Nâsır-ı Hüsrev: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
30.08.2017 tarihinde uygulanan vandalizm farkedildi ve eski bilgiler geri getirildi. Aleviliğin tarihini çarpıtıp yok sayan Nushirevan11 adlı devriye, aynı zamanda Alevilik sayfasında da aynı vandalizmi uyguladı. Alevi düşmanlığı ile setkisini kötüye kullanıyor. Sinsi vandalizl uyguluyor. Dikkat edilmesi gerek. {{kl|Chansey}}
Etiketler: Geri alındı Ücretsiz blog veya wiki bağlantısı içeren madde Görsel Düzenleyici Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
Nushirevan11 (mesaj | katkılar)
Gerekçe: + yapıcı olmayan değişiklik
Etiket: Elle geri alma
1. satır:
{{Batıniyye}}
'''Nâsır Hüsrev''', tam adı '''Muin’ed-DînEbu Muîn Nâsır b. Hüsrev b. Hâris el-MervaziKubâdiyânî el-KubadiyaniMervezî''' (d. 1004, Kubadiyan, [[MervBelh]], [[Horasan- (İran)|Horasan]]<small>(bugün [[Tacikistan]])</small>-ö. y. 1072/77(?), [[YumganYemgan]]), [[Bedehşanİsmaililik|İsmailî]], [[Orta Asya]] <small>(bugün [[Afganistan]])</small>) [[Türkistan]] [[Bâtınî]]liği ve [[Pamir Alevîliği]]’nin kurucusu, [[şair]], [[ilahiyatçı]]filozof, [[dâ’î]] ve [[İran edebiyatı]]nın en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilmektedirseyyah.
 
{{ayrıca bakınız|Pamir Alevîliği|Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev}}
== Yaşamı ve fikirleri ==
1004 senesinde [[Belh]] şehrinin bugün [[Tacikistan]] sınırları içerisinde yer alan Kubâdiyan kasabasında dünyaya geldi. Hayatı hakkında pek çok efsane oluşturulmuş, düzmece otobiyografi olan Risâletü’n-nedâme fî zâdil-kıyâme adlı eser kaleme alınmıştır.<ref name=":0">TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 32,  sayfa: 395</ref> Kaleme aldığı Sefernâme'sinde anlattığı 1045-1052 yıllarını kapsayan yedi yıllık dönemi ve diğer eserlerinde yer alan hayatına dair ipuçları dışında hayatı hakkında bilgi yoktur. Yirmili yaşlarında [[Gazneli Mahmud]] ve sonrasında oğlu Mesud'un hizmetinde katip olarak görev yaptı. 1040 yılından itibaren [[Selçuklular]]'ın hizmetine girerek sarayda içki meclislerinde yer aldığını söyler. Saraydaki içki aleminden gördüğü bir rüya üzerine tiksinerek istifa eder ve Aralık 1045 yılında hacca gitmek üzere yola çıkar.<ref name=":0" /> Yaklaşık yedi yıl sürecek olan bu seyahatinde sırasıyla [[Nişabur]], [[Damgan]], [[Simnan]], [[Kazvin]], [[Şemiranat|Şemiran]], [[Tebriz]], [[Hoy]], [[Ahlat, Bitlis|Ahlat]], [[Bitlis]], [[Silvan]], [[Diyarbakır]] şehirlerini dolaşarak [[Harran]]'a gitti. [[Suriye]] ve [[Filistin]]'i de ziyaret ettikten sonra hacca gitti. Hac dönüşü [[Fâtımî Devleti]]'nin başkenti olan [[Kahire]]'ye gitti. [[Kahire]]'de İsmâilî [[dâî]]si el-Müeyyed eş-Şirazî'nin aracılığıyla [[İsmaililik|İsmailî]] mezhebine bağlandı.
Yönetimde çeşitli görevler üstlenmiş [[Şiî]] mezhebine mensup bir ailenin oğluydu. Okula yalnızca kısa bir süre devam etti. 1045'te [[Mekke]]'ye hacca gitti. Ardından [[Filistin]]'i ve o dönemde [[Fâtımîler Hâlifeliği]]'nin hüküm sürdüğü [[Mısır]]'ı dolaştı. [[Şiî]]liğe bağlı [[İsmâilîyye]] mezhebini benimseyen [[Fâtımî]] [[dâ’î]]leri aracılığıyla inançlarını bütün [[İslam ülkeleri|İslam dünyası]]nda yaymaya çalışıyorlardı. Mısır'a yaptığı yolculuktan önce [[İsmâilîyye|İsmâilî]] olup olmadığı bilinmeyen Nasır-ı Hüsrev bu dâîlerden biri oldu. Din ve felsefe ilimlerinde büyük şöhret sahibi olan “[[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]”, [[Tuğrul Bey|Tuğrul Selçukî]]’nin kardeşi [[Çağrı Bey]]’in Horasan valiliği esnasında önemli memuriyetlerde bulundu. H. 437, M. 1046 yılında Hicaz’a gitti. H. 440, M. 1049’da [[Fâtımî]] halifesi [[Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh]]’ın emrine girdi. “[[imâmlar|İmâm-ı Zaman]]” tarafından Horasan [[Dâ’î]]-Â’zamlığına tâyin oldu. Tehame, Yemen, Lehsa [[Karmatîler]]’i ile ilişkiler kurdu. Oralarda bir hayli neşriyatta bulunduktan sonra Basra ve İsfahan’a uğrayarak kardeşi Ebû Said ile birlikte Belh’e geldi. Kendisine “Hüccet-î Mûstensir”, “Hüccet-î Horasan” ve “Sâhib-î Cezîre” ünvanları verildi.
 
Ekim 1052 yılında [[Hicaz]], [[Irak]] ve [[İran]] üzerinden [[Belh]]'e dönerek [[İsmaililik|İsmailî]]ği bir [[dâî]] olarak yaymaya başladı. [[Ehl-i Sünnet]] ulemaya hakaretler ederek doğru yolda olmadıklarını ve hak dinden uzaklaşılmasına, ilmin azalmasına Selçuklular ve Gaznelilerin sebep olduğunu söylemesi üzerine [[Çağrı Bey]] tarafından takibata uğratılınca [[Belh]]'i terketti. [[Taberistan]]'a giderek faaliyetlerine devam etti ve bu bölgede pek çok kişiyi [[İsmaililik|İsmailî]] mezhebine kazandırdı. [[Belh]]'e geri döndüğünde [[Sünnilik|Sünni]] ulema tarafından [[İlhad|mülhid]]likle suçlandı ve evi yakıldı. Bu yüzden Şii veya İsmailî olan Emîr tarafından yönetilen [[Bedehşan]]'a kaçarak [[Yemgan]] vadisine sığındı. Burada geçmişte yaşadığı güzel günleri yad ederek ve kendisini memleketinden çıkaran mutaassıplardan şikayet ederek duyduğu üzüntüyü işleyen şiirler yazarak geçirdi. [[Bedehşan]]'da [[Yemgan]]’da öldü. Ölüm tarihi bilinmemektedir.<ref name=":1">TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 32,  sayfa: 396</ref>
 
Küçük bir tepe üzerine inşa edilen türbesi bugün [[Afganistan]] sınırları içinde yer alan [[Bedehşan]]'ın [[Yemgan]] ilçesinde Hazretiseyyid köyündedir. Köy halkının Nasır'ı Sünni bir mutasavvıf olarak kabul ettiği ve türbenin [[İsmaililik|İsmailî]]lerce ziyaret edilmesinin engellendiği söylenmektedir.<ref name=":1" />
 
[[Sünnî]]liğin egemen olduğu bölgelerde [[İsmâilîyye]] öğretisini cesaretle savunmaya girişti. [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev|Nâsır Hüsrev]]’in fa’aliyetlerinden şüphelenen hükümet onu Horasan’dan çıkardı. Bu yüzden [[Bedehşan]]'a kaçmak zorunda kaldı. Uzun seyahatlerden sonra [[Belh]]’e oradanda [[Mazenderan]]’a gitti. Vardığı yerlerde hep Bedmezheplik ile suçlandı. Bu sebeple kimliğini gizlemek ve deruhte ettiği görevi tehlikesiz ifa edebilmek amacıyla kimi zaman bir [[tarikât]] üyesi gibi [[Ebû’l Hasan Kharakânî]]<ref>''Tarih Peçevî'', Cilt: 2, Sahife: 56.</ref> zâviyesinde, kimi zaman da [[İsfahan]] ve Geylan âlimleriyle hikmet ve felsefeye dair münakaşalara giren bir hâkim olarak tanınmaktaydı. Sonraki zamanını etkin dâîlik yapamamaktan duyduğu üzüntüyü işleyen şiirler yazarak geçirdi. [[Bedehşan]] köylerinden [[Yamgan ilçesi|Yemlekân]]’da öldü.<ref>''Tezkere-i Devlet Şâh-ı [[Semerkand]]î''.</ref>
“Orta Asya Alevîleri” üzerinde derin izler bırakmış olan [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’in mezarı bütün [[Rusya]], [[İran]], [[Hindistan]], [[Afganistan]] ve [[Çin]]’den akın eden ziyaretçilerle takdis edilmektedir.<ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Pamir İsmâ‘ilîleri'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı 71, Yıl 1928.</ref>
{{ayrıca bakınız|Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh|Ebû’l Hasan Kharakânî}}
=== Nâsır Hüsrev’in savunduğu bâtınî âkideler ===
Nâsır-ı Hüsrev’in yaydığı ve telkin ettiği [[bâtınî]] akideler içerdiği onca te’vilâta rağmen nass’ın zâhir hükümlerinin göz ardı edilmesine kesinlikle karşı çıkması ve şer’in amelî tekliflerini kabul etmesi nedeniyle [[Bâtıni]] Suriye [[Nusayrîler]]’i ile [[Alamut|Elemût]] [[Sabbahiyye|Bâtınîliği]]’nden ayrılmaktadır. Nâsır Hüsrev, yalnız bâtının “tek göz” ve yalnız zâhirin de “tek göz” olduğunu söylemekte ve hakikâti kavrayabilmek için “çift göze” gereksinim olduğunu savunmaktadır. “Zâd-ûl Müsâfirîn” adlı eserinin girişinde bu konudaki görüşlerini anlatmaktadır. [[Bâtınî]]liğe kendi şahsi kanaatlerini ekleyerek bir hususiyet kazandırmağa çalışan [[Muin’ed-Dîn ''Nâsır-ı Hüsrev]],'' bilumum [[Bâtınî]]lerce esas olan te’vil yolunu daha ziyâde tevsi’ ederek o zamana kadar gidilmiş olan yoldan farklılaşan yeni bir çığır açmıştır.
 
=== Nâsır Hüsrev’in Hurûfîliği ===
Doğu Hurûfîliği’nin bir atlama basamağı konumunda bulunan hurûfun anlamları Nâsır’ın öğretilerinde çok önemli bir yer tutmaktadır. [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]]’nin [[Kur'an-ı Kerîm]] hakkında çıkardığı hükümlerle Hurûf-u Mukattaa’nın izahatına yönelik yapmış olduğu te’vil ve tevcihler hususundaki üstün zekâsını ustaca kullanabilme yeteneği [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’iHüsrev’i diğer “Âba-i Bâtınî’yye” arasında çok farklı bir üst seviyeye taşımaktadır. Nâsır’a göre ''[[La ilâhe illallah|“Lâ ilâhe il-l’Allâh”]]'' cümlesinin ihtivâ ettiği harfler hıfz’edildikten sonra geriye “İ – L – H” harflerinden ibaret olan üç harf kalır. Bu üç harf din âleminde “Ced–Feth–Hayâl” ifâde eden “Eb’âd-ı Selâse’yi iş’ar” eder. Diğer Hurûfîler tarafından kullanılan çeşitli “taklib” şekilleri ise [[Muin’ed-Dîn Nâsır Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’deHüsrev’de gittikçe inceleşmektedir.
{{ayrıca bakınız|Bâtınî|İsmâilîlik|Hurûfîlik}}
 
== Eserleri ==
# '''Divan''': 10.000'in üzerinde beyitten oluşan [[İsmaililik|İsmailî]]ğe dair bilgiler içeren kaside tarzında şiirlerden oluşan bir eseridir. İlk defa 1860 yılında [[Bombay]]'da, 1864'te [[Tebriz]]'de basılmıştır.
* [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’in en önemli eseri fıkıh kitabını andıran ve ''“[[Türkistan]] [[Bâtınî]]leri”'' ile ''“[[Pamir Alevîliği|Pamir Alevîleri]]”'' tarafından mezhepte “Düstur-û Amel” olarak bilinen “[[Veçh-î Dîn]]” adındaki eseridir. Günümüzde kadar korunabilmiş olan bu eser ''"[[Bâtınî]]–[[Pamir Alevîliği]]"'' i’tikadının ana hatlarını kayıt altında tutabilmiş olan en ciddî belge niteliğindedir.
# '''Rüşenâînâme''': 1048 yılında kaleme alınan eser [[İsmaililik|İsmailî]] mezhebinin temel doktrinlerine dair bilgi veren ''Sis Fas'' olarak da bilinen tevhid, ruh ve ahlâk gibi çeşitli konular hakkında manzum bir eserdir.<ref name=":1" />
# '''Saadetnâme''': Ahlâkî düsturları öğreten 300 beyitlik mesnevi tarzında bir eserdir. Meliha Ülker Tarıkâhya tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
# '''Sefernâme''': Seyahatname türünün güzel örneklerinden biri olan eser 11. yüzyıl İslam toplumunun kültürel, medeni özellikleri ve çeşitli bölgeler, şehirler, şahıslar ve olaylar hakkında bilgiler veren bir eserdir. Abdülvehhab Tarzi tarafından Türkçeye çevrilmiştir.<ref name=":2">TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 32,  sayfa: 397</ref>
# '''Güşâyiş ü Rehâyiş''': Kendisine sorulan otuz soruya verdiği cevaplardan oluşan bir eserdir.
# '''Hânü’l-ihvân''': [[Bâtınîlik|Bâtınîli]]ğin esaslarını felsefî tevillerle anlattığı bir eserdir. Mehmet Kanar tarafından Dostlar Sofrası adıyla Türkçeye çevrilmiştir.<ref name=":2" />
# '''[[Veçh-î Dîn|Vech-i Dîn]]''': [[İsmaililik|İsmailî]] mezhebinin rehberi mahiyetinde olup farklı İslamî düşünce ve uygulamaları hakkındaki tevillerini muhteva eden bir eserdir.<ref name=":2" />
# '''Câmiu’l-Hikmeteyn''': [[Bedehşan]] Emiri Ebü’l- Meâlî Ali b. Esed'in ricası üzerine Ebü’l-Heysem el-Cürcânî’ye ait kasidenin yorumlanması olup ilâhî ve beşerî hikmet arasında bağ kurmaya çalıştığı bir eserdir.
# '''Zâdü’l-müsâfirîn''': Çeşitli metafizik konulardan bahsettiği çeşitli filozofların görüşlerini tartıştığı bir eserdir. Bu eserinde tenâsühü (ruh göçünü) reddeder.<ref name=":2" />
 
* Nâsır-ı Hüsrev'in en ünlü düzyazı yapıtı, 1045-1052 yılları arasında [[Merv]]’den başlayarak [[Nişabur]], [[Rey]] gibi [[İran]] kentlerini ve [[Anadolu]] topraklarından geçerek, [[Suriye]] ve [[Mısır]]’a yaptığı yaklaşık 18000 km yol aldığı yedi yıllık seyahatini içeren ''Sefer-Nâme'' (''Seyâhat-Nâme'') adlı eseridir.<ref>[http://farsca.blogcu.com/etiket/Nas%C4%B1r%20H%C3%BCsrev İran Seyyahları ve Farsça Seyahatnameler]</ref> İlk kez [[Fransızca]] çevirisiyle birlikte 1881'de yayımlanan yapıtın [[Türkçe]] çevirisi 1950'de basılmıştır.
 
* Nâsır Hüsrev’in felsefî görüşlerini içeren en değerli ise ''"Zâd-ûl Misafirîn"'' adını taşır. Bu kitap Yunan feylesoflarının meslekleri ve İslâm hükemâsının, özellikle de Muhammed bin Zekerriya’nın kuramlarına karşı şiddetli eleştiri ve tartışmaları ihtiva eder. Nâsır Hüsrev’in bu eserinde, felsefî mes’eleler ile [[Kur'an-ı Kerîm]]’in ayetleri arasında karşılıklı ilişkiler kurulması hususunda Nâsır’ın konulara olan hâkimiyeti şaşırtıcı derecede kuvvetlidir.
 
* Ayrıca Nâsır-ı Hüsrev’in bâtınîlerin mezheplerinin ana ilkelerini içeren önemli bir tefsiri ile, “Kitâb-ı Musbah”, “Botan-ûl Ukûl”, “Eksir-î Â’zâm”, “Kanûn-û Â’zâm”, “El-Müstevfî”, “Düstur-û Â’zâm” ve “Kenz-ül Hâkayık” isimlerindeki eserlerinin de tercümeleri mevcuttur.<ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Nâsır-ı Hüsrev'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı: 5 ve 6, Yıl: 1927.</ref>
 
* Nâsır-ı Hüsrev'in [[felsefi]] şiirlerinin en önemlilerinden biri de ''Rüşenâ-î Nâme'' adlı eseridir. (1928). ''Saâdet-Nâme'' 'de (1950) yöneticilere ağır eleştiriler yönelten Nasır-ı Hüsrev, ''Cami'ûl-Hikmeteyn'' adlı yapıtında [[İsmâilîyye|İsmâilî]] ilâhiyatı ile [[Yunan felsefesi]]ni bağdaştırmaya çalışır. Büyük bir teknik ustalığa dayanan üslubu düz ve canlıdır.
 
* Diğer eserlerinden ''Havan-ûl İhvân''<ref>Ayasofya kütüphanesinde tek el yazma nüshası mevcut olan bu eser İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi profesörlerinden M. Şerafeddin tarafından bulunmuştur.</ref> adlı bir divânı da zamanımıza kadar gelmiştir.
{{ayrıca bakınız|Veçh-î Dîn}}
==Dış bağlantılar==
* [httphttps://wwwweb.archive.org/web/20100616013636/http://tarihimiz.net/v3/Haberler/Kultur-Sanat/HARITALARDA-3-ORTACAG-GEZGINI/Nasir-Husrev-Kubadiyani.html Haritalarda 3 Ortaçağ Gezgini - Nasır Hüsrev Kubadiyâni]
* [https://web.archive.org/web/20110729185040/http://www.irankulturevi.com/lang-tr-NASRHUSREV.cgi Nasir-i Husrev - irankulturevi.com]
* [http://www.ismaili.net/histoire/history05/history574.html Nasir Khusaro]
{{Şiilik|collapsed=1}}
 
==Kaynakça==
{{Kaynakça}}
 
{{Horasanİslam bilginleriilâhiyatı}}
{{Sufizm}}
 
{{Otorite kontrolü}}
 
[[Kategori:1004 doğumlular]]
[[Kategori:Fars şairler]]
[[Kategori:Büyük Selçuklu Devletiİmparatorluğu'ndenda kişiler]]
[[Kategori:ÖlmüşOrta insanlarÇağ'da Müslüman yazarlar]]
[[Kategori:Mutasavvıflar]]
[[Kategori:Dinî kişilikler]]