Türk tiyatrosu: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
Teacher0691 (mesaj | katkılar) düzeltme AWB ile |
Khutuck Bot (mesaj | katkılar) k Yazım düzenleme |
||
5. satır:
== Geleneksel Türk tiyatrosu ==
Geleneksel tiyatro başlığı altında genellikle [[kukla]], [[meddah]], [[Karagöz]], [[
=== [[Kukla]] ===
32. satır:
=== Ortaoyunu ===
Geleneksel Türk tiyatrosunun birçok bakımlardan Karagöz'e benzeyen, ama canlı oyuncularla oynayan bir türü de
Orta oyunu günümüzdeki epik tiyatroyu andıran açık biçimiyle her türlü yeniliği özümleyebilecek bir yapıya sahip olmakla birlikte, en parlak örneklerini verdiği 19. yüzyılda bir yandan ''tuluat'' tiyatrosunun yozlaştırıcı etkisi, bir yandan da batı etkisinin İstanbul'da yaygınlık kazanması yüzünden daha fazla gelişemeden sınırlı bir ölçüyü aşamamış ve ''güdük'' kalmıştır. Günümüzde bu türden yararlanarak çağdaş ve yerli bir tiyatro yaratma çabaları da sürüp gitmektedir. Bu denemelerin başarılı örnekleri arasında İstanbul yaşayışını canlandıran [[Ahmet Kutsi Tecer]]'in ''Köşebaşı'' (1948), [[Oktay Rifat]]'ın ''Oyun İçinde Oyun'' (1948), ve [[Haldun Taner]]'in ''[[Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım|Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım]]'' (1964) oyunlarını sayabiliriz.
47. satır:
İstanbul'da ilk yerli tiyatro topluluğunu kuran [[Güllü Agop]] bu olumlu hava içinde yetişmiş ve ilk adı [[Asya Kumpanyası]] olan topluluğun adını [[Osmanlı Tiyatrosu]] koyarak, Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu İstanbul yakasındaki [[Gedikpaşa Tiyatrosu]]'nda temsiller vermeye başlamıştır. Batı tiyatrosunun Türkiye'ye girişinde ilk oyunlar yabancı dillerde oynadığından bunları ancak o dilleri bilen az sayıda Türk izleyebiliyordu. Yabancı azınlıklar İstanbul'da tiyatro dernekleri ve tiyatro okulları kurmuşlardı. Ayrıca [[Ermenice]] ve Türkçe temsiller veren Ermeni Tiyatro grupları vardı. Güllü Agop'un bu girişimiyle önceleri Ermenice oyunlar oynayan topluluklar yerine, [[1866]]'den başlayarak yalnız Türkçe oynayan ve Türk yazarların yetişmesine önayak olan bir tiyatro kurulmuş oluyordu. 1870'te [[Sadrazam Âli Paşa]]'nın desteğiyle 10 yıllık bir tekel ayrıcalığı elde eden Osmanlı Tiyatrosu Türkçe oyunlarda rakipsiz bir tiyatro niteliği kazandı. Türk oyuncuların sahneye çıkmalarında ve Türk seyircilerin batılı bir tiyatro beğenisi edinmesinde Güllü Agop'un topluluğunun önemli rolü oldu. Müslüman Türk kadınlarının tiyatroya gitmesinin hoş karşılanmadığı bir ortamda Güllü Agop kadınlar için kafesli bölmeler yaptırtmış, ama gene de kadınların tiyatroya gitmesinin sık sık yasaklandığı görülmüştür.
''Tanzimat'' döneminde oynanan ilk oyunlar, daha çok Avrupa kentlerinde moda olan [[melodram]], duygulu komedi, romantik trajedi, tarihsel oyunlar ve kolay beğenilir vodvillerdi. Bu yüzden de izleyicilerin yaşam biçimine oldukça aykırıydı. Daha önce Karagöz ve
Bu dönemin oyunlarında genellikle vatan ve özgürlük aşkı, evlilik ve aile düzeninin eleştirilmesi, inançlar ve boş inançlar, batıya açılmanın getirdiği sorunlar irdelendi. Batılı biçimlere yerli içerik bulmaya çalışan ''Tanzimat'' tiyatrosunun ahlakçı, öğretici bir tutumu olmakla birlikte, eğlendiriciliği de elden bırakmadığı görülür. Özellikle müzikli oyunlar [[Dikran Çuhacıyan]]'ın kurduğu [[Opera Tiyatrosu]]'nda büyük ilgi görmeye başlayınca, bu türün Güllü Agop tarafından da ele alınmasına yol açmıştır. Çuhacıyan'ın sahneye koyduğu ''Leblebici Horhor Ağa'' adlı müzikli oyun büyük başarı kazanmıştı. Güllü Agop'un temsilleri arasındaysa Ahmed Midhat Efendi'nin ''Çengi ile Zeybekler'' adlı oyunları yer aldı. Müzikli oyunların çoğu yabancı yapıtlardan uyarlanmaktaydı.
Bu sırada
Tanzimat döneminde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda oynayan Namık Kemal'in ''Vatan yahut Silistre'' oyunu seyircilerin özgürlük duygularını coşturup olaylara yol açınca, Namık Kemal ve bazı arkadaşları sürgüne gönderildi. Bundan böyle izin alınmadan oyun oynatılması kuralı kondu. Ayrıca vatan, dinamit, hürriyet, adalar, birader, Makedonya, Girit, Kıbrıs ve burun gibi sözcükler de sakıncalı görüldüğü için yasaklandı. Gene aynı tiyatroda oynayan Ahmed Midhat Efendi'nin ''Çerkez Özdenleri'' (1884) adlı oyunu sarayın kuşkusunu çektiği için, tiyatro bir gecede yıktırıldı. Bundan sonra uzunca bir süre [[sansür]], sürgün ve jurnalcılık yüzünden doğru dürüst tiyatro çalışması yapılmadı.
|