Çok eski çağlardan bu yana, insanlık tarihi vatandaşların siyasi otoriteler karşısında yukarıda bahsedilen sivil itaatsizliğin özelliklerini içeren direnişlerine şahit olmuştur. Sivil İtaatsizlik kavramının anayasa teorisi içerisindeki yeri oldukça hassastır. Sivil itaatsizlik kavramının yasaya aykırı olması ve pozitif hukuk açısından değerlendirilmemesi bu çalışmanın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Sivil itaatsizlik gibi -pozitif hukuka göre- yasa dışı bir olguyu teorileştirme çabaları sivil itaatsizliğin kurumsallaştırılması olarak değerlendirilebilir. Fakat sivil itaatsizliğin yasaya aykırı olması ahlaki bakımdan değer taşımadığı anlamına gelmemektedir. Çünkü sivil itaatsizlik yasa dışı bir eylem olmasına rağmen, sonucu itibariyle anayasanın sürekliliğine hizmet etmesi ve istikrarın devamı açısından önemli bir görev üstlenmektedir.

Toplumda yönetenlerin baskıcı, adaletsiz yasa ve uygulamalarına karşı, siyasi mücadele tarzının özel bir biçimi olarak ortaya çıkan sivil itaatsizlik eylem biçimi; devrim, ihtilal, isyan gibi siyasi mücadele tarzlarından ayrı bir siyasal amaç taşımaktadır. Sivil itaatsizlik eylemi, devlet sistemin bütününe karşı olmayışı, şiddetsiz, barışçıl, kamuya açık, herkesi kapsayıcı, siyasal sistemdeki tekil uygulama ve haksızlıklara karşı, evrensel adalet idesini temel alarak istenilen hedefin gerçekleştirilmesi bakımından diğer mücadele biçimlerinden ayrılır. Günümüzde genellikle iktidar ya da yöneticilerin haksız uygulamalarını protesto etme, bunlara karşı koyma yolu olarak şiddet, korkuyla yıldırma gibi metotlar kullanılmaktadır. Bu durum var olan devlet sisteminin işleyişini tehlikeye attığı gibi yurttaşların şiddet uygulama ya da şiddete maruz kalma gibi sonuçlarla karşı karşıya kalmasına yol açmaktadır. Özellikle 20. ve 21. Yüzyıllarda yaşanan sosyo-politik sorunlara, politik mücadelelerin ahlaki tavırlarına, demokratik zeminde uygulanabilecek en etkili ve insancıl mücadele biçimi olduğundan, sivil İtaatsizlik incelenmeye değer görülmüştür. Sivil itaatsizlik tahakküme karşı direnme ve bu direnmenin özel bir şekli olarak çeşitli tartışmalar veya eleştirilerle birlikte düşünsel gelişimini sürdürmektedir.1 Sivil itaatsizlik kavramı, Avrupa’da tartışılmış, son zamanlarda Türkiye’de de tartışılmaya konusu olmuştur. 2 Bu amaçla; yapılan çalışma sivil itaatsizlik kavramı felsefi görüş ve yöntemler temel alınarak, kavramın tanımı, unsurları, meşruiyeti, yurttaşlık bağlamında sivil kavramının tarihsel gelişimi ve kavramın düşünsel ve eylemsel gelişimine ışık tutan şahsiyetlerin görüş ve düşüncelerinin analizi yapılmıştır.

18. ve 19. Yüzyıllarda yaşanan bilimsel, düşünsel, siyasal ve ekonomik gelişmeler ve özellikle Eski Yunanda uygulanan demokratik yönetim biçiminin yeniden dünya uluslarının benimsediği rejim haline gelmesiyle, yöneten ve yönetilen arasındaki politik mücadelelerin yeniden demokratik zeminde şekillenmesine neden olmuştur. Sivil itaatsizlik kavramı 18. Yy. Henry David Thoreau tarafından siyasi literatüre dahil edilmiştir. Aslında kavram Thoreau tarafından ilk olarak deneme tarzında Ülke Yönetimine Direniş başlığı ile yayınlanmıştır. Bu günkü anlamda sivil itaatsizlik kavramı Thoreau’nun vefatından 4 yıl sonra Kanada’da Bir Yanki, Kölelik Karşıtı ve Reform Yazılarıyla Birlikte ismiyle derlen eserde yerini almıştır. 3 Eski Yunan’a kadar Sivil itaatsizlik köken itibariyle kavramsal olarak uzanmaktadır. Sofokles’in Antigone’sinde işlenen temada4 eylemin özellik ve uygulamalarına ilişkin nitelikleri barındırdığı gibi, Sokrates’in itaatsizliğinde de eylemin unsurlarına rastlamak mümkündür. Sokrates’in kendi adil davranışını engelleyen kanuna itaat etmeyi dilememiş fakat verilen cezayı adil olarak gördüğü için kanunu ihlal etmesi nedeniyle kendisine verilen cezaya itaat etmiştir. Bu, adil olmayan yasanın öngördüğü davranış şekline itaatsizliktir, çünkü itaatsizlik Sokrates için insanın kanaatine, inancına, vicdan ve ahlaki duruşuna ilişkindir.5 Sivil itaatsizlik ile ilgili tarihin oluşumunda Sokrates, Hanry David Thoreau, M. Gandhi6 , Lev Nikolayeviç Tolstoy, Martin Luther King gibi kişilerin düşünceleri ve eylemleri etkili olmuştur. Dilimize sivil itaatsizlik olarak aktarılan kavramın birinci kısmı olan “sivil” askeri olmayan, kaba güç kullanmayan, hiçbir resmi veya başka bir makamdan güç almayan vs gibi çağrışımları vardır. “itaatsiz” sözcüğü ise, Türkçe’de söz dinlemez. Boyun eğmez, buyruk altına girmez anlamlarına gelmektedir.7 Sivil itaatsizlik eylemi Hükümetin politikalarında ve ya yasalarda belli bir değişikliği hayata geçirmek amacıyla yapılan kamusal, şiddet içermeyen, bilinçli, politik ama yasadışı eylem olarak tanımlanır. Sivil itaatsizlik tanımları farklılaşabilmekle birlikte, sivil itaatsizlik eylemlerinin kamusal, şiddetsiz ve vicdani olduğu herkesçe kabul edilmektedir. Eylemler şiddet içermeyen, politik fakat ahlaki meşruiyeti olan eylemlerdir ve belli bir yasayı veya belirli bir devlet politikasını değiştirmek amacı güder.8

Sivil itaatsizliğin uygulama alanını ya da zeminini az ya da çok demokratik bir toplumda bulur. Demokratik zeminde, haksız bir uygulama ve yasaya karşı tüm demokratik ve hukuksal mücadele kanalları tükendikten sonra başvurulan barışçıl, şiddetsiz, yasadışı fakat meşru olarak kabul edilen bir eylem tarzıdır. Ayrıca eylemcilerin anayasal düzenin bütününü hedef almaması, sadece tekil haksızlık, yasalara karşı barışçıl olmaları ve şiddet kullanmamaları eylemi diğer terör, anarşi, isyan gibi toplumsal muhalefet ve protesto tarzlarından ayırır.9

Bütün sosyal içerikli konularda olduğu gibi sivil itaatsizliği de tanımlamak ve anlaşılır kılmak zordur. Bu amaç için sosyoloji, tarih, hukuk, siyaset gibi farklı disiplinlerden yararlanarak kavramın teorik biçimini anlaşılır kılmaya çalışılmıştır. Birinci bölümde kavramın tanımlanmasında önemli olan “itaat” ve “itaatsizlik” kavramlarının kısa bir analizi yapılarak kavramın geniş, dar ve yaygın tanımını açıklamıştır. Kavramın tanımı ile bağlantılı olarak da “sivil itaatsizlik” kavramını ve eylemini diğer protesto biçimlerinden ayıran özeliler ele alıp incelenmişti. İkinci bölümde ise sivil itaatsizlik eyleminin meşruiyetinin nedenleri ve meşruluk kaynağını aldığı; adalet idesi, doğal hukuk ve sözleşme teorisi bağlamında değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde genellikle tarihsel bir analiz yapılmıştır. Eylemin sivil bir nitelik taşımasından ötürü, “sivil” kavramının tarihsel gelişimi ve günümüze kadar yaşanan anlamsal değişim, farklı dönemlerde yurttaşlığın nasıl tanımlandığı ve günümüze kadar nasıl evrimleştiği ifade edilmiştir. Sivil kavramının gelişimi sivil toplum kavramıyla ilişkili olarak Eski Yunan’dan başlayarak, Roma dönemi, Orta çağ Hristiyanlık din anlayışında yurttaşın yeri, Rönesans ve reform hareketleriyle birlikte değişen toplumsal dinamiklerle birlikte yurttaşlık kavramının çağdaş anlayışındaki yeri, yurttaşlık kavramının, sivil toplum gibi örgütler aracılığı ile siyasi bir birey olarak yönetime etki eden ve yönetimi etkileyen güce dönüşümü düşünür ve filozofların değerlendirmeleriyle birlikte ortaya konulmuştur.10

II.BÖLÜM

KAVRAMLAR

İtaat

Sözlükte “baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek” anlamındaki tav‘ kökünden türemiş olup aynı mânayı taşır. Aslında masdar ismi olan tâat de itâat gibi kullanılır (Kāmus Tercümesi, “ṭvʿa” md.). İtaat kelimesi Kur’an’da geçmemekle birlikte üç âyette taat ismi yer almakta, bundan başka yedisi isim, diğerleri fiil kalıplarında olmak üzere itaat kavramı seksen beş yerde geçmekte, kırk iki âyette de aynı kökten gelip “güç yetirmek” mânasında kullanılan istitâat kavramı yer almaktadır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṭvʿa” md.). Bundan dolayı taatin bir Kur’ân terimi olmadığı yolundaki anlayış isabetli görünmemektedir (EI2 [İng.], X, 1). Kur’ân-ı Kerîm’de aynı anlamda veya yakın mânada kullanılan din, islâm, sem‘, birr, teba‘ vb. kelimeler de itaatin vahyî bildirimin temel kavramlarından biri olduğunu göstermektedir.11

Meşruiyet

Siyaset biliminde, politik bir sisteme, devlete veya hükümete itaat edilip edilmemek, bir teoriyi benimseyip benimsememek gerekti­ğini belirleyen durum. Siyasi iktidarın sade­ce kurumsallaşmasına değil, fakat aynı za­manda ahlâki bakımdan temellendirilmesine imkan veren süreç. Siyaset biliminde, politik bir sisteme, devlete veya hükümete itaat edilip edilmemek, bir teoriyi benimseyip benimsememek gerekti­ğini belirleyen durum. Siyasi iktidarın sade­ce kurumsallaşmasına değil, fakat aynı za­manda ahlaki bakımdan temellendirilmesine imkan veren süreç.


Politik sistemlerle ilgili sınıflamaların çe­şitli siyasi meşruiyet türlerine bağlı tipoloji­lere dayandığı dikkate alınırsa, tek tek her politik sistemi kurumsallaştıran ve temellen­diren birtakım ilke veya süreçlerin olması anlaşılır bir şeydir. Ya da başka türlü ifade edildiğinde, bir teori ya da politik sistemin meşruiyetinden söz etmek, ona- otorite ka­zandıran, şeyden konuşmak anlamına gelir. Örneğin Marksizm, toplumun bir parçası­nın diğer parçası üzerinde hakimiyet kurmasına göz yuman ideolojilerin tam tersine, kendisini bilimsel ilkelere dayanan bilimsel bir teori olarak görür. Aynı şekilde, Batı li­beral demokrasisi gücünü belirli devredile­mez temel hakların sahibi olarak münferit bir bireysel İnsan varlığı anlayışından alır; Batı toplumunun politik sistemi onun bu hakları korumasıyla meşrulaştırılır.

Bu bağlamda, politik otoritenin desteğini yitirmesi, kendisini ahlaken temellendireme­mesi, haklı kılamaması ve birtakım sorunları çözmek isterken bir bunalıma yol açması du­rumuna meşruiyet bunalımı adı verilir. Meş­ruiyet krizi üzerinde çokça çalışmış olan Frankfurt Okulu teorisyeni Habernas, kapi­talist toplumda meşruiyet bunalımına esas ekonomik bunalımın yol açtığını iddia etmiş­tir. Buna göre, kapitalist toplum ekonomik problemlerle başa çıkmak amacıyla, istikrar­sız ve değişken bir pazar ekonomisi üzerine istikrarlı bir sosyal düzen inşa etmenin imkansızlığının sonucu olan bir şey olarak, rasyonalite bunalımına yol açar. Rasyonalite krizi ise, devletin çatışan talepleri ve karşıtla­şan çıkarları uzlaştıramadığı için meşruiyeti­ni yitirmesini ifade eden bir meşruiyet krizi­ne neden olur. Bununla birlikte, devlet farklı çıkarları uzlaştırmada başarıya ulaşırsa, bu kez iş ahlaki ve rekabet dürtüsü, toplumsal bütünlüğü tehlikeye sokan bir güdülenme bu­nalımına yol açacak şekilde zayıflar.12

Sivil itaatsizlik

Yaygın tanım:

Bu tanımlamanın öncüleri olarak karşımıza felsefe profesörleri Hugo Adam Bedau ve John Rawls çıkmaktadır. Bedau’ya göre sivil itaatsizlik eylemi yasaya aykırı, kamuya açık, şiddetsiz ve vicdani olarak bir yasayı ya da hükümet politikasını veya kararını engelleme isteği ile gerçekleşmektedir. Rawls’a göre sivil itaatsizlik, yasaların ya da hükümet politikalarının değiştirilmesini amaçlayan ve kamuya açık bir tarzda gerçekleştirilen şiddetsiz, vicdani ve aynı zamanda siyasi nitelikli, yasaya aykırı bir edimdir.13 Rawls’a göre bu tür eylemlerle toplumun çoğunluğunun adalet duygusuna hitap edilmekte ve topluma enine boyuna düşündükten sonra, eşit ve özgür insanlar arasındaki toplumsal işbirliği ilkelerinin dikkate alınmadığı sonucuna varıldığı mesajı verilmektedir.14

Dar tanım

Yukarıda bahsedilen baskın tanıma eylemin sonuçlarına katlanmaya hazır bulunma tutumunu eklemek suretiyle dar tanıma ulaşılmaktadır. Örnek bir tanımı bu anlamda Nicolaus Fleisch vermektedir: “Sivil itaatsizlik, devlet gücünün, üçüncü kişilerce de açıkça görülebilir ve anlaşılabilir derecede, haksızlık olarak duyumsanan bir edimine karşı, kaba güç kullanılmadan ve kamuya açık olarak gerçekleştirilen bir protesto eylemidir. Bu eylem dikkate değer bir siyasi-ahlaki motivasyondan kaynaklanır; en azından bir adet suç kalıbına uygun bir hukuk ihlalini içerir ve norm ihlalinin hukuki sonuçlarına katlanmaya hazır bulunmak tutumunu taşır.”15

Siyaset bilimci ve filozof Hannah Arendt sivil itaatsizliği şu şekilde tanımlayarak bir başka dar tanım ortaya koymaktadır: “… anlamlı sayıda yurttaşın ya geleneksel değişiklik yollarının tıkandığına, yani itirazlarının artık dinlenip incelenmediğine ya da tersine, birtakım değişiklikleri gündemine alan hükümetin yasallığı ve anayasaya uygunluğu ciddi biçimde kuşkulu olan bir politikada ısrar ettiğine inandıkları bir durumda ortaya çıkar.”16


Geniş tanım

Tanımlama öğelerini sınırlı tutarak pek çok eyleme sivillik niteliği veren geniş tanımın öğeleri genellikle şu şekildedir: Hukuk normunun bilinçli olarak çiğnenmesi, eylemcinin özel türde bir motivasyonu, edimin kamuya açık olması ve -her geniş tanımda yer almamakla birlikte- itaatsizliğin devrimsel olmayıp, aksine sisteme içkin bulunması1.7

Yukarıda bahsedilen üç farklı tanım sonucunda Hayrettin Ökçesiz şu şekilde bir genel tanıma varmaktadır:

“Sivil itaatsizlik, hukuk devleti idesinin içerdiği üstün değerler uğruna kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen, barışçıl bir protesto edimidir.”18

Ökçesiz’e göre ayrıca sivil itaatsizlik eyleminde bulunan kişi norm ihlalinin sonuçlarına katlanmaya hazır olduğunu belirtmekte ve bunu göstermekle de eyleminin içtenliğine olan inancını desteklemektedir.19


SİVİL KAVRAMININ GELİŞİMİ VE SİVİL İTAATSİZLİK EYLEMİN ÖNCÜLERİ


Sivil Kavramının Tarihsel Gelişimi

Sivil kavramı ilk olarak dilimize Fransızcadan geçmiştir ve dilimizdeki karşılığı: Asker olmayan, askeri kıyafet giymeyen, üniforma veya özel giysisi olmayan anlamlarında kullanılmıştır. 20Kelimenin kökeni Latincede civitate ( site, şehir) kelimesidir. Bu isimle tanınmış ilk eser, tarih filozofu olarak bilinen Marcus Aureilus Augustinus’a ait De civitate Dei (Tanrı Sitesi) isimli eserdir. Köken olarak civitate kelimesinden meydana gelen civis ve civitas sözcükleri sırasıyla “kent” ve “kentli” anlamlarına gelmektedir. Kelimenin ilk olarak Fransızcaya daha sonrasında Fransızcadan da İngilizceye aktarıldığı ifade edilmektedir. İngilizcede bulunan city, civic, civilization (sırayla: Kent, Kente ait, Kentli ve Kentleşme=uygarlaşma) gibi sözcüklerin tümü civis sözcüğünden türetildiği ifade edilmektedir21. Arapçada ise medeniyet anlamına gelen kavram Türkçede uygarlık anlamına gelmektedir. Latince civilis kelimesinden türetilen civil sözcüğünün en yaygın çağrışımı yurttaşların hayatlarını ve sahip oldukları hakların bir bütün olarak gelişmesidir.22 Bununla birlikte sivil kavramı oldukça bulanık ve çeşitli çağrışımlar içerebilmektedir. Bu çağrışımlar: a) Yurttaşlık görevleri; b) Askeri olanın karşıtı; c) Gayri medeni olanın karşıtı; e) Kamusal anlamda özerklik karşıtı; f) sadece belli bir kişi değil, her yurttaşı ilgilendiren hak ve özgürlüklerin siyasi sistemdeki değişikliklerinin amaçlanması ve bunları ön görmesi gibi birçok anlama da gelebilmektedir23.

Pek çok anlama gelen sivil kavramının günümüze kadar yaşadığı anlamsal değişim için ilk olarak: Eski Yunan yani Atina’daki yurttaş kavramına ve bazı dönem ya da medeniyetlerdeki anlamına, sonra ise çeşitli filozof ve düşünürlerin devlet ve yurttaş ile ilgili görüşlerine yer vererek kavramın günümüze kadar yaşadığı anlamsal değişim açıklanacaktır.24

KAYNAKÇA

[1]1Demirel, sevgi& Erdoğdu, Teyfur, “Sivil İtaatsizlik Eylemleri Nereye Evriliyor: Hologram Eylemi”, Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 01, Sayı 02, 2017, s 142

[2]2 Harding, Walter, Mohandas Gandhi & Henry David Thoreau, Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş, çev. C. Hakan Arslan& Fatma Ünsal, Vadi Yayınları, 2015, s 35-38

3 Harding, Walter, Sivil İtaatsizlik Ve Pasif Direniş, s 27[3]

4 Ökçesiz, Hayrettin Sivil İtaatsizlik, Afa Yayınları, 1994, s 14-15[4]

5 Ökçesiz, Hayrettin Sivil İtaatsizlik, S 20-21[5]

6 Dağtaş, Erdal, Türkiye’de Sivil İtaatsizlik Toplumsal Hareketler ve Basın, Ütopya Yayınları, 2008, 27-28[6]

7 Nişancı, Şükrü, Sivil İtaatsizlik, , Okumuş Adam Yayınları, 2003 s 191-192[7]

8 Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık,6. Baskı istnbul-2005, s 1496[8]

9Rawls, John, Bir Adalet Teorisi, çev Vedat Ahsen Çoşar, Phoenix Yayınları, 2017, s 391-395[9]

10Sivil itaatsizlik / Civil disobedience TOKGÖZ Veysel Sivas Cumhuriyet Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe Anabilim Dalı  syf 1-4 en aynen alınmıştır.[10]

111https://islamansiklopedisi.org.tr/itaat ALPER Ömer Mahir[11]

12https://www.turkcebilgi.com/meşruiyet[12]

13Ökçesiz Hayrettin, Sivil İtaatsizlik, Afa Yayınları, İstanbul, 1994, s. 109-110.[13]

14 Hannah Arendt v.d.,a.g.e., s. 56-57.[14]

15 Ökçesiz Hayrettin, a.g.e., s.110.[15]

16 Hannah Arendt, v.d.,a.g.e.,s. 95.[16]

17Ökçesiz Hayrettin, a.g.e., s. 108-109.[17]

18A.k., s. 130.[18]

19http://www.yasader.org/web/yasama_dergisi/2011/sayi19/57-94.pdf CANDAN Kadir, BİLGİN Murat syf.60-62den aynen alınmıştır.[19]

[20]20http://www.tdk.gov.tr).

21 Hocaoğlu, Durmuş, “Sivillik Ve Demokrasi”, Yeni Türkiye, Yıl: 3, Sayı:18, Kasım-Aralık 1997, s 106[21]

22Nişancı, Şükrü, Sivil İtaatsizlik, s 118[22]

23 Kurtbaş, İhsan “Sivil İtaatsizlik Ve Meşruluğu Sorunu” Akademik Sosyal Araştırma Dergisi, Sayı: 44, Nisan 2017, s 439[23]

24Sivil itaatsizlik / Civil disobedience TOKGÖZ Veysel Sivas Cumhuriyet Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe Anabilim Dalı syf:41 den aynen alınmıştır.[24]

  1. ^ 1Demirel, sevgi& Erdoğdu, Teyfur, “Sivil İtaatsizlik Eylemleri Nereye Evriliyor: Hologram Eylemi”, Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 01, Sayı 02, 2017, s 142
  2. ^ 2 Harding, Walter, Mohandas Gandhi & Henry David Thoreau, Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş, çev. C. Hakan Arslan& Fatma Ünsal, Vadi Yayınları, 2015, s 35-38
  3. ^ Harding, Walter, Sivil İtaatsizlik Ve Pasif Direniş, s 27
  4. ^ 4 Ökçesiz, Hayrettin Sivil İtaatsizlik, Afa Yayınları, 1994, s 14-15
  5. ^ 4 Ökçesiz, Hayrettin Sivil İtaatsizlik, Afa Yayınları, 1994, s 14-15
  6. ^ 6 Dağtaş, Erdal, Türkiye’de Sivil İtaatsizlik Toplumsal Hareketler ve Basın, Ütopya Yayınları, 2008, 27-28
  7. ^ 7 Nişancı, Şükrü, Sivil İtaatsizlik, , Okumuş Adam Yayınları, 2003 s 191-192
  8. ^ 8 Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık,6. Baskı istnbul-2005, s 1496
  9. ^ 9Rawls, John, Bir Adalet Teorisi, çev Vedat Ahsen Çoşar, Phoenix Yayınları, 2017, s 391-395
  10. ^ 10Sivil itaatsizlik / Civil disobedience TOKGÖZ Veysel Sivas Cumhuriyet Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe Anabilim Dalı  syf 1-4 en aynen alınmıştır.
  11. ^ 111https://islamansiklopedisi.org.tr/itaat ALPER Ömer Mahir
  12. ^ 12https://www.turkcebilgi.com/meşruiyet
  13. ^ 13Ökçesiz Hayrettin, Sivil İtaatsizlik, Afa Yayınları, İstanbul, 1994, s. 109-110.
  14. ^ 14 Hannah Arendt v.d.,a.g.e., s. 56-57.
  15. ^ 15 Ökçesiz Hayrettin, a.g.e., s.110.
  16. ^ 16 Hannah Arendt, v.d.,a.g.e.,s. 95.
  17. ^ 17Ökçesiz Hayrettin, a.g.e., s. 108-109.
  18. ^ 18A.k., s. 130.
  19. ^ 19http://www.yasader.org/web/yasama_dergisi/2011/sayi19/57-94.pdf CANDAN Kadir, BİLGİN Murat syf.60-62den aynen alınmıştır.
  20. ^ 20http://www.tdk.gov.tr).
  21. ^ 21 Hocaoğlu, Durmuş, “Sivillik Ve Demokrasi”, Yeni Türkiye, Yıl: 3, Sayı:18, Kasım-Aralık 1997, s 106
  22. ^ 22Nişancı, Şükrü, Sivil İtaatsizlik, s 118
  23. ^ 23 Kurtbaş, İhsan “Sivil İtaatsizlik Ve Meşruluğu Sorunu” Akademik Sosyal Araştırma Dergisi, Sayı: 44, Nisan 2017, s 439
  24. ^ 24Sivil itaatsizlik / Civil disobedience TOKGÖZ Veysel Sivas Cumhuriyet Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe Anabilim Dalı syf:41 den aynen alınmıştır.