Kullanıcı:Fatmayln03/Politik-Ekonomi Kesişmesi

Günümüzde büyük önem kazanan bir bilim dalı olan Uluslararası Politik Ekonomi(UPE), politika ve ekonomi arasındaki etkileşimi teori-metodoloji çerçevesinde açıklamak temeline dayanmaktadır. Sosyal bilimlerde kısa bir tarihi geçmişe sahiptir ancak, her geçen gün daha fazla önem kazanan bir bilim dalı olmuştur. Politik ve ekonomik sistemin bir arada çalıştığı bir bilim dalı olarak UPE, ülkemizde akademik düzeyde sıkça kullanılmaktadır. Bu alanda bazı üniversitelerimizde lisansüstü programlar açılmıştır, ancak Batı’da ki üniversitelerin aksine ülkemizde yeterince çalışma yapılmadığı ve uluslararası iktisat ile uluslararası ilişkiler disiplini içinde bir alt alan olarak varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Soğuk Savaş yıllarındaki güvenlik kaygısı, uluslararası ilişkilerde Realizm’i ön plana çıkarmıştır ve 1970 yıllarından itibaren uluslararası ilişkiler, araştırmalarını Realizm’in sınırları (güvenlik, savaş, barış, ittifaklar, caydırma vb. konular) içine hapsetmiştir. İşte bu noktada, duyulan ihtiyaca cevap olarak UPE kendisini göstermiştir. Daha açık bir ifade ile UPE, devletlerin salt siyasal aktör olduğu yönündeki Realist düşünceyi sarsarak, devletlerin artık sadece içi boş bir güç ve güvenlik peşinde olamayacaklarını öne sürmüştür. UPE’ye göre her siyasal çabanın bir ekonomik gerekçesi bulunabileceği gibi, her ekonomik girişimin de bir siyasal yansıması olabilecektir. Buna bağlı olarak UPE alanında araştırma yapan kişiler, politik sistem ile ekonomik sistemin arasında birini diğerine öncelikli veya üstün kılan herhangi bir anlayışın olamayacağını ve hatta bu iki sistemin birbiriyle ilişkili olarak ele alındığında daha iyi anlaşılabilecekleri bakış açısını öne sürmüşlerdir.

Uluslararası Politik Ekonomi Kavramı değiştir

Bağımsız bir disiplin olarak UPE, 1970 yıllarında ortaya çıkmış olup, ekonomi ile siyaset biliminin birbirinden ayrı düşünülemeyeceği noktasından hareketle, iki alan arasında birleştirici bir disiplin olmuştur. İkinci Dünya Savaşı ile birlikte yaşanan politik ve ekonomik gelişmeler, bu iki alan arasındaki ayırımı destekler nitelikte olmuştur. Devletler tarafından ekonomi konusundaki çatışmaları en aza indirmek ve kendi güvenliklerini en üst seviyede sağlamak amacıyla ekonomik konular üzerinde ayrıntılı olarak anlaşmalar yapılmıştır. Ekonomi ile politikanın 1970’ yıllarına kadar ayrı bir şekilde ele alınmasının temel ve ana nedeni de budur. İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan bu anlayış, uluslararası sistemde ve ilişkilerde yaşanan krizler ve yenilikler nedeniyle değişmiştir. 1970 yıllarında Doğu ve Batı Blokları arasında anlaşma belirtilerinin ortaya çıkması askeri gerilimi azaltmış olup, iktisadi kurallar üzerindeki konsensüs çökmüştür. Buna neden olarak Bretton Woods sisteminin çökmesi, Dünya Bankası’nın gelişen ülkelere yardım ve kredi veren bir kurum haline gelmesi, 1970 yıllarında yeni anlayışına karşı GATT’ın başarısız olması, Avrupa Birliğinin ekonomik güç olarak yükselmesi, Japonya’nın oldukça başarılı ticari performans göstermesi, uluslararası üretim modellerindeki yeni anlayışın geleneksel olana üstünlük kurması ve ABD kaynaklı şirketlerin sadece kendi ülkelerinde yatırım yapmaları konusunda kendilerini mecbur tutmamaları, doğuda SSCB’nin hem politik hem de siyasi olarak dağılması, Çin’in 1980 yıllarından itibaren sert rejimini yumuşatarak Batılılara ülke ekonomisini açması ve Uzak Doğu ülkelerinin Batı sanayilerine rakip olarak ortaya çıkması gösterilebilir.siyasi olarak dağılması, Çin’in 1980 yıllarından itibaren sert rejimini yumuşatarak Batılılara ülke ekonomisini açması ve Uzak Doğu ülkelerinin Batı sanayilerine rakip olarak ortaya çıkması gösterilebilir. Bu gelişmeler neticesinde “International Economics and International Relations: A Case of Mutual Neglect” başlıklı çalışmayı yazan Susan Strange, uluslararası ekonomik ve siyasi sistemin kapsamlı bir dönüşümden geçtiğini ortaya atarak, uluslararası ilişkiler uzmanlarının ekonomik dengeleri, ekonomistlerin de siyasi faktörleri dikkate almayarak hata yaptıklarını belirtmiştir. Strange makalesinin başlığında da dikkat çektiği gibi, karşılıklı ihmalin sonucu olarak ortaya çıkan ekonomi ve politikanın ayrılığını bitirmek gerektiğini vurgulamıştır. Ekonomi ile politika arasındaki bu kaçınılmaz bağlılık ve etkileşimdeki tarihsel süreç, küreselleşme neticesinde daha da hızlanmıştır. Zaman ve mekan kavramının toplumlar arasında bir engel olarak ortadan kalkmasında, farklı devletler arasındaki ekonomik ilişkilerin payı büyüktür. Rekabet ve ekonomik büyüme sonucunda ortaya çıkan krizler de, karşılıklı ekonomik bağlılık ve ekonomik bölgeselleşme neticesinde etkisini daha şiddetli hissettirmeye başlamıştır. Bu durum, ülkeleri bu krizin aşılabilmesi için yeni politikalar üretmeye ve diplomatik hamleler yapmaya zorlamıştır. Daha açık bir ifade ile eskiden salt devlet güvenliği amacıyla önem verilmeyen bölge ya da ülkelerle ekonomik ve politik işbirliği yapılması artık kaçınılmaz bir hal almıştır.Ekonominin ve bununla birlikte ekonomik politikanın küreselleşmesinde de üretimin küreselleşmesi, ticaretin Rekabet ve ekonomik büyüme sonucunda ortaya çıkan krizler de, karşılıklı ekonomik bağlılık ve ekonomik bölgeselleşme neticesinde etkisini daha şiddetli hissettirmeye başlamıştır. Bu durum, ülkeleri bu krizin aşılabilmesi için yeni politikalar üretmeye ve diplomatik hamleler yapmaya zorlamıştır. Daha açık bir ifade ile eskiden salt devlet güvenliği amacıyla önem verilmeyen bölge ya da ülkelerle ekonomik ve politik işbirliği yapılması artık kaçınılmaz bir hal almıştır. Ekonominin ve bununla birlikte ekonomik politikanın küreselleşmesinde de üretimin küreselleşmesi, ticaretin küreselleşmesi ve küresel finans sisteminin gelişmesi faktörleri etkili olmuştur.

Uluslararası Politik Ekonominin Tanımı ve Özellikleri değiştir

UPE; uluslararası ilişkiler çerçevesinde gelişen, ekonomi ve siyaset bilimini kapsayan bir bilim dalıdır. Temelinde ulusların politik ilişkilerini ekonomik alanlarda detaylı bir şekilde inceleyen bir bilim dalı gibi görünse de, kullanılan terimler ve alanına giren karmaşık yapılar dolayısıyla daha derin bir incelemeyi de zorunlu kılmaktadır. Uluslararası politik ekonomiyi bir teorik bilim dalı olarak değil, temel amacı uluslararası düzende güç ve refahın birbirini nasıl etkileyip şekillendirdiğini anlamak olan bir bilim dalı olarak tanımlayabiliriz.Birçok yazar UPE’ye sadece bir teori olarak bakılamayacağını savunmaktadır. Buna göre UPE, yeni bir araştırma biçimi, bir bakış açısı ve çeşitli yaklaşımları, varsayımları, terimleri ve metotları kapsayan sorular kümesi olarak kabul edilebilir. Günümüzde giderek önem kazanan bir bilim dalı olarak Uluslararası Politik Ekonominin temel özelliklerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz: UPE, ekonomik sistem ile politik sistemin bir arada çalıştığı bir bilim dalıdır, UPE, sadece teorik olarak ele alınabilecek bir bilim dalı değildir, Küreselleşme ile gelişim süreci hız kazanmıştır, Kapsadığı alan ve kullandığı terimlerin çokluğu nedeniyle farklı yaklaşımlarla birlikte anlaşılabilecek kadar geniş bir alanı kapsamaktadır, UPE, özerk bir yapıya sahiptir, UPE’nin ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıkması ve gelişmesi, uluslararası örgütlerin kurulmasına neden olmuştur,

Uluslararası Politik Ekonomide Başlıca Kuramsal Teoriler ve Yaklaşımlar değiştir

Kaynağı ve oluşumu çok eskilere dayanan UPE’nin kapsadığı alanın genişliğine bağlı olarak, farklı teorik yaklaşımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu yaklaşımlar bilimsel çalışmalarda farklı sınıflandırmalar yapılarak açıklanmıştır. Bu yaklaşımlar kapsadığı dönem ve savunduğu fikirler açısından üç başlık altında açıklanabilir. Realist yaklaşım ulus devletleri, Liberal yaklaşım bireyi ve son olarak Eleştirel-Radikal yaklaşım ise sınıf kavramını ön plana çıkarmaktadır.

Uluslararası Politik Ekonomi ve Realist Yaklaşım değiştir

Realizm, kökenleri Thucydides’e kadar uzanan ve sonrasında Niccola Machiavelli, Thomas Hobbes tarafından sürdürülen ve asırlar boyu geçerliliğini koruyan bir yaklaşımdır.15 Realist yaklaşım yerine terim olarak farklı bilimsel çalışmalarda “ulusalcılık”, “ekonomik milliyetçilik” ve “merkantilizm” terimleri de kullanılmaktadır. Bu yaklaşıma göre uluslararası sistem, içinde anarşiyi barındırmaktadır. Bu nedenle, ulus devletten daha yüksek ve tabi olunacak bir otorite yoktur. Realist yaklaşımın temelini Merkantilist düşünce oluşturmaktadır. Çağdaş UPE yaklaşımlarının Merkantilist temele dayananları, Realist olarak tanımlanmaktadır. UPE’nin ilk ve sistemli olarak incelemesi Merkantilizm tarafından yapılmıştır. Bu yaklaşım 16-18. yüzyıllar arasında Batı Avrupa politikalarında etkili olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında sanayileşme yarışı ve Büyük Buhran’ın etkisiyle Merkantilizm, ülke politikalarındaki önemini korumuştur. Merkantilizm dış ticaret fazlasını servet olarak gören ulusalcı, korumacı bir yaklaşım olup, İspanya ve Portekiz’de olduğu gibi devlet merkezli veya Hollanda ve İngiltere’de olduğu gibi ticaret burjuvazisi merkezli olarak iki farklı şekilde uygulanmıştır. Bu yüzyılların sonlarında Britanya, çıkarlarına uygun düştüğü gerekçesiyle Liberalizm'e yönelmiştir. Merkantilist düşüncenin temsilcilerinden Friedrich List, toplumların ekonomisinin, bireyin ekonomisinin üstünde olduğunu, hatta bireyler ile tüm insanlık arasındaki temel birimin ulus olduğunu savunmuştur. List, sanayileşmenin devlet eliyle yapılmasını önermiştir. List’in bu yaklaşımının temel nedeni, Almanya’da yeni gelişen sanayileşmeyi diğer uluslara karşı rekabetten korumaktır. Realist yaklaşım, uluslararası ilişkiler açısından gücün ve otoritenin sadece askeri güce odaklı olmadığını, bunun yanında ekonomik gücün etkili ve önemli bir rol oynadığını savunmuştur.19 Bu yaklaşımı savunan yazarların yaşadıkları dönemlere ve ülkelerine bakıldığında savaş ortamı, yeni ulus devletlerin oluşması, her ulus devlet açısından sanayileşmenin yeni başlaması gibi sıralanabilecek gerekçelerle Realist yaklaşımı savunmaları, milliyetçi düşünme temeline dayandığı söylenebilir. Bu nedenle, devletin elinde altın ve gümüş gibi değerli madenler ne kadar fazla ise devlette o kadar güçlüdür düşüncesi hakim olmuştur. Hatta bu gücü elde etmek için savaşmanın dahi bir yol olduğu savunulmuştur. Realist yaklaşımı anlatırken, 1920-1930 yılları arasında İngiltere’de ortaya çıkan ve işsizliğe karşı koruma yoluyla istihdamı arttırma teorisini getiren John Maynard Keynes’ten bahsetmek gerekmektedir. Çünkü Keynes, Liberal bir iktisatçı olmasına rağmen devletin yönlendirmesi ile piyasa mekanizmasının işlerlik kazanacağını öne sürmüştür. Keynes’in bu yaklaşımında gümrük vergileriyle ithalatın düşeceği ve sonuçta yerli mallara tüketicilerin yöneleceği, bu sayede de istihdamın ve milli gelirin artacağı öne sürülmüştür. Bu nedenle Keynes’in yaklaşımı, hem Liberal UPE’yi hem de Realist UPE’yi etkilemiştir.20 Yukarıda da belirttiğimiz üzere Realist yaklaşımı, Ekonomik Milliyetçi olarak tanımlayanlar da vardır. Aslında, Merkantilist görüş açısından devletin serveti ve zenginliği o devlet halkının refahına, işçilerin de faydasına olan bir durum değildir. Çünkü bu yaklaşımda ne kadar düşük ücretle işçi çalıştırılırsa, hedeflenen ihracat fazlası da o kadar artar ve sonuçta dünya piyasaları ile rekabette de o kadar güçlü olunur düşüncesi hakimdir.

Uluslararası Politik Ekonomi ve Liberal Yaklaşım değiştir

Liberalizm, 18. ve 19. yüzyıl siyasi ve ekonomik düşünce tarihinde etkili olmuş ideolojidir. İdeoloji olarak Liberalizm, 1688 ile 1789 yılları arasını kapsayan aydınlanma çağının filozoflarının temel felsefelerini oluşturur. İskoçya’dan David Hume ve Adam Smith, İngiltere’den Locke, Almanya’dan Kant, Fransa’dan Montesquieu ve Voltaire bu döneme damgasını vuran bilim adamlarıdır. Bu yaklaşıma göre insan doğuştan olumludur ya da eğitilebilir. Liberal UPE Yaklaşımı, Adam Smith ve David Ricardo’ya dayanmakta olup, ticari kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçiş aşamasında, 17.yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım, devletin piyasaya müdahalesine karşı olmuştur ve serbest pazarı savunmuştur. Özellikle Adam Smith’e göre zenginlik, emek temeline dayanan üretimden kaynaklanmaktadır. Bu düşünce ile Liberalizm, Merkantilizm’in ulusal zenginliğin madenlere dayanan görüşüne eleştiri olarak ortaya çıkmıştır. Liberal UPE Yaklaşımı, Adam Smith ve David Ricardo’ya dayanmakta olup, ticari kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçiş aşamasında, 17.yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım, devletin piyasaya müdahalesine karşı olmuştur ve serbest pazarı savunmuştur. Özellikle Adam Smith’e göre zenginlik, emek temeline dayanan üretimden kaynaklanmaktadır. Bu düşünce ile Liberalizm, Merkantilizm’in ulusal zenginliğin madenlere dayanan görüşüne eleştiri olarak ortaya çıkmıştır. Devletler kendi içlerinde piyasanın olabildiğince serbestleşmesini sağlarken, uluslararası ortamda rekabeti önlemek için uluslararası kurallar ve düzenlemeler yapmalıdır. Ancak, devletler bu uluslararası kural ve düzenlemelerin işleyişini sağlamanın dışında bir müdahalede bulunmamalıdır. Liberalizm yaklaşımından bahsederken, bu akımın içinde 1970 yıllarında ortaya çıkan Robert Keohane ve Joseph Nye tarafından ortaya atılan “Power and Interdependence”, yani güç ve karşılıklı bağımlılık teorisine değinmek gerekmektedir. Keohane ve Nye, 1970 yıllarından itibaren ortaya çıkan gelişmeler ile dış politikada askeri ve güvenlik konularının dışında birçok konunun da uluslararası ilişkiler kapsamına girdiğini belirtmişlerdir. Devletlerin birbirleriyle ilişkileri sadece çıkara değil, aynı zamanda fayda ve maliyet konularına da dayandığı bu teoride benimsenmiştir. Keohane ve Nye’e göre, 1990 yıllarından itibaren karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin yerini küreselleşmeye bıraktığını savunanlara karşı, küresellik karşılıklı bağımlılığın sadece bir türüdür. 1980 yıllarında Klasik Liberalizm’e olan eğilim tekrar artmakla birlikte, yeni mali kurallar çerçevesinde ve siyasi müdahalelerden özgür olan sermaye düşüncesiyle, Liberalizm’e yeni bir boyut kazandırılarak Neo-liberalizm yaklaşımı ortaya çıkmıştır. Neo-liberalizm, kendi meşruiyetini artırmak ve karşı teorileri geçersiz kılmak için kendini karşı konulamaz ve kaçınılamaz bir durum olarak sunmuştur.

Uluslararası Politik Ekonomi ve Eleştirel-Radikal Yaklaşım değiştir

Eleştirel UPE teorileri; aslında Bağımlılık Okulu, Marksizm, Emperyalizm teorileri, Çevreci teoriler gibi birçok teoriyi içine almıştır. Eleştirel teorilerin kökenini, Marksizm yaklaşımı oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, kendinden önceki teorilere karşı ve onları eleştiren bir düşünce yapısına sahiptir. Karl Marx’ın yaklaşımı, tarihsel maddecilik olarak tanımlanmıştır. Marksizm’e göre tarihin başlıca itici gücü, sınıflar arasındaki ilişkidir. Bu yaklaşıma göre sanayi devrimiyle beraber, fabrika sahipleri sınıfının oluşturduğu burjuva sınıfı ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda da bu sınıf ile büyük toprak sahipleri sınıfı arasında çelişki ortaya çıkmıştır. Marksist Emperyalizm teorilerine göre, dünya ekonomisinin hiyerarşik yapılanması, bir devletin diğer devlete sömürü düzenini koruyan bir zemin yaratmaktadır. 1960 yıllarında ortaya çıkan, kalkınma iktisadi temeline dayanan Bağımlılık Okulu (Dependency School) teorisinde ise, gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkeleri sömürerek, onların kalkınmasına izin vermemektedirler. Marksistlere göre yönetici sınıflar, sadece kendi çıkarlarını düşündüklerinden ülke ekonomisini geri planda tutarak, ekonomik kalkınmayı da engellemektedirler. Uluslararası Politik Ekonomi ile ilgilenen ve Marksizm teorisini savunanlar, iki konu üzerinde özellikle durmaktadır. Birincisi, sermayenin giderek uluslararası hale geldiği bir dünyada emeğin geleceği ve ikincisi ise üçüncü dünya ülkelerindeki fakirlik ve geri kalmışlıktır.Dünya Sistemi Teorisi; Karl Marx, Max Weber, Emile Durheim gibi sosyal bilimcilerin çözümlemelerinin bir devamı olarak ortaya çıkmıştır. Bu teoriyi üretenler, üçüncü dünyanın Batıdan bilgi ve teknoloji transferini yapabilmesinin tek yolunun, farklılaşma (türev alma) sürecinin geleneksel tekniğe uygulanması olduğunu iddia ederler. Ancak bu şekilde merkezden çevreye doğru bir genişleme ve akış yaşanabilecektir. Bu teoriyi savunanlar merkez, çevre, yarı çevre ve öteki alanlar terminolojilerini kullanmışlardır. Uluslararası politik ekonomiye ilişkin yaklaşımların incelenmesinde, dünya değiştikçe ve geliştikçe, yapılan analizler ve yaklaşımların da değişime ayak uydurduğu gözlemlenmiştir. Böylelikle her an yeni yaklaşım ve yorumlara açık olan UPE, hem sabit ve güncel olmayan görüşlerden daha çok, ekonomi ve uluslararası ilişkilerin sürekli değişen alanlarına ayak uydurmuş hem de ayrı bir bilim dalı olarak kendisini göstermiş ve yeniliklere de açık olacağını kanıtlamıştır.

Uluslararası Politik Ekonominin İnceleme Alanı ve Sınırları değiştir

UPE’nin, ekonomi ve siyaset bilimini de kapsayan, temelinde ulusların politik ilişkilerini ekonomik alanlarda detaylı bir şekilde inceleyen bir bilim dalı gibi görünse de, alanına giren karmaşık yapılar ve terimler nedeniyle daha derin incelenmesi gerektiği yukarıda belirtilmişti. Hem politika hem de ekonominin bağlantı noktasında kalan UPE, bazen politikayı bazen de ekonomiyi ulusal-uluslararası alanlarda incelerken, bir diğer yönü ile çok geniş bir inceleme konularını kapsadığından, sınırlarının belirsiz olduğu açıklamaları da çeşitli yazarlar tarafından yapılmaktadır. Bu belirsizliği gidermeye yönelik çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. UPE, ulusal-uluslararası ekonomi ile ulusal-uluslararası politika alanlarının bir arada ve karşılıklı etkileşimiyle oluşan bir sahadır. Daha somut olarak uluslararası ticaret, uluslararası para politikası, çok uluslu şirketler, küresel ekonomik krizler, enerji, finans, teknoloji ve hegemonya ile buna benzer konular, UPE’nin inceleme alanı içine girmektedir. Somut bir olay olan Körfez Savaşı'nın, genel dünya siyaseti ve ekonomisi üzerine sonuçları, örnek olarak verilebilir. UPE çok sayıda yaklaşımı içinde barındırdığından, kesinleşmiş bir olgu veya düşünceden söz etmek zordur. Çünkü her bir teori farklı pencereden bakmaktadır. Uluslararası Politik Ekonomi’yi tanımlarken uluslararası ilişkiler çerçevesinde politika ile ekonominin kesişmesi sonucunda oluşan ve gelişen bir bilim dalı olduğunu belirtmiştik. Ayrıca UPE, çok basit ve somut tanımlamalarla anlatılamayacak kadar kapsamlı bir disiplindir. Çünkü bu bilim dalı hem ulusal hem de uluslararası düzeyde ekonomi ile politikayı küreselleşme, enerji, güvenlik, finans, teknoloji ve çok uluslu şirketler vb. birçok alanda bir arada ve karmaşık bir yapıda incelemektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ulus devletlerin kurulması ve savaş ortamında ortaya çıkan Realist yaklaşım, 1970 yıllarından sonra savunulan Liberal yaklaşım ve devamındaki Marksist yaklaşım ile birlikte (tarihsel süreç içerisinde) UPE disiplini gelişmiştir. Bu süreç içerisinde Soğuk Savaş, ulusların enerji ihtiyaçları, küresel ekonomik krizler, teknolojinin gelişmesi, hızlı bir şekilde ortaya çıkan küreselleşme vb. olaylar sonucunda, ekonomi ile politikanın birbirinden etkilenmeleri kaçınılmaz olmuştur. Uluslararası düzeyde bir bilim dalı olarak kendini gösteren UPE, Türkiye’de uzun yıllar hak ettiği yeri bulamamış ve ayrı bir disiplin olarak incelenmemiştir. Ayrı bir disiplin olarak incelenmemesinin nedeni, bilimsel araştırma ve çalışmaların yetersizliğidir. Yurt dışında UPE’yi ayrı bir disiplin olarak inceleyen ülkelere bakıldığında, birçok bilimsel kitap, makale ve çalışmalar bulunmaktayken, ülkemizde bu çalışmaların son yıllarda yoğunlaştığı gözlemlenmiştir. Bu çalışmalar ile birlikte yakın zamanda birkaç üniversitede lisans ve yüksek lisans düzeyinde Uluslararası Politik Ekonomi bölümleri kurulmuştur. Ülkemiz tarafından da hem ulusal hem de uluslararası düzeyde pratikte uygulanan bu bilim dalı, daha çok üniversitede ve ayrı bir bilim dalı olarak hak ettiği yeri almalıdır.

Kaynakça değiştir

ARI, Tayyar (2004). Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği, 3. Baskı, İstanbul: Alfa Yay değiştir
ATEŞ, Davut & Gülizar Samur GÖKMEN, (2013). “Bir Akademik Disiplin Olarak Uluslararası Politik Ekonominin Sınırları”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi değiştir
HOLMES, Leslie (2000). Post Komünizm, (çev.) Yavuz Alogan, İstanbul: Mavi Ada Yay değiştir
KAZGAN, Gülten (2012). İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi 18. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi değiştir
Mehmet Duman, “Hegemonya ve Güçler Dengesi Bağlamında Uluslararası Siyaset ve İktisat İlişkileri”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi değiştir
Ali Kemal Aydın, “Amerika Birleşik Devletleri’nin Dış Ticaret Politikasında Serbest Ticaret Anlaşmalarının Yeri[1] değiştir
ONURSAL BEŞGÜL, Özge (2014). “Yerelleşme, Bölgeselleşme ve Bütünleşme”, içinde: Küresel Siyasete Giriş: Uluslararası İlişkilerde kavramlar, Teoriler, Süreçler (ed.) Evren Balta, İstanbul:İletişim Yay değiştir
  1. ^ AYDIN, Ali Kemal. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı http://www.mfa.gov.tr/amerika-birlesik-devletleri_nin-dis-ticaret-politikasinda-serbest-ticaret-anlasmalarinin-yeri-___.tr.mfa.  Eksik ya da boş |başlık= (yardım)