Fideizm: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Aybeg (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Tashih yapıldı. Bağlantı eklendi.
Etiketler: Görsel Düzenleyici Yeni kullanıcı görevi
1. satır:
{{ek kaynak gerekli}}
{{düzenle|Mayıs 2020}}
'''Fideizm''', [[İnanç|inancın]] [[Akıl|akıldan]] bağımsız olduğunu ya da akıl ve inancın birbirlerine düşman olduğunu ve inancın belirli gerçeklere ulaşmada üstün olduğunu savunan bir [[epistemoloji]]k teoridir. Kuramsal açıdan [[agnostisizm]], hiç kuşku yok ki anlaşılır ve hatta [[Rasyonellik|rasyonel]] bir tutum ya da yaklaşımı temsil etmekle birlikte, pek çok düşünür ve araştırmacı agnostik olma veya yaşamanın pratikte neredeyse imkansızimkânsız olduğunu öne sürmüştür. Bu yüzden, pratikte [[agnostisizm]]<nowiki/>i tamamlayan tavrın fideizm olduğunu söylenir. Nitekim dinidinî hakikate erişmenin tek yolu olarak imanı gören, bir bilgi kaynağı olarak imanın, akıl ya da bilimden üstün olduğunu iddia ederken, aklın ve bilimin değerini yadsıyan, yadsımadığı zaman da onun imana tabi olması ve inancı desteklemesi gerektiğini savunan öğreti olarak fideizm terimi [[felsefe]] literatürüne [[19. yüzyıl|19. yüzyılın]] ortalarında girmiştir. Gerçekten de o, başlangıçta, [[Roma İmparatorluğu|Roma]] [[Katolik]] düşüncesi içinde, gelenekçilik olarak bilinen ve [[Akılcılık|akılcılığa]] karşı, [[Vahiy|vahyvahyin]]<nowiki/>in iletilme ortamı veya aracı olarak geleneğin önemine vurgu yaparken, sosyal ve politik yönden zaman zaman [[Muhafazakârlık|muhafazakâr]] bir bakış açısıyla birleşen bir harekete gönderimle kullanılmıştır.
 
Burada da anlaşılacağı üzere, esas itibarıyla bir 19. yüzyıl hareketi olarak fideizm, hakiki dine yüklü bir değer, [[Tanrı]]'nın varoluşu inancına büyük bir önem verir. O, dinin özünün, temel öğretisinin felsefi ve rasyonel ölçütlerle yargılandığında pek anlamlı olmadığı düşüncesinden ve zaman zaman "saçma olduğu için inanmıyorum" tezinden hareketle, dinidinî hakikatlerin akla dayanan doğrulara karşıt olduğunu, bu doğrulara rasyonel faaliyetlerle ulaşılamayacağını savunur. Bu aslında, fideizmin, dinidinî hakikatlerin bilgisine ancak iman ya da daha çok mistik bir tecrübeyle erişilebileceğini savunan aşırı versiyonunu temsil eder. Bağdaşmazcılık kapsamı içinde ele aldığımız bu türden aşırı fideizm, bazen kuşkucu argümanlardan da yararlanarak, aklın kesin hiçbir doğruya erişemeyeceğini belirtir; gerçekte saçma ya da akla aykırı olan öğretilerin inanç yoluyla kabul edilmesini ister.
 
''Fideizm''in nispeten daha ölçülü bir versiyonu ise kesinliğin akla değil de, tamamen imana dayandığını savunmak yerine, belli dini doğruların ifadesi ve kabulü açısından, inancın temel olup akıldan önce geldiğini, fakat [[akıl yürütme]] ve [[ampirik]] araştırmanın büsbütün değersiz olmayıp, söz konusu dinidinî hakikatlerin anlaşılması ve açıklanmasında belli bir rol oynadığını öne sürer. FideizminFideizm, örneğin [[Blaise Pascal]]'da rastladığımız bu ılımlı versiyonuversiyonunda, dine ve dinidinî hakikate, insan hayatının en temel belirleyicisi olmak anlamında yine yüksek bir değer yükler, fakat imanla aklı karşı karşıya getirmekten sakınır ve bazı durumlarda akla, ya imana işaret etme ya da inanç yoluyla kabul edilmek durumunda olanı aydınlatma görevi yükler.
 
== Pascal ==
[[Dosya:Blaise Pascal Versailles.JPG|küçükresim|304x304pik|Blaise Pascal]]
Fideist düşüncenin [[Yeni Çağ]]'daki ilk ve en önemli temsilcisinin [[Blaise Pascal|Blasie Pascal]] olduğu üzerinde tam bir mutabakat vardır. [[Fizik]] ve [[matematik]]le, önemli bir kaşif olma ölçüsünde ilgilenen Pascal, bir yandan da felsefe alanında, esas olarak [[insan doğası]], insanın Tanrı'ya ilişkin bilgisi ve [[Hristiyanlık|Hristiyan dininin]] hakikati konularıyla meşgul olmuştur. Pascal gerçekten de, ''Düşünceler'' adlı meşhur eserinde, öncelikle Tanrı'nın var olmaması durumunda insanın nasıl acınası bir sefalet ve bedbahtlık durumu içine düşeceğini, insanın gündelik hayatının anlamsızlığını, dünyayı ve dünyadaki durumunu doğal yollarla anlama çabalarının beyhudeliğini anlatır. Sonra da insanın Tanrı'nın bilgisine erişme ihtiyacı ve sonuçsuz arzusunu gündeme getirip, insanları "beşeribeşerî durumun" bilincine varmaya zorlar.
 
Pascal'a göre, insan gerçekte ne olup bittiğini akıl yoluyla veya yardımıyla anlayabilmeye muktedir değildir. Oysa nasıl yaşayacağını, ne yapmak ve neye inanmak gerektiğini bilebilmek için, fiilen ne olup bittiğini anlamaya ihtiyaç duyar. İçinde bulundukları durum bu olmakla birlikte, insanların çoğu bu gerçekle yüzleşmekten kaçınmakta ve hayatlarını boşa geçirmektedirler. Tanrı olmadığında, insan hayatının baştan sona ve bütünüyle boş ve anlamsız olduğunu görmekten kaçınan insanlar, Pascal'a göre, Tanrı'nın varoluşuna ilişkin bilgi yolunda aşılmaz engeller bulunduğu gerçeğini de göz ardı etmektedirler. Bu gerçekle, kısa hayatlarını harcamamak, boşa geçirmemek adına yüzleşmek zorunda olan insanların, Pascal tüm enerjilerini şu soruya bir yanıt bulmak için harcamaları gerektiğini öne sürer: "Tanrı'nın varoluşu ve doğasıyla ilgili bilgiye ulaşmak mümkün müdür?"
 
O, burada kritik noktanın veya en önemli hususun, bu sorunun öneminin farkına varılması olduğunu düşünür. Çünkü söz konusu<ref name=":0" /> sorunun öneminin farkına varılması olduğunu düşünür. Çünkü söz konusu sorunun öneminin bilincine varıldığı zaman, insanların bilimsel ve rasyonel bilginin bir Tanrı'nın var olup olmadığı, varsa eğer nasıl bir varlık olabileceği konusunda bir karara varmak için, insana hiçbir yararı olamayacağını da hemen ve varmak için, insana hiçbir yararı olamayacağını da hemen ve kolaylıkla göreceklerini söyler. Ona göre, " bir Tanrı'nın olup olmadığı" sorusu, insanın ancak mahvolmak pahasına atlayabileceği bir sorudur. Fakat bu soruyu yanıtlamanın da mümkün bir yolu yoktur. Pascal işte böylesine bir durumda insanın yapabileceği yegane şeyin, kendisine inanç açısından açık olan alternatifleri araştırmak ve Tanrı'nın var olduğuna inanmanın makul ve arzulanır olup olmadığını belirlemeye çalışmak olduğunu ifade eder.
[[Dosya:Blaise Pascal statue.jpg|sol|küçükresim|Blase Pascal heykeli.]]
Gerçekten de Pascal burada, açık ve kesin delillerin yokluğunda dahi inanmanın, [[epistemoloji]]k bir anlam içinde olmasa bile, basiretli davranma anlamında rasyonel olduğunu söyleyerek meşhur "kumarbaz argümanınıargümanı"nı öne sürer. Pascal burada büyük ölçüde [[septik]] bir bakış açısından hareket eder; öte yandan, o üçüncünün olanaksızlığı ilkesine dayanarak, yani Tanrı'nın ya var olduğunu ya da var olmadığını kabul ederek, bu konuda salt akıl temeli üzerinde bir karara varamayacağımızı ileri sürer. Ona göre, Tanrı'nın varoluşuyla ilgili öne sürülen deliller kadar, Tanrı'nın yokluğuyla ilgili argümanlar da kesin sonuçlu olmaktan uzaktır. "Akıl hiçbir şeyi belirleyemez, nihai hiçbir konuda karar veremez." diyen Pascal'a göre, bubunun bir tavır olduğu düşünülebilirdi. Fakat Pascal açısından böyle bir şey mümkün değildir. Zira inanmayı seçmemek inanmayı seçmekle eş anlamlıdır. Başka bir deyişle, Tanrı'nın varlığı ya bulunmaktan kaçınmak, böylesi önemli bir seçim karşısında kayıtsız kalmak, inanmamayı seçmemek anlamına gelir.
 
Pascal'ın argümanında kumarbaz, Tanrı'nın varoluşuyla ilgili olarak iki alternatif olduğunu kabul eder: Tanrı ya vardır ya da yoktur. Bu alternatifler karşısında insana açık olan iki yol bulunmaktadır: Tanrı'nın ya var olduğuna ya da var olmadığına inanırız. Bu durumda dört ihtimal söz konusu olur. '''(1)''' Tanrı'nın var olduğuna inanır ve kazanırsak (yani, Tanrı gerçekten var ise eğer), başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak bir ödül elde ederiz. Bu ödül ise, ebedi hayattır. '''(2)''' Tanrı'nın var olduğuna inanırsak, fakat Tanrı'nın var olmadığı ortaya çıkarsa, bu takdirde kaybetmişiz demektir; bununla birlikte, kaybımız, ebedi hayat ödülüyle kıyaslandığında, çok büyük olmaz. Kaybımız, birtakım dünyevi hazlardan uzak kalmakla, bazı değerli saatleri ibadet yaparak geçirmekle sınırlı kalır. '''(3)''' Tanrı'nın var olmadığına inanmış ve kazanmışsak (yani, Tanrı'nın gerçekten de var olmadığı ortaya çıkmışsa), bu takdirde, yaşantımızı bir yanılsama olmadan sürdüreceğiz demektir. '''(4)''' Tanrı'nın var olmadığına karar vermiş ve kaybetmişsek (yani, Tanrı'nın gerçekte var olduğu ortaya çıkarsa), ebedi hayat ödülünü kaybettiğimiz gibi, belki Tanrı tarafından cezalandırılma tehlikesiyle de karşı karşıya kalırız.
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Fideizm" sayfasından alınmıştır