İskender'in edebî mirası

(Büyük İskender'in yazınsal mirası sayfasından yönlendirildi)

“Non utilo mundo / editus exemplum, terras tot posse sub uno / esse viro” ·· İskender’in en büyük kalıtı bu söz üzerine kurulmuştur. Ondan önce Platon’un “Respublica”sında kurgulanan; fakat hep “polis”in sınırları içinde kalan ve uygulanabilir bir katılımcı demokrasinin işlediği şehir devleti yerini ülkeleri, denizleri, dağları, nehirleri ile geniş bir hinterlanda sâhip territoryal devlete bırakmıştır. Bu, batıda monarşinin gerçek ilham kaynağıdır ve etkileri salt politik anlamda değil kültürel anlamda da elle tutulur dönüşümlerle kendisini göstermiştir. Yunan anakarasında Atina bir düşünce ve sanat başkenti olma özelliğini Anadolu ve daha doğudaki şehirlere terk etmiş; Bergama, Antiokheia, Seleukeia ve Mısır’da İskenderiye, Akdeniz dünyâsının yeni okulları, parlak birer uygarlık merkezi olmuşlardır. Ticâret kendisine yeni yollar, sâhalar kazanırken doğudan getirilen zenginlikler Yunan dünyâsında altın ve gümüş meskûkâtın artmasıyla ilk enflasyonist dalgalanmaları yaratmıştır.

Büyük İskender

Dünyanın Efendisi değiştir

İskender’in fetihleri Yunan dilini şarkın derinliklerine taşırken mimârîde de doğu tesiriyle binâların oranları büyümüş, ilk tonoz denemeleri yapılmıştır. Monarkın yükselişi Klâsik Çağdaki kamu yapılarının önüne profan saray ve ev mimârîsini geçirmiş; düşünülebilir ki aynı “tek adam” fikri yontu sanatında “euergetizm” (onurlandırma) amaçlı heykelleri ve kişisel portreleri ortaya çıkarmıştır. Batıda oryantal motif ve düşünceler, synkretizm; doğuda Hindistan’da ise Buddha’ya antropomorf Yunan alışkanlıklarıyla vücut veren Greko-Buddhist sanat gelişmiştir. Doğunun batıya, batının doğuya nüfûz ettiği yeni bir dönem başlamıştır artık. J.G. Droysen’in 19. yüzyılda adını koyduğu Hellenizm Çağıdır bu.Hindistan’da Zeus, Şiva ve Çakra’nın mâiyetine girerken Atina’da Trak tanrısı Bendis’e âyinler düzenlenmesi, Sabazios, Kybele, Adonis, Attis gibi doğu tanrılarının Yunanistan’da yüceltilmesi bu dönüşümün eseridir. Aphrodite, Atargatis ve Astarte ile; İsis, Demeter’le; Dionysos, Osiris’le; Herakles Melkart’la bir tutulmaya başlanır ve İskenderiye’de yeni bir kült doğar: Serapis. En önemlisi de İskender’le birlikte “tanrı-kral” fikrinin de batıda tanınmaya başlamasıdır. Roma İmparatorluğu’ndaki tanrılaştırma düşüncesinin ve imparatorluk kültünün kaynağı İskender’di. İskender doğudaki ilk “tanrı-kral” değildi; ama batıda, inançsız yandaşları ve alaycı Yunanlar hariç tutulursa, yaşarken tanrı bellenen ilk ve son hükümdar oldu.

İlham Kaynağı değiştir

Çağları ve kralları, komutanları ve edipleri etkiledi. Scipio Africanus ve kendisini “İskender dostu” olarak tanımlayan Julius Caesar onu örnek aldılar. Antonius, Kleopatra’dan doğan oğluna onun adını verdi. Augustus onun nâşına altın bir çelenk takmakla kalmadı, yazışmalarını onun resmî mührüyle mühürledi. Traianus, Babil’de ona kurban sundu ve Parth Seferi’nde büyük kralın gittiği yerleri bile aştığını söyledi. Julianus’ta İran’ı fethetme isteğini uyandıran, içinde canlandığını söylediği İskender’in ruhuydu. Caracalla, İskender takıntılı bir imparatordu. Makedon kıyafetleri giyiyor; kendisini onunla özdeşleştiriyordu. 16.000 kişilik bir Makedon falanksı kurmuştu. İskender’in zırhını kuşanan Caligula da aynı hastalıkla muzdaripti. Sâdece batıda değil, doğuda da etkisi çoğu monarkta hissedilmişti··. Fâtih Sultan Mehmed, komutanı Gjergj Kastrioti’ye, tutsaklık yıllarındaki cesâretinden ötürü “İskender” adını vermişti. Makedonyalı kral, adına düzülen İskendernâmelerde bir İslam kahramânı olmuş, Zulumat ülkesinde Hızır’la berâber âbıhayâtı aramış, Kâbe ve Kudüs’ü ziyâret etmiş, Âyine-i İskender’le kerâmetler sergilemiş; yer yer kadîm bir peygamber olarak Zülkarneyn’le özdeşleştirilmişti.

II. Mehmed, kendisini yıktığı Roma’nın vârisi sayarken, Caracalla “Constitutio Antoniniana” ilân ederken örnekleri oydu. Frank Holt’un dediği gibi “Şarlman’dan Napolyon’a kadar ünlü generallerden oluşan yüz kuşağı karanlıkta bırakacak kadar güçlü bir gölge düşürmüştü.” Dante onu cehennemin yedinci katına atsa da popüler bir Yunan masalı ancak onun varlığıyla teskîn olan nereidleri anlatır: Yunan denizciler zaman zaman kendilerine “Büyük İskender nerede?” diye soran bir nereidle karşılaşırlar. Bu yaratığı tatmin edecek tek cevap: “Büyük İskender yaşıyor ve hüküm sürüyor” cevabıdır.

Tarihler değiştir

Büyük kralla ve onun kariyeriyle ilgili az sayıda antik kaynak vardır. İskender döneminin orijinal kaynakları ise günümüze ulaşmamıştır. Elimizde, alıntılar ve atıflardan oluşan en erkeni MÖ 1. yüzyılın üçüncü çeyreğinde kaleme alınmış yazınsal yapıtlar bulunmaktadır. İskender döneminde veya hemen sonrasında yazılmış, günümüze ulaşmayan antik metinler şunlardır: MÖ 334’te orduyla beraber Anadolu’ya geçen, Aristo’nun yeğeni Olynthoslu Kallisthenes “Deeds of Alexander” adlı eserinde seferin başından, 327’deki kuşkulu ölümüne dek tanık olduğu önemli olayları yazmıştır. Bu eser, hükümranlığın ilk yarısı için yetkin bir kaynaktı ve elimize ulaşan anlatıları etkilemiştir. Lampsakoslu Anaksimenes’in de “On Alexander” başlıklı, en az iki kitaptan oluşan içeriğini bilmediğimiz bir yapıtı vardır. Astypalaialı Onesikritos’un içeriği değil; ama adı bilinmeyen yapıtından ise Strabon ve Plinius’un atıfları sayesinde haberdarız. Giritli Nearkhos, İskender’in geri dönüşünde, orduyu İran kıyılarında donanmayla takip etmiş ve eserinde Hint Okyanusu ve Mekran Çölü’ndeki sıkıntılara değinmiştir. Arrianos, “İndica” adlı Hindistan’ı anlatan metninde onun yapıtından yararlanmıştır. İkisi de kısmen otobiyografik özellikler taşıyan yapıtlarında Ptolemaios ve Aristobulos da Arrianos’un kaynakları arasında yer almıştır. Ptolemaios, MÖ 335’ten İskender’in Babil’deki ölümüne dek geçen süreyi anlatırken, Aristobulos’un eseri MÖ 301’deki meşhur İssos Savaşı’ndan başlar. İlk İskender tarihçileri içinde en etkilisi İskenderiyeli Kleitarkhos’tu. 12 ciltten fazla ve tüm İskender dönemini anlatan çalışması MÖ 310’dan evvel yazıldı ve sefere katılmamış olsa da önemli görgü tanıklarına ulaşabilmişti. Magnesialı Hegesia ve Salamisli Aristos’a ait geç tarihli etkisiz yapıtlar da vardır. Mytileneli Chares’in “Histories of Alexander”ı da İskender’in son yılları ve Susa’daki evlilik şölenleri ile ilgili ayrıntıları içerir. “Ephemerides” veya “Royal Diaries” denen, saraydaki günlük olayların ve toplantıların kaydedildiği resmî günlükler de bulunmaktadır. Etkileri günümüze dek süren İskender romansları ve İskendernâmeler ise kralı tarihî kişiliğinden ayrıldığı bir efsâne örgüsü içinde işler. İskender romanslarının temel kaynağı, MS 2. yüzyılda İskenderiye’de Mısır asıllı bir Yunanın Yunanca yazdığı halk destanıydı. Orta Çağ’da da İskender’in tarihsel kişiliğinin silikleştiği, İrlanda, Alman, İtalyan, İsveç, Danimarka ve İskoç dillerinde romanslar ortaya çıktı. Bu romanslar 12. yüzyılın sonlarına doğru önemini yitirdi ve rönesans döneminde klâsik bilimin canlanmasıyla tarihsel öykülerin İskender romanslarının yerini alacağı bir döneme girildi. İran, Hint ve Türk edebiyatlarındaki İskendernâmelerde de kral, târihsel kişiliği yerine Doğu mistisizmi etkisinde efsânevî bir kahraman olarak ele alınmıştır. Konuyu İskendernâme adıyla bağımsız bir yapıt olarak ele alan ilk şâir, Genceli Nizâmî’dir. İran edebiyatında Hüsrev-i Dehlevî’nın “Âyine-i İskender”i, Hint edebiyâtında Gakulaprasada’nın “Karnâme-i Skenderi”si diğer önemli eserlerdir. Türk edebiyatında ilk ve en görkemli örneği ise Ahmedî vermiştir. Ayrıca Ali Şir Nevâi’nin de bu konuyla ilgili “Sedd-i İskenderi” adlı bir yapıtı vardır.

Tekrar antik kaynaklara dönecek olursak, bugün elimizde konuyla ilgili altı yapıt bulunmaktadır:

  1. MÖ 1 – MS 1. yüzyıllarda yaşayan Amasyalı Strabon’un “Geographika”sı...
  2. MÖ 1. yüzyılda yaşamış Diodorus Sikeliotes’in “BibliothequeHistorique”si...(“Evrensel Tarih” adlı bu eserin XVII. Kitabı İskender çağını anlatır.)
  3. MS 1. yüzyılda yaşamış Romalı târihçi Quinte Curtius Rufus’un “Histories”i...
  4. MS 1. yüzyılın ortalarında doğan Plutarkhos’un “Bioi Paralelloi” si...
  5. MS 3. yüzyılda yaşayan Romalı Justin’in, Augustus döneminde yazan Trogus Pompeus’un detaylı bir özeti hâlinde kaleme aldığı “Epitoma Historiorum Philippicarum Pompei Trogi”si...

Bugün elimizde bulunan en önemli İskender anlatısı Arrianos’unkidir. Onun, “Alexandrou Anabasis” adlı kitabı, günümüze gelmeyen Ptolemaios, Aristobulos ve Kallisthenes tarafından yazılan birincil kaynaklar kullanılarak verilmiş bir üründür. Onlarla ilgili asal bilgilere de bu kitapla ulaşırız. Arrianos, birinci kitabında “Ptolemaios Lagu ve Aristobulos oğlu Aristobulos’un Philippos oğlu İskender hakkında yazdıklarının birbirleriyle aynı olan yerlerini tamamıyla kabul ettim. Yazdıklarının birbiriyle farklı olduğu yerlerde ise en inanılır ve aynı zamanda da yazmaya değer olanını seçtim” der; fakat kendi târihini ayrı tutmayı da ihmâl etmez: “...bu kadar tarihçiden sonra benim böyle bir kitap yazmaya girişmeme şaşıran ve bunun sebebini soran olursa önce ötekilerin bütün yazdıklarını okusun, onlardan sonra benim eserimi eline alsın. İşte asıl o zaman şaşıracaktır”. Ne yazık ki bahsedilen kaynaklar günümüze kadar ulaşmadığı için böyle bir şansımız yok. Bu da Arrianos’un çalışmasını önemli kılan başlıca unsur.

Lucius Flavius Arrianus Ksenophon, MÖ yaklaşık 86 yılında Bithynia Eyaleti’nin başkenti Nikomedeia’da yâni bugünkü İzmit’te doğmuş bir yurttaşımızdır. Lucius Flavius ön adı onun ve âilesinin Roma vatandaşı statüsü taşıdığına işâret etmektedir. MS 1. yüzyılın sonları veya 2. yüzyılın başlarında Stoacı düşünür Epiktetos’un yanında eğitim almak üzere Yunanistan’ın kuzeybatısındaki Nikopolis şehrinde bir süre kalan Arrianos’un, İmparator Hadrianus’la da yakın bir dostluğu olmuştur. Kapadokya Eyalet Valiliği görevine başlamadan önce yazdığı Periplus Ponti Euxini adlı eser de Hadrianus’a seslenen bir mektup niteliğindedir. Ayrıca Arrianos, MS 131 yılındaki bu valilik görevinden 2 yıl önce de Roma’da 129 yılı konsülü seçilmiştir. Diğer eserleri: Alanlar’a karşı düzenlediği sefer hakkındaki “Alanike Historia”, Hindistan’ın tarihini ve halkını anlatığı “İndica” ve İskender’in haleflerini anlattığı “Tameta Aleksandron”dur.

 
Büyük İskender adına basılmış madeni para

İskender’in seferlerini anlattığı ve en önemli yapıtı sayılan “Alexandrou Anabasis” ile kendisinden 300 yıl kadar önce “Onbinlerin Dönüşü”nü anlatan Ksenophon’la eşdeğer görülmüştür; zaten kitabında da yer yer onunla çekişme hâlindedir. Bu eser, Türkçede ilk olarak Hayrullah Örs tarafından çevrilerek birincisi 1945, ikincisi ise 1949 yılında olmak üzere iki cilt hâlinde “İskender’in Anabasisi” adıyla M.E.B. Yunan Klasikleri serisinde yayınlanmıştır; ancak hem artık baskısının bulunmayışı hem de dilinin eskiliği sebebiyle yararlanılması güçtür. 2004 yılınının sonlarında vizyona giren ve epey ses getiren Oliver Stone yapımı “Alexander” adlı sinema filmi sayesinde İskender’le ilgili yeni çeviri kitapların da vitrinler de yer almaya başlaması sonucu yayıncıların gündemine giren Arrianos’un yapıtı, Ekim 2005’te, Furkan Akderin’in antik Yunanca metinden yaptığı çeviriyle, Alfa yayınları Antik Çağ Dizisi içinde “İskender’in Seferi” adıyla yerini aldı; Kitap dipnot kaymaları ve rahatsız edici derecede rastlanan dizgi ve imla hatalarıyla mâlûl olsa da önemli bir eksiği giderdiği için yine de övgüyü hakediyor. Bu çeviriden iki ay sonra, Aralık 2005’te ise Meriç Mete’nin Loeb İngilizce metinden çevirisini yaptığı bir diğer baskı “İskender’in Seferleri” başlığıyla piyasaya sürüldü.

Kitaplık değiştir

Belirttiğimiz gibi bu çeviriler ve diğer çalışmaların dilimize kazandırılmasında Oliver Stone’un sinemacılık açısından pek beğeniyle karşılanmasa da kendisinden epeyce söz ettiren filminin etkisi büyüktür. Bu filmden önce dilimizde İskender’le ilgili sahaf niteliği taşımayan ve ulaşılabilen kitap sayısı dokuz ve bunlardan beş tânesi roman iken, (diğer dört kitaptan üçü de Droysen’in üç ciltlik anlatısıdır. Yâni hepi topu iki târih kitabı vardır.) filmden sonra çoğu akademik nitelikli veya yarı popüler olarak adlandırılabilecek, Arrianos hariç, yedi kitap daha yayınlanmıştır. Bu konuda Türkçedeki telif veya çeviri eserler, romanlar da dâhil olmak üzere kronolojik sırayla, şunlardır(italik ve altı çizili olanlar romandır):[1]4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

  1. Ahmet Refik, Büyük İskender, (1931), Kanaat Kütüphanesi, 88 sayfa.
  2. M. Emin Bosch, Helenizm Tarihinin Anahatları I, çev.: Sabahat Atlan (1942), İÜEFY, 164 sayfa.
  3. M. Emin Bosch, Helenizm Tarihinin Anahatları II, çev.: Afif Erzen (1943), İÜEFY, 184 sayfa.
  4. Suad Yurdkoru, Büyük İskender’in Anadolu Savaşları, (1961).
  5. Wallerio Massimo Manfredi, Büyük İskender, 3 cilt çev.: Eren Cendey (2000), Can.
  6. J. Gustave Droysen, Büyük İskender, 3 cilt, çev.: Bâlâ Candemir, (2000), Sosyal Yayınlar, 816 sayfa.
  7. Plutarkhos, İskender, (2001), Kastaş, 169 sayfa.
  8. Harold Lamb, Büyük İskender.Dünyanın Sonuna Yolculuk, çev.: Suat Kaya, (2002), Yurt.
  9. Klaus Herrmann, Babil’in Üzerine gece Çöküyor, çev.: Ogün Duman, (2002), Yurt.
  10. Paul Doherty, Büyük İskender.Bir Tanrının Ölümü, çev.: Selim Yeniçeri, (2004), Koridor, 336 sayfa.
  11. Frank L. Holt, Büyük İskender ve Fil Madalyonlarının Sırrı, çev.: Yeşim Kafa, (2004), Bileşim, 201 sayfa.
  12. Sigfried Lauffer, Büyük İskender, çev.: Nilgün Sorguç, (2004), İlya, 456 sayfa.
  13. Niklas Krog, Büyük iskender –1. Tanrıların Oğlu, çev.: Ali Arda, (2004), Yerdeniz.
  14. Claude Mosse, Büyük İskender, çev.: Nuriye Yiğitler, (2005), Altın Kitaplar, 240 sayfa.
  15. Flavius Arrianos, İskender’in Seferi, çev: Furkan Akderin, (2005), Alfa, 317 sayfa.
  16. A. Brian Bosworth, Fetih ve İmparatorluk. Büyük İskender’in Yaşamı ve Savaşları, çev.: Hamit Çalışkan, (2005), Dost, 391 sayfa.
  17. Arrian, İskender’in Seferleri, çev.: Meriç Mete, (2005), İdea, 252 sayfa.
  18. Michael Wood, Büyük İskender’in Ayak İzlerinde Yunanistan’dan Asya’ya Yolculuk, çev.: Sevinç Altınçekiç, (2006), Us Kitapları, 256 sayfa.· ··

19.Jona Lendering, Büyük İskender, çev.: Burak Sengir, (2009), Kitap Yayınevi, 456 sayfa...

Kaynak: Göktürk Ömer Çakır, "İskender'İn Yazınsal Mirası".