Eyüp Sultan Türbesi

Eyüp Sultan Camii içerisinde yer alan, Eyüp El Ensari'ye ait türbe

Eyüp Sultan Türbesi, İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde Eyüp Sultan Camii'nin dış avlusunda bulunan ve Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin kabrini barındıran türbe (1458). Tarihsel süreç içerisinde birçok bakım ve onarımdan geçerek günümüzdeki haline ulaşmıştı. Mimari olarak küfeki taşından yapılmadır, sekiz köşeli ve kubbeli bir yapıya sahiptir. I. Ahmed'in padişah olduğu yıllarda (XVII. yy başları) türbenin camiye bakan kısmı çinilerle kaplanmış aynı zamanda giriş yanına bronz şebekeli bir hacet penceresi eklenmiştir. İç mekân XVI. ve XIX. yy'den kalma farklı tarzdaki İznik ve Kütahya çinileriyle süslenmiştir. Çinilerin üst kısımlarından olmak üzere bir yazıt kuşağı bulunmaktadır. Orta kısımda bulunan ahşap sanduka III. Selim döneminde yapılan gümüş şebekeyle kaplıdır. II. Mahmud'un hediyesi olan (1819) atlastan yapılma sanduka örtüsünde ise hattat Rakım Efendi'nin yazmaları bulunmaktadır. Türbe içerisindeki levhalar Mustafa İzzet Efendi ve Celalettin Efendi gibi hattatlar dışında III. Ahmed ve II. Mahmud gibi padişahlara aittir. Türbenin çevresindeki hazirelerde tarihsel olarak birçok önemli kişinin kabri bulunmaktadır. Türbe aynı zamanda dini bayram ve özel günlerde aldığı yoğun ziyaretçileriyle Müslümanların önemli ziyaret noktalarından biridir.[1]

Türbe girişinde dua eden ziyaretçiler (Mart 2022)

Hakkında değiştir

 
 
Demir çitle bütünleşen türbe önündeki çınar ağacından bir görüntü (sol) ve Cülûs Yolu'na açılan cami kapısı, sağ tarafta Eyüp Sultan Türbesi bulunmaktadır (sağ) (Mart 2022)

Müslümanlar için önemli olan sahâbe ve ensârlarından biri olan Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin türbesi dini ritüellerin yerine getirildiği önemli ziyaret noktalarından biridir ve kutsallığı sık sık vurgulanmaktadır.[2] Mezarın yerinin II. Mehmed'in hocası Akşemseddin tarafından tespit edildiğine inanılmaktadır ve türbe tespit edilen yerin üzerine inşa edilmiştir. Türbenin etrafında gelişen külliye anlayışı buranın Osmanlı kaynaklarında “medîne-i Ebû Eyyûb” veya “kasaba-ı Hazret-i Hâlid” olarak geçmesine neden olmuştur.[3] 1491 tarihli anonim Tevârîh-i Âl-i Osmân ve İdris-i Bitlisî'nin Heşt-Bihişt adlı eserlerinde ise gerçek mezarın başka bir konumda olduğu söylenmektedir. Genel olarak Arapça ve Osmanlıca kaynaklar mezarın gerçek konumu hakkında farklılıklar içerir.[4]

Türbenin dini niteliğinin yüksek olması Osmanlı padişahlarınca seferlere çıkmadan önce ziyaret edilmesine neden olmuştur. Örneğin I. Selim Safevîler'e karşı yaptığı seferden önce türbeyi ziyaret etmiş, aynı şekilde I. Süleyman 1521’de Belgrad ve 1566’da Zigetvar, III. Mehmed ise 1596’da Macaristan seferi öncesinde türbeyi ziyaret etmiştir. Ayrıca I. Ahmed 3 Ocak 1604 tarihindeki tahta çıkmasında türbede kılıç kuşanmıştır.[5]

Türbe I. Ahmed devrinde 1607-1608 arasında ihya edilmişken III. Selim devrinde ise 1798-1800 arasında onarım gördü, bu onarımda mimarisine dokunulmadı. Bir sonraki tamirini II. Mahmud devrinde 1820'de geçirdi.[6] Türbe girişindeki kristal avizenin ne zaman eklendiğine ilişkin olarak Semavi Eyice III. Selim ismini vermekteyken, II. Mahmud ismine de atıf yapılmaktadır. Son araştırmalarda ise Ahmet Sadık Ziver Paşa ekseninde avizenin I. Abdülmecid devrinde "manevi bir beklentiyle" teberrük olarak eklendiği belirtilmektedir.[7]

Türbenin tarihi öneme sahip değerli envanterlerin sergilendiği bir yer olması da önemlidir. Osmanlı döneminde Kâbe ve Ravza-i mutahharadan gelen örtüler Topkapı Sarayı'na nakledilmeden önce ilk olarak bu türbede sergileniyor ardından da özel bir tören sonrasında saraya taşınıyordu. İslam peygamberi Muhammed döneminden kalma sancak ve ayak izi ise türbe içerisinde özel olarak korunmaktadır.[8]

İnanışlar ve pratikler değiştir

 
Türbe içinde Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin kabri önündeki ziyaretçiler

Yoğun ziyaret noktalarından biri olan türbede farklı inanış ve pratikler vardır. Evsâf-ı İstanbul (1524/1525) adlı eserde türbenin yardım ve istimdâd gibi nedenlerle ziyaret edildiği yazarken yabancı yazarların eserlerinde ise inanış ve pratikler daha fazla ele alınmıştır. Bu eserlerde tıpkı Fatih Camii içerisinde bulunan kuyu suyu gibi türbedeki kuyu suyunun da şifalı olduğuna inanıldığı belirtilmektedir. Türbeye Müslüman kılığı ile giren Barselona doğumlu İspanyol gezgin Domingo Badia y Leblich türbedeki kuyu suyunun gümüş bir kapla çekilerek halka dağıtıldığını aktarmaktadır. Folklore de Constantinople adlı eseri derleyen Fransız folklorik Émile Henry Carnoy ve Jean Nicolaïdès, eserlerinde türbeye yapılacak ziyaretin Mekke'de yapılacak hac ibadetinin yarısı sayıldığı, türbe karşısındaki devasa çınar ağacının yapraklarının ise kısırlık gibi birçok hastalığa iyi geldiğine inanıldığını yazmışlardır.[9]

Kaynakça değiştir

  1. ^ Eyüpsultan türbesi (Milliyet bas.). İstanbul: Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi c.8. s. 3935. 
  2. ^ Çoşkun, Feray. "Osmanlı İstanbulu'nda Müstesnâ bir Ziyâretgâh: Eyüp Sultân Türbesi" (PDF). Osmanlı İstanbulu. 2 Eylül 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Eylül 2017. 
  3. ^ Çoşkun, a.g.e., s, 547
  4. ^ Çoşkun, a.g.e., s, 550
  5. ^ Çoşkun, a.g.e., s, 559/60
  6. ^ Semavi, Eyice (1995). "Eyüp Sultan Külliyesi". TDV İslâm Ansiklopedisi. Cilt 12. s. 11. 20 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2020. 
  7. ^ Aydın, Dilara (2020). "Klasik Türk Şiirinde Teberruk Kavramı". Journal of Turkish Language and Literature. 6 (3). s. 293. 7 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2020. 
  8. ^ Çoşkun, a.g.e., s, 561
  9. ^ Çoşkun, a.g.e., s, 562/63