Felsefe ve edebiyat: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
kaynak gösterme hatası giderildi
5. satır:
Felsefe ve edebiyat ilişkisi anlatıda başlar. Her ikisi de anlatısını kurabilmek için ortak dili kullanır, hem felsefe hem de edebiyat metinleri dil yapıtlarıdır. Felsefe bir dünya görüşü, düşünce, duygu ve hayata dair fikirlerin uçuşturulması olabilir:ama genel kanının aksine kavranması zor, gizemli ve çelişkili değildir;entelektüellerin ve "meczupların" tekelinde de değildir kuşkusuz. Edebiyat ise epey kaba bir tarifle duygu, düşünce ve hayata dair fikirlerin estetik ve sanatsal bir biçimde ifade edilmesidir. Her ikisi de müşterek kaynaklardan, hayattan, insandan, iletişimden, bireyin ya da toplumun deneyimlerinden, bilinçten, tarihten, kültürden ve bunların yansımasıyla ortaya çıkan soyut meselelerden beslenseler ve ifade aracı olarak ortak bir dili sistemli b ir şekilde kullansalar da yöntem olarak farklılaşırlar. Felsefe daha ziyade genel ve kapsayıcı olanla ilgilenirken, edebiyat özel ve farklı olanın peşindedir. Felsefe yanılsamaları ortadan kaldırmaya çalışırken, edebiyat yanılsama yaratma peşindedir. Felsefe yanılsamaları ortadan kaldırmaya çalışırken, edebiyat yanılsama yaratma peşindedir. Felsefe soyut ve somut kavramları berraklaştırmaya çalışırken, edebiyatın hiç de öyle bir derdi yoktur.
 
[[Jacques Derrida]]'nın ifade ettiği gibi edebiyatı "insanın her şekilde her şeyi söylemesine olanak tanıyan kurgusal bir kurum" olarak düşündüğümüzde, felsefenin zorunluklarının edebiyat için geçerli olmadığı sonucuna varabiliriz. Edebiyat, dili yalnızca estetik bir kaygıyla, çağrışımlarla, betimlemelerle kullanma özgürlüğüne sahiptir. Bilhassa kurmaca söz konusu olduğunda felsefenin gerektirdiği akıl işin içinden tamamen sıyrılarak, yerini hayal gücüne ve bunun sağladığı özgürlüğe bırakır. Felsefecilerin ve edebiyatçıların iki alan arasında edebiyat eleştirisinden bağımsız bir ilişki kurma ve onu anlamlandırma çabaları yıllardır devam ediyor. Şimdilik edebiyatın bilindik felsefi tartışmalar aracılığıyla elde edebileceğimiz kavrayışı sağlayıp sağlayamayacağı,dahası böyle bir yükümlülüğünün olup olmadığı konusunda bir uzlaşmaya varamamış olsalar da, edebiyatın okura olasılıklar üzerine düşündürerek ve hayal gücünü teşvik ederek felsefi bir bakış açısı sağladığı konusunda hemfikirler. Amerikalı felsefeci [[Martha Nussbaum]], edebi eserlerin toplumsal kavrayışı ve anlayışı geliştirdikleri için ahlak felsefesinin ürünleri olarak görülebileceğini savunmasına rağmen edebiyatın bizi daha duyarlı, daha yeterli insanlara dönüştürmek için yeterli olmayacağını söylüyor. Felsefi kurmaca, tanımı üzerinde mutabakat sağlanmamış bir edebi tür olmasına rağmen,felsefi görüşleri konu edinen kurgu eserler genellikle bu kategoride değerlendiriyor. Bunu da pek çok alt türe ayırmak mümkün elbette, ama bence temelde ikiye ayırabiliriz:felsefeyi edebiyatın konusu olarak görenler ve edebiyatı felsefenin bir yöntemi olarak benimseyenler. Felsefe denince akla gelen yazarlar arasında [[Jean-Paul Sartre]], [[Albert Camus]], [[Franz Kafka]], [[William Faulkner]], [[Fyodor Dostoyevski]], [[Iris Murdoch]], [[Ahmet Hamdi Tanpınar]], [[David Foster Wallace]], [[Lars Iyer]] ve [[David Markson]]'ı saymak mümkündür. Bunların arasında Sartre, Camus, Iyer gibileri felsefi sorulara yanıt aramak için edebiyatın betimleyici ve canlı dilini kullanarak kurmacayı bir araç gibi gören yazarlar da var; Murdoch, Tanpınar, Wallace gibi kurduğu metne felsefi dokunuşlarla yeni katmanlar ekleyenler, hatta kurguyu felsefi bir soru haline gerirenler de vardır.<ref name="felsefe-edebiyat ilişkisi nerede başlar">{{Dergi kaynağı | ad1 = Seda | soyadı1 = Ateş | başlık = Felsefenin aklı, kurmacanın hayali | dergi = Sabit fikir | tarih = Kasım 2016 | sayı = 69 | sayfa = 24-25 | sayfalar = 22-26 | issn = 2146-2127 }}</ref>
 
== Kaynakça ==