Fıkıh usûlü

Vikimedya liste maddesi

Usûlü'l-fıkh (Arapça: أصول الفقه) veya fıkıh usûlü, fıkıh yani İslam hukukunun iki dalından biridir. Fıkhın diğer dalı “fürû” olarak tanımlanır. Salt “fıkıh” denildiğinde ise kastedilen şey de fürû’dur. Fıkhın diğer dalı olan “usûl” ise usûl-ü’l-fıkh veya fıkıh usûlü olarak anılır. “Nazarî Hukuk” olarak tanımlayabileceğimiz fıkıh usûlüne bir ilim olduğunu vurgulayarak ilmu usûli’l-fıkh dendiği gibi sadece ilmu’l-usûl dendiği de olur.[1]

Fıkıh usûlünün sözlük anlamı “fıkhın delilleri” veya “fıkh’ın kökleri” olarak tarif edilebilir[2]. Fıkıh usûlünün, terminolojik, ıstılâhî anlamı ise Fahrettin Atar tarafından “Fıkıh Usûlü” isimli eserinde şu şekilde tarif edilmiştir: “1 - Şer’î hükümlerin, tafsilî delillerden çıkarılmasını mümkün kılan kâideleri ve icmâli delilleri öğreten bir ilimdir. Veya, 2 – İstinbât kâideleri ve icmâlî delillerdir.[3] Bu tanıma göre fıkıh usûlünü kullanarak fıkhî bir mesele hakkında, deliller yoluyla, bir karara varılabilir. Kavramı anlamak için şöyle bir örnek verilebilir:

A. Ramazan'da oruc farz mıdır?
B. İslam'da Allah’ın yapılmasını emrettiği her eylem farzdır.
C. İslam'da Allah Ramazan orucunu Bakara suresi 183. ayet ile emretmiştir.[4]
D. Ramazan orucu farzdır.

Burada B, C ve onlardan yola çıkarak A’yı cevaplayan sonuç D, fıkıh usûlünün “emir siygası şart oluşuna (vücûba) mânî olacak herhangi bir işaret olmadığı sürece şarttır” kâidesi ve şer’î delillerden Kitâb’da (fıkıhta Kur’an yerine Kitab sık sık tercih edilen bir kavramdır) ilgili bir emrin bulunuşu ile ortaya çıkmıştır.

Kısacası, hakkında bir karara varılması gereken mesele, meçhul, (matlûb-i haberî), fıkhî delillerden yararlanılarak (yukarıdaki örnekte şer’î delillerden Kitab’dı bu delil), fıkıh usûlü kâideleri göz önünde bulundurularak (örneğin açıklamasında tırnak işaretleri arasında kullanılan fıkıh usûlü kâidesi belirtilmiştir) bir sonuca, hükme, karara kavuşturulur.

Bugün bilinen ilk fıkıh usûlü eseri hicri 2. asırda İmam Şafii tarafından kaleme alınmış er-Risale adlı eserdir.

Gelenekten gelen bilgi: Aslî deliller dörde ayrılır, bunlar:

Ancak İslam'ı, Kur'an'ı merkeze alarak okuyan bir kısım müslümanlar; gelenekten gelen, şer'i delil olarak ifade edilen bu delillerin, İslam adına oluşturulmuş düşünceler olduğunu, İslam'ın asıl kaynağı olan Kur'an'da; sünnet, icma ve kıyası delil olarak kabul etmemizi gerektirecek hiçbir bilginin olmadığını savunurlar. Bu delil olarak sayılan Sünnet, İcma ve Kıyas'ın İslam için önemli faydalanılanacak, eleştirilecek, ayıklamaya açık bilgiler olduğunu savunurlar ancak başlı başına bunların üzerinde tartışılmaz deliller olduğu iddiasını reddederler.

Gelenekte bu dört asli delilden, ilk ikisi yani Kur'an ve Sünnet, vahye dayanan yani İslam dinindeki nasslara dayanan delillerken diğer ikisi yani icma ve kıyas ise vahiy temelli olmayıp akli olmakla beraber İslami naslar ile ilişkilidir.

Geleneksel İslam hukukunda herhangi bir konu hakkında delil arandığı zaman, ilk önce Kitaba yani Kur'an'a başvurulur. Eğer Kur'an'da birebir karşılık gelen bir şey bulunamazsa, Sünnet'e bakılır. Daha sonra sırasıyla icma ve kıyas, sonra ise fer'î delillere başvurulur. Yanı sıra şu şekildedir:

  1. Kitap yani (Kur'an)
  2. Sünnet
  3. İcmâ
  4. Kıyas (Şiîlerde Akıl)
  5. Fer'î deliller

Kaynakça değiştir

"Fıkıh Usûlü, F. Atar" değiştir

  • ”Fıkıh Usûlü”, Doç. Dr. Fahrettin Atar, MÜ İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları Nu. 24, İlmî Eserler Serisi:14; 1988, İstanbul/Türkiye. Bu kitabın kaynakçasından da yararlanılmıştır (ilgili referanslar bu alt başlıktakilerdir).
    1. ^ – s.61, I, “Usul-i Fıkıh”, Seyyid Bey, İstanbul, 1333, 1338.
    2. ^ – s.9, Usûl-i Fıkıh Dersleri, İstanbul, 1969, Büyük Haydar Efendi; s.64, “İslam Hukukunun Kaynaklarına Dair Yeni Bir Tetkik”, Hâmidullah, tercüme: B. Davran, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, İstanbul, 1953, I, sayı 1-4.
    3. ^ – s.3, a.g.e., F. Atar.

Diğerleri değiştir