Türk tiyatrosu: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme AWB ile
Khutuck Bot (mesaj | katkılar)
k Yazım düzenleme
5. satır:
== Geleneksel Türk tiyatrosu ==
 
Geleneksel tiyatro başlığı altında genellikle [[kukla]], [[meddah]], [[Karagöz]], [[ortaoyunuorta oyunu|orta oyunu]] ve köy seyirlik oyunu gibi gösteri türleri yer alır. Şarkı, dans ve söz oyunlarına dayanan geleneksel tiyatro yazılı bir metne dayanmaz. Geleneksel tiyatroda güldürü öğesi ön plandadır. Genellikle sahnesiz bir tiyatrodur. Bunlardan seyirlik köy oyunlarının kökeni tarih öncesi bolluk törenlerine ve ilkel inançlara uzanır. Bunlarda Türkler'in Orta Asya'dan getirdikleri inançların izleri olduğu gibi, Anadolu'da daha önce yaşamış olan toplulukların kültürlerinin de katkısı vardır. Bu oyunların başlangıçta amaçları zamanla değişmiş olsa bile, Türk köylüsünün bu geleneği sürdürdüğü görülür.
 
=== [[Kukla]] ===
32. satır:
 
=== Ortaoyunu ===
Geleneksel Türk tiyatrosunun birçok bakımlardan Karagöz'e benzeyen, ama canlı oyuncularla oynayan bir türü de ortaoyunudurorta oyunudur. 16. ve 17. yüzyıllardaki ''kol oyunu'', ''taklit oyunu'', ''meydan oyunu'' ve [[zuhuri]] gibi oyuncu kollarının gösterilerinden kaynaklanan bu gösteri türü kesin biçimini ve ortaoyunuorta oyunu adını 19. yüzyılda almıştır. Karagöz'de ve İtalyanlar'ın [[commedia dell'arte]]'sinde olduğu gibi ortaoyunundaorta oyununda da yazılı bir oyun metni yoktur. Ana çizgileri bilinen bir konu ele alınarak, oyuncuların doğaçlama, yani ''tuluat'' yoluyla geliştirdikleri olaylar dizisi, yine Karagöz'dekine benzer konular ve ondakine benzer oyun kişileriyle sahneye getirilir. Oyun yeri seyircilerin çevrelediği hemen hemen boş bir alandır. Erkek seyirciler ve kadın seyirciler ayrı ayrı yerlerde otururlar. Ortaoyununda Karagöz'ün karşılığı [[Kavuklu]], Hacivat'ın karşılığı ise [[Pişekâr]]'dır. Diğer oyun kişileri Karagöz'deki kişilerle büyük benzerlik gösteren kalıplaşmış tiplerdir. Ortaoyunu da Karagöz gibi dört bölümden oluşur. Ama burada perde gazeli yerine Pişekâr'ın seyirciyi selamlaması ve zurnacıyla konuşarak oyunu açması, muhavere bölümünde ise Pişekâr ile Kavuklu'nun tanışma konuşmaları (arzbâr) ve Kavuklu'nun sonunda rüya olduğu anlaşılan bir olayı anlatması (terkerleme) gibi özellikler ortaoyunununorta oyununun Karagöz'den ayrildığı bazı ayrıntılardır.
 
Orta oyunu günümüzdeki epik tiyatroyu andıran açık biçimiyle her türlü yeniliği özümleyebilecek bir yapıya sahip olmakla birlikte, en parlak örneklerini verdiği 19. yüzyılda bir yandan ''tuluat'' tiyatrosunun yozlaştırıcı etkisi, bir yandan da batı etkisinin İstanbul'da yaygınlık kazanması yüzünden daha fazla gelişemeden sınırlı bir ölçüyü aşamamış ve ''güdük'' kalmıştır. Günümüzde bu türden yararlanarak çağdaş ve yerli bir tiyatro yaratma çabaları da sürüp gitmektedir. Bu denemelerin başarılı örnekleri arasında İstanbul yaşayışını canlandıran [[Ahmet Kutsi Tecer]]'in ''Köşebaşı'' (1948), [[Oktay Rifat]]'ın ''Oyun İçinde Oyun'' (1948), ve [[Haldun Taner]]'in ''[[Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım|Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım]]'' (1964) oyunlarını sayabiliriz.
47. satır:
İstanbul'da ilk yerli tiyatro topluluğunu kuran [[Güllü Agop]] bu olumlu hava içinde yetişmiş ve ilk adı [[Asya Kumpanyası]] olan topluluğun adını [[Osmanlı Tiyatrosu]] koyarak, Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu İstanbul yakasındaki [[Gedikpaşa Tiyatrosu]]'nda temsiller vermeye başlamıştır. Batı tiyatrosunun Türkiye'ye girişinde ilk oyunlar yabancı dillerde oynadığından bunları ancak o dilleri bilen az sayıda Türk izleyebiliyordu. Yabancı azınlıklar İstanbul'da tiyatro dernekleri ve tiyatro okulları kurmuşlardı. Ayrıca [[Ermenice]] ve Türkçe temsiller veren Ermeni Tiyatro grupları vardı. Güllü Agop'un bu girişimiyle önceleri Ermenice oyunlar oynayan topluluklar yerine, [[1866]]'den başlayarak yalnız Türkçe oynayan ve Türk yazarların yetişmesine önayak olan bir tiyatro kurulmuş oluyordu. 1870'te [[Sadrazam Âli Paşa]]'nın desteğiyle 10 yıllık bir tekel ayrıcalığı elde eden Osmanlı Tiyatrosu Türkçe oyunlarda rakipsiz bir tiyatro niteliği kazandı. Türk oyuncuların sahneye çıkmalarında ve Türk seyircilerin batılı bir tiyatro beğenisi edinmesinde Güllü Agop'un topluluğunun önemli rolü oldu. Müslüman Türk kadınlarının tiyatroya gitmesinin hoş karşılanmadığı bir ortamda Güllü Agop kadınlar için kafesli bölmeler yaptırtmış, ama gene de kadınların tiyatroya gitmesinin sık sık yasaklandığı görülmüştür.
 
''Tanzimat'' döneminde oynanan ilk oyunlar, daha çok Avrupa kentlerinde moda olan [[melodram]], duygulu komedi, romantik trajedi, tarihsel oyunlar ve kolay beğenilir vodvillerdi. Bu yüzden de izleyicilerin yaşam biçimine oldukça aykırıydı. Daha önce Karagöz ve ortaoyunuorta oyunu ile koşullanmış olan izleyicinin kısa zamanda tiyatro kültürü ve görgüsü edinebilmesi kolay değildi. Üst localardaki izleyicilerin aşağıya su dökmeleri, sahneye portakal fırlatmaları sık rastlanan olaylardandı. Ayrıca salonda sigara dumanından göz gözü görmez, ıslıktan ve gürültüden geçilmezdi. Bunda seçilen oyunların kendi yaşamlarına yabancı, ağır bir dille ve bozuk bir şive ile oynanmasının da payı vardı. Önce bu türden oyunların çevirilerini sahneleyen tiyatro adamları, halkı ısındırmak için uyarlama ve öykünme yoluna da gittiler. Bu arada Şinasi, [[Namık Kemal]], [[Direktör Ali Bey]], [[Ahmed Midhat Efendi]], [[Ebüzziya Tevfik]], [[Teodor Kasap]], [[Ahmed Vefik Paşa]] ve [[Abdülhak Hamid]] gibi ilk Türk oyun yazarları da yazdıkları ve uyarladıkları oyunlarla Güllü Agop, [[Mardiros Mınakyan]], [[Tomas Fasulyeciyan]] ve [[Ahmed Fehim]] (1856-1930) gibi tiyatro adamlarının çabalarına destek oldular.
 
Bu dönemin oyunlarında genellikle vatan ve özgürlük aşkı, evlilik ve aile düzeninin eleştirilmesi, inançlar ve boş inançlar, batıya açılmanın getirdiği sorunlar irdelendi. Batılı biçimlere yerli içerik bulmaya çalışan ''Tanzimat'' tiyatrosunun ahlakçı, öğretici bir tutumu olmakla birlikte, eğlendiriciliği de elden bırakmadığı görülür. Özellikle müzikli oyunlar [[Dikran Çuhacıyan]]'ın kurduğu [[Opera Tiyatrosu]]'nda büyük ilgi görmeye başlayınca, bu türün Güllü Agop tarafından da ele alınmasına yol açmıştır. Çuhacıyan'ın sahneye koyduğu ''Leblebici Horhor Ağa'' adlı müzikli oyun büyük başarı kazanmıştı. Güllü Agop'un temsilleri arasındaysa Ahmed Midhat Efendi'nin ''Çengi ile Zeybekler'' adlı oyunları yer aldı. Müzikli oyunların çoğu yabancı yapıtlardan uyarlanmaktaydı.
 
Bu sırada ortaoyunundanorta oyunundan, batı tiyatrosunun etkisiyle kendine özgü bir tiyatro türedi. [[Tulûat tiyatrosu|Tuluat]] olarak bilinen bu tür sahnede metinsiz ve suflörsüz oynanıyordu. Bu işe ilk başlayan eski bir ortaoyunuorta oyunu ustası olan [[Kavuklu Hamdi]]'dir. ''Tuluat'' tiyatrosunun Kavuklu Hamdi'den sonra ikinci büyük sanatçısı [[Abdürrezzak|Abdürrezzak'ı]], [[Ali Rıza Efendi]], [[Hakkı Efendi]] ve [[Kel Hasan]] izledi. [[İsmail Dümbüllü]], [[Münir Özkul]] ve [[Ferhan Şensoy]]'la da zamanımıza kadar geldi. Abdülmecid'den sonra [[II. Abdülhamid]]'in baskı dönemi ve sansürün olumsuz etkisiyle oyun yazarlarının, oyuncularının siyasal ve ekonomik baskı altında kalmaları, bu dönemin ikinci yarısında oyun seçiminde belli bir zevksizliği de getirmiştir.
 
Tanzimat döneminde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda oynayan Namık Kemal'in ''Vatan yahut Silistre'' oyunu seyircilerin özgürlük duygularını coşturup olaylara yol açınca, Namık Kemal ve bazı arkadaşları sürgüne gönderildi. Bundan böyle izin alınmadan oyun oynatılması kuralı kondu. Ayrıca vatan, dinamit, hürriyet, adalar, birader, Makedonya, Girit, Kıbrıs ve burun gibi sözcükler de sakıncalı görüldüğü için yasaklandı. Gene aynı tiyatroda oynayan Ahmed Midhat Efendi'nin ''Çerkez Özdenleri'' (1884) adlı oyunu sarayın kuşkusunu çektiği için, tiyatro bir gecede yıktırıldı. Bundan sonra uzunca bir süre [[sansür]], sürgün ve jurnalcılık yüzünden doğru dürüst tiyatro çalışması yapılmadı.
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Türk_tiyatrosu" sayfasından alınmıştır