Memlûk Devleti: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme, yazış şekli: bir çok → birçok , hikaye → hikâye AWB ile
54. satır:
|latd= |latm= |latNS= |longd= |longm= |longEW=
 
|slogan =
 
|ulusal_marş =
161. satır:
Eyyûbî Devleti'nin yıkılmasından sonra Mısır'da kurulan Memlûk Devleti'nin ilk sultanı [[Aybeg]]'tir. Aybeg aslen Türk idi. [[Yemen]]'de müstakil bir devlet kurmuş olan Resuloğullarından birinin memlûku iken es-Sâlih Eyyûb'a intikal etmiş, onun hizmetinde yükselerek emirlik derecesine çıkmış ve es-Sâlih Eyyûb onu kendi çaşnigîri yapmıştı. Şecerüddür'ün saltanatı esnasında [[Atabeg|atabekü'l-asâkir]] olan Aybeg, Şecerüddür içeride ve dışarıda muhalefetle karşılaşınca ümerânın muvafakatiyle onunla evlenmiş ve sultan olmuştur. Aybeg memlûkler arasında dindarlığı, cömertliği ve görüşlerinin isabetliliği ile tanınmış olmasına rağmen sıradan bir emirdi. Hepsi de el-Bahriyye'nin ileri gelenlerinden olan Aktay, Baybars, Kalavun ve Sungur gibi birbirinden kuvvetli emirler dururken el-Bahriyye grubundan bile olmayan Aybeg'in sultanlığa geçmesi bu emirlerin istedikleri zaman tahttan indirebilecekleri inancıyla geçici bir zaman için de olsa onun üzerinde anlaşmaları sayesinde mümkün olmuştur.
 
Aybeg sultan olur olmaz içeride ve dışarıda zorluklarla karşılaştı ise de el-Bahriyye'nin yardımı ile bu tehlikeleri bertaraf etti. Fakat el-Bahriyye grubunun lideri Aktay kendisine güçlü bir rakip olarak ortaya çıktı. Aktay öyle alametler kullanıyordu ki bunlar sadece sultana ait alametlerdi. Arkadaşları kendi aralarında ona "el-Melikü'l-Cevâd" diyorlardı. Aktay, [[Hama]] sahibi el-Melik el-Muzaffer'in kızı ile nişanlanmış ve Aybeg'ten "Nişanlısının sultan kızı olup şehirde alelâde insanlar arasında oturması uygun olmayacağı için [[Kahire Kalesi|Kal'atü'l-Cebel]]'de oturtulmasını" istemişti. Kal'atü'l-Cebel, sultanların resmî ikametgâhıydı. Aktay'ın bunu istemesinin manası kendisini hükümdar yerine koyması demekti. Aktay'ın Eyyûbî ailesinden bir prenses ile evlenmesi tahtta hak talep etmesi için bir vesile idi. Aybeg, 18 Eylül 1254'dete kendisiyle bir hususu istişare etmek bahanesiyle Aktay'ı Kal'atü'l-Cebel'e davet etti ve onu öldürttü.
 
Aktay'ın öldürülmesi Kahire'de hemen duyuldu. Baybars, Kalavun, Sungur ve el-Bahriyye'nin ileri gelen diğer emirleri kalenin surları dibinde toplanarak henüz öldürülmediğini zannettikleri Aktay'ı kurtarmak için teşebbüste bulundular. Aybeg, yukarıdan liderleri Aktay'ın başını onlara atınca sıranın yakında kendilerine geleceğini anlayarak Suriye'ye kaçmaya karar verdiler. Aybeg, iç ve dış tehlikeleri bertaraf edip düşmanlarına başarı ile karşı koyarak çeşitli zorlukların hepsinin üstesinden gelmişken ölümü karısı Şecerüddür eliyle oldu. Tarihçinin deyimiyle "çetin bir ceviz" olan Şecerüddür, Aybeg ile evlenip tahttan feragât ederken bunu sadece Müslümanları tatmin etmek için yapmış fakat devlet işlerini elinden bırakmamayı kafasına koymuştu. Şecerüddür, Aybeg'i tamamen kontrolüne almıştı ve Aybeg'in sözü bile geçmiyordu. Bu yüzden Aybeg, Şecerüddür ile yaşamaktan bıkıp usandı. Bilhassa bir müneccimin, sonunun bir kadın eliyle olacağını haber vermesinden sonra da onun başına bir iş açmasından korktu. Aybeg, [[Musul]] hâkimi [[Bedreddin Lülü]]'nün kızı ile evlenmek üzere nişanlanmıştı. Çok kıskanç olan Şecerüddür öfkelenerek bir suikast tertipledi ve geceleyin hamama giren Aybeg, önceden Şecerüddür tarafından hazırlanmış olan beş adam tarafından 12 Nisan 1257'de öldürüldü. Olayın sabahında Şecerüddür, Aybeg'in geceleyin aniden öldüğünü söyledi ise de Aybeg'in memlûkleri buna inanmadılar ve Şecerüddür ile etrafındakileri yakalayarak öldürdüler.
172. satır:
[[Kutuz]] sultan olduğu sıralarda [[Suriye'nin Moğollar tarafından istilası|Suriye toprakları Moğol İstilası'na maruz kalmıştı]]. Kaynaklar Kutuz'un cesur, kahraman, tedbirli, dindar, iyiliksever ve Moğollar ile mücadelede başarılı bir sultan olduğunu müttefikan kaydederler. Herkes ondan Yakın Doğu'da kimsenin karşılarında durmaya muvaffak olamadığı Moğol tehlikesini durdurmasını bekliyordu. Öte yandan Hülâgû'nün elçisi gelerek mukavemet edilmeksizin teslim olunmasını istedi. Aksi takdirde başlarına getirilecek kötülükleri sayarak tehdit etti. Kutuz emirleri toplayarak onlarla durumu görüştü. Savaşa yönelik karar birliği çıkması üzerine Hülâgû'nün elçilerini ortadan ikiye böldürüp başlarını mızrakların ucuna taktırarak teşhir etti. Bu tehlikeli anda Aktay'ın katlinden sonra Suriye'ye kaçan ve hâlâ orada bulunan bir kısım el-Bahriyye memlûku Moğollara karşı mücadelede büyük bir başarı gösterdi. Elçi göndererek Moğol tehlikesine karşı işbirliği yapmayı teklif ettiler. Kutuz onlara aman vererek Mısır'a davet etti. Böylece bütün memlûkler Moğollara karşı Kutuz'un etrafında birleştiler.
 
Memlûklerin aralarındaki düşmanlıkları unutarak Moğollara karşı birleştikleri bu sırada gelişen olaylar da onlara yardım etti. 1259 Ağustosunda Moğol Hanı [[Möngke]] vefat etmiş ve kardeşleri arasında [[Moğol İmparatorluğu]]'nun paylaşılması konusunda anlaşmazlık çıkmıştı. Hülâgû de kardeşinin vefatını duyunca Suriye'deki kuvvetlerinin başında kumandanlarından [[Ketboğa]]'yı bırakarak ordusunun büyük bir kısmıyla [[Karakurum]]'a gitmişti. Kutuz hazırlıklarını tamamladıktan sonra Moğollar ile karşılaşmak üzere Kahire'den çıktı. Sâlihiyye'ye yaklaştıklarında bazı emirler Moğollar hakkında anlatılan ürkütücü hikayelerdenhikâyelerden dolayı tereddüt gösterdiler. Kutuz onlara "Ey Müslüman emirler! Yıllardır beytü'l-mâlin ekmeğini yiyorsunuz ve şimdi de savaşmak istemiyorsunuz. İşte ben gidiyorum. Savaşmak isteyenler benimle gelsin. Kim savaşmak istemezse o da evine dönsün. Allah hepimizi görmektedir. Müslümanların vebali geride kalanların boynunadır" diyerek bir nutuk irat etti. 1260 Haziranında [[I. Baybars|Baybars el-Bundukdârî]] öncü birliklerin başında olduğu hâlde [[Gazze]]'deki Baydarâ'nın üzerine yürüdü. Baydarâ o sırada Baalbek'te bulunan Ketboğa'ya bunu haber verip yardım istedi. Ketboğa ona "olduğun yerde kal ve bekle" diyerek Gazze'yi korumasını ve yardım gelinceye kadar şehri terk etmemesini emretti. Memlûkler Gazze'ye hücum ederek Baydarâ'yı yendiler ve şehri ele geçirdiler. Kutuz bu esnada Suriye'deki Haçlılar ile çatışmaktan ve böylece iki ateş arasında kalmaktan kaçındı. [[Akka]]'daki Haçlı hâkimine elçi göndererek Moğollar ile savaşmak için topraklarından geçmek üzere izin istedi. Onların buna muvafakat etmesi üzerine Kutuz, sahili takiben Haçlı topraklarını geçti. Aynicâlût denilen yere vardı. Kutuz, Moğolları yanıltmak için askerlerinin bir kısmını civardaki ormanlıklara gizleyerek öncü birliklerini Baybars'ın kumandasında Moğollara karşı sevk etti. Bu esnada Ketboğa da Aynicâlût'a ulaşmıştı. 3 Eylül 1260 günü Aynicâlût'ta Memlûkler ile Moğollar arasında vuku bulan [[Ayn Calut Muharebesi]]'nde Moğollar tam bir mağlubiyete uğradılar. Ketboğa da savaş alanında öldü.
 
Memlûklerin Aynicâlût'taki zafer, sadece [[Mısır]]'ı değil [[Suriye]]'yi de Moğol hâkimiyetinden kurtarmıştır. Suriye'deki Haçlıların Müslümanlara hücum etmemeleri ve Hülâgû'nün ordusunun büyük bir kısmıyla Karakurum'a dönmesi, Memlûklerin işini kolaylaştırmıştı.
240. satır:
 
==== I. Muhammed'in üçüncü devri ve soyunun saltanatı ====
[[I. Muhammed (Memlûk sultanı)|I. Muhammed]] Suriye'den Kahire'ye doğru yürüyüşünde geçtiği her yerde sıcak bir hüsnü kabul ve sevinçle karşılandı. Sonunda Mısır'a ulaşıp üçüncü ve son kez Memlûk tahtına oturdu. I. Muhammed'in bu üçüncü saltanatı, gerek onun hususi hayatında gerekse Mısır ve Memlûklerin tarihinde mühim bir yer tutar. Üçüncü saltanatında gerçek şahsiyetini ortaya koydu ve bütün devlet işlerini eline alarak ümerânın kendisine tahakküm etmesine müsaade etmedi. I. Muhammed'in bu üçüncü saltanatı 31 yıl devam etmiş olup kendisinden önceki ve sonraki sultanlardan hiçbirisi bu kadar uzun müddet saltanat sürmemişti. Uzun saltanatı esnasında Suriye'deki Haçlı kalıntılarını bölgeden çıkarmış, İlhanlıları yenerek onların arz ettiği tehlikeyi bertaraf etmiş, içeride sükûn ve istikrarı temin ederken dışarıda ise devletin itibarını yükseltmek ve Memlûk Devleti'ni en geniş hudutlarına ulaştırmak gibi başarılarıyla Mısır halkının takdirini kazanmıştı. Tarihçiler onu tedbirli, heybetli, düşmanlarına karşı amansız, herkesin kendisine itaat ettiği, devlet işlerini sımsıkı elinde tutan, deha sahibi bir sultan olarak tarif ederler. Devleti tek başına idare ettiği bu üçüncü ve uzun süren saltanatı esnasında kurulan nizam sayesinde memleketin iktisadi durumu da gelişti. Aynı zamanda memlûk nizamının olgunlaştığı, hükûmet dairelerinin oturduğu, idarede bir çokbirçok yeniliklerin ve gelişmelerin vuku bulduğu, bazı büyük vazifelerin kaldırılıp bazı yeni vazifelerin getirildiği bir devirdir. I. Muhammed bunlara ek olarak gelir kaynaklarını da düzeltmiş ve iktisadi gelişmeye bağlı olarak devletin geliri de artmıştır.
 
Bütün bu işleri yaparken I. Muhammed, kendisine bağlı ümerânın desteğinden faydalanmıştır. Ancak ümerâya karşı içinde bir ukde bulunan I. Muhammed onlarla münasebetlerinde devamlı şekilde şüpheyi muhafaza etmiş ve yükselttiği herhangi bir emirin nüfuzunun arttığını görünce onu bir vesile ile tesirsiz hale getirmeyi de bilmiştir. Bunun en bariz örneği Dımaşk nâibliğine getirdiği Şemseddin Karasungur ve bütün Suriye'nin valiliğini verip pek çok unvanlar ilâve ettiği hatta akrabalık kurduğu Emir Tengiz'e karşı yaptıklarında görülmektedir.
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Memlûk_Devleti" sayfasından alınmıştır