Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılıkları

Vikimedya liste maddesi

Türkçedeki alıntı sözcüklerin değiştirilmesi, Atatürk'ün Türkleştirme politikasının bir parçasıdır. Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsçadan birçok alıntı sözcüğe sahipti, aynı zamanda Fransızca, Yunanca ve İtalyanca gibi Avrupa dillerinden bulunan diğer alıntı sözcükler de resmî olarak Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından önerilen Türkçe karşılıkları ile değiştirildi. Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin (alıntı) Türkçeleştirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra Atatürk Devrimlerinin daha geniş çerçevesindeki kültürel reformların bir parçasıdır.

Atatürk tarafından 1932 yılında, Türk dilini geniş kapsamda ve bilimsel düzende araştırmak için kurulan Türk Dil Kurumu, yabancı (ağırlıklı olarak Arapça) alıntı sözcükleri de Türkçe karşılıklarıyla değiştirmeye çalıştı. Kurum, ilk aşamada 3000'i aşkın sayıda Arapça kökenli sözcüğü ve bunun yanında diğer yabancı kökenli sözcükleri, dilden çıkarmayı başardı.[1] Bu süreçte dile giren sözcüklerin çoğu, var olan Türkçe fiil (eylem) köklerinden yeni türetilmişken, TDK, ayrıca dilde yüzyıllardır kullanılmayan Eski Türkçe sözcüklerin kullanılmasını önermiştir. (Örneğin; cevap -yanıt- veya gözgü -ayna- gibi). Bu sözcüklerin çoğu günümüzde yaygın olarak kullanılırken, selefleri (öncelleri) artık günlük dilde kullanılmamaktadır. Bazı sözcükler dil reformundan önce de kullanılıyordu, ancak Farsça olanlardan çok daha az kullanıldı. Moğolca da önemli bir rol oynamıştır; çünkü Moğolca, Eski Türkçe'den alıntıladığı birtakım sözcükleri (örneğin; ulus, çağ, karakol, kaburga...) korumuştur.

Sözcük kullanımlarında kuşaklar arası farklılıklar vardır. 1940'lardan önce doğanlar, eski Arapça kökenli sözcükleri (hatta eskimiş olanları bile) kullanma eğilimindeyken, genç kuşaklar genellikle daha yeni betimlemeleri kullanmaktadır. Bazı yeni sözcükler, kısmen eski karşılıklarının içsel anlamlarını iletemedikleri için geniş çapta benimsenmemiştir. Bazı yeni sözcükler ise biraz farklı anlamlar almıştır ve eski karşılıklarıyla birbirinin yerine kullanılamaz.

Alıntı sözcüklerin birçoğu (özellikle Arapça, Farsça ve Fransızca olanlar) günümüzde giderek azalmakla birlikte, bir kısmı ise yaygın olarak kullanılmaktadır.

Sözcük seçiminin çağrışımları ve etkileri

değiştir

Tarihsel olarak; Arapça, caminin diliydi, Farsça ise eğitim ve şiir diliydi. Her ikisinin de kasıtlı kullanımı ("batılı" bir sözcüğün kullanımından kaçınarak) genellikle sırasıyla dini bir alt metin veya romantizm anlamına gelir. Benzer şekilde, algılanan "modern" bir karakter kazandırmak için Avrupalı sözcüklerin kullanımı tercih edilebilir. "Saf Türkçe" sözcüklerin kullanımı, milliyetçiliğin bir ifadesi veya dilsel bir "basitleştirme" olarak kullanılabilir.

Türkçedeki sözcük varlığının (dağarcık) kökenleri

değiştir

Türkçe kelime dağarcığına en önemli yabancı katkı yapan diller arasında Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca, İngilizce ve Yunanca bulunmaktadır.[2]

Başka dilden geçen sözcüklerin, yenisiyle değiştirilme dizelgeleri

değiştir

Arapça kökenli alıntı sözcükler ile güncel Türkçe karşılıkları

değiştir

Bu dizelgede, Osmanlı Türkçesi sözcükler, sözcüğün Türkçedeki çağdaş yazımı (TDK tarafından önerildiği ve günlük dilde kullanıldığı gibi) ve çağdaş Türkçe karşılığı verilmiştir.

Osmanlı Türkçesi sözleri
ve onların imce çevirileri
Osmanlı Türkçesi sözlerin
çağdaş yazımları
Çağdaş Türkçe karşılığı
اندال abdal gezgin
عبث abes anlamsız, saçma, boş
آب حيات abıhayat bengisu**, dirim suyu**, yaşam suyu
عبوس abus 1) somurtkan
2) asık (yüz)
عجائپ acayip 1) şaşırtıcı, yadırgatıcı, şaşılan
2) olağandışı
عجله acele 1) tez, ivedi
2) tezelden, ivedilikle
عجمى acemi toy, ustalaşmamış, beceriksiz
عجزه aceze düşkünler
عاجل acil 1) ivedi*
2)
çabucak
عاجز aciz 1) güçsüzlük
2)
beceriksizlik
3)
düşkünlük
عاجز âciz 1) güçsüz
2)
beceriksiz
3)
düşkün
عجول acul tez canlı, ivecen
عجوزه acuze kocakarı
آداب معاشرت adabımuaşeret görgü
عضله adale kas
عدالت adalet türe**
آداپ adap 1) töre
2) yol yordam
عداوت adavet yağılık
عدد adet sayı
عادت âdet 1) görenek, töre
2)
alışkanlık, alışkı
3)
aybaşı
عادتا âdeta neredeyse, bayağı, sanki
عادي adi 1) düşük nitelikli
2) aşağılık, bayağı
3) olağan, sıradan
عادل adil doğru, haktanır*
عفو af 1) görevden alma
2) bağışlama
آفاقی afaki 1) gelişigüzel, amaçsız
2) nesnel
آفت afet kıran, yıkım
عفو ايتمك affetmek 1) bağışlamak
2) görevden alma
عافيت afiyet sağlık, esenlik
اغيار ağyar yabancılar, eller, el, başkaları
اهالى ahali 1) toplum, topluluk
2) yerliler
أحباپ ahbap arkadaş, tanış, gönüldeş**
عهد ايتمك ahdetmek ant içmek
احفاد ahfad torunlar, soy
آهی ahi eli açık
آخر ahir son
عهت ahit 1) antlaşma, sözleşme
2) ant
3) çağ
آخذه ahize almaç**
أحكام ahkâm yargılar
اخلاق ahlak aktöre, sağtöre'
احمق ahmak beyinsiz, bön
احرار ahrar özgürleştirilmiş
احرض ahraz dilsiz-sağır (kimse)
اخشاپ ahşap ağaç, tahta
احوال ahval durum, durumlar
عائدات aidat 1) ödenti
2) kesenek**
عائديت aidiyet 1) ilişkindir, değginlik**
2) ilgi
عائله aile ocak**
عائت ait ilgili, ilişkin, ilişik
عقبنده akabinde arkasından, ardından, ardı sıra
عقد ايتمك akdetme sözleşme, antlaşma, bağıt**
عاقبت akıbet son, sonuç, durum
عقل akıl 1) us
2) bellek
3) öğüt
عقيده akide inanç, öğreti
عابده abide anıt, yapıt*
عاقل akil 1) bilgin, bilge, bilgiç
2) sağduyulu
عقيم akim 1) kısır, verimsiz2) sonuçsuz
عكس akis 1) yankı, tepki
2) yansıma
عقت akit sözleşme, bağıt
عقل سليم aklıselim sağduyu
اقران akran yaşıt*
اقسام aksam bölümler
عكسی aksi ters, geçimsiz
عكس العمل aksülamel 1) tepki
2) karşılık
3) geri bildirim, dönüt**
اعلی âlâ 1) iyi, çok iyi
2) üstün
علائم سما alaimisema gökkuşağı, ebemkuşağı**
علاقه alaka ilgi, ilişki
علامت alamet belirti, gösterge, im, iz
علامت فارقه alametifarika 1) simge, belirteç, gösterge, ayırtaç
2) nitelik, özellik
على العجله alelacele ivedilikle, çabucak, çarçabuk
على العادة alelade sıradan, bayağı, olağan, doğal
على الاصول alelusul 1) üstünkörü, gelişigüzel
2) yöntemine göre, kurala uygun
عالم âlem 1) evren, yaratkı
2) eğlenti
3) el
آلت alet araç, aygıt
علم شمول âlemşümul 1) evrensel
2) tanınır
علنا alenen açıkça, açıktan açığa, gizlemeden
علنی aleni açık, ortada
علامه allame bilgin, bilgili
عليه aleyh karşı, karşıt
عالي âli yüce, yüksek, ulu, üstün
عالیجناب âlicenap 1) sayın, saygın
2) yüce gönüllü, eli açık
عالم alim bilgin, bilgiç
اعمی âmâ görmez, görme engelli
كلمه ama ancak, yalnız
عمله amele işçi
عملي amelî 1) uygulamalı
2) iş üstünde
3) eylemsel
عمليات ameliyat işlemce
عمليه ameliye işlem
عميق amik derin, dip
عامل amil 1) etken, işleyici
2) işçi, yapan (kişi), etken
آمر amir 1) yönetici
2) buyurucu, baş
عاميانه amiyane sıradan, bayağıca
عمه amme kamu
عمود فقاري amudufıkari omurga, belkemiği
عنعنه anane gelenek
عنعنوی ananevi geleneksel
آنی ani 1) birden, ansızın
2) beklenmedik,apansız
عرض araz 1) belirti
2) bulgu
اراضی arazi 1) toprak
2) yer
عربده arbede çatışma
آرضیه ardiye yığımlık
عارضه arıza aksaklık, bozukluk
عریضه arıza bozukluk, aksama
عرفة arife öngün
عرش arş gök, gökyüzü
عرض arz (I) sunma, anlatma, bildirme
عرض arz (II) en, genişlik
أرض arz (III) yer, yeryüzü
‎‎‎ارزو arzu istek, isteme, dilek, eğilim, yönelme
آسا asa değnek
عصبی asabi sinirli, öfkeli
عصبيت asabiyet sinirlilik
اصالت asalet soyluluk
اعصاب asap sinir, sinirler
آثار عتيقه asarıatika eski çıkarmalar
اصغری asgari en az, en aşağı, en düşük, en alt
أصل asıl 1) kök, kaynak
2) gerçeklik
3) gerçek
اصللي asıllı kökenli, uyruklu
اصلسز asılsız 1) dayanaksız, kaynaksız
2) uydurma, yalan
عصر asır yüzyıl
عاصی asi başkaldıran, dikbaşlı
اصيل asil soylu
عسكر asker , süer **
اصلی asli birincil, köklü, baş
عصری asri çağdaş, çağcıl
عاشق âşık 1) tutkun, vurgun
2) ozan
3) sevgen **
عشيرت aşiret oymak**
عشق aşk sevi *
عطالت atalet 1) tembellik, gevşeklik, uyuşukluk
2) dinginlik, durağanlık, süredurum
عته ateh bunama, bunaklık
عطفا atfen dayanarak, göre
عطف atıf 1) yöneltme, çevirme2) gönderme
عاطل atıl 1) işe yaramaz, işgörmez
2) süreduran
آتی ati gelecek
عوانه avane yardakçılar, kafadarlar
عودت avdet dönüş
عيان ayan belli, açık
عيان بيان ayan beyan apaçık, açık seçik, besbelli
عينا aynen olduğu gibi
عين aynı benzeri, özdeş
عينى,عينيت ayni(yet) nesnesel, özdeşlik
عياش ayyaş içkici
عيوقه چيقمق ayyuka çıkmak 1) göklere çıkmak, ortaya çıkmak, yükselmek
2) yayılmak
اعضا aza üye
عظمت azamet 1) ululuk
2) çalım, kurum
اعظمی azami en çok, en üst, en büyük, en yüksek
عذاپ azap ezinç**
عزل azil görevden alma
عزیمت azimet gidiş
بادره badire dar geçit, dar boğaz, sıkıntı
بحر bahir deniz
بحث bahis 1) konu
2) söz
بقایا bakâyâ kalıntı
باقی baki 1) artan, kalan
2) kalımlı, ölümsüz
باكر bakir el değmemiş, işlenmemiş, bozulmamış, dokunulmamış
باكره bakire kız, kız oğlan kız, erden
بقيه bakiye kalan, artan
بقليه bakliye baklagil
بالغ baliğ 1) erişkin, erin, yetişkin
2) varan, bulan
بانیٖ bani kurucu, kuran
باپ bap 1) kapı
2) bölüm
3) konu
بارز bariz açık, belirgin
بصيرت basiret sağgörü
بسيط basit 1) yalın, yalınç **
2) kolay
3) sıradan
باطل batıl boş, dayanaksız
باطنی batıni içrek
بایع bayi 1) satıcı
2) satış yeri
بعضا bazen kimi kez, arada, arada bir, ara sıra
بعض bazı 1) kimi
2) birtakım
بدل bedel 1) karşılık, eşdeğer
2) tutar
بدن beden gövde
بدخواه bedhah kötü yürekli, kötücül
بدر bedir dolunay
بئيس beis sakınca
بقا beka kalım
بکارت bekâret erdenlik**
بلاغت belagat 1) iyi konuşan (kimse)
2) sözbilim
بلاهت belahet alıklık
بلده belde kent
بلدیه belediye yerel yönetim
برات berat aklanma*
بيان beyan söyleme, bildirme
بيانات beyanat demeç,bildiri
بيان نامه beyanname *** bildirge, bildiri
بياض beyaz ak*
بين الملل beynelmilel uluslararası
بيضی beyzi söbe, yumurtamsı
بدایت bidayet başlama, başlangıç
بحق bihakkın adamakıllı, iyice
بلا استثنا bilaistisna ayrıksız
بالعكس bilakis tersine
بلا واسطه bilavasıta dolaysız, doğrudan, doğruca, dümdüz
بالجمله bilcümle bütün
بالفرض bilfarz diyelim ki, sözgelişi, örneğin, varsayım
بالفعل bilfiil edimli olarak, doğrudan
بالخاصه bilhassa özellikle
بالالتزام bililtizam bile bile, isteyerek
بالاستفاده bilistifade yararlanarak
بالمقابله bilmukabele 1) karşılıklı olarak
2) ben de, siz de
بالعموم bilumum bütün
بناء bina yapı
بناء binaen 1) -den dolayı, -den ötürü
2) dayanarak
بناء عليه binaenaleyh dolayısıyla, bundan dolayı
بالطبع bittabi doğal olarak
بذاته bizatihi kendisi, kendiliğinden
بالذات bizzat kendisi, aracısız, doğruca, doğrudan doğruya
بخار buhar buğu
بحران buhran bunalım, bunluk**, sıkıntı
بخور buhur tütsü
برج burç ükeg****[3][4]
بطلان butlan geçersizlik, çürüklük
بعد bud 1) boyut
2) uzunluk
بلوغ büluğ ergenlik
بنيه bünye yapı
جامعه camîa topluluk
جاهل cahil bilgisiz, eğitimsiz,bilisiz**
جاسوس casus çaşıt**
جاذب cazip çekici (ilgi), alımlı, uygun (değer), elverişli
جبرا cebir baskı
جدید cedit yeni
جلسه‎ celse oturum
‎جمعيت cemiyet topluluk, dernek
ساقط جنين ceninisakıt düşük
جنوپ cenup güney
جراحت cerahat irin
جواپ cevap yanıt*
جواز cevaz 1) onay, uygunluk 2) aşma, geçit verme
جهان cihan evren, yeryüzü
جهاز cihaz aygıt*
جهت cihet yön, yan
جلد cilt deri
جسم cisim varlık
جوار civar dolay
جمله cümle tümce
جثه cüsse gövde
خارج dahil , içeri
داخلیه dahiliye içişleri
دائر dair ilişkin
دائره daire yuvarlak, dönge
دارالفنون darülfünun bilgievi
ضرپ darp vurma, çarpma, vuruş
‎دف def tepme, kovma
‎دفين defin gömme, toprağa vermek
دفعه, کره defa, kere kez
دلالت delalet 1) işaret, iz, imge
2) aracılık, kılavuz
دفينه define gömü
دليل delil kanıt
درجه derece 1) basamak, aşama
2) birim
3) sıcakölçer**
درس ders öğrence**
دوا deva çözüm
دور devir çağ
دوران devran yeryüzü, evren
دوره devre 1) dönem
2) dönüş, döngü
دماغ dimağ 1) beyin2) bilinç
درايت dirayet dayanıklılık, güçlü
دیار diyar bölge, yurt, ülke
‎دنیا dünya yeryüzü*, evren
دول düvel ülke(ler)
ابعاد ebat boyut
ابدی ebedî sonsuz, sürekli, kalıcı
ابوین ebeveyn anne baba
ابله ebleh bön, aptal, beyinsiz, alık
اجداد ecdat ata, cet
اجل ecel ölüm
اجنبى ecnebi yabancı, el
ادا eda 1) davranış, tavır
2) işve, naz
ادبیات edebiyat yazın**
ادوات edevat araç gereç
اديپ edip yazar, yazıncı
افراط efrat birey(ler), kişi(ler)
اهميت ehemmiyet önem
البسه elbise giysi
اليم elim acıklı, üzücü, acıtan
امر emir buyruk, komut
امنيت emniyet güvenlik
امثال emsal örnek, benzer, eşdeğer, denk
اندیشه endişe kaygı, sıkıntı
اثر eser yapıt*
اسير esir tutsak*
اثواپ esvap giysi, giyecek
فقير eşya 1) nesne
2) varlık
اطفال etfal çocuk
اطراف etraf ortalık
اوراق evrak* belge
اول evvel önce
ایام eyyam 1) çıkarcı
2) devir
اذا eza acı, sıkıntı, üzüntü
از جمله ezcümle 1) belli başlı, başlıca, topluca
2) sonuç olarak
3) örneğin, örnek olarak
فعال faal etkin
فرق fark 1) ayrık, ayrım, ayrışma, ayrılık
2) değişik
فاحش fahiş aşırı, aşkın**
فخری fahri onursal
فاءق faik üstün, gelişmiş, yetenekli
فقير fail yapan, eden, işleyen, sorumlu (kimse)
فائض faiz getiri, ürem **
فقط fakat ancak, yalnız
فقير fakir yoksul
فانى fani ölümlü, gelip geçici, kalımsız
فرضی farazi varsayım(sal)
فكر farz gerek, gereklilik, zorunluluk
فقير fasık 1) sapkın, sapkın
2) fasık
‎فایده fasıl aralık, bölüm, pay, dönem
فسیح fasih açık, düzgün, anlaşılabilir
‎فایده fayda yarar, kazanç, ası
فضيلت fazilet erdem, üstünlük, ‘’seçkinlik
فضله fazla * çok, aşkın, artık
فجیع feci korkunç, acıklı, üzücü
فن fenn *, علم ˤilm * fen, ilim bilim
فلاح felah 1) kurtuluş
2) başarı
3) iyilik, mutluluk
فلاكت felaket yıkım, kötülük
فنا fena 1) kötü, olumsuz, niteliksiz, başarısız
2) üzücü
فراغت feragat vazgeçme, el çekme
فراست feraset anlayış, kavrama, sezgi, seziş
فرت fert birey
فزع feza uzay
فيضان feyezan taşkın
فرقت fırkat ayrılık
فرصت fırsat 1) koşul, olanak
2) uygunluk
فطرت fıtrat yaradılış, doğa (kimse)
فكر fikir düşünce
فی الحقيقه filhakika doğrusu, gerçekten
فعل fiil eylem*
فرار firar kaçış, kurtulma
فتنه fitne geçimsizlik, kargaşa, arabozan (kimse)
فيات fiyat değer (ürün), eder, karşılık
فحش fuhuş azgınlık, taşkınlık
فضولى fuzuli gereksiz, yersiz, boşu boşuna
فجور fücur azgınlık, taşkınlık
غدار gaddar acımasız, taş yürekli
غافل gafil önlemsiz, boş bulunma, aymazlık, uygunsuz
غائله gaile sıkıntı, üzüntü
غليان galeyan taşkınlık, kaynama, coşma, ayaklanma
غالبا galiba sanmak, görünüşe bakılırsa,sanırım
غالپ galip kazanmak, yenmek, üstünlük
غليظ galiz 1) kaba (aşağılama), çirkin, uygunsuz, yakışıksız
2) yoğun
غم gam kaygı, üzüntü, acı, sıkıntı, karamsarlık
غنى gani bol, çok
غرابت garabet yadırganıcı
غرپ garip 1) sıradışı, şaşırtıcı, alışılmamış
2) yoksul, yoksun, kimsesiz, düşkün
غرق gark 1) batma, batırılma, boğulma
2) bol, çok
غرپ garp batı
غير gayri olmayan, başka, dışı
غدا gıda besin*
حاجت hacet 1) gerek, gerekçe

2) aracı

حاجت hacim 1) yoğunluk
2) büyüklük
3) oylum
حادثه hadise olay
حافظه hafıza bellek
خفيف hafif yeğni **
حفريات hafriyat kazı
حق hak pay*
‎‫حقارة‬ hakaret aşağılama
حقيقت hakikat gerçek, doğruluk
حاكم hâkim yargıç
حال hâl *, وضعيت vazˤiyet * hâl, vaziyet durum, konum
‎‎خلف halef ardıl, sonraki
خليطه halita alaşım
‎حلق halk ulus, topluluk, budun**
حماست hamaset yiğitlilik, yüreklilik
حمارات hamarat becerikli
حامله hami 1) koruyan, kollayan, gözeten, destek çıkan
2) kayıran, kayırıcı (kimse)
حامله hamil taşıyıcı, taşıyan, elinde bulunduran
حامله hamile gebe
حميت hamiyet 1) yurtsever, ulus sever
2) gayretli
حمله hamle 1) atılım
2) saldırı
حانطال hantal ağır, yavaş
حبس hapis 1) tutsak, tutuk, kapatma
2) alıkoyma
خراپ harap yıkık
خرابه harabe yıkıntı
حرارت hararet ısı ¹, sıcaklık ²
جرجامق harcama gider
خرجراه harcırah yolluk
خارقه harika olağanüstü
خرچ harç 1) ödeme, gider
2) vergi
حركت hareket devinim **
حرف harf ses, imce **
خارج hariç dış, dışarı
خارجيه hariciye dışişleri
خاص has 1) özgü
2) katışıksız
خسار hasar bozma, yıkma, kırma, dökme
حسب حال hasbihal söyleşi
حسرت hasret özlem
حساس hassas duyarlı
حشره haşere böcek
خطا * hata 1) yanlış, yanılgı, yanlışlık, yanılsama
2) suç
خاطره hatıra anı
هوا hava kal,kalığ****[5]
خاو hav (I) ülger
حيات, عمر ömr * hayat, ömür yaşam, dirim, dirlik
‎خایر hayır (I) yardım, iyilik
خایر hayır (II) yok,olmaz, öyle değil
حيثيت haysiyet saygınlık
حضم hazım(etmek) sindirim
هديه hediye armağan
حدت hiddet kızgınlık, öfke
حكایه hikâye öykü*
خلاف hilaf karşıt
هلال hilal ayça,yeniay
حس his 1) duygu 2) duyu,duyum 3) sezgi
حسيات hissiyat duygular,sezişler
خواجه hoca öğretmen, öğretici, öğreten
حقوق hukuk tüzük, tüze **
خصوص husus konu
خصوصى hususi 1) özel
2) ayrıcalık
حضور huzur dirlik, erinç **
حجره hücre göze **
هجوم hücum saldırı
‎حكومة hükûmet yönetim, erk
‎خلاصة hülasa özet
‎حر hür özgür, bağımsız
‎حریت hürriyet bağımsızlık, özgürlük
حرمت hürmet saygı
خسران hüsran düş kırıklığı
هویت hüviyet kimlik
احزان hüzün sıkıntı, üzünç **
اصرار ısrar üsteleme
‎‎اداری idare, idari yönetsel, yönetimsel, yönetme, yürütme
افاده ifade açıklama, anlatı, anlatım
‎افلاح iflah düzelme, kurtulma, iyileşme
‎افلاس iflas batık, batkınlık
افراغ ifrağ, istifra 1) çevirme
2) boşaltma, kusma, öğürme, dökme, bulantı (mide)
‎‎ادمان idman çalışım, alıştırma
ابتدائی iptidai ilkel
‎اجرا icra, icraat uygulama, yürütme, yapma, eylem, çalışma, uygulama
اجتماع içtima toplantı
اجتماع içtima kavuşum
اجتماعی içtimai toplumsal
ادعا iddia sav
ادعا idrak 1)anlama, kavrama, akıl erdirme
2) kavuşturma, imgeleme
اخلال‎‫ ihlâl bozma
افتخار iftihar övünme
احتراص ihtiras tutku
احتياج ihtiyaç gereksinme ya da gereksinim
اختيار ihtiyar yaşlı
احتياط ihtiyat 1) yedek
2) sakınma
‎اقتدار iktidar erk, yönetim
اقتباس iktibas alıntı
علاوه ilave ek
الى‌الابد ilelebet sonsuza dek
الهام ilham esin
‎التجا iltica sığınma
‎التفات iltifat övgü, beğenme
التحاق iltihak katılma, karışma, katılım
‎‎التهاپی iltihap yangı, irin
اعمار imar bayındırlık
امكان imkân olanak
املا imla yazım
امتحان imtihan sınav, yazılı
‎امتنا imtina kaçınma, sakınma
امتياز imtiyaz ayrıcalık
انحصار inhisar tekel
انسان insan * yalnık, kişi, kul *
‎انشا inşa yapı, yapım, kurma, yaratma, yapılandırma
انطباع intiba izlenim
ارتباط irtibat 1) iletişim, bağlantı, ulaşım
2) ilişik
انتحال intihal aşırma
ارتفاع irtifa yükseklik
ارثی ırsi kalıtlık, kalıtımlık
اسم isim ad
اسكان iskan yerleştirme, yurtlandırma, konaklatma
انصات isnat dayatma, dayandırma
‎اسراف israf savurganlık, tutumsuzluk'
‎استفاده istifade yararlanma
استراحت istirahat dinlenme
استثناء istisna aykırı
استشاره istişare danışma, görüş sorma
عصيان isyan başkaldırı, asilik
اشتغال iştigal uğraş, uğraşı, ilgilenme
اشتراك iştirak ortaklık
اتحاف ithaf adama, sunma
اعتبار itibar saygınlık
‎اتلاف itlaf öldürme, yoketme, katletme, kaldırma
‎اتفاق ittifak birlik, bağdaşım, bağdaşma, anlaşma, uzlaşma, birleşme
‎‎اتحاد ittihat birlik, birleşme
ایضاح izah açıklama
‎اضافت izafet görelik
اظهار izhar belirtme, gösterme, ortaya çıkma, açığa vurma
ازدواچ izdivaç evlilik
قابليت kabiliyet yetenek, yeti
‎قبول kabul alma, onaylama, onama, isteme
قدر kader yazgı **
‎قدمة kademe basamak, aşama
قفا kafa baş
كافی kâfi yeter(li)
قهر kahır üzüntü, sıkıntı, derin acı
قاعده kaide 1) kural
2) ayaklık, duraç, tabanlık
قائم kaim 1) geçerli, geçer, kullanılan
2) var olan, ayakta duran
كائنات kâinat evren
قلبور kalbur elek
قلپ kalp yürek
قمر kamer ay
كامل kâmil 1) bütün, eksiksiz, yetkin, tam
2) ağırbaşlı, erişkin, olgun, bilgili (kimse)
کاموس kamus sözlük
قناعت kanaat yeterlilik, yeterli bulma, inanma kanıklık
قانون kanun yasa, kural
قانون اساسى kanunuesasi anayasa
قافيه kafiye uyak
كانون اول kanunuevvel aralık
كانون ثانی kanunusani ocak
قسوت kasvet 1) sıkıntı
2) karanlık
کشف kaşif bulgucu
كاتپ katip yazman
‎قویم kavim budun, topluluk
‎قوس kavis eğiklik
كلمه kelime sözcük
کنف kenef ayakyolu
كساد kesat 1) durgun, azlık
2) yokluk, kıtlık
كشيف kesif 1) yoğun, sık
2) kalın
کشف keşif bulgu, buluş
کتوم ketum ağzı sıkı
كذا keza böyle, böylece, şöyle, öylece
قرائت kıraat okuma
قصاص kısas ödeşme
قرمزی kırmızı kızıl, al
قسم kısım 1) bölüm, aşama, evre
2) pay
قطعه kıta 1) anakara
2) dörtlük
3) bölük, birlik (ordu)
قوام kıvam 1) yoğunluk
2) koyuluk (sıvı)
قيافت kıyafet giysi, kılık
قيام kıyam 1) ayağa kalkma
2) girişim
3) kalkışma
قیمت kıymet 1) değer
2) önem
كتاپ kitap betik **
كفر küfür sövme, sövgü
قصور kusur bozukluk, elverişsiz, noksan
قوت kuvvet güç, erk
كره küre yuvar
لطيفه latife şaka
لسان lisan dil
لغات lügat sözlük
لزوملو * lüzumlu gerekli
‎ماجرا macera serüven
معاش maaş aylık
معبد mabet tapınak
مادی maddî özdeklik **
مفصل mafsal eklem
مغدور mağdur kıygın **
مغلوبيت mağlubiyet yenilgi
محفوظ mahfuz saklı
ماهيت mahiyet 1) özgün, özlük
2) nitelik, yetkin,
3) içyüz
مخلوق mahluk yaratık
محروم mahrum yoksun
محصول mahsul ürün
مخصوص mahsus özgü
محزون mahzun üzgün, üzüntülü
‎مقام makam orun
‎مقبول makbul benimsenmiş, ilgi gören
معقول makul uygun, elverişli
مقصد maksat, gaye, hedef amaç, erek
مع مافيه mamafih durum böyleyken, bununla birlikte (bağlaç)
معنی mâna anlam
معنوی manevî tinsel **
مانع mani engel
‎معرفت marifet beceri, yetkinlik
معروف maruf 1) tanındık, bilinen, ünlü
2) beğenilen, uygun görülen
مصرف masraf gider, harcama
مطبه matbaa basımevi
مطبوع matbu basılı, basma (yazım)
ماوي mavi gökçe **
ماضى mazi 1) geçmiş
2) eski
مجاز mecaz iğretileme, eğretileme
مجبور mecbur zorunlu
مجموعه mecmua dergi, yayın
مجهول meçhul bilinmeyen
مدنی medeni uygar
مدنيت medeniyet uygarlık
مفهوم mefhum kavram
‎مكتب mektep okul
مکروه mekruh 1) iğrenç
2) yasak, yasaklı
ملكه meleke alışkanlık
ملز melez kırma
مملکت memleket ülke, yurt
منافع menfaat 1) çıkar,
2) beklenti
3) yarar
مراسم merasim tören
مرحله merhale aşama, evre, bölüm
مرثيه mersiye ağıt
مرتبه mertebe aşama, evre, konum, bölüm
مسافه mesafe uzaklık
مثلا mesela örneğin
مسئله mesele sorun
مسعود mesut mutlu
مسئوليت mesuliyet sorumluluk
مشغول meşgul 1) uğraşma, uğraş
2) oyalama
مشهور meşhur ünlü
مشروبات meşrubat içecek
متانت metanet dayanma, dayanıklılık, sağlamlık
موقع mevkiˤ مكان mekân * mevki, mekân yer, konum
موجودیت mevcudiyet varolma, varlık, varoluş
موجود mevcut elde olan, var olan, bulunan
ميدان meydân *, ساحه sâha meydan, saha alan
ميل * meyil eğim, eğilim
مزار mezar gömüt **
‎مقياس mikyas ölçek, boyut
‎ملی milli ulusal
‎‎ملیت milliyet uyruk
منطقه mıntıka bölge
مصراع mısra dize
ميراث miras kalıt **
مسافر * misafir konuk
مثال * misal örnek
مسکين * miskin uyuşuk, mıymıntı
معامله * muamele davranış
معما muamma bilmece
معاصر muasır çağdaş, güncel
معاون * muavin yardımcı
معجزه * mucize tansık **
مغدی mugaddi besleyici
مغالطه mugalata yanıltmaca
مغنی muganni, muganniye muganni, muganniye şarkıcı
مغایرت mugayeret aykırılık
مغایر mugayir aykırı
مغبر muğber küskün, gücenmiş, dargın
مغلق * muğlak 1) belirsiz, anlaşılmaz, karışık (iş, söz, konu)
2) çapraşık
مخابره muhabere iletişim, iletişme
مهاجرت muhaceret göç
ﻡﻬﺎﺝﻢ muhacim saldıran, saldırıcı
مهاجر muhacir göçmen
محدﭖ muhaddep dış bükey
محافظه muhafaza koruma
ﻡﺤﺎﻓﻈﻪ ﮐﺎر muhafazakâr tutucu
محافظ muhafız koruyucu
محاكمه muhakeme yargılama, uslamlama
مدت müddet süre
محقق muhakkak kesin(likle)
محقق muhakkik soruşturmacı
محال muhal olanaksız
مخالفت * muhalefet karşıtlık
ﻡﺨﻤﻦ muhammen oranlanan, ön görülen
مخمس muhammes beşgen
محمن muhammin ön gören
محاربه muhârebe, حرب harb muharebe, harp savaş
محارﭖ muharip savaşçı
محرر muharrer yazılı, yazılmış
مخرق muharrik kışkırtıcı, ayartıcı
محرص muharriş tırmalayan, irkilten
مخاصمات muhasamat çarpışma
محاصره muhasara kuşatma
محاسبة muhasebe sayıcılık
محاسبه‌جی muhasebeci sayıcı
محاصر muhasır kuşatan
محصله muhassala bileşke
مخصص muhassas ayrılmış
محاط muhat kuşatılmış
محول muhavvil dönüştüren
محوله muhavvile dönüştürücü
مختلف muhtelif türlü, çok sayıda, birçok
محتمل muhtemel olası
محتويات muhteviyat içindekiler
مقدس mukaddes kutsal, kutlu
مقاوله mukavele sözleşme
مقاومت mukavemet dayanma, direnç, karşı koyma
منتظم muntazam düzgün, düzenli
مربع murabba dördül
مرافعه murafaa duruşma
معتدل mutedil ılım(lı)
مطلق mutlak salt, saltık
مطلقا mutlaka kesinlikle
موفقيت muvaffakiyet başarı
مبالغه mübalağa abartma
مجادله * mücadele çaba, uğraş
مجرت mücerrit soyut
مدافعه müdafaa koruma, savunma
مداخله müdahale karışma
‎مدرس müderris eğitimci, eğitmen, öğretmen
مدت * müddet süre
مدرر müdrir sidik söktürücü
مابت müebbet yaşam boyu, sonsuz, kalıcı
مؤجل müeccel ertelenmiş
مؤدپ müeddep uslu
مؤلفات müellefat (yazılı) çıkarma
محرر,مؤلف müellif, muharrir yazar
ﻣﻮﻣﻦ müemmen sağlanmış
مؤنث müennes dişil
مؤسسه müessese kurum
مؤسف müessif üzücü
مؤثر müessir dokunaklı
مؤسس müessis kurucu
مؤيده müeyyide yaptırım
مفكره müfekkire düşünce gücü
مفرح müferrih iç açıcı
مفرت müfret tekil
مفلس müflis batkın
مهم * mühim önemli
مكافات mükâfat 1) ödül"
2) karşılık
ملاقات mülakat görüşme, buluşma, konuşma
مؤمن mümin inanan, inançlı
مناقشه * münakaşa tartışma, söz dalaşı
مناسبت * münasebet ilişki, ilgi
مراجعت müracaat başvuru
مﺮﮐﭖ mürekkep birleşmiş, birleşik
مرتﭖ mürettip dizgici
مسابقه müsabaka karşılaşma
مساعد müsait uygun, elverişli
مسامحه müsamaha hoşgörü, katlanma
مساوی müsavi eşit, eş, eşleşen, denk
‎مشرف müsrif savurgan, tutumsuz
‎مثپت müspet olumlu, kanıtlanmış, doğrulanmış
مستحكم müstahkem sağlamlaştırılmış, desteklenmiş
‎مستقبل müstakbel ilerideki, gelecekteki
مستهجن * müstehcen uygunsuz
مستشار müsteşar * danışman
مستولی müstevli ele geçirme, yayılma, bürüme
مسوده * müsvedde 1) taslak 2) örnek
مماثل,مشابه müşabih, mümasil benzer
مشابهت müşabehet benzerlik
مشخص müşahhas somut
مشكل müşkül güç, güçlük, çetin
مشكلپسنت müşkülpesent güç beğenen, titiz
مشرك müşrik çoktanrıcı
مشتاق müştak türev
مشتهی müştehi istekli
مشتكي müşteki yakınan, sızlanan
مشتملات müştemilat eklenti
مشترك müşterek ortak
مشتركان müştereken ortaklaşa
مشتری müşteri 1) alıcı, alımcı
2) tüketici
متعه müt'a geçici kazanç
مطالعه mütalâa 1) okuma
2) düşünce
3) irdeleme
متارکه mütareke ateşkes, bırakışma
متعدت müteaddit çok, birçok
متعفن müteaffin kokuşuk, pis kokulu, kokuşmuş
متعهت müteahhit üstenci, yüklenici
مقاولات müteahhitlik üstencilik, yüklenicilik
متعاقبان müteakiben arkadan, ardı sıra, peşinden
متعاقپ müteakip sonra, ardından
متعالية mütealiye deneyüstücülük
متعلق müteallik ilişkin, ilgili
متعمم müteammim yaygınlaşmış, genelleşmiş
متعارفه mütearife ünlü, tanınan, belit**
متباقی mütebaki kalan
متصبص mütebasbıs yaltakçı
متبدل mütebeddil değişen, kararsız
متبسم mütebessim gülümseyen, güleç
معتبر muteber saygın, geçerli olan, sözü geçer, güvenilir, inanılır
متجانس mütecanis bağdaşık
متجاسر mütecasir yeltenen
متجاوز mütecaviz saldırgan
متدين mütedeyyin dindar
متأثر müteesir üzüntülü
متفكر mütefekkir düşünür
متفرق müteferrik dağınık
متحمل mütehammil dayanıklı
متخرق müteharrik devingen, oynar
متخصص mütehassıs uzman
مترجم mütercim çevirmen
متشبث müteşebbis girişimci
متوازی mütevazı alçakgönüllü
متوفی müteveffa ölü, ölmüş
متفق müttefik bağlaşık, yandaş
مذاكره müzakere görüşme, danışma
مزايده müzayede açık arttırma
مزمن müzmin süreğen
اندر,نادر nadir, ender seyrek
نغمه nağme ezgi
نافله nafile boşuna
نقلا nakil taşıma
نقلیه nakliye taşımacılık
‎‫ناموس‬ namus ar
نصيحت * nasihat öğüt
‎نظریات nazariyat kuram, düşünce
ناظر nazır bakan
نفس * nefes soluk
نسيچ nesiç doku
نسل nesil kuşak
نتيجه * netice sonuç
نوع nevi tür
نزيف nezif kanama
نصف nısıf yarı(m)
نهايت * nihayet son(unda), sonuç
نكاح * nikâh düğün
نسبت * nispet oran
‎‫نشان‬ nişan simge, belirti, iz, işaret
نطق * nutuk söylev
‎نسخ nüsha 1) örnek
2) sayı (basım-yayın)
نقطه nokta im
رغما rağmen karşın
راحت rahat erinç, erinçli *
راقم rakım yükseklik, yükselti
رقيب rakip karşıdaş
رایچ rayiç satış değeri
رأی rey oy
رئيس reis başkan
روایت rivayet söylenti
روح ruh tin **
رطوبت rutubet yaşlık, ıslaklık
رؤيا * rüya düş
صفحه safha aşama, evre, bölüm
صاهل sahil yaka, kıyı
صاحپ sahip iye **
ساخته sahte düzmece
‎ساكن sakin durgun
صميمى samimi içten
صرف sarf 1) tüketme, kullanma
2) öne sürme
سطح sath satıh yüzey
سياره seyyare araba
سبپ * sebep neden, gerekçe
سفالت sefalet 1) yokluk, yoksunluk
2) düşkünlük, aşağılık
سفارت sefaret büyükelçilik
سلامت selamet esenlik
سما sema gök
سنه * sene yıl
‎‎سربست serbest bağımsız, özgür
سويه seviye düzey
صحت sıhhat sağlık
سحر sihir büyü
صحبت * sohbet söyleşi
سؤال sual soru
سهولت suhulet 1) kolaylık, yumuşaklık, uygunluk, incelik
2) akıcı (konuşma)
صلح sulh barış
ثنی suni yapma, yapay
سکوت sükût sessizlik
سرعت sürat hız
شاهد şahit tanık
شخصىٖ şahsi, şahıs kişisel, kişi, özgü, özlük
شاعر şair ozan
شرق şark doğu
شرط şart koşul
شطفاتلی,شطفات şatafat, şatafatlı gösteriş, gösterişli
‎شفاف şeffaf saydam
شهر şehir il
‎سلف selef öncel, önceki
‎‎شوق şevk istek
شی şey varlık, nesne
صله sıla buluşma, kavuşma
شعار şiar 1) ayırıcı özellik
2) ülkü, ilke
شدت şiddet 1) sertlik, aşırılık, katılık
2) güçlü
شمال şimal kuzey
şuˤûr * şuur bilinç
شبهه لو şüpheli sanık
طبقه tabaka katman
طبيعت * tabiat doğa
طبيعى * tabii doğma, doğal
‎تابعيت, تبعه tabiiyet/tebaa 1) bağlılık, bağımlılık
2) uyruk
افاده,تعبیر tabir, ifade deyiş*
تحقق tahakkuk 1) gerçekleşme, yerine getirme
2) kesinleşme, onaylama
‎تحكیم tahkim sağlamlaştırma, berkitme, güçlendirme
تحليل tahlil inceleme
‎تحلیه tahliye salıverme, boşaltma
تخمين tahmin kestirim*
‎تخريپ tahrip kırma, dökme, yıkma, bozma, çarpıtma
‎تحصيل tahsil alma, getiri, elde etme, toplama
تحت taht * orun*
تقاص takas değiş tokuş
تعقيپ takip izlem, gözlem
طلب taksir önlemsizlik, özensizlik, ön görmeyerek
طلپ * talep istek
طلبه talebe öğrenci
تعليمات talimat 1) yönerge, yönlendirme
2) komuta
تميم tamim genelge
تعمير *تعديلات* tamir, tadilat onarım
طرف taraf bulun**
طرفدار taraftar bulundaş**
تارنج tarih günay**
تسلط tasallut sarkıntılık
تصور tasavvur canlandırma, tasarı
تصدیق tasdik onay
تصحيح tashih düzeltme
تصوير tasvir betimleme
طياره tayyare uçak
تعيين tayın 1) azık
2) pay
تعيين tayin 1) atama
2) sonuç, belirleme
'توصيه tavsiye öneri, salık
تضمين taziye başsağlığı
تعزیه tazmin karşılama
تضييق tazyik basınç(lı), baskı, sıkıştırma
تعادل teadül denklik
تعمدا teammü(den) 1) tasarlayarak
2) bilinçli, bilerek
3) isteyerek, düşünülerek
تعامل teamül 1) yapılageliş
2) tepkime, davranış
تبلغ tebellüğ 1) bildiri, ileti
2) erişme, anlama
تبسم tebessüm gülümseme
تبديل tebdil değişiklik
تبليغ tebliğ bildiri, iletme, ulaştırma
تبريك * tebrik kutlama
تجاهل tecahül bilmezlikten gelme
تجاوز tecavüz saldırı
تجدد teceddüt yenilenme
تجلى tecelli belirme, ortaya çıkma, görünme, yerine gelme
تجرد tecerrüt 1) uzaklaştırma, soyutlama
2) soyma
تجسم tecessüm görünme, boyutlandırma, biçimlenme
تأجيل tecil 1) erteleme
2) bekletme
تجريب tecrübe deneyim
تجريد tecrit ayırma, ayrı tutma, soyutlama
تچهیزات‎ teçhizat donanım, donatım
تدارك tedarik elde etme, sağlama, donatma, bulundurma, yetiştirme
تداوی tedavi iyileştirme, sağaltım
تداول tedavül geçerlilik, dolaşım, sürüm
تدبير tedbir önlem
‎تدريسات tedrisat eğitim, öğretim
‎تدريجا tedricen giderek, gittikçe, azar azar, adım adım
تأسس teessüs yerleştirme, oluşturma, kökleştirme
تفكر tefekkür düşünme, düşünüş
تفرعات teferruat ayrıntı
تفريق tefrik 1) bölüm, bölük
2) anlaşmazlık
تفريق tefrika ayırt etme, seçmek
تفسير tefsir 1) yorum
2) açıklama
‎تدريسات tehdit gözdağı, korkutma
‎تقابل tekabül 1) bölüm, bölük
2) anlaşmazlık
تهدید tekamül evrim, erişim, gelişim, gelişme, olgunlaşma
تقاعد tekaüt emeklilik
تكفل tekeffül yükümlenme
تكليف teklif öneri
تكرار tekrar yine
تكثير teksir çoğaltma
تكذيپ tekzip yalanlama
تلاش * telaş tasa, kaygı
‎تأليف telif uzlaştırma
تمییز temiz 1) arı, duru
2) kirsiz
تناسپ tenasüp uyum, uygunluk, yakınlık
تنوير tenvir 1) aydınlatma, ışıklandırma
2) bilgilendirme, bilgi verme, açıklama (aydınlatma)
تنبيه tembih uyarı
ترجيح ا tercih etmek yeğlemek
ترجمه tercüme çeviri
تروت tereddüt duraksama
ترتیپ tertip düzen
تأثير tesir etki
تسلی teselli avunma
تستر tesettür örtünme
تشخیص teşhis tanı
تشكيل teşkil oluşum, oluşma, varolma, kurma
تشكيل teşkilat 1) oluşum, kurum
2) örgüt
تشرين اول teşrinievvel ekim
تشرين ثانی teşrinisani kasım
تشويق teşvik özendirme, kışkırtma
تأیید teyit doğrulama, doğrulatma, gerçekleme
تحف tuhaf garip, alışılmamış, şaşırtıcı
طمطراق tumturak görünme, belirme, ortaya çıkma
توحيد tevhid eşsiz, benzersiz, tek olmak
تظاهر tezahür gösteriş
عمومى umumi genel, kamusal
‎اصول usul yavaş, ağır
اصل usul yöntem, yol, yordam, izlence
عنوان unvan san
اصلوپ üslup biçem
وعد vaat söz
وقع vaka olay
وقور vakur ağırbaşlı
وصف vasıf nitelik
واسطه vasıta araç
واسع vâsi 1) yükümlü2) engin
وطن vatan yurt
وطنداش vatandaş yurttaş
وازكچمك vazgeçmek caymak
وضيفه vazife görev
و ve ile, yene
وهم vehim kuruntu
ولایت vilayet il
يئس yeis umutsuzluk, karamsarlık
يعنی yani sonuçta, sözün özü, doğrusu
زائل zail yok olan, ortadan kalkan, süreksiz
ضمير * zamir adıl*
ضمير * zaruret, zaruri 1) yoksunluk, yoksul
2) kaçınılmaz
ذات zat kimse, kişi, kendi, özü
ذاتا zaten * doğrusu, özde, gerçekte
زاویه zaviye 1) açı
2) anlayış, görüş, bakış açısı, yaklaşım
ظلم zulüm ezinç**
زمره zümre 1) takım topluluk2) tür

* Yeni Türkçe karşılıklarıyla birlikte günümüzde de Çağdaş Türkçede kullanılmakta olan eski sözcükler.
** Eski sözler kadar sıkça kullanılmayan yeni sözler.
*** Sözler Arapça ile Farsça birleşimidir.

Farsça kökenli alıntı sözler

değiştir

Bu listede Farsça kökenli sözcüklerin Osmanlı Türkçesindeki yazılışları, Türkçedeki günümüz yazılışları ve Öz Türkçe karşılıkları yer almaktadır.

Günümüzde birçok Farsça söz, çağdaş Türkçe içerisinde kullanılmaktadır. Öyle ki, Türkçede 1,500‘e yakın Farsça kökenli sözcüğün bulunduğu bilinmektedir. Ancak bu sözlerin birçoğunun Arapça kökenli sözcüklerden farklı olarak Türk Dil Kurumu tarafından önerilen birer Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Türk Dil Kurumu da geçmiş süreç içinde Farsça kökenli sözlerin Türkçe içine kalıcı olarak işlediğini öne sürerek daha çok Arapça kökenli sözleri Türkçeleştirme yoluna gitmiştir. Öyle ki tarihi süreç içinde Arap kültürü ve dili, Türkler tarafından daha yabancı olarak karşılanmıştır. Aslen Türkçe sözlerin Farsça yazılışları için kullanılan Osmanlı Türkçesi, buna karşılık Arapça ile daha uzak yazı sistemine iye idi.

Osmanlı Türkçesi sözler Günümüz yazılışı Çağdaş Türkçe karşılığı
آبدستخانه abdesthane ayakyolu
آبدست abdest yunup, yunmak
آگاه agâh bilgili, uyanık, öngörülü
آغوش aguş kucak
آهنگ ahenk uyum
آهسته aheste yavaş, ağır
آلایش alayiş gösteriş
آرزو arzu istek, dilek
عرض حال arzuhâl** dilekçe
آسایش asayiş güvenlik
آسوده asude dingin, sessiz
آسمان asuman gökyüzü
آشكار aşikâr açık, besbelli, ortada
آشنا aşina tanış, biliş 2) bilen, anlayan
آتش ateş od
آواره avare işsiz, aylak
آیين ayin kuttören
آزار azar paylama
آزاد azat erkin bırakma
بهانه bahane sözde neden, nedensi
بهار bahar ilkyaz
بخش ايتمک bahş(etmek) eriştirmek, vermek
بخشش bahşiş sevinmelik
بخت baht yazgı
بختيار bahtiyar mutlu
بختسز bahtsız karayazılı, karagünlü
باخصوص bahusus** özellikle, hele, üstelik
بجایش becayiş (etmek) karşılıklı yer değiştirmek
بداوا bedava** karşılıksız, emeksiz
بدبخت bedbaht mutsuz
بدبين bedbin kötümser
بددعا beddua** ilenç, ilenme, kargış
behemehâl** kesinlikle, ne yapıp yapıp, her durumda
بهر beher her bir
بنده bende kul, köle
برابر beraber birge, birlikte
beraber(e kalmak) yenişememek
برباد berbat kötü, çok kötü
بردوام berdevam** sürüp giden
بردوش berduş başıboş
برمعتاد bermutat** alışılageldiği gibi, alışıladığı gibi
برطرف bertaraf** kaldırılmış, giderilmiş
بد bet kötü, çirkin
بدتر beter daha kötü
بيهوده beyhude boşuna, boş yere, yararsızca
بيچاره biçare umarsız
بيگانه bigâne 1) ilgisiz 2) yabancı
بی خبر bihaber** 1) bilgisiz
بی پروا biperva 1) çekinmez, sakınmaz 2) korkusuz 3) çekinmeden, korkmadan
برادر birader 1) erkek kardeş 2) arkadaş
بيتاب bitap bitkin, yorgun (argın)
بی طرف bitaraf** yansız, yan tutmayan
بيزار bizar bezmiş, bıkmış, tedirgin
بوسه buse öpücük
جنگ cenk savaş
چابك çabuk ivedi *
چاره çare çözüm
چهره çehre yüz
چنبر çember yuvarlak
çeşit tür
چار يک çehar-yek çeyrek dörtte bir
درد dert ağrı
دگر diğer öbür, öteki
دشمن düşman yağı *
اجنبى ecnebi el, yad *
انديشه endişe kaygı
گزيده güzide seçkin
خسته hasta sayrı*
هنوز henüz daha
همان hemen çabucak
قورناز kurnaz açıkgözlü
مهتاب mehtap ay ışığı
پاپوش pabuç ayakkabı
روزگار rüzgâr yel
ساده sade yalın
سارخوش sarhoş esrik *
سار ser baş
سر serbest erkin *
سرسری serseri başıboş
سياه siyah kara
صوڭ بهار sonbahar güz
تازه taze yeni
تنبل tembel eringen****,ağırcanlı*
ویران viran yıkık
یاور yaver yardımcı
yeknesak tekdüze
یك پاره yekpâre yekpare bütün
زهر zehir ağı *
زنگين zengin bay, varsıl *, varlıklı
زور zor çetin

* Yeni sözler eski sözler kadar sıkça kullanılmamaktadır.

** Sözler Farsça ile Arapça birleşimidir.

*** Sözler Eski kitaplar, ansiklopediler veya tarihi bir belgeden bulunan sözcük karşılığıdır (TDK'da bulunmayabilir).

**** Diğer Oğuz öbeği dillerinden ya da Kıpçak öbeğinden alınan,Anadolu'da yerel toplumca var olan sözcükler.

Fransızca kökenli alıntı sözler

değiştir

Yunanca veya Latince kökenli Fransızca sözcükler, Türkçeye 19. yüzyılda girmeye başladı. Özellikle Tanzimat Dönemi sonrasında bu oran artmaya başladı. Günümüzde yaklaşık 5,000 Fransızca sözcük Türkçede yer almakta olup, çoğu günlük yaşamda kullanılır.

Geçen sözler Türkçe karşılığı Özgün Fransızca yazımı
aberasyon sapınç aberration
ablatif çıkma durumu ablatif
abone 1) sürdürümcü 2) sürdürüm abonné
absorbe 1) emme 2) soğurma absorbé
abstre soyut abstrait
absürt saçma, usdışı absurde
adaptasyon uyarlama adaptation
adapte uyarlanmış adapté
adaptör uyarlaç adapteur
adenit akkan yangısı adénite
adres bulunak adresse
aerometre havaölçer aéromètre / η αερομετρία
afazi söz yitimi aphasie / η αφασία
aferist vurguncu, çıkarcı affairiste
afiş ası affiche
afişe açıklamak, açığa vurmak affiché
afoni ses yitimi aphonie / η αφωνία
aforizma özlüsöz, özsöz, özdeyiş aphonie / ο αφορισμός
aglütinasyon kümeleşim agglutination
agnosi tanısızlık agnosie / η αγνωσία
agnostik bilinemezci agnostique ο/η/το αγνωστικ-/ός/ή/όν
agorafobi alan korkusu agoraphobie / η αγοραφοβία
agrafi yazma yitimi agraphie / η αγραφία
agrandisman büyültme agrandissement
ajan 1) görevli, aracı 2) gizli görevli, gizmen agent
ajanda * andaç agenda
ajur delikli işleme, gözenek ajour
akont öndelik àcompte
akort (çalgı için) düzen accord
akromatopsi renkkörlüğü achromatopsie / η αχρωματοψία
akrostiş adlama acrostiche / η ακροστοιχεία
aks dingil axe
aksan vurgu, söyleyiş accent
akselerasyon ivme accélération
akselerograf ivmeyazar accélérographe
akselerometre ivmeölçer accéléromètre
aksesuar * 1) eklenti 2) donatımlık accessoire
aksiyom belit axiome / το αξίωμα
aksiyon eylem action
aksiyoner paydaş actionnaire
aktif * 1) etkin, canlı 2) etkili, etken actif
aktör (erkek) oyuncu acteur
aktüel güncel actuel
akustik 1) yankı bilimi 2) yankı düzeni 3) yankılanım, sesdağılım acoustique / η ακουστική
akuzatif belirtme durumu accusatif
akü (akümülatör) akımtoplar accumulateur
alafranga batılıca alla franca
alaminüt çarçabuk, ayaküstü à la minute
alarm tetikdur alarme
alaturka doğuluca alla turca
alegori yerine allégorie / η αλληγορία
aleksi okuma yitimi alexie / η αλεξία
alfabe abece alphabet / το αλφάβητων
alivre dalında satış, önceden satış à livrer
almanak yıllık almanach
alpinizm dağcılık alpinisme
alpinist dağcı alpiniste
alternatif * 1) seçenek 2) almaşık 3) dalgalı alternatif
alternatör dalgalı akım üreteci alternateur
altimetre yükseklikölçer altimètre
altruist özgeci, özgecil, elcil altruiste
altruizm özgecilik, elcillik altruisme
amatör özengen, özenci amateur
ambalaj (yapmak) sarmak emballage
ambale (olmak) 1) şaşkına dönmek 2) başı şişmek emballé
ambargo engelleyim embargo
amblem belirtke emblème / το έμβλημα
ambulans cankurtaran (taşıt) ambulance
amenajman düzenleyim aménagement
amfibi yüzergezer amphibie / το αμφίβιων
amnezi bellek yitimi amnésie
amoral aktöredışı, töredışı amoral
amortisman sönüm amortissement
amortisör yumuşatmalık amortisseur
amplifikatör yükselteç amplificateur
ampirizm deneycilik empirisme
anabolizma özümleme anabolisme
anakronik çağaşımlık anachronique / αναχρονικό
anakronizm çağaşım anachronisme / ο αναχρονισμός
analitik 1) irdeleyici 2) irdelemeli analytique / αναλυτικ-ός/ή/όν
analiz * irdeleme analyse / η ανάλυσις
analjezi acı yitimi, ağrı yitimi analgésie / η αναλγησία
analjezik ağrıkesici analgésique / αναλγητικ-ός/ή/όν
analoji 1) benzeşim, benzeme 2) örnekseme 3) andırışma analogie / η αναλογία
anarşi 1) başsızlık 2) kargaşa anarchie /η αναρχία
anarşik kargaşalı, karışık anarchique / άναρχος αναρχικός
anarşist 1) baştanımaz 2) kargaşacı anarchiste / ο αναρχικός
anatomi 1) gövde yapısı 2) gövde bilimi 3) içyapı anatomie / η ανατομία
ançüez balık ezmesi anchois
anemi kansızlık anémie / η αναιμία
anestezi uyuşturma anesthésie / η αναισθησία
anestezik uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, bayıltıcı anesthésique / αναισθητικ-ός/ή/όν
angaje bağımlı, bağlanmış engagé
angajman bağlantı engagement
animizm canlıcılık animisme / ο ανιμισμός
anjin boğaz yangısı angine
anket soruşturma, sormaca enquête
anketör soruşturmacı, "sormacacı" enquêteur
anomali sapıklık, sapaklık anomalie / η ανομαλία
anonim adsız anonyme / η ανωνυμία
anons (sesli) duyuru annonce
anormal 1) olağandışı, dengesiz 2) sapık anormal / ανόμαλ-ος/η/ον
anot artıuç anode
ansiklopedi bilgilik encyclopédie / η εγκυκλοπαίδια
antant antlaşma entente
anten duyarga antenne
anterit incebağırsak yangısı entérite
antet başlık en-tête
antik ilkçağ işi antique
antikor karşınözdek anticorps
antipati sevimsizlik, soğukluk, karşıtduyu antipathie / η αντιπάθεια
antitez karşısav antithèse / η αντίθεση
antoloji seçki anthologie / η ανθολογία
antre giriş entrée
antrenman 1) çalışım 2) alıştırma entraïnement
antrenör çalıştırıcı entraîneur
antrparantez ayraç içinde, ayrıca, sırası gelmişken entre parenthèses
anyon eksin anion
apandisit körbağırsak yangısı appendicite
apel çağrım appel
aperitif açar apéritif
apolet omuzluk épaulette
apraksi işlev yitimi apraxie / η απραξία
apriori önsel à priori
apse irinlenme, yangı, irinşiş abcès
arabesk 1) arap müziği 2) girişik bezeme arabesque
aranje (etmek) düzenlemek, uyarlamak arrangé
aranjman düzenleme arrangement
arazöz yersular arroseuse
areometre sıvıölçer aréomètre
aristokrasi soyluerki aristocratie / η αριστοκρατία
aristokrat beysoylu, soylu aristocrate
aritmetik 1) sayı bilimi, sayıbilgisi 2) sayıbilimlik, sayıbilgilik arithmétique
arkaik eskil archaïque / αρχαϊκ-ός/ή/όν
arkaizm 1) aşnılık, eskillik 2) çağaşım archaïsme / ο αρχαϊσμός
arkeolog kazıbilimci archéologue / ο αρχαιολόγος
arkeoloji kazı bilimi archéologie / η αρχαιολογία
armatür donatı armature
armoni uyum harmonie / η αρμονία
arşiv belgelik archives/ το αρχείων
arter 1) atardamar 2) anayol artère / η αρτηρία
arterit atardamar bozukluğu artérite / η αρτηρήτις
artist 1) sanatçı 2) oyuncu artiste
asimetri bakışımsızlık asymétrie / η ασυμμετρία
asimetrik bakışımsız asymétrique / ασυμμετρικ-ός/ή/όν
asimilasyon 1) özümleme 2) benzeşme assimilation
asistan yardımcı assistant
aspiratör emmeç aspirateur
astronomi * gök bilimi astronomie / η αστρονομία
astronot uzayadamı, gökmen astronaute / ο αστροναύτης
atak 1) atılım, akın 2) saldırı attaque
atavizm atacılık atavisme
ateizm tanrıtanımazlık athéisme / ο αθεϊσμός
atlet yarışımcı athlète / ο αθλητής
atletizm yarışımcılık athlétisme / ο αθλητισμός
atölye işlik atelier
avangart öncü avant-garde
avanproje öntasarı avant-projet
avans öndelik avance
avantaj * 1) çıkar, yarar 2) üstünlük avantage
averaj ortalama average
bagaj 1) yük, denk 2) yük yeri bagage
baget çubuk baguette
balans denge balance
balast kırmataş ballast
balistik atış bilimi balistique
bandaj 1) sargı 2) kayış bandage
bank sıra banc
banliyö dolaylık, çevre, yörekent banlieue
baraj 1) su bendi 2) büğet, bağlağı 3) engel barrage
barisfer ağıryuvar barysphère / η βαρυσφαίρα
bariyer tosuk barrière
barometre basınçölçer baromètre / το βαρόμετρο
batonsale tuzluçubuk bâton salé
bej sazrengi beige
betoniyer karmaç bétonnière
biblo süslük bibelot
bigudi sarmaç, kıvırtmaç bigoudi
bisiklet çiftteker bicyclette
biyografi özgeçmiş, yaşamöyküsü biographie
biyoloji yaşam bilimi, dirim bilimi biologie
biyonik 1) dirimkurgusu 2) dirimkurguluk bionique
biyosfer dirimyuvarı biosphère
blokaj 1) bekletim 2) yığım blocage
blöf kandırmaca, kurusıkı bluff
bobin sarımlık bobine
boks yumrukoyunu boxe
bombardıman topa tutma bombardement
bombe şişkinlik, kabarıklık bombé
bonbon şekerleme bonbon
bone başlık bonnet
bonkör eliaçık, iyiliksever bon coeur
bonservis iyi iş belgesi, iş başarı belgesi bon service
botanik bitki bilimi botanique / η βοτανική
boykot direniş boycott
brakisefal kısakafalı brachycéphale
branş dal, kol branche
bröve uzluk belgesi brevet
brülör yakaç, yakmaç brûleur
brüt kesintisiz brut
bukle büklüm, kıvrım boucle
buldozer yoldüzler, yoldüzer bulldozer
bulvar genyol boulevard
burjuva kentsoylu, kenter bourgeois
burs öğrenimlik bourse
done veri donnée
detay * ayrıntı détail
direkt * doğrudan directe
dikte * yazdırım dictée
doktrin * öğreti doctrine
doküman * belge document
domestik evcil domestique
dominant baskın dominant
egzersiz * alıştırma exercice
endemik * salgın endémique
enerji * erke énergie
enflamasyon * yangı inflammation
enformasyon, enformatik * bilişim information, informatique
enteresan * ilginç intéressant
eritrosit alyuvar érythrocyte
eksper* bilirkişi expert
faks * belgeç, belgegeçer fax
faktör * etken facteur
filoloji dil bilimi phylologie
filtre * süzgeç filter
fizyoloji * işlev bilimi physiologie
fonksiyon * işlev fonction
fotokopi * tıpkıbasım photocopie
garanti * güvence garantie
global * dünyalık globale
gramer dil bilgisi grammar
grup * öbek groupe
halüsinasyon * varsanı hallucination
histoloji doku bilimi histologie
homojen * bağdaşık homogenous
illüzyon * yanılsama illusion
istatistik * sayımlama statistiques
izolasyon * yalıtım insulation
kalite * nitelik qualité
kampüs * yerleşke campus
kapasite * sığa, kapsam capacité
karakter * kişilik caractère
katabolizma yadımlama catabolisme
kategori * ulam catégorie
kompleks * karmaşık complexe
komünikasyon * iletişim communication
konsantrasyon * derişim concentration
konsolidasyon * süreletme consolidation
kontrol denetim contrôle
kramp kasınç crampe
kriter * ölçüt critères
kronik * süreğen chronique
lenf * akkan lymphe
liste * dizelge liste
lokosit akyuvar leucocyte
medya * basın-yayın média
mekanizma * düzenek mécanisme
meridyen * boylam méridien
mesaj, posta * ileti message
metamorfoz * başkalaşım métamorphose
metot * yöntem méthode
monoton * tekdüze monotone
moral * özgüç morale
mutasyon * değişinim mutation
normal * olağan normale
numara * sayı nombre
objektif * nesnel objectif
organizasyon * düzenleme organisation
orijinal * özgün original
otorite * yetke autorité
over yumurtalık ovaire
paradoks * çelişki paradoxe
pasif * edilgen passif
performans * başarım performance
plaj * kumsal plage
plato * yayla plateau
popüler, favori * gözde populaire, favori
prensip * ilke principal
prezantasyon sunum présentation
primer birincil primer
problem * sorun problème
prodüktör yapımcı producteur
program * izlence, yazılım programme
proje * tasarı projet
prosedür * işlem, işleyiş procédure
proses * süreç process
provokasyon kışkırtma provocation
radyoaktif * ışın etkin radioactive
randıman * verim rendement
rapor * yazanak rapport
rejisör yönetmen régisseur
resesif çekinik récessif
restoran * aşevi restaurant
rezistans direnç résistance
sekunder * ikincil secondaire
sekreter * yazman secrétaire
sembol * simge symbole
semptom * belirti symptôme
sentez * bireşim synthèse
sistem * dizge système
simülasyon * öğrence simulation
solüsyon çözelti solution
spesifik özgül spécifique
spesiyal özel spécial
standart * ölçün standard
statik * duruk statique
statü * durum statut
subjektif * öznel subjectif
sübvansiyon * destekleme subvention
teori * kuram théorie
testis * erbezi testicle
trotu[v]ar kaldırım trottoir
tümör * ur tumeur
versiyon * sürüm version
viraj * dönemeç virage
ultrason * yansılanım ultrason

* Bu sözcüklerin hem Fransızca, hem Türkçe karşılıkları çeşitli yerlerde kullanılmaktadır.

Diğer diller kökenli alıntı sözler

değiştir
Geçen söz Türkçe karşılığı Özgün diller Özgün yazımı
abluka kuşatım, kuşatma, çevirge İtalyanca abloco
aforoz toplumdışılama Yunanca ο αφορισμός
akut iveğen Almanca akut
anahtar açkı, açar Yunanca το ανοιχτήρι
angarya yüklenti Yunanca η αγγαρεία
antifriz donmaönler İngilizce antifreeze
aposteriori sonsal Latince
aysberg buzdağı İngilizce iceberg
banyo 1) yunak 2) yıkanma 3) yıkama İtalyanca bagno
bek savunucu İngilizce back
bibliyografya kaynakça Yunanca η βιβλιογραφία
bilanço dengelem İtalyanca bilancio
bravo yaşa! İtalyanca bravo
brifing 1) özetleyim, özetlem 2) bilgilendirme İngilizce briefing
download indirme İngilizce download
endoskopi * içgörüm Yunanca η ενδοσκόπηση
fenomen * olgu Yunanca το φαινόμενο
fetüs * dölüt Latince FETVS
genetik * kalıtım (bilimi) Yunanca η γενετική
hegemonya boyunduruk Yunanca η ηγεμονία
internet * genel ağ İngilizce internet
kambiyo dış ticaret İtalyanca cambio
kompüter bilgisayar İngilizce computer
konsonant ünsüz Almanca Konsonant
kundura * ayakkabı İtalyanca condura
otoban * hızyolu, otoyol Almanca Autobahn
paralel * enlem, koşut Yunanca παράλληλ-ος,-η,-ον
parazit * asalak Yunanca το παράσιτων
printer basıcı, yazıcı İngilizce printer
rat sıçan Almanca Ratte
sendrom * belirgi Yunanca το σύνδρομο
update güncelleme İngilizce update
uptake tutulum İngilizce uptake
vokal * ünlü Almanca Vokal

* Bugünkü Türkçe karşılıkları ile birlikte kullanılan sözler.

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Turkish Language Reform: A Catastrophic Success (Türk Dil Devrimi: Trajik Bir Başarı), Geoffrey Lewis Lewis, Oxford University Press, Oxford Linguistics Publications,1999 s. 98
  2. ^ "Türkçe Sözlük (2005)'teki Sözlerin Kökenlerine Ait Sayısal Döküm" [Numerical list on the origin of words in Türkçe Sözlük (2005)]. Türk Dil Kurumu. 2005. 1 Mart 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Mart 2007. 
  3. ^ Türk Mitolojisi, 2 Cilt, Bahaeddin Ögel, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
  4. ^ Saha Yeri ve Saha Türkleri, Jelobtsov F. Fedotoviç, Ankara Üniversitesi Yayınları.
  5. ^ Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt