Şahsevenler: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Sinashahseven (mesaj | katkılar)
Şahsevenlerin iç ve dış örgütlenmesinin gelişimi
Dr. Coal (mesaj | katkılar)
Gerekçe:: Israrlı telif ihlâli.
13. satır:
}}
'''Şahsevenler,''' ([[Azerice]]: Şahsevənlər, [[Rusça]]: Шахсевены) [[Azerbaycan]] ve [[İran]]'da yaşayan<ref name="Şahsevenler-1">{{Kitap kaynağı| yazar= A.Z. Abdullaiev| başlık = "Türk dillerinin tarihsel gelişme sorunları" | yayımcı=Atatürk Kültür, Dil, ve Tarih Yüksek Kurumu| yıl=1996| sayfalar =s. 66}}</ref> ve soyları [[Oğuzlar]]a dayanan<ref name="Şahsevenler-2">{{Kitap kaynağı| yazar= Yaşar Kalafat| başlık = "Balkanlar'dan Uluğ Türkistan'a Türk halk inançları" | yayımcı=Kültür Bakanlığı| yıl=2002| sayfalar =c. 2, s. 74}}</ref> bir Türk boyudur. İran'da yaşayanların büyük kısmı Kum, [[Tahran]], Kazvin ve Zencan şehirlerindedir.<ref name="Şahsevenler-9">{{Kitap kaynağı| yazar= Demetrius Charles Boulger| başlık = "The Asiatic quarterly review" |yayımcı=Swan Sonnenshein| yıl=1886| sayfalar =c. 1, s. 171}}</ref> [[Büyük Sovyet Ansiklopedisi]], Şahsevenleri [[Azeriler]]i oluşturan etnografik gruplardan biri olarak kabul etmektedir.<ref name="Şahsevenler-7">{{Web kaynağı| url = http://slovari.yandex.ru/dict/bse/article/00001/18400.htm?text=%D0%90%D0%97%D0%95%D0%A0%D0%91%D0%90%D0%99%D0%94%D0%96%D0%90%D0%9D%D0%A6%D0%AB&encid=bse | başlık = Азербайджанцы | erişimtarihi = 6 Temmuz | erişimyılı = 2009 | yayımcı = Büyük Sovyet Ansiklopedisi | dil = Rusya }}</ref> Şahsevenler, [[Kaçar Hanedanı]] zamanında paralı askerlik yapmışlardır.<ref name="Şahsevenler-5">{{Kitap kaynağı| yazar= Rıza Nur| başlık = "Türk tarihi" |yayımcı=Toker Yayınları| yıl=1981| sayfalar =c. 5-6, s. 259}}</ref>
 
= Şahseven Türkleri Şahsevən eli (Güney Azerbaycan) =
[[Dosya:Şahsevenler rus savaşinda.jpeg|thumb|şahsevenler]]
Şahseven/Elseven Türkleri Şahseven / Elseven Türkmenlerinin yaşadıkları Mugan bölgesinde; Parsabad, Bilsuar ve Germi şehirleri vardır. Burası İran'ın Azerbaycan eyaletinin kuzeydoğusundadır. Mugan'ın kuzeyinde ve doğusunda Otay Azerbaycan (Kuzey Azerbaycan - Kuzey Mogan) vardır. Batısında Keleyber, Eher ve güneyinde Mişkin şehir vardır. İki Mugan'ı kısmen Aras ikiye böler. Mugan’ın dağları; Gulutaş, Donguz gedik, Kelanter, Horozlu, Salâvat dağlarıdır. Çayları; Aras, Şenbur'dur. Nadir Şahın Kurultay yaptığı tepe Mugan'dadır. Mugan ve yöresinde Azerbaycan Türkçesi konuşulur. Bölge halkı çoğunlukla Şahseven Türklerinden meydana gelmiştir . Şahsevenler, Oğuz Türklerindendirler. 11. yüzyıldan beri bölgede meskûndurlar. Evvelce Şah İsmail döneminde Kızılbaş olarak bilinirlerdi. Bunlara Şahseven adını Şah Abbas vermiştir. Türkmenleri bayrağının altına çağırırken "Şah Seven gelsin" der, Osmanlı sınırına bölgeyi korumak için gönderilirler. İran'da Safevi Türk yönetimi döneminde iktidar Şahseven Türkmenlerinde idi. Nadir Şah Afşar zamanında Şahsevenlerin lideri Sarıhan Beyli boyundan Bedirhan Bey'di. Onun başkanlığında 18. yüzyılda Bedirhan aşireti içerisinde ihtilâf çıkmış ve aşiret ikiye ayrılmıştır. Erdebil ve Miskin tayfaları 19 yüzyılda, bu bölgeyi kendilerine "el" olarak alırlar. Sosyal sistematiğe göre başkanlarına elbeyi denilirdi. Azerbaycan ikiye bölününce, bunlar da kuzey-güney diye bölündüler. 1925 yılından sonra Şahseven Türkmenleri mecburî iskâna tâbi tutuldular. Şahseven Türkleri isyan ederler ve isyan on yıl devam eder, çok kan dökülür. Devrimden sonra Şahseven Türkmenlerine "El Seven" adı verilir. 1961 yılında yaşanılan Ak Devrim'den sonra elbeyi türünden tabirler de yasaklanır. 1843 yılında Miskin ili Şahsevenleri 6-7 bin ev idi. Bu dönemde Erdebil'de ise 5 bin hane Safevi Türkü vardı. 1900'lü yıllarda Şahseven Türkmen boyları: Hacıhacelu, Giyiklu, Gacabeylu, İsabeylu, Alorlu, Polatlu, Yurtçu idi. Bunlar en önemli boylardır. Şahseven Türkmenlerinde sosyal yapı; el, tayfa, tire, (göbek), oba ve ev şeklindedir. Şahseven Türkmenleri göçebe hayat tarzını sürdürürler. Şahsevenlerin bugünkü tayfaları Karabbaslı (bunların kışlıkları Dereçay, yaylakları Öktizdağı'dır.) İsalu (kışlakları Erşek, yaylakları Savalan dağı eteklerinde Karabulak ve Boran çukurudur. 1940-45 yılları arasında Rus işgaline karşı çok direnmişlerdir.) Kocabeylu (Bunların kışlakları Dere Çayı ve yaylakları Ağlay, Kara Çay ve Bozkaye Savalan etekleridir. Tireleri; Curuğlu, Nurullah boylu, Şahmarbeylu, Agabeylu, Hüseyinhanlı, Eliruzabeylu, Hosioğlu, Hampa, Çobanlı, Karamusaiı, Tepelu'dur). Bentolıbeyluların öteki ismi Alibaba'lıdır. (Bunların Kışlakları Şorgöl ve Horozlu'dur. Yaylakları ise Cinlibulag ve Maldeli'dir.) Rızabeylu (köyleri, Soğme, Yiyece, Golocug, Ibedullahbeylu ve Nesirkendi'nde yaşamaktadırlar) Şahelibeylu (kışlakları Kermeli, Mirzahan, Fereçharabesi; yaylakları ise Çaldaı'dır.) Balabeylu (Parsabat şehrinin etrafında kışlarlar, Yaylaları Kotursu'dur) Mustaahıbeyli (kışlakları Güllü, Çanak, Sarıbulak ve yaylakları ise Divandaşlı'dır.) Saruhanbeylu (kışlakları Ağmescit, Yelligedik; yaylakları ise Çınar, Kabale, Burunkışlağı'dır.) Geyiklu (Bu isim aynı zamanda Osmanlı'da bir bölgenin ismi idi. Sarılık Ocağı olarak bilinir. Yaylakları Kaşgamişe, Yağlı, Gaynarce (Kaynarca)'dır. Tireleri, Alipnahlu, Mirzalu, Ciyanlu, Tumarlu, Hacumanlu, Halıllu, Geyteranlu, Kiravlu, Karapıtıhlı, Alibayramlu, Medinelu, Musalu, Oruçlu, Hacıgereçli, Alişanhanmlu, Ağacaferlu, Hacıcaferlu'dur. Caferlu (Bunların Parsabat şehri civarı, yaylakları Savaran'ın cinli Çayıdır.) İvatlı (kışlakları, Molla kenti, Koyabeylu; Yaylakları Durbekhi'dur.) Tekele (kışlakları, Tekele kenti, yaylakları Sarıerzu'dur) Servanlar (kışlakları Karadere, yaylakları Karayatak'tır) Talişmikaliü (Bunlar Taliş bölgesinden gelmiş Türklerdir. Bunların kışlakları Hanbaba Kenti ve Rus Kenti'dir. Yaylakları ise Katursuyu ve Şabil'dir. Tireleri Kızılkeçili, Carniyurdu, Mollalu, Karabağoğlu, Beyzade, Nurulu, Harimanlı'dur Çımodorlu (kışlakları; Çolma ve Horhoz'dur. Yaylakları, Haftağeduğu'dur.) Odulu (kışlakları, Odulu; yaylakları, Karagöl ve Savalan'dır) Muratlu (kışlakları Muratlı köyü, yaylakları Çaldağı'dır) Beyboglu (kışlakları Üçdere; yaylakları, Çaldağı'dır.) Arollu (Bunlar 1940 45 yıllarında Ruslara karşı çok çetin savaşlar vermişler dir. Yaylakları yoktur. Kışlakları, Angutler ve Musahan'dır. Tireleri; Ebul Hesenbeylu, Honıutbeylu, Mecitbeylu, Süleymanbeylu, Ebulfetbeylu, Memetelibeylu'dur. Arablu (kışlakları, Parsabat şehri civarı; yaylakları Külli ve Kuzu Çayı'dır. Tireleri, Savalanlu, Mensurhanlu, Seyityorlu'dur.) Yekelu (kışlakları Yekelu köyü, yaylakları Kızılbere'dir) Demircilu (kışlakları Horozlu, yaylakları Çinli Çay'dır) Kurtlar (kışlakları Yüzkuyu, yaylakları Savala'nın doğusudur.) Hüseyin Hoculu (kışlakları Horozlu, yaylakları Öküzdağdır.) Hacıhanlu (Bunlar, buraya 1800 yılında Şeki'den gelmişlerdir. Ruslar Otay Azerbaycan'ı (Kuzey Azerbaycan) işgal edince, güneye bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bunların kışlakları Saluk, Yumuk ve Elçi'dir. Yaylakları Çaldağ'dır. ) Talişmikailli (Bunların yaylakları Sarreyn "Sarıgöl" ve kışlakları Göytepe'dir) Kühdehı (Bunlar Kırmık Türklerinden olup, buraya Şah Abbas zamanında gelmişlerdir. Kışlakları Dereçay, yaylakları Salâvat Dağı'dır. Tireleri; Şefilu, Kelbeloylu, Mollalu, Hüseyinelılu, Mirze Mehemmedli, Elifhanlı'dır.) Polatlu (Bunlar Rıza Şah Pehlevi ile 1925 yılında savaşmış bir Türkmen boyudur. Kışlakları Polatlu Kuyusu, yaylakları ise, Boğru'dur). Cihanhanumlu (yaylakları Gül Çukuru, kışlakları Cihanhanımlı kentidir.) Millî Seyitler (kışlakları Kaşgılak, Tekele ve yaylaları ise Serap Şehri etrafıdır.) Perivatlu (Tireli, Bentelılu, Şirvanlu, Sivtünlu, Hacıhasanlu, Çoğunlu, Atluhanlu'dur.) Hamuslu (kışlakları Gariphacı, Mescitlu, Sordere; yaylaları ise Bavğu'dur). Hacıhacılu (kışlakları Aslanduz, yaylaları Gaşgameşe'dir). Ecirlu (Bunlar, Rusların Kuzey Azerbaycan'ı işgalinde Güney Azerbaycan'a geçen yedi taifeden birisidir. Bunların yaylakları Sonabeyin Gölü ve Ağ yarılgan'dır. Tireleri, Berirlu, Hacılu, Karasakallu, Suretlu, İsmaillu, Emirhanlu, Çatağ, Yakubeylu, Tren ve Şinnu'dur). Humunlu (Bunlar da Kuzey Azerbaycan'ı Rusların işgal etmeleri üzerine Güney Azerbaycan'a göç eden Türklerdendirler. Bunların yaylakları, Serab kenti etrafı ve Tekeli kentidir. Kışlakları ise, Porokışlak'tır). Beydilli (Bunların kışlakları Uzunkuyu, Sarı Gebelu ve Savalan'dır). Muganlu (Bunlar koyuncu bir toplumdur. Yaylakları Sarap'tır. Tireleri Karaolu, Rizegululu, Beyravanlı, Tugemanlu, Elceler, Hacıismaillu, Memmetyormlu, Hacışirinli'dir). Teret (kışlakları Ağdağ ve yaylakları ise Gaşgameşe'dir). Günevli (kışlakları Ağdağ, yaylakları ise Gaşgameşe'dir). Zerger (kışlakları Zerger kenti ve Baran Çukurudur). Halifelu (Bunlar oturmuş (yerleşik) bir Türk toplumudur. Germin'in etrafındaki köylerde otururlar. Haleflu: (kışlakları Gebelu, yaylakları Savalan'dır). Günpapah (yerleşik bir Türk toplumu olup Günpapah kenti köyünde yaşamaktadırlar). Şahseven Türklerinden Germi'deki yerleşik taifelerden; Halifelu, Kelleser, Cemgermi, Medetlu, Dilagordalu, Moranlu ve Gülal’ın da varlıkları bilinmektedir. Şahseven -Elseven Türkleri 30-40 yıl evvel göçten önce merasim yaparlardı. Her obanın aileleri, bulaşık ve elbiselerini yıkar, Alaçık'ın keçelerini silkerdi. Bu uygulama gelecek yılın bereketli geçmesi için gerekli idi. Alacık, yurt tipi bir çadırdır. Keçeden yapılır. Keçesi ince ve ipliği ağ (beyaz) olmalıdır. Yuvarlak olan bu çadırın kapısı da keçkeden yapılır ve açılacağı zaman aşağıdan yukarıya doğru dürülür. Yarım alacığa çatma denir. Bazen, zamanla keçesi siyahlaşır. Göç etmeyen Şahseven- Elseven Türkü çevresince aşağılanırdı. Bunun için göçün muhteşem olması, çok develi olması istenirdi. Deve kervanının önünde ve arkasındaki silâhlı atlılar kervanı korunmaktaydılar. Göçte İçtimaî durumu iyi, prestiji güçlü olan aileler önde giderlerdi. Azerbaycan bölünmeden evvel göç, kuzey-güney ve güney-kuzey istikametinde olurdu. Göçün zaman ve düzenine, ağsakallar tartışarak karar verirlerdi. Şimdi deve pek kalmadığı için göçler arabalarla yapılmaktadır. Göç zamanı ekimde başlamaktadır. 1993 yılında, Mugan göçerleri; Şahseven ve Arisbaran adlarıyla 47 taifeden oluşan 3 milyonluk bir toplum halinde* göçmüşlerdi. 1995 yılında ise toplam göçer Şahseven sayısı 300 bine inmiştir. Göç zamanı bütün aile seferber olur. Ailede yemek yapmak, süt sağmak kadınlara; çobanlık, kuzuculuk ise erkeklere aittir. Aile reisi erkektir. Başlangıçta çobanlık cazip iken şimdilerde çoban bulmak zorlaşmıştır. Şahseven tabiri, Anadolu'da çok kere Kızılbaş tabiri gibi yanlış anlaşılmış, daha da önemlisi yanlış anlatılmıştır. Şüphe yokki, bu tür zihniyetlerin doğması hasımca yapılmış sosyal psikoloji operasyonlarıdır. Şahseven Türkmen boylarının hepsini Osmanlı arşiv kayıtlarından çok yakından tanımaktayız. Şahı sevmek ile padişahı sevmenin hükümdarından yana olmaktan başka bir anlamı olmadığı gerçeği ustaca saptırılmış; kardeş değil, öz kardeş olan bu Türk boyları birbirlerine çok uzaktaki büyük düşmanlar olarak gösterilmiştir. Dünya'da ve bu arada İran'da yaşayan Türk topluluklarıyla ile ilgilenen Türkiye Türkmenleri veya Türkiye Türklüğü ile ilgilenen ve Türkçü oldukları söylenilen zevatın bu alandaki çalışmaları İlmî zeminde ele almaları gerekmektedir. Ancak bu sayede bölge halklarını araştırmak husumet değil dostluğa davet anlamına gelecektir Şahsevenler konusunu incelemeden evvel Türkiye'de bir kaynak çalışması yaptık. Dolaylı ve tali açıklamaların dışında sadece birkaç dokumacılık içerikli makaleye rastladık. Onların da çoğu yabancıların araştırmaları idi. Bu defa konuyu el dokumacılığı ile ilgilenenlere açtık. Aldığımız cevap ilginçti. "Onlar, İran dokumacılığının bir unsurudur" dediler. Biz evvelce yaptığımız İran'ın Türk kesimlerine dair çalışmalarda halk kültürünün bir parçası olan halk mutfağı hakkında da bilgi vermiştik. Bu defa da halk kültürünün inançlar türünden bölümlerine geçmeden yemeklerine değineceğiz. Hedik'e Şahseven Türkleri (aşure) de demektedir. Yapılışı Anadolu Türklerininkinin aynıdır. Anadolu'da hedik yapılışı maksadı ve kullanılan malzeme itibarıyla apayrıdır. Şahsevenler her nedense aşureye hedik demektedirler. Eğirdek: Süt ve un hamuru lüle şeklinde yapılır; üzerine şeker tozu dökülerek yenilir. Şorba (Bozbaş): Şorba, çağırım yaptığının aksine çorba ile ilgisi olmayan yağlı et ve nohuttan yapılan bir yemektir. Kars'ta çok sevilen bir yemektir. Tencere veya güveçte yapılır. Tandırda da pişirilir. Bozbaşa patates de konulur. Kelke: Bir avuz yemeğidir. Avuz (hayvanın ilk birkaç günlük sütü) bir kaba dökülür, ateşte ısıtılır. Süt kalıp gibi sertleşir. Kafkasya'da buna gumus denir. Anadolu'da da bilinir. Üzerine toz şeker dökülerek yenilir. Bulama: Azerbaycan Türkçesi ile "Sütten düzeler od üzre gaynatılır." (Sütten yapılan bulama ateşte kaynatılır.) Haşıl: Helva türünden bir yemektir. Hamur hazırlandıktan sonra bal veya şeker ilâve edilir. Türkiye'de aynı isimle ince bulgurla bir yemek yapılır. Süt ile veya yağla yenilir. Bu tür haşıl Kafkasya'da da yapılmaktadır. Kuymak: Kuymak daha ziyade zahil (lohusalar) için yapılır. Şahsevenler un, yağ ve şekerden yaparlar. Kafkasya ve Doğu Anadolu'da un, yağ ve şeker ağırlıklı, lohusalar için kuvvet verici çeşitli yemekler yapılır ve farklı isimlerle anılırlar. Kafkasya'da tereyağı eritirken kaynamaya bırakılır. Üzerine biraz un dökülür, bu un yağın altına iner. Böylece yağın bozulmaması sağlanırken dibine çöken un çok lezzetli olur. Çeşitli kuymak türleri vardır. Mısır unundan yapılanına mısır kuymağı denir. Buna peynir konulduğu da olur. Doğa: Bu yemeğin diğer adı ayran aşıdır. Kars yöresinde de yapılır. Yoğurt çorbasından çok farklıdır. Doğa, yarma (kabuğu alınmış buğday) dan yapılır. Yoğurt çorbası ise pirinçten yapılır. Şumum aşı da bir ayran aşı türüdür. Diş Hediği: Türk dünyasının birçok yerinde olduğu gibi, çocukların ilk dişi çıkınca yapılır. Buğday, nohut, fasulye, mercimekten yapılır. Türkiye ve Kafkasya'da bu karışımın içine kuru yemiş de katılır. Kafkasya'da sair zamanlarda yenilmek üzere de yapılır. Kavurma: Soğanla etin kavrulması ile yapılır. Anadolu'da da çeşitli kavurma türleri yapılır. Çok kere soğan, eti yumuşatma ve lezzet vermesi için konulur. Çilahuruş (sebzeli Pilâv): Türkiye'deki gibi yapılır. Giyme: Kuşbaşı et ve nohuttan yapılan bir yemek türüdür. Gorma Sebze: Kavurmalı Sebze, birçok sebzeden yapılır. 
 
Turşaşı: Ekşili Aş. Umacış: Hamur parçaları, soğan, mercimek, su, yağ, biberden yapılır. Sarı Şile: Pirinç, şeker, tarçın ve safran'dan yapılır. Yas yemeğidir. Hz. İmam Hüseyin'in yasında Muharrem ve Sefer ayında yenilir. Sütlaş: Türkiye'dekinin aynıdır. Yarmaaşı: Nohut, pirinç ve yarmadan yapılır. Rişte Aşı: Erişte - ev makarnası aşı. Erişte ve nohuttan yapılır. İran Türk yemeklerini İran Türk boylarını anlatırken her vesile ile zikrettiğimiz için tekrardan kaçınmak amacıyla burada fazla ayrıntıya girmiyoruz. Mugan'da yaşayan halk inançları, Anadolu ve Türk dünyasının sair kesimlerinde yaşamakta olan inançlara doğal olarak çok benzemektedir. Tek aksırığın kötü olduğuna çift aksırığın hayrına inanılır. Anadolu'da "çift sabır geldi, sonu iyi olacak inşallah" denir. Aksırıkla ilgili başka inançlar da vardır. Anadolu'da olduğu gibi Şahseven-Erseven Türkleri de gece evi süpürmez ve çöpü dışarı atmazlar. Hakas Türklerindeki bir inanca göre, insandaki kutlar akşamdan sonra yukarıdan aşağıya inerler. Gece evi süpürmek ve çöpleri dışarıya atmak kutların dışarıya atılması anlamına geleceği için uygun bulunmamaktadır38. Ayrıca süpürge ile ilgili inançlar da vardır. Mugan Türklerinde, misafirin ardısıra su dökülmesinin onun sağlığına iyi geleceği inancı vardır. Anadolu Türklerinde uzun yola çıkanın ardından su dökülür ve yanısıra ayna tutulur. Böylece yolunun aydınlık olacağına inanılır. Mugan'da olduğu gibi Anadolu'da da mezara su dökülür. Anadolu'da suyun kabir azabım giderici olduğuna inanılır. Ayrıca mezarlara suluk konulur. Suluk'tan su içen böcek türünden her canlının ve mezarın üzerindeki her bitkinin, bu sudan yararlandıkça meftaya rahmet okuduğu inancı vardır. Mugan'da mezara dökülen su ile ölünün ruhunun huzur bulacağına inanılır. Mugan'da gelin ata evinden çıkınca su kabı aşırılır (önünde dökülür). Bütün bu uygulamalar suyun aydınlatıcı, rahatlatıcı gücüne duyulan inancın bir sonucudur. Su kültünün tezahürleridir. Su motifi Mugan’ın bayatılarında da yer almıştır. Özellikle Arpaçay ve Aras ile ilgili söylenilmiş binlerce bayatı vardır. Arpaçayı aştı-taştı Sel saranı götürdü gaştı Menim yanım galem gastı Apartı seller Sora'nı Bir ala gözlü balamı Gedin deyin han çobana Gelmesin bu il (yıl) Mugan'a Gelse batsa nahak (haksız) garnı Apardı seller Sora'nı Bir ala gözlü balamı Sözlü kültür veya şifaî edebiyatın doğal bir sonucu olarak Türk halk edebiyatında şiir çok gelişmiş; âdeta günlük yaşamın bir parçası olmuştur. Hayatın her safhasında halk yaşamını şiirleştirmiştir. Bu özellik gözleyebildiğimiz kadarı ile Oğuz Türklerinin Azerbaycan'da yaşayanlarında, bilhassa yanılmıyorsak Karapapaklarda daha yoğundur. Şahsevenlerin sazlarına gopuz veya cügür denir. Dokuz ayrı âşık makamı vardır. Bunlar; Yanık Kerem, Kerem Göçtü, Cengi Köroğlu, Köroğlu Kaytarması, Ruhanî vb. Gopuz'un Dede Korkut ve evvelinden beri bilinen ve Türk halkları arasında en yaygın olan bir telli saz olduğu malûm bir husustur. İsmi geçen makamlar ise, Derbent, Borçalı Azerbaycan Kazak bölgesi, Çıldır, Kars ve Anadolu'nun daha birçok bölgesinde bilinen makamlardır. Mugan bölgesinin ünlü halk ozanları, Cafer Karapur, Cavan Şir, Fazıl Abbaszade, Malik Rehlina, Müseyyip Mümini, Melahat Pur Kerimi, Pervin Şirinzade'dir. Bu ve diğer ozanların şiirleri tamamen Türkçedir. Bazı örnekler verilebilir. Şah Dost Mirzai'den; "Şairin kalemi büyük silâhtır. Kalemde gizlenip şairin gücü Dertleri yazması ele alanda, Yakın paslanıpdı kalemin ucu" Salmaz Fehimi'den "Men Azerbaycanlıyam Şanı vıgarımsan veten Vermerem can başka yerde Sen vetenimsen veten Ger (eğer) güle gülzare dönse Cümle âlem men seni vermerem Bağı canane lalazarımsan veten" Şahseven -Elseven Türklerinde sözlü edebiyat hakikaten çok zengindir. Biz, birkaç örnek vermekle yetineceğiz. "Telesen (telâşlanan) tendire (tandıra) düşer", "İşlemeyen düşleyemez", "Dil yarası sağılmaz", "Dost daşı yaman olur", "Cüceni (civcini) payız (sonbahar) da sayarlar", "Yedi işti metlebi (arzusu)na erişti", "Yahşılığa yamanlık olmaz", "Açaram sandığı dökerem pambuğu", "Daldan atılan taş topuğa değer", "Kızım sene deyirem gelinim sen eşit". Şahseven -Elseven Türklerinde çocuğun göbeği kesilince, hayırlı olsuna gelenler mama (ebe) ya "göbek pulu" verirler. Sonradan gelenler ise hediyelerini bebeğin beşiğine koyarlar. Türkiye Türklerinde ebenin hediyesini ayrıca doğum yapan kadının annesi, anneanne alır. Bebeğin diğer takımlarını da kızın annesi yapar. Ebenin özel yeri vardır. Bazı yerlerde kavgada ebeye küfür edilmesi en büyük hakaret sayılır. Ebeye "ebe ana" denir. Bebek büyüyünce de ona saygılı davranır, onu bayramlarda arar sorar. Şahseven Türklerinde çeşitli çocuk oyunlarından kayış gaptı, gizlinbaç -gizlinkaç veya gizlempıç, üç taş, beşlaş, gül-gül (handa -bunda) bütün Türk ellerinde oynanılır. Biz Durmuhammed Salih ile Hazara Türk oyunlarını Türkiye Türk oyunları ile karşılaştıran bir çalışma yapmıştık . Mevlut Özhan ve Malik Muratoğlu daha genel bir karşılaştırma yapmışlardı . Şahsevenlerde gelin geldikten bir yıl sonra gelinin ayağı açılır. Buna "ayak bastı" denir. Bunun için gelinin atası (babası) damadını, gelini ve yakın akrabalarını öz evine yemeğe alır. Ayak açma, Türkiye Türklerinde olduğu gibi, Suriye, Irak, Balkanlar, Kafkasya ve Ulug Türkistan'da da vardır. Ancak süre farklıdır. Bazı yörelerde üç veya yedi gün sonra yapılır. Bazı yörelerde oğlan evinin yakınları da sırayla yeni çiftleri yemeğe alırlar. Amaç, gençlerden kaç - göçü kısa zamanda aradan kaldırmaktır. Bazı yörelerimizde ise bir kısım farklılıklarla damada da bu uygulama yapılır. Ayak açma merasiminden sonra "dil açma" veya "ağız açma" merasimleri de yapılır. Böylece gelin "ses saklama" dan kurtarılmış olur. Bazen gelin yeni evinin öncelikli erkekleri olmak üzere saygı duyduğu fertlerinden ömür boyu sesini sakınır. Onların yanında konuşmaz. Şahseven Türklerinde, evlıler arasında boşanma görünmez. Evlenmiş çiftler ahte vefa ile ömürlerini doldururlar. Evlilik, adaklanma (nişan) ile başlar. Nisanda yüzükle birlikte Anadolu'da olduğu gibi tatlı da getirilir. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım, denir. Evlenme türlerinden birisi de beşik kertmedir. Beşik kertmenin şahsevenlerdeki ismi "göbek kesti"dir. "Kebin kesme" nikâhlanma anlamındadır. Bunu için oğlan yemeğe çağırılır. "Sige" okunur. Evet denildikten sonra nikâh resmiyet kazanır. Nişan ile nikâh arasında dinî bayram olur ise, oğlan evi geline, altın takı, koç, kumaş ve tatlı gönderir. Bütün bu uygulamalar Türk dünyasında bu arada Türkiye'de de vardır. Şahsevenlerde nişanlılık döneminde damat Meşet'e Mekke'ye ziyarete gidecek olsa kız evine sovget "hediye" getirir. Şahseven -Elseven Türklerinde "Parça kesti merasimi" de yapılır. Şahsevenlerin bu ismi alış şekillerinin izahı yapılmıştır. El, yurt, vatan üzerindeki yaşanılan kutsal topraklar, bu topraklardaki aynı değerleri taşıyan paylaşan insanlar demektir. "Elim obam", "el -âlem", "ele güne karşı", "elmi yaman bey mi", "elin töresi" gibi tabirlerin kaynağı aynıdır. Parçakesti merasimine gelince, gelin köçürülmeden evvel (oğlan evine getirilmeden önce), gelinin elbiselik kumaşları kesilip, biçilip dikilir. Bu arada müzik de olur. Hına (kına) gecesi bu merasimden sonra yapılır. Bu tür uygulamalar Anadolu Türklerinde de vardır. Biçkide terzi "makasım kesmiyor" der, oğlan evinden bir hanım tepsiye bahşiş verir. Bu uygulamayı damat tıraş olurken, berber ve gelin kuaföre gidince keza kuaför, gelin pastası kesilirken, garsonlar da yaparlar. Amaç, neşeyi paylaşmak daha çok kişiyi sevindirmek, daha çok hayır dua almaktır. Bunları hepsi "sacı" kapsamında mütalâa edilebilir. Şahseven Türklerinde kınadan sonra ertesi gün öğleden sonra hamama gidilir. Buna "gelin hamamı" denir. Müzikli, oyunlu ve ikramlıdır. Kızların avucunun içine konulan kınaya "fındıkça" denir. Kına gecesi şenlikleri damadın evinde de tekrarlanır. Gelin hamamı Anadolu Türklerinde de çok yaygındır. Bilhassa fantazi olmayan yerli düğünü tabir edilen düğünlerde görülür. Kars'ta, Erzurum'da, Bayburt'ta, Trabzon'da, Elazığ'da bu hamamları inceleme imkânı bulduk. Gelin hamamının hamam takımlarını oğlan evi gönderir. Bu takımda havlular, yaygılar, halı, hamam tası, takunya gibi eşyalar olur. Özel fayton, şimdilerde süslü taksiler tutulur. Bulgaristan Türklerinde geçen yüzyıldaki gelin hamamı olaylarını biz dinleyip yayımlamıştık. Şahseven Türklerinde gelin damat evine gitmeden damadın kardeşi veya yakını olan bir erkek gelinin kuşağını bağlar. Bu esnada, "Anam bacım kız gelin Eli ayağı düz gelin Yedi oğul isterem Son beşiğin kız gelin" denir. Bu dörtlüğün çok değişik variyantları vardır. "Son beşik" tabiri ile dünyaya gelecek son çocuk kastedilir. Anadolu'da "bu son beşik mi?" denilir. Geline kuşağını Türkiye gibi bazı yörelerde, kızın babası veya erkek kardeşi bağlar. Bu esnada baba nasihat ve hayır duası eder. Kuşağı bağlayan erkek kardeş ise oğlan bu kuşağı ona hediye eder. Kuşak bağlamak bir ar namus meselesidir. Gelin "kızoğlan kızdır" veya iffeti ile gitmektedir anlamına gelir. Kuşak bağlamak Ahilik yoluyla bazı esnaf teşkilatlarına da girmiştir. Çok kere peştamal, önlük bağlamak şeklinde görülür. Hâlen Diyarbakır yöresinde çarşı esnafı bu tür uygulamaları yapmaktadır. Prof.Dr. Neşet Çağatay Ahilik konusunu ayrıntılı olarak incelemiştir. Ahiliğin özünde “eline, diline, beline" sahip ol anlayışı vardır. Kıza gelin olabilme ve esnafa da iş adamı olabilmesinin liyakat belgesidir. Birisi evini, diğeri işyerini helâlinden yönetecektir. Şahseven - Elseven Türklerinde gelin-kız baba evinden çıkınca ona "ayna" tutulur. Ayna, aydınlık geleceğin simgesidir. Bu özelliği ile batı Türklerinde; beşiklerde, karyolalarda, baş süslerinde, daha birçok yerde kullanılır. Evvelce de belirtildiği gibi bizim bu konuyla ilgili bir incelememiz olmuştur . Şahseven Türklerinde "gelin alayı" yakın çevrede dolandırılır. Gelin eve gelince "sacı" yapılır. Saçıda, nogul, nabat ve tatlı sacı edilir. Gelin alayının önünde oynanılır. Oynayanların başına bozuk para saçılır. Damat evine gelince onun ayağının altına mis bir teşt konur ki, mis gibi sert olsun. Geline ve damada sacı saçmak Anadolu Türklerinde de vardır. Bozuk para kuru yemiş, kâğıtlı şeker serpilir. Posof gibi bazı yörelerimizde damat dama çıkarak saçıyı oradan yapar. Gelinin başına dilimlenmiş ancak dilimleri ayrılmamış bir elma atar. Elma Türk halk inançların da narda olduğu gibi döl ve bereketinin simgesidir. Kızılelma inancının derinliklerinde de aynı inanç vardır . Şahseven Türklerinde elma motifini tespit edemedik. Şahseven Türklerindeki, gelinin attan inişine mani olma, damadı atından atma gibi şakalar daha değişik biçimleri ile birçok Türk bölgesinde yaşamaktadır. Şahseven Türklerinde kız evi, gece oğlan evinden ayrılıp kendi evlerine dönünce, oğlan evinde "yenge" ve iki ağbirçek (güngörmüş deneyimli kadın) kalır. Ağbirçek, ağsakalın kadın versiyonudur. Yengenin bir veya iki yaşlı hanımla birlikte oğlan evinde kalması çok yaygındır. Şahseven - Elseven Türklerinde "duvar kaplı" merasimi yapılır. Gelini damat evine getirenler, düğünden üç gün sonra, bu merasime şahit olurlar. Damadın yakını bir küçük çocuk, gelinin duvağını kaçırır, damadın yakınına vererek ondan hediye alır. Bu benzeri olayların amacı muhakkak eğlence veya harçlık almak değildir. Muhakkak başka mesajlarda veriliyor olmalı. Türkiye'de "papağa gitmek" veya "papag kaçırma" uygulamaları vardır. Bunlardan bir kısmının geline bir kısmının damada yapılmış olmaları bir kısmı kız evi tarafından yapılırken bir kısmını oğlan evinin yapması ve belirli bir sıralamalarının oluşu bir anlam taşıyor olmalı. Şahseven -Elseven göçebe Türklerinde Alacık -Yurt önüne bir bayrak konulur. Böylece burası mescit olur ve yas evi olarak kullanılır. Bu bayrak -alem böylece kalır, buna dokunulmaz. Göç başlayıp çadır kaldırınca alem orada bırakılır. Tabiata terk edilen bu alemi rüzgâr, yağmur ne yapacaksa yapar. Biz, Lenkeran'da böyle bir çadıra şahit olduk. Ancak bu toplum göçebe değildi. Tespitimizi ayrıntı olarak yazdık . Şahseven -Elseven Türklerinde kadınlar yas döneminde saçlarını bükerler. Bu bükülü saçlar birbirine bağlanır. Bu hâlleri ile girde-girde (halka şeklinde) dönerek göğüslerine vururlar, dövünürler. Ağı (ağıt) veya okşama okurlar. Analar yanar ağlar Günleri sayar ağlar Donu göy güvercinler Gabrime konar ağlar Dağların garı (karı) menem Gün düşe erimenem Bostanda tağım (dalım) ağlar Basma yaprağım ağlar, türünden okşama veya ağı (ağıt) 1ar okurlar.
 
== '''Şahseven Türkleri''' ==
Yazan: '''BTT''' Tarih: '''Mart 25th, 2013'''
 
Milli bir boy olmaktan ziyade devlet idaresince siyasi bir terim olarak kullanılmıştır. Şah İsmail’in Anadolu Oğuzlarından etrafında toplayarak Azerbaycana getirdiği Kızılbaşlar arasından Şah I. Abbas güvendiği bazı aileleri seçerek “Şahseven” adıyla yeni bir boy oluşturmuştur.
 
Yani aslında bu boy, İran tahtının geçtiğimiz asırlardaki muhafız alayı görünümündedirler. Bu yüzden imtiyazlı muamele görmüşlerdir.
 
Yerleştikleri ve yaşadıkları saha güneyde Savalan dağları etekleri, batıda Karasu ırmağı boylarına dayanan, Güney Azerbaycanının kuzeydoğu bölgesidir. Göçebe bir yaşam sürerek sürü beslemekle geçinirler, bu yüzden kışın Mugan bozkırına inerler. Yazları Savalan, Karadağ ve Talış dağları eteklerine çıkarlar. Şahseven boylarından bazıları Zencan ve Save bölgesindeki Kızıl-Üzen ırmağı kıyılarına serpilmişlerdir. Azerbaycan Türkçesi ile konuşurlar, nüfusları 600.000 civarındadır. 1925 yılında zorunlu iskâna tâbi tutuldularsa da çok geçmeden isyan etmişlerdir. Devrimden sonra ise Şahseven adı “Elseven” olarak değiştirilmiştir. 1900’lü yıllarda Şahseven Türkmen boyları: Hacıhacelu, Giyiklu, Gacabeylu, İsabeylu, Alorlu, Polatlu, Yurtcu idi. Şahseven Türkmenlerinde sosyal yapı; el, tayfa, tire (göbek), oba ve ev şeklindedir. Şahsevenlerin bugünkü boyları arasında Karaabbaslı, İsalu, Kocabeylu, Alibabalı, Rızabeylu, Şahalibeylu, Balabeylu, Mustaahıbeyli, Saruhanbeylu, Geyiklu, Caferlu, Hacıhanlı sayılabilir.
 
== Kökenbilim ==
Milli bir boy ismi olmayan ''Şahseven'' kelimesi siyasi bir terim olup<ref name="Şahsevenler-3">{{Kitap kaynağı| yazar= Mehmet Metin Ören, Selçuk Alkın| başlık = "İran Türkleri hürriyet hareketleri" | yıl=1999| sayfalar =s. 9}}</ref> kökenine dair farklı bilgiler mevcuttur. [[Safevî Devleti|Safevî]] şahı [[I. Abbas]], [[Osmanlı Devleti|Osmanlı]] sınırını korumaları için Türkmenlerden bir aşiret oluşturmak istemiştir ve ''Şahın mübarek başını sevenler şah etrafında toplansın'' diyerek kendisini seven Türkmenleri toplamıştır. Bu Türkmenlere de ''Şahseven'' adını vermiştir.<ref name="Şahsevenler-2" /> Diğer bir bilgiye göre ise ''Şahseven'' adı [[I. Tahmasp]]'ın ölümü üzerine şah olmak isteyen Haydar'a karşı gelen Türk boylarının kabul ettiği addır.<ref name="Şahsevenler-4">{{Kitap kaynağı| yazar= Adnan Menderes Kaya| başlık = "Avşar Türkmenleri" |yayımcı=Geçit Yayınları | yıl=2004| sayfalar =s. 201}}</ref>
 
== '''şahın dostlarından''' ==
''', giderek artan bir siyasal ve kültürel kırılmaya doğru''' == XVI ıncı ve XVIII inci yüzyıllar arasında, Şahsevenlerin bir konfederasyon çatısı altında birleşmiş farklı boylar halinde var oldukları anlaşılıyor. Richard Tapper’in de belirttiği gibi, resmi olarak kabul edilen varsayım, XIX uncu yüzyılda tarihçi Sir John Malcom’un ileri sürdüğü, Şahsevenlerin Safevi Şahı I inci Abbas’ın (1587-1629) kendi yanında ona tamamen bağlı bir aşiret yaratma yolundaki siyasal iradesi sonucu ortaya çıktıkları olgusudur. Onu bu adımı atmaya yönelten, ondan bir yüzyıldan az bir süre önce Şah İsmail’i Safevi Hanedanlığını kurmasına yardımcı olan, ancak daha sonra merkezi iktidara karşı ayaklanan Gazelbaş aşiretlerinin etkisini kırma düşüncesidir. Bu teoriye göre Şahsevenlere, Gazelbaşların tehlike potansiyelini ve etkisini kırmaya yönelik bir çeşit özel kraliyet muhafızı işlevi yüklenmiştir.
 
Şahseven sözcüğünün kökeni çoğu zaman bu boy üyelerinin şah otoritesine ve safevi şahlarına aşırı derecede bağlılıklarıyla açıklanmaktadır. Vladimir Minorsky, XX inci yüzyılın başlarında bu yorumu eleştirmiş ve Şahsevenlerin ortaya çıkışlarına ilişkin açıklamayı Mogan Ovasında (ki bugün küçük bir bölümü Azerbaycan Cumhuriyetinde yer almaktadır ) daha önce de, safevi hanedanlığı henüz kurulmadan da Şahseven adı verilen aşiret gruplarının var olduğunu kanıtlayan basit bir şah buyruğuyla tartışmaya açmıştır. Öte yandan bu varsayımların çoğu, aşiretlerin bazıları Kürt soyundan gelse de Şahsevenlerin aslında Türk ya da Orta Asya kökenli oldukları konusunda hemfikirdirler.
 
XVI ıncı yüzyılın ortalarından itibaren Azerbaycan bölgesi, birçok yayılmacı uygarlığın kavşağında olmasından kaynaklanan stratejik konumundan ötürü, iki buçuk asır boyunca birçok tarihsel olayda başrol üstlenen ve çoğunluğu burayı yurt edinen Şahsevenleri topraklarından sürmüştür. XVIII inci yüzyılın başında, Nadir Şah döneminde Şahseven boyunun savaşçıları Erdebil-Mogan bölgesindeki Osmanlı istilalarına karşı direnişte önemli bir rol da üstlenmişlerdir. Yine aynı dönemde, Erdebil kentinin çevresine yerleşmiş olan ve Meşkinşehir’deki Şahsevenler belirgin bir şekilde iki ayrı gruba ayrılmışlardır. Daha da genel olarak, Erdebil ve Mogan’da yerleşmiş bulunan birçok Şahseven topluluğu ve aşiretleri dağılarak, kimlik ve uyrukluklarını kaybetme pahasına da olsa İran’ın kuzey ve batısındaki başka bölgelere göç etmeye kara verirler. Buna karşın, Mogan’da kalan boylar yavaş yavaş birleşmiş ve Nadir Şah tarafından doğrudan tayin edilen bir reis tarafından yönetilmişlerdir.
 
Şahsevenler Osmanlıların yanı sıra, bölgedeki Rus etkisine karşı da muhalefet etmişlerdir. Bununla birlikte, XIX uncu yüzyılda, İran ile olan sınır belirlenince, Şahsevenler Mogan’da kışlak olarak kullandıkları birçok ovaya artık ulaşamaz olmuş, bu durum gelenek ve göreneklerinde derin bir sarsıntıya neden olmuştur. Bunun sonucunda topluluğun iç örgütlenmesi zayıflamış ve birçok aşiret üyesi hayatta kalabilmek için bölgede yağma ve saldırılara başvurmak zorunda kalmıştır. Hatta bu durum öylesine bir boyuta ulaşmıştır ki yolların güvensizliği nedeniyle İran ve Rusya arasındaki ticaret kimi zaman ciddi bir şekilde sekteye uğramıştır. Bu arada, zaman zaman ortaya çıkan merkezi baskıyı meşrulaştırmak amacıyla yarattıkları tehlikenin ve gerçekleştirdikleri saldırıların boyutu bazen iktidar tarafından kasten abartılmaktaydı. İran’da 1906’da gerçekleşen anayasal devrimden birkaç yıl sonra, 1909’da, önde gelen Şahseven reisleri, bölgedeki aşiret reislerinin de yer aldığı bir büyük aşiret birliğine katılırlar ve Erdebil kentini yağmalamak üzere birleşirler. Ardından Rusya’nın gizli desteğiyle Tahran’a girmeyi ve Muhammet Ali Şahı yeniden tahta geçirmeyi denerler. 1910 yılında yenilgiye uğratılırlar, ancak tümüyle silahsızlandırılmaları ancak bundan yüz yıl sonra,, 1923’te Rıza Şah döneminde gerçekleştirilir. 1910’daki bozgundan sonra, Azerbaycan Şahsevenleri, 1923’ten İslam Devrimi gerçekleşinceye kadar olan dönemde yönetime bağlılıklarını teyit etmelerine karşın merkezi hükümete karşı mesafeli dururlar ve ülkenin siyasal işlerine pek bulaşmazlar.
 
Şahsevenler, XX inci yüzyılın başında genel olarak refah içerisindeydiler ve sayıları on bin aile dolayındaydı. Ancak, Rıza Şah tarafından zorla yürürlüğe koyulan yerleşikleştirme politikası, güçlerinin zayıflamasına ve hızla bölünmelerine yol açtı. 1940’lı yıllar boyunca, bazı aşiret reisleri hayvancılığa dayalı bir yaşam biçimini sürdürmekle birlikte aynı zamanda farklı aşiretler arasında siyasal ve ekonomik bir çeşit birlik kurmaya çalıştılar. Öte yandan, Rıza Şah tarafından yürürlüğe konulan modernleştirme politikası ve bazı aşiret reislerinin zorunlu sürgünü politikasının uygulaması, yeni geliştirilen bu birlik girişimlerine son verdi ve Şahsevenlerin yerleşikleşme sürecini daha da güçlendirdi.
 
1979 devriminden sonra, her ne kadar hâlâ Şahseven adıyla tanınıyor olsalar da, “Şahın dostları” anlamına gelen isimleri olumsuz bir çağrışım yarattı ve “insanları seven” ya da “aşiretlerini seven” anlamında Elseven olarak değiştirildi. Merkezi iktidarın baskısıyla birkaç yüzyıldır sürdürülen zorunlu yerleşikleştirme süreci sonrasında, İslam Devrimi bir çeşit aşiretçiliğin ve kırsal göçebeliğin yeniden doğuşuna olanak tanımış olmasına karşın temeldeki yerleşikleşme eğilimi ağır basmaya devam ediyor gibi görünüyordu. Bugün için de bu durumun çok fazla değiştiği söylenemez.
 
Günümüzde Şahsevenler esas olarak Azerbaycan eyaletinde, Erdebil civarlarında, Kazvin ve Zencan, Hamedan, Urumiye Gölünün kuzeyinde, Sahand’ta, ama Tahran ve Kum’da da ve hatta bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarına dağılmış durumdadırlar.
 
== '''Şahsevenlerin iç ve dış örgütlenmesinin gelişimi''' ==
Bu konuda kesin belgelere sahip olmamakla birlikte, Şahsevenlerin başlangıçta ve XVIII inci yüzyıla kadar, binlerce aileyi bir araya getiren ve iktidardaki bir büyük aile tarafından yönetilen merkezi bir konfederasyon şeklinde örgütlenmiş oldukları anlaşılıyor. Bu aile XVII inci yüzyılın sonlarında ya da XVIII inci yüzyılın başlarında ikiye bölünür ve daha sonra koalisyonlar ve rekabetler uğruna onlar da hızla birçok aşiret ve boya bölünecek olan Erdebil ve Meşkinşehir Şahsevenlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Pehlevi hanedanlığı döneminde geleneksel büyük reislerin çoğunluğunun iktidarı, iç rekabet ve ulusal politika nedeniyle önemli ölçüde zayıfladı. Dolayısıyla günümüz Şahsevenleri, başlardaki birliklerini yitirerek, birbirinden çok farklı boyutlarda, bazen bin bazen ise yüz aileden oluşabilen otuz ana aşiret halinde dağılmış durumdadırlar.
 
XX inci yüzyıl sırasında gerçekleşen hızlandırılmış yerleşikleştirme süreci her ne kadar yaşam tarzlarında birçok değişikliğe yol açtıysa da, geçim kaynaklarının temeli genel olarak Haziran ayından Eylül ayı başına kadar yaylalarda konaklayan dört ila beş aileden oluşan birimleri bir araya getiren topluluk hayvancılığıyla sağlanır. Sonbahar göçü Ekim ayında başlar ve yaklaşık olarak Kasım ila Nisan arasında çeşitli ailelerin daha büyük boyutlu tek bir kampta buluştuğu “kışlakların” oluşumuyla son bulur. İlkbahar göçü genel olarak Mayıs ayında başlar. Bu konuda gerçekten güvenilebilir ve kesin bir istatistik olmamakla birlikte, sayıları yaklaşık olarak 300 000 kişi olarak tahmin edilmektedir. Yine Doğu Azerbaycan Eyaletinde, hâlâ göçebe ya da yarı göçebe bir yaşam tarzını sürdüren yaklaşık bir 50 000 kişi daha olduğu bilinmektedir. Çoğunlukla kışları Mogan steplerine yerleşirler ve yazları ise yaklaşık 150 kilometre güneye, Savalan Dağındaki yüksek yayla ve otlaklara, Sarab, Meşkinşehir ya da hatta Erdebil’e göç ederler.
 
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu aşiretlerin iç örgütlenmesi, zaman içerisinde ciddi değişikliklere uğradı: önceleri, her bir Şahseven tanınmış bir aşiretin üyesiydi ve bu aidiyet bir aşiret reisine (bey) yapılan bağlılık yemini aracılığıyla gerçekleşiyordu. Önemli bir kesiminin çiftlikler kurarak hızla yerleşikleşmesine rağmen, Şahsevenlerin çoğunluğu göçebe hayatı sürdürüyor ve hayvancılıkla geçiniyordu. Merkezi iktidarın baskıları, XX inci yüzyılın birinci yarısı boyunca ve 1960-1970 yılları arasında sürdürülen zorla yerleşikleştirme politikasının etkisi altında, bir beyin himayesi altında örgütlenen aşiret yapısı gittikçe bozulmaya başladı. Birçok ailenin yakınlardaki köylere ya da kentlere yerleşmek üzere gitmeyi seçmesiyle birlikte bu eğilim daha da güçlendi. Bu ailelerden bazıları, doğal ortam izin verdiği ölçüde aşiret yapılarını ve kültürlerini korumaya çalıştılar.
 
== '''Kültür ve gelenekler''' ==
Şahsevenler Şii’dirler ve genellikle Azerbaycan Türkçesini konuşurlar. Öte yandan, gerçek anlamda kültürel ya da etnik bir birlik oluşturdukları söylenemez: bazı aşiretler Türk kökenlidirler, bazıları ise Türk değildirler; heterojen yapıları aşiretlerin İran’ın farklı bölgelerine artan bir biçimde dağılmaları olgusu karşısında daha da derinleşmiştir. Richard Tapper onları, ortak değerler, bir amaç ya da etnik-kültürel özellikler çevresinde birleşmiş bir topluluk olarak görmemektedir. Ona göre, Şahsevenleri bugün bir araya getiren olgu, tarihin akışı içerisinde bölünmüş bir ortak kimlik değil, her şeyden önce isimleridir. Bu arada, aynı toplumsal gruba ilişkin aidiyet duygusunun zihinlerde kök salmaya devam ettiği gözlenmektedir.
 
Öte yandan, Şahseven aşiretlerinin çoğunluğunda bulunan bazı ortak özellikleri saptamak mümkündür: her aşiret, günümüzde kardeş ya da kuzen, genel olarak aynı ailenin üyeleri ve ayrıca diğer gruplardan gelen, kimi zaman yönetici aileye evlenme yoluyla bağlanan çobanlar tarafından yönetilmektedir. Soy sop kavramı çok önem taşımaktadır ve bir göçebe grubunu oluşturan aileler çoğu zaman aynı aileden gelmektedirler. Bir kadın, bir başka göçebe grubunun erkeğiyle evlenebilir, ama bu durumda, duygusal bağlarla ona bağlı kalmaya devam etse de kendi özel soyuna ilişkin üyelik statüsünü kaybeder. Bu arada, evliliklerin yarısından fazlası grubun dışındaki üyelerle gerçekleşmektedir ve baba tarafından birinci derece kuzenler arasındaki evlilikler nadir görülür. Evlenme adaylarına çoğu zaman seçme özgürlüğü tanınır, “zorunlu” olarak adlandırılan evlilikler istisnadır. Evliliğin kutlanması, yaklaşık bir hafta süren çok renkli eğlencelerle gerçekleşir. Çokeşlilik de yine aynı şekilde istisnai olarak görülür ve “ikinci eşler” çoğu zaman varlıklarını sürdürebilmelerini sağlamak üzere evlenilen dullardır.
 
Çocukların eğitimi Şahsevenlerde temel olarak annenin üstlendiği bir görevdir; babanın eğitici rolü daha çok ergenlik çağına gelen erkek çocukları için önem taşımaktadır ve bu yolla ağabeylerine özellikle hayvancılıkta ve sürülerin bakımında yardımcı olmaya başlayabilmektedirler. Burada, ağırlığın cesaret ve dayanıklılık gibi değerlerin öğrenilmesine verildiği çok katı bir disipline tabidirler.
 
== '''Şahsevenlerin ekonomisi ve geçim kaynakları''' ==
Göçebe Şahsevenlerin ekonomik gelirleri, esas olarak sütleri, yünü ve etleri için kullanılan koyun ve keçi yetiştiriciliğinden gelmektedir. Ayrıca mevsimsel göçler sırasında eşyalarını taşımada kullandıkları eşeklere, atlara ve hatta develere de sahiptirler. Belirli bir yere yerleşmeleri durumunda, varlıklı aileler inek sahibi olabilirken, ailelerin çoğunluğu tavuk yetiştiriciliğiyle de geçinebilmektedir. Artan yerleşikleşmeyle birlikte, göçebe kalmaya devam eden Şahsevenlerin yakın ya daha uzak aile üyeleriyle bağlarını koparmadıkları ve ürettikleri ürün ve malları değiş tokuş ederek, kimi zaman ikili ve trampa ekonomisi şekilleri altında ortak projeler gerçekleştirdikleri görülmektedir. Bu tür işbirliklerine günümüzde çok az rastlanmakta ve göçebe kalan Şahsevenler, beslenmelerinin temelini oluşturan ekmeği yapabilmek için un gibi bazı tarım ürünlerini satın alabilmek için çoğu zaman ürettikleri ürünleri (ağırlıklı olarak et, yün ve süt) satmak zorundadırlar.
 
Hayvancılığın dışında, Şahsevenler, en önemlileri kadınlar tarafından dokunan farklı türdeki halılar olmak üzere geleneksel el sanatları ürünlerini üreterek gelirlerinin bir bölümü temin etmektedirler. Kadınlar yine aynı şekilde çeşitli gıdaları depolamaya yarayan ince kumaştan örtü ve heybeler de üretmektedirler. Bu arada bu ürünlerin bir bölümünün ve özellikle de halıların başlangıçta çeyiz için üretildiğini belirtmemizde yarar var. Halıların kalitesi ulusal ve uluslararası alanda ün kazanmıştır ve kimi zaman çok yüksek fiyatlarda satılabilmektedir.
 
Göçebe hayvancılık işi dışında bazı Şahsevenler, kimi zaman aynı şekilde geçici olarak yerleştikleri yerlerin yakınlarında bulunan çiftlik ve hayvancılık işletmelerine mevsimlik çoban ya da tarım işletmelerinde işçi olarak çalışmaktadırlar. Şahsevenlerin çoğunluğu “günü gününe” yaşamakta ve malların büyük bölümünü veresiye almakta, bir sonraki sezonun ürünleriyle geçmiş yılın borçlarını kapatmaktadırlar. Bununla birlikte çeşitli göçebe grupları arasında bir çeşit maddi ve ekonomik uyumsuzluk vardır ve aralarında en varsıl olanlar, yetiştiricilikten borçlanmalarına gerek kalmayacak şekilde yeterli kazanç elde etmeyi başarmaktadırlar. Hatta bazıları göç sırasında serbestçe otlak ya da başka şekilde kullanabilecekleri bazı tarım arazilerine dahi ortaktırlar.
 
Genel olarak, çadırların bakımı, koyunların ve diğer hayvanların yetiştirilmesi ve bakımları erkeklerin ve gençlerin tekelindedir. Kadınlar ise daha çok evlerde el sanatları ürünleri üretimiyle, su tedarikiyle, evin bakımıyla, ekmek ve sütten üretilen gıda ürünlerinin yapımıyla ilgilenmektedirler.
 
== '''Şahseven Çadırları''' ==
Şahsevenleri diğer göçebelerden ayıran unsurlardan biri de alaşık adı verilen çadırlarıdır. Çadırların çoğunluğu üçgen biçimli ve keçi derisinden yapılmışken, Şahsevenlerinki yuvarlak ve yarı-küresel biçimlidirler ve kısmen Orta Asya’daki “yurtları” çağrıştırmaktadırlar. Çadırın bütününü sabit tutmak amacıyla uçlarında ağır taşların bağlı olduğu iplerin istiflendiği, uzun deri kayışlarla tutulan dışarıdan içeriye doğru eğilmiş latalardan oluşmaktadırlar. Çadırlar iç sıcaklığın korunmasını sağlayan bir kalın keçe örtüyle kaplıdır. Aile yaşamının merkezi sayılan ocak, giriş kapısıyla çadırın merkezi arasında yer almaktadır. Çadırın ana malzemelerinin düzenli bir şekilde yenilenmeleri gereklidir: tahta latalar iki yılda bir ve sürünün yünlerinden imal edilen keçe örtüler üç yılda bir. Malzemelerin satın alınması ve yenilenmesinin maliyetinin yüksek olması nedeniyle, keçeden yapılmış ünlü alaşık çadırını yalnızca hali vakti yerinde olan veya üretken aileler kullanabilir. Diğer aileler, küme (kumeh) adı verilen daha sade bir meskeni tercih ederler.. Öte yandan, günümüzde geleneksel çadırlar artık gittikçe daha az kullanılmaktadır ve birçok aile, geleneksel alaşıklardan çok daha az maliyetli olan ordu stoklarından gelme çadırlarda yaşamaktadır. Her bir çadırda ortalama altı ila sekiz hatta boyutuna göre kimi zaman daha çok kişi yaşamaktadır ve çoğunlukla yaşlılar çocukları ve torunlarıyla bir arada ya da bazen iki kardeş eşleri ve çocuklarıyla birlikte aynı çadırı paylaşabilmektedir.
 
Bugün Şahsevenlerin genç kuşaklarının önemli bir bölümü iş bulma kaygısıyla büyük kentlere göç etmeyi seçmektedirler. Gelenekler ve el sanatları özgünlüklerini yitirme yolundadır; ailelerin çoğu makine dokumalarını satın almaya yönelmekte ve yerleşik olmayanlar geleneksel alaşıklar yerine ordu çadırlarını tercih etmektedirler.
 
Bu olumsuz sürece, Edi Kistler’in Savalan Dağı Şahsevenlerine ilişkin gezi yazılarında da değinilmektedir. Kistler’in yazılarında, geleneksel yaşam tarzını korumayı başaran nadir Şahsevenlerden biri şöyle demektedir: «''Bundan üç yıl önce, elimizdeki son deveyi de sattık. Torunlarımın en büyükleri artık benimle birlikte yaylaya çıkmıyorlar. Mutluluğu kentlerde arıyorlar. Bizi ziyaret etmekle çok iyi yaptın çünkü on yıl içerisinde, Savalan’ın yamaçlarında sadece birkaç dağınık çadır bulabileceksin. Eğer en küçük oğlun bizi ziyaret ederse, ne yazık ki çok geç olacak…'' »
 
== Kaynakça ==
* {{Kitap kaynağı| yazar= Enver Çingizoğlu | başlık = "Soy dergisi-Şahseven eli" |yıl=2008}}
* Kaynakça Kitap: İRAN TÜRKLÜĞÜ — JeoküItürel Boyut Yazar: Dr. Yaşar Kalafat
 
=== Dipnotlar ===
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Şahsevenler" sayfasından alınmıştır