Nâsır-ı Hüsrev: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
k dzn., değiştirildi: [[File: → [[Dosya: |
Değişiklik özeti yok |
||
1. satır:
[[Dosya:SafarNamehNaserKhosrou.jpg|thumb|left|Sefer-Nâme-i Nâsır Hüsrev]]▼
{{Batıniyye}}
'''Nâsır Hüsrev''', tam adı '''Ebu Muîn Nâsır b. Hüsrev b. Hâris el-Kubâdiyânî el-Mervezî''' (d. 1004, Kubadiyan, [[Belh]] - ö. (?), [[Yemgan]]), [[İsmaililik|İsmailî]] şair, filozof, seyyah.
== Yaşamı ve fikirleri ==
1004 senesinde [[Belh]] şehrinin bugün [[Tacikistan]] sınırları içerisinde yer alan Kubâdiyan kasabasında dünyaya geldi. Hayatı hakkında pek çok efsane oluşturulmuş, düzmece otobiyografi olan Risâletü’n-nedâme fî zâdil-kıyâme adlı eser kaleme alınmıştır. Kaleme aldığı Sefernâme'sinde anlattığı 1045-1052 yıllarını kapsayan yedi yıllık dönemi ve diğer eserlerinde yer alan hayatına dair ipuçları dışında hayatı hakkında bilgi yoktur. Yirmili yaşlarında [[Gazneli Mahmud]] ve sonrasında oğlu Mesud'un hizmetinde katip olarak görev yaptı. 1040 yılından itibaren [[Selçuklular]]'ın hizmetine girerek sarayda içki meclislerinde yer aldığını söyler. Saraydaki içki aleminden gördüğü bir rüya üzerine tiksinerek istifa eder ve Aralık 1045 yılında hacca gitmek üzere yola çıkar. Yaklaşık yedi yıl sürecek olan bu seyahatinde sırasıyla [[Nişabur]], [[Damgan]], [[Simnan]], [[Kazvin]], [[Şemiranat|Şemiran]], [[Tebriz]], [[Hoy]], [[Ahlat]], [[Bitlis]], [[Silvan]], [[Diyarbakır]] şehirlerini dolaşarak [[Harran]]'a gitti. [[Suriye]] ve [[Filistin]]'i de ziyaret ettikten sonra hacca gitti. Hac dönüşü [[Fâtımî Devleti]]'nin başkenti olan [[Kahire]]'ye gitti. [[Kahire]]'de İsmâilî [[dâî]]si el-Müeyyed eş-Şirazî'nin aracılığıyla [[İsmaililik|İsmailî]] mezhebine bağlandı.
Ekim 1052 yılında [[Hicaz]], [[Irak]] ve [[İran]] üzerinden [[Belh]]'e dönerek [[İsmaililik|İsmailî]]ği bir [[dâî]] olarak yaymaya başladı. [[Ehl-i Sünnet]] ulemaya hakaretler ederek doğru yolda olmadıklarını ve hak dinden uzaklaşılmasına, ilmin azalmasına Selçuklular ve Gaznelilerin sebep olduğunu söylemesi üzerine [[Çağrı Bey]] tarafından takibata uğratılınca [[Belh]]'i terketti. [[Taberistan]]'a giderek faaliyetlerine devam etti ve bu bölgede pek çok kişiyi [[İsmaililik|İsmailî]] mezhebine kazandırdı. [[Belh]]'e geri döndüğünde [[Sünni]] ulema tarafından [[İlhad|mülhid]]likle suçlandı ve evi yakıldı. Bu yüzden Şii veya İsmailî olan Emîr tarafından yönetilen [[Bedehşan]]'a kaçarak [[Yemgan]] vadisine sığındı. Burada geçmişte yaşadığı güzel günleri yad ederek ve kendisini memleketinden çıkaran mutaassıplardan şikayet ederek duyduğu üzüntüyü işleyen şiirler yazarak geçirdi. [[Bedehşan]]'da [[Yemgan]]’da öldü. Ölüm tarihi bilinmemektedir.
Küçük bir tepe üzerine inşa edilen türbesi bugün [[Afganistan]] sınırları içinde yer alan [[Bedehşan]]'ın [[Yemgan]] ilçesinde Hazretiseyyid köyündedir. Köy halkının Nasır'ı Sünni bir mutasavvıf olarak kabul ettiği ve türbenin [[İsmaililik|İsmailî]]lerce ziyaret edilmesinin engellendiği söylenmektedir.
=== Nâsır Hüsrev’in savunduğu bâtınî âkideler ===
Nâsır-ı Hüsrev’in yaydığı ve telkin ettiği [[bâtınî]] akideler içerdiği onca te’vilâta rağmen nass’ın zâhir hükümlerinin göz ardı edilmesine kesinlikle karşı çıkması ve şer’in amelî tekliflerini kabul etmesi nedeniyle [[Bâtıni]] Suriye [[Nusayrîler]]’i ile [[Alamut|Elemût]] [[Sabbahiyye|Bâtınîliği]]’nden ayrılmaktadır. Nâsır Hüsrev, yalnız bâtının “tek göz” ve yalnız zâhirin de “tek göz” olduğunu söylemekte ve hakikâti kavrayabilmek için “çift göze” gereksinim olduğunu savunmaktadır. “Zâd-ûl Müsâfirîn” adlı eserinin girişinde bu konudaki görüşlerini anlatmaktadır. [[Bâtınî]]liğe kendi şahsi kanaatlerini ekleyerek bir hususiyet kazandırmağa çalışan ''Nâsır-ı Hüsrev,'' bilumum [[Bâtınî]]lerce esas olan te’vil yolunu daha ziyâde tevsi’ ederek o zamana kadar gidilmiş olan yoldan farklılaşan yeni bir çığır açmıştır.
|