İlmiye: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
k İmla hatası giderildi Ünvan -> Unvan AWB ile |
By erdo can (mesaj | katkılar) k →Özelliklerinin bozulması: Düzenleme, değiştirildi: üzre → üzere AWB ile |
||
82. satır:
Tarihsel süreç içersinde [[müderris]]liğe tayin olunacak ''mülazimler'', mülazim olduktan 7 yıl sonra "''Rüus''" sınavına girer, başarılı olanlara "''Ders-i Âmlık''" payesi ve ''İptidâ-i Hâriç'' medreselerde öğretim yapma yetkisini verecek olan "''İstanbul Rüûsu''" denilen bir diploma verilirdi. Göreve en düşük seviyedeki [[medrese]]den başlayan müderrisler, zamanla kademe kademe yükselerek daha üst dereceli medreselere kadar çıkabilirlerdi. Oysa 1592 yılından itibaren müderrislik görevi bir rütbe haline getirilmiş; müderrislik payesi, yüksek dereceli ulemanın çocuklarına daha küçük yaşlardan itibaren verilmeye başlanmıştır. Böylece, ilmî hiyerarşiye uyulmaksızın terfi, ilerleme, ölçme ve değerlendirme yapılması gibi olaylara sıkça rastlanır olunmuştur<ref name="Şanal"/>.
Rüşvet ve iltimasın alabildiğine arttığı bir toplumda, bilginin ve faziletin hiçbir ayırıcı ve üstün özelliği kalmamıştır. Bu ortamda [[medrese]]lerin öğretim programları alabildiğine karışmış; [[16. yüzyıl]]ın ilk yarısında 2-3 yıl olarak belirlenen öğretim süreleri, aynı yüzyılın ikinci yarısında bir yıl, altı ay, üç ay gibi giderek azalmıştır. Doğal olarak bu kısalan süre içinde uygulanması öngörülen ders programı da giderek küçültülmüştür. Üstelik bazı dersler hakkındaki tutum da değişmiş; [[Fatih Sultan Mehmed]] zamanında "''kânün
[[15. yüzyıl|15.]] ve [[16. yüzyıl]]larda Batı, bilimde yeni dallar ve yöntemlerle büyük gelişmeler gösterirken; [[17. yüzyıl]] başlarından itibaren [[Osmanlı]]'da müsbet ve deneysel bilimlerin öğretim programlarından çıkarıldığı görülmektedir. [[Kâtip Çelebi]]'nin "''Keşfü'z-zünun''" adlı eseri, [[Osmanlı]]lar döneminde yazılan eserlerin açıklamalı bir dökümünü vermektedir. [[17. yüzyıl]]da yazılan bu esere göre, eserlerin %95'i [[tasavvuf]], [[din]], [[tarih]] ve [[edebiyat]]a; sadece %5'i müsbet bilimlere aittir. [[16. yüzyıl]] sonlarına kadar [[Gökbilim|astronomide]] [[Kadızâde Rümî]] ve [[Takiyeddin Efendi]] gibi büyük alimler sayesinde bilgi düzeyi çok düşmese de [[17. yüzyıl]]da böyle bilimadamları da bulunmadığından büyük bir gerileme olmuştur. [[Coğrafya]] alanında da denizciler dolayısıyla önceleri çağdaş bir bilgi görülse de [[17. yüzyıl]]da bu bilimin de yüzüstü bırakılmıştır. Bu gerileme bütün alanlarda görülmüştür. Öyle ki, 17. yüzyılda [[mimari]] bile yabancıların eline geçmiştir<ref name="Ergün"/>.
|