Emevîler devrinde Aleviler: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Nushirevan11 (mesaj | katkılar)
k Viki Tarih (mesaj) tarafından yapılan değişiklikler geri döndürülerek, Vito Genovese tarafından değiştirilmiş son sürüm geri getirildi.
Etiket: Geri döndürme
k Anlam ayrımı sayfalarına verilen bağlantı asıl maddeye bağlandı.
6. satır:
== Bâtınîlerin Türkistan’daki fa’aliyetleri ==
{{Ana|Bâtınîler}}
Siyâsî hâdiselerin sevk ve tahrikiyle [[Emevî]] valilerinin zulmüne katlanamayarak isyân etmek zorunda kalan [[Türkler]], [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtın]]’îyye dâîleri tarafından büyük bir meserretle karşılandılar. Said bin Amr’ûl Harşî’nin [[Horasan (İran)|Horasan]] valiliği döneminde çıkan bir ihtilâl, şiî misyonerler tarafından emsalsiz bir fırsat olarak algılandı. [[Emevî]] hazinelerini dolduran haraçların tahsil edilmesi esnasında uygulanan mezâlim nedeniyle Said bin Abdülaziz’in [[Horasan (İran)|Horasan]] mütesellimliğinden aşırı derecede mûzdarip olan [[Türkler]], artık ayaklanmaktan başka çare bulamadılar.<ref>[[Yaşar Nuri Öztürk|Öztürk, Yaşar Nuri]], ''[[Ebu Hanife|İmâm-ı Â’zam]] Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – [[Emevîler]]’in temsil ettiği dini gerçek [[İslâm]] olarak kabul etmedi,'' Sahife 143, İnkılâp, İstanbul, 2010.</ref>
Bu hâdise üzerine [[Horasan]]’aHorasan’a dolan [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]] dâîleri, halkı [[Ehl-i Beyt]] nâmına isyana davete başladılar. Bu hâdiselerden haberdar olan [[Emevî]] valisi [[Türkler]] aleyhinde şiddetli bir takibat başlattı. [[Türkler]]’in [[Emevîler]]’e karşı kin ve husumetlerle dolu olduğunu ve yapılan davete sadık kalacaklarına dair tüm samimiyetleri ile söz verdiklerini de öğrendi. Neticede [[Horasan (İran)|Horasan]]’a vali olarak tayin edilen “Esad bin ʿAbd Allâh Kisrî”, [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]] dâîlerini yakalatarak i’dam ettirdi. (H.106, M. 725). Bu sırada tam bir asırdan daha uzun süredir [[Türkler]]’in çıkardığı ihtilâl ve isyânlar ile uğraşmakta olan [[Emevîler]] de [[Türkler]]’e karşı aşırı kin ve garez duyguları beslemekteydiler. [[Abbâsîler]] adına hilâfeti ele geçirmeye uğraşan komitenin başkanı olan ''Muhammed bin Ali'' [[Horasan]]’aHorasan’a meşhur dâîlerden Süleyman bin Kesir’i dâvet etti. [[Türkistan]] ve [[Maveraünnehir|Maverâünnehir]] [[Türkler]]i tarafından derin bir samimiyetle benimsenen “Süleyman bin Kesir,” [[Fergana|Fergane]], [[Buhara|Buhâra]] ve [[Hazar Kağanlığı|Hazar]] hükümdarı ile [[Satuk Buğra Han|Buğra Han]]’dan [[Ehl-i Beyt]] nâmına biat aldı.
 
== Araplar tarafından uygulanan şiddetli baskılar ve İslâmlaştırma siyaseti ==
[[Soğdlar|Soğud]] hükümdarı olan “Gorek” ile akit edilen antlaşmada [[Zerdüşt]] [[mabed|mâbed]]lerinde ne kadar mukaddes eşya varsa teslim edilmesi şartı konulmuştu. Bu maddeye dayanarak [[Buhara]] ve [[Semerkand]] mâbedlerindeki eşyaların tamamı [[Araplar]]’a teslim edildi. [[İslâmiyet]]in talimatı aleyhine olan ve mukaddes tanınan her şey [[Araplar]] tarafından ateşe atılarak imha edildi. Hiçbir [[Mecusi|Mecûsi]]’nin silâh taşıma yetkisi bulunmamaktaydı. Uygulanmakta olan bu gibi baskılar nedeniyle [[Maveraünnehir|Maverâünnehir]] ve [[Türkistan]] şehirleri [[Emevî]] hükümetine karşı sonsuz kin ve husumet duyguları ile dolup taşmaktaydı. Nihâyetinde, bu zulme dayanamayan yerli halk [[Maveraünnehir|Maverâünnehir]] ve [[Türkistan]] şehirlerinde ihtilâller çıkardılar. Bunu duyan [[Horasan (İran)|Horasan]] nâibi “[[Kuteybe bin Müslim]]” isyânı bastırma ve asayişin sağlanması adına şiddetli tedbirler aldı ve kardeşini bu işe memur tayin etti. [[Buhara]] ve [[Semerkand]]lılar’ın ellerindeki bütün silâhları toplatarak İslâmı kabul etmeyenleri [[cizye]]ye bağladı. Ayrıca [[Kuteybe bin Müslim|Kuteybe]] Arap ordularında bulunan Suriye [[Nusayrîler]]’ini yeni zapt edilen şehirlerdeki evlere yerleştirmeğe başladı. Diğer taraftan da, [[Emevî]] valilerinin uyguladığı mezalimler gün geçtikçe artmaktaydı.<ref>İbni Esir, Cilt: 5, Sayfa: 24.</ref> Bunun üzerine dehşetli ıstıraba düşen [[Türkler]], [[Araplar]]’ın ileri sürdüğü ağır şartları kabullenerek antlaşmak zorunda kaldılar. Böylece, zaten [[Haccac bin Yusuf|Haccâc bin Yûsuf]]’un uyguladığı mezâlim karşısında sabırları tükenenmiş olan [[Türkler]] de [[İslâmiyet]]’i kabullenmeğe başladılar.<ref>''Hıttat-ı Markizî'', Cilt: 2, Sayfa: 492.</ref>
Araplar yeni feth edilen topraklar üzerinde yaşayan halkın arasından eski dinlerini terk ederek İslâma yeni girenleri [[ibâdet]]e teşvik etmek amacıyla içlerinden [[Cuma Namazı|Cuma Namazları]]na katılanlara [[Beytülmal|Beyt’ûl-Mal-i Müslimîn]]’den “2”şer dirhem ödeme yapmaktaydılar.<ref name="Zeydan">Jorji Zeydan, ''Medeniyet-i İslâm’îyye Tarihi,'' Zeki Magemez tercümesi.</ref> Ayrıca [[ibâdet]]in [[Farsça]] ifâ edilmesine müsaade edildiği gibi, namazda da tercümesine sadık kalınması şartıyla [[Kur'an-ı Kerîm]]’in herhangi bir lisanla okunmasına [[Ulema|Ulemâ]] da [[fetvâ]] vermişti.<ref>''Fetâvâ-yi Gıyasiye''.</ref><ref>[[Yaşar Nuri Öztürk|Öztürk, Yaşar Nuri]], ''[[Ebu Hanife|İmâm-ı Â’zam]] Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – [[Kur'an]]’ın tercümesiyle [[namaz]] kılınabileceğine fetvâ verdi: Ne dediğini anlamadan okumak [[Şeytan]] aldatmacasıdır,'' Sahife 104 ve 108, İnkılâp, İstanbul, 2010.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Soğdlar|Kuteybe bin Müslim|Haccac bin Yusuf}}