Rüzgarın Gölgesi

Roman

Rüzgârın Gölgesi (İspanyolca: La sombra del viento), İspanyol yazar Carlos Ruiz Zafón'un 2001 yılında yayınlanan romanıdır. Dünya çapında 15 milyon kopyasının satıldığı tahmin edilen roman, tüm zamanların en çok satan kitaplarından biri haline gelmiştir. 2005'te Rüzgârın Gölgesi adıyla Mustafa Karabiber tarafından Türkçeye çevrildi ve Altın Kitaplar Yayınevi tarafından yayınlandı. Ruiz Zafón, 2008'de Meleğin Oyunu ve 2011'de El Prisionero del Cielo adlı romanları yayınlayarak üçlemesini tamamladı.

Rüzgârın Gölgesi
La sombra del viento
YazarCarlos Ruiz Zafón
ÇevirmenMustafa Karabiber (Türkçe)
Ülkeİspanya
Dilİspanyolca
TürGizem kurgu
Yayım2001 (özgün)
2005 (Türkçe)
YayımcıPlaneta (İspanya)
Altın Kitaplar (Türkiye)
Sayfa569 (İspanyolca)
ISBN9788408043645
OCLC68085235
Seri
Rüzgârın Gölgesi Meleğin Oyunu

Konusu değiştir

Roman, İspanya İç Savaşı sonrasında başlar. Henüz çocuk olan Daniel Sempere, babası ile birlikte Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı'nı ziyaret eder. Burası, seçkin birkaç kişi tarafından özenle korunan eski ve unutulmuş kitapların barındığı büyük bir kütüphanedir. Geleneğe göre, bu gizli yere ilk kez gelen herkes bir tek kitap alabilir ve seçtiği kitabı hayatı boyunca koruması gerekir. Daniel, Julián Carax tarafından yazılmış olan Rüzgârın Gölgesi adlı kitabı seçer. O gece kitabı evine götürür ve büyük bir merakla okur. Daha sonra bu bilinmeyen yazarın diğer kitaplarını bulmaya çalışır ama başarılı olamaz. Rastladığı tek şey, kitaptaki karakterlerden biri olan Laín Coubert'in adını kullanan garip bir adam hakkında hikâyelerdir. Coubert, yıllardır Carax'ın kitaplarını aramakta ve bulabildiklerinin hepsini satın alıp yakmaktadır.

Roman aslında bir hikâye içinde hikâyedir. Julian'ın diğer eserlerini keşfetmenin arayışı içinde olan Daniel, yazarın gizemli geçmişinin izini sürmeye başlar. Geçmişte savaş sırasında Anarşistlere karşı casusluk yapan bir devlet istihbarat ajanı olan ve hapse girip Montjuic Kalesi'nde işkence gören Fermin Romero de Torres ile arkadaşlık kurar. Daniel, Fermin'in yardımıyla kimi uzun yıllar önce ölmüş ya da unutulmuş çok sayıda insanın bulanık geçmişini kurcalamaya başlar ve böylece cani Müfettiş Fumero'nun karanlık güçlerini üzerine çeker.

Daniel ve Fermin, Julian ve Penelope'nin neredeyse 30 yıldır unutulmaya yüz tutmuş güzel ama bir o kadar hüzünlü aşk hikâyesini gün yüzüne çıkarmaya başlarlar. Şapkacı Antoni Fortuny ve eşi Sophie Carax'ın oğlu olan Julian, aşırı zengin ve varlıklı Don Ricardo Aldaya'nın güzel ve narsistik Amerikalı eşinden olan tek kızı Penelope'ye ilk görüşte aşık olur. Dört yıl boyunca sadece geçici bakışlar ve soluk gülüşlerle gizli bir ilişki yürüten genç çift, 1919'da Paris'e kaçıp evlenmeye karar verir. İki sevgili, kaçacakları günden bir hafta önce bilinmeyen bir kadere mahkûm olacaklarından habersizdir. Kaçışları Julian'ın en yakın dostu Miquel Moliner tarafından titizlikle planlanır. Miquel, savaş sırasında çok para kazanan ve silah sattığına dair hakkında söylentiler dolaşan zengin bir babanın oğludur. Tüm ümitlerini ve gençliğini hayırseverliğe ve Paris'e kaçan arkadaşının mutluluğuna adamaya karar veren Miquel'in, nihayetinde öz kardeşi gibi sevdiği Julian için kendi hayatını feda ettiği ortaya çıkacaktır. Kaçış günü Penelope buluşma yerine gelmeyince Julian tek başına Paris'e gider. Yıllar geçtikçe Penelope'nin anıları Julian'ı yakıp tutuşturur ve en sonunda 1930'ların ortasında Barselona'ya dönmeye zorlar. Julian, döndüğünde acı gerçeklerle yüzleşmek zorundadır. Julian ve Penelope aslında kardeşlerdir. Julian'ın annesi ve Penelope'nin babası geçmişte gizli bir ilişkiye girmiş ve neticede Julian doğmuştur. Julian Paris'e gittikten sonra, Penelope ensest ilişkiye girdiği ve hamile kadığı için anne ve babası tarafından eve hapsedilmiştir. Penelope, David Aldaya adında bir oğlan çocuğunu ölü olarak doğurmuş ve kendisi de doğumda yaşamını yitirmiştir. Julian, Penelope ve David'in ölümünü öğrenince kendini yakarak canına kıymaya kalkar ama kurtulur. Kendine Laín Coubert adını vererek kitaplarını yok etmeye başlar.