İbn Haldun: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme AWB ile
49. satır:
İbn-i Haldun, Afrika'ya geri döndüğünde [[Hafsiler]] karışıklık içindeydi, Ebu İshak Tunus’ta, Ebu Abdullah [[Becaye|Bicâye]]’de, Ebu Abbas ise [[Konstantin (şehir)|Konsantine]]’de saltanat sürüyorlardı<ref>İslam Tarihi Ansiklopedisi, [http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Tarihi-D-HAFSILER-292.aspx Hafsiler maddesi]</ref> Bicâye'deki Hafsî sultanı Ebu Abdullah'ın veziri olma davetini severek kabul etti. Kendisine verilen görev, o dönem için oldukça maceralı bir iş olan, Berberi kabilelerden vergi toplamaktı. 1366'da Ebu Abdullah'ın ölümünden sonra, bu kez [[Tilimsan]] hâkimi Ebu Abbas'a yanaştı. Birkaç yıl sonra Tilimsan sultanını yenen ve tahtı ele geçiren Abdulaziz tarafından tutsak edildi. Ardından bir keşiş hayatına girdi, inzivaya çekildi ve 1370 yılında yeni bir sultan tarafından Tilimsan'a çağrılana kadar dinî çalışmalarla meşgul oldu.
 
İbn-i Haldun, politik yönelimlerini ve tarafını sürekli değiştiren biri olmasına karşın, göçebe Berberi kabileleri ile ilişki kurma konusundaki politik yetenekleri dolayısıyla Kuzey Afrika'daki iktidarlar tarafından aranan biriydi. Steplerde ve dağlarda yaşayan Arap ve Berberi aşiret reislerinin, hizmet ettiği hükümdarlara siyasal olarak bağlanmalarında önemli rol oynadı. Aşiret reisleriyle ilişkilerinde kazandığı itibar, hükümdarın gözünden düştüğü zamanlarda bile ona faydalı oldu.<ref name="Süngü20094">{{Harvnb|Süngü|2009|p=4}}</ref> 1375'dete Tilimsan'daki [[Abdülvadiler|Abdülvadi]] Sultanı [[II. Ebu Hammu|Ebu Hammu]] tarafından bir görev için [[Biskra]]'daki Davadid Berberilerine gönderildi. Bundan sonra İbn-i Haldun Tilimsan ile Biskra arasında, Bicâye'nin güneyinde bulunan [[Kal'atu ibn Seleme]] adlı kalede Beni Arif kabilesinin himayesinde yaşadı.<ref name="Nasr2001" /> Burada tarih ve Berberi toplumları hakkındaki düşüncelerini geliştirmeye başladı ve geniş bir dünya tarihi olarak planladığı Kitâbu'l-İber'inin ilk bölümü olan Mukaddime'sini yazdı. Bu kalede dört yıla yakın süre inzivaya çekilip kitabını yazma olanağı bulmasına karşın, kitabının tamamlanabilmesi için daha fazla kaynağa ihtiyacı olduğunu görünce kaleden ayrıldı ve 1378'de tekrar Tunus'a döndü.<ref name="Süngü20094"/> Doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği bu topraklardan 20'li yaşlarında ayrılmış ve Fas, Gırnata ve Cezayir'de birçok yerde dolaştıktan sonra geri dönmüştü. Tunus'ta Kitâbu'l-İber'i üzerinde çalışmaya devam etti. Bu arada Tunus'u tekrar fetheden Ebu Abbas onu tekrar hizmetine aldı. İbn-i Haldun kendisini çalışmalarına ve eserini tamamlamaya verdi. Ebu Abbas İbn-i Haldun'un sadakatinden kuşkulu olduğu için ilişkileri gergindi. Eserini tamamlayıp sultana sunduğunda bu gerginlik iyice keskinleşti. Bunun nedeni eserinde alışılageldik şekilde sultana [[medhiye]]ler düzmeyi atlaması idi. Bunun üzerine [[Hac]]ca gitme bahanesiyle sultandan izin istedi, ki hiçbir Müslüman sultan buna hayır diyemezdi. Ortaçağda hac, çoğu kez bir çıkmaza girdiklerini hisseden Müslümanlar için nihai bir çözüm yolu sayılıyordu. Hacca gitmek aylar sürdüğü için, böylelikle iç politik sorunlardan ve baskılardan da uzak kalmış olunuyordu.<ref name="Stowasser1984">{{Web kaynağı | url = http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/448/5036.pdf | başlık = İbn-i Haldun'un Tarih Felsefesi: Devletlerin ve Uygarlıkların Yükselişi ve Çöküşü | son = Stowasser | ilk = Barbara | tarih = 5 Ocak 1984 | yayımcı = Ankara Üniversitesi | erişimtarihi = 21 Ağustos 2012 | yer = Ankara | arşivengelli = evet}}</ref> Böylece İbn-i Haldun Tunus'tan ayrıldı ve Mısır'a yelken açtı.
 
İbn-i Haldun, çeyrek asır boyunca Müslüman Batı'nın yaşadığı siyasal kargaşaya tanıklık etmişti. Saray entrikalarını, hapisliği, güç, itibar ve şerefli iktidar sahiplerini ve çöllerde yaşayan kabileleri gözlemlemiş, hepsini deneyimlemişti. Mısır'a yolculuğu ile hayatındaki ilk evre sona eriyor, ikinci ve yeni bir evre başlıyordu.
248. satır:
[[Kâtip Çelebi]], [[Naima]] ve diğer Osmanlı tarihçilerinin Mukaddime'nin yazmalarından faydalandıkları bilinmektedir.<ref name="Hassan1972115"/> Eserin Türkçeye ilk çevirisi ise [[III. Ahmet]] döneminde 1730'da [[Pîrîzâde Mehmet Sâhib|Pîrîzâde Mehmet Sâhib Efendi]] (1674-1748) tarafından yapılmıştır. Pîrîzâde eserin ilk 5 bölümünü çevirmiş, kalan 6. bölümü (ya da 3. cildi) ise daha sonra [[Ahmet Cevdet Paşa|Ahmet Cevdet Efendi]] çevirmiştir. Pîrîzâde'nin metni 1859'da Kahire'de basılmıştır.<ref name="Hassan1972116">{{Harvnb|Hassan|1972|p=116}}</ref> [[Litograf]] olarak basılan bu metin 617 büyük sayfadan oluşmaktadır. Bunun dışında Rosenthal Mısır'da [[Kavalalı Mehmet Ali Paşa]] için yapılan bir Türkçe çeviriden de bahsetmektedir.<ref name="Hassan1972116" /> Eser bir yıl sonra, 1860'da Ahmet Cevdet Paşa'nın çeviriyi tamamladığı haliyle İstanbul'da basılmıştır. Aynı yıllarda Kitâbu’l-İber'den ilk çeviriler ise [[Abdüllatif Suphi Paşa]] tarafından yapılmıştır.<ref name="Hassan1972116" />
 
Pîrîzâde/Ahmet Cevdet çevirisinin yayınlandığı yıl eserin Arapça tam metni de Paris'te basılmış ve birkaç yıl sonra De Slane tarafından Fransızca'ya çevrilmiştir. De Slane daha sonra Kitâbu’l-İber'in 6. ve 7. ciltlerini de Arapça ve Fransızca olarak yayımladı.<ref name="Hassan1972116" /> Kitâbu’l-İber'in tamamı ise 1867-68'de Bulak/Kahire'de yayımlandı. 1900'lerin başına kadar İbn-i Haldun ve Mukaddime'si üzerine İngilizce ve Fransızca olarak çeşitli makaleler yazıldı. Örneğin Silvestre de Sacy ''Chrestomathie Arabe'' adlı eserinde Mukaddimeden seçme parçalara yer vermiş, [[Joseph von Hammer-Purgstall]] ise ''Notice sur L'Introduction â la Connaisance de L'Histoire, Celebre Ouvrage Arabe d'Ibn Khaldoun''da Mukaddime'nin ilk 5 bölümünün bir tasvirini yapmıştır.<ref name="Gürkan1967224"/> 1835'dete Jakob Grefve, 1852'de [[Quatremère de Quincy]] de İbn-i Haldun'u batı dünyasına tanıtmış ve nihayet [[William McGuckin de Slane|de Slane]]'in çevirileri yayımlanmıştır.<ref name="Hassan1972116" />
 
Bütün bunlara karşın İbn-i Haldun'un sosyoloji alanında ilgi çekmesi [[Robert Flint]]'in 1893'te yazdığı ''History of Philosophy of History'' (Tarih felsefesinin tarihi) sayesinde olmuştur. Ardından Gumplowicz'in ''Soziologische Essays''da yazdığı bölüm ile düşünüre olan ilgi artmış ve ardından İbn-i Haldun üzerine sayısız kitap ve makale yazılmıştır. Bunlar:<ref name="Hassan1972116" />
"https://tr.wikipedia.org/wiki/İbn_Haldun" sayfasından alınmıştır