Kumanova Muharebesi: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme AWB ile
→‎Notlar: düzeltme AWB ile
113. satır:
 
== Notlar ==
:A. {{notenot|kitap1}}'''Defeat in Detail: the Ottoman Army in the Balkans, 1912-1913 p.181''' bu kitaba göre Türklerin kayıpları firarlar hariç 7000 asker civarındadır bir kısım Sırp kaynakları Türklerin kayıplarını 12.000 olarak açıklasa da bu pek mümkün değildir,4500 gibi Sırp ve Türk kaybı da pek olası değildir. Sırpların kaybı da yine Sırp kaynaklarında verilen 1000-1300 ölü yaralı şeklindeki gibi düşük değildir. Zira bu kitap yazarına göre Sırplar kendilerine saldıran Osmanlılara karşı göğüs göğse piyadeleri ile çarpışmaya girmek ve Osmanlı hatlarına ateş altında yüklenmek suretiyle resmen 1905 yılında Ruslara Japonların yaptığı gibi bir insan seli ile mevziilerinden çıkarak süngülerle banzai saldırısı gibi saldırmak zorunda kalmışlardır; bu sebeple Sırplarında Osmanlılarla eşit en az 7000 ölü, yaralı ve kayıp vermiş olmaları gerekmektedir.
:B.&nbsp;{{notenot|kitap2}}Yine Osmanlı'nın seferberlik sisteminde de hatalar vardı zira askere alınacak kişiler askere alındıkları ordunun yakınındaki bölgelerden alınırdı, bu seferberlik açısından silâh altına alma ve askerlerin bölgeyi tanıması, zorlanmaması gibi belli bir kolaylık sağlasa da dezavantajları çoktu zira savaşılan bölgeye yakın ordunun olduğu yerde silâhaltına alınan bu kişiler, eğer silâhaltına alındıkları yerler cephe hattı ve düşman işgali tehlikesi olan yerlerdeyse bu bölge yakınında köylerinin, şehirlerinin başına gelenlerden derhal haberdar olduklarından bu durum onları demoralize edip dikkat dağınıklığı ve ailelerini korumak için firarlara sebep oluyordu.Örneğin Priştine ve Üsküp şehirlerinin ileride Sırpların eline geçtiğini veya buraya Sırplarının yürüdüğünü öğrenen, cephede savaşan tümenlerdeki Üsküplü Arnavut ve Türk redif askerlerin pek çoğu ailelerinin durumundan endişelenerek kurtarmak için panik içinde bulundukları yerleri terk edip bu yerlere gitmişlerdir. Sonuçta da Osmanlı ordusunda bu firarlar ağır sorunlara neden olmuştur. Ancak 1.Dünya Savaşındaki seferberlik programında imparatorluk bu sistemden dönebilmiştir. Balkan savaşındaki firar sorununun temel nedenlerinden biri de budur.<br>Balkan Savaşındaki Osmanlı seferberlik sistemi ile başka iddialarda bulunmaktadır.'''Hafız İsmail Hakkı Paşa "Bozgun" Sayfa 93-94 Tercüman Gazetesi Yayınları-1001 Temel eserde (orijinalinden yeniden basılmış hali)''' de NY times gazetesinin aşağıda D kısmındaki dipnotunu doğrular şekilde Balkan savaşında askere alınan bu kimselerin bir kısmı bölgede yaşayan Hristiyan Bulgarlar,Karadağlılar,Rumlar,Sırplar v.s den oluştuğu;daha öncesinde hiçbir Osmanlı Savaşında bu şekilde büyük derecede hristiyan ve musevi asker alımının Osmanlılarda yapılmadığı;üstelik acele ile düzensizce yapılan seferberlik neticesi; bu askerlerin orduya adaptasyonu yapılmadan büyük bir hata ile ön cephelerde görevlendirildiği; özellikle Rum,Sırp,Karadağ ve Bulgarların karşılarında da aynen kendi etnik kimlik ve dinlerini taşıyan, askerlerden oluşan ordular ve devletlerin önüne çıkarıldığında; askerlerin firar ettiklerini ve Kumanova dahil pek çok balkan savaşı muharebesinde ordu disiplinin bu firarlarla ve bu kişilerin alyhe çalışmalarıyla daha da bozulduğunu iddia etmektedir. Dikkat çeken nokta; 1.Dünya savaşında da hristiyan, musevi v.s dinlerden asker alımı yapılmıştır; ancak Balkan Savaşının aksine bu askerlerin seçimi dikkatli şekilde yapılmış, orduya adaptasyonu elden geldiğince yaptırtılmış ve orduya zarar vermeyecek şekilde geri hizmetlerde (asker bakımı, tıbbiye..vs) görevlendirilmiştir.
 
:C.&nbsp;{{notenot|kitap3}}[[Hüseyin Rahmi Apak]], "Yetmişlik Bir Subayın Hatıratı" eserinde şunlardan bahsetmektedir.''"Türk ordusunda savaş kavramını bilen kumandan yok gibiydi. Örneğin Batı Ordusunda Merkez Grubu Kumandanı Zeki Paşa, iyi bir askeri akademi hocasıydı. Ama savaş adamı değildi. Halim selim, yumuşak huylu, nazik bir adamdı.. Ve o kadar..1878 yılından beri Osmanlı ordusu savaşı unutmuştu. Abdülhamid devrinde ordu, savaş için yetiştirilemiyordu. Meşrutiyet'ten sonra orduya el atılmıştı, ama canlanma yetersizdi. Alayları, taburları, tümenleri, hatta daha yukarı birlikleri yönetecek kumandan yoktu. Komanova ilerisinde Sırplarla ilk temas kurulduğu zaman çıkan çatışmada kuvvetli darbeler vurulmuştu. Akşama kadar muharebenin gidişi lehimize görülüyordu. Gece basınca bazı tümen kumandanları ve diğer kumandanlar, muharebe alanını terk ederek Komanova kasabasına rahat etmeye gittiler! Hatta bazı tümen kumandanları, kendilerine tebliğ edilen paşalık rütbesi işaretlerini diktirmek için, gece yarısı terzileri çağırtmışlardı! Redif alayı ve tümenleri ise, daha o gece dağılmışlardı. Manastır'daki tutumu ilk günden beğenmemiştim. Çünkü ordu ve kolordu karargahları, savaş alanlarını bırakıp geceleri şehirde kalıyorlardı. İrtibat subayları ve yaverleri de onlarla birlikte gidiyorlardı. Ertesi sabah atlarına binerek ileri hatlara geliyorlardı. Birçok kumandan ve subaylar birliklerini kaybetmişlerdi. Bunların işi gücü, başıboş dolaşmak ve gelip muharebeyi seyretmekti."''<ref name=anekdot/><br>Ayrıca benzer ifadeler için bkz. [http://www.kho.edu.tr/kutuphane/kitap/ozetler/00087ozet.htm '''Artuç İbrahim Balkan Savaşı Kastaş Yayınları İstanbul 1998''' Bu kaynaklar, bazı görgü tanığı ifadeleri ve bazı kaynaklarda bu savaşın kaybedilmesi askerlerin mevziilerini yağmurla terki, subayların ihmali veya bir kısım askerlerin ihaneti gibi iddialara bağlansa da Erickson, Edward J. (2003). Defeat in Detail: The Ottoman Army in the Balkans, 1912–1913. gibi pek çok tarihçi ve harp uzmanı eserlerinde bunun doğru olmadığı,bu türden durumların ancak muharebe için tali etkisinin,kaybedilme nedenlerinden sadece biri olabileceği; bu muharebenin kaybedilmesindeki esas hatanın tamamen Osmanlı yüksek komutanlığının,Nazım Paşa'nın içine düştüğü stratejik hatalar başta olmak üzere pek çok nedenden kaynaklandığı,Osmanlı ordusunun bu şekilde kendinden gerek silah ve gerekse sayı yönünden üstün bir düşmana seferberliğini tamamlamadan tecrübesiz ve eğitimsiz askerlerle saldırısının tam ve büyük bir hata olduğu ve bu muharebenin bu hali ile nasıl yapılırsa yapılsın Osmanlı aleyhine neticelenmesinin kaçınılmaz olduğunu ortaya koymaktadır.]
:D.&nbsp;{{notenot|kitap4}}[http://query.nytimes.com/mem/archive-free/pdf?res=9507EEDC1E3AE633A2575BC0A9649D946396D6CF Bununla birlikte '''Newyork Times'ta yayınlanan bir haber''' de Kumanova'da savaşan Vardar ordusunun %25inin Makedonya'daki Hıristiyan Arnavut, Bulgar, Rum, Sırp vs. kimselerden ibaret olduğu ve bu kimselerin Sırplara mermi bile sıkmayıp, karavana ateş edip cepheden firar ettiği kısaca ordu içinde Hıristiyanların Osmanlıya ihanet ettiği yolunda bir başka iddiada vardır.]
:E.&nbsp;{{notenot|kitap5}}[http://query.nytimes.com/mem/archive-free/pdf?res=9902E6DC1E3AE633A25754C2A9679D946396D6CF '''NYtimes "Turks had wooden bullets" başlıklı haber'''-o kadar ki Makedonya’da bazı savaşan birliklere gerçek mermiler yerine Osmanlıların farkında olmadan tatbikatlarda kullanılan öldürücü niteliği olmayan tahta fişekleri bile gönderdikleri ve bununda Makedonya’daki kötü performansın nedenlerinden biri olduğu iddialar arasındadır.]
:F.&nbsp;{{notenot|kitap6}}Selanikli Bahri, "Balkan Harbi'nin Garp ordusu" adlı eserinden :''"Balkan Harbinde birçok yerlere, daha barış zamanında, çok miktarda erzak depo edilmişti. Bazılarına da, seferberliğin ilanından sonra depo edildi. Buna rağmen ordu, harekat sırasında hesapsız sıkıntılar çekti. Açlıklara uğradı. Çünkü bunlar bu depolardan, gerekli yerlere sevk edilememişti. Örneğin Komanova muharebe alanında böyle oldu. Halbuki Komanova'dan çekilirken, istasyonda vagonlarla un, arpa, fasulye, pirinç terk edildi ve bunların hepsi Sırpların eline geçti !..'' <ref name=anekdot/>
:G.&nbsp;{{notenot|kitap7}}'''Erickson, Edward J. (2003). Defeat in Detail: The Ottoman Army in the Balkans, 1912–1913. Greenwood Publishing Group. ISBN 0-275-97888-5 sayfa:337,342''' ''"Despite the prevailing negative opinions by the Western community about Ottoman Army performance during the Balkan Wars, there were many positive aspects. Even the Germans, who had strong ties to the Ottoman Army, tended to dwell on its deficiencies rather than its strengths. The author believes that the failure of the Europeans to examine the demonstrated strengths of the Ottoman Army in these wars led directly to an underestimation of their fighting capability Consequently, in World War I, the Allies, and the British in particular, would badly underestimate the Turks at Gallipoli, in Mesopotamia, and in the Sinai.Although it lost the Balkan Wars, a case can be made that the Ottoman Army profited greatly from this experience and developed greater efficiency for the coming world war. What, then, could be said about the positive aspects of Ottoman Army performance during the Balkan Wars?...The army that emerged in fall 1914 was much maligned by European observers, and little was expected of it. However, much to the surprise of the world, the Ottoman Army proved effective, resilient, and capable of sustained combat..."'' Öyle ki 1.Dünya Savaşında İngilizler ve çeşitli batılı ülkeler Osmanlı Ordusunun özellikle Çanakkale, ırak ve Filistin gibi cephelerinde bunca zorluk ve savaşa karşın kendisinden beklenmedik derecede güçlü şekilde savaştığını ve bu beklenmedik direniş karşısından zorlandıklarını Balkan savaşı sonrası geçen 1 yıllık sürede bu kadar hızlı şekilde ordunun durumunun iyileşmesi ve kısmen de olsa ayağa kalkmasının kendilerini şaşırttığını açıkça belirtmişlerdir.<br>Ayrıca Selanikli Bahri, "Balkan Harbi'nin Garp ordusu" adlı eserinde Osmanlı Ordusununun erlerinin ve subaylarının Balkan savaşındaki durumunu ve sonrasında ne olduğunu,Osmanlı ordusunun Balkan Harbinden ve bu savaştaki Kumanova gibi muharebelerden nasıl bir ders çıkardığını şu sözlerle ifade eder: ''"Savaş süresince, bir 'süngü tak ! ', bir ' Hücum ! ' borusunun çalındığını ; askerin bir defa olsun 'Allah Allah' diyerek ileri atıldığını gören göz, duyan kulak varsa meydana çıksın. Rumeli'nin o temiz topraklarında, usulünce on adımlık bir geri çekilme bile yapamadığımıza kıyamete kadar yanmalıyız.. Araziden yararlanmayı, silahını kullanmayı bilmeyen askerler, her taburun yaklaşık dörtte üçünü oluşturuyordu. Verilen 400 metrelik nişangaha 2000 metrelik nişangah düzenlemeye uğraşan, fişeği namlunun ucundan tüfeğe sokmaya çalışan askerlerin, orduda asker olarak bulunmalarına gülmek mi, ağlamak mı gerekiyordu bilemiyorduk.. Özetle biz, muharebeyi Balkan Harbinden sonra öğrendik !.."''<ref name=anekdot/>
 
== Kaynakça ==