1934 Trakya Olayları: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Khutuck Bot (mesaj | katkılar)
k Bot v3: Kaynak ve içerik düzenleme (hata bildir)
Etiket: Elle geri alma
Isvind (mesaj | katkılar)
Atsız Milli İnkılap'ta hiç yazmadı.
25. satır:
Türkiye'de [[Cumhuriyet Halk Partisi|CHP]] dönemine denk gelen bu süreçte büyük gazeteler [[nazizm]]e karşı çıkmalarına rağmen kimi kişiler nazizme sempatiyle baktılar. Türkiye'deki Nazi sempatizanlarının en önemlilerinden biri ''[[Der Stürmer]]'' gazetesine ''Djev'' imzasıyla yazılarını vermiş olan [[Cevat Rıfat Atilhan]]'dı. [[Turancı]] olan Atilhan [[I. Dünya Savaşı]]'nda [[Sina ve Filistin Cephesi|Sina cephesinde]] yüzlerce Yahudi casusu yakalayıp onlarcasını kendi elleriyle astığını iddia etmiştir.<ref name=md>Mücahit Düzgün, ''Cumhuriyet'in İlanından İsrail'in Kuruluşuna Kadar Türkiye'deki Yahudiler''</ref> [[Anadolu (dergi)|Anadolu dergisini]] çıkarıp antisemitizmi yaymaya çalıştı.<ref name=md/> Atilhan, birkaç aylığına misafiri olduğu Nazi [[Julius Streicher]]'den güç kullanma ve yıldırma teknikleri öğrendi. [[Naziler]] onu "Herr Major" diye çağırıyorlardı.<ref name=al/>
 
[[İstanbul]]'da [[Milli İnkılap (dergi)|Millî İnkılâp dergisini]] çıkarmaya başladı. Bu dergi ile Türk tarihinde ilk defa bir yayın kuruluşu Yahudi karşıtı olduğunu kabul ediyor ve Yahudilerden reklâm almayacağını açıklıyordu. Dergide [[Nihal Atsız]] gibi ünlü [[Türkçülük|Pan-Türkçüler]] vardı. Milli İnkılâp dergisinin birçok sayfası Türkiye Yahudilerine ayrılmıştı.<ref name=al/>
 
[[Haber (gazete)|Haber gazetesinden]] [[Vala Nurettin]] ve [[Vakit (gazete)|Vakit gazetesinden]] [[Mehmet Asım]]<ref>Vakit gazetesi, ''Türkiye'de Antisemitizm var mıdır?'', 20 Mayıs 1934</ref> Milli İnkılâp'ı ve antisemitizmi yazılarında protesto edip, Yahudilerin Türk kültürüyle bütünleştirilmelerini ve hizmetlerinden istifade edilmesi gerektiğini savundular.
 
Öte yandan [[Nihal Atsız]] [[Orhun (dergi)|Orhun dergisinde]] Yahudilere karşı bir ihtar yazısı yazdı:
{{Alıntı|''Yahudi denilen mahlûku dünyada Yahudiden ve sütü bozuklardan başka hiç kimse sevmez. Çünkü insanlık daima kuvvete, kahramanlığa ve iyiliğe tapındığı halde Yahudi zilletin, korkaklığın, kötülüğün ve seciyesizliğin örneği olmuştur. Dilimizdeki "Yahudi gibi", "çıfıtlık etme", "çıfıt çarşısı", "havraya benzemek", "Yahudiden yumurta alan içinde sarısını bulamaz" gibi sözler bu alçak millete ırkımızın verdiği değeri gösterir. Almanyadan kovulan Yahudileri kabul etmek misafirperverliğinde bulunan Fransa'da bile Yahudiler hakkındaki en basit iltifatın "pis Yahudi" terkibi olduğunu o memlekete gitmiş olan arkadaşlarımız söylüyor.<br /><br />...İkide bir Yahudileri Türkleştirme cemiyetleri kurarak bizi kandırmaya çalışacaklarına namuslu Türk tebaası olarak kalsınlar yetişir.<br /><br />Çünkü biz onların Türkleşeceklerini asla ummadığımız gibi bunu istemeyiz de. Çamur ne kadar fırına verilse demir olmuyacağı gibi Yahudi de ne kadar yırtınsa Türk olamaz. Türklük bir imtiyazdır; her kula, bilhassa Yahudi gibi kullara nasip olmaz.<br /><br />Onlara yapılacak ihtar şudur: Hadlerini bilsinler. Sonra biz kızarsak Almanlar gibi Yahudileri imha etmekle kalmaz, daha ileri giderek onları korkuturuz. Mâlûm ya ataların sözüne göre Yahudiyi öldürmektense korkutmak yektir.''|200px|20px|Nihal Atsız|<ref>Orhun, ''MUSA'NIN NECİP(!) EVLATLARI BİLSİNLER Kİ'' sayı 7 s.139-140 1934</ref><ref>[http://www.nihalatsiz.org/musanin_necip.htm Nihal Atsız sitesi]</ref>}} Ama bu yazının olayların üzerinde ne kadar etkili olduğu tartışmalıdır.<ref>{{cite book |last1=Karabulak |first1=Ozan |title=Atsız ve Türkçülüğün Yarım Asrı - Süreli Yayınlarda Türk Milliyetçiliğinin Seyri (1931-1975) |date=2018 |publisher=Ötüken Neşriyat |isbn=9786051556307 |page=144-147|language=tr}}</ref>
 
Bu tür Yahudi karşıtı yazıların önüne geçebilmek için Yahudi heyeti 23 Mayıs 1934'te Başbakana yardım isteme amaçlı bir dilekçe sundu. Dilekçe iki gün sonra Başbakan Müşaviri'nin eline geçti, sonra İçişleri Bakanlığı'na havale edildi, sırasıyla Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı ve en son Matbuat Müdürlüğü'ne ulaştı; kısacası bürokrasiye takılıp kaldı.