Gayrimüslim: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
k Ufak düzenleme yapıldı
k Ufak düzenleme yapıldı
2. satır:
 
== Ortaya çıkışı ==
Gayrimüslimlerin İslâmİslam hukuku içindeki yerini tespit etmek ve önemini belirtmek, kuruluşundan yıkılışına kadar örfi ve şeri hükümler ile yönetilmiş [[Osmanlı İmparatorluğu]]'nun meselelerini anlatmak açısından önemlidir. İmparatorluğu meydana getiren [[Millet (Osmanlı İmparatorluğu)|millet]]ler içinde Müslüman olmayanların sayısı milyonların üstüne çıkmaktadır.
 
İslâmİslam'daki hukuk biliminin adı olan [[fıkıh]]ın kelime anlamı "bilgi, anlayış inceliği" demektir. Fıkıh bütün yönleriyle İslâmİslam'a özgün değildir. İslâmİslam'ın doğuşu ile ortaya çıkmış ve zamanla genişleyerek gelişmiştir. Ancak bu genişleme ve gelişme sırasında [[Talmud]], [[Roma hukuku|Roma]], [[Bizans hukuku|Bizans]] ve Sasani hukuklarından yerli örf ve geleneklerin geniş ölçüde etkilenmiştir. Kuşkusuz fıkhın diğer yabancı hukuklar üzerinde etkisi olmuştur. Bu özellikle de İslâmİslam hâkimiyetinin yayıldığı bölgelerde belirgindir. [[Melkit Rum Ortodoks Kilisesi|Melkit]], [[Mârûnî Kilisesi|Mârûnî-Süryani]] kiliseleri hukuk bakımından hemen hemen hiçbir yenilik ortaya koymamışlar ve fıkıhtan faydalanmışlardı. Hatta bu etkiden [[Etiyopya Ortodoks Tevhîdî Kilisesi|Mısır-Habeş]] kilisesi de kendini kurtaramamış olup Mısır Hristiyanlarının İslâmİslam vakıf sistemini örnek alarak kiliseleri için vakıflar kurdukları bile görülür.
 
İslam hukukuna göre dünyadaki insanlar Müslümanlar ve gayrimüslimler olmak üzere iki kısımdır. Gayrimüslimler de [[Şirk|müşrik]]ler ve [[ehl-i kitap]]lar olarak ayrılmaktadır. [[Muhammed]]'in son ve en önemli anlaşması [[Necran]]'da yerleşik [[Putperestlik|putperest]], [[Yahudilik|Yahudi]] ve [[Hristiyanlık|Hristiyan]]larla yaptığı anlaşmadır. Anlaşma Necranlılara [[İslam devleti]]ne karşı birtakım [[Cizye|maddi sorumluluklar]] yükleyip askerlik ve memurluktan men ediyor; buna karşın mal, mülk, ibadet ve kişisel özgürlükleri devletçe güvence altına alınıyordu. Böylece Müslüman idare ve gayrimüslim halk arasında zimmet bağı kurulmuştur. İslâmİslam egemenliğinde bulunan Müslüman olmayan halkın hukuki ve toplumsal durumları bu esaslar çerçevesinde oluştu. Daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan farklılık, imamların görüş ayrılığından ileri gelmiştir. Ancak bunlar da yine esasta birleşmektedirler.
 
Zimmet, [[cihat]]ın bir sonucudur. Cihat ise [[dârülharp]] ve [[dârülislam]]la ilgilidir. Fıkha göre dünyada iki kısım toprak vardır. Birincisi dârülharp yani İslâmİslam egemenliğinde olmayan ülkeler, ikincisi dârülislam yani İslâmİslam egemenliğinde olan ülkelerdir. Eğer İslâmİslam ordusu bir müşrik ülkesine gitmişse, onlara yalnız Müslüman olmaları önerilir. Müşrikler için zimmet durumu olamaz. Bunlar ya Müslüman olmak ya da savaşmaktan birini tercih etmek zorundadırlar. Müşriklere bundan başka bir hak tanınmamıştır.
 
Müslümanların da [[zimmî]]lere karşı yapmakla yükümlü bulundukları bazı görevleri vardır. Zimmîlere düşmanlık yapmamak, zimmîye herhangi bir zarar verirse derhal ödemek ve dışarıdan gelecek her türlü saldırıya karşı zimmîyi korumak Müslümanların zimmîlere karşı olan görevlerindendir. Zimmetin süresi yoktur, süreklidir. Bu durum yalnız kişiyi değil, ailesini de içine alır. Zimmî, zimmîlik şartlarını yerine getirmediği zaman zimmet durumu kalkar. Zimmet durumunu kaldıran şartlar konusunda imamlar çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. [[Hanbelîlik|Hanbelî]] ve [[Mâlikîlik|Mâlikî]] fıkıhlarına göre zimmetin kalkmasını gerektiren şartlar şunlardır:
#Zimmî dârülharbe gidip Müslümanlara karşı savaşırsa
#İslâmİslam'ın kanunlarını ve mahkemelerini kabul etmezse
#Cizye vermeyi reddederse
#Bir Müslüman'ı dininden döndürürse
#Müslümanların düşmanlarına yardım ederse
#Bilerek ve isteyerek bir Müslüman'ı öldürürse
#[[Allah]]'a, [[Kur'an]]'a ve Muhammed ile İslâmİslam dinine hakaret ederse
#Bir Müslüman kadın ile zina yapar veya evlenirse
#Soygunculuk ve eşkıyalık yaparsa
36. satır:
 
== Osmanlı öncesi durum ==
[[Anadolu Selçuklu Devleti]] en parlak devrini yaşarken önce [[Büyük Selçuklu İmparatorluğu]], daha sonra [[Kirman Selçukluları|Kirman]], [[Suriye Selçukluları|Suriye]] ve [[Irak Selçukluları|Irak Selçuklu]] devletleri ortadan kalkmış ve bu bölgelerde yaşayan yarı göçebe [[Türkiye Türkmenleri|Türkmenler]]in bir kısmı daha [[Anadolu]]'ya gelmişlerdi. Bunun sonucunda Anadolu Türkleşmiş ve Hristiyanlar azınlık durumuna düşmüşlerdir. Anadolu'da yerli halkların azınlık durumuna düşmesinin tek sebebi Türklerin Anadolu'ya göç etmeleri değildir. Türklerin 300 yıl boyunca Anadolu'ya gelip yerleşmelerine karşılık yerli halk yurdunu terk ederek [[İstanbul]] ve [[Balkanlar]]a doğru çekilmiştir. Yerli halkın Anadolu'yu terk etmesinin sebebi de yine sadece Türk göçleri değildir. Daha önce başlayan ve yüzyıllarca süren [[Arap-Bizans savaşları|Arap-Bizans mücadeleleri]] özellikle Doğu ve Güney Anadolu'da asayiş bırakmamış, ekonomik yaşam hemen hemen çökmüştür. Abbâsî-Bizans sınırını oluşturan ve [[Tarsus]]'dan [[Malatya]]'ya kadar çizilen bir çizgi üzerinde bulunan şehir ve köyler en çok zarar gören bölgelerden biri olmuştur. Aynı zamanda Arap-Bizans mücadelesi, Anadolu'nun Hristiyan halkını sosyal ve psikolojik bakımdan hazırlamıştır. Yani Anadolu'nun Hristiyan halkı İslâmİslam dünyasıyla, Türklerle karşılaşmalarından daha önce ilişkide bulunmuş ve Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman yerli halk İslam ve Müslüman kavramlarına yabancı kalmamışlardır. Diğer taraftan Bizans İmparatorluğu'nda Müslüman olmayan Türklerin varlığı ve Abbâsî ordularında hizmet gören Türklerin çok sayıda oluşu ve bunların [[sugur]] denilen Abbâsî-Bizans sınır bölgelerinde oturuşu, bu yabancı kalmayışı Türklük bakımından da hazırlanmıştır.
 
Anadolu'nun ilk fethi sıralarında Türklerle Hristiyanların ilişkileri pek dostça olmamıştır. Ancak Türkler Anadolu'ya kesin olarak yerleştikten sonra iki halk arasında dostça ilişkiler başlamıştır. Buna mukabil Türkler, Ortodoks rahiplerle de anlaşarak Anadolu'ya Türkmenleri yerleştirmişlerdir. Türkler, Anadolu'da Müslüman olmayan halklardan ilk kez [[Süryaniler]]le dostluk kurmuşlardır. Çünkü Anadolu fethedilirken Süryaniler Bizans egemenliği altındaydı. Bu kez Türk egemenliği altına girmek pek bir şey değiştirmeyecekti. Her ne kadar Bizanslılarla Süryaniler aynı din ve mezhepten idiyseler de arada yine bazı dinî anlaşmazlıkları vardı. "[[İsa]]'daki cevherler" meselesi en belirgin anlaşmazlıklardan biriydi. Bu yüzden Bizans tarafından Ermeni, Süryani, Mârûnî, Nastûrî ve Keldânilere sürekli olarak baskı yapılmıştı. Özellikle [[Birinci Haçlı Seferi]]'nden sonra kurulan Latin prenslikleri mezhep ayrılığı yüzünden yerli Ortodoks halka kötü davranmış, ayrıca [[Katolik Kilisesi|Katolikliğin]] yayılması üzerine Anadolu'nun Hristiyan halkı birbiriyle yeni bir mücadeleye de başlamıştı. 1204'te [[Konstantinopolis Kuşatması (1204)|İstanbul'un Latinler eline geçmesi]] Anadolu halkının ezilmesini son sınırına çıkardı. Bir taraftan Katoliklerle [[Ortodoks Hristiyanlık|Ortodokslar]] arasında mezhep ayrılığı kavgaları, diğer taraftan Ortodokslar arasında mezhep içi kavgalar Anadolu Hristiyan halkının manevi yapısının çökmesine yol açtı. Süryanilerin Bizans egemenliğine karşı Türk yönetimini tercih etmeleri bu sebeplerledir. Ayrıca [[Süryani Ortodoks Kilisesi|Süryani Ortodoks Patriği]] [[I. Mihail (Süryani Ortodoks patriği)|I. Mihail]]'in "Türkler, şerir ve rafızî Rumlar gibi kimsenin dinine ve inancına karışmıyor, hiçbir baskı ve zulüm düşünmüyorlardı." kaydı durumu açıklamaktadır.
44. satır:
== Osmanlı döneminde gayrimüslimler ==
=== Mezhepsel ve etnik dağılım ===
İslâmİslam hukuku, imamların farklı görüşleri olmakla birlikte, dört din mensubunu genellikle ehl-i kitap saymıştır. Bunlar Hristiyanlar, Yahudiler, [[Zerdüştçülük|Zerdüştçüler]] ve [[Sâbiîlik|Sâbiîler]]'dir. Yine İslâmİslam hukuku hükümlerine göre ehl-i kitap olanlar bir Müslüman ülkede yaşarlarsa varlıkları ve güvenlikleri İslâmİslam devletinin sorumluluğu altında olacağından bunlara ehl-i zimmet veya kısaca zimmî denir. Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimler de bu statü içinde bulunanlardır. Bu dört grup din mensubundan Zerdüştçüler Osmanlı toprakları içerisinde hiç olmamış, Sâbiîler ise yok denecek kadar az bulunmuştur. Geri kalan iki gruptan sayıca en kalabalık olanları Hristiyanlardır. Yahudiler sayıca Hristiyanlardan az olmakla birlikte ekonomik bakımdan ülke içindeki etkileri oldukça büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış olan gayrimüslimler için din, mezhep ve etnik durum bakımından şöyle bir tasnif yapılabilir:
 
{| class="wikitable" style="text-align: center"
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Gayrimüslim" sayfasından alınmıştır