Tartışma:Sabri Yirmibeşoğlu

Vikiproje Türkiye (C-sınıf, Orta-önem)
VikiProje simgesi Bu madde, Vikipedi'deki Türkiye maddelerini geliştirmek amacıyla oluşturulan Vikiproje Türkiye kapsamındadır. Eğer projeye katılmak isterseniz, bu sayfaya bağlı değişiklikler yapabilir veya katılabileceğiniz ve tartışabileceğiniz proje sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
 C  Bu madde C-sınıf olarak değerlendirilmiştir.
 Orta  Bu madde Orta-önemli olarak değerlendirilmiştir.
 
Vikiproje Biyografi (C-sınıf, Az-önem)
VikiProje simgesi Bu madde, Vikipedi'deki Biyografi maddelerini geliştirmek amacıyla oluşturulan Vikiproje Biyografi kapsamındadır. Eğer projeye katılmak isterseniz, bu sayfaya bağlı değişiklikler yapabilir veya katılabileceğiniz ve tartışabileceğiniz proje sayfasını ziyaret edebilirsiniz. İş birliğine katılarak da projeye katkıda bulunabilirsiniz.
 C  Bu madde C-sınıf olarak değerlendirilmiştir.
 Az  Bu madde Az-önemli olarak değerlendirilmiştir.
 

Sabri Yirmibeşoğlu Hakkında Kasıtlı/Kasıtsız İftiralar değiştir

Zafer25 15:10, 6 Ocak 2010 (UTC)Türkçe Wikipedia'da bulunan Sabri Yirmibeşoğlu hakkındaki bilgilerin neredeyse tamamı, kasıtlı yada kasıtsız, asılsızdır, yanlıştır, eksiktir yada iftiradır.

Sn. Can Dündar'ın Mart 2009'da yayınlanan haberi[1] anında tekzip edilmiştir, fakat, ne yazının yayınlandığı Milliyet gazetesine, ne de Sn. Dündar'a yakışmayan bir tutumla, yasal tekzip yayınlanmamıştır. Bu olaydan sonradır ki, Sabri Yirmibeşoğlu bir daha hiç bir röportaj vermemiştir ve bir-iki istisna dışında, hiç bir TV'de tartışma programına çıkmamıştır

ALINTI 1: "1955'te İstanbul'daki azınlıklara yönelik düzenlenen 6-7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görev yapıyordu. 2001 yılında Aksiyon dergisi'ne verdiği bir röportajda 6-7 Eylül olayları için şöyle konuşmuştur. "6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı."[1]"

1-Kendisi iddia edildiği gibi, 1955'te Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli değildir. Bir küçük ayrıntı daha; İstanbul'da görevli değildir. Seferberlik Tetkik Kurulu yada Özel Harp Dairesi'ndeki (şimdiki Özel Kuvvetler Komutanlığı,) ilk göreve getirilişi 1971 yılıdır.

1950-1957 yılları arasında, önce Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı (ve Anıtkabir'de,) sonrasında da, kurmay olabilmek için KASIM 1955'ten itibaren Harp Akademileri Komutanlığı'nda öğrencilik yapmıştır.

6-7 Eylül olayları ile hiç bir ilişkisi bulunmadığı gibi, olay hakkında söylediği 'iddia edilen' sözleri de sarf etmemiştir, etmiş olmasına maddeten olanak yoktur:

Yukarıdaki iftiraların, ne görev olarak ne de maddeten gerçek olmadığını kendi kitabından[2] bir alıntıyla okuyalım:

"...29 Eylül 1955'de Harp Akademilerine katılmak üzere, Ankara'dan İstanbul'a göçüyoruz. Eşyamızla (eşya dediğimiz de 4 kırık sandalye, kırık çürük bir karyola, bir tel dolap, leğen."

Bu zat mı, 6-7 Eylül olaylarını, görevli olmadığı bir kurumda, planlayamayacağı olayları planladı, uygulattı, sonra da, iddia edilen lafları söyledi? En hızlı iletişimin hala daha telgraf olduğu yıllarda... Iddia sahiplerinin bu hususta kayıtlara, belgelere dayalı yorumları ne olacaktır? Merak edilmelidir.

ALINTI 2: "NATO'nun bütün Avrupa'da komünizme karşı kontrgerilla eylemleri yürütecek olan Gladyo birimlerini kurduğu Soğuk Savaş döneminde Yirmibeşoğlu, NATO eğitimi için Napoli şehrine gitti. Dönüşte Kıbrıs'a tayin oldu. 1964 yılında Belçika'da bulunan NATO karargâhında Nükleer Silahlar Şubesi'nde görev yapıyordu. Herkesin iki yıl çalıştığı bu gizli birimde beş yıl boyunca görev yaptı. Belçika dönüşünde Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanlığı'na atandı ve 3 yıl sonra da bu dairenin başına geçti.[1]"

1-Burada NATO'nun Gladyo'sundan bahsetmek, konuya ne katıyor belli değildir. Maksatlı bir değinme ve bağlantı iması olduğu intibaı bırakmaktadır. Neden ve ne amaçlanmaktadr?

2-Napoli'ye bir-iki aylığına eğitime gidişi, Belçika'ya, Kıbrıs'a tayin yılları, görev süreleri tamamen yanlış olduğu gibi esas mesele şudur ki, Belçika'da da, Napoli'de de ikişer yıl görev yapmıştır. Beş yıl diye bir şey yoktur. İddialar tamamen mesnetsizdir.

Kıbrıs'a atanışı Ağustos 1962, bu savaş cephesinden dönüşü 12 Aralık 1964'dür. Bir sonraki tayini, yine 1964'de Güney Doğü Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı, İzmir'dir. Bulunduğu tüm görevler, ilk kitabının[2] 1. ve 2. ciltlerinde ayrıntısıyla mevcuttur.

3-Belçika dönüşünde, 1971, atandığı Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanlığı görevinde kısa bir süre bulunup, Tuğgeneral'liğe terfi ederek aynı kurumun Başkanlığına atanmıştır. Hiç kıdem kaybı yaşamadığından, ülkenin en genç yaşta tuğgeneral olmuş generalidir. (Bilmeyenler için: askerlikte sicil ve kıdem sistemi diye bir puan/ödül sistemi vardır. Bulunduğu görevi başarı ile icra eden komutanlar, üstlerinden iyi siciller aldıkları sürece, terfi sıraları geldiğinde zaman kaybettirilmeden terfi ettirilirler. Kötü sicil alanlar ise, herhangi bir rütbede bir/iki yıl geç terfi ettirilebilir, ya da duruma, rütbeye göre, emekli edilebilirler. Hiç kıdem kaybı olmadan terfi eden subay/general sayısı oldukça azdır.)

1974 Kıbrıs Barış Harekatının en kilit görevini, bu kurumun Başkanı olarak başarıyla icra etmiştir. Özel Harp Dairesi ya da bugünkü ismiyle Özel Kuvvetler Komutanlığı, kuruluşundan bu yana fiili olarak en çok Kıbrıs'ta, 60'lı ve 70'li yıllarda, kuruluş amacı ve felsefesi doğrultusunda soydaşlarımızın Rum/Yunan mezaliminden kurtarılması için icra ettiği görevler ile ön plana çıkmıştır. Soğuk savaş döneminde o zamanki SSCB'ye, Yunanistan'a, Suriye'ye, İran ve Irak'a karşı benzer önlemler alınmış ve hazırlıklar yapılmıştır ancak çok şükür ki, bir nükleer savaş, komşularımızla bir harp ya da üçüncü bir dünya savaşı çıkmadan bu dönem sona ermiştir.

ALINTI 3: "1974 yılında "Daire" için örtülü ödenekten para istenince dönemin başbakanı Bülent Ecevit Özel Harp Dairesi'nden tesadüfen haberdar olmuştur."

1-1974 Barış Harekatı arifesinde, Özel Harp Dairesi, görev tanımı gereği, Kıbrıs'ta çıkartma öncesi yapılması gereken tüm hazırlık faaliyetlerini icra eder, mücahitler eğitilir, teçhiz edilir ya da edilme aşamasında ve bu ülkenin "Başbakan"ının bundan haberi yoktur??? Birileri de kalkıp bunu haber yaparlar... Bir kere, Özel Harp olmasa, Barış Harekatları başarıyla, ya da o kadar az kayıpla icra edilemezdi..! Bu nasıl bir "Başbakan"dır, nasıl böyle ülke yönetilir? Nasıl böyle bir riyakarlık olabilir? Neden bir "Başbakan"ın böyle bir ihmali ya da bilgisizliği sorgulanmaz da, ulvi görevlerinden başka şey yapmamış Özel Harp Dairesi mensupları töhmet aldında bırakılır, iftiralar atılır? Bu hususların irdelenmesi, varsa kanıt ve belgelerin ortaya çıkartılması, yoksa da, ilgililerden özür dilenmesi, kanuni haklarının teslim edilmesi gerekmez mi?

ALINTI 4: "1978'de Ecevit başbakan olarak Sarıkamış'ı ziyaret ettiğinde Tümg. Yirmibeşoğlu Orduevi'nde kendisine ve eşine yemek verdi. Ecevit, Yirmibeşoğlu'ndan Özel Harp Dairesi hakkında bilgi almaya çalıştı. "Daire"ye bağlı sivil örgütte görev alanlardan bazılarının olaylarda yer aldığından şüphe duyuyordu. Yirmibeşoğlu'ndan "Kuşkularınız yersiz" cevabını alınca Ecevit, "Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?" sorusunu sormuş; Yirmibeşoğlu bunu doğrulamış ve "Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır." demiştir. [1]"

1-Sene 1978, o yemekteki konuşmaya şahidim. Dönem sağ, sol, öğrenci, polis vs. çatışmalarının en üst düzeyde olduğu yıllar... Her gün, en az 7-8 ölü, onlarca yaralı. Gece sokağa çıkmaya korkulan günler.

Bahse konu elemanlar, gerek soğuk savaş döneminde, o zamanki adıyla SSCB'den, ya da diğer komşu düşman ülkelerden gelebilecek tehditlere karşı yerel, savunmaya yardımcı milis unsurları olarak, gerekse Kıbrıs örneklerinde olduğu gibi, barış zamanında eğitim verilen ve ANCAK FİİLİ BİR SALDIRI BAŞLADIĞI ZAMAN teçhiz edilen yerel halktır. Bunlar çiftçi, doktor, memur ya da siyasetçi, yani her kesim ve meslekten olabilirler. Vazgeçilmez şart “VATANSEVERLIKTIR.”

Özel Harp D., görev alanı için seçtiği elemanlarını Mao'cu, Marx'ist, DEV-GENÇ, DEV-SOL yada TIKKO'dan, bugünkü PKK'nın kurucularından mı, TKPL-M'den mi seçmeliydi acaba?

Bir "Başbakan"ın bu hususu idrak edemeyerek, bu hususu Daire'nin aleyhine gündeme getirmesini mi, yoksa bir gazetecinin aynı idraksızla bu hususu "haber" yapmasını mı yadırgamalı? İrdelenmesi gereken bir başka husus...

ALINTI 5: “Yirmibeşoğlu'nun MGK genel sekreterliği yaptığı 1988 yılında başbakan Turgut Özal'a Anavatan Partisi kongresinde Kartal Demirağ adlı tetikçi tarafından bir suikast düzenlenmiş, Özal saldırıdan yaralı olarak kurtulmuştu. Özal olayın ardından suikastçının ardındaki örgütün ne olduğunu araştırmaya çalışmıştır. Sabri Yirmibeşoğlu'nun Özal Suikastının soruşturulmasına engel olduğu iddiaları vardır.[1]”

1-Aradan yirmi yıl geçmiş, Mart 2009’da Can Dündar Bey, kulaktan dolma olduğu apaçık bilgilerle, miş’lerle, “o ona demiş” türü, dedikodudan öteye geçmeyecek “veri”lerle, yukarıdaki en fütursuzca çamuru, iftirayı, "haber" ya da "köşe yazısı" olarak yayınlamıştır.

Yirmi yıl boyunca, bu iddiaları sorgulayacak, soruşturacak kanıt ya da belge ortaya çıkartılamamış, ki zaten böyle bir ihtimal yoktur; birileri velevki bu soruşturmayı engellemiş olsun; Sabri Yirmibeşoğlu 1990'da Özal tarafından ve Özal halen Cumhurbaşkanı iken emekli edilmiştir. Koskoca Özal, bu kişi emekli olduktan sonra da mı bu konunun üzerine gidememiştir? Ya da daha sonra görevc alan Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar ve diğer yetkililer bu varolduğu iddia edilen rapor, belge ya da kanıtlarla, bu konunun üzerine neden gidememişlerdir? Sabri Yirmibeşoğlu meğer ne kadar güçlü bir adammış? İrdelenmeğe değer bir husus daha...

Sabri Yirmibeşoğlu, Harp Okulu'ndan 1948-1, yani 1948 dönemi birincisi olarak mezun olmuş, TSK’nın en bilgili, en disiplinli, en sert ama aynı zamanda da en sevilen komutanlarının başında gelir. TSK’da “Dürüst Paşa,” gazeteci, diplomat, bürokrat gibi siviller arasında da “Sivil Paşa” olarak tanınır, sevilir. Görevi gereği o sırada kendisine bağlı bulunan Mamak Cezaevine girmiş, çıkmış tüm basın mensubu ve siyasetçiler tarafından dahi sevilir, sayılır.

Yukarıda çok küçük bir kesiti verilen askerlik mesleğinde, 1964’te ENOSIS Katliamına karşı, ve '70'li yıllarda, iki Kıbrıs Barış Harekatı’nda da cephede en önde savaşmış, yaptığı tüm görevlerde hep üstün hizmet ödülleri almış, büyük bir komutandır.

Özal’ın kendisini, Genel Kurmay Başkanlığı’na tek adayken emekli etmesin sebebi de şudur; Can Dündar Bey’in iftiraları gibi değildir, olay. MGK Genel Sekreteri iken, Özal’ın oynamak istediği birkaç oyun vardı; birincisi bir tür “Kürt Açılımı,” diğeri ise ülkeye A.B.D.’deki gibi “Başkanlık” sistemini getirmekti. İrticayla ilgili olarak da, yeterli hassasiyeti göstermediği, çoğunluk tarafından bilinen bir vakadır.

MGK toplantılarında, Başbakan, tüm Bakanlar, Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, Özal’ın her istediğine, her söylediğine “Emredersiniz Sayın Cumhurbaşkan’ım” derken, tek itiraz eden, “Hayır, öyle değil,” yada “Hayır, öyle olmaz,” diyen, tahmin edin kimdi? Evet, MGK Genel Sekreteri, Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu!

“Açık ve seçik” ortada ve bilinen birşeydir ki, Özal, Sabri Yirmibeşoğlu’nun Kara Kuvvetleri Komutanı ve daha sonra Genel Kurmay Başkanı olup, bu projelerini engellemesinden korkmuştur. Bu ve sadece bu nedenle kendisini, K.K.K.'lığı ve akabinde Gen. Kur. Başkanlığı'na tek adayken kendisini sırf şahsi emelleri yüzünden emekli etmiştir.

Nedense son beş on yıldır, özellikle yeni nesil basın mensubu ve siyasetçiler arasında, 12 Eylül'ü, Özel Harp Dairesini, TSK'yı yerden yere vurmak sanki bir moda haline gelmiştir. Birileri bundan bir rantlar sağlıyor olmalı. Bu tip haberler yapanlar, demeçler verenler, üstlerinden "büyük" "aferinler" almaktadır belliki (maddi, manevi,) ama acaba bunlar neler pahasınadır? Bazı güncel güçlerin ekmeğine istemeden (?) yağ sürüyor olmaları da cabasıdır...


1 ^ a b c d e f g h Dündar, Can (8 Ocak 2006). Gizlenen örgütün başındaki adam: Sabri Yirmibeşoğlu 'Özel Harp'çinin tırmanış öyküsü. Milliyet. 9 Mart 2009 tarihinde erişilmiştir.

2 Yirmibeşoğlu, Sabri (Nisan 1999). Askeri ve Siyasi Anılarım. Kastaş Yayınevi Bu imzasız yazı 88.255.240.242 (mesajkatkılar) tarafından eklenmiştir.

  • Yukarıdaki yorumuzda yer alan bilgileri kullanarak aldığı görevlerle ilgili bazı düzeltme ve eklemeler yaptım. "Herkesin iki yıl çalıştığı bu gizli birimde beş yıl boyunca görev yaptı." "Ecevit 1974'te ÖHD'den tesadüfen haberdar oldu" gibi bazı bilgileri çıkardım.
  • 6-7 Eylül 1955 ile ilgili Yirmibeşoğlu'na ait olduğu iddia edilen sözü şimdilik gizli koda aldım. Ancak internette ve gazetelerde gördüğüm (Can Dündar harici) pek çok yazıda Yirmibeşoğlu'nun 9 Haziran 1991'de Tempo Dergisi'nin 24. sayısında yayımlanan gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda şu sözleri söylediği yazılı.

-Pardon Paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı?

-Tabii. 6-7 Eylül de, bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?

-E, evet Paşam!...”

Merak ettiğim şey, "Yirmibeşoğlu'nun yayımlanan bu röportaj için bir tekzip yayınlamış mıdır?"

  • 1978'de Ecevit ile Sarıkamış yaptığı -sizin de doğruladığınız- konuşmayı kaldırmadım. Zaten o paragrafta Yirmibeşoğlu'nun aleyinde bir şey yazmıyor.
  • Özal suikastı ile ilgili bölümünü özetledim. Uğur Tönük'ün iddiası da Can Dündar'ın 2006'daki yazısından önce de konuşulmuş. Zaman gazetesinde 18 Temmuz 1999'da yayınlanan Suikastın perde arkası başlıklı yazıda Uğur Tönük'ün Aktüel dergisinin 25 Haziran 1992 tarihli sayısında yayımlanan demecinde bu iddiaları dile getirdiği yazıyor. Yirmibeşoğlu'nun 1992'den beri yayınladığı bir tekzip var mı?

Uyarılarınız için teşekkür ederim. Saygılarımla--Oğuzhan 00:09, 8 Ocak 2010 (UTC)

E. Orgenaral Sabri Yirmibeşoğlu'nun en yakın tarihli ve uzun süredir verdiği ilk röportajı, 30 Aralık 2009, Sabah Gazetesi, sayfa 25, "Efsane... Sabri Yirmibeşoğlu" Yavuz Donat'ın köşe yazısını okuyunuz. Internette bulunabilir. Zafer25 11:00, 8 Ocak 2010 (UTC)

Hep ayni Mantik değiştir

Kafami kurcalayan, TSK'nin ne kadar TC Silahli Kuvvetleri oldugu noktasidir. Bu ve buna benzer insanlar Anadolu insaninin tarih boyu yarattigi degerleri o topragin insanlarina karsi kullanmalari. Kibris'ta camii yakmis, ayni mantik, gelenek Maras, Sivas v.b. illerde de kitleleri sol ve alevi kitlelerine karsi kiskirtmak icinde cammiler yakmislari veya yakildi / saldirildi propagandasi yapmislardi. Ben bu varliklarla ayni havayi almaktan ve ayni gezegende yasamktan utaniyorum. Umudum böylesi olaylarin bir daha yasanmamasi selamlar--80.219.168.177 19:54, 16 Temmuz 2012 (UTC)

"Sabri Yirmibeşoğlu" sayfasına geri dön.