Sadreddin Konevî
Sadreddin Konevî (1209-1274), Fars asıllı filozof ve tasavvuf felsefesindeki en etkili düşünürlerden biriydi.[1][2]
Sadreddin Konevî | |
---|---|
Tam adı | Ebü’l-Meâlî Sadrüddîn Muhammed b. İshâk b. Muhammed b. Yûsuf Konevî |
Doğumu | 1209 Malatya, Anadolu Selçuklu Devleti |
Ölümü | 1274 Konya, Anadolu Selçuklu Devleti |
Çağı | İslam'ın Altın Çağı |
Bölgesi | İslam felsefesi |
Okulu | Vahdet-i vücud |
İlgi alanları | Tasavvuf, Sufi metafiziği, Epistemoloji, Mistisizm |
Etkilendikleri
| |
Etkiledikleri
|
Sadreddin Konevi'nin babası Şeyh Mecidüddin İshak Malatya'lıdır ve Sadreddin Konevî de Malatya'da doğmuştur. Mecdüddin İshak Bağdat'ta fütüvvet teşkilatında hizmet etmiştir. Sadreddin daha küçükken babasının öldüğü ve annesi de ünlü sûfi ve filozof Muhyiddin İbn El-Arabi ile evlendiği rivayet edilmektedir. Konya'da yerleştiği ve ününü orada yaptığı için "Konevi" diye anılır. Sadreddin, ilk din ve tasavvuf bilgilerini üvey babası Muhyiddin ibn El-Arabi'den aldı. Bir ara Şam'a giderek devletin önemli din adamları ve sufileri ile görüştü. Özellikle Evhadüddin Kirmani'nin Sadreddin üzerinde etkisi oldu. Maddi durumunun çok iyi olması nedeniyle Konya'daki din ve bilim adamlarını sık sık evinde toplayarak, o yıllarda Doğu'nun en önemli kültür merkezlerinden olan kentte özel bir akademi oluşturdu. Nasîrüddin Tûsî ile de önemli felsefi nitelikli mektuplaşmalarda bulundu.[kaynak belirtilmeli]
Felsefesi
değiştirSadreddin Konevî'nin felsefesi temelde metafiziktir. İbn El-Arabi gibi o da vahdet-i vücut fikrine bağlıdır, ancak bunun açıklanmasında Arabi'den ayrılır. Ona göre Tanrı düşüncesi insanlarda öncelikle öznel olarak meydana gelir ve daha sonra nesenel ya da ontolojik bir nitelik kazanır. Tûsî ile mektuplaşmalarının da ana tartışma ekseni bu konudur. Sadreddin Konevî, bu mektuplaşmalarda, Allah'nın akıl yoluyla bilineceği düşüncesini reddetmekte, Allah'nın hakikatinin yalnızca kendisi tarafından bilineceğini öne sürerek filozofların tetzlerini yadsımaktadır. Allah'nın özü ve esas nitelikli insan için her zaman bilinmez olarak kalacaktır. Sonsuzluk sonlu bir bilgiyle bilinemez. Allah mutlak varlık ve birliktir. Dolayısıyla Allah hakkında herhangi bir kesin yargıya varmak mümkün değildir. Ona verilecek varlık düzeyinde tek uygun isim varlık nuru (Nur-ül-Vücud)'dur. Allah'nın varlığı her zaman mutlak özü ile birlikte düşünülmelidir, ancak insan bunu gerçekleştiremez. Bu sebeplerden Allah hakkındaki kanıtlama girişimleri de yerinde değildir. Ne fizik ne de mantık temelli Tanrı açıklamaları açık ve kabul edilebilirdir. Ama insan Allah'ın isimlerini ve sıfatlarını düşünmeli bunun aracılığıyla bilgisindeki aczi azaltmaya çalışmalıdır. Allah isimleri ve sıfatları (esma'ül-hüsna) dolayısıyla bilinebilirdir yalnız. Asıl özü ise bilinmeden kalır. Böylece Tûsî'nin aksine Allah Konevî'ye göre, zorunlu varlık olarak ileri sürülemez. Konevî ile Tûsî arasında mektuplaşmalarla yürütülen ana tartışma konusu bu olmakla birlikte, her ikisinin de sistematik sonuçlara vardıkları söylenemez.[3] Konevi, tasavvufi görüşlerinde tamamen İslam'a bağlı kalmıştır. Daima delillerini Kur'an, hadis ve eski sufilerin sözlerinden vermiştir. Böylece tasavvufi görüşle İslamın savunucusu olmuştur.
Eserlerinin Önemi
değiştirSadreddin Konevi, İslam mistisizmi'nin (veya Tasavvuf) en tartışmalı okullarından biri olan Vahdet-i Vücud'a mensuptur. Üvey babası ve aynı zamanda Vahdet-i Vücud'ün büyük sözcülerinden olan Muhyiddin Arabi'nin talebeliğini yapmış ve eserlerini şerh etmiştir. Ayrıca Vahdet-i Vücud'u felsefi kavramlarla izah eden, kimi belirsizlikleri açıklığa kavuşturan bir kişi olduğundan da son yıllarda gerek İslam ülkelerinde gerekse Batı ülkelerinde Vahdet-i Vücud üzerine çalışan akademisyen ve araştırmacılar tarafından tanınmakta ve eserlerinin kaynakçalarında yer almaktadır. Türk olmasına karşın eserlerini Arapça kaleme almış olduğundan uzun yıllar sadece Arapça bilenlerin istifadesine sunulan eserleri İz yayıncılık tarafından yapılan çevirilerle günümüz okuyucuları tarafından da yararlanılabilmektedir. Onun eserleri Anadolu'da Türk-İslam kültürünün yayılmasında etkili olmuştur. Bu bakımdan Konevi'nin Türk-İslâm felsefesinde özel bir yeri ve değeri vardır.
Alıntılar
değiştir- Bir şeye dair bilginin gerçekleşmesi ve onu tam olarak bilmek, bilinen şey ile bir olmaya; bir olmak ise, bileni bilinenden ayırt eden her şeyin ortadan kalkmasına bağlıdır.[kaynak belirtilmeli]
- Akıl, tabiatın fer'idir; dolayısıyla aklın kayıtlardan kurtulması, asl'a dönmesidir.[kaynak belirtilmeli]
- İnsanların zanları ve itikadi tasavvurları, kendi hallerinden ibarettir; aynı şekilde, onların keşif ve basiret diye isimlendirdikleri şey de, çokluk ve imkân özelliklerinden temizlendiği anda nefislerinin halleridir.[kaynak belirtilmeli]
- ...Kadîmlik mertebeni öğrenmek için, zuhûr etmeden önceki Hakkın katındaki mertebeni bilmeye çalış. Çünkü, kendi kadîmlik mertebeni öğrenmekle, ezelîliğin ortaya çıkar; ezelîliğinin sâbit olması, Hakka benzerliğini sahih kılar ki, bu benzerlik, kendisiyle (:benzerlik) tahakkuka mahsustur.[kaynak belirtilmeli]
- Dünyada en çok nimete mazhâr olan kişi tabiî ve nefsani iradesi Hakkın iradesine ve ilmine muvafık olan kimsedir; bununla beraber, vakitlerinin çoğunda bunu dikkate alır. İnsanların en çok üzüleni ise, his âleminde ortaya çıkartamadığı kuruntuları çok olan kimsedir; bununla beraber, arzuladığı şeylerin çoğunda kararlılığı eksiktir.[kaynak belirtilmeli]
- Tedebbür, insan mertebesinin bâtınında ve insan-ı kâmilde tecellisi açısından Hakkın bir sıfatıdır; çünkü kâmilin -istersen 'Hakkın kâmil ile bakması' da denilebilir- vücûdî karışımda Rabbiyle görmesi, tedebbür diye isimlendirilir...Düşüncenin özelliği böyle değildir; çünkü fikir, daha önceden bilinen unsurlardan yardım almak ve onlara ihtiyaç duymakla nefsani bir yöneliştir; daha önceden bilinen unsur, histen ve öncüllerden elde edilmiştir ve belirli bir şekilde düzenlenmiştir. Tefekkür eden, bütün unsurlarla tabiat perdesinin ötesinden hissetmiş olduğu bir şeyi veya bilinmeyen bir şeyin özelliğini elde etmek ister; böylece o şey bilinir hale gelir.[kaynak belirtilmeli]
Eserleri
değiştir- en-Nusûs fî tahkîki tavri’l-mahsûs (Vahdet-i Vücûd ve Esasları)
- Miftâhu Gaybi’l-Cem ve’l-Vücûd (Tasavvuf Metafiziği)
- en-Nefehâtü’l-İlâhiyye (İlâhî Nefhalar)
- el-Fükûk fî Esrâı Müstenidâti Hikemi’l-Fusûs (Fusûsü’l-Hikem’in Sırları)
- Şerh-i Hadis-i Erbaîn (Kırk Hadis Şerhi)
- el-Mürâselât (Yazışmalar)
- İ’câzü’l-beyaân fî te’vîli’i-ümmi’l-Kur’ân (Fâtiha Suresi Tefsiri)
- Şerhu Esmâillâhi’l-Hüsnâ (Esmâ-i Hüsnâ Şerhi)
- Tebsıratü’l-Mübtedî ve Tezkiretü’l-Müntehî (Marifet Yolcusuna Kılavuz)
Sadreddin Konevî Üzerine
değiştir- Sadreddin Konevi, Tasavvuf Metafiziği, İz Yayıncılık, İstanbul, 2002.
- Nihat Keklik, Sadreddin Konevi'nin Felsefesinde Allah-Kainat ve İnsan, İ.Ü.Edebiyat Fak.Yay. İstanbul, 1967.
- Ekrem Demirli, Sadreddin Konevi'de Bilgi ve Varlık, (Doktora tezinin kitaplaştırılmış halidir), İz Yayıncılık, İstanbul, 2006.
- İz Yayıncılık 9 Ocak 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- The last will and testament of Ibn 'Arabi's foremost disciple and some notes on its author 6 Şubat 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Dış bağlantılar
değiştir- Konevi.net - Sadreddin Konevî Ana Sayfası
- The Central Point – Qūnawī’s Role in the School of Ibn 'Arabī by William Chittick 6 Şubat 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- The Dissemination of Ibn 'Arabi's Teaching through Sadr al-din al-Qunawi, by Jane Clark 24 Ekim 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Ayrıca bakınız
değiştirKaynakça
değiştir- ^ F. E. Peters, "The Monotheists", Published by Princeton University Press, 2005. pg 330: "Al-Qunawi was a Persian Sufi.."
- ^ William C. Chittick, "The Sufi path of knowledge: Ibn al-ʻArabi's metaphysics of imagination", Published by SUNY Press, 1989. pg xvii: "Qunawi, a Persian had a profoundly different intellectual makeup"
- ^ İslam felsefesi, Hilmi Ziya Ülken, sayfa:29o-296, Cem yayınevi