Bâtınîlik: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Khutuck Bot (mesaj | katkılar)
k Şablon yönlendirmesi kaldırma
Khutuck Bot (mesaj | katkılar)
k Şablon yönlendirmesi kaldırma
27. satır:
 
====Budizm, Şamanizm, Hristiyanlık, Mazdek<ref name="Şehristanî">Abdülkerim Şehristanî, ''Kitâb’ûl-Milel ve’n-Nihâl.''</ref> ve Mani<ref>Brown, ''İran Edebiyat Tarihi''.</ref><ref>Manichéisme: Eski Mazdeist, Babil ve Hristiyan i’tikatlarını birleştiren düalist bir mezhep.</ref> dinlerindeki inançların İslam toplumlarınca benimsenmeleri ====
{{anaAna madde|Budizm|Şamanizm|Hristiyanlık|Mazdekçilik|Mani dini}}
Bâtınîler tarafından [[Budizm]]’in düşünce yapısı [[tasavvuf]] yolundan ayrılan ayrı bir bâtınî mezhep halinde sunulurken, [[Mani dini|Manî]] ve [[Mazdek]] gibi dinlerin temsil ettiği i’tikadî manzumeler [[İbâh’îyyûn]] tarafından özümsenmekteydi. Hristiyanlığın telkin ettiği tanrının insana benzeyişi ve İsa’ya hulûlü kuramı gibi hoşa giden ve zihinlere en uygun gelen kısımları ise Bâtınîliğin “Alâllah” kulları tarafından temsil edilmesi şeklinde arz edilmekteydi. Ayrıca, Türk dininin i’tikadî kuramları içerisinde yer alan Gök Tanrı ile [[Ali bin Ebu Talib]]’in semâvî mekânları birbirleriyle tam bir uyumluluk göstermekteydi.<ref>Abdülkerim Şehristanî, ''Milel-û Nihal''.(Ali İlâhîleri anlatırken, göğün gürlemesinin [[Ali bin Ebu Talib]]’in sesi, yıldırımlarınsa onun kamçısı olduğuna inanıldığını nakletmektedir. [[Ali]]’de ülûhiyet bulunduğunu iddia eden delillerden biri de onun Hayber Kalesi’nin kapılarını kimsenin yardımı olmadan koparıp atmasıdır.)</ref><ref>''Reşehat-ı Ayn-ûl’Hayât'', ([[ʿAbd Allâh ibn-î Seba’]] tarafından kurulan bir başka ghulat fırkanın i’tikadı içinde ise Ali’nin tam ulûhiyetiyle beraber Şehristanî’nin nakillerinden başka, göğün gürlediği anda bunların “Ve Aleyk-üs Selâm Ya Eyyüh-el’Emîr” dedikleri de kaydedilmektedir. Ali’nin tam ulûhiyeti çeşitli biçimlerde bütün [[Şîʿa]] kollarında mevcuttur.)</ref>
 
38. satır:
 
===Şii-Bâtınî tarikât ve mezheplerin Türkler arasında yayılması ===
{{anaAna madde|Türklerde batınilik|Türk mitolojisi}}
Tarihi olarak [[9. yüzyıl]]da oluşmaya başladığı [[11. yüzyıl]]da oluşumunu tamamladığı kabul edilmektedir. Eski Türk inanç ve geleneklerinin batıni anlayışın Türkler tarafından benimsenmesinde katkısı olduğu düşünülür. Bâtınîler inanışlarını tarih boyunca daîler aracılığıyla yaymışlardır. [[11. yüzyıl]]da [[Hasan bin Sabbah]]’ın görüşleri etrafında oluşan akım [[Fâtımîler]] tarafından desteklenmiştir. Liderleri [[Hasan Sabbah]] [[Kazvin]] [[bölge]]sindeki [[Alamut Kalesi]]’ni kendisine merkez yapmış ve fedaileri aracılığıyla [[Nizamülmülk]]'ün de aralarında bulunduğu birçok devlet adamını [[suikast]] yaparak öldürtmüştür. [[Melikşah]] döneminde güçlenen hareket ortadan kaldırılmak istenmiş ancak Melikşah’ın ölümü üzerine başarılı olunamamıştır. [[13. yüzyıl]] ortalarına kadar etkili olan bu hareket 1256 yılında [[Moğollar|Moğol]] [[hükümdar]]ı [[Hülagü]]'nün [[Alamut Kalesi]]’ni yıkması ile ortadan kalkmıştır.
{{Ayrıca bakınız|Karmatîlik|İsmâilîlik|Dürzîlik|Nizârîlik|Haşhaşiler}}
 
=== Selçuklular devrinde bâtınîlik hareketleri ===
{{anaAna madde|Selçuklular|Büyük Selçuklu Devleti}}
Hulefa-yı Fâtımî dâîlerinin Abbâsîler’in hükümran oldukları ülkelerde kuvvetli bir propaganda teşkilâtı oluşturdukları sıralarda şiîliğin korunması adına çok dikkatli davranan [[Selçuklu]] hükümdarları da Sultan Tuğrul’un i’tikaden [[Mu'tezile]]’den olan, Kerrâmîlik<ref>Profesör Şerafeddin Yaltkaya, ''[[Muhammed bin Kerrâm]]'', Mülga İlâhiyat Fakültesi Mecmuası.(Kerrâmîlik Mezhebi’nin kurucusu olan [[Muhammed bin Kerrâm]] H. 190 / M. 806 yılında Sicistan’daki Rezenç şehrinde doğmuştur. [[Nişabur]] ve [[Belh]] şehirlerinde tahsil gördü. Bütün malını satarak “Fakirlik” mesleğini icra etti. H. 230 / M. 845 yılında Mekke’ye geldi ve beş yıl orada kaldı. Sırtında bir post, başında keçeden bir küllah olduğu halde müritleriyle birlikte dolaşarak kendi mezhebini yaymağa çalışıyordu. Başına toplanan kırk bin müridiyle birlikte [[Herat]]’tan kovuldu. Yirmi sene kadar Kudüs’te oturdu ve orada öldü. [[Mürcie]] ile [[Mücessime]]’den olup, [[Allah]]’ı cisim olarak i’tikat eder, kat’iyen te’vili kabul etmezdi.)</ref> mezhebine mensup veziri “Amid’ûl-Melik” gibi [[Şîʿa]]-i [[Bâtın’îyye]]’nin en önemli dâîlerinden biri tarafından istenildiği bir şekilde yönetilmekteydi. Selçukluların Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemesiyle birlikte Selçuklu ordularıyla birlikte yürüyen [[Şîʿa]]-i [[Bâtın’îyye]] [[dâ’î]]lerinin nüfuz alanı da Anadolu’nun içlerine doğru yayılmaktaydı.
58. satır:
 
=== Anadolu Selçukluları devrinde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri ===
{{anaAna madde|Anadolu Selçuklu Devleti}}
Bu devirde Anadolu’da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes’ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes’udiye tekkesi temsil ediyordu. [[Anadolu Selçukluları]]’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde [[İlhanlılar]]’ın himâyesi altında [[Şiî]]liği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar’ın nüfuzuyla Mes’udiye Medresesi müderrisi [[Sünnî]] âlimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtıni]]yye’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.
 
79. satır:
 
==== Mes’udiye tekkesine karargâh kuran Alevîler ====
{{anaAna madde|Ebu'l Vefâ|Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî|Baba İshâk Kefersudî}}
 
===== Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî =====
89. satır:
 
==== Baba İshâk Kefersudî’nin çıkardığı Bâbâî İsyanı ====
{{anaAna madde|Babâîlik|Baba İshâk Kefersudî|Baba İshak ayaklanması}}
[[Ebu'l Vefâ el-Bağdâdî|Vefâ’îyye]] tâkipçilerinden [[Baba İlyas|Ebu’l Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî]] ve müridi [[Baba İshak|Baba İshâk Kefersudî]]’nin çıkardığı [[Baba İshak ayaklanması|Bâbâ’î ayaklanması]], bugünkü [[Alevî]]-[[Bâtınî]] yerleşim yerlerini belirleyen isyândır. Anadolu’da Alevî nüfusun yoğun olduğu bölgelerde etkili olmuştur.
 
===== Selçuklu Sarayında bir Baba İshâk müridi: Sâd’ed-Dîn Köpek =====
[[Sadeddin Köpek|Sâd’ed-Dîn Köpek]] [[Baba İshak|Baba İshâk Kefersudî]]’nin Selçuklu sarayına memur olarak gönderdiği bir müridiydi. [[I. Alaeddin Keykubad|Birinci Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd]] ile şehzadesi [[II. Gıyaseddin Keyhüsrev|İkinci Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev]] devirlerinde Konya sarayına hulûl etmeyi ve “[[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtıni]]yye” nüfuzunu oraya sokmayı başaran bu [[bâtınî]] [[derviş]]i kendisine sarayda bazı taraftarlar edinmeyi de başarmıştı. Bu devirde Moğol istilâları nedeniyle Orta Asya ve [[Maveraünnehir|Maverâünnehir]]’den ayrılan ve Suriye yolundan geçen [[Şiî]]lerin en tercih ettikleri vatan Selçuklular’ın hükümran oldukları ülkelerdi. Sahib olduğu sahte vatanperverlik duygularıyle çevresinin etkisi altında kalan [[II. Gıyaseddin Keyhüsrev|Şehzâde Gıyas’ed-Dîn]] Moğollarla itaatinden dolayı babası [[I. Alaeddin Keykubad|Âlâ’ed-Dîn Key-Kûbâd]]’ı H. 634 / M. 1237 yılında zehirleyerek tahta çıktı. Böylece [[Sadeddin Köpek|Köpek]] te [[Sadeddin Köpek|Emîr Sâd’ed-Dîn]] unvanıyla vezîr-i â’zamlığa atandı. Müridi [[Sâd’ed-Dîn Köpek]]’in elde ettiği bu başarılar sayesinde itibârını artıran [[Baba İshâk Kefersudî]] idare etmekte olduğu Anadolu’daki Bâtınîlik Teşkilâtı’nı daha da büyütme fırsatını yakaladı. Tokat, Canik, Çorum, Sivas, Karahisar vilâyetlerinde [[Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî]] adına yaptığı dâvetlerine daha da önem verdi. Onun bu faaliyetleri neticesinde binlerce insan Selçuklu düşmanı olarak “[[Bâtınî]]” oluyorlardı.<ref>Hayrullah Efendi, ''Hayrullah Efendi Tarihi,'' Cilt 1, Sayfa 29.</ref>
{{anaAna madde|Ebû’l Bekâ Baba İlyâs Horasanî|Baba İshâk Kefersudî|Sâd’ed-Dîn Köpek}}
 
===== Baba İshâk Hâlifeliği’nin ilânı =====
{{anaAna madde|Baba İshâk İsyânı}}
Müridi [[Sâd’ed-Dîn Köpek]]’in [[Anadolu Selçuklu]] vezîr-i â’zamlığına yükseltilmesi ve kazandığı başarılardan son derece memnuniyet duyan [[Baba İshak|Baba İshâk Kefersudî]], o zamana kadar [[Baba İlyas|Baba İlyas Horasânî]] nâmına yaptığı dâvetlerden vazgeçerek kendisini ön plâna çıkarmağa başladı. Yirmi bin ihtilâlciden oluşan bir kuvvet ile H. 632 / M. 1235 yılında huruç hareketi başlattı. ''“Emîr’ûl-Mü’minîn Sadr’ûd-Dünya ve’d-Dîn ve [[Baba İshak|Resûl’ûl-Lâh Baba İshâk]]”'' ünvânıyla hâlifeliğini ilân etti. El-Mukannaʿ benzeri bir şekilde [[Muhammed]]’in ruhunun [[Ali]]’ye, Ali’den de kendisine [[hülul|hulûl]] ettiğini iddia ediyordu.
Şimşat, Urfa, Kefersud, Maraş, Ayintâb’dan gelen ve Suriye kıt’asındaki Halep Bâtınî merkezinden takviye edilen binlerce fedainin katılmasıyla birdenbire elli bin kişilik büyük bir ordu haline dönüşen ''“[[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtıni]]yye Fırkaları”'' [[Amasya]], [[Tokat (il)|Tokat]], [[Sivas]], [[Çorum]]’dan batıya doğru ilerlemeye ve civar şehirlere saldırmağa başlamışlardı. [[Bâtınî]] – [[Babâîlik|Babâî]] Ordu’su önlerine gelen bütün engelleri yıkıp hızla Konya’ya doğru ilerliyorlardı. [[Babâîlik|Babâîler]]’in bu huruç hareketi karşısında tecavüze uğrayan memleketlerin seçkinleri, ulemâ ve eşrafı [[Mısır]]’a, Pâyitaht [[Konya]]’ya ve Anadolu’nun diğer hücra köşelerine doğru kaçışmaktaydılar. Sonunda durumun vahameti ve ihtilâlin ne kadar geniş bir alana yayıldığı hükümdara anlatıldı. İhtilâlin müsebbipleri arasında olduğu anlaşılan [[Baba İshâk Kefersudî]]’nin müridi [[Sadeddin Köpek|Vezîr Sâd’ed-Dîn Köpek]] derhal i’dam edildi.
106. satır:
 
==== Bâtınî Babalar’ın halk üzerindeki etkileri ve devrin meşhur mutasavvıfları ====
{{anaAna madde|Ekberilik|Kalenderîlik|Kadiriye|Sühreverdiyye|Mevlevîlik}}
O yüzyıllarda, Selçuklular zamanında faaliyet gösteren en etkin [[Tasavvuf]]î-[[Bâtınî]]-[[Tarikât]] mensupları [[Melamilik|Melâmetî]], [[Kalenderîlik|Kalenderî]] ve [[Baba Haydar|Haydarî]]ler’den oluşmaktaydı. Bu [[Bâtınî]]-[[Tarikât]] temsilcileri daha ziyâde göçebeler arasında barınan ve halka hitap etmekle görevli olan “Babalar” idi. Eğitimli çevrelerden uzakta yaşayan bu “[[Bâtınî]]-Babalar” yüzyıllar boyunca beri kulaktan kulağa yayılan hurafelerle yıpranmış olan nakilleri bir veli tipi kanalıyla tasvir etmek suretiyle, ve bu efsaneleri bir takım hârikalar ve [[kerâmet]]ler ile süsleyerek bedevî ruhunun hoşlanacağı koşmalar, rubâîler, destanlar şeklinde halka anlatıyorlardı. “[[Bâtınî]]-Türkmen Babaları” Oğuz boylarının anlayacakları bir dilde, efsane ve masalları ilâhî bir hava ile içerisine İslâmî bir boyutu da ilâve etmek suretiyle halka sunmak hususunda çok başarılı oluyorlardı.
 
113. satır:
 
==== Hacı Bektâş Veli ====
{{anaAna madde|Baba İlyas|Baba Haydar|Hacı Bektaş Veli|Baba İshak|Barak Baba}}
Meşhur [[Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Velâyet-Nâme]] onu [[Şiî]]liğin unvan mezhebini taşıyan [[Cafer es-Sadık|Câ’fer-i Sâdık]]’tan [[Beyazid Bistâmî]]’nin getirdiği hırkayı giymiş olan “Lokman Perende” vasıtasıyla [[Hoca Ahmed Yesevî]]’ye bağlar. [[Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Velâyet-Nâme]] üzerinde uzmanlaşmış yazarların nakletiklerine göre [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektâş]]’ın [[tarikât]] silsilesi önce [[Kutb’ûd-Dîn Haydar]]’a, ondan da Lokman Serhasî’ye, ve oradan da [[Baba İlyas|Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî]] vasıtasıyla [[Hoca Ahmed Yesevî]]’ye bağlanmaktadır. [[Âşık Paşa]] tarihinde ise “[[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektâş]]” [[Horasan]]’dan “Menteş” adındaki kardeşiyle beraber Sivas’a gelerek [[Baba İlyas|Baba İlyas Horasanî]]’ye mürid oldular. Bu intisaptan sonra Hacı Bektâş önce Kayseri’ye oradan da Kırşehri’ne geldi, sonra da Karacahöyüğe yerleşti. Buna göre [[Hoca Ahmed Yesevî]] müridlerinden olduğuna dâir rivayetin doğru olmadığı anlaşılıyor.<ref>[[Fuad Köprülü]], ''Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar'', Sayfa 75. ([[Baba Haydar|Kutb’ûd-Dîn Haydar]]’ın vefât tarihinin M. 1222, [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektâş]]’ın ise doğum tarininin M. 1209 olduğu göz önüne alınacak olunursa [[Baba Haydar|Kutb’ûd-Dîn Haydar]]’ın vefâtında [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektâş]] henüz on üç yaşındaydı. Daha evvel müridi olması halinde bu rivâyetin mümkün aksi takdirde ise zayıf olduğu aşikârdır.)</ref>
 
146. satır:
 
=== İlhanlılar devrinde “Şîʿa-i Bâtın’îyye” hareketleri ===
{{anaAna madde|Moğollar|İlhanlılar}}
Moğolların en güçlü devirlerinde Kara-Kurum saraylarında itibar sahibi olan Budist ve Hristiyan din adamlarıyla karşı karşıya gelen İslâmiyet mensupları çok büyük tehlikelere maruz kalmışlardı. [[İlhanlılar]]’ın henüz kudret sahibi olmadıkları devirlerde [[Cengiz]]’in kurduğu büyük imparatorluk henüz parçalanmamıştı. Onun yerine geçen “Oktay Han” ise Cengiz’in koyduğu yasaları taviz vermeden uygulamaktaydı.<ref>Muradja d’Ohosson, ''Moğol Tarihi'', Cilt 1, Mustafa Rahmi tercümesi.</ref> Bilhâssa Kayuk Han devrinde (M. 1247 / H. 645) Moğol âdetlerinden kaynaklanan yasaların hâkimiyeti altında yaşayan Müslümanlar büyük işkencelere maruz kalarak ezilmekteydiler. Argon Han (M. 1291 / H. 690) devrinde ise Müslümanlar çok şiddetli bir mezâlime maruz kaldılar.
H. 656 / M. 1258 yılında Bağdad Abbâsîleri’nin çökmesi sonucu Mısır’a kaçmayı başaran ayni aileden “[[Mustansır (Abbasi-Memlük)|Mûstensir bil-Lâh Ahmed bin Zâhir]]” [[Memlûk|Mısır hükümdarı]] [[Baybars|“Melik Zâhir” ''(Baybars)'']] tarafından M. 1261 tarihinde hilâfete geçirildi. Bu durum “Alevîler” tarafından eskiden kendilerine ait olan Fâtımî hilâfet makâmının gasp edilmesi olarak algılandı. Fâtımî halifelerinin yeniden canlandırılması ve Mısır’ın gelecekteki siyâsî güvenliğinin teminat altına alınmasına yönelik bir tedbir mahiyetinde olan bu hareket, yeni Mısır Abbâsî hâlifesinin konumunu da Mısır hükümdarının yanında bir tekke şeyhinden fazla bir nüfuza sahip olamayan bir kukla durumuna indirgiyordu. Durumun kendi aleyhlerine vahim bir şekilde geliştiğini çabuk kavrayan Alevîler olanca güçlerini Moğol Kaanları’nın teveccühünü kazanmak için sarfetmeğe başladılar.
152. satır:
 
==== Mahmud Gazan Han ve Moğollar’ın İslamiyeti kabulü ====
{{anaAna madde|Moğollar|İlhanlılar|Gazan Mahmud Han}}
[[İlhanlılar]]’ın dördüncü sultanı olan [[Mahmud Gazan]] M. 1295 / H. 693 tarihinde İlhanlılar tahtına oturdu. Önceleri Hulâgu’nun yolunda yürüyen bu sultan Emir Nevruz’un sayesinde Müslüman oldu.<ref>''Tarih-î Vassâf''.</ref><ref>Namık Kemal, ''Emîr Nevrûz''.</ref><ref>''Tezkere-î Devlet Şah [[Semerkand]]î'', Sayfa 213. (Bahri Âbâd’da oturan [[Necmüddin Kübra|Necmüddin Kübrâ]] halifelerinden Sâd’ed-Dîn Hamevî’nin oğlu meşhur “Sadr’ed-Dîn İbrahim,” Gazan’ın sarayına davet edildi. “[[Gazan Mahmud Han|Mahmud Gazan Han]]” bu âlimin huzurunda Müslüman olarak tasavvufa intisap etti.)</ref><ref>''Hâbib’üs-Siyer'', Cilt 3, Sayfa 125. (Diğer bir yazar, bu şahsın “Sadr’ed-Dîn İbrahim” değil de, Şeyh “Nûr’ed-Dîn Keylî” halifelerinden “Hoca Sâd’ed-Dîn Kutlu Halid Kazvinî” olduğunu ve aynı zamanda [[Gazan Mahmud Han|Gazan]]’ın yalnız kendisi değil de bütün ordusu ve maiyetiyle birlikte İslâma girdiğini nakletmektedir.)</ref> Hâkanın [[İslâmiyet]]i kabulünde en önemli etkiyi “Kutb-ûd-Dîn Şirâzî” ile kardeşi “Kemal’ed-Dîn Şirâzî” yapmışlardı. [[Mahmud Gazan]]’ın dokuz yıl süren saltanatı süresince İran’daki bütün [[Moğollar]] [[İslâm]] dinine girdi.
 
163. satır:
 
==== Mahmud Gazan Han’ın kardeşi Olcaytu’nun İsnâ‘aşer’îyye mezhebine girişi ====
{{anaAna madde|Olcaytu|İmamiye-i İsnaaşeriye}}
[[Mahmud Gazan|Gazan Han]] vezir Emîr Nevrûz’un ölümünden sonra fazla yaşamadı. Henüz [[İslâmiyet]]’in nüfuzu lâyikiyle Moğol saraylarına yerleşemeden [[Olcaytu]] [[İlhanlı]] tahtına oturdu. Orta Asya’dan batıya doğru durmadan akın eden [[İbahilik|İbâh’îyye]], [[Hülul|Hulûl’îyye]] ve [[Tenasüh]] akideleri taşıyan bazı garip kıyafetli [[Bâtınî]] dervişlerinin faaliyetlerinin çok arttığı bu devirde, vezir Sâd’ed-Dîn Kazvinî Alevî’nin himayesinde bulunan Seyyid Tac’ed-Dîn Saveci’nin yoğun çabaları sonucunda birçok [[Şiî]] âlimi de Moğol hükümdarı [[Olcaytu]]’nun sarayına gelmişlerdi. [[Kelâm]] ve [[felsefe]] konularına derin ilgi duyan bu hükümdar, Horasan’dan gelen “[[Hanefîlik|Hanefî]] [[Kelâm]]cıları”, [[Reşidüddin Hamedani|Vezir Hoca Reşid’ed-Dîn]]’nin ekibinde yer alan “[[Şafii mezhebi|Şâfiî]] [[Eş'ariyye|Eş’ârî]]leri” ve daha birçok çeşitli değişik mezheplere mensup olan “[[Şîʿa]]-i [[Bâtın’îyye]] âlimleri” mevcuttu. “Kadı’ûl-Kudât Hoca Abd’ûl-Melîk Şâfiî” ile [[Hanefîlik|Hanefîyye]]’nin meşhurlarından “Sadri Cihân” arasında geçen çok şiddetli bir [[Kelâm]] tartışması üzerine [[Mahmud Gazan|Gazan]]'ın kardeşi [[Olcaytu]] meşhur âlimlerden İbn-i Mûtahhar<ref>[http://www.iranicaonline.org/articles/helli-hasan-b-yusof-b-motahhar Encyclopedia Iranica, "ḤELLI, ḤASAN B. YUSOF B. MOṬAHHAR"]</ref> el-Hilli’nin tesirleri ve Seyyid Tac’ed-Dîn Saveci’nin de telkinleriyle, [[Şia]]’nın [[İmamiye]]-i [[İsnaaşeriyye|İsnâ‘aşer’îyye]] mezhebini kabul etti. (H. 707 / M. 1307) <ref>Gıyâs’ed-Dîn Handmir, ''Habib’üs-Sîyer.'' [Nûr-u Osmaniye Kütüphanesindeki Farsça yazma nüsha].</ref>
[[Reşidüddin Hamedani|Vezir Hoca Reşid’ed-Dîn]] ile Tac’ed-Dîn Şah arasında vuku bulan siyâsî çekişmeler neticesinde [[Olcaytu]]’nun sarayı zamanla nezahetini yitirmiş olmakla beraber, burada îlmen ve ahlâken çok bilgili ve kıymetli şahsiyetler de bulunmaktaydı.<ref>Ebû-l’Kâsım Abd’Allâh Kaşânî, ''[[Olcaytu]] Tarihi.'' [Ayasofya Kütüphanesindeki yazma nüsha].</ref>
173. satır:
 
===== Olcaytu Muhammed Hüdabende’nin sarayındaki Batıniler: Burak Baba =====
{{anaAna madde|Bâtıni|Barak Baba|İbahilik|Hülul|Elemûtlar}}
Olcaytu Muhammed Hüdabende’nin sarayındaki Batıniler arasında çok önemli bir şahsiyet, mezheben Hûlman’îyye ve i’tikaden [[İbahilik|İbâh’îyye]] ile [[Hülul|Hulûl’îyye]]’den<ref name="Öz"/> olan [[Barak Baba|Burak Baba]], Suriye kıt’asında ve Halep civarında oturan Türkmen aşîretlerinin arasında dolaşarak halkı “[[Şia|Şîʿa]]-i Bâtın’îyye” mezhebine katılmağa dâvet etmekteydi. Aslen [[Baba İlyas]]’ın halifelerinden Aybek Baba’nın müridi olan Burak Baba ve mensupları [[Elemût]]’taki “[[Sabbahiyye|Hükümet-i Melâhide-i Bâtın’îyye]]” [[dâ’î]]leriydiler. Hûlman’îyye mezhebi gereği güzel çocuklara Tanrı diye secde eden [[Barak Baba|Burak Baba]] İlhanlı saraylarındaki evliyâlar içinde en kibarı olarak nâm salmıştı. H. 705 / M. 1306 yılında Şam’a gelen bu “[[bâtıni]]-babası” burada meşhur şair Sirâc’ed-Dîn Haccar’ın şiddetli hicviyeleriyle büyük itibar kaybına uğradı ve nihâyetinde kendisine H. 706 / M. 1307 yılında uygulanan “Hadd-i Şerri” cezasının etkisiyle öldü.
{{Ayrıca bakınız|Babâîlik|Baba İlyas}}
212. satır:
 
=== Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde Şii Batıniliği hareketleri ===
{{anaAna madde|Osmanlı Devleti}}
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde [[Osman Gazi]]’nin kayınpederi ''“[[Şeyh Edebali]]”'' ile [[Yıldırım Bayezid]]’in eniştesi ''“Emîr Şems’ed-Dîn-i Buharî”'' tarafından, Kirmastı’da meşhur ''“Geyikli Baba”,'' Antalya Elmalı’da ''“[[Abdal Musa|Abdal Mûsâ]]”'' ve Eskişehir Karacahisar’da ''“Kumral Baba”'' gibi daha birçok “Şia-i Bâtın’îyye” dâîleri adına zâviyeler yaptırılarak bunlara büyük vakıflar bağlanmıştı. Kazdağı yamaçlarında yaşayan Yürükler’in haraç rüsumları ''“Emîr-i Buharî”'' zâviyesine tahsis edilmişti.<ref>[[Edremit]] kazasının Mülga Mehâkimî Şer’îyye Sicilleri.</ref><ref name="ReferenceA">Tahir Harimi, ''Tarihte [[Edremit]] Şehri''.</ref>
[[II. Murad|İkinci Murad]]’ın ise her şehirde muakkak bir tekke yaptırdığı ve [[III. Murad|Üçüncü Murad Han]]’ın ise tasavvufî şiirleriyle [[Osmanlı Padişahları]] arasında ayrıcalıklı bir mevkiye sahib olduğu bilinmektedir. Fatih’in ûlema ve şeyhlere verdiği önemi ise Mevlânâ Câmî’ye gönderdiği paralardan ve [[Maveraünnehir|Maverâünnehre]] bulunduğu ihsanlardan anlaşılmaktadır. Fatih, Hoca ÛbeydʿAllâh-ı Ahrar’ın halifelerinden Şeyh’ûl-İlâhî Semâvî’yi de [[Edremit]]’ten alıp İstanbul’a getirtmişti. Ayrıca, [[Sadreddin Konevi|Sadr’ed-Dîn Kunevî]]’nin “Cem’ûl-Gayb” isimli meşhur eserini şerhettirmiş ve İstanbul Zeyrek yokuşunda adına bir de zâviyye inşâ ettirmişti. [[Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli’yyûl Horasanî]]’ye göre Batı Anadolu’nun fütuhatı [[Hacı Bektaş Veli|Hacı Bektâş]]’ın hâlifeleri sayesinde gerçekleştirimiş olup, [[Osman Gazi]]’de [[Hacı Bektaş Veli|Hünkâr]]’dan nâsip alanlar arasındandır.<ref>[[Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî|Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Veli’yyûl Horasanî]].</ref><ref>Mevlânâ Câmî, ''Nefahât-ûl’Üns''.</ref><ref>Siret Celâl’ed-Dîn-i Menkûbernî.</ref><ref>Necip Asım, ''Türk Tarihi''.</ref>
258. satır:
 
=== Timur İmparatorluğunda Şii Batıni hareketleri ===
{{anaAna madde|Timur|Timur İmparatorluğu}}
[[Ebu Said Bahadır|Sultan Ebû Said Bahâdir Han]]’ın iktidardaki yeteneksizliğinden kaynaklanan huzursuzluklar ve İlhanlılar’a tâbi ülkelerde ortaya çıkan siyâsî çalkantıların sebepleri arasında [[Şiî]] dâîlerin çok önemli rolleri mevcuttu.<ref>Hâfız Ebrû, ''Zübbet’ût-Tevârih''.</ref>
 
299. satır:
 
=== Şii Batıniliği'nin günümüzde faaliyetlerini sürdürdüğü yerler ===
{{anaAna madde|İsmâilîlik|Nizarîlik|Dürzîlik|Nusayrîlik}}
İlk defa [[Şiî|Şîʿî]]liğin içerisinden birer birer ortaya çıkan onca değişik i’tikadların siyâsî birtakım eğilimlerle beslenerek barındırdıkları birçok özellikleri nedeniyle de biribirlerinden farklılaşmış gibi görünen bu mezheplerin sonunda dönüp dolaşarak çeşitli veçheler göstermek suretiyle ayni amaç ve fikirler şemsiyesi altında birleştikleri anlaşılmaktadır. Bu mezhepler içerisinde ilîm ve fikir sahasına ait olanları “Kelâm Tarihi” tarafından kayıt altına alınmış bulunmaktadır.<ref name="Kelâm">[[Tahir Harimî Balcıoğlu|Balcıoğlu, Tahir Harimî]], ''Naklî İlîmler Tarihi - Kelâm Tarihi.''</ref> Günümüzde, [[Fâtımîler]]’in zuhurundan hemen sonra hem İslâm hem de ecnebî ülkelere yayılarak her tarafa kol budak salan ayni Bâtınîlik Teşkilâtı’nın parçalarını oluşturan, gizli bir cephe taşıyarak [[İslâm]] i’tikatları arasında yaşamlarını halâ çeşitli yörelerde farklı isimler altında idâme ettiren, ve “Bâtınîler” (''Şîʿa-i Bâtın’îyye'') adı altında sınıflandırılan bilûmum mezhepler, [[Hindistan]], [[Afganistan]], [[İran]], [[Türkistan]], [[Arabistan]], [[Yemen]], [[Irak]], [[Suriye]] ve [[Anadolu]]’da yaşamaktadırlar.
Bugün, [[Türkiye|Türkiye Cumhuriyeti]] hudutlarından sürülerek dışarıya çıkarılmış olan gizli [[tarikât]] ve [[mezhep]]lerin üyeleri diğer ülkelere yerleşmişlerdir. Örneğin, “Hacı Bektâş Ocağı Canları” Arnavutluğa göç ettikleri gibi diğer gizli cemiyetlerin tamamı da lağv edilmiş ve faaliyetten men edilmişlerdir.
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Bâtınîlik" sayfasından alınmıştır