Lulua Kalesi veya Lülüve Kalesi (YunancaΛοῦλον, romanizeLulon; Arapçaلولوة), Türkiye'nin Niğde ilinin Ulukışla ilçesinde bulunan bir kaledir. Kale, Hasangazi köyü yakınlarında yer almaktadır.

Lulua Kalesi
Ulukışla, Türkiye
Koordinatlar37°34′59″K 34°41′56″D / 37.58306°K 34.69889°D / 37.58306; 34.69889
TipKale

Kale, Kilikya Kapıları'nın kuzey çıkışını kontrol ettiği için stratejik öneme sahipti. 8.-9. yüzyıllarda Bizans İmparatorluğu ile Arap Halifeliği arasındaki sınırda yer almış ve birçok kez el değiştirerek dönemin Arap-Bizans savaşlarında önemli bir rol oynamıştır.

İskoç bilgin W. M. Ramsay, kaleyi, Çakit vadisindeki modern Porsuk köyünün batısında, 300 metre yüksekliğinde dik bir tepe kalesi olarak tanımlarken, modern bilim adamları onu Porsuk'un yaklaşık 13 km kuzeyinde, modern Çanakçı ve Gedelli köyleri arasında 2.100 metre yüksekliğindeki kayalık tepeyle tanımlamaktadır. Tepede 9.-12. yüzyıllara tarihlenen 40 x 60 metrelik duvar kalıntıları, kışla ve sarnıç izleri ve yaygın olarak Erciyes Dağı ile özdeşleştirilen Hasandağı'nın kesintisiz manzarası da bu tanımlamayı desteklemektedir. Argaios, Lulua'yı Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'e bağlayan işaretler arasında ikinci sırada yer almaktadır.[1][2][3]

Tarihçe

değiştir

Lulua Kalesi, Müslümanların Küçük Asya'ya yaptığı ilk saldırılar sırasında terk edildiği anlaşılan yakınlardaki Faustinopolis kentinin (başlangıçta Halala olarak anılırdı) sakinleri tarafından yerleşmiş gibi görünüyor.[4][5] Ramsay ve diğer yazarlar, Orta Çağ'daki "Loulon" adının Faustinopolis'in eski adını yansıttığını varsaydılar, ancak son araştırmalar bu adın kökenini yerel dağ silsilesi için Hitit adı olan "Lolas"a atfetmektedir.[6]

Lulua Kalesi, Bizans ile Halifelik arasındaki sınırın geçtiği Toros-Aladağlar'ın her iki yakasındaki benzer birçok kaleden biriydi;[7] ancak uzun Arap-Bizans savaşları sırasında Bizans kasabası Tyana'yı Kilikya'daki Arapların elindeki Tarsus'a bağlayan kapılar ve ana yol Kilikya'nın kuzey çıkışını kontrol ettiği için özellikle önem taşıyordu.[8] Ayrıca, madeni para basımı ve silah üretimi için kullanılan bölgedeki madenlerin korunmasına da hizmet ediyordu.[3] Bizans yazarları arasında Loulon, Küçük Asya boyunca uzanan ve sınırdan Konstantinopolis'e mesajlar ileten dokuz işaret hattından en güneydeki olanı olarak özellikle dikkate değerdi. Sistem, İmparator Theofilos yönetimindeki Matematikçi Leo tarafından tasarlandı: Loulon'a ve Büyük Konstantinopolis Sarayı'nın deniz fenerine iki özdeş saat yerleştirildi ve on iki saatin her birinde gönderilen mesajlar belirli bir mesaja karşılık geliyordu. Bizans kaynakları, III. Mihail'ın sistemi önemsiz bir nedenden ötürü durdurduğunu bildirmektedir, ancak bu muhtemelen, sonraki Makedon hanedanına sempati duyan daha sonraki yazarlar tarafından onu karalamak için uydurulmuş bir hikayedir.[1][9] Arap yazarlar kaleyi Lulua olarak biliyorlardı, ancak aynı zamanda modern araştırmacılar tarafından Arap kaynaklarındaki Hisnü'l-Sakalibe, yani "Slavların Kalesi" ile de tanımlanıyor, muhtemelen Slav garnizonuna gönderme yapılmaktadır.[10]

Arap tarihçilere göre Lulua Kalesi, Abbasi halifesi Harun Reşid tarafından ele geçirildi. Tarih MS 805 olarak veriliyor, ancak Ramsay'ın yazdığına göre 782'den sonra,yani Harun'un saltanatının başlangıcından önce Arapların Kilikya Kapılarını istedikleri gibi geçebilmeleri, kalenin o dönemde zaten ele geçirilmiş olmasını mümkün kılmaktadır.[11] Kale MS 811'den bir süre sonra Bizanslılar tarafından geri alındı,[11] ancak Eylül 832'de garnizonu uzun bir kuşatmanın ardından Halife Memûnn tarafından fethedildi.[12][13] 859'un sonlarında, İmparator III. Mihail, Halife tarafından ücret ödenmeyen kale garnizonuna Lulua Kalesi'ni kendisine teslim etmeleri için rüşvet vermeye çalıştı. Garnizon başlangıçta anlayışlıydı, ancak imparator Mart 860'ta subaylarından birini kontrolü ele alması için gönderdiğinde, esir alındı ve Halife'ye teslim edildi.[14][15] Tarsus'un Arap valisi Urhuz'un maaşları için toplanan parayı zimmete geçirmesi nedeniyle garnizona bir kez daha maaş ödenmediğinde Lulua Kalesi, İmparator I. Basil döneminde 878 yılında Bizanslılar tarafından kesin olarak geri alındı.[16] Bundan sonra Selçuklular tarafından fethedilene kadar Bizans'ın elinde kaldı.[11]

1216-1218 yılları arasında Selçuklu sultanı I. Keykavus, şehri Kilikya Ermeni Krallığı'nın elinden almıştır. Selçuklular surlarını güçlendirerek Sis-Kayseri yolu üzerinde önemli bir ara istasyon haline getirdiler.[17] Bölgenin zengin gümüş yatakları nedeniyle kent, 13. yüzyılın ikinci yarısında önemli bir darphane haline geldi. Hem Anadolu Selçukluları hem de İlhanlılar kasabada Lulua darphanesi adı altında gümüş para basmışlardır.[18]

Kale, 15. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu ile Memlûk Devleti arasındaki çatışmalarda rol oynamıştır; iki imparatorluk arasındaki sınır, eski Arap-Bizans sınırına paralel olarak Toros Dağları boyunca uzanmaktadır. Lulua, Osmanlı'nın ileri karakolu, Gülek Kalesi ise sınırın diğer tarafındaki Memlük ileri karakolu olarak hizmet vermekteydi.[19]

Kaynakça

değiştir
  1. ^ a b Hild 1977, s. 53.
  2. ^ Ramsay 2010, ss. 351–353.
  3. ^ a b Brubaker & Haldon 2011, s. 555.
  4. ^ Hild 1977, s. 52.
  5. ^ Ramsay 2010, s. 353.
  6. ^ Hild 1977, s. 54.
  7. ^ Brubaker & Haldon 2011, ss. 554–555.
  8. ^ Ramsay 2010, ss. 351–352.
  9. ^ Toynbee 1973, ss. 299–300.
  10. ^ Ramsay 2010, ss. 351, 353–354.
  11. ^ a b c Ramsay 2010, s. 354.
  12. ^ Brooks 1923, s. 128.
  13. ^ Bury 1912, ss. 254, 474–477.
  14. ^ Brooks 1923, s. 133.
  15. ^ Bury 1912, ss. 279–281.
  16. ^ Toynbee 1973, s. 114 (note 2).
  17. ^ Cahen 1968, s. 123.
  18. ^ Diler & Hinrichs 2009, ss. 1087–1089.
  19. ^ Har-El 1995, ss. 50, 213.

Bibliyografi

değiştir