Tartışma:Nur Cemaati/Arşiv1

  • Nur cemaatinin en etkili ismi fethullah gülen dir demek nurculuğun diğer kolları için kabul edilemez bir ifadedir.

Çünkü kendisini "nurcu" olarak tanımlayan bazı gruplar fethullah gülen grubunu nurcu olarak görmemektedir.

örneğin "yazıcalar" a göre Sait Okur (s.nursi) yalnızca kendilerini makul görmektedir.

Bu başlık altında diğer nurcu gruplara mutlaka yer verilmelidir. Sadece F.gülen'in ismini verip olayı geçiştirmek "ansiklopedik bilgi" arayışında olanlara yapılabilecek en büyük kötülüktür kanaatimce.

Yaptığınız değişikliklerdeki asıl sorun tarikatın Fethullah Gülen cemaati dışındaki kollarından bahsetmeniz değil. Bununla hiç ilgisi olmayan daha önceki değişiklikleri tahrip ediyorsunuz. Örneğin "Nurculuk" kelimesinin cemaat üyeleri için rencide edici olabileceği bilgisini israrla siliyor, bunun yanına "Nursizm" gibi cemaat tarafından hiç benimsenmediği cemaat dışında da fazla kullanılmayan bir yabancı kökenli isim ekliyorsunuz. Keza tarikatın Risalei Nur'un okunması ve yorumlanmasına dayandığı yönündeki cümleyi siliyorsunuz. Eğer maddeyi geliştirmek istiyorsanız var olanın üzerine eklemeler yapın, yanlışlıklarını göstermedikçe yani sizden önce yazılan bilgileri tahrip etmeyin lütfen. Filanca 10:30, 16 Aralık 2006 (UTC)


  • Bu maddenin adı nurculuk olamaz olmamalıdır, çünkü Vikipedi tarafsızdır. Eğer konuyu ele alacaksak en azından grubun/görüşün kendilerini isimlendirdiği şekilde ele almamız gerekir. Nurcu sözcüğü, hem kullanım hem köken açısından hakaret unsuru da taşımaktadır, uygun değildir. Maddenin adı Nur Cemaatine çevriliyor. Daha sık kullanılan ve hakaret içermeyecek bir isim önerisi gelirse, tekrar yeniden adlandırılabilir. - Noumenon mesajkatkılar 23:08, 10 Kasım 2006 (UTC)

Katılıyorum, maddenin içini de ben düzelttim. Filanca 23:11, 10 Kasım 2006 (UTC)

  • Ayrıca bu maddeye uygun bir kategori bulmak gerek. Tarikat kategorisi olmaz, zira tarikat, barındırdığı kavramsal unsurlar ve içerisinde bulunduğu tasavvufî payda ile karakterizedir; bu cemaatin bu açıdan tarikat olarak tanımlanması mümkün değil. Kısacası terimsel olarak tarikat uygun değil, ve hatta taraflı olabilecek bir lafız zira cemaat kendisini tarikat olarak tanımlamıyor. Kategori önerisi olan? - Noumenon mesajkatkılar 23:14, 10 Kasım 2006 (UTC)


  • Tarikat kelimesinin anlamı sadece tasavvufla hatta İslamla sınırlı değil bence. Bunlar düzenli toplantıları, belli ritüelleri, hiyerarşileri, ruhani inançları olan bir topluluk, kanımca "tarikat" kelimesini kullanılabilir. Farklı kategori arayışına sadece bu konuda uzlaşamazsak girelikm.
  • "Nurculuk" kelimesi nasıl hakaret oluyor, anlayamadım.

Filanca 23:21, 10 Kasım 2006 (UTC)

  • Hakaret olarak kullanılıyor, hakaret olarak algılanıyor (Cemaat tarafından) - bunun ötesinde bir sebep aramaya gerek var mı? Evet, bu her daim objektif değildir, ama plüralizm adına bu tip detaylara da dikkatli davranmamız gerekiyor. Nitekim maddede bu belirtilmelidir uygun şekilde.

A öznesi kendisine B denmesini istemiyorsa veya B'yi hakaret olarak kullanan varsa, maddenin başlığı B olmaz A olur ve içinde belirtiriz, "A öznesine B de dendiği olur fakat B'yi hakaret olarak kullananlar da vardır". Ama asıl kullanmamamızı gerektiren sebep hakaret detayının da ötesinde öznenin kendisini tanımladığı şekil olmaması... Maddenin içeriğinin de çok işe ihtiyacı var. Tarikat konusu biraz karışık, bilim ve İlahiyat bazlı kullanımında durmalıyız gibi geliyor; yoksa çağdaş veya yorum-bazlı kullanımda daha nötr bi anlamda kullanılabilir (veya tam tersi yine hakaret için kullanıldığı bile olabilir - bunu argüman olarak sunmuyorum yalnız altını çizelim). O nokta tartışılabilir, yine de tarikat ötesinde bu grubu tanımlayacak bir kategori ismi olmalı. Belki dini topluluklar? Salt dini bir topluluk olduğunu söylemek ne kadar doğru? Biraz karışık bir husus. Öneri gelmesi yararlı olacaktır. Teşekkürler, iyi çalışmalar... - Noumenon mesajkatkılar 23:30, 10 Kasım 2006 (UTC)

Pekala, madem "Nurcu" bu kadar aşağılayıcı kullanılıyor ve algılanıyor yazın, benim aklımın ermesi gerekmiyor. Sonuçta "Nur" kelimesini her yede kullanan da Nurcular (aman ha, hakaret diye söylemiyorum böyle :)) Tarikat kelimesinde de hala hiç bir sorun göremiyorum, bu kelimenin anlamı, kökeni, kullanımı, Nurculuk için uygun gözüküyor. Tarikat ötesindeki kategori arayışı neden gerekli? Tarikatların altında "Tasavvuf tarikatları" alt kategorisi açabiliriz. İlla başka kategori diyorsanız, "dini cemaatler" olabilir. Nurculuk benzeri başka gruplar da var, Adnan Hocacılar gibi, bunların kategorisi ne olacak, anlaşalım. Filanca 23:39, 10 Kasım 2006 (UTC)

  • Bu tip bir ayrım yapmaya yetkimiz var mı bilmiyorum. Tarikat her ne kadar zaman zaman sözlüklerde tasavvufî vurgusu dışında anlamlarla tanımlansa da (örneğin TDK Güncel Sözlük'ündeki gibi...) ilahiyat literatüründe, tasavvuf dışındaki bir bağlamda kullanıldığından emin değilim. Ayrıca burada kimlik-öz tanımlama yine önem kazanıyor: bu grup kendisini tarikat olarak tanımlıyor mu? Hayır. Israrla kullanılan bir cemaat kavramı var ki kavram olarak cemaat İslamî literatürde, tarikattan bağlı olarak hem çok daha geniş gruplara hitap eden hem de çok farklı bir manevi ve maddi yapıyı tanımlayan bir sözcük. Üstelik cemaat kavramını farklı dinlerdeki dinî cemaatler için de kullanabiliriz. Çoğu dinde, büyük mezhep sınıflandırmasının altında kalan, mezhep veya tarikat sözcükleriyle tanımlanamayacak gruplar, yani cemaatler bulunmakta. Bu sebeple, önerim, Dini cemaatler -> İslami cemaatler gibi bir kategorilendirmedir. Böyle bir kategori ismiyle hem kavramsal hata veya bulanıklıktan kurtulmuş oluruz, hem de geniş bir kavram olarak kullanıp İslam dışındaki dinlere de kullanabiliriz. Ek olarak İslam'daki cemaat kavramının bu grubun düşüncelerinin kökeninde çok önemli bir yer tuttuğunu düşünürsek, cemaat kavramını kullanmak her açıdan avantajlı gibi duruyor. Fikirler? - Noumenon mesajkatkılar 14:12, 13 Kasım 2006 (UTC)

Tarikatlar altında cemaatler olsun demek istemedim. Siz tarikat isminden hoşlanmayınca, asıl kategori cemaatler olabilir dedim, öneri olarak. Böyle olacaksa, sizin gerçek anlamda tarikat kabul ettiğiniz tasavvuf tarikatları için cemaatlerin altında tarikatlar kategorisi açacağız herhalde? Peki hıristiyanlık tarikatlarını Cemaatlerin altına hıristiyanlık cemaatleri diye mi ekleyeceğiz? İşte bu pek uygun değil gibi, çünkü tarikatta açık bir hiyerarşi var, lider var, ritüel var. Cemaat daha ziyade bir araya toplanan müminler grubu canlandırıyor gözümde. Ben hâlâ Nurculuğun tasavvuf dışı bir tarikat olduğunu düşünüyorum. Yani benim tercihim, ana kategorinin tarikatlar olması. Filanca 19:21, 13 Kasım 2006 (UTC)

Yanlış anlamadı isem Nur cemaatinde de açık bir hiyerarşi var, lider var, ritüel var da demiş oluyorsunuz, da niye bunu tartışma maddesinde diyorsunuz. Arkadaşlar tartışma kısmında maddeden daha fazla bilgi oluşmaya başladı. Literatür oluşturmaya çalışmadığımızı biliyorum (kanıtlı olan bilgiyi vermeliyiz) lakin burada yazdıklarınızı da kotarıp maddeye sindirmeliyiz. Bu arada cemaat kavramını bulanık buluyorum. Sınırlarını belirleyemediğimiz kümeyi çevrelemek için kullanılan genel örtü gibi. Çok basite indirgenek istemiyorum ama tarikat tanımı ile Nur cemaatinin çatıştığı ve çakıştığı noktaları gösterebiliriz. Ve madde yine cemaat şemsiyesi altında güvenle durur. --~Tarkovsky~ 21:23, 13 Kasım 2006 (UTC)

Dikkat,Google araştırma motorunda Yazıcılar cemaati diye bir sayfa çıkmıyor--Düşünenadam 14:28, 2 Şubat 2007 (UTC)

Literatürde de yazıcılar cemaatine pek rastlanmaz... sadece yazıcılar denir. Diğerleri için de aynı şey geçerli. Zaman zaman grup lafzının eklendiği de olur: Yazıcılar grubu gibi ama bu da çok nadirdir ve genellikle konuyla pek ilgisi olmayanların kullandığı bir tabirdir. Bu sebeple bunların isimlerindeki cemaat sözcüğünü çıkardım. Bununla birlikte Yeni Asya dendiğinde farklı şeyler de anlaşılabileceğinden (diğerleri için de geçerli), anlam ayrımı vurgulamak maksadıyla parantez içerisinde grup sözcüğünü ekledim: Yazıcılar (grup) gibi. Bu grup lafzı yanlış anlaşılır daha uygun bir anlam ayrım sözcüğü bulalım diyen olursa, değiştirilebilir, sorun değil. Teşekkürler, iyi çalışmalar... - Noumenon mesajkatkılar 14:33, 2 Şubat 2007 (UTC)

Nurculuk değiştir

NURCULUK HAREKETİ VE NUR CEMAATİ HİÇBİR SİYASİ VE POLİTİK AMAÇ GÜTMEYEN,İLMİ VE DİNİ KONULARDA ARAŞTIRMA YAPAN,İSLAM DİNİNİ VE İMAN HAKİKATLERİNİ ÖĞRENMEYE VE ÖĞRETMEYİ,İNSANLARI AYDINLATMAYI KENDİSİNE MİSYON EDİNMİŞ BİR GRUPTUR.HİÇBİR SİYASİ VEYA MADDİ AMAÇ VE GÜNDEMLERİ YOKTUR.ALLAH RIZASI İÇİN ÇALIŞIRLAR.SAİD NURSİ DE BİR İLİM VE BİLİM ADAMIDIR.KİTAPLARINI OKUYAN HERKES BUNU AÇIKÇA GÖREBİLİR.KENDİSİ CUMHURİYETÇİDİR.www.risale-inur.org VE www.saidnur.com İLE www.bediuzzamansaidnursi.net SİTELERİNDEN DETAYLI BİLGİ EDİNEBİLİR.

Said-i Nursi 05-10-2009 01:22

R.T.Erdoğan AKP 3. Olağan Kongresi’nde bahsettiği isimlerden olan Said-i Nursi’nin azılı bir Mustafa Kemal karşıtı olduğu ortaya çıktı…

Said-i Nursi’nin eserlerinde sıklıkla bahsettiği “Deccal” kavramı ile Atatürk’ü işaret ettiği açığa çıktı.

İşte AKP Liderinin hayranlık duyduğu Said-i Nursi’den inciler ;

“Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim.Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)

“...Lozan Muahedesinde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk’ü Protestan yapamayan ve Millet–i İslam için pek zararlı olduğunu ef’aliyle ispat eden ve Hadis– Şerif’in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu(yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde ‘din yıkıcı Süfyan’ dediğimizi (...)” (Emirdağ Lahikası I,50–51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme–i Kübra’ya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226–227)

Bilindiği gibi Said-i Nursi dönemin Cizvit papazları ile bir çok planlı hareket halindeydi.Hatta Said-i Nursi ’Cizvit’ papazını Hristyan nurcu ilan ettiği de bilinen diğer bir gerçek.Yine bilindiği gibi PKK’nın siyasi kanadı DTP’nin mitinglerinde said-i nursi posterleri açılmıştı.



Bşka söze gerek yok.Arastırmaysa arastırma.Arkadaşlar ister hakaret olarak algılasınlar ister başka birşey.Bu ülkede tarikatlara yer YOK.Burası Laik Türkiye Cumhuriyeti'dir.Tek lider M.Kemal ATATÜRK'tür.Bu ülkede yaşıyorsanız ne nurcusu da ne tarikatcısıda ne kürt ü de ne saidnursiside hicbişey olamaz.Türkiye cumhuriyeti Sınırları içerisinde yaşayan herkes Türk'üm demek Atatürk tek liderimizdir demek zorundadır.Beğenmeyene aha kapı ahada sapı...Defolun gidin ülkemizden...

Cemaat / cemiyet? değiştir

Nur Cemaati, ortak dini inanca sahip kişilerin bir araya geldiği topluluk, yani, adı üstünde, bir cemaattir. Cemiyet ise "dernek" anlamına gelen bir kelimedir. Nur Cemaati bir dernekten ibaret olmadığından onlar için kullanılması hatalı olur. Saygılar, Filanca 20:04, 17 Ekim 2007 (UTC)


Lozan anlaşmasına göre Türkiye Cumhuriyeti gayri müslim azınlıklar dışında bir cemaat tanımamıştır.

Hukukçu görüşü şöyle:Şurası kesindir ki, Nur örgütü; bir cemaat ya da azınlık değildir, olması da hukuken düşünülemez. Nasıl ki adındaki ilk harf parti anlamında olan PKK, kendisine yaptığı nitelendirmeye karşın bir parti değil, iç hukukun nitelendirmesi uyarınca terör örgütü sayılmakta ise nur oluşumu da iç hukukun nitelendirmesi yönünden kesin olarak cemaat değildir. İç hukukun "tanıdığı" İslami cemaat yoktur.

TDk sözlüğünde camide namaz kılan topluluğa cemaat deniliyor bir de belli bir dine veya soya bağlı kimselerin oluşturduğu topluluğa deniliyor. Nurculuk ayrı bir din veya soy olmadığına göre cemaat değildir. Bir Camide imamın arkasında namaz kılan topluluk da olmaz.

Cemiyettir çünkü belli hiyerarşileri, kuralları, usülleri vardır. Cemaat kelimesi yetersiz kalıyor ayrıca yukarıdaki sebepten hukuken kullanılması yanlış. Dernek değildir, doğru. Dernek olabilmesi için Dernekler Yasası'nın şartlarını sağlamalıydı ve dernek olabilmek için başvurmalıydı. Eğer farklı bir din olsaydı. Tarikat da denebilir ama tarikat olma özelliklerini de aşmıştırlar çünkü parasal kaynakları vb. nedeniyle basit bir tarikat yapılanmasının sınırlarının da dışına çıkmıştır.

1991 senesine kadar Nurculuk kanun önünde suçtur. Birçok Nurcu bu sebepten hüküm giymiştir. Pekçok kişi 163. madde kaldırılana kadar risalelerini poisten jandarmadan saklamak zorunda kalmı ve el altından dağıtılıp okutulmuştu. Şu anda serbest olması eskiden yasa dışı olmasını yokedemez. Eğer eskiden yasa dışı olduğunu görmezsek eksik bilgi vermiş oluruz.

--Bruno Giordano 20:36, 17 Ekim 2007 (UTC)

Merhaba. Öncelikle, Lozan Anlaşması'ndaki "cemaat" tanımını ansiklopedik kaynak olarak kabul etmeyi doğru bulmuyorum. Lozan, siyasi maksatlarla hazırlanan bir metindi, gerçekleri tarafsız bir şekilde ortaya koymak gibi bir maksadı yoktu. Bu nedenle, Türkiye'deki dini azınlıklardan mesela Süryaniler, Yezidiler de o anlaşmada yer almadı, oysa ansiklopedide yer almaları gerekir. "Cemaat" kelimesinin Nurcuları tarif etmek için neden yetersiz kaldığını açıklamışsınız, size katılıyorum. "Cemiyet"in hatalı olduğu da açık. Daha önce "tarikat" demeyi düşündük, ama sufi tarikatlarıyla karışacağı için karşı çıkan oldu. Peki Said Nursi maddesindeki gibi "İslami hareket" demeye ne dersiniz? Sanki en uygunu bu. 1991'e kadar yasadışı olmasına gelince, elbette bu çok önemli ve maddede yer alması gereki. Saygılarımla, Filanca 08:34, 20 Ekim 2007 (UTC)

Giriş kısmındaki ifadeler değiştir

Giriş bölümünü silmeyi öneriyorum. Sebepleri şunlardır:

  1. Said-i Nursi Nurculuğu bir dernek vakıf gibi kurmadı. O yüzden kurdu demek yanlış.
  2. Giriş cümlesinde fiil yok. şöyle şöyle cemaattir olurdu. ...Cemaat diye bitirilmez.
  3. İslam cemaati olur, yahudi cemaati olur, ermeni cemaati olur, Risale-i nur cemaati olmaz. Risaleler kitaptır. Din veya bir toplum değildir. Kur'an cemaati olamayacağı gibi, Elmalılı hamdi tefsiri cemaati olmayacağı gibi risale cemaati de olmaz.
  4. Birici cümlenin ikinci kelimesinde verilen referans Sadi-i Nursi'nin sözü tam anlaşılır değil Tercümeye muhtaç. Ansiklopedi insanları aydınlatmak içindir kafalarını karıştırmak için değildir.--Bruno 13:52, 20 Ekim 2007 (UTC)
Merhaba Bruno. Korkarım size katılmıyorum, nedenini izah ediyim:
1.Said Nursi'nin Nurculuğu bir hareket olarak kurduğu söylenemez mi sizce? İsterseniz "kurdu" yerine "başlattı" diyelim? Kanımca bu aşırı titizlik olur, kurulan şeyler sadece resmi dernekler ve vakıflar değildir. Yine de istiyorsanuz bu şekilde yapalım.
2. Ansiklopedi maddelerinde cümlelerin "...dir"li "...dır"lı bitmesi şart değil, pek çok kullanıcı diğer üslubu çok daha ansiklopedik buluyor. Sadece Vikipedi'de değil, Meydan Larousse gibi Türkçe'nin saygın başka ansiklopedilerinde de giriş cümleleri bu şekildedir. Vikipedi'de biraz gezinirseniz bu tür pek çok madde bulacaksınız. "...dir"siz maddelere "dir" eklemek ve tam tersi, değişiklik savaşları başlatabileceği için sakıncalı.
3. Nur Cemaati, eğer bu topluluğun kendisine verdiği isimse, bizim de buna saygı göstermemiz gerekir. (Ayrıca, "cemaat ya bir dinin inananları ya da camidekilerdir, bu ikisinin arasındakiler değildir" bilgisi, her ne kadar TDK'dan kaynaklı da olsa, katılmıyorum. "İslami cemaatler" çok kullanılan bir terim. Bu durum TDK'nın Türkçe konusundaki ilgisizlik ve çuvallamalarının bir örneği bence.)
4. Ansiklopedide başka dillerden alıntı dahi yapılan maddeler var. Eğer Said Nursi'nin sözü kullanımdan kalkmış kelimeler nedeniyle anlaşılamıyorsa, bunun çözümü günümüz Türkçesiyle açıklamasını yazmak olabilir, alıntıyı tamamen silmek değil.
Saygılarımla, Filanca 17:22, 20 Ekim 2007 (UTC)

Merhaba Filanca,

Maddenin girişinin böyle kalması ile ilgili sakınca olarak gördüklerim var. İkna olmadım.

Maddeye ilavelerim tamamen silinmiş geliştirilmemiş veya kısmi faydalanılmamış. Yazdıklarım yanlı mı? Hatalı mı? yoksa kaynaksız mı? İlk cümle Şuhur-u Mübareke bilmem ne diye başlasın daha mı güzel oluyor. İlkokul çocukları, tahsili olmayan bilgiye susamış insanlar da okuyor maddeleri. Nurculuk neymiş diyecekler, bakacaklar, he şuhur-u mübarakenin şeysiymiş mi desinler.

Maddenin bu haliyle Nurcu kime denir peki diye soran okuyucu, bu yazılanlarla bir yanıt alabiliyor mu? Nur cemaatinden olan kişilere nurcu denir diye bir madde olabilir mi? Ne dersiniz? cam bardak nedir? Camdan yapılmış olan bardağa cam bardak denir. Bitti.

Bence giriş kısmı yakışıksız çünkü

  1. Bilgi vermiyor.
  2. Şuhur-u mübareke diye propaganda ile başlıyor.

Çok istiyorsanız kalsın. Lütfen eklediklerimi silmeyin. Amaç bilgi vermek olmalı bence. Cam bardak camdan yapılmış bardaktır denmemeli.


Saygılar,

--Bruno 18:30, 20 Ekim 2007 (UTC)

Haklısın, isminde cemaat varken tekrar cemaat demek hoş değil. Ayrıca Nurcular düzensiz bir cemaatten öte, örgütlenmiş bir yapı arz ediyorlar. Peki bunlara "hareket" deme önerime ne diyorsun? İlk cümleyi şu şekilde değiştirsek: "Nur Cemaati (Nurculuk, Risale-i Nur Cemaati) Said Nursi tarafından kurulan İslami hareket." Ne dersin? Öte yandan, "şuhur-u mübareke" pek propaganda sayılmaz kanaatindeyim, zira Said Nursi'nin sözleri olduğu açıkça belli. Oraya eklenme nedenini hatırlıyorum: Bir kullanıcı "Nurcu" kelimesinin aşağılayıcı anlamı olduğunu, o yüzden "Nur Cemaati" dememiz gerektiğini söylüyordu. Bunun üzerine bir başkası, bizzat Said Nursi'nin "Nurcu" kelimesini kullandığını göstermek ve bu ismin hakaret olmdadığını kanıtlamak için o kaynağı ekledi. Her halükarda bir kaynağı çıkartmak doğru olmaz bence. Saygılar, Filanca 20:41, 20 Ekim 2007 (UTC)

Cemaat, cemiyet, topluluk, fikir akımı, hareket diye bir etiket koymak zorunluluğu var mı? Mademki bu konuda fikir birliği yok, o zaman ne olduğunu anlatılsın daha doğru olur. Etiket koymak istenirse de kendimiz bir etiket koymayalım çünkü ansiklopediler sentez ve yeni çıkarımlar yapmazlar. Onun yerine eğer bazı kaynaklarda cemaat yahut hareket diye geçiyorsa onlara atıfta bulunulabilir(her ne işe yarayacak her ne bilgi verecekse). Almanca maddeyi güzel yazmışlar mesela.--Bruno 07:23, 21 Ekim 2007 (UTC)

Evet, bir "etiket" koyma mecburiyeti var. Ansiklopedi maddelerinin ilk cümlesi, bir şeyin NE olduğunu kısaca ve açıkça anlatma çabasındadır. Bir meyveden mi bahsediyoruz, makinadan mı, matematik işleminden mi? Bunu yazmamız gerekli. Filanca 16:52, 25 Ekim 2007 (UTC)
Şöyle desek nasıl olur:
"Nurculuk, Said-i Nursi'nin risalelerinde açıkladığı fikirlerine dayanan, 20. yüzyıl başlarında doğan bir İslami harekettir. "
Silmeyesiniz diye tartışma sayfasına yazıyorum önce. :)Saygılar, --Bruno 18:30, 25 Ekim 2007 (UTC)

Bence uygun, elinize sağlık. Önce buraya yazmakla iyi da ettiniz, maddeyi düzeltmeden önce bir iki gün daha beklemeniz iyi olabilir, itiraz edecek kimse varsa fırsat tanımış oluruz. Bu arada, madde başlığını da "Nurculuk" olarak değiştirmeniz ve Nur Cemaati maddesinden oraya yönlendirme yapmanız gerekecek. Bir de hatırlatma: Risale-i Nur maddesi zaten var, "risalelerinde" kelimesinde oraya bağlantı verebilirsiniz. Saygılar, Filanca 19:09, 25 Ekim 2007 (UTC)

Bir şeyi atlamışım: Giriş cümlesinin "...tir." diye bitirilmesine itirazım var :) Bence maddede şu anda olduğu gibi olmalı, bu üslup daha ansiklopedik. Türkçe ansiklopediler de bu yolu takip ediyor. Filanca 20:08, 25 Ekim 2007 (UTC)

dır dir ifadesi:
  • Microsoft Word programında -dır ve -dir diye bitmeyen cümleler imla hatası olarak işaretleniyor. Sağ tıkladığınızda yüklemsiz tümce diye mesaj veriyor.
  • Bazı ansiklopedilerde -dır -dir diye yazıyor; bazılarında yazmıyor.
  • Uzun bir cümle -dır -dir diye bitirilirmezse cümle bozuluyor ve kulağa hoş gelmiyor.
  • Bu konuda uzman değilim ama yanlışmış gibi geliyor bana.
  • Bir de -dır -dir ile bitirmenin kimseye bir zararı yok. Bütün ansiklopedilerde -dır -dir diye yazılmış. Yabancı dillerde de durum böyle bir ingilizce cümleden is çıkınca cümlenin hiçbir anlamı kalmıyor. Saygılar, --Bruno 06:18, 27 Ekim 2007 (UTC)

Giriş kısmı cümlelerine devam değiştir

Cemaat üyeleri Said Nursi'nin görüşlerinden yola çıkarak oluşmuş düşünce akımını benimser, Sünni İslama bağlıdır. Nur Cemaati, bir tasavvuf tarikatı değildir. Başlıca esası Said Nursi'nin yazılarının (Risale-i Nur) okunması ve yorumlanmasına dayanır.

Bu cümlede de gramer, bağlam ve anlam yönünden sakatlıklar var.

  • Cemaat üyeleri çoğuldur. Benimserler, bağlıdırlar olmalıydı.
  • Sadi-i Nursi Şafîiydi. Nurcuların arasında başka mezheplerden insanlar var. Sünni İslam diye bir söz söylendiyse özel bir anlamı olduğu belirtiliyordur. Niçin peki öyledir, Sünni islam nedir, nurculuktaki önemi mi vardır ki buraya yazılmıştır. Varsa önemi nedir diye kafalarda soru işaretleri doğuyor. En azından Sünni İslam maddesine iç bağlantı verilmeliydi ki ilgilenen araştırsın.
  • Okuyucu nurculuğun ne olmadığını sormuyor ki tasavvuf tarikatı değildir yazılmış. Tasavvuf ve tarikatlar konusu çok derindir. Tassavvuf konusu engin bir derya ise bu maddenin konusu bir balığa benzetilebilir. Hamsi maddesinde hamsi deniz değildir demek gibi olmuş. Okuyan kişi tasavvuf tarikatlarının ne olduğunu biliyor mu ki değildir diyoruz. Kolay bir şey, daha zor başka birşey olmadığı söylenerek açıklanmaya çalışılmış. Ne olduğu açıklanmalı öncelikle. Eğer tassavvuf tarikatı olmadığı vurgulanacaksa daha ilerilerde bir sebebe dayandırılarak verilmeli. Daha tanımın başında şu değildir bu değildir demek yanlış. Ne olmadığı değil ne olduğu söylenmeliydi.
  • Tasavvuf ve tarikatlar konusu ile bağdaştırılarak yüceltilip bir kerameti olduğu izlenimi verilmeye çalışılmış. Sadelik, tarafsızlık ve açıklayıcılık esas olmalıdır maddelerde.
  • Başlıca esası Said-i Nursi'nin yazılarının okunmasıysa diğer esasları nelerdir. Okuyup yorumlamak yeterli mi nurculuk tanımı için. Eskeza okuyan kişi eğer ne denildiğini anlamaya çaba gösterirse yorumlamış da olacaktır. Nurcu mu diyeceğiz bu kişilere. Dava konusu olarak okumak zorunda kalan hakimler ve savcılar da nurcu olmuş mu oluyor. Eksik bilgi. Cümle hatalı.
  • Aynı bilgiyi 3 cümle boyunca veriyor. Risaleleri okumaya bakar iş diyor. Sonra dönüyor. Tasavvuf tarikatı değildir diyor:) Yeni bir bilgi vermemekte ısrarlı.

Düzeltilmeye muhtaç. Madde bilgi vermeli ve konuyu sade ve anlaşılır olarak açıklamalı. Saygılar, --Bruno 07:25, 27 Ekim 2007 (UTC)

Düşünce akımı değiştir

Düşünce akımını benimserler yerine dünya görüşünü benimserleri öneriyorum. Düşünce akımı ifadesi, felsefi akımlar veya felsefi derinliği olan siyasi öğretiler için kullanılır. Risalelerin biraz Skolastik felsefeye yakınlığı vardır ama felsefi derinlik ve içerikten yoksundurlar. Bu yüzden düşünce akımı olmaz. Sadece akım veya daha doğrusu dünya görüşü demek sağlıklı olur. Düşünce akımları genelde neden, niçin sorularının mantık çerçevesinde yanıtını ararlar. Bazen de bu sonuçlardan bazı öğretiler doğar. Skolastik ortaçağ felsefesinde dahi dogmatik olsa bile sorgulama sonucu sebepler çıkarılır. Said-i Nursi Kur'an'ı kendi dünya görüşü çerçevesinde yorumlamıştı. Şimdi o zaman mesela, Elmalılı Hamdi Tefsiri'ni de fikir akımı mı kabul edeceğiz.

--Bruno 06:04, 21 Ekim 2007 (UTC)

Risalelerin felsefi içerikten yoksun olduğu, derinliği olmadığı ve "düşünce akımı" nitelemesini hak etmediği taraflılık olur. Zira beğenin veya beğenmeyin, bu fikirler bir bütünlük oluşturuyor ve geniş bir kesimi etkiliyor. Onun hakkında çok sayıda eser yazılıyor, yeni yorumlara tabi tutuluyor, geliştiriliyor, üniversitelerde inceleniyor, bilimsel kongreler düzenleniyor. Elmalılı tefsirine ise düşünce akımı demek doğru olmaz, o tefsirin derinliksiz olmasından değil, arkasında kendi izinden gelen başka eserler gelmemesi yüzündendir. Saygılarımla, Filanca 16:50, 25 Ekim 2007 (UTC)

Diyanet İşleri Müşavere Kurulu'nun 23/5/1956 klemesi değiştir

Diyanet İşleri Müşavere Kurulu'nun 23/5/1956 gün ve sayısız ehl-i vukuf raporuna istinaden Afyon Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bediüzzaman Said Nursi'nin kitap ve evraklarının kanuni mevzuata muhalif siyasi ve idari hiç bir mahzuru görülmemiş olmakla, sözü geçen eseler 23/6/1956 gün, 954/278 esas ve 955/218 karar sayılı ve kaziye-i muhkeme haline gelen beraet karariyle ve yine Isparta Sorgu Hakimliği'nin 11/9/1956 gün, 954/28 esas ve 1956/65 karar sayılı ve aynen kazıye-i muhkeme haline gelen men-i muhakeme karariyle bilumum Nur Risaleleri sahiplerine iade edilmiştir. --- Her Hakkı Mahfuzdur.--- Mehmet Haras Edincik - Bandırma


Hukukta son karar mercii yargıtaydır. Mahkûmiyetle sonuçlanan davaları sanıklar temyiz edebilir. Savcılar da beraat kararlarını temyiz eder. Temyizlere önce Yargıtya Ceza Daireleri bakar. Bazı ender durumlarda savcı iddialarından hala vazgeçememiş ve sanıkların suçsuzluğuna kani olmadıysa yargıtay ceza dairesinin temyiz kararına itiraz edebilir. Bu durumda dava dosyasına Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir daha bakar. Artık Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun ötesinde bir temyiz mercii yoktur. İşte bu bağlamda 1965 yılında ağır cezada Nurculuk propagandası ile beraat eden T. ve M. isimli şahıslar Yargıtay Ceza Genel Kurulu 20 Eylül 1065 yılındaki kararında eylemlerinde suçlu bulundular. Bundan sonra yargıtay ceza genel kurulu kararı benzer davalara mesnet teşkil etti. Türk Ceza Yasası değişinceye kadarki 1965-1991 arası Nurculuk suç kabul edildi. Yasalarımıza göre şuan Nurculuk, suç değildir.
1965 öncesi alınmış beraat kararları davaya bakan savcıların umursamazlığı, isteksizliği ve başarısızlığı olarak görülebilir. 1964 yılındaki davada savcı hakkını aramış ve savunduğu iddianın doğruluğunu tarih önünde sonsuza kadar ispat etmişti.Saygılar--Bruno 13:23, 21 Ekim 2007 (UTC)

sanılmaktadır-gözlenmektedir değiştir

Kaynakta sanılmaktadır yazıyor. Kaynağı çarpıtmak doğru olur mu? Eğer ki gözlenmektedir diyecek ise gözlemi kimin yaptığını da belirtmemiz gerekmez mi. Hiç bir nurcunun tarikatı heyet yönetiyor dediğini ne duydum ne okudum; sadece izlenim bu yöndedir. Kaynak varsa gözlenmektedir diyelim.

Ancak Hıyanet-i Vataniye Kanunu ve İstiklal Mahkemesi gibi organların gadrine uğramaması da ilginçtir. Öte yandan Barla Mektupları ve Emirdağ Lahikası'nda adını vermeden Mustafa Kemal'den 'Deccal' diye söz etmesi, müritleri-nin de Mustafa Kemal hakkında 'Beton Kemal' türü aşağılayıcı ifadeler kullanması, destekçisi olduğu Demokrat Parti'nin bile üzerindeki yasağı kaldırmasını imkânsız kılmıştır. Said-i Nursi, ölümünden sonra geride bir 'halife' bırakmamıştır. Hareketin günümüzde bir heyet tarafından yönetildiği sanılmaktadır. [1]


Saygılarımla, --Bruno 10:06, 25 Ekim 2007 (UTC)

Tamamen tarikat propagandasi. hicbir sekilde objektif ve ansiklopedik icerigi bulunmamakta. Dikkate alinmasin!...

Makale ansiklopedik degeri olmayip tamamen bu cemaate yakin olanlarin yazip yerlestirdigi metinlerle doldurulmus. Tamamen vasifsiz! --178.202.141.211 21:39, 30 Temmuz 2013 (UTC)

Nurcu peyseller kime denir? değiştir

Yazıda böyle bir ifade geçiyor:

Said Nursi tarafından yazılan 130 bölüm 6000 sayfadan oluşan Nur Risaleleri'ni okuyan, risalelerdeki fikirleri benimseyenlere ve daha ötesinde risaleleri başkalarının da okuması için çoğaltıp dağıtan ve bu amaç doğrultusunda dini kurslar açanlara Nurcu denir.

Söyler misiniz, bunu hangi kaynağa dayandırıyorsunuz? Risalelerde böyle bir ibare geçiyor mu? Aşağıdaki risalelerde geçen ibare, nur talebeliğinin şartını açık bir şekilde bahsetmektedir. Eğer bir delil gösteremiyecekseniz bu sizin şahsi görüşünüzü yansıtmaktadır ve tarafsızlıktan öte birşeydir.Oruchkaptan 18:25, 25 Mayıs 2008 (UTC)

Aynı şekilde aşağıdaki ifade de şahsi görüş bildirmektedir:
Nur Risaleleri'ni başkalarının okumasını sağlamaya ve risalelerdeki dünya görüşünü duyurup taraftar toplamaya Hizmet denir.Oruchkaptan 18:27, 25 Mayıs 2008 (UTC)
Bu ifadeleri kim yazmış bilmiyorum ama eksik ve yanlış oldukları aşikar. Düzeltmek gerekir. Risale-i Nur gruplarının tamamını kapsayacak şekilde bir cümle kurulması gerekir ki tarafsızlık ilkesi gerçekleşmiş olsun. --Terennum Mesaj 12:29, 27 Mayıs 2008 (UTC)

Talebeliğin Şartlarını Belirtmek ve Tarafsız olmak değiştir

Reklam yapılmasın ve tarafsız olmaya çalışalım. Aşağıdaki ibare tarafsız bir ibare değildir. Sizin fikrinize göre karakalem önemli anazler içerir. Bana göre ise mesnetsiz analizler içerir.

Ancak,Nur Cemaatinin tarihi yapılanması konusunda önemli analizler içeren "karakalem" web sitesi başta olmak üzere bu konuda tarihsel analiz yapanlar tarafından, Said Nursi'nin vefatından sona nurculuğun önderliğinin bir süre ikili kollektif önderliğe dönüştüğü ifade edlmektedir.

Talebeliğin şartları noktasında karakalem veya şu bu site, yazı, kişi değil Risale-i Nur'da geçen ibareleri esas alalım. Talebeliğin şartı ile ilgili Risale-i Nur'daki şu ibareye gözümüzü kapamayalım:

Risâle-i Nur'a intisab eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan ve yazdıran Risâle-i Nur talebesi ünvanını alır. Ve o ünvan altında, her yirmi dört saatte benim lisanımla belki yüz defa bazen daha ziyade hayırlı dualarımda ve mânevî kazançlarımda hissedâr olmakla beraber, benim gibi dua eden kıymetdâr binler kardeşlerin ve Risâle-i Nur talebelerinin duâlarına ve kazançlarına dahi hissedâr olur.[ Şeker Mektubu ]

Said Nursi böyle diyorsa bize ne oluyorki bunu herkesden saklıyoruz. Tarafsız olmaya çalışalım lütfen. Eğer varsa bu ibareyi yalanlayan risalelerde bir yer, ya da bu ibareler risalelerde yoksa gelin burada tartışalım. Ama neden bunları değiştirmekte ısrar ediyorsunuz anlamadım.

--Oruchkaptan 03:12, 25 Mayıs 2008 (UTC)

Tarafsız olmaya çalışalım ifadesini ben kullanacaktım, ilginçtir ki siz de kullanıyorsunuz. Said Nursi'nin yazmayla ilgili mektupları olduğu gibi matbuat ve farklı noktalarda da mektupları vardır. O mektupların yazıldığı dönemde bu eserler elle çoğaltıldığı için hizmetin yazmak olduğu ifadesinin kullanılması çok doğaldır. Fakat bu genelleştirerek sadece yazmak denildiği zaman tarafsızlık diye birşeyden bahsedemeyiz. Çünkü Said Nursi'nin eserlerinin diğer kısımlarında nasıl bir hizmet yöntemi benimsendiği ortaya koyulmaktadır. --Terennum Mesaj 12:31, 27 Mayıs 2008 (UTC)

Hizmet Nedir? değiştir

Nur Risaleleri'ni başkalarının okumasını sağlamaya ve risalelerdeki dünya görüşünü duyurup taraftar toplamaya Hizmet denir.

Bu ibare ne kadar doğrudur? Siz böyle görmüş, duymuş veya yapıyor olabilirsiniz ama bu şahsi bir fikirden başka bir şey değildir. Yine bu noktada tarafsız olmak istiyorsak Risale-i Nur'dan kaynak göstermek gerekir. Bir şeyin hizmet olarak telakki edilebilmesi için risalelerde çok yerlerde farklı farklı şartlar mevcuttur. Mesela:

Ey tenbellik damarıyla yazıda usanan ve ey sofi-meşrep kardeşlerim: Bu iki hadisin mecmuu gösteriyor ki, böyle zamanda hakâik-i imaniyyeye ve esrar-ı Şeriata ve sünnet-i seniyyey hizmet eden mübarek halis kalemlerden akan siyah nur veya ab-ı hayat hükmünde olan mürekkeplerin bir dirhemi, şühedanın yüz dirhem kanı hükmünde, yevm-i mahşerde size faide verebilir. Öyle ise, onu kazanmaya çalışınız.

gibi ibareler hizmet etmenin sadece başkalarının okumayı sağlaması ve adam kazanmak olmadığını gösteriyor. Ayrıca risalelerin bir çok yerinde sünnet-i seniyye'ye uymak, Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmek, müslümanlara iman cihetinde hizmet etmek,[ Yazı Mektubu ] gibi işlemler de hizmet sayılmaktadır. Eğer bu cümlenize risalelerden bir deliliniz varsa buyrun yazın. Yoksa bu ifade sizin görüşünüzden öteye gidemeyecektir.

--Oruchkaptan 03:15, 25 Mayıs 2008 (UTC)

Yukarıda da dediğim gibi hizmet tanımının değiştirilmesi gerekiyor. Bunun için kollektif bir çalışma yapabiliriz.

ÜSTADI TANIMAMAK değiştir

NE ACI ONU DUYUP TA TANIYAMAMAK O Kİ MESNEVİSİNDE NURŞİN KARYESİNDEKİ SEYDAYI HAYRETİ ŞAYANLA ÖVÜYOR SİZ İSE YERİYORSUNUZ TARİKATI BİLMİYOR MÜNKİR OLUYORSUNUZ.NE ACI Kİ HOCA EFENDİNİN MÜRŞİDİN RAHLESİNİN ÖNÜNE OTURUP KALBİ ACAİPLİKLERİ ÖĞRENİN EMRİNİ İŞİTİYOR ANCAK BUNU KÖRÜ KÖRÜNE İNKAR EDİYORSUNUZ HİÇ OLMAZSA MÜCTEHİDLERİN HAYATINA DA MI BAKAMADINIZ.SON 2 SENEM OLMASAYDI HELAK OLMUŞTUM DEMİYOR MU İMİM I AZAM.YANİ MÜRŞİDE GİDİYOR.ALLAHI DEFALARCA RÜYADA GÖREN İMAM GİDİYORDA SİZ NİYE BUNA KÖRÜ KÖRUNE BAĞLILIK DİYORSUNUZ.ONLAR BU İŞİ BİLMİYOR DA SİZ Mİ BİLİYOSUNUZ.EDEN EDER ETMEYEN ETMEZ.MÜRŞİDE İNTİSAB FARZ I AYIN DİYEN VAR.TAVSİYEMİZ VAKKASOĞLU HOCAMIZLA İLGİMİZDİR.SORUN ANLATSIN.NASİBİNİZ OLMASI HASEBİYLE

Öğüt vermek veya üstü kapalı karşıt fikirde olanlara tehdit savurmak yerine üstadı tanıtmaya yardımcı olmak daha uygun olur. Maddeye katkıda bulunanların çok yüksek seviyede din bilgisi olabileceğini de gözönünde bulundurmak gerekir. Siz de bu kervana katılın bildiklerinizi yazın, kaynağınız varsa belirtin... Saygılar, selamlar--Bruno 19:06, 11 Şubat 2008 (UTC)

Nur Cemaati tarikat değildir değiştir

Madde içeriğindeki tarikat kelimesini kaldırıyorum. Nur cemaati adından da belli olduğu gibi tarikat değil, cemaattir. Said Nursi eserlerinde bu zamanın tarikat zamanı olmadığını cemaat zamanı olduğunu ifade etmiştir.
Kaynak: "Risale-i Nur mesleği, tarikat değil, hakikattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir. Bu zaman tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır." Emirdağ Lahikası, Said Nursi


Ayrıca konuyla ilgili bir makale için: http://www.nur.org/tr/nurmektebi/nurkutuphanesi/Risale_i_Nur_Hareketi_Tarikat_Cemiyet_Cemaat_mi_579
--Terennum 06:10, 21 Nisan 2008 (UTC)

Bazılarına göre tarikat olduğu gibi bazılarıan göre de islam dışı bir dindir.95.7.228.82 14:57, 2 Ekim 2011 (UTC)

İslamın başlı başına mezhebi gibi.88.231.225.8 19:03, 8 Ağustos 2012 (UTC)

Tarikat ve Dini topluluk gibi.88.232.155.134 10:02, 20 Ağustos 2013 (UTC)

Nur cemaatinde üst alt yoktur değiştir

Madde'de üst-alt ilişkisinden bahsedilmiştir. Risale-i Nur'da Said Nursi bu konuyu açıklağa kavuşturmuştur. Üst-alt ilişkisi Nur hareketinde yoktur. Risale-i Nur okuyup da üst-alt ilişkisi olan gruplar da mevcuttur; fakat bunu genele mal etmek doğru olmaz. Zira dediğim gibi konuyu Said Nursi eserinde izah etmiş.

Kaynak:
DÖRDÜNCÜ DÜSTURUNUZ: Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir. Ehl-i tasavvufun mabeyninde “fenâ fi-ş şeyh, fenâ fi-r resûl” ıstılâhatı var. Ben sôfî değilim. Fakat onların bu düsturu, bizim meslekte “fenâ fi-l ihvân” suretinde güzel bir düsturdur. Kardeşler arasında buna “tefânî” denilir. Yâni: birbirinde fâni olmaktır. Yâni: Kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyyât ve hissiyâtiyle fikren yaşamaktır. Zaten mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlâd, şeyh ile mürid mâbeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır. Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer. Mesleğimiz “Halîliye” olduğu için, meşrebimiz “hıllet”tir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmerd kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin üss-ül-esâsı, samimî ihlâstır. Samimî ihlâsı kıran adam, bu hılletin gâyet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gâyet derin bir çukura düşmek ihtimali var. Ortada tutunacak yer bulamaz.
...


İhlas Risalesi - Lemalar - Said Nursi

Görüleceği gibi üst-alt ilişkisi olarak değerlendirilebilecek sadece üstadlık vardır. Üstad da zaten Said Nursinin kendisidir. --Terennum 06:18, 21 Nisan 2008 (UTC)

Peki ama Modern nurcular hiyerarşik olarak yapılanmış olduğunu görmezden mi geleceğiz. Hatta Fethullah Gülen grubu bu konuda kendilerini geliştirmişler. Ev imamı, mahalle imamı, okul imamı, şehir imamı kıta imamı diye hiyerarşi kurmuşlar. Mesela bir emniyet müüdürü, tarikat hiyerarşisinde bir sıradan polis memurunun astı ise emniyet müdürü astı olan memurunun kararlarına icabet etmek zorundadır. --Bruno 06:45, 21 Nisan 2008 (UTC)

Evet Gülen grubunda net bir hiyerarşi söz konusudur. Bunu inkar etmiyorlar zaten. Fakat Gülen grubu ile Nurculuk arasında çok ciddi farklar vardır. Said Nursi maddesinin tartışma kısmında Emre Aköz'ün bu konuyla ilgili bir yazı dizisinin linkini verdim. Oradaki yazı dizisini okuduktan sonra tekrar burada konuşabiliriz.--Terennum 15:58, 21 Nisan 2008 (UTC)

Risale-i Nur hareketinde meşveret (toplantı sonucu karar almak) değiştir

madde'de ağabeylerin karar merci olduğu ifade edilmiştir. fakat gerçek bu değildir. said nursi eserlerinde meşveret, istişareyle karar alınmasını ifade etmiştir.

Kaynak olarak bir örnek Hutbe-i şamiye eserinden:
Nurun Yirmi Birinci Lem’a-i İhlâsında izah edildiği gibi, haklı şûrâ ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif, yüz on bir olduğu gibi, ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile, üç adam, yüz adam kadar millete fayda verebilir. Ve on adamın hakikî ihlâs ve tesanüd ve meşveretin sırrıyla, bin adam kadar iş gördüklerini, çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor. Madem beşerin ihtiyacatı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz, ve kuvveti ve sermayesi pek cüz’î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla, elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi, hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikinden gelen şûrâ-yı şer’î ile yaşayabilir, o düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar.
NOT:Lütfen değişiklik yapmadan önce bu başlıklara cevap veriniz. Aksini gösteremediğiniz sürece değiştirerek "bilimsellik, kaynağa bağlılıktan uzak" ideolojik ifadelerden kaçınınız. Doğruyu anlatmak olmalı hedefimiz. --Terennum 06:23, 21 Nisan 2008 (UTC)

Buna örnek olarak Said-i Nursi'nin vefatından sonra ağabeylerin yaşça büyük Hüsrev Altınbaşak yerine daha genç olan Zübeyir Gündüzalp'i seçmeleri örnek verilir. Yani kuralların idare heyeti tarafından esnetilebilir ve değiştirilebilir olduğu görülüyor. Bunu aksi örnekler biliyorsak burada tartışalım. Said-i Nursi'nin sözleri önemlidir tabi ama dilinin anlaşılmazlığı, edebi sanatlar ve benzetmelere başvurması vs. dolayısıyla sözlerine ne kadar uyulduğunun da önemlidir. Aslolan cemaatin ne şekilde davrandığıdır...--Bruno 06:57, 21 Nisan 2008 (UTC)
Zübeyir Gündüzalp "üstad" olarak seçilmemiştir. Zübeyir Gündüzalp cemaati bir arada tutmak için hizmetlerin organizasyonu sağlamak için ağabeyler tarafından tabiri caizse "organizator" olarak seçilmiştir. Nurculukta bir hiyerarşi olmadığı için Said Nursinin yerine seçilen bir kişi konumunda değildir. Hüsrev Altınbaşak yerine Zübeyir Gündüzalp'in seçilmesi ise cemaat içindeki özel sebeplerden dolayıdır.Yani bu seçimin amacı hizmetlerin,-üstadın vefatından sonra- aksamaması içindir.Cemaatin "başına" birini seçmek anlamını taşımıyor.Ki zaten cemaat anlamına muhaliftir cemaatin lideri olmaz mantık olarak.Cemaat birlikte konuşulup kararların alındığı bir platformdur.
Bu konudan farklı olarak ifade ettiğiniz dilinin anlaşılmazlığı gibi konular tamamen şahsidir.Çünkü yazıldığı dönemde 7den 70e herkes anlayabiliyordu bu eserleri.Şimdi anlaşılmamasının sebebi osmanlıca kelimelerin dilimizden uzaklaştırılması sonucu bu zamanın insanlarının anlamada zorlanmasıdır.Bunu çözmek için sayfa kenarlarında her kelimenin o sayfadaki anlamları mevcuttur.Ayrıca her edebi eserde olduğu gibi Risale-i Nur'un da kendine özgü bir dili vardır.Ve bunun orjinalliği bir çok makalede profesörlar tarafından dile getirilmiştir.Okurlar da bunun farkındadır ki sadeleştirilmiş haline ihtiyaç duyanların sayısı çok azdır.Okudukça kelimelere aşinalık kazanılmaktadır.Said Nursi'nin dili karmaşık gibi görünse de bu sadece uzaktan bir bakıştır.Bu eserlere daldıkça aslında bu dilin ne kadar bir bütünlük arzettiği görülmektedir.Kişilerin farklı yorumlar çıkarması da pek tabiidir.Allah'ın kelamı olan Kuran'dan dahi 4 mezhep çıkmışken, Said Nursi'nin yazdığı eserdeki farklı yorumlar çıkması normaldir.Ama temel Nurculuk değerleri çok net ve açıktır eserlerde.--Terennum 16:09, 21 Nisan 2008 (UTC)
Üstad dururken kime ne oluyorki istişare, meşveret yapıp üstadın kararına saygı göstermiyor. Yaşça büyük olarak bakarsanız Hüsrev Altınbaşak'tan daha büyük olan Hulusi Yahyagil vardır. Ama hiç ismi burada bahis konusu yapılmamıştır. Halbuki bu iş yaşça büyüklüğe değil, üstadın belirlemesi ile olur. Ne demiş risalede üstad:
Hüsrev gibi bir nur kahramanından, benim yerimde ve Nur’un şahs-ı manevisinin çok ehemmiyetli bir mümessili olmasından hiçbir cihetle gücenmemek elzemdir.[Şualar 527]--Oruch Kaptan 04:12, 25 Nisan 2008
Hüsrev Bey kardeşim! senin sorduğun meselelerin cevapları fıkıh kitaplarında mevcuttur. Bu bilgilere ulaşmak da kolaydır. Ben bir talebe arıyorum o sen olsan gerek! İslam alemi bu gün, büyük bir sarsıntı geçiriyor. İman kalesi tehlikededir. Gel, beraber Kurana ve bu aziz milletin İmanına hizmet edelim!--Oruch Kaptan 04:12, 25 Nisan 2008
Başka bir yerde ise:
Gizli düşmanlarımız iki plânı takib ediyorlar. Biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkid ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki; Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünki şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir.[Şualar 540]--Oruch Kaptan 04:12, 25 Nisan 2008
Bu Zât (Hüsrev Efendi) müstesna ve şirin kalemiyle nurlardan altı yüz risaleye yakın yazmış ve bu vatanın her tarafına neşrederek, komünist perdesi altında dehşetli ifsada çalışan anarşistliği kırdı, ve tecavüzünü durdurdu ve bu mübarek vatanı ve kahraman milleti o zehirden kurtarmak için tesirli tiryakları (ilaçları) her tarafa yetiştirdi. Türk gençliğini ve nesl-i âtîyi büyük bir tehlikeden kurtarmaya vesile oldu.[Şualar-II, 547]--Oruch Kaptan 04:12, 25 Nisan 2008
Şimdi Hüsrev gibi bir nur kahramanı size ihsan edildi, İnşallah bu medrese-i Yusufiye dahi medreset-üz Zehra’nın bir mübarek dershanesi olacak. Ben şimdiye kadar tamamıyla Hüsrev’i ehl-i dünyaya göstermiyordum, gizlerdim. Fakat neşredilen mecmualar, Onu ehl-i siyasete tamamıyla gösterdi, gizli bir şey kalmadı. Onun için ben onun iki üç hizmetini has kardeşlerime izhar eyledim. Hem ben, hem o daha gizlemek değil, lüzum ise ayn-ı hakikat beyan edilecek.Şualar-II, 486--Oruch Kaptan 04:12, 25 Nisan 2008
Bu zat hafız olmadığı halde yazdığı iki mükemmel Kur’an ile ve üçüncüsünü gözle görünür bir nev’i lem’a-i i’caziyesine beş-altı mushafta işaretler yaptım. Hatt-ı Arabî-i Kur’anîleri mükemmel olan kardeşlerime, taksim ettim. Bunların içinde Hatt-ı Arabi-i Kur’anda Hüsrev onlara yetişemediği halde birden umum o katiplere ve hatt-ı Arabi muallimine tefevvuk eyledi. Ve hatt-ı Arabi’de en mümtaz kardeşlerimizden on derece geçti. Umumen onlar tasdik edip, evet bizden geçti, biz ona yetişemiyoruz dediler. Demek Hüsrev’in kalemi, Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyanın ve Risale-i Nur’un mucizevari kerametleri ve harikalarıdır.[Kastamonu Lahikası 109]--Oruch Kaptan 04:12, 25 Nisan 2008

Üstadlık değiştir

Zübeyir Gündüzalp, Said Nursi'nin ölümünden sonra cemaati bir arada tutma görevini ve cemaate yol gösterme görevini üstlenmiştir. Oysa üstadlık daha üst bir seviyedir. Nur cemaatinde ise Üstad tektir, o da Said Nursi'idir. Bunun böyle olduğunu Said Nursi'nin şu ifadesinden anlayabiliriz:

Zaten mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlât, şeyh ile mürid mâbeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır. Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer. Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin üssü'l-esası, samimî ihlâstır. ( Lemalar | Yirmi Birinci Lema | 166 )

Bu bakımdam ilgili kelimeyi yol gösterici olarak değiştirdim. Daha ansiklopedik bir tabir bulunabilirse değiştirilebilir tabi ki. İyi çalışmalar.

--Terennum 07:43, 24 Mayıs 2008 (UTC)

Buradan nasıl üstadın tek olabilceğini çıkardınız anlamadım. Burada üstad tektir ifadesi geçmiyor. Üstad şeyh gibi bir mana taşımaz! Üstad demek ilimce yüksek olan demektir. Bu durumda gerek risale bilgisinde gerekse diğer noktalarda üstad olunabilir. Eğer nur cemaatine has bir tabir olarak üstadlığın tek olduğunu ve sadece Said Nursi olduğunu ifade ediyorsanız nur cemaatinin kurucusunun ağzından böyle bir ifadeye rastlamışsınız demektir. Paylaşın biz de öğrenelim. --Oruch Kaptan 03:57, 25 Mayıs 2008


Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer.

Nerden çıkardığım "olsa olsa bir üstadlık ortaya girer" ifadesidir. Bu Üstadlık da müellifin kendisi olduğu için tartışmaya gerek yoktur aslında. Üstad denildiği zaman kapsayıcı manada ne anlama geldiği açıktır. Yani Said Nursi'nin konumundan bahsediyorum. Said Nursi'nin talebelerinin hiçbirine Üstad denilemez bu bağlamda. Mantık hatası olur zaten talebeye hoca unvanı vermek. Fakat bilgisiyle tecrübesiyle ön planda olanlara kendi aralarında üstad yakıştırması yapılabilir. Necip Fazıl'a da üstad denir edebiyat alanında. Bunları birbirine karıştırmamak gerekiyor. Nur cemaatinde ise bir tane Üstad vardır. O da Said Nursi'dir. Diğerleri Onun öğrencileridir. Öğrencileri de ilimce Said Nursi'den yüksek olmadığı için üstad unvanı Said Nursi'de kalmaktadır. Talebelere ise, kanaat önderi, ağabey gibi ifadelerle onun ilmine saygı gösterilebilir. İyi çalışmalar. --Terennum Mesaj 12:37, 27 Mayıs 2008 (UTC)

İSLAM harfleri değiştir

İslam harfleri diye birşey mi var?--Bruno ileti 20:29, 21 Ocak 2009 (UTC)

  • yok elbette.. geçmiş bir sürümde arap harfleri yerine bu ifade yerleştirilmiş. düzeltildi. --ki bl 18:19, 14 Mart 2009 (UTC)

İslamın dünyaya yayıldığı ve Kur'an'ın onunla yazıldığı harfler tabii ki islam harfleridir. 78.165.24.113 11:39, 14 Mart 2011 (UTC)

içerik çok zayıf değiştir

Selamünaleyküm Abiler, Kardeşler, Wikipedia'da Nurculuğu tanıtacak ancak bu yazı mı hazırlanabildi? Yazık doğrusu. Her gruptan temsilciler eşliğinde nurcu denince ne anlaşılması gerekiyorsa onun öğrenileceği doygun bir metin hazırlayalım. Grupların hizmet karakteristikleri önde gelen isimleri ayrılık sebepleri ortak öalışma şartları vs. iyice belirtelim. Millet bu sayfayı okursa bölünmelerden sonra birbirimizi yemeye başlamışız sanar. Halbuki hepimiz biliyoruz ki makul ölçüler çeçevesinde münasebetlerimiz devam ediyor. 08:12, 22 Mayıs 2009 (UTC)~

Risalelerin İçeriği : Şahıslar ve Toplumlar Üzerindeki Etkileri değiştir

Risale-i Nur'da ele alınan konular 1- İman Esaslarının ispatı (Bkz.: ) 2- İbadetlerin Önemi 3- .... ....

Risale-i Nur'un Kişiler Üzerine Etkisi Kişilerin Tam bir imana sahip olmasını sağlayarak, ve Allah'ın insanlar üzerindeki şefkatini göstererek psikolojik bakımdan rahatlamayı temin eder.


Risale-i Nur'un Toplum Hayatına Etkileri Toplum sınıfları arasında gereksiz kavgaları men edip (Evet kuvvetimiz var fakat asayişi muhafaza içindir.)(Müsbet hareket prensibi) problemlerin uygun zeminlerde tartışılarak çözülmesini telkin ederek (Medenilere galebe çalmak ikna iledir icbar ile değil) toplumsal kargaşayı engeller. -Ahlaklı bireyler yetişmesini sağlayarak toplumun daha uyumlu ve verimli çalışmasını sağlar, rüşvet, zina, kumar, içki, serserilik gibi toplum hayatını zedeleyen pis alışkanlıkların azalmasını temin eder. (Bir örneği için bak. Asa-yı Musa ___. Mesele : Ahirete iman penceresinden toplum hayatının aksaklıklardan arındırılması) ...

BU BÖLÜMDEKİ EKSİKLER TAMAMLANMALI

--194.27.51.44 08:26, 22 Mayıs 2009 (UTC)

Destek


Bence yorum yapılırken dikkat edilmemesi cahillikten ibaret gelmekte. Sevmeyeni olduğundan fazla seveninin olduğu bilinmesinde fayda var hadsizlik doğru söylendiği anlamına gelmez. Hangi gruplar tarafından desteklendiği sıralanmalı. --UğTurKAvAK 00:45, 4 Ağustos 2009 (UTC)

Böyle yüz el girince hoş olmamış değiştir

Temel ve tartışmasız konularla Genel olarak cemaatimizi tanıtalım, grubunu tanıtmak isteyen ayrı sayfa açsın. 78.165.24.113 11:37, 14 Mart 2011 (UTC)

Taraflı Makale değiştir

Bulunan makale bazı kısımlarına ansiklopedik doneler iliştirilmiş, nur cemaati yanlısı birisi tarafından yazıldığı açık bir makaledir. Yazının kaldırılmasını veya taraflı ibaresinin konulmasını talep ediyorum. --Bilnur (mesaj) 09:55, 11 Haziran 2013 (UTC)

Makele bir tarikat propagandasidir değiştir

PROPAGANDA!

makale bir propaganda gibi yorumlanmis değiştir

tamemen asiklopedik yüzeyden uzak... vaifsiz! --178.202.141.211 21:41, 30 Temmuz 2013 (UTC)

  1. ^ [1]
"Nur Cemaati/Arşiv1" sayfasına geri dön.