Türk edebiyatında roman: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Nanahuatl (mesaj | katkılar)
k 78.182.123.91 tarafından yapılan değişiklikler geri alınarak, Abdurrahman boztaş tarafından değiştirilmiş önceki sürüm geri getirildi.
Kaynak gösterme hatası giderildi
1. satır:
{{Ana|Türk edebiyatı}}
'''Türk edebiyatında roman''' 19. yüzyılda ortaya çıkan bir yazım türüdür. [[Roman (edebiyat)|Roman]], [[Tanzimat]]'la başlayan [[batılılaşma]] sürecinin bir parçası olarak, kültürel birikimin doğal bir sonucu değil, bir çeşit sanat ithali şeklinde Türk yazınına girmiştir.<ref>[[Marxist edebiyat kuramı|Marxist edebiyat kuramcılarına]] göre roman bir edebiyat türü olarak, [[sanayileşme]] sonrası bireyselliğe yönelen [[kapitalist]] [[burjuva]] kültürünün kendini ifade şekli olarak [[Avrupa]]'da ortaya çıkmıştır. [[Osmanlı]] toplumu benzer bir ekonomik süreçten geçmediği için Türk edebiyatı benzer bir kültürel birikim yaratmamıştır. Bkz. [[Murat Belge]], ''Edebiyat Üstüne Yazılar'', 17-8.</ref> Romanın tür olarak Türk edebiyatında görülmesi, Telamak'ı Fransızca'dan çeviren Tahtaví'nın, Arapça tercümesinden [[Yusuf Kamil Paşa]]’nın yaptığı, [[Fenelon]]’un [[Telemak]] adlı eserinin çevirisi [[Terceme-i Telemak]] ile olmuştur.<ref>[http://www.mustafaarmagan.com.tr/musluman-kardesler-nasil-bir-orguttur.html Cemil Meriç] Aktaran Mustafa Armağan</ref> Daha sonra adı bilinmeyen bir çevirmen [[Victor Hugo]]’nun ünlü romanı [[Sefiller]]’i çevirmiştir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu [[Fransa]] ile yakın siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olduğu için, özellikle Fransız romanının etkisi ön plana çıkmaktadır. Nitekim ''roman'' kelimesi de [[Türkçe]]'ye Fransızca'dan doğrudan geçmiştir. Böylece bir süre Fransız romanlarının çeviri ve uyarlamaları okunmuş ve benzer örneklerin yazılması için zemin hazırlanmıştır. Özellikle [[1860]]-[[1880]] yılları arası yoğun bir şekilde çevirilerin yapıldığı bir dönem olmuştur.
 
İlk Türk romanı [[Şemseddin Sami]]’nin [[Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat]] adlı eseridir ([[1872]]). Osmanlı yazarları tarafından yazılan ilk romanlar, genellikle oldukça zayıftır. Bunda romanın tür olarak batıdan alınmasının büyük payı vardır. Bu çeşit bir düz yazı geleneği olmayan Türk yazarları özellikle karakter yaratmak konusunda yüzeysel kalmışlar ve [[karikatür]]e benzeyen ''tip''ler ortaya çıkarmışlardır. İlk yazılan romanlar, kimi zaman neredeyse birebir olacak şekilde, batılı örneklerin taklitleri olarak görülebilir. Bu ilk dönem yazarları daha çok Fransız [[Romantizm]] akımını örnek almışlardır. Taner Timur'a göre bunun öncelikli nedenlerinden biri bu dönemde Fransız romanında etkili olan [[Doğalcılık]] akımı ve bu akım doğrultusunda yazılan romanların toplumun en yoz ve kötü halini yansıtma eğiliminde olmalarıdır. Osmanlılar bu romanlarda anlatılan hikâyeleri bu nedenle beğenmemiş ve kendilerine uygun görmemişlerdir.<ref>Taner Timur, ''Osmanlı-Türk Romanından Tarih, Toplum ve Kimlik'', 24-5.</ref> [[Émile Zola]] gibi yazarların [[Kötümserlik|kötümser]] [[determinizm]]i yerine, dönemin değişen Osmanlı toplumuna daha çok hitap eden konuları tercih etmişlerdir. Bu durum, Taner Timur'un [[Ahmet Mithat Efendi]]'den yaptığı alıntıda şöyle geçmektedir:<ref>Taner Timur, ''Osmanlı-Türk Romanından Tarih, Toplum ve Kimlik'', 383.</ref> {{cquote|Bu zamanın tabii romancılarına bakılacak olursa dünyada ve bahusus dünyanın Fransa denilen kısmında ve hele Fransa'nın Paris denilen yerinde fezaili beşeriyeden (insani erdemlerden) hiçbir eser kalmamış olmak lazım gelir.}}