İttihat ve Terakki: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Bruno Giordano (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
İ-T olarak kısaltılan İttihat ve Terakki Cemiyeti kısaltmasını doğru şekli olan İTC'ye çevirerek yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermesini de önlemeye çalıştım.
2. satır:
'''İttihat ve Terakki Cemiyeti''' (Osmanlı Türkçesi: إتحاد و ترقى), [[Osmanlı Devleti]]'nde [[1908 Devrimi]]'ne önayak olan ve 1908-1918 arasında - kısa kesintilerle - imparatorluk yönetimine hakim olan siyasi örgüt. '''İttihat ve Terakki Fırkası''' olarak da anılmıştır. Batı dillerinde daha çok '''Jöntürkler''' (Fransızca: ''Les Jeunes-Turcs'', Genç Türkler) olarak adlandırılır.
 
Türkiye’de kurulan ilk kitlesel siyasi partidir. 1913-1918 yılları arasında parlamentodan diğer partileri dışlayarak kurduğu rejim, yeryüzündeki [[Tek Parti Rejimleri]]'nin en erken örneklerinden biri olarak değerlendirilir. İ-TİTC iktidarının 1914'te imparatorluğu tek taraflı olarak [[Birinci Dünya Savaşı]]'na sokması ve savaş sırasında uyguladığı bazı politikalar, muhalifleri tarafından "ülkenin felakete sürüklenmesi" olarak değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir. Savaştan sonra galip devletlerin talebiyle kurulan olağanüstü mahkemelerde bazı İ-TİTC ileri gelenleri "savaş suçluları" olarak yargılanmıştır.{{olgu}}
 
İttihat ve Terakki örgütü 1919-1922 arasındaki Türk Ulusal Direnişinin çekirdeğini teşkil etmiştir. 1923'te kurulan [[Türkiye Cumhuriyeti]]'nin yönetici kadrolarının tümüne yakını İ-TİTC örgütüne mensuptur. Ancak örgütün 1918'de kendini feshetmesinden sonra eski lider kadrosu ile [[Mustafa Kemal]] önderliğindeki yeni kadro ayrışmış, Cumhuriyetin kurucuları İttihat ve Terakki ile irtibatlandırılmayı ve "İttihatçı" olarak tanınmayı çoğu zaman reddetmişlerdir.{{olgu}} <!--Mustafa Kemal daha 1911 tarihinde partiden ayrıldı ve hiçbir ilişkisi kalmadı-->
 
Mustafa Kemal 1907'de cemiyete üye olmuş, 22 Eylül 1909 tarihinde Trablus delegesi olarak cemiyetin genel kongresine katılmıştır ve bu kongrede partiyi aşağıdaki nedenlerden tenkit etmiştir:
19. satır:
Sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alan hareket, II. Abdülhamit'in baskıcı rejimine karşı mücadele etmek amacıyla yurt içinde ve yurt dışında örgütlenen iki veya daha fazla grubun birleşmesiyle oluşmuştur.
 
Yurt içinde İ-TİTC'nin ilk nüvesini [[1889]]'da [[Askeri Tıbbiye]] Mektebi'nde kurulan ''İttihad-ı Osmani Cemiyeti'' adlı gizli örgüt oluşturdu. Bu örgütü [[İshak Sükûti]] (1868-1902), [[İbrahim Temo]] (1865-1939), [[Abdullah Cevdet]] (1869-1932), Mehmed Reşid ve Hikmet Emin adlı beş öğrenci kurmuştu.
 
Bu esnada Paris'te sürgündeki Osmanlı aydınları tarafından kurulan ''Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti'' [[1895]]'te [[Ahmet Rıza]] Bey'in başkanlığında etkinlik kazandı. 1896'da yapılan kongrede, daha liberal ve İngiliz yanlısı görüşleriyle tanınan [[Mizancı Murat]] Bey cemiyet başkanlığına getirildi. [[1902]]'de yapılan I. Jön Türk Kongresi'nde cemiyet, [[Prens Sabahaddin|"Prens" Sabahaddin Bey]] öncülüğündeki liberallerle Ahmet Rıza öncülüğündeki radikal milliyetçiler arasında ikiye bölündü. [[1905]]'ten sonra Türkiye'den gelen [[Doktor Nazım]] ve [[Bahaeddin Şakir]] Beyler'in önderliğinde propaganda ve örgütlenme çalışmalarına hız verildi. 1907'de toplanan II. Jön Türk Kongresi'ne tüm muhalif gruplarla birlikte [[Taşnaksutyun]] adıyla bilinen [[Ermeni Devrimci Federasyonu]] da katıldı. Bu kongrede, II. Abdülhamit yönetimine karşı bir ihtilal örgütlenmesi kararı alındı.
25. satır:
1895'ten itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun her yanında askeri birlikler içinde devrimci örgütlerin kurulduğuna dair anlatımlar vardır. Ancak bu örgütlerin birbiriyle ilişkisi ve merkezi bir koordinasyona ne ölçüde sahip oldukları yeterince aydınlatılamamış konulardır. Örgütlerin birçoğu daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı.
 
Merkezi [[Selanik]]'te bulunan 3. Ordu, 20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren devrimci örgütlenmelerin en önemli odağı oldu. [[1903]]'te başlayan [[Makedonya İsyanı]]'nı bastırmakla görevlendirilen ordu bünyesinde, Makedon devrimci örgütlerinden esinlenen devrimci gruplaşmalar oluştu. Örgüte katılan subay ve siviller silah üzerine yemin ediyor ve örgüt sırlarını dışa vurdukları takdirde öldürülmeyi göze alıyorlardı. [[1908 Devrimi]]'ni Selanik'te bulunan İttihat ve Terakki Merkez Komitesi organize etti. 1908'den sonra Osmanlı siyasetinde ön plana çıkan İttihat ve Terakki liderlerinin hemen hepsi, başta Talat, Enver, Cemal, [[Cavit Bey|Cavit]], Mustafa Kemal, Rahmi ve Şükrü Beyler olmak üzere, 1908 öncesinde Selanik'teki İ-TİTC örgütlenmesinde yer alan isimlerdi.
 
==II. Meşrutiyet Dönemi==
====Cemiyet İktidarının Kurulması====
24 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra İ-TİTC doğrudan iktidara gelmedi; [[Hüseyin Hilmi Paşa]], [[İbrahim Hakkı Paşa]] ve [[Sait Paşa]] gibi saygın kişiliklere kurdurulan hükümetleri dışarıdan kontrol etmeyi tercih etti. Aralık 1908'de seçilen Mebusan Meclisi'nde üyelerin büyük çoğunluğu İ-TİTC tarafından desteklenen kişilerdi. Şubat 1909'da Osmanlı tarihinde ilk kez bir hükümet, mecliste İ-TİTC grubunun verdiği güvensizlik oyuyla düşürüldü.
 
Cemiyetin 1908, 1909, 1910 ve 1911'de yapılan ilk dört kongresi Selanik'te gizli olarak yapılmış ve Merkez Komite üyeleri kamuya açıklanmamıştı. Gizli bir cemiyetin siyasi sorumluluk taşımadan sahip olduğu iktidar, 1909 başlarından itibaren sert eleştirilerle karşılaştı. "Rical-i gayb" (görünmez kişiler) deyimi siyasi hiciv diline girdi. Nisan 1909'da cemiyete muhalif bir gazetecinin Galata Köprüsü üzerinde kimliği belirsiz bir kişi tarafından öldürülmesi üzerine çıkan olaylar, İ-TİTC iktidarına karşı "[[31 Mart Vakası]]" olarak bilinen ayaklanmaya yol açtı. Bu ayaklanma Selanik'ten gelen ordu birlikleri tarafından bastırıldı. Cemiyet eskisinden daha güçlü bir şekilde iktidara yerleşti. II. Abdülhamit'in yerine getirilen [[V. Mehmet Reşat]], iktidarın elinde bir kukla olmaktan ileri gidemedi. Ağustos 1909'da yapılan [[Kanun-ı Esasi]] değişikliğiyle siyasi güç, meclisin tekeline alındı.
 
====İktidardan Düşüş====
Yönetimin izlediği milliyetçi politikaların Balkanlarda (özellikle Arnavutluk'ta) yol açtığı tepkiler ve ordunun politize edilmesinin doğurduğu kaygılar, 1911'de Cemiyetin Meclis grubunun dağılmasına ve en az iki muhalif partinin ortaya çıkmasına yol açtı. Şubat 1912'de yapılan Meclis seçimleri, İ-TİTC örgütünün yönlendirdiği şiddet olayları ve yolsuzluklara sahne oldu. "Sopalı Seçim" olarak anılan seçimi, hemen her yerde İ-TİTC adayları kazandı. Bunun üzerine muhalefet seçim sonuçlarını gayrımeşru ilan ederken, ordu içinde [[Halaskâr Zabitan]] adıyla, İ-TİTC iktidarına son vermeyi hedefleyen bir örgüt ortaya çıktı. 16 Temmuz 1912'de, Halaskâr Zabitan'ın muhtırası üzerine Sait Paşa başkanlığındaki İ-TİTC kabinesi istifa etmek zorunda kaldı.
 
[[Gazi Ahmet Muhtar Paşa]]'nın "partilerüstü" Büyük Kabine'si, İ-TİTC egemenliğine son vermeyi hedefliyordu. Bu amaçla öncelikle Şubat 1912 seçimi iptal edilerek Meclis feshedildi. Buna karşılık özellikle İstanbul'da İ-TİTC örgütü kontrolündeki emniyet teşkilatı tarafından desteklenen Kayıkçılar Cemiyeti ve benzeri kitle örgütleri hükümeti zor durumda bırakmaya devam ettiler.
 
Ekim 1912'de çıkan [[Balkan Savaşı]]'nın kısa zamanda hezimete dönüşmesi, siyasi ibrenin bir kez daha İ-TİTC yönüne dönmesine yardım etti. Şiddetli bir milliyetçilik politikası benimseyen Cemiyet, bir yandan yenilginin suçunu hükümete yüklerken bir yandan ordudaki kilit subayları ele geçirmeyi başardı. 23 Ocak 1913'te [[Enver Paşa|Enver Bey]] öncülüğünde silahlı bir grubun Babıali'de toplantı halindeki hükümeti basarak, Harbiye Nazırını öldürüp sadrazamı istifaya zorlamak suretiyle iktidarı ele geçirdi.
 
====İttihat ve Terakki Diktatörlüğü====
İktidarı darbe ile ele geçirdikten sonra da Cemiyet, kendi hükümetini kurmaktansa, saygın bir asker olan [[Mahmut Şevket Paşa]]'yı sadrazamlığa getirmeyi seçti. Ancak 11 Haziran 1913'te Şevket Paşa'nın bir suikaste kurban gitmesi üzerine, [[Sait Halim Paşa]] sadrazamlığında kapsamlı bir diktatörlük yönetimi kuruldu. Aralarında muhalif siyasi liderlerin bulunduğu 24 kişi Mahmut Şevket Paşa suikastiyle ilgili görülerek idama mahkûm edildi. (Osmanlı Devleti'nde 1820'lerden bu yana infaz edilen ilk siyasi idamlardır.) İ-TİTC yönetiminin muhalifleri arasında bulunan, çoğu yazar, gazeteci ve milletvekili olan 250 dolayında kişi Sinop'a sürgün edildi. Tüm muhalif gazeteler kapatıldı.
 
Kendini bir "devrim (inkılap) rejimi" olarak gören İ-TİTC iktidarının, 1913'ü izleyen dönemdeki politikaları şöyle özetlenebilir:
 
*Silahlı Kuvvetlerde büyük tensikat yapıldı. Enver Bey dört rütbe birden yükseltilerek paşa oldu ve ordu yönetimine getirildi.
59. satır:
Daha önce İstanbul Muhafızı (emniyet müdürü) ve Bahriye Nazırı olarak rejimin üç kilit isminden biri olan Cemal Paşa, savaşın ilk aylarında Suriye kumandanlığına gönderilerek fiilen merkez yönetiminden uzaklaştırıldı. Rejimin iki lideri olarak kalan Talat ve Enver Paşalar arasındaki rekabet, zaman zaman su yüzüne çıkmakla birlikte bir kopmaya yol açmadı.
 
Savaşın ilk aylarında Sarıkamış'ta, daha sonra Süveyş'te ve Irak'ta uğranan ağır yenilgiler Başkumandan Enver Paşa'nın siyasi konumunu sarsamadıysa da, stratejik becerisine ilişkin kuşkular doğurdu. Enver'e yakınlığıyla tanınan İaşe Nazırı Topal [[İsmail Hakkı Paşa]]'ya atfedilen büyük mali yolsuzluklar da İ-TİTC rejimini yıprattı.
 
==Mütareke ve Kurtuluş Savaşı Dönemi==
Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilginin kesinleşmesinden sonra Talat Paşa hükümeti 8 Ekim 1918'de istifa etti. 1 Kasım'da yapılan olağanüstü kongrede İ-TİTC kendini feshederek, [[Teceddüd Fırkası]] (Yenilenme Partisi) adıyla yeni bir parti kurulmasına karar verdi. 2 Kasım'da İ-TİTC liderleri Enver, Talat, Cemal, Bahaeddin Şakir ve Dr. Nazım yurt dışına kaçtılar.
 
Bu dönemde gerek Türkiye'de gerek İtilaf Devletleri kamuoyunda yaygın olan inanca göre parti örgütü tasfiye edilmemiş, daha sonra yeniden ortaya çıkmak üzere yeraltına çekilmişti. Alman ittifakından ve savaş sırasında gerçekleşen yolsuzluk ve katliamlardan sorumlu tutulan liderler gizlenmiş, buna karşılık savaş suçlarına doğrudan karışmamış olan [[Cavit Bey|Cavit]], [[Rauf Orbay|Rauf]], [[Fethi Okyar|Fethi]], [[Kara Vasıf|Vasıf]], [[Rahmi Bey|Rahmi]], [[İsmail Canbulat]] gibi kadrolar ön plana çıkarılmıştı.
68. satır:
Savaşın kaybedilmesi ve ülkenin işgali olasılığına karşı daha 1915'te Enver öncülüğünde bir direniş örgütünün kurulduğu bilinmekteydi. Nitekim 1918-1919 kışında, daha sonra Milli Mücadele'de kilit roller oynayacak olan kişiler İstanbul'a çağrılarak eğitilmiş, Anadolu'nun çeşitli kentlerinde gazeteler ve dernekler kurdurulmuş, Batı ve Kuzey Anadolu'da eski Teşkilat-ı Mahsusa üyelerinin önderliğinde [[Kuva-yı Milliye]] adlı direniş örgütleri teşkilatlanmıştı. Hareketin belli bir aşamasında Enver'in yurda dönerek yönetimi ele alacağı beklentisi, 1921 baharına dek, kamuoyunda yaygındı. İstanbul basınının 1919-1920 yıllarında [[Milli Mücadele]]'ye yönelttiği sert eleştirilerin başlıca konusu ve gerekçesini de "İttihatçılık" suçlaması oluşturuyordu.
 
Nitekim ([[Rıza Nur]], [[Ferit Tek]] gibi bir-iki istisna bir yana bırakılırsa), Milli Mücadele kadrolarının tamamı eski İttihatçılardan oluşmaktaydı. <ref>"Vaktiyle zaten birçoğumuz o cemiyetin müessis veya azasından bulunuyorduk. Son kongresi kararıyla tarihe intikal eden mezkûr cemiyetin müntesibleriyle bilahare teşekkül eden Teceddüd Fırkası mensublarının bir kıism-ı küllisi büyük milletimizin azm-i bülendinden doğan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne iştirak ve iltihak etmiş ve bu cemiyetin programını kabul eylemiştir."-Gazi Mustafa Kemal, ''Nutuk''.</ref> Başta Mustafa Kemal olmak üzere Rauf, Fethi, Kâzım Karabekir, İsmet (İnönü), Celal (Bayar), Adnan (Adıvar), Şükrü, Rahmi, Çerkez Raşit ve Ethem, Bekir Sami, Yusuf Kemal, Celaleddin Arif, Ağaoğlu Ahmet, Recep (Peker), Şemsettin (Günaltay), Hüseyin Avni, Ziya Hurşit gibi milliyetçi liderlerin tümü eski İ-TİTC kadroları ve hatta Teşkilat-ı Mahsusa görevlileri idiler. İttihatçı hareketin basın ve propaganda sözcülerinden Ziya Gökalp, Mehmet Emin (Yurdakul), Mehmet Akif (Ersoy), Celal Nuri (İleri), Yunus Nadi (Abalıoğlu), Falih Rıfkı (Atay), Velid Ebüzziya ve diğerleri Milli Mücadele'nin de savunuculuğunu üstlenmişlerdi.
 
Buna karşılık Milli Mücadele kadrosunun eski İttihatçı örgütün doğrudan devamı mı, yoksa Mustafa Kemal önderliğinde yeni bir oluşum mu olduğu, tatmin edici bir şekilde yanıtlanabilmiş bir soru değildir. Milli Mücadele kadroları içinde Mustafa Kemal'e örgütlü bir biçimde karşı çıkan [[İkinci Grup]] (1922-1923) ve [[Terakkiperver Fırka]] (1924-1925) liderlerinin tamamının, eski İ-TİTC teşkilatı adamları olmaları dikkat çekicidir. Bu kişilerin büyük bir bölümü 1925'te çıkarılan [[Takrir-i Sükûn Kanunu]] ile siyasi hayattan tasfiye edilecek, ve aralarından önde gelen 13'ü 1926'da [[İzmir Suikasti]] komplosuna karıştıkları iddiasıyla [[İstiklal Mahkemesi]]'ne sevkedilerek idam edilecekti.
 
==İttihat ve Terakki Liderleri Yurt Dışında==