Birinci Balkan Savaşı: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
Khutuck Bot (mesaj | katkılar) k Bot: Otomatik metin değiştirme (-mahkum +mahkûm) |
k imla, değiştirildi: Hükümeti → Hükûmeti , hükümeti → hükûmeti |
||
122. satır:
Bununla birlikte ihanet iddialarına bir başka dayanak ta özellikle [[Kumanova Muharebesi]]'nde görülen orduya alınan hristiyan askerlerin firarı sorunudur ki, bu yönden bu iddialara hak verilebilir. Zira NY Times vs gazetelerde belirtildiği üzere özellikle redif tümenlerine Balkan Savaşı'nda gerekli adaptasyon yapılmadan alınan kimi yerlerde ordunun %15-%20sini oluşturan Osmanlı yönetimindeki bölgelerdeki Sırp, Yunan ve Bulgar azınlıklardan bir kısmı karşılarında kendi milletlerinden olan orduları görünce cepheden firar etmişlerdir. Ancak ihanet dışında burada Osmanlı seferberlik hizmetlerini eleştirmek gerekir. Zira seferberlik sırasında asker adaptasyonları bu kişilere eğitim verilmeden apar topar silahlandırılarak ön cepheye sürülmüşlerdir, dahası I. Dünya Savaşı'nda da hristiyan ve diğer azınlıklardan silah altına alınan kişiler vardır. Ancak bunlar için Osmanlı ordusu, 1. Balkan Savaşı'ndaki gibi firar sorunu ile karşılaşmamıştır. Zira bu azınlık askerleri özel olarak seçilerek, adaptasyon süreçleri tamamlanarak ve kritik pozisyonlardan çok geri hizmetlerde görevlendirilerek kullanılmışlardır. Bu da 1. Balkan Savaşı'nın kaybedilmesindeki temel nedenlerden birinin de Osmanlı'nın o dönemdeki seferberlik sistemi olduğunun açık göstergesidir.</ref> Seferberlik sistemi çok dramatik şekilde savaşı ve orduda mevcut asker sayısını etkiledi. Savaş başlangıcında Batı Ordusu'nda yalnızca 200.000 asker mevcuttu.<ref name="Erickson2"/> Takviye olarak daha fazla insan savaş boyunca gelse de savaştaki ağır kayıplar nedeniyle Batı Ordusu hiçbir zaman istenen sayının yakınına dahi ulaşamadı. Savaş sırasında Osmanlılar Suriye'den gerek ''Nizam'' (Nizamiye) ve gerekse ''Redif'' askerleri getirmeyi planlamıştı. Ancak bu da hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmedi; çünkü Yunanlar Ege'de deniz hakimiyetini ele geçirip takviyelerin denizden gelmesine engel oldular. Askerler de kara yolundan sevk edilmek zorunda kaldılar ve sonuçta bu takviyeler ya hiç Balkanlara gelmedi veya istenen vakitte gelemedi.<ref>Uyar & Erickson (2009), p. 227</ref>
Osmanlı Komuta Konseyi, Alman Askeri Danışmanlığı misyonunda düşmanlarının durumuna göre 12 farklı savaş planı hazırlamıştı. Özellikle 5 nolu Yunanistan ,Bulgaristan ve Karadağ'a karşı hazırlanan savaş planı iyi geliştirilmiş bir plandı ve ordunun çeşitli kademelerine kendi yerel savaş planlarında kullanılmak ve geliştirilmek üzere gönderildi.<ref>Erickson (2003), p. 62</ref><ref>Özetle '''5 nolu plan''':Osmanlı Ordusuna askeri danışman olarak gönderilen Alman Kurmaylarından [[Colmar von der Goltz]] tarafından hazırlanan Osmanlı harekat planında Osmanlı ordusu Makedonya'da savunma halinde kalacak ve eğer gerekirse aşamalı olarak düşmana kayıp verdire verdire kademeli olarak [[Arnavutluk]]'a çekilecekti. [[Stratejik savunma]] üstüne kurulu bu taktik uyarınca bu savaşı esas etkileyecek muharebeler [[Trakya]]'da Balkan orduları içinde en güçlü kara ordusuna sahip [[Bulgaristan Krallığı]] ordusuna karşı yapılacak ve Osmanlı Ordusu özellikle bu ordu üzerine odaklanacaktı. Önce Bulgar ordusu burada durdurulup ardından püskürtülüp yenilgiye uğratılacak ve böylece Trakya-Rumeli hattındaki yollarda en iyi şekilde korunacaktı. Trakya ne pahasına olursa olsun elde tutulacaktı. Osmanlı'nın esas kuvvetleri de burayı korumaya ve Bulgar ordusunu savunma aşamasından sonra burada yenmeye odaklanacaktı. Ancak bundan sonra bir ilerleme söz konusu olacaktı. Yunanistan ve Karadağ'a karşı da aynı şekilde stratejik savunma üstüne kurulu gerekirse kademeli geri çekilmeyi içeren bir taktik izlenecekti. Bu taktiğin yararı Osmanlılara seferberliğini tamamlaması ve ordusunu toparlaması için zaman kazandıracak, kara yolları elde tutulacağından belki de en yararlı şekilde takviyeler Rumeli'ye ulaşabilecekti. Osmanlılar ya çok az bir toprak kaybı veyahut belli kazançlarla bu savaşı bitirebilecekti. Ahmet İzzet Paşa tarafından kabul edilen bu plan, ne yazık ki savaşın hemen öncesi yerine geçen halefi Nazım Paşa tarafından iptal edildi. Ölümüne kadar danışman ve kurmay olarak çalıştığı Osmanlı Ordusuna 1. Dünya Savaşı'nda, [[Halil Kut|Halil Paşa]] ile birlikte Kut'ta büyük bir zafer kazandıran, ve pek çok Türk subayının eğitiminde yararı bulunan ve Osmanlı subaylarından büyük saygı gören Goltz Paşa'nın haklılığı savaş sonunda anlaşıldığında Osmanlılar için artık çok geçti.</ref>
Osmanlı
==== Osmanlı Donanmasının Durumu ====
[[Dosya:barbaroshayreddin.jpg|thumb|250px|sağ|Resimde ''Barbaros Hayreddin,'' adlı Osmanlı Amiral Gemisi (Bu geminin kardeşi ''Turgut Reis'' gemisi Averof'a göre daha iyi zırf ve korumaya sahip olmasına karşın hızı 5 knot daha düşüktü.)]]
Osmanlı Donanmasının özellikle 1897 Türk-Yunan Savaşındaki kötü performansı nedeniyle, Osmanlı
Yunanların ''Averof'' atağına karşı Osmanlılar yeni zırhlı alman kruvazörü [[SMS Blücher]] veya savaş kruvazörü [[SMS Moltke (1910)|SMS Moltke]] tipinde bir gemi almaya çalıştıysa da büyük maliyetler nedeniyle bu plan rafa kaldırıldı. Osmanlılar bunun yerine iki tane eski Brandenburg sınıfı [[Ön-dretnot]] gemiyi Alman donanmasından satın aldı. Bu gemilerden biri [[Barbaros Hayreddin (zırhlı)|Barbaros Hayrettin]] diğeri ise [[Turgut Reis (zırhlı)|Turgut Reis]] zırhlısıydı.<ref>Langensiepen & Güleryüz (1995), pp. 16–17</ref> Bu zırhlılar [[Hamidiye Kruvazörü]] ve [[Mecidiye Kruvazörü]] ile birlikte Osmanlı Donanmasının çekirdeğini oluşturuyordu.<ref name="Erickson 2003, p. 131">Erickson (2003), p. 131</ref> Ancak 1912 yazında, bu 4 gemi de yoksul bir devlette kronik bir ihmalin kurbanıydı; Telefonları çalışmıyor, mühimmat asansörleri ve mesafe ölçerler yerinden sökülmüş, pompalar korozyona uğramış, su geçirmez kapılarının çoğu artık kapanmaz durumdaydı.<ref name="OSN20">Langensiepen & Güleryüz (1995), p. 20</ref>
|