çerçevedir’’ ve yazıldığı dönemin yani 1916 yılının ilk yarısı yasaklanmış koşulları dikkate alınarak hazırlanmıştır. Bu kitapta bulunan iktisadi analizlerin büyük çoğunluğu, 1916’dan önce Marksist veya Marksist karşıtı başka yazarlar tarafından da ele alınmış ve geliştirilmiştir. Lenin’in (içeriğinden fazla yenilik içermeyen) bu tanımı, üretimin merkezileşmesi, finans sermaye oluşmasını, para ihracının öne çıkmasını, dünyayı paylaşan büyük güçlerin önem kazanmasını ve dünyanın paylaşılmasının sona ermiş olduğunun vurgulamaktadır. V.İ.U Lenin’in emperyalizm kuramına katkıları ve bu katkıların Lenin’in devrimci pratiğine yansıması Lenin’in diğer çalışmalarında daha belirgindir. Bu çalışma, Lenin’in görüşlerini, bilinen ve çağdaş düşünürlerin en önemlileriyle kıyaslamalı olarak sunmayı amaçlamaktadır. Bilimsel sosyalizm, kapitalizmin tekel‐öncesi döneminde gelişti. Ancak Karl Marx ve Engels daha on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında kapitalizmde bazı önemli değişimlerin yaşadığını ve bunun sınıf yarışı üzerinde önemli etkilerinin olduğunu tespit ettiler. Özellikle İngiliz burjuvası, on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında İngiliz işçi sınıfının sert tepkisine karşılık yeni bazı yöntemler geliştirdi. Burjuvanın yeni stratejisi, özellikle on dokuzuncu yüzyılın sonlarında, gelişmiş kapitalist ülkelerin işçi sınıflarının kapitalizmin düşmanı ve sonu olmaktan çıkıp, kapitalizmin destekçilerine dönüşmesine yol açtı. Bu süreçte kapitalizm daha da “demokratlaştı,” sistemle bütünleşen yapılar için siyasal ve sendikal hak ve özgürlüklerin büyümesini kabullenebilecek olanaklara ve güce kavuştu.<ref>Lenin, Emperyalizm, Evrensel Basım Yayın. sayfa 81</ref>
 
'''STALİN VE EMPERYALİZM'''
 
İlk sosyalist kuruluşun önderi olan Stalin, emperyalizm tartışmalarında Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi Çin Komisyonu’ndaki konuşmasında şu önemli konuşmayı yapar:
 
“Müdahale, her zaman zaman askerlerin ülke topraklara girmesinden doğmaz ve askerlerin ülke topraklarına girmesi de hiçbir zaman müdahalenin önemli bir özelliğini oluşturmaz. Kapitalist ülkelerdeki devrimci hareketlerin bugünkü durumu, yabancı askerlerin direkt olarak topraklara girmesi bir dizi protesto, karmaşa ve anlaşmazlıklara yol açabileceği için, müdahale, daha işlevsel bir nitelik taşıyor ve daha üstü kapalı bir biçime daha esnek bir hale bürünüyor. Emperyalizm, bu günkü koşullarda iç savaş düzenleyerek, devrimci güçleri mali bakımdan destekleyerek, (…), bağımlı ülkelere müdahale etmeyi devam ediyor.”
 
Yine Stalin 28 Temmuz 1927’de ‘‘Çin Üzerine’’ adlı yazısında Troçkistlere (Marksizm‘in farklı yorumlanmışı) yarı sömürge ve bağımlı ülkelerin sosyalist devrime hangi yollardan gideceğine esaslı bir ders verir:
 
“Muhalefet, Çin halkının emperyalizme karşı verdiği devrimci mücadeleyi her şeyden önce esas olarak şu düşünceyi taşıdığını unutmuştur: Emperyalizm; Çin’de, Çin halkının doğrudan sömürücüsü olan feodal beyleri, militaristleri, bürokratları, kapitalistleri vb. destekleyen ve buna yönelten kuvvettir. Çin işçileri ve köylüleri, aynı zamanda emperyalizme karşı devrimci mücadele yürütmezse bu sömürücüleri yıkamaz.
 
Muhalefet bu durumun, Çin’de burjuvazimin devriminin sosyalist devrime dönüşmesini sağlayacak en önemli etkenlerden biri olduğunu unutuyor.”
 
Stalin bunlara bağlı olarak 1 Ağustos 1927’de yaptığı konuşmada aşamalara vurgu yapar ve Troçkistleri (Marksizm‘in farklı yorumlanmışı) ağır ve açık bir dille eleştirir:
 
“Bir devrimin belirli aşamalardan geçmeden gelişemeyeceğini kavramayan bir kimse, Çin devriminin gelişiminde üç aşama bulunduğunu kavramayan biri, Marksizm’i de, Çin devrimini de zerre kadar kavramamıştır anlamamıştır.”<ref>Josef V. Stalin, Milli Demokratik Devrim, Mayıs 1992 sayfa 19</ref>
 
== Kaynakça ==
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Emperyalizm" sayfasından alınmıştır