Alevilik: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
ى > ي (arapçada i harfini telaffuz eden doğru harf eklendi)
Etiketler: Geri alındı Görsel Düzenleyici Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
Nushirevan11 (mesaj | katkılar)
Gerekçe: + yapıcı olmayan değişiklik
Etiket: Elle geri alma
1. satır:
{{çoklu sorun|{{uzman}}{{Taraflı}}{{Özgün araştırma}}{{Üslup}}{{Yeniden yaz}}}}
{{Diğer anlamı2|Alevilik}}
{{Alevilik}}
'''Alevilik''', [[Ali]] ve [[On İki İmam]]'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan [[Hacı Bektaş-ı Veli]]'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir [[İslam]]i gelenektir.<ref name="22-7-17-nyt">{{cite news|last1=KINGSLEY|first1=PATRICK|title=Turkey's Alevis, a Muslim Minority, Fear a Policy of Denying Their Existence|url=https://www.nytimes.com/2017/07/22/world/europe/alevi-minority-turkey-recep-tayyip-erdogan.html?_r=0|access-date=27 July 2017|agency=New York Times|date=22 July 2017}}</ref> [[Sünnilik]] ve [[Onikiciler|Onikicilik]]'ten farklı olarak Alevilerin bağlayıcı bir dini dogmaları yoktur ve öğretiler [[dede (Alevilik)|dede]] adı verilen dini bilgin tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlama farklılık gösterebiliyor. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı.
'''Alevîlik''' ({{dil|ar|عَلَوِیُّون|dil_kodu=e}}), [[Alevî Hanedanı|Alevî]] ({{dil|ar|yazı='''علوِي'''}}), [[Alevî Hanedanı|Alevî]] kelimesi [[Arapça]] kökenli bir [[İslam|İslamî]] terim olup, anlamı; [[İmamet|İmam]] [[Ali]] soyundan gelen, onun velayetini kabul eden ve onun akrabaları ve taraftarı olan [[Müslüman|Müslümanları]] tanımlar.<ref name=":7" /><ref name=":6" /> Alevîlik kesinlikle bir [[mezhep]] veya [[tarikat]] değildir, ancak [[Mevlevîlik]], [[Kadirîlik]], [[Kalenderilik|Kalenderîlik]] ve [[Bektaşîlik]] gibi tarikatların hepsi birer [[Alevî Hanedanı|Alevî]] tarikatlarıdır. Alevîlik bir [[Alevî ocakları|meşreptir]], yani [[Peygamber]] [[Muhammed]] soyuna bağlı bir [[Alevî ocakları|Alevî ocak sistemi]]'dir ve bundan dolaylısıyla "[[Alevî Hanedanı|Alevî]]" kelimesi "[[Ali]]" isminden türetilip, " '''''î''''' " - harfi ([[Arapça]]: ي) kendi soyuna mensubiyeti ifade etmektedir. [[Peygamber]] [[Muhammed]] ve [[İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)|İmam]] [[Ali]] soyundan gelen [[Ehl-i beyt|Ehl-î Beyt]] mensuplarını tanımlar. Alevî [[Müslüman]]larda [[Hüseyin]]'in soyundan gelen Alevîlere Hüseyni veya [[Seyyid]], [[Hasan bin Ali|Hasan]]'ın soyundan gelen Alevîlere ise Hasani veya [[Şerif (din)|Şerif]] denir.<ref name=":7">[[Alevî Hanedanı|Alevî]] ([[Arapça]]: [[Alevî Hanedanı|علوِی]]) / [[Alevilikte inanç|Alevîlik]] ([[Arapça]]: [[Alevî Hanedanı|علوِیون]]) [[Alevî Hanedanı|Alevî]] kelimesinin anlamı; "[[Ali]]'ye mensup olan, [[Ali]]'nin soyundan gelen, onun [[Velayet-i fakih|Velayetini]] savunan (ikrâr veren) ve onun [[Şiilik|taraftarı]] olan demektir. [[Alevî Hanedanı|Alevî]] [[Müslüman]]larda; [[Hüseyin]]'in soyundan gelen Alevîlere Hüseyni veya [[Seyyid]], [[Hasan bin Ali|Hasan]]'ın soyundan gelen Alevîlere ise Hasani veya [[Şerif (din)|Şerif]] denir.</ref> [[Türkiye]]'de [[Sünnilik]]ten sonra en fazla mensuba sahip olan [[İslam]]i bir cemaattir. Bu cemaatin mensupları ''[[İmamiyye#Alev.C3.AEler|Alevîler]]'' olarak adlandırılır. Alevîlikte önderlik eden kimseler [[Peygamber]] [[Muhammed]] ve [[İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)|İmam]] [[Ali]] soyuna mensup olmaları kesinlikle zorunluktur, aksi takdirde [[Alevî Hanedanı|Alevî]] toplumuna önderlik etme hakkı olamaz. Alevîlikte, [[Muhammed]]'in son [[Peygamber]] olduğu, [[İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)|İmam]] [[Ali]]'nin ise [[Velî (İslam)|Velîliği]] / [[Velayet-i fakih|Velayet-î Fakih]] ''([[imamet|İmâmlığı]])'' esastır. Sünnilikteki [[Allah]]-[[Muhammed]]-[[Dört Büyük Halife]] sıralamasından farklı olarak, [[Onikicilik]] [[i'tikad]]ının da temelini teşkil eden [[Hâkk-Muhammed-Ali|Hâkk (Allah)-Muhammed-Ali]] sıralamasını, [[Kur'an]] ve [[Ehl-i Beyt]], yani [[On İki İmam|On İki İmamlar]]'a mensubiyeti ve muhabbeti, yani sevgisini esas alan ve yolundan gidilen, ''[[Caferilik]]'' mektebiyle ile birlikte [[İslam|''İslamiyet'']]'in [[İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye|''İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye'']], yani ''[[İslam|İslamî]]-[[Bâtınîlik|Bâtınî]]'' (''Tasavvuf'') öğretileri dairesinde olan [[inanç]]tır.
 
== Alevîler'inAlevilerin dinidinî itikadı ==
{{Ana|Alevilik'te inanç}}
[[Dosya:Shia.PNG|küçükresim|sağ|240px|AlevîlikAlevilik ve [[Şiilik]]te önemli bir yere sahip olan Ali’nin [[Zülfikar]] isimli kılıcın üzerinde ''Ali Velîyyullah'' yazan temsîlîtemsilî bir resmi.]]
SiyâsiSiyasi olarak [[İslam]]iyet’in ''[[İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye]] / [[Onikicilik]]'' [[Fıkhi mezhepler|fıkhîfıkhi mezhebinden]] olan [[İmamîlik#Alev.C3.AEler|AlevîlerAleviler]],<ref name=":0">Not 1: [[Türkiye]]’de yaşayan [[Müslümanlar]]dan, [[İmamiye-i İsnaaşeriye|İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye]] / [[Onikicilik]] [[Fıkhi mezhepler|fıkhî]] mezhebinden olan [[İmamîlik#Alev.C3.AEler|Aleviler]] [[Batıni]]yye, [[Câferîler]] ise [[Mu'tezile]] itikadi mezhepleri tarafından; [[Sünnilik]] mensûbu olan [[Hanefîlik|Hanefîler]] [[Mâtûridîyye]], [[Şafiîlik|Şafiler]] ise [[Eş'ârîyye]] [[İtikadi mezhepler|itikadi mezhebleri]] tarafından temsil edilmektedir.<br />Kaynak: Mustafa Öz, ''İslam Mezhepleri Tarihi,'' Ensar, İstanbul, 2011.</ref> [[İtikadi mezhepler|itikaden]] [[Horasan Melametîliği]]’nden köken alan [[Hoca Ahmed Yesevî]]’nin kurduğu [[Caferilik|Câferî]] [[Tasavvuf]]î–[[Yesevîlik|Yeseviyye]] [[Tarikat]]ı<ref name=":1">Not 2: [[Türkistan]]'da [[Alevî tarihi|Alevî]]-[[Yesevilik|YesevîYeseviliği]] tarikatına mensup Müslümanlar ile [[Anadolu]]'daki [[AlevîSünniliği itikaden ocakları|Alevî]]-[[BektaşîlikMâtûridîyye|BekâşîMâtûridî]] tarikatına mensup Müslümanlar ittikaden [[Bâtınîlik]] (Tasavvuf) ve [[CaferilikHanefîlik|CaferîlikHanefî]] ile ortak kimliğini taşımaktadırlarpaylaşmaktadırlar.</ref> ile [[Fatımiler]] Halifeliği devrinde [[Orta Asya]] ve [[Türkistan]]’da çok önemli faaliyetlerde bulunan [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır Hüsrev]]’in kurucusu olduğu [[Pamir Aleviliği|Pamir Alevîliği]]’nin de altyapısını oluşturan [[Şii]]liğin [[Batıni]]–[[İsmâilîyye]] [[Fıkhi mezhepler|fıkhî mezhebinin]] tesirleriyle gelişimini tamamlayarak ortaya çıkan ''[[Tasavvuf]]î-[[Batıni|Bâtın’îyye]]'' [[İtikadi mezhepler|itikadi mezhebi]] mensûplarıdırmensuplarıdır.
AlevîlikAlevilik içerisinde [[Kızılbaş]], Dazalak, [[Kalenderîlik|Kalender’îyye]], [[Şeyh Bedreddin|Bedr’îyye]], [[Bektaşilik|Bektaş’îyye]], Câm’îyye, Şems’îyye, Edhem’îyye gibi farklı birçok [[Bâtınîlik|Bâtınîbâtın]]î Tarikâttarikat yer almaktadır. 13. asırda [[Babâîlik]]’ten<nowiki/>ten ve 14. asrın sonlarından itibaren de yoğun olarak [[Hurûfîlik]]’ten<nowiki/>ten etkilenen [[Anadolu]] kaynaklı [[Alevilik tarihi|Alevi]]-[[Bektaşilik Tarikatı]] bunların içlerinde en meşhur olanıdır. 14. ve 15. asırlarda [[FazlullahFadlullah Esterabadî|Fazlullah Esterabâdî]]Ester-Âbâdî tarafından [[Şii]]likten ayrılarak zuhur eden [[Hurûfîlik]] mezhebinin tesirleri altında kendisini yeniden yapılandırmış olan ''[[Bektaşilik]],'' AlevîliğinAleviliğin içinde yer aldığı varsayılan bir tarikâttarikat olması itibâriyleitibarıyla [[Anadolu Aleviliği|Anadolu Alevîliği]]’nin tamamını tanımlamamaktadır.
{{Ayrıca bakınız|Horasan Melametîliği|Hoca Ahmed Yesevî|Yesevîlik|Nasır-ı Hüsrev|İsmâilîlik}}
 
=== Temel inanç ===
AlevîlikAlevilik, Hâkk-Muhammed-Ali üçlemesiyle [[Ehl-i Beyt]], ve [[On İki İmam]]ları önemseyen [[Câferiyye Şiiliği]] ile ortak noktalara sahip olan bir yoldur.{{Kaynak belirt}} Alevîlik’teAlevilik’te incelenmesi gereken asıl [[inanç]] [[Vahdet-i Vücud]] veya [[Varlık birliği]]’dir.{{Kaynak belirt}}
 
;Dört kapı kırk makam inancı
{{Ana|Dört Kapı Kırk Makam|Hacı Bektaş-ı Veli|Bektaşilik}}
''[[Dört Kapı Kırk Makam]]'' şeklindeki kâmil insan olma ilkelerini [[Hacı Bektaş-ı Veli|Hacı Bektaş-ı Velî]]’nin tespit ettiğine inanılır. Hacı Bektaş, "Kul Hakk'a (Allah'a)Tanrı’ya kırk makâmda erer, ulaşır, dost olur" demiştir. {{Kaynak belirt}}
AlevîlerAleviler kendi içlerinde bir çeşit hiyerarşi oluşturmuştur. Örneğin ''yol''’a gönül vermiş olana ''tâlip'' denir. Kişi, yolun kurallarını yerine getirip bilgi düzeyini arttırdıkça yükselir. AlevîlikteAlevilikte ''yol'' denen deyimin temelini ''[[Dört Kapı Kırk Makam]]'' anlayışı oluşturmaktadır.
 
Dört Kapı ve Mertebeleri şunlardır:
Satır 46 ⟶ 48:
# Ümitsizliğe düşmemek,
# İbret almak,
# NîmetNimet dağıtmak,
# Özünü fakir görmek
|
Satır 52 ⟶ 54:
# Edepli olmak,
# Bencillik, kin ve garezden uzak olmak,
# Dayanma,
# Perhizkârlık,
# Sabır ve kanaâtyetinme,
# HâyaUtanma,
# Cömertlik,
# İlim,
# Hoşgörü,
# Özünü bilmek,
# Anlayışlık
# Ariflik.
|
'''[[Hakikat Kapısı]]’nın makamları:'''
Satır 65 ⟶ 67:
# Kimsenin ayıbını görmemek,
# Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek,
# Allah’ınTanrı’ın her yarattığını sevmek,
# Tüm insanları bir görmek,
# Birliğe yönelmek ve yöneltmek,
# Gerçeği gizlememek,
# ManayıAnlamı bilmek,
# Tanrısal sırrı öğrenmek,
# Tanrısal varlığa ulaşmak.
Satır 77 ⟶ 79:
[[Dosya:10 Muharram.jpg|küçükresim|285px|10 [[Muharrem]]: [[Aşure Günü]] - [[Hüseyin bin Ali]]’in katledilmesi. ''([[Kerbela]] Olayı)'' <ref>Not 3: 10 Ekim 680 ''(Hicri: 10 [[Muharrem]] 61)'' yılında [[Ali bin Ebu Talib]]'in oğlu ve [[Muhammed]]’in torunu [[Hüseyin bin Ali]], ailesi, ve takipçileri ''(toplam 72 kişi)'' [[Kerbela]]’da Ali bin Ebu Talib'in ordusundan ayrılan ve kendilerine [[Haricîler]] adı verilen bir grup tarafından şehit edildi. Aleviler, bu olayı anmak için her yıl [[Muharrem]] ayında On İki gün ''"Mâtem Orucu"'' tutarlar. Muharrem orucu ile [[Hüseyin bin Ali]]’in şahsında [[Ehl-i beyt]]’e olan bağlılıklarını dile getirirler ve aynı zamanda zâlimin zulmü olarak nitelendirdikleri bu olayı lânetlerler. Orucun sonunda, [[İmam Zeynel Abidin]]’in [[Kerbela]]’dan sağ kurtulması nedeniyle şükran olarak Aşure çorbası pişirilip dağıtılır.)</ref>]]
 
=== DiniDinî törenler ve günler ===
{{Ana|Alevilik'te dini ayinler|Alevilik'te kutsal günler}}
AlevîlerAleviler, [[Muhammed]]’in son [[peygamber]] olduğuna, Ali bin Ebu Talib'in ise [[Evliya|veliliğine]] (ya da [[imam]]lığına) inanırlar. AlevîlerAleviler, ibâdetleriniibadetlerini [[cemevi]]nde yaparlar.Günlük ibadetleri Sabah, Akşam ve Gece [[Gülbeng]]'idir.<ref name=":2">İmam Cafer-i Sadık Buyruğu - Can Yayınları, s. 297</ref> [[Kadir Gecesi]]’yle bağlantılı olarak üç gün ve [[Muharrem]] ayında ise on iki gün [[oruç]] tutarlar. [[Muharrem]]’den sonra da üç gün [[Hızır Orucu]] tutarlar. [[Muharrem]] orucundan evvel üç gün [[14 Masum-u Pak|Masum-u Paklar]] orucunu tutarlar.{{Kaynak belirt}}
[[Dosya:Alevis in Turkey.png|küçükresim|285px|Türkiye'deki AlevîlerAleviler - Koyu kırmızı renkli bölgeler [[Hatay]]-[[Adana]]-[[Mersin]] yörelerindeki [[Arap Aleviliği|Arap Alevîliği]]’ne ait olan yerleşim birimlerini göstermektedir.]]
 
== Nüfus dağılımı ==
{{Ana|Alevi nüfusu}}
Üçte biri İstanbul bölgesinde yaşayan. Alevîlerin{{Kaynak belirt}}Alevilerin daha sonra en yoğun olarak bulundukları yöreler arasında [[Ankara]], [[Adana]], [[Balıkesir]], [[Eskişehir]], [[Bursa]], [[Antalya]], [[Aydın]] ve [[Damal, Ardahan]] şehirleriyle, [[İç Anadolu Bölgesi|İç Anadolu]]Orta ve [[Doğu Anadolu Bölgesi|Doğu Anadolu]]'da yer alan [[Erzincan (il)|Erzincan]], [[Sivas (il)|Sivas]], [[Tunceli (il)|Tunceli]], [[Tokat (il)|Tokat]] ve [[Kahramanmaraş]]’ın ilçelerinde gelmektedir. [[Türkiye]]’de en çok Alevî TürkmenAlevi köyü ise 57'si karışık olmak üzere toplam yaklaşık 548 adet köy olup [[Sivas (il)|Sivas]] ilinde yer almaktadır. Bunların ardından sırasıyla,[[Tunceli]], [[Erzincan (il)|Erzincan]], [[Tokat (il)|Tokat]], [[Çorum]], [[Kahramanmaraş]], [[Malatya]], [[Amasya]], [[Hatay]], [[Yozgat (il)|Yozgat]], [[Adıyaman (il)|Adıyaman]], [[Bingöl (il)|Bingöl]], [[Erzurum]], [[Balıkesir]], [[Kars (il)|Kars]], [[Manisa]], [[Aydın]], [[Adana]], [[Mersin]], [[Muğla]] ve [[Ordu (il)|Ordu]] illeri gelmektedir.
[[Anadolu]] dışında ise [[Rumeli]], [[Balkanlar]] ve [[Arnavutluk]]'ta yaşayan [[Bektaşiler]]'in yanı sıra, [[Batı İran]], [[Horasan (İran)|HorasânLuristan]] ve [[Kuzey Irak]]'ta ise [[Alevi nüfusu|Alevî]]-[[Bektaşîlik|BektâşîYâresânîlik]] ''([[IrakEhl-i Türkmenleri|TürkmenHak]])'', Kakai ve [[TekkeAli İlâhîlik]]<ref>Elahi, [[ZaviyeBahram (din1987)|Zaviye]]. ''The path of perfection, [[Tekke|Dergah]]the /spiritual [[Cemevi|Cemteachings Evi]]of veMaster Nur Ali Elahi''. ISBN 0-7126-0200-3.</ref> gibi Mescidleriisimlerle mevcutturanılan ve kendilerini ''"[[Alevî tarihiYezdânizm|AlevîAlevi]]-[[Irak Türkmenleri|TürkmenKürtler]]"'' veya [[Alevi nüfusu|Alevî]]-[[Bektaşîlik|BektâşîZaza]]lar {{Kaynak belirt}}olarak tanımlayan Türkmengruplar gruplarda bulunmaktadır. Bugün [[İran]]'ın doğusunda [[Horasan]]'da, özellikleda [[Meşhed]],küçük [[Nişabur]],bir [[Gürgan]] ve [[Horasan (İran)|Horasan]]'ın Türkmenistan sınırındaki bölgelerde birçok Alevî TürkmenAlevi topluluğu vardır. Bunlar genellikle toplum arası "Horasan Alevî-Türkmenleri" olarak anılıyor. Alevîler gündemde bileAleviler daha ziyâde dağlık olan merkezî bölgelerde ikâamet etmeyi tercih ederler. Bunun sebebi geçmiş dönemdeki [[Emevîler|radikal Sünnî]] otoritelerinotoritenin baskılarınınbaskısının ulaşamadığı bölgelerde yaşamlarını sürdürmektelerdir.
 
== Türkiye’de ve dünyada Alevilerin din özgürlüğü hakları ==
== Alevî Tarihi ==
Türkiye devleti, [[cemevi|cemevlerine]] ibadethane statüsü verilmesine, Alevi dedelerinin devlet memuru olabilmesine ve Alevilere özel kamu fonu aktarılmasına olanak sağlamamaktadır. Devlet, Aleviliğin "ne tam olarak bir din olarak ne de İslam’ın bir dalı olarak" görülemeyeceği, "[[Sufi]] tarikatı olarak" ele alınması gerektiğini, [[Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı|Diyanet]]'in İslam’ın "Sufi yorumuna" hizmet vermediğini ve cemevlerinin cami, mescid, kilise ve sinagogların aksine ibadethane (mabed) kategorisine girmediğini savunmaktadır.<ref name="DW">[http://www.dw.com/tr/aihmden-aleviler-için-tarihi-karar/a-19215641 AİHM’den Aleviler için tarihi karar] DW.com. En son 23 Temmuz 2016 tarihinde erişildi.</ref> [[Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi]] (AİHM), 2016 yılında karara bağladığı davada Türkiye’de devletin Alevileri resmen tanımaması ve hukuksal statü sağlamamasıyla [[Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi]]’nin din ve vicdan özgürlükleriyle ilgili 9’uncu maddesinin ihlal ettiği sonucuna vardı ve Alevilerin hiçbir kamusal hizmetten faydalanamamalarını [[dini ayrımcılık|dinî ayrımcılık]] olarak tanımladı.<ref name="DW"/> Bugüne kadar AİHM'in kimliklerde din hanesi, cemevlerinin ibadet yeri statüsü, [[vicdani ret]] hakkının tanınması ve [[zorunlu din eğitimi|zorunlu din kültürü ahlak bilgisi derslerine]] ilişkin kararlarının hiçbiri Türk devleti tarafından uygulanmadı.<ref>[http://bianet.org/bianet/insan-haklari/174396-aihm-in-alevilerle-ilgili-karari-ne-diyor-ne-demiyor "AİHM'in Alevilerle İlgili Kararı Ne Diyor, Ne Demiyor?"] [[Bianet]]. En son 23 Temmuz 2016 tarihinde erişildi.</ref>
{{Ana|Alevi tarihi}}
[[Alevî inancı|Alevîlik inancı]], [[Anadolu]]'nun [[Müslümanlık|Müslümanlaşması]] sürecinde önemli izler bırakan, [[Hoca Ahmed Yesevi]], [[Ebu'l Vefâ]], [[Baba Haydar]], [[Hacı Bektaş-ı Veli]], [[Ahi Evran]], [[Taptuk Emre]], [[Yunus Emre]] ve [[Abdal Musa]] gibi önemli dini şahsiyetlerin fikirleriyle yapılandırılmıştır. Ayrıca Alevîlik, [[Hallâc-ı Mansûr]], [[Ömer İmâdüddîn Nesîmî|Seyyid Nesimi]], [[Şah İsmail]] ''([[Hatai]])'' ve [[Pir Sultan Abdal]] ile [[Hubyar Sultan]]'a da ayrı bir ehemmiyet vermektedir. [[Şah İsmail|Şah İsmâ‘il Safevi]], [[Alevî inancı]]nın Anadolu'da yayılmasında çok önemli ve etkin bir rol oynamıştır.<ref name="jur4">Jurdi Abisaab, ''Converting Persia: Religion and Power in the Safavid Empire,'' London, 2004.</ref> [[Alevî inancı|Alevîlik inancının]], [[Anadolu]]'ya gelen [[Hacı Bektaş-ı Veli]] sayesinde ve [[Yedi Ulu Ozan|ozanların]] [[nefes (edebiyat)|nefesleriyle]] hayat bulduğuna inanılmaktadır. Anadolu'daki büyük bir kısım [[Alevilik|Alevî]]-[[Bektaşîlik|Bektaşî]] toplumun [[Din|dinî]] [[Akide|ittikadi]] ve ibadeti [[Caferilik|Caferîlik]] mektebi dairesinde olduğu gibi, kökenleri de [[Horasan (İran)|Horasan]]'dan ([[İran]]) [[Pîr Sultan Abdal|Pîr]]<nowiki/>lerinden, [[Evliya]]'dan ([[Velî]]) ve "Horasan erenleri" diye tabir ettikleri Anadoluya (Türkiye) göç eden 90.000 [[Alevilik|Alevî]]-[[Irak Türkmenleri|Türkmen]] önderlerinden gelmektedir. Anadolu'daki [[Alevî ocakları|Alevî ocaklarını]] temsil eden [[Hacı Bektaş-ı Veli|Hacı Bektaş Velî]] ve halifelerinden olan Sarı İsmail, [[Balım Sultan]] ve [[Baba İlyas|Baba İlyas Horasanî]] gibi [[Velî]], Eren veya [[Pîr Sultan Abdal|Pîr]] denilen kimselerdir. Anadolu'daki Alevîliğin büyük bir kısmın kökeni 90.000 Horasan Pîrlerinden geldiğine dair [[Alevî ocakları]] ve [[Irak Türkmenleri|Türkmen]] aşiretleri olarak sabit belgelerle kayıt altına alınmıştır.<ref name=":3">Alevî Türkmenlerin illere göre etnik kökeni, Şah İbrahim Veli Ocağı ve Sultan Ali Sadık Velî Ocağı: http://www.halifeli.com/sah-ibrahim-veli-ocagi/</ref>
 
[[ABD Dışişleri Bakanlığı]]'nın açıkladığı Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun 2015 yılı raporunda cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına rağmen Alevi öğrencilerin zorunlu din derslerinden muaf olma hakkının reddedilmesi ve Alevilere yönelik diğer ayrımcı uygulamalara yer verildi.<ref>[http://bianet.org/bianet/insan-haklari/168555-abd-dini-ozgurlukler-raporu-nda-alevilere-ayrimcilik-one-cikti "ABD Dini Özgürlükler Raporu'nda Alevilere Ayrımcılık Öne Çıktı"] [[Bianet]]. En son 29 Ağustos 2016 tarihinde erişildi.</ref>
=== Emeviler devrinde Alevîler <ref>[[Yaşar Nuri Öztürk|Öztürk, Yaşar Nuri]], ''[[Ebu Hanife|İmâm-ı Â’zam]] Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – [[Hadis]]lerin büyük kısmını kabul etmedi: [[Emevîler|Emevi]] [[Şeytan]]ı’nın tahribatı,'' Sahife 83 ve 89, İnkılâp, İstanbul, 2010.</ref> ===
{{Ana|Emeviler|Emeviler devrinde Aleviler}}
==== İran baskısından usanan ve Tengriizm'e bağlı olan Türklerin İslamiyet’e girmeleri ====
Aslında bu İslamlaşma hadisesi daha Arap istilası vuku bulmadan başlamış, İran ruhanilerinin ve Dehkan adı verilen Farisi yöneticilerinin baskısından usanan [[Maveraünnehir]] ahalisi [[İslam]]’ı kendiliğinden kabullenmişlerdi. [[İslam]]iyet’ten önce [[Türkistan]]’a birçok Kızılbaş (Alevi Türkmen) gelmiş ve İslami Tasavvuf hakkında neşriyatta bulunmuşlardı. Din ve mezhebe ait olan ilgilerinde pek zayıf fakat millî geleneklerine dini talimlerden daha fazla bağlı olan Türkler, eski Gök Tanrıcılık (Tengricilik) dinine benzer akidelere taraftar olmayı daha çok seviyorlardı. İslamiyetin en kuvvetli olduğu ve [[Türkistan]] içlerine doğru yayıldığı dönemlerde dahi Tengricilik dininin kalıntıları bu bölgede hala canlılığını muhafaza etmekteydi. Altay dağları ile [[İrtiş Nehri]] boylarından [[Maveraünnehir]] kadar uzanan sahaya aralıksız akın eden Türk göçmenlerinin İslamı benimsemiş olmalarına rağmen geleneksel yaşam tarzları asla değişmedi. H. 126 / M. 744 yılında [[Semerkand]]’da çok önemli bir din değiştirme hareketi vuku buldu. İslamiyet neşirlerinden Ebu Sayda adında bir şahsın çabaları ile pek çok Türk İslamiyeti kabul etti.<ref>Arnol’d, ''İntişar-ı İslam Tarihi'', İngilizceden tercümesi Profesör Halil Hâlid.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Tengricilik}}
 
[[İsviçre]]’nin [[Basel]] kantonunda Alevi derneklerinin başvurusu üzerine yerel parlamento 2012 yılında Aleviliği ayrı bir inanç olarak kabul etti.<ref>http://www.haberturk.com/haber/haber/786727-alevilik-resmen-tanindi</ref>
==== Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz’in Alevîler lehine aldığı kararlar <ref>Ebû Zehre, ''[[Ebu Hanife|Ebû Hanîfe]],'' Sahife 73.</ref> ====
Selefleri tarafından uygulanmakta olan siyaset-i zalimaneye son vermekle meşhur olan, ve, Emevi hâlifeleri içerisinde en âdil olanı olarak da tanınan ''[[Ömer bin Abdülaziz]]'' iktidara geldiğinde yaptığı ilk iş [[Emeviler]] Halifeliği’nin kurucusu [[Ebu Süfyan|Ebû Süfyân]] Oğlu [[I. Muaviye|Muaviye]] tarafından [[hutbe]]lerde Ali, [[Ehl-i Beyt]] ve bilumum Alevîler aleyhinde bir sünnetmiş gibi zorunluluk haline getirilmiş olan lânet okuma âdetini nihâyete erdirmek olmuştu.<ref>[[Yaşar Nuri Öztürk|Öztürk, Yaşar Nuri]], ''[[Ebu Hanife|İmâm-ı Â’zam]] Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Yaşadığı devir,'' Sahife 28, İnkılâp, İstanbul, 2010.</ref>
O zamana kadar [[Türkistan]]’da İslam’a girmiş olan şehirlerden büyük büyük kütlelerin eski dinlerine avdet etmekte oldukları bu devirde Alevîler aleyhine Emeviler tarafından sürdürülmekte olan takibât ve hakaretlerin yasaklanmasından sonra peygamberden rivayet edilen hadislerin yazılmasını gündeme getirmiş ve halktan haksız yere toplanmakta olan vergileri sahiplerine geri dağıttırmıştı. Çok faydalı sonuçlar doğuran bu kararların sıkı bir tâkipçisi olan halifenin tutumundan [[Emevîler|Emevi]] Hanedanı hiç de memnun kalmamıştı. Çünkü onların ellerinde ve kadınların boyunlarında ne kadar altın ve cevâhir varsa, Beytû'l-Mâli Müslimîn’in talan edilmesiyle alınan bu ziynet eşyalarının kişilerin zâti malları olmayıp hepsinin devlet hazinesine ait olduğunu, ve tamamının iade edilmesi gerektiğini söyleyen bu adil halife de sonunda Emeviler tarafından zehirlenerek öldürülmüştür.<ref>Celâleddîn-i Süyûtî, ''Tarihû'l-Hulefâ,'' s. 88.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Ömer bin Abdülaziz}}
 
=== Abbasiler devrinde Alevîler ===
{{Ana|Abbasiler|Abbasiler devrinde Aleviler}}
==== Ebu Müslim Horasani’nin Abbasiler’in iktidara gelmesindeki hizmetleri ====
H. 129, M. 747 yılında [[Ebu Müslim Horasani]]’nin İmam İbrahim tarafından bütün bu kıtalar ile Irak dailerinin fiilen riyasetine tayin edilmesiyle artık [[Türkistan]]’ın tamamı [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] adına hazırlanmış oluyordu. [[Ebu Müslim Horasani]]’nin komutasında [[Emeviler]] aleyhine başkaldıran ihtilal fırkalarının çoğunluğunu oluşturan [[Türkler]], [[Abbasiler]]’in kazandıkları başarılarda da en büyük pay sahibi olmuşlardı. Sonunda hilafet makamı [[Türkler]]’in sağlamış olduğu destek sayesinde [[Abbasiler]] tarafından ele geçirilmiş oldu. Fakat [[Şia|Şiiliğin]] feda ettiği bu kadar canlar, [[Ehl-i Beyt]]’e ait bir hakkın elde edilmesi için nehirler gibi akıtılan kanlar ve [[Ehl-i Beyt]] namına yapılan onca büyük fedakarlıkların dahi Alevîlerin hilafeti ele geçirmeleri için yeterli olamaması gönüllerde kapanmaz yaralar açtı. [[Abbasiler]]’in ikinci halifesi olan [[Mansur (Abbasi)|Halife Mansur]]’un [[Türkler]]’e karşı takındığı hasmane tavırlar ve bilhassa [[Ebu Müslim Horasani]]’in katli üzerine ihtilalciler derhal faaliyete geçmek suretiyle [[Mübeyyezâ]] ''(Beyazlar)'' fırkasını oluşturdular.<ref name="Ebül’fidâ, Cilt: 2, Sayfa: 9">''Ebül’fidâ'', Cilt: 2, Sayfa: 9.</ref>
{{ayrıca bakınız|Ebû Mûslim Horasanî|Sinbâd|Mukannaʿ}}
;İranlılar’ın Abbasiler’e karşı ayaklanmaları
Tam bu sıralarda Merv şehrinde El-Mukannaʿ ''(Peçeli)''<ref name="Ebül’fidâ, Cilt: 2, Sayfa: 9"/> adında bir yalancı peygamber ortaya çıktı. [[Fosfor]]lu maddelerle yüzünü parlatan ve üluhiyet davasına kalkışan bu peçeli kişi, halka [[Allah]]’ın da insan suretinde olduğunu söylüyordu. [[Ebu Müslim Horasani]]’nin [[Abbasiler]] tarafından gaddarca katli [[Emeviler]] aleyhine ihtilale katılan [[Horasan]]lılar ile tüm [[Maveraünnehir|Maverâünnehir]] halklarını son derece müteessir etmişti.
 
;Horasanlılar’ın Abbasiler’e karşı teşkilâtlanmaları
[[Abbasiler]] hilafeti ele geçirmeden önce[[Horasan]] [[Şii]]leri ile onlara iltihak etmiş olan [[Taberistan]] ve [[Deylem]] [[Alaviler|Aleviler]]i [[Ebû Mûslim Horasanî]]’nin nüfuzundan çekindikleri için [[Abbasiler]]’in iktidarını kabullenmişlerdi. Daha sonra ise [[Ebu Müslim Horasani|Ebû Müslim Horasânî]]’nin katli üzerine ayaklanan Ravendîler, İslam Sünniliğini temsil eden [[Abbasiler]] tarafından yenilgiye uğratıldılar. Bunun üzerine [[Taberistan]] ve [[Deylem]] [[Alavîler|Alevîler]]i ile bütün [[Horasan]]lılar intikam almak maksadıyla birleşerek [[Abbasiler]]’e karşı kin ve husumet beslemeye başladılar. İkinci hicrî yüzyılın ortalarında [[Deylem]]’de yeni bir önderin yıldızının parladığı görüldü. Bu, Alevîler’in en mümtaz şahsiyetlerinden [[Nefs’üz-Zekiyye]]’nin diğer kardeşi olan Yahya bin Abdullâh idi. H. 176 / M. 793 yılında hilâfetini ilan etti. Dehşetli bir telâşa kapılan Abbasi Halifesi [[Harun Reşid]] Bermekîler’den Fazl’ı Yahya’nın başlattığı ihtilâli bastırmakla görevlendirdi. Bermekîler ise, Alevîler’e son derece sevgi ve hürmet beslemekte ve [[Harun Reşid]]’in Alevîler’e karşı yürütmekte olduğu zulüm ve baskı politikalarına şiddetle muhalefet etmekteydiler.<ref>[[İbn Esir|İbn-i Esir]], Cilt 6, Sahife 47.</ref> Sonunda Fazl, [[Harun Reşid]] ile Yahya’yı barıştırmayı başardı. Bütün Haşimî hanedanının imzalarını taşıyan bir imân-nâme ile Yahya bin Abdullâh serbes bırakıldı. Fakat, daha sonra [[Harun Reşid]] sözünde durmayarak Yahya’yı öldürttü.<ref>[[İbn Esir|İbn-i Esir]], Cilt 6, Sahife 50 ve 70.</ref><ref name="Hanife">[[Yaşar Nuri Öztürk|Öztürk, Yaşar Nuri]], ''[[Ebu Hanife|İmâm-ı Â’zam]] Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Sahabe ve tâbiûn nesline yapılan muameleyi zûlüm olarak gösterdi,'' Sahife 167, İnkılâp, İstanbul, 2010.</ref>
 
;Türkler arasında Müslümanlığın sür’atle yayılmaya başlaması
[[Kaşgar]]’da oturan [[Karahanlı Devleti|İlk Han]] iktidarının kurucusu [[Satuk Buğra Han|Abd’ûl-Kerîm Sâtuk Buğra Han]]’ın maiyetinden iki yüz bin çadır halkı İslam olmuştu.<ref>Arnol’d, ''İntişarı İslam Tarihi'', İngilizce’den. Mütercimi Profesör Halil Hâlid.</ref> H. 346, M. 958 tarihinde Tibet yaylâsında yaşayan Şâmânî Türkler de Arslan bin Kâdir Han’ın yönetimi altına girdi. Arslan bin Kâdir Han’ın İslama dâvetini kabul eden on bin çadır halkı Müslüman oldu. Artık muhtelif Türk aşiretleri birbirlerini görerek İslama girmeye başlamışlardı. Türk devletlerinden olan [[Tolunoğulları|Tolunîler]], Ahşidîler, [[Gazneliler|Gaznevîler]] gibi [[Selçuklular]] da [[Abbasiler]]’in resmi mezhebi olan [[Sünnilik]] aleyhinde bir cephe oluşturmaktan kaçındılar. Bu Türk devletlerin hükümdarları Sultânû'l-Galib, Nâsıruddin, Sultânû'l-Kâhir gibi lâkaplar ile anılıyordu.<ref>''Subh’ûl-Aşâ''.</ref>
 
;Alevîler tarafından iskân edilen ülkeler
Alevîler kendi güvenliklerini teminat altına alma açısından [[Deylem]], [[Mazenderan]], [[Taberistan]] ve [[İran]]’da askerî harekâta uygun olmayan sarp dağlar üzerinde yer alan yüksek yaylâlardaki nehirlerin kıyılarında ikâmet etmekteydiler. Bağdat’taki hilâfet merkezinden çok uzakta bulunan bu muhitlerde Alevîler’in mevkileri hâlifelerin nüfuzundan çok daha fazla etkili olmaktaydı. Dâî-yi Kebîr ve Dâî-yi Sâgîr nâmı altında bağımsızlıklarını ilan eden Sâhib-î Zuhurlar hep bu çevrelerden yetişiyordu.
Abbasi Halifesi [[Mustain (Abbasi)|Müstâin bil-Lâh]] devrinde Duât’û-Alevîyye mensubu Yahyâ bin Ömer Kûfî huruç hareketi başlattığında Irak’ta [[Ehl-i Beyt]]’e bağlı ne kadar Alevî varsa hepsi onun önderliği altında birleşerek Abbasi Orduları’yla zorunlu olrak kanlı bir muharebeye girişip katledildiler. Bu şiddetli harpte katledilen Yahyâ’nın başının Bağdat’ta teşhir edilmesinden son derece müteessir olan Alevîler uzak ülkelere yerleştiler.<ref>''Sahayîf’ûl-İhbâr,'' Cilt 2, Sahife 410.</ref><ref>[[Muhammed Ebu Zehra|Muhammed Ebû Zehra]]: Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. <small>([[Câbir bin Hayyan|Câ’bir]], i’tikad ve imân esasları konusunda [[Ca'fer es-Sâdık|İmam Câfer-i Sâdık el-Alevî]]’den ders almış ve onun i’tikadını benimsemiştir. [[Câbir bin Hayyan|Câ’bir bin Hayyân]], [[Ca'fer es-Sâdık|Câf’er-i Sadık]]’ın îlmini topladığı beşyüz risâlesini bir araya getirerek tek bir kitâp halinde yayınlamıştır. [[Câbir bin Hayyan|Câ’bir]] bu risâlelerin, kendisinin [[Ca'fer es-Sâdık|İmam Câfer-i Sadık el'Alevî]]’den edindiği feyz ve ilhâmlar sayesinde teşekkül ettiğini belirtmiştir.)</small></ref>
 
;Alevîler’in Türkistan’a doğru yayılmaları
Hicrî 98 / M. 717 yılında Abbasî olan “Yezid bin Mühelleb” [[Taberistan]], [[Gürgan]] ve etrafındaki Alevilerin ikamet ettikleri şehirleri işgal ettikten sonra bu muhitlerde Abbâsî Hükümdar [[Mansur (Abbasi)|El-Mansur]] devrinden itibaren kırk yıldan fazla Alevî katliamları yürütüldü. Hicrî 138 / M. 756 yılında ise [[Ebû Mûslim Horasanî]]'nin en yakın, sâdık ve güvendiği bir arkadaşı olan [[Sinbâd]] adında biri İslâm âkideleri üzerinde etkili ve pek çok kişinin mensup olduğu bir Alevî-Zeydî toplumu ortaya çıkmıştı.<ref name="Türkistan">[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''Mezhep Cereyanları – Aleviler’in mühim faaliyete geçmeleri ve [[Türkistan]]’a Alevi dâîlerinin yayılmaları'', Sayfa 50, Hilmi Ziyâ Neşriyâtı, Ahmet Sait Tab’ı, 1940.</ref><ref><sup>'''''a'''''</sup> <sup>'''''b'''''</sup> [[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''Mezhep Cereyanları – [[Alevîler]]’in mühim fa’aliyete geçmeleri ve [[Türkistan]]’a Alevî dâîlerinin yayılmaları'', Sayfa 50, Hilmi Ziyâ Neşriyâtı, Ahmet Sait Tab’ı, 1940.</ref><ref>İran, [[Taberistan]] eyaletinde [[Zeydî-Alevîler Hanedanlığı|Zeydî-Alevîler]]: <nowiki>https://iranicaonline.org/articles/alids-of-tabarestan-daylaman-and-gilan</nowiki></ref>
 
=== Fatımiler devrinde Alevîler ===
{{Ana|Fatımiler|Fatımiler devrinde Aleviler}}
;Abbasiler ile Fatımiler arasındaki Hilafet mücadeleleri
O asırlarda, Doğu İslam Alemi [[Bağdat]]’taki [[Abbasiler]] ve Mısır’daki [[Fatımiler]] olmak üzere iki ayrı merkezin etrafında toplanmışlardı. Batıda ise [[Suriye]] [[Emeviler]]i’nin çöküşünden sonra hayatta kalmağa muvaffak olabilen Endülüs Emevileri vardı. Bütün bu merkezlerin hepsi de Hilafet makamını kendilerine mâletmek maksadıyla diğer muhasımlarıyla en kanlı çekişmelere girmekten asla geri kalmıyorlardı. [[Fatımiler]], [[Ehl-i Beyt]]’e olan akrabalıklarından dolayı kendilerinin Hilafet makamına lâyık olduklarını ileri sürmekteydiler. Abbasiler’in Sünni mezhebini redetmekte ve Hânedan-ı Âlevîyye’ye (Seyyid ve Şerifler) müntesip olduklarını hatırlatacak bir ad ile kendilerini tüm [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]]’nin mutlak temsilcisi ve Hilafet makamının da vârisi olarak görmekteydiler. Sünniliğe aykırı mezhepleri kabullenmiş olan hükûmetlerden [[Büveyhoğulları|Büveyhîler]], Rüstemdârlar, [[Bâvendîler]] ve tüm [[Alavîler|Taberistan Alevîleri]] [[Fatımiler]]i Halife olarak tanımakta, [[Samânîler]], [[Gazneliler]], [[Selçuklular]] da [[Abbasiler]]’in Halifeliğini kabul etmekteydiler.
 
=== Şîʿa-i Bâtın’îyye tarikâtlarının Türkler arasında yayılması ===
{{Batıniyye}}
==== Selçuklular Devrinde Batıni hareketleri ====
{{Ana|Batıni|Selçuklular|Büyük Selçuklu Devleti|Selçuklular devrinde Bâtınîliğin Türkler arasına yayılması}}
Hulefa-yı [[Fatımi]] [[dâ’î]]lerinin [[Abbasiler]]’in hükümran oldukları ülkelerde kuvvetli bir propaganda teşkilâtı oluşturdukları sıralarda şiîliğin korunması adına çok dikkatli davranan [[Selçuklu]] hükümdarları da Sultan Tuğrul’un itikaden [[Mu'tezile]]’den olan,[[Kerrâm’îyye|Kerrâmîlik]]<ref>Profesör Şerafeddin Yaltkaya, ''Muhammed bin Kerrâm'', Mülga İlâhiyat Fakültesi Mecmuası.(Kerrâmîlik Mezhebi’nin kurucusu olan [[Kerrâm’îyye|Muhammed bin Kerrâm]] H. 190 / M. 806 yılında Sicistan’daki Rezenç şehrinde doğmuştur. Nişabur ve Belh şehirlerinde tahsil gördü. Bütün malını satarak “Fakirlik” mesleğini icra etti. H. 230 / M. 845 yılında Mekke’ye geldi ve beş yıl orada kaldı. Sırtında bir post, başında keçeden bir küllah olduğu halde müritleriyle birlikte dolaşarak kendi mezhebini yaymağa çalışıyordu. Başına toplanan kırk bin müridiyle birlikte [[Herat]]’tan kovuldu. Yirmi sene kadar Kudüs’te oturdu ve orada öldü. [[Mürcie]] ile [[Mücessime]]’den olup, [[Allah]]’ı cisim olarak itikat eder, kat’iyen te’vili kabul etmezdi.)</ref> mezhebine mensup veziri Amidû'l-Melik gibi [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]]’nin en önemli dâîlerinden biri tarafından istenildiği bir şekilde yönetilmekteydi. Selçukluların Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemesiyle birlikte Selçuklu ordularıyla birlikte yürüyen [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] [[dâ’î]]lerinin nüfuz alanı da Anadolu’nun içlerine doğru yayılmaktaydı.
 
;Türkler’in eski dini inancı
[[Alâeddin Atâ Melik Cüveynî|Âlâ’ed-Dîn Cüveynî]]’nin ifadesine göre eski Türkler kendi dini reislerine Tuyuk <ref>''Türk – Moğol Tarihi'', Cilt 2, Sayfa 49, Dökini tercüme.</ref>, dinlerine ise Arapçada kullanılan Namus ve Nevâmis-i İlâhiye kelimesinin ilk kökü olan Nom ismini vermişlerdi. Yunancaya Numus – Havus şeklinde geçen bu kelime "ezelî irâde ve mukaddesât" manâsında, Sanskrit dilinde ise Tanrı<ref>''Havz’ûl-Hayât''. [Hindistan’da ''fakir'' adı verilen meslek üyelerinin yaptığı ibâdetlerde bu kelime özel bir şekilde telâffuz edilmektedir.]</ref> kelimesinin karşılığı olarak kullanılıyordu. Türkler kendi ruhânîlerine Tüyun/Tuyon, kâhin ve sihirbazlarına ise Kam adını veriyorlardı.<ref>[[Alâeddin Atâ Melik Cüveynî|Âlâ’ed-Dîn Cüveynî]], ''Cihân-Kûşâ.''</ref> Ayrıca Türkler, dini kitaplarına da Nom, Tüyunlara da Nomiler derlerdi. İslamiyet’ten sonra ise [[Oğuzlar]] Kamlarına ''ozan'' adını verdiler. ''Şâmân'' kelimesi ise bunun Avrupalılar tarafından bozulmuş haliydi. Şâmânlar, toplumda doktorluk, sihirbazlık ve kâhinlik olmak üzere üç ayrı mesleği birlikte icrâ etmekteydiler. Büyük Türk düşünürü [[Ziya Gökalp|Ziya Gök Alp]]’e göre Avrupalılar tarafından yanlış olarak Şâmânizm olarak adlandırılan Türkler’in eski dinlerinin asıl doğru isminin Tuyonizm olması gerekir.<ref>[[Ziya Gökalp|Gök Alp, Ziya]], ''Türk Medeniyeti Tarihi,'' Sayfa 25.</ref> Yine [[Ziya Gökalp|Ziya Gök Alp]]’in savunduğu fikirlere göre, Türklerin dini başlangıçta her ne kadar naturizm olarak algılanmaktaysa da gerçekte bu bazı rumuzlardan ibaret olan ve birtakım timsallere tapınılan sembolizmdir. Farklı şartlar altında yaşayan toplumlar arasına yayılmış olan bu itikad sisteminde din ile sihrî birbirinden ayıracak olursak, bir tarafta bir nev’i [[Animizm]]’den ibaret bir [[Şamanizm|Şâmânîlik]], öte tarafta da mâbudlar ve kâinat sistemine mâlik olan bir Tuyonizm görülür.<ref name="Gökalp">[[Ziya Gökalp|Gök Alp, Ziya]], ''Eski Türkler’de din'', Dar’ül-Fünun Edebiyat Fakültesi mecmuaları, Sayı 5, Rûmi 1332.</ref>
 
;Türk Mistisizmi
{{Ana|Mistik|Şaman|Şamanizm|Tengriism|Türk mitolojisi|Yakutlar}}
Kökleri Orta Asya [[Şaman|Şâmânlığına]] kadar dayanmaktadır. [[Şamanizm|Şâmânîlik]] Grönland’dan Doğu Sibirya’ya kadar yayılan geniş bir alan üzerinde yaşayan birçok Türk-Moğol kavimleri, hattâ Laponlar ve Eskimolar arasında yaygın olan ortak bir sihrî dîn sistemidir.<ref>J. A. Mac. Culloch, ''Shamanism, Ancyclopedia of Religion and Ethnic'', James Hastings.</ref> İslamiyet ve Hristiyanlığın tam olarak nüfuz etmeyi başaramadığı yörelerde halâ hâkim olan bu din, onların sonradan girdiği bölgelerde bile ikinci plânda yaşamaktadır.<ref name="Gökalp" />
Milâdî Sekizinci yüzyıldan beri Türkler arasında yayılmağa başlayan [[Budizm]], [[Mani dini|Manichéisme]], İslam ve Hristiyanlık etkilerine rağmen [[Şamanizm]], bütün ''bir dini Panthéon''’a sahip olan dinler gibi yabancı itikatları bünyesine toplayan geniş bir kayıtsızlık hali göstermesi nedeniyle, kuvvetinden pek bir şey kaybetmemiştir. Bu nedenle de [[Şamanizm]]’e Türk paganizmi adını vermek hiç de mübağalalı olmaz. Onda en belirgin surette görünen nitelik gök tabakaları, ahiret ve mabûdlar âlemi ile zenginleştirilen bir Çoktanrıcılık yanında, yine aynı zenginliğe hâiz olan bir Natürizm’in süregelmesidir.<ref>[[Ziya Gökalp|Gök Alp, Ziya]], Eski Türkler'de içtimâî teşkilât''.</ref>
Gerek sihir gerekse dîn şeklinde Türk [[mistisizm]]inin izlerinine aşağıda yeniden gözden geçirilen Türk itikadlarında da rastlamak mümkündür:
* [[Yakutlar]] insanın ölümünden sonraki kaderi hakkında pek müphem bir fikre sahiptir. Böyle bir soru onları kesinlikle alâkadar etmez. [[Cennet]] ve [[Cehennem]] hakkında herhangi bir fikre sahip değildir. Öte âlem ile alâkalı görüşleri Yunan veya Arap mitolojisindeki gibi réel (şe’ni) ve mahsus unsurlardan müteşekkildir.<ref>Radlof, ''Aus Sibérian,'' Cilt 2. (Yunanlarda ateşten bir nehri geçen sandal, Serbére, öteki âlemin menkıbeleri sembolden âri ve tamamiyle réel’dir. [[Kur'an-ı Kerîm]]’deki cennet tasvirleri de aynı mahiyettedir. Bedreddin Simavî, Varidat’ın baş tarafında “Umuru ahiret cühelânın zu’mettikleri gibi değildir; âlemi emr, âlemi gayb, yani âlemi melekûttur. Cennet hur, kusûr, enhar,.. ve emsali şeyler maanii zâhiresine münhasır değildir.” – Musa Kâzım Efendi tercümesi.)</ref> Aralarından çoğu ahiret hayâtını bile düşünmezler.
* Bütün Animistler gibi ruhların tekrar yaşadıkları eski topraklar etrafında dolaştığına ve insanları rahatsız edeceğine inanırlar.<ref>Bu ruhların etrafta dolaşması hâdisesinden başka bir de [[tenasüh]] fikri mevcuttur ki, bu surette onu Arya dinlerindeki misterlere benzetmek olasıdır.</ref> Ruh hakkındaki tasavvurları tamamıyla maddî ve mahsus eşya tasavvuruna bağlıdır. Ruh, insandan ayrı olup ağırlığa ve mekâna sahip olan bir mevcudattır. Bu ferdî ruhların üstünde yukarı ve aşağı göklerde büyük cetlerin mâbutlaşmış olan ruhları vardır. Onlar da her şeyden önce maddî bir varlığa sahiptir. Yerler, içerler, kızarlar ve tüm beşerî ihriraslara sahiptirler. Onlarla insanlar arasında bazen dostça bazen de düşmanca ilişkiler mevcuttur.
{{Ayrıca bakınız|Paganizm|Tengricilik|Animizm|Sembolizm|Mistisizm}}
;Moğol istilâsında Batınilerin rôlleri
Moğol istilâsı esnasında [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]]’nin tahrikâtı sebebiyle Moğol mezaliminin sahası epey genişlemişti. [[Save]] ve [[Nişapur]] şehirlerinin tahrip edilmesinden sonra [[Mazenderan]] ülkesini istilâ eden Moğollar [[Batıniler]]'in kışkırtması neticesinde önce bütün Sünnileri öldürdüler, daha sonra da bu harekâtın ne kadar ahlâkî olduğunu bilumum Şiileri katletmek suretiyle kanıtladılar.<ref>''Sahaif’ûl-Âhbar'', Cilt 2, Sayfa 675.</ref>
Bu devirde [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]]’nin [[Dâ’î]]-yi Â’zamlık makamında [[Sabbahiyye|Hükümet-i Melâhide-i Batıniyye Reisi]] [[II. Muhammed (Haşhaşi)|II. Muhammed]] oturmaktaydı. [[Alamut|Elemût]]’un propagandaları neticesinde Bağdat’taki çok önemli [[Şii]] teşkilâtı, bütün [[Batıni]] âlemini yönetmekte olan [[Sabbahiyye|Hükümet-i Melâhide-i Batıniyye]] merkezine bağlandı.
 
;Batıni ve tasavvuf
[[Tasavvuf]]un [[Şiilik]] ile alâkalı olduğu ve bazı mutasavvıfların müteşeyyî’ oldukları bilinmekle beraber, bu olguyu bütüne yayarak tasavvuf Şiilikten doğmuştur ve her ikisinin kökeni de İran’dadır demek mümkün değildir. Tasavvufun kökeni epey eski zamanlara dayanmaktadır. Yeni Eflâtunculuk, Yunan felsefesi, Kabalizm ve İran etkilerinin henüz oluşmamış olduğu eski devirlerde de tasavvuf hareketlerine rastlamaktayız. Bu ilk mistiklere ait eserlerden günümüze kadar elimizde kalanları bulunmamakla beraber, sadece rivayet ve menkıbeleri hayâtta kalmıştır.
[[Tasavvuf]]a Helenistik etkiler [[Hâkim Tırmızî]]’den sonra [[Fârâbî]]’nin getirdiği yenilikler sayesinde girmeye başlamıştır. [[Şii]]/Müteşeyyî’ [[Sufilik|Sûfîlerle]] [[Sünnilik|Sünni]] [[mutasavvıf]]ları birbirleriyle karıştırmamağa özen göstermek gerekir. Bu nedenledir ki, İslam ortadoksluğundan farklılık gösteren her fikir hareketinin Şii veyahut da [[Şiilik]] ve [[Batıni]] ile ilgili olduğunu ileri sürmek hatalı olur. [[İslam]]î felsefe akımlarından bazılarının hiç de [[Batıni]] olmamalarına rağmen kendilerini dışarıya karşı böyle göstermektedirler.<ref>[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''[[Türkler|Türk]] Tarihinde Mezhep Cereyanları – [[Tasavvuf]]un [[Şii]]likle münasebeti,'' Sayfa 268, Ahmet Said Baskısı, 1940.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Bâtıni|Şiilik|Tasavvuf|Kabbala|Felsefe|Hâkim Tırmızî|Fârâbî}}
 
;Göçebe Türk kabilelerinin dini inanç ve akidelerinin kaynakları
[[Maveraünnehir|Maverâünnehir]] ve Suğud ülkelerine dolaşan göçebe Türkler, Arap haricîliğinden tutun da [[Mani dini|Manichéisme]] ve [[Mazdek]] gibi eski İran kökenli dinlerin etki alanlarına girmiş oldular. Kûfe’den nakledilen elli bin hâne Irak Nebtîleri ve Suriye Nusayrîleri gibi çeşitli toplulukların inançlarının kalıntılarıyla, eski Nestûrî ve Yâkûbî Hristiyanları ile Şâmânîlerin akideleri de hep bu Tûrânîler’in mânevî dünyalarının havasını etkilemekteydi. Bu nedenledir ki, göçebe Oğuz Türklerinin itikadları arasında birbirleriyle tezat teşkil eden pek çok inanışlar mevcuttu. Bu çeşitli itikadlar [[Samânîler]] ve [[Gazneliler]]’in hâkim oldukları çevrelerde [[Büyük Selçuklu İmparatorluğu|Büyük Selçuklu Devleti]]’nin kuruluşu esnasında Türk kabileleri arasında tüm canlılığıyla yaşamağa devam etmekteydi. Bu inançların kaynakları hakkındaki bilgilere ise ancak Sultan [[Gazneli Mahmud]]’un Hindistan seferi esnasında [[Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî]] gibi senelerce [[Budist]] tapınaklarında yaşamış ve araştırmalar yapmış olan âlimlerin eserleri sayesinde erişilebilmişti.<ref>''Ahvâl-ûl’Hind.'' [Köprülü Mehmed Paşa Kütüphanesi’ndeki yazma nüsha, İstanbul. Sachau: İngilizce tercümesi; Kıvâm’ûd-Dîn Efendi: Türkçe tercümesi].</ref>
{{Ayrıca bakınız|Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî|Gazneli Mahmud|Gazneliler}}
 
==== Anadolu Selçukluları devrinde Alevîlik hareketleri ====
{{Ana|Anadolu Selçuklu Devleti|Anadolu Selçukluları devrinde Aleviler}}
Bu devirde Anadolu’da Batıniliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes’ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes’udiye tekkesi temsil ediyordu. [[Anadolu Selçukluları]]’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde [[İlhanlılar]]’ın himâyesi altında [[Şii]]liği neşreden "Bâtınû'l-Mezhep Babalar" tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar’ın nüfuzuyla Mes’udiye Medresesi müderrisi [[Sünnilik|Sünni]] âlimlerden Şeyh Mecdüddîn İsâ azledilerek yerine [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]]'nin en değerli [[dâ’î]]lerinden Şems’ûd-Dîn Ahmed Baba atandı.
 
;Batıniliğin Türkler arasında yayılması
Horasan Erenleri<ref>[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''Türk tarihinde mezhep cereyanları – Yedinci ve Sekizinci Hicret asırlarında Anadolu’da [[Şii]]lik,'' Sayfa 161, Ahmet Said Baskısı, 1940.</ref> nâmıyla Oğuz boyları arasında kendilerine yer edinen [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] [[dâ’î]]leri ve millî lisân ile konuşarak halkın ruhiyatına pek uygun telkinlerde bulunan Batıni Babalar iptidaî şerait içerisinde yaşamlarını idâme ettirme mücadelesi sürdüren ve şehirliliğin ince yaşam tarzını bilmeyen Oğuzların bir kısmına kendilerini birer veli olarak tanıtmayı başarıyla becermişlerdi. [[Batıniler]], süslü nâzım lisanından bir şey anlamayan bu aşiretler arasında düzenledikleri sazlı ve şaraplı meclislerde geçmişin tüm hurafe ve efsanelerini halka nakletmek suretiyle insanların gönüllerinde yer ediniyorlardı.
 
;Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması ve Alevî-Batıni Babaların Anadolu’ya yayılması
Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküşünün başlangıcı olan [[II. Gıyaseddin Keyhüsrev|Gıyaseddîn-i Keyhüsrev-i Sâni]]’nin Kösedağ yenilgisi ( H. 640 / M. 1243 ) üzerine Anadolu’nun tamamı Moğollar’ın denetim alanı içerisine girdi. Anadolu’nun tamamı Aksaray’da ikâmet eden ve barışı tesis etmek ile görevlendirilmiş bir Moğol valisi tarafından yönetilmekteydi. İşte bu fetret devrinde, [[Celaleddin Harezmşah|Celâl’ed-Dîn Harzem Şâh Menküberti]]’nin ordularıyla Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Batıniye dervişleri de devletin takibatından kurtulmuş olarak faaliyetlerini serbestçe sürdürmekteydiler. Anadolu’nun her tarafında [[Şii]] ve [[Batıni]]-Alevî babalar tarafından art arda zâviyeler açılmaktaydı. [[I. Rükneddin Mesud|Sultan Mes’ud Evvel]]’in Amasya’daki tekkesine [[Baba İlyas|Baba İlyas Horasanî]] gibi [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtın]]’îyye Mezhebi’nin en meşhur bir [[dâ’î]]si postnişin olmuştu. Vaktiyle, [[İlhanlı]] saraylarında mâkam ve mevki sahibi olan Şii âlimler [[Anadolu Selçukluları]]’nın [[Moğollar]]’ın himayesi altına girmeleri fırsatından istifadeyle Anadolu’ya yayıldılar.
{{Ayrıca bakınız|Kösedağ Savaşı}}
===== Baba İshâk Halifeliği’nin ilanı =====
{{Ana|Baba İshak ayaklanması}}
Müridi [[Sâd’ed-Dîn Köpek]]’in [[Anadolu Selçuklu]] vezîr-i â’zamlığına yükseltilmesi ve kazandığı başarılardan son derece memnuniyet duyan [[Baba İshak|Baba İshâk Kefersudî]], o zamana kadar [[Baba İlyas|Baba İlyas Horasânî]] nâmına yaptığı dâvetlerden vazgeçerek kendisini ön plâna çıkarmağa başladı. Yirmi bin ihtilâlciden oluşan bir kuvvet ile H. 632 / M. 1235 yılında huruç hareketi başlattı. Emîrû'l-Müminîn Sadrü'd-Dünya ve’d-Dîn ve [[Baba İshak|Resûlullâh Baba İshâk]] ünvânıyla hâlifeliğini ilan etti. El-Mukannaʿ benzeri bir şekilde [[Muhammed]]’in ruhunun Ali’ye, Ali’den de kendisine [[hulûl]] ettiğini iddia ediyordu.
Şimşat, Urfa, Kefersud, Maraş, Ayintâb’dan gelen ve Suriye kıt’asındaki Halep Batıni merkezinden takviye edilen binlerce fedainin katılmasıyla birdenbire elli bin kişilik büyük bir ordu haline dönüşen [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] fırkaları [[Amasya]], Tokat, [[Sivas]], [[Çorum]]’dan batıya doğru ilerlemeye ve civar şehirlere saldırmağa başlamışlardı. Batıni [[Babâîlik|Babâî]] Ordu’su önlerine gelen bütün engelleri yıkıp hızla Konya’ya doğru ilerliyorlardı. [[Babâîlik|Babâ'îler]]’in bu huruç hareketi karşısında tecavüze uğrayan memleketlerin seçkinleri, ulemâ ve eşrafı [[Mısır]]’a, Pâyitaht [[Konya]]’ya ve Anadolu’nun diğer hücra köşelerine doğru kaçışmaktaydılar. Sonunda durumun vahameti ve ihtilâlin ne kadar geniş bir alana yayıldığı hükümdara anlatıldı. İhtilâlin müsebbipleri arasında olduğu anlaşılan [[Baba İshâk Kefersudî]]’nin müridi [[Sadeddin Köpek|Vezîr Sâd’ed-Dîn Köpek]] derhal i’dam edildi.
{{Ayrıca bakınız|Baba İshâk Kefersudî|Sâd’ed-Dîn Köpek}}
 
===== Hacı Bektaş Veli =====
{{Ana|Baba İlyas|Baba Haydar|Hacı Bektaş Veli|Baba İshâk Kefersudî|Barak Baba}}
Meşhur [[Velâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Velâyet-Nâme]] onu [[Şii]]liğin unvan mezhebini taşıyan [[Cafer es-Sadık|Câ’fer-i Sâdık]]’tan [[Beyazid Bistâmî]]’nin getirdiği hırkayı giymiş olan Lokman Perende vasıtasıyla [[Hoca Ahmed Yesevî]]’ye bağlar. [[Velâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Velâyet-Nâme]] üzerinde uzmanlaşmış yazarların naklettiklerine göre [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektaş]]’ın tarikât silsilesi önce Baba Haydar’a, ondan da Lokman Serhasî’ye, ve oradan da [[Baba İlyas|Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî]] vasıtasıyla [[Hoca Ahmed Yesevi]]’ye bağlanmaktadır. [[Âşık Paşa]] tarihinde ise Hacı Bektaş [[Horasan]]’dan Menteş adındaki kardeşiyle beraber Sivas’a gelerek [[Baba İlyas|Baba İlyas Horasanî]]’ye mürid oldular. Bu intisaptan sonra Hacı Bektaş önce Kayseri’ye oradan da Kırşehri’ne geldi, sonra da Karacahöyüğe yerleşti. Buna göre [[Hoca Ahmed Yesevî]] müridlerinden olduğuna dâir rivayetin doğru olmadığı anlaşılıyor.<ref>[[Fuad Köprülü]], ''Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar'', Sayfa 75. (Baba Haydar’ın vefât tarihinin M. 1222, [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektaş]]’ın ise doğum tarininin M. 1209 olduğu göz önüne alınacak olunursa Baba Haydar’ın vefâtında [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektaş]] henüz on üç yaşındaydı. Daha evvel müridi olması halinde bu rivâyetin mümkün aksi takdirde ise zayıf olduğu aşikârdır.)</ref>
 
=== İlhanlılar devrinde Alevîler ===
{{Ana|Moğollar|İlhanlılar|Olcaytu|İlhanlılar devrinde Aleviler}}
H. 656 / M. 1258 yılında Bağdad Abbasileri’nin çökmesi sonucu Mısır’a kaçmayı başaran aynı aileden “[[Mustansır (Abbasi-Memlük)|Mûstensir bil-Lâh Ahmed bin Zâhir]]” [[Memlûk|Mısır hükümdarı]] [[Baybars|“Melik Zâhir” ''(Baybars)'']] tarafından M. 1261 tarihinde hilâfete geçirildi. Bu durum “Alevîler” tarafından eskiden kendilerine ait olan Fatımi hilâfet makâmının gasp edilmesi olarak algılandı. Fatımi halifelerinin yeniden canlandırılması ve Mısır’ın gelecekteki siyasi güvenliğinin teminat altına alınmasına yönelik bir tedbir mahiyetinde olan bu hareket, yeni Mısır Abbasi hâlifesinin konumunu da Mısır hükümdarının yanında bir tekke şeyhinden fazla bir nüfuza sahip olamayan bir kukla durumuna indirgiyordu. Durumun kendi aleyhlerine vahim bir şekilde geliştiğini çabuk kavrayan Alevîler olanca güçlerini Moğol Kaanları’nın teveccühünü kazanmak için sarfetmeğe başladılar.
 
[[Ebû Said Bahâdir Han]]’ın H. 736 / M. 1336 tarinde vefatı üzerine [[Hülagû|Hulâgû]]’nun erkek evlâdından gelen soyu da böylece tamamen kurumuş oldu. [[Ebu Said Bahadır|Ebû Said]]’in vefâtını müteakip ortaya bazı küçük devletçikler ortaya çıktı. Bu yeni ''“Emaretler”'' arasında en fazla göze çarpan iki hükûmetten birisi ''“[[Çobanoğulları|Emîr Çoban]]”'' diğeri ise ''“İlkâniyan”'' adını alan [[Celayirîler|Celâyiroğulları]]’ndan ''“Emîr Hasan”'' sülâlesiydi. [[Muzafferiler|Muzafferîler]] de, [[Serbedâriler|Serbedârlar]] da siyâsi birer oluşum yarattıktan sonra Timur’un ortaya çıkmasıyla yok olup gittiler.<ref>''Düvel’il-İslamiyye,'' İngilizceden tercüme eden Hâlil Edhem, Sayfa 356.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Ebû Said Bahâdir Han|Çobanoğulları|Celayirîler|Serbedâriler|Muzafferiler}}
=== Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde Anadolu’da Batınilik ===
{{Ana|Osmanlı Devleti|Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde Aleviler}}
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde [[Osman Gazi]]’nin kayınpederi ''“[[Şeyh Edebali]]”'' ile [[Yıldırım Bayezid]]’in eniştesi ''“Emîr Şems’ed-Dîn-i Buharî”'' tarafından, Kirmastı’da meşhur ''“Geyikli Baba”,'' Antalya Elmalı’da ''“[[Abdal Musa|Abdal Mûsâ]]”'' ve Eskişehir Karacahisar’da ''“Kumral Baba”'' gibi daha birçok “[[Şîʿa-i Bâtın’îyye]]” dâîleri adına zâviyeler yaptırılarak bunlara büyük vakıflar bağlanmıştı. Kazdağı yamaçlarında yaşayan Yürükler’in haraç rüsumları ''“Emîr-i Buharî”'' zâviyesine tahsis edilmişti.<ref>[[Edremit, Balıkesir|Edremit]] kazasının Mülga Mehâkimî Şer’îyye Sicilleri.</ref><ref>[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Tahir Harimî]], ''Tarihte Edremit Şehri''.</ref>
[[II. Murad|İkinci Murad]]’ın ise her şehirde muakkak bir tekke yaptırdığı ve [[III. Murad|Üçüncü Murad Han]]’ın ise tasavvufî şiirleriyle [[Osmanlı Padişahları]] arasında ayrıcalıklı bir mevkiye sahib olduğu bilinmektedir. Fatih’in ûlema ve şeyhlere verdiği önemi ise Mevlânâ Câmî’ye gönderdiği paralardan ve [[Maveraünnehir|Maverâünnehre]] bulunduğu ihsanlardan anlaşılmaktadır. Fatih, Hoca ÛbeydʿAllâh-ı Ahrar’ın halifelerinden Şeyh’ûl-İlâhî Semâvî’yi de [[Edremit, Balıkesir|Edremit]]’ten alıp İstanbul’a getirtmişti. Ayrıca, [[Sadreddin Konevi|Sadr’ed-Dîn Kunevî]]’nin “Cem’ûl-Gayb” isimli meşhur eserini şerhettirmiş ve İstanbul Zeyrek yokuşunda adına bir de zâviyye inşâ ettirmişti. [[Velâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Vilâyetnâme-i Hacı Bektaş-ı Veli’yyûl Horasanî]]’ye göre Batı Anadolu’nun fütuhatı [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektaş]]’ın hâlifeleri sayesinde gerçekleştirimiş olup, [[Osman Gazi]]’de [[Hacı Bektaş Veli|Hünkâr]]’dan nâsip alanlar arasındandır.<ref name=":4">[[Velâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Velâyetnâme-i Hacı Bektaş-ı Veli’yyûl Horasanî]].</ref><ref>Mevlânâ Câmî, ''Nefahât-ûl’Üns''.</ref><ref>Siret Celâl’ed-Dîn-i Menkûbernî.</ref><ref>Necip Asım, ''Türk Tarihi''.</ref>
[[Dosya:Orhan - Manyal Palace Museum.JPG|200px|küçükresim|[[Orhan Gazi|Sultan Orhan]] tarafından yapılan teftişler neticesinde [[Baba İlyas|Baba İlyas Horasanî]] hulefasından Sultan Höyüğü Vakfı’na ait ''Geyikli Baba'' Alevî tekkesi padişahın iltifâtlarına mazhar olmuş ve Padişah tarafından buraya pek çok hediyeler gönderilmişti.<ref name="Hayrullah">Hayrullah Efendi, ''Hayrullah Efendi Tarihi,'' Cilt 3, Sayfa 80.</ref>]]
 
==== Ahilik ve Alevîlik ====
[[Anadolu Selçukluları]] dönemi ile [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı Devleti]]’nin kuruluşu sürecinde Âhilik Anadolu’daki sosyal yaşantının gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Kendi kural ve kurullarına sahip, günümüz esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Âhilik Teşkilatı iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardım severliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir.
[[Âhiler]]’in reisi olan ve [[Kırşehir]]’de yaşayan [[Ahi Evran]]’nın [[Hacı Bektaş Veli]] ile de dostlukları vardı. [[Sivas]]’taki [[Âhiler]] çok geniş bir teşkilâta sahip oldukları gibi [[Babâîlik|Babâîler]] ile de sıkı münasebetlerde bulunuyorlardı. [[Bayburt]]’taki [[Âhiler]]’in başkanlığına ise Âhi Emîr Ahmed Bayburdî getirilmişti.
{{Ayrıca bakınız|Ahi Evran|Âhiler}}
 
==== Erenler ====
Alevîlik tarihinde yer edinmiş, üstün vasıflara sâhip efsanevî özelliklere hâiz bilgelerin, evliyâ ve uluların tamamını tanımlamak maksadıyla kullanılan isimdir. Osmanlı Türkleri’nin başlattığı fetihlerin en ön saflarında giden, geyiklere binerek düşmanı ürküten, bazen yeşil elbiselere bürünerek beyaz atlara binen, doğaüstü güçlere sahip olduklarına inanılan bu efsanevî erenlerin aniden düşmanın gözlerine görünmeleri ve birdenbire hâsımlarının karşılarına dikilmeleri şeklinde hikâye edilen ve Bâtınû'l-Mezhep Babalar tarafından sürekli olarak anlatılan bu masallar o devrin ilkel zihinlerine birer [[kerâmet]] olarak sunulmaktaydı. Bunları nakleden [[Batıni]]-Babaların sayıları ise gün geçtikçe artmaktaydı.<ref>[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''Mezhep Cereyanları – [[Osmanlı İmparatorluğu]] devrinde [[Şii]]liğin tahrikâtı ile çıkan isyân ve ihtilâller: [[Tekke]]nin saçtığı [[kerâmet]] propagandaları'', Sayfa 210, Ahmet Sait Tab’ı, 1940.</ref>
 
==== Türkler’de aşiret teşkilâtı ====
Türkler bidâyette yirmi dört boya ayrılmışlardı.<ref>Mahmud Kaşgârî, ''Divân-ı Lûgât’it-Türk.''</ref> [[Oğuzlar]] hesapsız aşiretlerle, [[Uygurlar]] yüz yirmi boya, Orta Asya’dan göç etmeğe başladıklarında ise Türkler dört bin boya bölünmüşlerdi.<ref>[[Ebu Said Bahadır|Bahâdir Han]], ''Şecere-i Evşâl-i Türk''.</ref> [[Oğuzlar]]’ın bu yirmi dört boy teşkilâtı bütün Türk devletlerinin esasları arasında dâima görülmektedir. [[Selçuklular]], [[Eyyubiler]], [[Kölemenler]], [[Akkoyunlular]], [[Harezmşahlar]], ve [[Anadolu Türkmenleri]] de hep aynı teşkilâtı sürdürmüşlerdir.
 
===== Oğuzlar’da aşiret teşkilâtı =====
[[Oğuzlar]] kendi aşiretlerine ''öz'' adını verirlerdi. Her aşiret bir ''il'' ile birleşmiş ve o ilin bir parçası olarak kendine yer ayırmış olup, aşiretin bağımsız hayâtı yoktu. ''İl'' ise tam teşekkül demekti. [[Tatarlar]]’da ise aşiret tamamen bağımsızdı. [[Tatar]] kavmî birçok şubelerden oluşmaktadır. Her aşiret kendisine mahsus husûsî bir alana sahiptir.<ref>Fazl’ûl-Lâh Reşidî, ''Câmi’ût-Tevârih.''</ref> [[Çerkesler]]’deki aşiret yapısı da [[Evliya Çelebi]] tarafından nakledilmektedir.<ref>[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Tahir Harimî]], ''Tarihte Edremit Şehri – Türk Aşîretleri.''</ref>
{{Ayrıca bakınız|Oğuz boyu|Oğuzlar}}
 
===== Anadolu’daki Alevî Türkmen aşiretlerinin yerleşmesi hâdisesi =====
[[Ebu Said Bahadır|Sultan Ebû Said Bahâdir Han]]’ın H. 736 / M. 1336 tarinde vefâtından sonra bu [[Türkler]] elli iki aşirete ayrıldılar. Her yüz haneye bir bey seçilerek [[Anadolu Selçukluları]] tarafından [[Bizans İmparatorluğu|Bizans]] sınırlarına yerleştirildiler. [[Malatya]], [[Kayseri]], [[Sivas]], [[Amasya]] taraflarında yurt edinen bu kabileler Selçuklular’ın yıkılmasını müteakip ait oldukları mezhepleri sebebi ile, ve [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] babalarının da teşvikleri neticesinde dâima İran’a tâbi olmuşlardı.<ref>Şerâf’ed-Dîn-i Yezdî, ''Zafer-Nâme.''</ref> [[Anadolu Selçukluları]] ile mezhebî ihtilâf halinde bulunan bu aşiretler, [[I. Alaeddin Keykubad|Âlâ’ed-Dîn-î Key-Kûbâd-ı Evvel]] ve [[II. Gıyaseddin Keyhüsrev|Gıyas’ed-Dîn-i Key-Hüsrev-i Sâni]] gibi hükümdarların mutasavvıflara karşı göstermiş oldukları sâmimi alâkaları gördükçe, devletle aralarında olan ihtilâfı unutuyorlardı. Gelgelelim, Babâîler İsyânı neticesinde devletin şüphe ve tereddütlerinden kurtulamayan bu aşiretler, Uç Beyleri tarafından yönetilmekte olan vilâyetlere dağıldılar.
{{Ayrıca bakınız|Ebû Said Bahâdir Han}}
===== Şii ve Alevî Türkmen aşiretlerinin Osmanlılara bağlanması =====
Selçuklular’ın yıkılmasından sonra Uç Beyleri ile birlikte bağımsızlıklarını ilan eden Osmanlılar’ın denetimi altındaki bölgelere [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] [[dâ’î]]leri de yerleşmişlerdi. Aynı zamanda İran’a tâbi olan ve kendilerine tarhedilen vergi yükümlülüklerinin altında şiddetle ezilen aşiretler [[Yıldırım Bayezid]] tarafından taltif edildiler. [[Kadı Burhan’ed-Dîn]]’in hâkim olduğu memleketleri [[Yıldırım Bayezid]]’ın zaptetmesiyle buralarda yurt edinmiş olan bütün aşiretler de [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı Devleti]]’nin yönetimini tanıdılar.<ref>İbn-i Hacer, ''Dürer’ûl-Kâmine''.</ref><ref>Aziz bin Ardeşir Ester-Âbadî, ''Bezm Rezm.''</ref>
 
==== Alevî-Bektaşiliğin Anadolu’da yayılması ====
Horasan'dan Anadoluya gelen Alevî Türkmen Pîri Hacı Bektaş Velî halifelerinden [[Tavas]], Uşak, [[Söğüt, Bilecik|Söğüd]], [[Balıkesir]], [[Edremit, Balıkesir|Edremit]]’e kadar uzanan ve Akdeniz ile bağlantı kuran yörelerde, güneyde ise [[Barak Baba|Burak Baba]] gibi daha birçok dâîlerle birlikte [[Osman Gazi]]’nin yurdunda [[Söğüt]] ile Sakarya Nehri kıyılarında, ve yükseklerdeki Türkmen ve Yörük yaylâlarında dolaşan Kumral Baba benzeri birçok [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] [[dâ’î]]leri Kocaeli bölgesine yerleşen Türkler arasında Batıniliği yaymaktaydılar.<ref>Hayrullah Efendi, ''Hayrullah Efendi Tarihi,'' Cilt 2, Sayfa 36.</ref>
 
==== Osmanlılar üzerindeki Bektaşi etkisi ====
[[Orhan Gazi]]’nin cülûsuna kadar geçen süre zarfında kendilerini mutasavvıf olarak tanıtmış olan bazı babaların nüfuzları, bunların Osmanlı Devleti tarafından rehberlikleri kabul edilecek derecede artmıştı. [[Osman Gazi]]’ye elifli taç giydirdiği rivayet edilen [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektaş]] ile [[Orhan Gazi]]’nin kardeşi Âlâ’ed-Dîn Paşa’nın [[Şeyh Edebali]] hankahına mensup birer derviş olmaları bu etkinin ne kadar kuvvetli olduğunun bir delilidir. Bu şiddetli tesirler neticesinde Osmanlı ülkelerinde [[Bektaşilik]], [[Melamilik|Melâmîlik]], [[Hurûfîlik]] gibi [[Şîʿa-i Bâtın’îyye]] şubeleri kolayca yayılmaktaydı. [[Orhan Gazi]] tarafından bir velî olarak benimsenen Key’alû Baba Bursa’nın fethinde bulundu. Hâlbuki, Osmanlı Devleti kurulduğu ilk günden itibaren [[Sünnilik|Sünni]] bir devlet yapısına sahipti.<ref>[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''Mezhep Cereyanları – Anadolu [[Şii]]liğinin çok mühim iki cephesi: [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlılar]] üzerinde [[Bektaşilik|Bektaşi]] nüfuzu'', Sayfa 187, Ahmed Said tab’ı, Hilmi Ziya neşriyâtı, 1940.</ref> Buna rağmen Hoylu / Tokatlı [[Barak Baba|Burak Baba]]’nın Osmanlılar’daki benzeri olan bu [[Şii]] dervişin Keremyan Emîri ile Turgut Alp’ın şeyhi olduğu bilinmektedir. [[Orhan Gazi]]’nin [[İnegöl]] ilçesini Key’alû Baba’ya dirlik olarak tahsis ettiği ve vefâtından sonra da mezarının üzerine büyük bir türbe inşa ettirdiğini Şekayık kaydetmektedir.<ref>[[İbn-i Hallikân Kenârî]], ''Şekayık'', Cilt 1, Sayfa 74.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Şeyh Edebali|Hacı Bektaş Veli|Barak Baba|Osman Gazi|Orhan Gazi}}
 
=== Timur dönemindeki Şiilik propagandalarının Anadolu Alevîliği üzerine tesirleri ===
{{Ana|Timur|Timur İmparatorluğu|Timur'un Anadolu'yu istilâsı döneminde Alevîler}}
Seyyid Kâsım Envar’in neşriyât alanında yürüttüğü kuvvetli [[Şiilik]] propagandaları ve bütün müridleri aracılığıyla gerçekleştirdiği şiddetli etkiler, Sünni Hükûmet-i Gürgânîye’yi çok güç durumlara düşürmüştü. Şâhrûh’a süikasd tertiplemiş olan Ahmed Lûr ile Fadl’ûl-Lâh Ester-Âbâdî’nin hemşirezâdesi olan Hoca Adude'd-Dîn de Seyyid Kâsım Envar’in müridlerindendi. [[Şiilik]]’ten ortaya çıkan yeni mezhepler arasında bulunan [[Hurûfîlik]] te yine bu ekibin yoğun gayretleri sayesinde zuhur etmişti.<ref>''Ravzat’ûs-Safa''.</ref>
[[Şah Ni'metullah-i Velî ''(Nûr'ed-Dîn Kirmanî)''|Seyyid Ni'met’ûl-Lâh Gürgânî ''(Şâh Ni'met’ûl-Lâh-î Velî )'']] ile Seyyid Ali Hemedânî müridleri bilhassa İran ve Azerbaycan yolu üzerinden bu âkideleri etrafa yayarak Anadolu’ya gelmekteydiler. Seyyid Ali Hemedânî’nin Baba Haydar hakkındaki medhiyelerinin dillerde dolaştığı bu devirde Anadolu’ya göç eden Seyyid Kâsım Envar’in müridleri Anadolu’da halktan hem rağbet görmekte, hem de teveccüh ve iltifatlara mazhar olmaktaydılar.<ref>''Ravzat’ûs-Safa,'' Cilt 6, Sayfa 324.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Şah Ni'metullah-i Velî ''(Nûr'ed-Dîn Kirmanî)''|Ni'metullahî Tarikâtı|Nesîmî|Hurûfîlik|Bektaşilik Tarikatı}}
 
== <small><u>Anadolu Alevîliği’nin gelişmesinde etkin rol alan şahsiyetler ve alâkalı etkileşim grupları arasındaki yakınlıklar şeması</u></small> ==
{{Ana|İslamiyet|Alevîler|Kızılbaşlık|Bektâşîlik|Câferiyye Şiiliği|Arap Aleviliği|Safevîler}}
{{Alevîyye}}
 
== Hurûfîlik – Bektaşilik Tarikatı ve Sefevilik Tarikatı – Kızılbaşlık ==
{{Ana|Hurûfîlik|Bektaşilik Tarikatı|Safevi Tarikatı|Safevi Devleti|Kızılbaşlık}}
Anadolu’da 13. Asra damgasını vuran [[Babâîlik]] hareketinin devamı niteliğinde olan ve İran Şiîliği’nin yayılmasına hizmet eden iki büyük tarikât, 14. Asrın sonlarında ortaya çıkan [[Şii]]liğin [[Hurûfîlik]] mezhebinin şiddetli tesirleri altında faaliyetlerini sürdüren [[Bektaşilik]] ile, 15. Asrın sonlarında ortaya çıkan ve 16. Asrın başlarında Anadolu’da derin izler bırakan [[Şah İsmail Hatai|Şah İsmâ‘il Safevi]]’nin takipçilerinin oluşturduğu [[Kızılbaşlık]] olmuştu.
{{Ayrıca bakınız|Nesîmî|Hallâc-ı Mansûr}}
=== Hurûfîliğin Bektaşilik üzerinde yarattığı tesirler ===
{{Ana|Hurûfî-Bektâşî inancı}}
[[Dosya:Orde van Ali Perzie 1880 Gritzner 001.jpg|küçükresim|sağ|240px|[[Bektaşilik]] ve [[Kızılbaşlık]]’ta kendisine [[İsmet]] ''(Günahsız)'' sıfatı atfedilen [[Ali]]<ref>Dabashi, ''Theology of Discontent'', p.463</ref> tasviri; [[İslam peygamberi]] [[Muhammed]]’den sonra [[İslam]]iyet’i kabul eden ilk erkek olarak resmedilmiş.]]
[[Hurûfîlik]] akımı İranlı bir [[Şii]] [[mutasavvıf]] olan [[Fazlullah Esterabadî|Fazlullah Esterabâdî]] tarafından kuruldu. Helep sınırlarından Batı Anadolu’ya doğru hareket eden Hurûfîler [[Nesîmî|Seyyid Nesîmî]]’nin H. 820 / M. 1417 yılında Halep’te i’damından sonra Irak’tan [[Azerbaycan]]’a, ve oradan da Doğu Anadolu’ya kadar olan bölgelerde [[Hurûfîlik|Hurûfîliği]] yaydılar.<ref>''Keşf’ûz Zû-Nûn'', Cilt 1, Sayfa 401.</ref> [[Nesîmî]]’nin Divânı ve menâkıbnâmesi birçok mutasavvıf için iyi bir kaynak ve sermaye teşkil etti. [[Nesîmî]], daha Fazlullah Esterabâdî’nin Hurûfîlik mezhebinin ortaya çıkmasından beş asır önce yaşayan [[Hülul|Hulûl]] ve ilhada yönelik söylemleri nedeniyle de aynı âkıbeti paylaşmış olan [[Hallâc-ı Mansûr]]’un muıkibi olarak telâkki edildi. Aslen Tasavvufî olan Hurûfîler, aynı zamanda [[Mücessime]]’den olduklarından ötürü [[Allah]]’ı cisimden berî (münezzeh) olarak ve [[Batıni]]liğin esas umdesi olan temel inançları nedeniyle de Fazlullah Hurûfî şeklinde tecelli ettiğine itikat ederler.<ref>İbn-i Hacer, ''Enbe’ül-Gumur.'' [Köprülü Mehmet Paşa Kütüphanesi, No: 1005-1009].</ref>
{{Ayrıca bakınız|Alevîlik|Hurûfîlik|Fazlullah Esterabadî|Bektaşilik|Tasavvuf|Câferîlik|Seyyid Nesimi|Pir Sultan Abdal}}
==== Hurûfîler’in Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergâhı’na sığınmaları ====
H. 796 / M. 1394 yılında [[Hurûfîlik]] akımının kurucusu "[[Fazlullah Esterabadî|Fazlullah Esterabâdî]]" i’dam edilince, başta damadı "Aliyyû'l-A’lâ" olmak üzere [[Hurûfîlik|Hurûfîler]]’in çoğu Kırşehir’deki Hacı Bektaş Dergâhı’na sığındılar. Böylece [[Hurûfîlik|Hurûfîliği]] Kırşehir’de Hacı Bektaş Tekkesi’nin yoldaşları arasında Hünkâr’ın tâlimatı diyerek yaymaya başladılar. H. 822 / M. 1419 yılında vefat eden ve kendisini Hacı Bektaş’ın hâlifesi olarak tanıtan Aliyyû'l-A’lâ adındaki bu [[Hurûfîlik|Hurûfî]] babasının bütün tâlimatı günümüzdeki [[Bektaşilik|Bektaşi]] inanışlarıyle tam bir ittihad göstermektedir. Aynı zamanda bu tarikâta, ''âşık'' adı verilen ellerinde saz ve koltuklarında şarap tulumbaları taşıyan şahsiyetleri getirenler de [[Hurûfîlik|Hurûfîler]]’dir.<ref name="İshak Efendi">Hoca İshak Efendi, ''Kâşif’ül-Esrâr.''</ref><ref name="Clement Huart" />
 
==== Hurûfîlik ve Bektaşilik'te mukaddes addedilen risaleler ====
Bektaşilik Tarîkatı [[Hurûfîlik|Hurûfî]] tesirlerine maruz kaldıktan sonra, [[Hurûfîlik|Hurûfîliğin]] inanış ve kuramları hakkındaki esasları içeren [[Fazlullah Esterabadî|Fazlullah Esterabâdî]]’nin Câvidannâme’si, Şeyh Sâfî’nin Hakikâtnâme’si, Ali’ûl-A’lâ’nın Mâhşernâme’si, [[Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev-i Sânî|Emîr Gıyâs’ed-Dîn]]’in Üstüvânâme’si, Frişte Oğlu’nun Ahiretnâme’si ve yine bu konuda yazılmış olan Aşıknâme, Hidâyetnâme, Mukaddeme’t-ûl-Hâkayık, Muharremnâme-i Seyyid İshâk, Nihâyetnâme, Tûrabnâme, Miftâh’ûl-Gayb, Tuhfet’ûl-Uşşak, Risâle-i Nokta, Risâle-i Hurûf, Risâle-i Fazl’ûl-Lah, ve Viran Abdal risalesi<ref name="Clement Huart">[Bu risalelerin önemli bir bölümü Gibb koleksiyonunda “Clement Huart” tarafından yayınlanmış ve “Rıza Tevfik” tarafından bir ''Mukaddime'' yazılmıştır.]</ref> gibi eserler [[Bektaşilik|Bektaşî Tarîkatı]] canlarının üstâdları tarafından saygıyla birer kutsal kitap muamelesine tâbi tutulmaktadır.
{{Ayrıca bakınız|Batıni|Kalenderîlik|Haşhaşilik|Hurûfîlik|Bektaşilik}}
 
=== Kızılbaş ve Safeviler ===
{{Ana|Şeyh Cüneyd|Şeyh Haydar|Şah İsmail Hatai|Safevi Devleti|Safevî-Kızılbaş tarihi}}
[[Safeviler]] adlarını bir Alevî Türkmen olan Sultân Ali el-[[Halvetiyye|Halvetî]] <ref>[[Abdülbaki Gölpınarlı]], Türkiye'de Mezhepler ve Tarikatlar, İnkılâp Yayınevi, 1997.</ref><ref name=":5">Elvan Çelebi'nin ''"Menâkıbu'l Kudsiyye-Fi Menâsıbi'l-Ünsiyye"'' adlı eserinin ilk bölümü Alevî Türkmen Horasan Pîri ''[[Dede Karkğın]]'' hakkında günümüzde elde kalan en önemli kaynağı teşkil etmektedir.</ref><ref name="savoryeiref" /> [[Zahid Gilani|Tac’ed-Dîn İbrahim Zahid el-Geylânî]]’nin kızı “Bibi Fâtıma” ile evlenen ve böylece [[Zahid Gilani|Tac’ed-Dîn]]’in vefâtından sonra da kendi adıyla anılan [[Safev’îyye|Safevi Tarikatı]] kuran [[Safiyüddin İshak|Safî’ûd-Dîn-i İshâk Erdebilî]]’den almaktadır. [[Şeyh Cüneyd]] devrinde [[Şii]]liğin “[[İmamiye-i İsnaaşeriye|İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye]]/[[Onikicilik]]” mezhebini resmen benimseyen [[Safeviyye]], [[Şeyh Cüneyd|Cüneyd]]’in torunu [[Şah İsmail Hatai|İsmâ‘il]] zamanında kurulan [[Safevi Devleti]]’nin de altyapısını oluşturdu.
[[Dosya:Sheikh-safi tomb.JPG|küçükresim|315px|[[Safev’îyye]]’nin kurucusu [[Safiyüddin İshak|Safî’ûd-Dîn İshâk Erdebilî]]’nin [[Türbe]]si.]]
[[Şah İsmail Hatai]]’nin himâye altına almak istediği Anadolu Alevîleri [[Çaldıran Muharebesi]] esnasında aralarındaki mezhebî akrabalıktan dolayı [[Safeviler]]’e destek verdiler. [[Safevi]] ordusundaki askerler, kafalarına [[Şah İsmail Hatai|İsmâ‘il]]’in babası [[Şeyh Haydar]]’ın icâdı olan ve On İki İmam inancını anımsatmak maksadıyla da on iki kıvrımlı, kızıl renkli kumaş ile sargılanan mihverler taktıklarından ötürü ''Kızılbaş'' olarak adlandırıldılar.
{{ayrıca bakınız|Zahid Gilani|Halvetiyye|Safiyüddin İshak|Safeviyye|Sadreddin Musa}}
==== Kızılbaşlığın kökeni: Kızıllar ''(Muhammira)'' Mezhebî ====
{{Ana|Muhammed bin el-Hânifîyye|Keysân’îyye|Ebû Mûslim Horasanî|Sinbâd’îyye|Hûrrem’îyye}}
Muhammira ''(Kızıl Giyinenler Fırkası)'' Mezhebi, [[El-Mukannaʿîyye]], [[Hûrremdîn’îyye]] ve Kûl’îyye gibi aslen [[Mazdek]]çi olan fırkalar tarafından oluşturulan mezheplerin mensuplarını tanımlamada kullanılan bir ortak üst kimlik tâbiriydi. [[Hûrremdîn’îyye]] [[Mezheb]]i ise aslen [[Azerî]] ve [[Türkmen]] boylarından oluşan [[Bâbek’îyye]] ve Mâzyâr’îyye fırkalarından müteşekkildi. ''[[Bû’ Müslim’îyye]], Muhammira, ve İshâk et-Türk’îyye'' gibi hep Türkler’den oluşan bu mezheplerin tamamı Rizâm’îyye mezhebinin uzantıları olup Riyâh’îyye fırkası ile birlikte Râvend’îyye’nin taraftarlarından müteşekkil olan mezheplerdi. Bu mezheplerin hepsinin ortak yanlarıysa itikaden [[Mücessime]]’den olmaları ve Muhtâr’îyye, Hâşim’îyye, Kebr’îyye mezhepleri gibi Şiîlik'ten olan ve ''[[Ali]]’nin oğullarından [[Muhammed bin Hânifîyye]]’nin hilafetini esas alan [[Keysanîyye|Keysânîyye]] mezhebinden türeyen kollar'' olmalarıydı.<ref>Mustafa Öz, ''Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü,'' Ensar Yayıncılık, İstanbul, 2011. ''([[Keysanîyye|Keysân’îyye]] (Muhtâr’îyye/Keysân’îyyet-ûl-Hullas, Hâşim’îyye (Harb’îyye, Muâv’îyye/Cennâh’îyye (Hâris’îyye), Beyân’îyye), Râvend’îyye (Rizâm’îyye ([[Ebu Müslim Horasani|Ebu Müslim’îyye]] (Sinbâz’îyye, Berkûk’îyye, Havâl’îyye), Muhammira (Mukannaʿîyye, [[Babek Hürremi|Hürremdîn’îyye]] ([[Babek Ayaklanması|Bâbek’îyye]], Mâzyâr’îyye, [[Kızılbaşlar]]), Kûl’îyye), İshâk et-Türk’îyye), Riyâh’îyye), Kebr’îyye) [[Mezhep]]leriyle alâkalı maddeler).''</ref> [[Abdülbaki Gölpınarlı]]'ya göre ise Kızılbaşlar Hûrremîler'in ruhânî torunlarndan başka bir şey değillerdi.<ref>Roger M. Savory (Kaynak: [[Abdülbaki Gölpınarlı]]), Encyclopaedia of Islam, "Kizil-Bash", Online Edition 2005</ref>
{{Ayrıca bakınız|Mübeyyezâ|Sinbâd’îyye|Zerdüştlük|Mazdekçilik|Babek Ayaklanması}}
 
==== Safevî Tarîkatı ve Alevîlik ====
{{Ana|Karakoyunlular|Cihan Şah|Şirvanşahlar|Akkoyunlular|Uzun Hasan}}
;Karakoyunlular’ın Safevilik Tarîkatı’nın itikadi eğilimleri üzerindeki tesirleri
İran’da zamanın en güçlü hanedanı olan [[Karakoyunlu]] hükûmdârı [[Cihan Şah]] [[Şeyh Cüneyd]]’e [[Erdebil]]’i terk etmesini aksi takdirde şehri yakıp yıkacağını bildirmişti.<ref name="savoryeiref">RM Savory, ''Safavids'', ''Encyclopedia of Islam'', 2. baskı.</ref> Bu hâdise üzerine [[Şeyh Cüneyd]], [[Karakoyunlular]]’ın hasımları olan [[Akkoyunlu]] [[Uzun Hasan]]’dan sığınma talebinde bulunmuş ve daha sonra da [[Uzun Hasan]]’ın kızkardeşi Hatice Begüm ile evlenerek bu ilişkiyi bir akrabalığa dönüştürmeyi başarmıştı. [[Şeyh Cüneyd]]’in [[Şirvanşahlar]] üzerine düzenlenen bir seferde ölümü üzerine yerine geçen oğlu [[Şeyh Haydar]] da, [[Uzun Hasan]]’ın [[Trabzon Rum İmparatorluğu]] Prensesi Theodora Despina Hatun’dan olan kızı “Martha Âlemşâh Begüm”<ref name="Anthony Bryer 1975">Anthony Bryer. "Greeks and Türkmens: The Pontic Exception", ''Dumbarton Oaks Papers, Vol. 29'' (1975), Appendix II - Genealogy of the Muslim Marriages of the Princesses of Trebizond</ref> ile evlendi. Bu evlilikten doğan [[Şah İsmail Hatai|İsmâ‘il]] ise daha sonra [[Safevi Devleti]]’ni kurdu. [[Uzun Hasan]]’ın Pontus Rum Prensesi Theodora Despina Hatun<ref>Peter Charanis. "Review of Emile Janssens' ''Trébizonde en Colchide''", ''Speculum'', Vol. 45, No. 3 (July 1970), p. 476.</ref> ile evlendirilmesinin sebebi ise Theodora Despina’nın babası [[IV. İoannis (Trabzon imparatoru)]]’un kendi ülke toprakları olan [[Trabzon Rum İmparatorluğu]]’nun Osmanlı istilâsından korunması için [[Uzun Hasan]]’nın yardımına muhtaç olmasıydı.<ref>Anthony Bryer, ''open citation'', p. 136.</ref>
{{Ayrıca bakınız|IV. İoannis (Trabzon imparatoru)|Trabzon Rum İmparatorluğu}}
[[Dosya:Safavid-star.png|küçükresim|200px|[[İsfahan]]’da Şâh Camiindeki [[Safev’îyye]]’nin işareti olan [[Safevi Devleti|Safevi]] Yıldızı.]]
;Akkoyunlu Şii Hükûmeti devrinde Anadolu’da Alevîlik hareketleri
Sekizinci hicrî asırda [[Anadolu]] hemen hemen tamamıyla [[Şii]] bir hüviyete bürünmüştü. Harezm’den geri dönen aşiretler, asırlar boyunca çeşitli mezhep mücadelelerinden bitâp düşmüş bir çevrenin sâhip olduğu itikadları da beraberlerinde getirmişlerdi. [[İlhanlılar]]’ın yıkılması ve Moğol saraylarında yaşayan Şii ulûlarının buralardan tardedilmelerinden sonra Diyâr-ı Bakir Türkmen Beyliği’nin oluşumuna kadar geçen süre zarfında bu aşiretler bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdi.
Diyâr-ı Bakir Türkmen Beyliği’nin [[Akkoyunlu]] Aşîreti tarafından kurulması üzerine [[İlhanlı]] ve [[Moğollar|Moğol]] saraylarını terk eden [[Şii]] âlimleri bu topraklara sığındılar. Çünkü [[Akkoyunlu]] Hükûmeti [[Şii]]liği resmî mezhebi olarak kabuletmişti. H. 837 / M. 1434 tarihinden sonra [[Şiilik]] olanca gücüyle [[Anadolu]]’daki intişarına devam etmekteydi. H. 892 / M. 1487 yılında [[Karakoyunlular]] [[Akkoyunlular]] tarafından mağlûp edilince ülkeleri ellerinden çıktı. Bilâhare [[Akkoyunlular]] da H. 907 / M. 1502 tarihinde Nahçivan civarında [[Şah İsmail Hatai]] ile giriştikleri meydan muharebesini kaybederek tarih sahnesinden silindiler.
{{Ayrıca bakınız|Moğollar|İlhanlılar|Şiilik|Karakoyunlular|Akkoyunlular}}
;Şiiler’in kurduğu Safevi Hükûmeti devrinde Anadolu’daki Şîa-yı Batıniyye hareketleri
[[Akkoyunlular]] çökmesi üzerine [[Şah İsmail Hatai]] önce [[Tebriz]]’i kendisine payitaht edindi ve sonra da buradan İran’ın tamamının fethine başladı. Dokuzuncu hicrî asrın [[Şii]]’ûl-[[Mezhep]] [[mutasavvıf]]ları arasında seçkin bir yere sâhip olan “Hoca Ahmed Hitlânî” ve onun baş müridi olan Seyyid Muhammed Nûrbahş [[Safeviler]]’in ortaya çıkmasında çok mühim gayretler sarfederek başlıca rolü üstlendiler.
{{Ayrıca bakınız|Şiilik|İmamiye-i İsnaaşeriye|İmâmet (Şia i'tikadı)|İmâmet (Onikiciler Şiîliği i'tikadı)|Safevi Devleti}}
 
==== Safevi – Osmanlı siyasi mücadelesi ====
[[Dosya:The Battle between Shah Ismail and Shaybani Khan.jpg|200px|küçükresim|[[Şah İsmail]] ile [[Şeybani Hanlığı]] kurucusu [[Börçigin]] Ebu'l-Khayr Han arasındaki savaşta [[Kızılbaşlar]].]]
[[Safevi Hanedanı|Safevi Türkmen Hanedanı]] doğu ve batısında yer alan [[Sünnilik|Sünni]] otoriteli devletlere karşı kendi istiklâlini sürdürebilmenin yolu olarak gördüğü için, İran’da [[Şii]]liği resmi bir devlet mezhebi şekline sokmaya ve İran’ın çeşitli mıntıkalarında yaşayan [[Sünniler]]e de zorla kabul ettirmeye karar verdi. Siyasî bir maksada yönelik olan bu harekete karşı da, [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı Devleti]]’nin Kanuni Süleyman döneminden itibaren [[Sünnilik|Sünniliği]] yüceltmesi ve [[Safeviler]]in [[Anadolu]]'da ve [[Rumeli]]’de sürdürmekte oldukları [[Şiilik]] yanlısı ittikadlarına mukabelelerde bulunması dini sebepleri öne sürerek ulaşılmaya çalışılan siyasi amaçlara dayalı mücadeleler olarak görülür.<ref>Barthold, W., ''İslam Medeniyeti Tarihi, [[Fuad Köprülü|Professör Dr. Fuad Köprülü]]’nün Geniş, izah, düzeltme ve ilâvelerle tercümesi,'' Sayfa 245, Türk Tarih Kurumu Baskısı, Ankara, 1963.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Sünnilik|Osmanlı Devleti|Şiilik|Safevi Devleti|Kızılbaşlık}}
 
=== Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Kızılbaş – Bektaşi meseleleri ===
{{Ana|Osmanlı Devleti'nde Alevi zulmü|Celali isyanları|Kuyucu Murat Paşa|Vaka-i Hayriye|Dersim ayaklanmaları}}
Tarihi İpek Yolunun kara bölümünü kontrol eden ve bu ticareti elinde bulunduran Türkmenler’in gittikçe güçlenerek Karadeniz ve Akdeniz’deki limanlara inmeleri başta [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlılar]] olmak üzere [[Ceneviz]] ve [[Venedikliler]]'i telaşlandırmıştır. [[Safevi Devleti|Safevi]] [[Şah İsmail]]'in daha fazla batıya gelmemesini isteyen Osmanlılar [[Çaldıran]]'da [[Şah İsmail|Şah İsmâ‘il]]'in ordusunu haince katlederek bölgede kesin hâkimiyet sağlamıştır. Yükselme ve varlık döneminde sessiz kalan Alevîler, [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı Devleti]]’nin duraklama döneminde çiftçilerin vergi sorunları ''(ekonomik),'' [[Tımar sistemi]]’nin bozulması ''(askerî)'' ve iyice teokratikleşen yönetim gibi nedenlerle [[Celali ayaklanmaları]]nı başlattılar. Bu ayaklanmalar [[Kuyucu Murat Paşa]] ve [[IV. Murad]] gibi padişah ve sadrazamlar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminde [[Pir Sultan Abdal]]’ın bir vali tarafından asılması üzerine sorunlar yeniden baş gösterdi ve [[Sivas]] bölgesi ayaklanmaya başladı. Daha sonra, [[Amasya]] ve Tokat bölgelerinde başlayıp süren ayaklanmalara, [[Tanzimat]] sonrasında [[Tunceli]] de katıldı. Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde [[Dersim ayaklanmaları]] ile devam eden [[Celali ayaklanmaları]] [[Türkiye]]’nin kurulmasıyla sona ermiştir.<ref>Elvan Çelebi'nin ''"Menâkıbu'l Kudsiyye-Fi Menâsıbi'l-Ünsiyye"'' adlı eserinin ilk bölümü Alevî Türkmen Horasan Pîri ''Dede Garkın ve Cumhuriyet dönemlerindeki Alevîler'' hakkında günümüzde elde kalan en önemli kaynağı teşkil etmektedir.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Şah Kulu Baba Tekeli isyanı|Baba Zünnun İsyanı|Kalender Çelebi İsyanı|Koçgiri İsyanı|Dersim İsyanı}}
 
== Alevîlerin (Seyyid / Şerif) Nesebi ve Türkmen Tarikat Kültür gelenekleri ve Türk Tarihindeki rolleri ==
{{Ana|Alevîlik|Bektâşîlik||Câferîlik=|Hoca Ahmed Yesevî=}}
Alevîlik, [[İslam]]î-[[Batıni]] öğretisini gündeme kadar ulaştıran Ehl-î Beyt İmamların (On İki İmamlar) Tasavvufî Alevî-Tarikat silsilesi olup, mensupları Alevîlerin Ehl-î Beyt kökenli Seyyid ve Şerif oldukları bilinmektedir.<ref name=":5" /> Alevîler ([[Seyyid]] / [[Şerif]]), Hoca Ahmed Yesevî'nin Hacı Bektâş Velî'ye olan emri üzere ve Safevî Türkmen Hanedan ile Osmanlı İmperatorluğu dönemlerinden çok eskiden, yani daha Osmanlı İmperatorluğu kurulmadan önce, fakat Osmanlı'nın da kurulmasında çok büyük bir önemli rolü olan Hacı Bektâş Velî ve kendisiyle birlikte gelen 90.000 Horasanlı Alevî-Türkmen Pîr ve Şeyh vasıtasıyla Anadoluya, yani günümüz Türkiye Cumhuriyetine kadar ulaşan Türkmen ve Müslüman bir toplumdur.<ref name=":1" /><ref name=":2" /><ref name=":4" /><ref name=":6">İslam'ın Ali'nin Ailesi - Ehli Beyt ve ilk Alevîler, Tarih ve Din araştırmacı yazarı; Teresa Bernheimer, ISBN 978-9944-61-167-1, Tekin Yayınevi [ISBN 9789944611671]</ref><ref name=":3" /> ''Alevî-Türkmen'' veya Alevî-Bektâşî kimliğini Anadoluya yaymış kitleler arasında yeralan Alevî Pîrleri, Emevî ve Abbasî (radikal Sünni otorite ve saltanat devletleri) tarafından yağmalanmış olup içersinde mezheplere parçalanan İslam'ı yeniden canlandırmaya ve hurafelerden kurtarmak üzere Anadoluya yerleştiler.<ref name="Türkistan" /> Ardından [[İslam]] [[tasavvuf]]unun Alevî-[[Bektaşîlik|Bektâşî]] (Câferîlik) üzerinde oluşturduğu en saf ve ilk dönemdeki İslamîyet anlayışıdır. Alevî Türkmen Müslümanlar Ortaasya, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyaları arasında çok yaygın ve barışsal bir toplumdur.<ref name=":0" />
{{Ayrıca bakınız|Alevîlik|Bektâşîlik|Câferîlik|Bâtınîlik|Şiîlik}}
[[Dosya:Zoroastrian Fire Temple in Yazd.JPG|240px|küçükresim|İran'da Safevî Türkmen Hanedanı dönemine ait İslamî-Bâtınî (Tasavvufî) bir Alevî-Türkmen Mescidi (Cem Evi / Niyâz Evi).]]
;İran’daki Alevî Türkmen İslamî-Bâtınî öğretileri ve muhafaza etmeleri (sırr tutmak)
Emevî ve Abbasî (radikal Sünnî saltanat otoriteli devletler) istilâsına uğramadan evvel, İran’da dini bir birlik mevcut değildi. Alevî toplumun Mescidleri ([[Cemevi|Cem Evi]] / [[Cemevi|Niyâz Evi]]), [[Tekke]], [[Zaviye (din)|Zaviye]] ve [[Dergah|Dergahı]] [[Bâtınîlik|İslamî-Bâtınî]] öğretinin korunma amacıyla dağlık bölgelerde olmakla birlikte gizli meydanında oldukları döneme ait birçok bu tür Alevî Müslüman toplumuna ait Mescidleri mevcuttur. [[Sasânîler]] Devri’nde yönetimin zorbalıklarına rağmen resmî ve bağımsızlıklarını korumuşlardır.<ref name=":1" /> Böylece Alevî Müslüman toplumuna yönelik yapılan radikal sünnilerin şiddetli takipleri dahi bu gibi Alevî Mescid (Cem Evi / Niyaz Evi) dairesinde yapılan ibadetlerin ve zikir âyînlerin gizli ya da âşikâr olarak yaşamalarına engel olamamıştı.<ref name=":6" /><ref name=":3" />
{{Ayrıca bakınız|Alevîlik|Bektâşîlik|Câferîlik|Irak Türkmenleri|İran Türkmenleri}}
;İran'da İslamiyetin ilk döneminden günümüze kalan ve hâlen etkin olan Alevi Türkmen kültüründeki Bayramlar
Moğol istilâsından sonra ise İranlı Alevi Türkmenlerin günümüze miras kalan ve hâlâ etkin olan Nevruz Bayramı gibi âdet ve âyinleri tamamen kaybolmayıp asırlarca hayâtiyetlerini sürdürmüştü. Bilhassa hâlâ Azerbaycan'da etkin olan meşhur [[Türkler|Türk]] bayramlarından olan [[Nevruz]] Bayramı bu gibi âdetlerin başında yer almaktaydılar. Hattâ İran’ın İslam bayramlarından en önemlisi olan [[Gâdir-î Hum|Gadir-î Hum]] ve [[Nevruz]] Bayramları [[İslam]]’ın içinde kendisine çok ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. [[Gâdir-î Hum|Gadir-î Hum]] Bayramı,'' ise İran Moğollar tarafından istilâ edilene dek ''Mihr'' ayının başında kutlanmaktaydı. İran’da bütün eyaletlerde Abbasî ve Emevîler tarafından tahrip edilmemiş birçok ibadethanelerde mevcûttu. Bunların başında en meşhurlarından olan Mihr Ferbegû,'' Azür Güşnasb ve Mirza Bürzin Mihr adındaki üç büyük ibadethane gelmekteydi.<ref>Mes’ûdî, Ali, ''Mûruc’ûz-Zeheb.''</ref><ref>Mes’ûdî, Ali, ''Kitâb’ût-Tenbih ve’l İşrâf.''</ref>
{{Ayrıca bakınız|Cemevi|Tekke|Semah|Dört Kapı ve Kırk Makam}}
;Abbasiler Devrinde Alevîlerin Abbasî Halifesi ile mücadelesi
Abbasiler döneminde devletin de desteğiyle en önemli gelişme [[Ehl-i Sünnet vel Cemaat|Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat]] denilen ana akım İslami hareketin sistemleştirilmesi oldu. Zındıklık ithamının rejim aleyhtarlarına karşı devletin en mükemmel silahını oluşturduğu söylenir. İbn’ûl-Mukaffa'nın, Basra valisi Süfyan bin Muaviye tarafından öldürtülmesi buna örnek olarak gösterilir. Şair Beşşar İbn-i Bürd'ün [[Mehdi (Abbasi)|Halife Mehdi]]’nin sarayında uzun yıllar geçirdikten sonra vezir Yakup İbn-i Davud’un aleyhinde hicviyeler yazması nedeniyle kırbaçlanarak, şair Ebû Nüvâs'ın [[Emin (Abbasi)|Halife Emîn]]’e telmihen yazdığı şiirler nedeniyle zehirletilerek, her ikisi de zındıklıkla itham edilmek suretiyle, öldürüldükleri söylenir.
 
Halife Ebû Câfer devrinde ise Alevîler nispeten daha iyi muamele gördüler. Abbasi Halifesi'nin Tâbibi Hasib tarafından kendisine açıkça "zındık" diyen biriydi. Aynı halifenin kâtibi Yezid bin el-Feyz de [[Mani dini|Mâni]] idi. Mâniler ve kendilerine Dehrîler adı verilen materyalist filozoflar, Abbasi Halifesi [[Mehdî (Abbâsî halifesi)|Halife Mehdi]] zamanında ise zındıklık suçlamasıyla yargılandılar. İbn-i Râvendî yandaşı olan Salih bin Abdûlkuddus de H. 166 / M. 783 yılında Halife Mehdi tarafından idam ettirilmişti.
{{ayrıca bakınız|Abbasiler|Emevîler devrinde Alevîler}}
 
;Sünni Halifelerin ve mezhebinin Alevîlerle mücadelesi ve tesirleri
[[Dosya:Museum für Indische Kunst Dahlem Berlin Mai 2006 066.jpg|240px|küçükresim|[[Uygur edebiyatı|Uyghur]] Onuncu / On Birinci yüzyıllara ait Abbasî Halifesi El-Mehdi'nin Hint duvar boyamasında resmi. ''"Museum für Indische Kunst, [[Berlin]]-Dahlem" Müzesi''.]]
Sünnî dini eğitimlerinin İslamiyet’in dini âkideleri üzerine de bir hâyli tesirleri olmuştu. Bazı Sünnîlik mezhepleri Mu'tezile iken bazılarıise Eşarî ve Selefî mücadelelerini sürdürürlerken birbirleriyle kaynaşarak, ya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak Sünnîlik mezheplerin tesirine tâbi oldular. İslam âleminde Alevîlerin gelişme devri tam olarak öncelikle [[Mu'tezile]]’nin en güçlendiği zamana ve ikinci derecede de [[Şii|Şî’îliğin]] en kudretli olduğu döneme tekabül etmektedir.
[[Mu'tezile]] reislerinin birçoğu Alevîlerle tasavvufî, dinî ve metafizik meselelerle alâkalı münazaralar yapmak suretiyle mücadele ediyorlardı. Bu karşılıklı yapılan münazaralar esnasında Tasavvufî (Bâtınî) ittikadlarının [[Şiilik|Şiilikten]] bazı [[Sünnilik|Sünnî]] toplumlarınada önemli tesirleri olmuştu. ''[[Mehdi (Abbasi)|Halife Mehdi]]'' zamanında, Ebû Muhammed Hişâm bin El-Hakem, Ebû Ali Muhammed İbn-i Abd’ûl-Vahhab El-Cübbaî, Yahya bin Halid’in kâtibi ve zındıklık ile de itham edilmiş olan Ebû Muhammed Hasan bin Mûsâ el-Nevbahtî, [[Ahmed bin Hanbel|Ahmed bin Muhammed bin Hanbel]], Ebû Muhammed bin Zekeriya er-Râzî ve İbrahim’ün-Nazzam’ın tilmizlerinden Ebû Affan Er-Rakî gibi [[Sünnilik|Ehl-i Sünnet]] (Sünnî) âlim, ve [[kelâm]]cılarının Alevîlerin ve onun âkideleri aleyhine yazmış oldukları kitaplarda Bâtînîlik nitelikleri taşıyan ve hususiyle de Alevîliğe ait bilumum tasavvufi ve ittikadî öğretileri reddetmeye başlamışlardı. Diğer taraftan ise İbn-i Tâlut, Ebû Şâkir’ûd-Deysânî, İbn’il-A’da El-Harizî, Abdülkerîm bin Ebî’l-Evcâ, Salih bin Abd’ûl-Kuddus, Hammad-ı Acered, Yahya bin Ziyâd ve Muti bin İlyâs gibi müellifler Alevîlerin âkidelerini müdaafa eden eserler yazmışlardı.
{{ayrıca bakınız|Sünnîlik|Alevîlik|Bektâşîlik|Câferîlik}}
 
== Türkiye’de ve dünyada Alevîlerin din özgürlüğü hakları ==
Türkiye devleti, [[cemevi|cemevlerine]] ibadethane statüsü verilmesine, Alevî dedelerinin devlet memuru olabilmesine ve Alevîlere özel kamu fonu aktarılmasına olanak sağlamamaktadır. Devlet, Alevîliğin "ne tam olarak bir din olarak ne de İslam’ın bir dalı olarak" görülemeyeceği, "[[Sufi]] (Bâtınî / Tasavvufî) tarikatı olarak" ele alınması gerektiğini, [[Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı|Diyanet]]'in İslam’ın "Sufi yorumuna" hizmet vermediğini ve cemevlerinin cami, mescid, kilise ve sinagogların aksine ibadethane (mabed) kategorisine girmediğini savunmaktadır.<ref name="DW">[http://www.dw.com/tr/aihmden-aleviler-için-tarihi-karar/a-19215641 AİHM’den Aleviler için tarihi karar] DW.com. En son 23 Temmuz 2016 tarihinde erişildi.</ref> [[Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi]] (AİHM), 2016 yılında karara bağladığı davada Türkiye’de devletin Alevîleri resmen tanımaması ve hukuksal statü sağlamamasıyla [[Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi]]’nin din ve vicdan özgürlükleriyle ilgili 9’uncu maddesinin ihlal ettiği sonucuna vardı ve Alevîlerin hiçbir kamusal hizmetten faydalanamamalarını [[dini ayrımcılık]] olarak tanımladı.<ref name="DW"/> Bugüne kadar AİHM'in kimliklerde din hanesi, cemevlerinin ibadet yeri statüsü, [[vicdani ret]] hakkının tanınması ve [[zorunlu din eğitimi|zorunlu din kültürü ahlak bilgisi derslerine]] ilişkin kararlarının hiçbiri Türk devleti tarafından uygulanmadı.<ref>[http://bianet.org/bianet/insan-haklari/174396-aihm-in-alevilerle-ilgili-karari-ne-diyor-ne-demiyor "AİHM'in Alevilerle İlgili Kararı Ne Diyor, Ne Demiyor?"] [[Bianet]]. En son 23 Temmuz 2016 tarihinde erişildi.</ref>
 
[[ABD Dışişleri Bakanlığı]]'nın açıkladığı Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun 2015 yılı raporunda cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına rağmen Alevî öğrencilerin zorunlu din derslerinden muaf olma hakkının reddedilmesi ve Alevîlere yönelik diğer ayrımcı uygulamalara yer verildi.<ref>[http://bianet.org/bianet/insan-haklari/168555-abd-dini-ozgurlukler-raporu-nda-alevilere-ayrimcilik-one-cikti "ABD Dini Özgürlükler Raporu'nda Alevilere Ayrımcılık Öne Çıktı"] [[Bianet]]. En son 29 Ağustos 2016 tarihinde erişildi.</ref>
 
[[İsviçre]]’nin [[Basel]] kantonunda Alevî derneklerinin başvurusu üzerine yerel parlamento 2012 yılında Alevîliği ayrı bir inanç olarak kabul etti.<ref>http://www.haberturk.com/haber/haber/786727-alevilik-resmen-tanindi</ref>
 
== Kaynakça ==
{{Kaynakça|30em}}
 
== Başvuru kitapları ==
{{Kaynak başı|2}}
;Bibliografya
* Arnol’d, ''İntişarı İslam Tarihi,'' Profesör Halil Hâlid tercümesi.
* Asım, Necip, ''Türk Tarihi.''
* Aynî, Bedr’ed-Dîn Mahmud, ''İkd’ûl-Cûmman.''
* Aynî, Mehmet Ali, ''[[Tasavvuf]] Tarihi,''
* [[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''[[Türkler|Türk]] Târihinde [[Mezhep]] Cereyanları.''
* Barthold, W., ''İslam Medeniyeti Tarihi, [[Fuad Köprülü|Professör Dr. Fuad Köprülü]]’nün Geniş, izah, düzeltme ve ilâvelerle tercümesi.''
* Brown, ''İran Edebiyât Tarihi.''
* [[El-Cahız|Câhiz]], ''Kitâb’ûl-Beyân ve’t-Tebyin.''
* – , ''Kitâb Fezâil’ül-Etrak.''
* [[Molla Câmî|Câmî, Mevlânâ]], ''Nefeat’ûl-Üns.''
* Christensen, Arthur, ''[[Saltanat|La regne]] du [[kral|roi]] [[I. Kavad|Kawadh I]] et le [[komünizm|communisme]] [[Mazdekçilik|Mazdakite]].''
* [[Alâeddin Atâ Melik Cüveynî|Cüveynî, Alâ’ed-Dîn]], ''Cihân-Kûşâ.''
* Ebrû, Hâfız, ''Zübdet’ût-Tevârih.''
* Ebû Zehra, Muhammed, ''İslam’da Siyâsî ve İtikadî Mezhepler Tarihi,'' Ethem Ruhi Fığlalı ve Osman Eskicioğlu tercümesi.
* – , ''Mezhepler Tarihi,'' İsmâil Dağ tercümesi.
* [[Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî|El-Birûnî, Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed]], ''El-Âsâr’ûl-Bakiye an-Kurun’il-Hâliye.''
* [[Ziya Gökalp|Gök Alp, Ziya]], ''Eski Türkler’de din,'' Dar’ül-Fünun Edebiyat Fakültesi mecmuaları.
* [[Abdülbaki Gölpınarlı|Gölpınarlı, Abd’ûl-Bâkî]], ''Türkiye'de Mezhepler ve Tarikatlar.''
* Hâsırî, ''İkd’ûl-Ferîd Hâşiyesi.''
* Handmir, Gıyâs’ed-Dîn, ''Habib’üs-Sîyer.''
* [[Tahir Harimî Balcıoğlu|Harimî, Tahir]], ''Naklî İlimler Tarihi.''
* [[Tahir Harimî Balcıoğlu|–]], ''Tarihî Hikmette Sofîyûn.''
* [[Tahir Harimî Balcıoğlu|–]], ''Târihte Edremit Şehri.''
* Hayrullah Efendi, ''Hayrullah Efendi Tarihi.''
* [[Hilmi Ziya Ülken|Hilmi Ziyâ]], ''Mihrap mecmuaları – Anadolu’da dini ruhiyât müşahedeleri.''
* Hüseyin Hüsamettin Efendi, ''[[Amasya|Amas’ya]] Tarihi.''
* İbn-i Arab Şâh, ''Acâib’ûl-Makdur.''
* [[İbn Hâcer el-Askalanî|İbn-i Hacer]], ''Dürer’ûl-Kâmine.''
* – , ''Enbe’ül-Gumur.''
* [[İbn-i Haldun|İbn-i Hâldun]], ''[[Mukaddime]].''
* İbn-i Şahne, ''Ravzât’ûl-Menazır.''
* İbn-i Tikteka, ''Kitâb’ûl-Fahri.''
* İshak Efendi, ''Kâşif’ül-Esrâr.''
* Kaşânî, Ebû-l’Kâsım Abd’Allâh, ''[[Olcaytu]] Tarihi.''
* [[İbn-i Hallikân Kenârî|Kenârî, İbn-i Hallikân]], ''Şekayık.''
* Khârezmî, Muhammed bin Ahmed, ''Mefatîh’ûl-Ulûm.''
* [[Fuad Köprülü|Köprülü, Fuad]], ''[[Türkler|Türk]] Tarihinde İlk [[Mutasavvıf]]lar.''
* Massignon, Louis, ''Essai sur la lexique du [[mistik|mystique]] [[Müslüman|musulmane]].''
* [[El-Mesûdî|Mes’ûdî, Ali]], ''Mûruc’ûz-Zeheb.''
* – , ''Kitâb’ût-Tenbih ve’l İşrâf.''
* Muhsin Fanî, Mûbid, ''Tuhfe-i İsnâ Aşer’îye.''
* Muvaffık el-Mekkî, ''Menâkıb.''
* Öz, Mustafa, ''Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü.''
* [[Yaşar Nuri Öztürk|Öztürk, Yaşar Nuri]], ''[[Ebu Hanife|İmâm-ı Â’zam]] – Savunması <small>Şehid bir önder için Apolocya</small>.''
* – , ''[[En-el Hak]] İsyanı – [[Hallâc-ı Mansûr]] <small>(Darağacında [[Miraç]])</small>.''
* Reşidî, Fazl’ûl-Lâh, ''Câmi’ût-Tevârih.''
* Sıbt İbn’ûl Cezvî, ''Mir’at-ûz-Zaman.''
* [[İbn Nedim|Suver’ûl-Ekalîm, İbn-i Nedim]], ''Fihrist.''
* Süyûtî, Celâl’ed-Dîn, ''Tarih’ûl-Hulefâ.''
* Şehristanî, Muhammed, ''Kitâb’ûl-Milel ve’n-Nihâl.''
* Şerafeddin, M. ''[[Pamir Aleviliği|Pamir İsmâ‘ilîleri]],'' İlâhiyat Fakültesi Mecmuası.
* Yakût’ûl-Hamavî, Ebû Abd’ûl-Lâh, ''Mû’cem’ûl-Büldan.''
* Zeydan, Jorji, ''Medeniyet-i İslam’îyye Tarihi'', Zeki Magemez tercümesi.
 
;Genel tanıtım
* Engin, Ismail & Franz, Erhard (2000). ''Aleviler / Alewiten. Cilt 1 Band: Kimlik ve Tarih / Identität und Geschichte.'' Hamburg: Deutsches Orient Institut (Mitteilungen Band 59/2000). ISBN 3-89173-059-4
* – , (2001). ''Aleviler / Alewiten. Cilt 2 Band: İnanç ve Gelenekler / Glaube und Traditionen.'' Hamburg: Deutsches Orient Institut (Mitteilungen Band 60/2001). ISBN 3-89173-061-6
* – , (2001). ''Aleviler / Alewiten. Cilt 3 Band: Siyaset ve Örgütler / Politik und Organisationen.'' Hamburg: Deutsches Orient Institut (Mitteilungen Band 61/2001). ISBN 3-89173-062-4
* Kehl-Bodrogi, Krisztina (1992). ''Die [[Kızılbaş|Kizilbas]]/Aleviten. Untersuchungen uber eine esoterische Glaubensgemeinschaft in Anatolien. Die Welt des Islams,'' (New Series), Vol. 32, No. 1.
* [[Dimitri Kitsikis|Kitsikis, Dimitri]] (1999). Multiculturalism in the Ottoman Empire: The Alevi Religious and Cultural Community, in P. Savard & B. Vigezzi eds. ''Multiculturalism and the History of International Relations'' Milano: Edizioni Unicopli.
* Kjeilen, Tore (undated). "[http://lexicorient.com/e.o/alevi.htm Alevism]," in the (on-line) ''Encyclopedia of the Orient.''
* Shankland, David (2003). ''The Alevis in Turkey: The Emergence of a Secular Islamic Tradition.'' Curzon Press.
* Shindeldecker, John (1996). [https://web.archive.org/web/20070607084524/http://www.alevibektasi.org/xalevis1.htm ''Turkish Alevis Today.''] Istanbul: Sahkulu.
* White, Paul J. & Joost Jongerden (eds.) (2003). ''Turkey’s Alevi Enigma: A Comprehensive Overview.'' Leiden: Brill.
* Yaman, Ali & Aykan Erdemir (2006). ''Alevism-[[Bektaşi|Bektashism]]: A Brief Introduction'', London: England Alevi Cultural Centre & [[Cemevi]]. ISBN 975-98065-3-3
* Vorhoff, Karin. (1998), “Academic and Journalistic Publications on the Alevi and Bektashi of Turkey.” In: Tord Olsson/Elizabeth Özdalga/Catharina Raudvere (eds.) Alevi Identity: Cultural, Religious and Social Perspectives, Istanbul: Swedish Research Institute, pp.&nbsp;23–50.
* Zeidan, David (1999) "[https://web.archive.org/web/20071203091752/http://meria.idc.ac.il/journal/1999/issue4/zeidan.pdf The Alevi of Anatolia.]" Middle East Review of International Affairs 3/4.
 
;Alevi kimliği
* Erdemir, Aykan (2005). "Tradition and Modernity: Alevis’ Ambiguous Terms and Turkey's Ambivalent Subjects", ''Middle Eastern Studies'', 2005, vol.41, no.6, pp.&nbsp;937–951.
* Koçan, Gürcan/Öncü, Ahmet (2004) “Citizen Alevi in Turkey: Beyond Confirmation and Denial.” ''Journal of Historical Sociology,'' 17/4, pp.&nbsp;464–489.
* Olsson, Tord & Elizabeth Özdalga/Catharina Raudvere, eds. (1998). ''Alevi Identity: Cultural, Religious and Social Perspectives.'' Istanbul: Swedish Research Institute.
* Stokes, Martin (1996). “Ritual, Identity and the State: An Alevi (Shi’a) [[Cem]] Ceremony.”In Kirsten E. Schulze et al. (eds.), ''Nationalism, Minorities and Diasporas: Identities and Rights in the Middle East,'' , pp. 194-196.
* Vorhoff, Karin (1995). ''Zwischen Glaube, Nation und neuer Gemeinschaft: Alevitische Identität in der Türkei der Gegenwart.'' Berlin.
 
;Avrupa'da Alevilik
* Geaves, Ron (2003) “Religion and Ethnicity: Community Formation in the British Alevi Community.” Koninklijke Brill NV 50, pp.&nbsp;52– 70.
* Kosnick, Kira (2004) “‘Speaking in One’s Own Voice’: Representational Strategies of Alevi Turkish Migrants on Open-Access Television in Berlin.” ''Journal of Ethnic and Migration Studies,'' 30/5, pp. 979-994.
* Massicard, Elise (2003) “Alevist Movements at Home and Abroad: Mobilization Spaces and Disjunction.” ''New Perspective on Turkey,'' 28, pp.&nbsp;163–188.
* Rigoni, Isabelle (2003) “Alevis in Europe: A Narrow Path towards Visibility.” In: Paul J. White/Joost Jongerden (eds.) Turkey’s Alevi Enigma: A Comprehensive Overview, Leiden: Brill, pp.&nbsp;159–173.
* Sökefeld, Martin (2002) “Alevi Dedes in the German Diaspora: The Transformation of a Religious Institution.” ''Zeitschrift für Ethnologie,'' 127, pp.&nbsp;163–189.
* – , (2004) “Alevis in Germany and the Question of Integration” paper presented at the Conference on the Integration of Immigrants from Turkey in Austria, Germany and Holland, Boğaziçi University, Istanbul, February 27–28, 2004.
* Sökefeld, Martin & Suzanne Schwalgin (2000). “Institutions and their Agents in Diaspora: A Comparison of Alevis in Athens and Alevis in Germany.” Paper presented at the 6th European Association of Social Anthropologist Conference, Krakau.
* Thomä-Venske, Hanns (1990). “The Religious Life of Muslim in Berlin.” In: Thomas Gerholm/Yngve Georg Lithman (eds.) ''The New Islamic Presence in Western Europe,'' New York: Mansell, pp.&nbsp;78–87.
* Wilpert, Czarina (1990) “Religion and Ethnicity: Orientations, Perceptions and Strategies among Turkish Alevi and Sunni Migrants in Berlin.” In: Thomas Gerholm/Yngve Georg Lithman (eds.) ''The New Islamic Presence in Western Europe.'' New York: Mansell, pp.&nbsp;88–106.
* Zirh, Besim Can (2008) “Euro-Alevis: From Gasterbeiter to Transnational Community.” In: Anghel, Gerharz, Rescher and Salzbrunn (eds.) The Making of World Society: Perspectives from Transnational Research. Transcript; 103-130.
 
;[[Bektaşilik]] / [[Kızılbaşlık]] tarihi
* Birge, John Kingsley (1937). [http://www.hermetics.org/bektashi.html ''The Bektashi order of dervishes''], London and Hartford.
* Brown, John (1927), ''The Darvishes of Oriental Spiritualism.''
* Küçük, Hülya (2002) ''The Roles of the [[Bektaşi|Bektashis]] in Turkey’s National Struggle.'' Leiden: Brill.
* Mélikoff, Irène (1998). ''Hadji Bektach: Un mythe et ses avatars. Genèse et évolution du soufisme populaire en Turquie.'' Leiden: Islamic History and Civilization, Studies and Texts, volume 20, ISBN 90-04-10954-4.
* Shankland, David (1994). “Social Change and Culture: Responses to Modernization in an Alevi Village in Anatolia.”In C.N. Hann, ed., ''When History Accelerates: Essays on Rapid Social Change, Complexity, and Creativity.'' London: Athlone Press.
* Yaman, Ali (undated). "[https://web.archive.org/web/20131022200049/http://www.alevibektasi.org/dedes.htm Kizilbash Alevi Dedes]." (Based on his MA thesis for Istanbul University.)
 
;[[Kızılbaş]] ([[Alevî]]-[[Bektâşî]]) [[Türkler]]
* Bumke, Peter (1979). "[[Kızılbaş|Kizilbaş]]- Aleviten in [[Tunceli]] ([[Türkiye|Türkei]]). Marginalität und Häresie." ''Anthropos'' 74, 530-548.
* Gezik, Erdal (2000), Etnik Politik Dinsel Sorunlar Bağlamında Alevi [[Alevilik]], Ankara.
* Izady, Mehrdad R. (1992), ''The Alids: a concise handbook,'' Washington & London: Taylor & Francis, ss. 170 passim, ISBN 0-8448-1727-9.
* Van Bruinessen, Martin, (1996). [http://www.uga.edu/islam/alevivanb.html Alid Turks, and the Alevi revival in Turkey.] ''Middle East Report,'' No. 200, pp. 7–10. (NB: The on-line version is expanded from its original publication.)
* – , (1997). [http://www.halifeli.com/sah-ibrahim-veli-ocagi/ "Aslını inkâr eden haramzadedir! The Debate on the Turkish Ethnic Identity of the Turkish Alevis."] In K. Kehl-Bodrogi, B. Kellner-Heinkele, & A. Otter-Beaujean (eds), ''Syncretistic Religious Communities in the Near East'' (Leiden: Brill).
* White, Paul J. (2003), “The Debate on the Identity of ‘Alevis’.” In: Paul J. White/Joost Jongerden (eds.) ''Turkey’s Alevi Enigma: A Comprehensive Overview.'' Leiden: Brill, pp. 17–32.
 
;[[Alevilik]] ve [[Şiîlik]] ([[Câferîlik]]) tarikât
* Halm, H. (1982). ''Die Islamische Wissenschaft: Die Schia und die Aliden / Aleviten.'' Zurich.
* Krisztina Kehl-Bodrogi, Krisztina, & Barbara Kellner-Heinkele, Anke Otter-Beaujean, eds. (1997) ''Syncretistic Religious Communities in the Near East.'' Leiden: Brill, pp. 11-18.
* Moosa, Matti (1988). ''Alids / Alawites and Shiites: The islamic groups,'' Syracuse University Press.
* Van Bruinessen, Martin (2005). "[https://web.archive.org/web/20071127103907/http://www.let.uu.nl/~martin.vanbruinessen/personal/publications/religious_practices_in_the_turco.htm Religious practices in the Turco-Iranian world: continuity and change]." French translation published as: "Les pratiques religieuses dans le monde turco-iranien: changements et continuités", ''Cahiers d'Études sur la Méditerranée Orientale et le Monde Turco-Iranien,'' no. 39-40, 101-121.
 
;Türkçe eserler
* Ata, Kelime (2007), Alevilerin İlk Siyasal Denemesi: (Türkiye Birlik Partisi) (1966–1980), Kelime Yayınevi, [[Ankara]].
* Aydın, Ayhan (2008), Abidin Özgünay: Yazar Yayıncı ve [[Cem]] Dergisi Kurucusu, Niyaz Yayınları, [[İstanbul]].
* Balkız, Ali (1999), Sivas’tan Sydney’e Pir Sultan, İtalik Yayınları, [[Ankara]].
* – , (2002), [[Pir Sultan Abdal|Pîr Sultân]]’da Birlik Mücadelesi ''(Hızır Paşalar’a Yanıt),'' İtalik Yayınları, [[Ankara]].
* Bilgöl, Hıdır Ali (1996), Aleviler ve Canlı Fotoğraflar, Alev Yayınları.
* Coşkun, Zeki (1995) Aleviler, [[Sünniler]] ve öteki [[Sivas]], İletişim Yayınları, [[İstanbul]].
* Dumont, Paul (1997), “Günümüz Türkiye’sinde Aleviliğin Önemi” içinde Aynayı Yüzüme Ali Göründü Gözüme: Yabancı Araştırmacıların Gözüyle Alevilik, Editör: İlhan Cem Erseven, 141-161, Ant, [[İstanbul]].
* Engin, Havva ve Engin, Ismail (2004). Alevilik, Kitap Yayınevi, [[İstanbul]].
* Gül, Zeynel (1995), Yol muyuz Yolcu muyuz? Can Yayınları, [[İstanbul]].
* – , (1999), Dernekten Partiye: Avrupa Alevi Örgütlenmesi, İtalik Yayınları, [[Ankara]].
* Güler, Sabır (2008), Aleviliğin Siyasal Örgütlenmesi: Modernleşme, Çözülme ve Türkiye Birlik Partisi, Dipnot, [[Ankara]].
* İrat, Ali Murat (2008), Devletin [[Bektaşi]] Hırkası / Devlet, Aleviler ve Ötekiler, Chiviyazıları, [[İstanbul]].
* Kaleli, Lütfü (2000), Alevi Kimliği ve Alevi Örgütlenmeri, Can Yayınları, [[İstanbul]].
* – , (2000), “1964-1997 Yılları Arasında Alevi Örgütleri” içinde Aleviler/Alewiten: Kimlik ve Tarih/ Indentität und Geschichte, editörler: İsmail Engin ve Erhard Franz, 223-241, Deutsches Orient-Institut, Hamburg.
* Kaplan, İsmail (2000), “Avrupa’daki Alevi Örgütlenmesine Bakış” içinde Aleviler/Alewiten: Kimlik ve Tarih/ Indentität und Geschichte, editörler: İsmail Engin ve Erhard Franz, 241-260, Deutsches Orient-Institut, Hamburg.
* – , (2009), Alevi-Islam: İnancımız ve Direncimiz, AABF Yayınları, Köln.
* Kocadağ, Burhan (1996), Alevi-[[Bektaşi]] Tarihi, Can Yayınları, [[İstanbul]].
* Massicard, Elise (2007), Alevi Hareketinin Siyasallaşması, İletişim Yayınları, [[İstanbul]].
* Melikoff, Irene (1993), Uyur İdik Uyardılar, [[Cem]] Yayınevi, [[İstanbul]].
* Okan, Murat (2004), Türkiye’de Alevilik / Antropolojik Bir Yaklaşım, İmge Yayınları, [[Ankara]].
* Özerol, Süleyman (2009), Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu, Ürün Yayınları, [[Ankara]].
* Şahhüseyinoğlu, H. Nedim (2001), Hızır Paşalar: Bir İhracın Perde Arkası, İtalik Yayınları, [[Ankara]].
* – , (1997), Pir Sultan Kültür Derneği’nin Demokrasi Laiklik ve Özgürlük Mücadelesi, PSAKD Yayınları, [[Ankara]].
* – , (2001), Alevi Örgütlerinin Tarihsel Süreci, İtalik, [[Ankara]].
* Salman, Meral 2006, Müze Duvarlarına Sığmayan Dergâh: Alevi – [[Bektaşi]] Kimliğinin Kuruluş Sürecinde [[Hacı Bektaş-ı Veli Anma Törenleri]], Kalan, [[Ankara]].
* Saraç, Necdet (2010), Alevilerin Siyasal Tarihi, [[Cem]] Yayıncılık, [[İstanbul]].
* Şener, Cemal ve Miyase İlknur. (1995), [[Şeriat]] ve Alevilik: Kırklar Meclisi’nden Günümüze Alevi Örgütlenmesi, Ant Yayınları, [[İstanbul]].
* Tosun, Halis (2002), Alevi Kimliğiyle Yaşamak, Can Yayınları, [[İstanbul]].
* Vergin, Nur (2000, [1981]), Din, Toplum ve Siyasal Sistem, Bağlam Yayınları, [[İstanbul]].
* Yaman, Ali (2000) "[https://archive.is/20010305125355/http://www.alevibektasi.com/dedelik.htm Anadolu Aleviliği’nde Ocak Sistemi Ve Dedelik Kurumu].” Alevi/[[Bektaşi]].
* Zırh, Besim Can (2005), “Avro-Aleviler: Ziyaretçi İşçilikten Ulus-aşırı Topluluğa” Kırkbudak 2: 31-58.
* – , (2006), “Avrupa Alevi Konfederasyonu Turgut Öker ile Görüşme” Kırkbudak 2: 51-71.
{{Kaynak sonu}}
 
== Dış bağlantılar ==
{{Vikisöz}}
* [http://www.alevitakvimi.com AlevîAlevi Takvimi] AlevîAlevi Inanç ve Anma Günleri
 
{{Sufism}}
Satır 467 ⟶ 107:
 
<!-- kategoriler -->
 
{{Otorite kontrolü}}
 
[[Kategori:Alevilik| ]]
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Alevilik" sayfasından alınmıştır