Muhyiddin İbnü'l-Arabî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Türkçede yaygın şekli
Etiket: tanım değiştirme
Muhyiddin olarak bilinmez
8. satır:
== Hayatı ==
{{Sünni}}
Muhyiddin İbn-iİbni Arabi, [[Muvahhidler|Muvahhidun]] döneminde, 27 Ramazan 560'ta [[Mursiye]] ([[Murcia]]), [[Endülüs]]'te doğdu. Bilinmeyen bir sebeple 8 yaşında ailesiyle birlikte [[İşbiliye]]'ye geldi. Ailesi Arap Tayy kabilesine mensuptu. Akrabaları arasında [[tasavvuf]]î bilgilere sahip kimseler vardı.{{kim}} İlk tahsilini bu şehirde yaptı. Çocuk yaşlarında Ahmed İbnu’l-Esirî adında bir [[sufi]] ile arkadaş oldu. Hakkındaki kayıtlara göre İbnu'l-Arabî, bu tahsil sırasında bir aralık Halvet'e çekilen İbnu'l-Arabi, halvetinden keşf yoluyla edindiği çeşitli bilgilerle çıkmıştır.
 
[[Endülüs]]'te bir süre daha kaldıktan sonra, seyahate çıktı. [[Şam]], [[Bağdad]] ve [[Mekke]]'ye giderek orada bulunan tanınmış âlim ve şeyhlerle görüştü. 1182'de [[İbn Rüşd|İbn-i Rüşd]] ile görüştü. Bu görüşmeyi eserinde anlatır. Bu [[İbn Rüşd|İbnu Rüşd]]’ün bilgi'nin akıl yolu'yla elde edileceğini söylemesiyle meşhur olduğu yıllardır. 17 yaşındaki genç '''Muhyiddinİbni Arabi''' gerçek bilgi'nin sadece aklımızdan gelmediğine, böyle bir bilginin daha çok ilham ve keşf yoluyla elde edilebileceğine inanmıştı.
 
Bu senelerde 'Şekkaz' isminde bir [[şeyh]]'le tanıştı. Bu zat küçük yaşlardan itibaren ibadete başlayan, [[Allah]] korkusu taşıyan, hayatında bir kerecik olsun ‘ben’ dememiş olan ve uzun uzun secde eden bir kimsedir. '''Muhyiddinİbni Arabi''' o ölene kadar onunla sohbete devam etti. 1182-1183'te [[İşbiliyye]]’ye bağlı [[Haniyye]]’de 'Lahmî' isimli bir şeyhden, bu zatın adını taşıyan bir mescidde [[Kur'an]] dersi aldı.
 
1184-1185'te 'Ureynî' isimli bir şeyh’le tanıştı. Eserlerinde Ondan ilk hocam diye bahseder, çok faydalandığını söyler. 'Ureynî', Ubudiyet [kulluk] meselesinde derin bir bilgiye sahipti. Bu yıllar'da 'Martili' adlı bir şeyhten de istifade etti. Ureynî O’na:’Sadece Allah’a bak’ derken Martilî‘Sadece [[Nefes|Nefsine]] bak, nefsin hususunda dikkatli ol, ona uyma’ diye öğüt vermişti. Martilî’ye bu zıt önerilerin içyüzünü sordu. Bu zat, kendi nasihatinin doğruluğunda ısrar edecek yerde, ‘Oğlum, 'Ureynî'’nin gösterdiği yol, doğru yolun ta kendisidir. Ona uyman lazım. Biz ikimiz de, kendi halimizin gerekli kıldığı yolu sana göstermişizdir’ dedi.
22. satır:
Arabi, İşbiliyye’deyken (1190) hastalanıp okuma kabiliyyet'ini kaybetti. İki yıl bu halde kaldıktan sonra 589'da (Hicri) Sebte Şehri'ne giderek orada ahlak makamına erdiğini söylediği [[İbnu Cübeyr]] ile tanıştı. Bir süre sonra İşbiliyye’ye döndü. Aynı yıl [[Tlemsen]]’e geldi. Burada [[Ebu Medyen]] (ö.594)[1] hakkında gördüğü bir rüyayı anlatacaktır.
 
1196'da [[Fas]]’a gitti. Orada yaptığı Seyahatler sırasında büyük şöhret kazandı. 1198'de tekrar [[Endülüs]]’e geçti. Gırnata Şehri dolaylarındaki Bağa kasabasında '''Şekkaz''' isimli bir şeyhi ziyaret etti. Onun [[Tasavvuf]] yolu'nda karşılaştığı en yüce kimse olduğunu söyler. 1199-1200'de İlk defa Hac için [[Mekke]]’ye gitti. Orada [el-Kassar] (Yunus ibnu Ebi’l-Hüseyin el-Haşimi el-Abbasi el-Kassar) isimli bir şahıs'la sohbet etti. Hac’dan sonra Mağrib’de, oradan da [[Ebu Medyen]]’in şehri olan Becaye'de bulundu. Bir süre sonra tekrar Mekke’ye geldi ve "Ruhu’l-Kuds", "Tacu'r-Rasul" adlı eserlerini yazdı.
 
1204'te [[Medine]], [[Musul]], [[Bağdad]]'da bulundu. Musul'da, "et-Tenezzülatu'l-Musuliyye"yi yazdı. Musul’dan ayrıldıktan sonra [[Konya]]’ya geldi. Orada tanıştığı [[Sadreddin Konevî]]’nin dul annesi ile evlendi. Konya’da iken "Risaletü’l-Envar"ı yazdı. Selçuk Meliki tarafından hürmet ve ikram gördü. Sonra [[Mısır]]’a geçti. Orada Futuhat-ı Mekkiye'deki sözlerinden ötürü Mısır uleması tarafından hakkında verilen idam fetvasıyla yüz yüze gelince gizlice oradan kaçtı. Tekrar [[Mekke]]’ye geldi ve burada bir süre kaldı. [[Bağdad]] ve [[Halep]]’te bir süre dolaştıktan sonra 612/1215'te tekrar Konya’ya geldi. 617 de Şam’a yerleşti. Zaman zaman civar şehirlere seyahatler yaptı.Şam'da kendisinin Fütuhat'tan sonra en büyük eseri olarak kabul edilen Fusus'u kaleme aldı (627/1230). İbn Arabi bu eseri rüyası sında Peygamber'den ümmetine aktarmak üzere aldığını belirtir. 638 de 22 R.Evvel’de (1239) [[Şam]]'da öldü. Kabri [[Şam]] şehri dışında [[Kasiyun dağı]] eteğindedir. 1516 yılında [[I. Selim]], [[Şam]]’ı Osmanlı toprağı yaptığında oraya türbe, camii ve imaret inşa ettirdi. Medfun bulunduğu türbenin kubbesinde -İbn Arabi'nin kendisine ait olduğu iddia edilen- 'bütün yüzyıllar yetiştirdikleri büyük insanlarla tanınır, benden sonraki yüzyıllar benimle anılacak' mealindeki bir beyit yazılıdır.